Mülayim Sert/#tatavayapmabasgec, çünkü…
Seçim üzerine ben de son taşlarımı dökeyim bari. İstanbul’da neden CHP’ye vermek gerektiğine odaklı olarak..
– Çeşitli anketler İstanbul’da AKP lehine 2-4 puan avantaj gösteriyor. Bu AKP’yi favori yapar ama durum ortada demektir. Kaynak:https://tr.wikipedia.org/wiki/2014_T%C3%BCrkiye_yerel_se%C3%A7im_anketleri#.C4.B0stanbul
– Seçim kazanma yoluyla devrim yapılabileceğine inanmıyorum. Hatta devleti seçim dışı yolla ele geçirerek yapılabileceğine de inanmıyorum. Devrim devleti yıkarak yapılır. Sanki devrmci strateji olarak CHP’yi başa getirmeyi savunuyoruz gibi bu perdeden karşı argümanlara hiç gerek yok.
– Hükümet değil belediye başkanı seçiyoruz. Bunu hatırlatmak zorunda hissediyorum çünkü o kadar politize oldu ki bu yerel seçim insanlar farkında değil nerdeyse, aynı genel seçim hissiyatında davranma eğiliminde. Buna anarşistler de dahil gibi duruyor, oy verseler de boykot etseler de.
– Sarıgül’ün nasıl pis olduğunu gösteren şeyler paylaşmanıza gerek yok. Sarıgül lehine değil AKP aleyhine oy vermek bizi motive eden şey. Fikrimin değişmesi için öyle bir şey öne sürmelisiniz ki bir Sarıgül AKP hükümeti baştayken Topbaş’tan beter birşeyler yapabilsin. Hiç sanmıyorum.
– AKP’li olmayan adayı İstanbul’da seçerek İstanbul belediyesinin geniş imkanları ile Ankara’daki AKP hükümeti arasında 10 yıldır işleyen yağlı al gülüm ver gülüm ilişkisine çomak sokmak, o ilişkiyi pürüzlü kılmak istiyorum. RTE’nin İstanbul’la arasındaki muazzam kişisel diktatöryel ilişkiyi tape’lerden gördünüz, daha ne diyeyim.
– Sırrı’nın Sarıgül’den yüz kat daha iyi olduğunu biliyoruz. Ama seçilme şansı yok. Belediye başkanlığı nispi temsilin olduğu bir sistem değil tek kazananı olan bir sistem. HDP’nin İstanbul’daki doğal oy oranı %5-10 arasında. Sırrı’nın karizması bunu değiştirmemiş duruyor.
– Eldeki mevcut seçim sistemine göre oy vermeyeceksek hiç oy vermeyelim daha iyi. Yok seçim sistemini değiştirmekle uğraşacak, seçim sistemine tavır alacaksak bunun zamanı seçime 5 kala değil iki seçim arasındaki 5 yıldır.
– Seçimler daha sonraki seçimler için anket aracı değildir. Genel seçimlerde yine Sırrı’ya veya diğer HDP bağ. adaylarına oy verilebiliriz. Bunun için önce belediye başkanlığında Sırrı’ya oy vermemiz gerekmiyor. HDP %10 üstünü zorlamak istiyorsa bunu bağ. aday taktiği sayesinde nispi temsile izin veren genel seçimlerde yapabilir.
– İstanbul’un prestiji nedeniyle AKP’nin elinden giderse AKP’nin psikolijik olarak da yaralanacağını hesap ediyorum. Bu AKP saflarında endişe getirebilir ve bir dizi çözülmeyi, batan gemiden kaçma reflekslerini tetikleyebilir. Kaçanlar giderken AKP’ye zarar verici şeyler söyleyebilir.
– Oy vermeyi çok önemsediğimden değil, oyuma değer vermediğim için bu kadar pragmatikçe kullanmayı kendime yediriyorum. Anarşistim, seçimle büyük kazanımlar beklentim yok, bu nedenle oy konusunda en pragmatik şekilde davranmayı savunuyorum.
– Bazıları Sarıgül seçilse sanki CHP-MHP hükümeti başa gelmiş olcakmış gibi konuşuyor, bu hükümetin milliyetçi olacağından vs. bahsedip karşı-argüman geliştiriyor. Yahu pes diyorum, bir durun. Tekrar belirteyim, hükümet seçmiyoruz. Ayrıca daha eski hükümet gitmeden yeni potansiyel hükümete göre mi pozisyon alınır? Neden bu kadar korkuyorsunuz yeni hükümetten, muhalefet etmeyi, sokağa çıkmayı unutuvericek misiniz, Stockholm sendromu mu bu bir çeşit, biz bu iktidara karşı çıkmaya alıştık başkasında zorlanırız gibi?
