Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Soldefter’de Gün Zileli ile Röportaj: En büyük tehlike, yeniden seçim oyunlarına katılmak

Direnişler, Röportajlar

  • Röportajı yapan:  
  • Soldefter.org’dan alınmıştır.
Gezi Hareketi üzerine en çok yazan yazarlardan biri de siz oldunuz. Aslına bakarsanız bir Gezi söyleşisi değil Orta Doğu söyleşisi yaptığımız göz önüne alınırsa Orta Doğu’da bu dönemde alacağı tutum en etkili olan gruplardan biri Kürtler…İlk sorum şu olacak: Kürt hareketi gerçekten burjuvazinin denetimine girdi mi? Yoksa hareket içerisinde burjuvazinin eğilimleri hareketin devrimci pratiğinden daha mı çok gündeme geliyor? Açlık grevlerindeki kararlı tutum, örgütlü gençler, her gün gerillaya katılımın artması dahil olmak üzere Kürtler’in mücadele pratiğinde sizi rahatsız eden nedir?

Ulusalcıların barış sürecini hedef alan tutumuyla arama net bir ayrım koymam gerektiğini belirterek başlayayım. Barış, Kürt hareketinin uzun yıllardır savunduğu bir durumdu ve sonunda, en azından Türk devletinin egemenlerinin “barış süreci”ni telaffuz ettiği ve sorunu görüşmeler yoluyla çözmeye yöneldiği bir duruma gelindi. Ayrıca son derece somut bir olgu var önümüzde. Lice’de Medeni Yıldırım’ın karakoldan açılan ateş sonucunda öldürülmesi dışında, herhangi bir ölüm olayı yok aylardır. En azından akan kanın durması bile bir kazanım olarak görülmelidir.

Bu böyle olmakla birlikte, Kürt hareketinin, daha barış süreci başlamadan önce başlayan bir başka olumsuz yönelime girdiğini de tespit etmek gerekir. Bu da Kürt burjuvazisinin Kürt ulusal hareketi üzerindeki artan etkisidir. Silahlı mücadele elbette iyi bir şey değildi ama bu mücadele aynı zamanda Kürt hareketine plebyen bir karakter de kazandırmıştı. Canından başka verecek bir şeyi olmayan fakir Kürt köylü gençleri ve kadınları ister istemez ön plana çıkmıştı. Ne var ki, barış süreci silahı geri plana iterken bildiğimiz temsili demokrasi oyunlarını ön plana çıkarttı. Bu, fakir Kürt köylüsünün geri plana itilmesi, Ensarioğulları gibi Kürt burjuvalarının ön plana çıkması demektir. Artık silah değil oy konuşacaktır madem, o zaman fakir Kürt köylüsü eski yoksul hayatına dönecek, Kürt burjuvazisinin sermayesi konuşacaktır. Temsili demokrasi denen şey, sermaye sahiplerini ön plana çıkarır kaçınılmaz olarak. Ki, bu Kürt burjuvazisi aynı zamanda AKP yanlısı burjuvaziyle yakın bağlara sahiptir. Sırrı Sakık’ın çıkıp Bülent Arınç ağzıyla Gezi hareketini suçlaması bunun açık göstergesidir.

Demir Küçükaydın ”Kürt hareketini eleştirmek ama nasıl?” başlıklı bir yazı yayınladı geçtiğimiz günlerde ve içinde bulunduğu durumu şöyle ifade etti: ”Yani Türk devletinin egemenliğine karşı mücadelesinde ben Kürtleri niye Amerika’ya yaslanıyorsun diye eleştirmem. Bu onların hakkıdır. Ben egemen ulustan bir insan olarak yenilgici bir tavır içinde olmalıyımdır; onların bu hakkını savunmalıyımdır. Eleştirim ancak bu hakkın kullanılmasının somut biçimlerinin gerçekten onların üzerindeki baskıyı kaldırmaya hizmet edip etmediği noktasından olabilir. Ama bu hak bakidir.” Bu biraz da Foucault’nun entelektüel tanımında halk hareketlerine dair kurduğu anlayışla benzeşiyor. Siz Küçükaydın’ın bahsettiği hakim ırkın eleştirisini saklı tutma anlayışına karşı mısınız? Karşıysanız neden?

Demir Küçükaydın kendini hâkim ulustan görüyor olabilir ama bu benim için söz konusu değildir. Benim ulusum falan yok. O yüzden de eleştirilerimde kendimi saçma bir şekilde sınırlamam da söz konusu olamaz. Pozitif ayrımcılık, aslında pozitif ayrım yapılan özneyi küçük görmenin ürünüdür.

Bu konuda son olarak şunu sormalıyım, BDP son seçimlerde blok vasıtasıyla solla ciddi anlamda birlikte çalıştı, sol içerisinden vekiller çıkarması bir yana birçok sol-sosyalist-anarşist katılımcı HDK üstünden artık Kürt siyasetiyle dirsek temasında. Sizce yakalanan bu ortaklığı Kürt hareketi itti mi? Ya da ittiyse bu nasıl gerçekleşti?

Ben bu tür politik ittifaklara, dolayısıyla ayak oyunlarına net bir şekilde karşıyım. Bu, benim dünyamın dışında bir dünyadır. Zaten Gezi Hareketi, bu tür politik platformların geçersizliğini ve saçmalığını pratikte göstermiştir. HDK, bir destek örgüttür. Belki olumlu işlevleri de olmuştur ama bir anarşist bu tür politik platformlarda anarşist kimliğiyle yer alamaz kanımca.

Rojava’da özerkliğin gündemde oluşu ve Suriye’nin mevcut durumu içerisinde Kürtler’in Türk hükümetine yakın gruplara karşı aldıkları tutum konusunda ne düşünüyorsunuz? Örneğin PYD Eş başkanı ‘devlet kurmak istemiyoruz’ dedi ama Türkiye’nin karışmasını istemiyoruz diyerek de ekledi. Her geçen gün daha çok PYD savaşçısının öldüğü haberi geliyor. Bunu Orta Doğu için olumlu bir damar olarak görüyor musunuz?

Her türlü emperyalist ve yerel güç oyununun üstelik silah yoluyla oynandığı bir cangıldan asla olumlu bir şey çıkmaz. Suriye, korkunç bir dramdır ve bunun baş müsebbibi de emperyalist batı ile Türkiye devletidir.

 Mısır’da darbe ciddi bir mobilizasyon ve sokak hareketliliğinin Mursi’ye karşı oluşmasını takiben gerçekleşti. Mursi’ye karşı olanlar neden rahatsızdı ve örneğin Gezi’deki ‘endişeler’ ile Mısır’dakiler arasında bir bağ kurulabilir mi?

Ben genellikle gelişmeleri uzaktan ve kuşbakışı incelemekten yanayım. Ayrıntılara fazla inerseniz ayrıntılar sizi boğar ve tabloyu görmenizi engeller. Bence Mısır’da devrim, Mübarek diktatörlüğüne karşı başladı, İhvan diktatörlüğüne karşı devam etti ve bugün de ordu diktatörlüğü ile karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Mısır devriminin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı bu üçüncü raundun sonuna göre belli olacak. Ya devrim orduyu dağıtacak ya da ordu devrimi bastıracak.

AKP için ciddi bir kriz dönemi oldu. Erdoğan’ın kabinede, belediye başkan adaylıklarında ve vekil seçimlerinde değişikliğe gideceğini öngörüyor musunuz? Örneğin yıllardır ‘ertelenen’ başörtülü adayın ideal bir noktadan vekilliğe aday gösterilmesi sizce bu seçimlerde mümkün olacak mı?