– 1991′de Leyla Zana ve arkadaşlarının yani HEP’teki (sonra DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP olan hani) Kürt hareketi milletvekillerinin meclise SHP (CHP 80 darbesinde kapatıldaktan sonra yerine kurulan hani) desteği ile girdiğini hatırlayan var mı? Merkez sol (CHP geleneği) çizgisi sanki ifla olmaz genetik Kürt düşmanı da merkez sağ (DP geleneği) sanki hoşgörülü, ılımlı bir parti mi sanıyorsunuz Kürtler’e karşı? Bu iki gelenek de kapitalist, ulus-devletçi, döneme göre de fırsatçıdır.
– Süreç’in AKP’nin lütfu değil Kürt hareketinin kazanımı olarak görenler, AKP gidince neden bu kazanımın bir anda ortadan kaybolacağını düşünüyor? AKP’yi masaya Kürt hareketi zorladıysa, bir sonraki iktidarı da orada tutamaz mı? Yoksa tamamen kapalı kapılar ardında gelişen, henüz kayda değer hiçbir kazanımı olmayan (ateşkes güzel birşey ama kazanım değildir toptan teslim olsun PKK bir daha çatışma olmaz o mantıkla) bu süreçe sadece iman yoluyla bağlandığımızın farkında mısınız? Kürt hareketinden gelen 8. “AKP adım atmıyor” “Süreç çöktü” “Sabrımız kalmadı” açıklamalarından ben yoruldum sonunda. Belli ki anlaşma sağlam yapılmış ve AKP’nin iktidarının devamını gerektiriyor. Bu da 2015′de yine AKP’nin kazanmasını varsayıyor demek. Bu ihtimali ciddiye alıp ona göre düşünmek lazım getiriyi götürüyü.
– RTE’nin gerçek bir diktatör olduğunu görüyor muyuz? Sürekli abartılan, gevşek şekilde kullanılan haliyle değil somut bir diktatör kendisi. Nedir kriterler? Yasamayı, yürütmeyi elinde tutuyordu ve Aralık’ta yargıyı polis, hakim ve savcıları sürüp kısıtlayarak kendisine karşı işlemez hale getirdi. Sokağı 2012′den beri eziyor, Gezi’de akıllanmadı, tam tersine daha çok saldırması gerektiği sonucunu çıkardı. Ordu’yla uzlaşmış, uzlaşamadığı kadroları Ergenekon ile pasifize etmişti, şimdi hükümlü ama tahliye olmuş unsurlarla rehin almış durumda. Medyanın büyük çoğunluğunu avcunun içine almış durumda. Burjuvazinin beğenmediği odaklarını vergi soruşturmaları vb. yollarla seçici şekilde disipline etmekten çekinmiyor. Tapelerden görüyoruz ki RTE kişisel bir diktatörlük kurmuş, oturduğu yerden HERŞEYE karışmakta, belirlemektedir. Bugün RTE tamamen kendine bağlılık temelinde devleti yönetmekte ve salt güce dayalı hükümet işletmektedir.
– RTE’nin meşruluğunun burjuva demokratik sistem içi tek dayanağı seçimlerde aldığı oylardır. Bu dayanağı elinden almak elini ciddi şekilde zayıflatacaktır. Geriye sadece ekonomideki sanal istikrar görüntüsü kalacak. Oradaki gerçeklik de saatli bomba gibi her an patlamaya hazır.
Bütün bunlar göz önünde alındığında, anti-RTE oyu basgeç’mek gerçekten de en mantıklı şey, özellikle İstanbul-Ankara-İzmir’de.
Anarşistler, Chomsky bakın ne diyor oy vermek konusunda.
https://www.youtube.com/watch?v=Oelb_akG_3Y
Chomsky’e burun kıvıran, mıymıntı, rahat veya liberal bulan anarşistler olduğunu biliyorum. Yanılıyorlar. Chomsky gemisi hiç su almamış tutarlı bir anarşisttir. Barikattan barikata koşan alt sınıf biri olmaması düşüncelerinin sağlamlığını değiştirmez. Ergen zihniyeti ile bakmayalım.
Marxistler, Wallerstein ne diyor bakın oy vermek konusunda.
ilgili kısım şu: http://t.co/R9qMAIJXRP
Ve son olarak, size şu düşünsel deneyi yapmayı öneriyorum. Kendinizi 3 gün sonra, 30 Mart akşamında hayal edin. TV’nin, internetin başına geçiyorsunuz ve sandıklar açılıyor, AKP’yi ikinci sırada görüyorsunuz. Bir oh olsun hissetmez misiniz? Bir de kıyaslayın, AKP yine birinci sırada. Muhtemelen kapatıcaksınız aynen. Ben aksini düşünemiyorum. İçgüdünüze güvenin diyorum, belanın büyüğünün ne olduğu aslında çok belli, gerçekten ötesi tatava kalıyor. Saygılar.
Mülayim Sert
Utanç verici bir yazı olmuş.
Kılavuzu Chomsky ile Wallerstein olanın…
herkese bok atmayı anarşizm sanıyorsun değil mi? On yıl sonra da yuppi olur çıkarsın sen. ben böylelerini çok gördüm. Bu insanlar ömürlerini bu davaya adamış entellektüellerdir. Biraz saygılı ol.
Anarşist değilim. Chomsky’e de Wallerstein’e de başka akademik solculara da saygı duymuyorum. Sana da saygı duymuyorum Gün Zileli. Masken düştü, devrimcilere, parlamenterizme karşı çıkanlara hakaret edip duruyorsun.
Asıl ben seni görürüm ama, bu anın gazı, ihtiyarlamış gözlerini kör eden havası geçsin bakalım o zaman neler diyeceksin, nasıl bir kılıfa sokarsın savunduğunu iddia ettiğin siyasetin bugüne kadar gelmiş tek siyasi ilkesini ayaklar altına alışını, üzerine tükürüşünü.
Bir yolunu bulursun herhalde.
İnsaf… Sarıgül’ün, hiç olmazsa… savaş çıkartma kaabiliyeti yok!
Bunu da göremeyecek kadar, gerçeklerden kopmak, ne ile izah edilebilir acaba?
Dostum içimi ferahlattın teşekkürler. Bende bu konuda bir süredir kafa yoruyordum , aynı kanaate ulaşmıştım ancak böyle bir makale yerine sadece fikrimi paylaştım , tepkileri tahmin edersin 🙂 saolasın Gün ….
Ortamlarda anarşistim dersin.
yazı benim değil ama katılıyorum. sen de sağol.
Halim’in yazdığı,
“Gün Zileli. Masken düştü, devrimcilere, parlamenterizme karşı çıkanlara hakaret edip duruyorsun…” cümlesi ile duraladım.
Çok eski bir dostum Stalin üzerine yazdıklarım karşısında (bir zamanlar o da öyle düşünmüştü ama sonra ne olmuştu…) bana yazmıştı… “Sen sürekli bizim değerlerimize hakaret ediyorsun…” Oysa ben bazı kanıtlardan yola çıkarak analiz ve çıkarsama yapıyordum… Bunlar ona hakaret gibi görünmüş…
Bu zihniyeti tanıyoruz… Örneğin bir ateist olarak bazı konuları analiz ettiniz… Bu konuşma ortamında hiç bulunmaması gereken, ama orayı işgal etmek isteyen “kafa” kalkar haykırır! “Siz bizim peygamberimize, kutsallarımıza hakaret ediyorsunuz!” Ve kendi hakaretleri saydırmaya başlar… Arkasından da linç gelebilir… Zaten o linç yapabilecek “çoğunluk” ya da militan güçlere güvenmektedir!
Bu iki “zihniyet” bir elmanın iki yarısıdır! Aynı toprakların ürettiği aynı mantık… İkisi de “Devrimcidir!”… Ortaçağ dünyasını yeniden diriltmek isteyen Totaliter Devletçi Kapitalist ve Dinci köleci toplumun Devrimcileri…
Gerçekten “sosyalist”, gerçekten “akıllı” bir solcu hakaret söylemini alıntılar; “siz şu sözünüzle hakaret ediyorsunuz; bu söz bir hakarettir; bakın açıklayayım…vs.” demelidir…
Anlamadığım şey, bu zihinsel kavrayışın yazı yorum yapılacak onca site varken, neden burada “sinirlerini” bozmaları…
Ben gerçekten merak ediyorum… Sanırım bu tartışmaların hepsini okudum… Son günlerin bu tartışmasında burada “devrimcilere, parlamentarizme karşı çıkanlara” edilmiş bir hakaret hatırlamıyorum… Hatırlayan varsa yazsın… Bu iş öncelikle Halim’e düşer sanırım….