Bu sorulara benim yanıt vermem mümkün değil, çünkü temsili demokrasiyle ilgilenmiyorum. Temsili demokrasi, yani sandık, halkların sandukasıdır, ölümüdür. Gezi hareketinin büyüklüğü buna son vermiş olmasıdır. Artık temsili demokrasi dönemi bitmiş, doğrudan demokrasi dönemi başlamıştır. AKP diktatörlüğünü çıldırtan da budur zaten. Temsili demokrasiyi kabul ettiğiniz zaman “seçimle gelmiş” iktidarın yasalarına ve emirlerine de boyun eğmek zorundasınız. Örneğin bu iktidar Taksim meydanını yürüyüş ve gösterilere kapatmışsa, onun gösterdiği Kazlıçeşme’de gösteri yapmak zorundasınız. Gezi isyanı bu duruma fiilen son vermiştir. Halk, iktidardan ve valisinden izin almadan kendi özgürlük alanlarını yaratmaya muktedirdir ve zaten özgürlüğün bundan başka yolu yoktur. En büyük tehlike, yeniden seçim oyunlarına katılmak olur. Seçimler ve oy faşizme hizmet ediyor. Tamamen reddedilmelidir. Halk doğrudan eylem yoluyla kendi özgürlük alanlarını yaratarak diktatörlüğe karşı ikili iktidar durumu yaratmalıdır.

8 Comments

  1. Anonim

    Bu yazidan sonra Kürt burjuva siyaseti ve onun Kuyrugundaki mensevik-liberal reformist sag kesimler söhretler sizi afaroz edecekler Gün Zileli..Iyi bir sey bu..

  2. Anonim

    Iste hersey bu kadar net ve acik..

  3. özgürlükçü

    bir anarşist hdk gibi politik platformlarda anarşist kimliğiyle yer alamazmış yuh artık zileli anarşistliğimizi ve hdk da yer almamızı senin icazetinemi bırakacağız çizmelerimin anarşistı.çok zoruna gidiyor değilmi anarşistlerinde diğer özgürlükçü devrimcilerle birlikte toplumsal muhalefetin politik mucadelesinde yer alıp senin gibi masa başı anarşistlerini aşan seviyede devrimci mücadele pratiğinde olmaları.işte bu pratiklerde olmadığından bu anarşlistlerin gerisine düştüğünü bir anlasan kürtlere yaptığını HDK ya yapmaya devam et sen kimi itibarsızlaştırmaya çalıştıysan kitleselleşip başardığını unutmadık rojovayı hatırla ödün kopuyor değilmi iktidar sözcüsü akdoğan gibi açıklamanı bekliyoruz

  4. m.aliŞér

    tel ebyattaki tank nerden girmiş olabilir?
    yakalanan el nusracıların üstlerinden çıkan kimlikler neden tc uyruğunu işaret ediyor?

    ele geçen tunus, libya vb vatandaşı el kaidecilerin anlatımlarına göre, onları “abd işgaline karşı cihada çağırıp, eğitenler” hangi devletin subayları?

    neden bu insanlar türkiye havaalanı ve gümrük kapılarını rahatça kullanabiliyor?

    şu ramazan gününde döktüğünüz kanda boğulacaksınız…7

    çeçen biri suriyede nasıl el nusra komutanlığı yapabiliyor
    iletişimin bu kadar geliştiği bir zamanda, bu basit yalanlarla insanları kandırdığınızı mı sanıyorsunuz?

  5. özgürlükçü

    m.alişer arkadaş senin sorduğun can alıcı gündem ve soruların hiç biri zileliyi neden ilgilendirmediğini anladın değilmi?hiç rojova ilgisini çekmezmi kendine anarşist diyenin ispanya iç savaşından bir farkı varmı?ispanya devrimci anarşistlerinden rojovada devlet-iktidarsız birlikte yaşam inşa etmek isteyenleri zileli neden görmez o tanklar eğitilip gümrüklerimizden devrimci dinamik ve nüveleri yok etmeye gönderilen el-kaide nusra hatta mit görevlilerin bile esir alındığı bölge zilelinin neden ilgisini çekmez en devrimci öncüler sadece kendileri devrimci olabilir kendilerinden daha özgürlükçü devrimci çabaları itibarsızlaştırma yada görmeme işlevi ne için yapılır?efendilere hizmet için

  6. Nidal

    Nidal Hawari(Sol deftere yazdigim notu burayada kopyaladim) Sanirsam iki sayfa arasinda ki okur farki var bir tembel icin iki sayyfaya not yazmak biraz zor.