Bu başlık altında saygın entellektüel Gün Zileli tarafından, herkese bok atmakla suçlandığımı söyleyerek başlayayım (gerçi bütün yazılanları okusaydıız bunu görürdünüz). Belli ki Chomsky ve Wallerstein gibi burjuva akademisyenler Gün Zileli için pek kıymetli. Yarasına dokunmuşum gibi hissettim. Wallerstein ile Chomsky, Yale ve MIT gibi okullarda, çuval çuval parayı ürettikleri ve dünya soluna pazarlanan ideoloji için alıyorlar. Chomsky sıklıkla gizli polisler tarafından korunuyor. Şüphesiz, Obama için oy toplayan böylesi bir entellektüele Amerikan devleti de karşılığını veriyor. Ama ne yazık ki Türkiye’de ideologlara o kadar kıymet verilmiyor değil mi? Arada iki televizyona falan çıkartıyorlar, iyi bağlantıları falan da varsa köşe yazarlığı veriyorlar en fazla.
Daha önce bahsi geçen hakaretleri de hatırlatalım. Matematik dersi başlığı altındaki tartışmada Gün Zileli kendisini eleştirenlerden birine karşı anarşizmin papası gibi bir ifade kullandı. Emma Goldman’dan alıntı yaparak parlamenterizmine karşı çıkanlara tepeden bir üslupla Emma Goldman’ı papağan gibi tekrarlamayın dedi. Genel olarak kendisini eleştiren anarşistlere yönelik kişilere tuzu kuru anarşist ve konformist anarşist gibi ifadelerde bulundu. Efkan Ala üzerine yazısının altındaki başlıkta, 30’la Almanya ile ilgili yaptığı analojileri eleştiren kişinin söylediklerine yanıtı, onun söylediklerini Doğu Perinçek’in söylediklerine benzetmek oldu.
Gözlerinizi açın. Oy verin çağrısı yapanlar mı linç edilecek? Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz? Burjuva gazeteleri (mesela Radikal) bile pek çok ortamda tatava yapma bas geç demeyenlere karşı bir linç ortamı oluştuğunu söylüyorlar. Gün Zileli, yukarıda sözü geçen lafları sarf ederken bir çoğunun altını dolu göstermeye dahi uğraşmadı: yalnızca, Türkiye sol siyasetlerinin geleneğini iyi almış biri olarak onların üzerini, biraz nazik biraz incelikli bir dille örttü. Savunduğu fikre gelen eleştiriler karşısında savunduğu fikre değil, savunduğu fikrin arkasındaki çoğunluğa güvendi.
Almanya’dan bir örnek de ben vereyim. Alman devrimi esnasında, sosyal demokratlar, gazetelerinde boy boy Spartaküs Birliği üyeleri tarafından linç edileceklerini yazıyorlardı. Oysa Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht’i linç eden, devrimi kanla bastıran da onlar olacaktı. Alman sosyal demokratları kendi yapacaklarının, yapabileceklerinin kendilerine yapılmasından korkuyorlardı. Nihayetinde bir gayeye sırt çeviren kişi, sırt çevirdiği gayeden, o gayenin ezeli düşmanların duyduğundan büyük ve başka bir tepki, hatta nefret duyar.
Verdiğiniz örneklerin neredeyse hepsi düşünsel mücadele içinde söylenmiş sözlerdir. Ahmet Kurt arkadaşa “anarşizmin papası gibi davranma” dedim, çünkü öyle davrandığını düşünüyorum. Emma Goldman’ın sözlerini gündeme getiren arkadaşlara “papağan gibi” dediğimi hatırlamıyorum ama demişsem bu da bir tartışmada normaldir. Biri bağlamdan bağımsız ve ezber bir biçimde aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsa ona papağan gibi tekrarlayıp durma denir. Bunlar, tartışmalarda hoş ve esprili deyimlerdir ve hiç de hakaret anlamı taşımazlar. Sana karşı da bir saygısızlık yaptığımı sanmıyorum, arkadaşım. “Bok atma” kelimesi fazla kaçmış. Sadece onu geri alıyor, bu ifade için özür diliyorum. Chomsky ve Wallerstein’i eleştirebilirsiniz ama bu insanlar hakkındaki neredeyse “ajan”lığa varan ithamlarınız kendinizi ne kadar kaybettiğinizi gösteriyor. Stalin de uydurma suçları böyle üretmişti.