    Seçimler ve baraj meselesi tamamıyle Gezi hreketini boğma çalıimasıdır.Glecek seçimlerde devrimci oyların çoğalacağını umut edenler ham hayal görenlerdir. AKP nin oyları düşer. CHP ve MHP oylarında artış olur.Bunun getirisi zararından çoktur.Kitlelerin sokakları seçtiği bir dönemde seçimleri öne çıkarmak karşı devrimci bir tutumdur.
    Roportajda söz konusu olan Suriye Kürdistanı ABD nin yönelimleri dışında yol aldığı sürece ne Suriye ne de Süriyeliler rahatsız olur.Bilinmedği üzere Suriyede azınlık ve mezheplerin haklarına büyük bir saygı var. Katolik ve Ortadoks hiristiyanlarin gün farkına rağmen bayramları resmi tatildir. Onlar için pazar günüde tatildir.Müslümanlar için cuma.Newroz Türkiyede yasaklı olduğu günlerde Suriyede Stadyumlarda kutlanırdı. Suriyenin ABD alerjisi var. Onun ilgili her türlü yaklaşım kesın red tavır alır.Asıl bu süreçten rahatsız olan Suriye değil Barzanidir. Kürtlerin içinde kendi borazanından başka öten istemiyor.

  7. Anonim

    İçerisinde bulunduğumuz coğrafyada Kürtlerin bir ulus olarak ezildiği,hor görüldüğü ve yok sayıldığı tartışmasız bir gerçek.Biz anarşistler neye ve neden karşı olduğumuz konusunda ifade yetersizliği mi yaşıyoruz acaba? Mücadele ettiğimiz şey insan-birey ve devamı insanlığın- özgürlüğünün karşısına dikilen ve doğayı baskılayıp gerileten bütün oluşumlar; Devlet-iktidar-yönetim organlarının hepsi, bir başka görünüme bürünüp bu saçmalığı devam ettirme çabasındaki bütün algılayış ve oluşumlar. İnsanlık uzun hallerden beri, ister adına sınıflı toplum de, ister artı değer getirisi, kendisini bir diğerinden ayrıştırıp üstün olma olma çabası içerisine girdi varolma çabası dışında. Önce kendini,sonra kendi soyunu ve sonrası ulus-toprak- devlet ve ittifaklarla beraber bölge adına, aidiyet hissiyle. İnsanın insanı,erkeğin kadını, kadının eşcinseli, kültürün kültürü ve ulusun ulusu ezme durumu birey olarak karşısına dikildiğimiz hallerdir.Ancak ezilenlerin yanında, kendini varetme çabasında destek olma davranışımız aynı şekilde yalan perdesini yırtmak adına.Ha kusura bakmasınlar Kürt devletini desteklemiyoruz diye, bütün devlet-iktidar ve yönetim organlarına karşıyız zaten.Devletle olan mücadelenizde yanınızdayım ama devlet kurmanıza karşı.Bütün devletler katildir,bütün iktidarlar yavşak ve bütün hükümetler yalancı, rekabet hayatın kendisinin bütün özgünlüğünden taviz vermektir; bana ne bende devlet kuracam,kendimi ispatlıyacam çabasıdır. boş verin politikayı; yıkın gitsin hepsini özgür olmak adına.

  8. m.aliŞér

    mesela rojavada adalet nasıl ve ne kadar yerini buluyor,benzeri sorular merak edip araştırmak, gerekirken biz bazı genellemer içinde bu ayrıntıları kaçırıyoruz.

    ronahi tvden (sanırım tırbespiye şehriydi) izlediğim kadarıyla, halk mahkemesi uygulaması var. hatta arap, süryani vb. diğer halklar da gidip kendi sorunlarına çözüm arıyormuş. bir kadın durumu ekranda anlatırken ” hem de kendi dillerinde” diyerek özellikle belirtiyor. belli ki bu çok dilli mahkeme hoşuna gitmiş.

    elbet bu bir süreç ve halkın bu konuda deneyim kazanması da gerekiyor. anladığım kadarıyla mesleği hukuk olanlar, jürideki görevlileri eğitiyor ve toplumu kademeli bir şekilde bilgilendiriyor.

    bu durum egemenlerin ve devletlerinin uykularını kaçırıyordur. biz mülksüzleri, özgürlük isteyenleri herhalde en azından onlar kadar ilgilendirmeli..

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