öncelikle bu seçimleri yerel seçim mantığıyla değerlendiriyorsan neden sarıgüle oy veriyorsun mülayim sert kardeşim? gönlünden sarıgül geçmediğini varsayarak soruyorum bu soruyu. bu seçimler akp ve bir o kadar da chp tarafından referandum havasına sokulmuşken (chp de bunu yapmak zorunda. zira akp karşıtlığından besleniyor. aksi durumdaki oy yüzdesi ortada) ve sen bu partilerden birinin adayına oy verme “zorunluluğu”nu hissederken hangi mantıkla “yerel seçim”den söz edebiliyorsun? vicdan rahatlatma olabilir mi bunun adı?
@Anonim8
Topbaş’ın kaybetmesinin, AKP’nin ve RTE’nin prestij ve güç kaybetmesinin en iyi yolu Sarıgül’ün kazanması olduğu için.
Tabii ki gönlümden geçen çok farklı. Sandıktan bile geçmiyor gönlümden geçen.
Söylediğin eleştiriye ise hak veriyorum, bunu yeterince iyi ifade edememiş olabilirim. Ben de bunu bir yerel seçimden ibaret görmüyorum, AKP’ye referandum veya güvenoyu olarak görüyorum. En üst soyutlama düzeyinde bu böyle.
Öte yandan bir alt soyutlama düzeyinde, yani sistemin pratik işleyişinde, seçimlerin sistemin kurumlarına yansıyışında bu tabii ki hala bir yerel seçim. Belediye başkanlarını belirleyecek. Dolayısıyla Sarıgül’ün İstanbul’u kazanması CHP’yi iktidar yapmayacak. Bu da iyi bir şey çünkü amacım bu değil. Benim açımdan düşmanım olan devletin işleyişi içerisindeki AKP rejiminde cisimleşmiş egemenliği bir nebze bölen bir durum ortaya çıkacak. Bölünsünler.
Bu AKP referandumunun CHP(+?) potansiyel iktidarına veya herhangi başka bir sonuca gidip gitmeyeceğini belirleyecek bir dizi aşama ve faktör var. İki seçime ek olarak bir dolu kestirmesi güçleşmiş değişken, ekonomik kriz, akp’nin seçim sonrası yapacakları, barış sürecinin durumu, sokak hareketi, savaş ihtimali, hatta ordunun tavrı vb. Tamamen türbülansa girmiş durumda bu ülke ve nereye gideceği belirsiz. Demek istediğim İstanbul’u Sarıgül’ün alması ile iktidarın küçük bir kısmı AKP’den CHP’ye kaymış olacak. Esas iktidar AKP olmaya devam edecek, sanki İstanbul’u alsa CHP başa gelmiş olcak gibi konuşanlara hatırlatmak istediğim buydu.
Vicdan rahatlatma, bu forum veya “ortamlar” açısından konuşursak hiç değil. Tersine ortamlarda kendimi eleştiriye açıyorum, çünkü bu ortamlardaki yaygın düşünce devrimciler için boykot diğer radikaller için hdp. Hiç sesimi çıkarmasam benim için çok daha rahat olurdu.
katılıyorum Mülayim’e. Bu arada, Sırrı’ya karşı ulusalcı ağırlıklı bir şahlanış gözleniyor. Bunu karşılamanın en iyi yolu, şahlanan arkadaşlara, Kürt illerinde CHP’lilerin BDP’ye oy vermesi gerektiği propagandası yapmak. O zaman şaşalıyor, Sırrı’ya oyları bölüyor diyenler. Tamam, Sırrı İstanbul’da bölmesin, o zaman siz de Kürt illerinde bölmeyin. Çünkü orada gerçek iki rakip AKP ile BDP. CHP’nin hiçbir şansı yok. Basgeç mantığına göre oradaki chp’lilerin bdp’ye oy vermesi gerekmez mi? Yok, buna yanaşmak istemiyorlar. Peki o zaman, sen de HDP’ye katlanacaksın arkadaş. Yok öyle tek taraflı (bunu kendim için değil, BDP-HDP için söylüyorum). Hem bu chp’nin büyük parti kibrini ve kolaycılığını da kırmak lazım. Bunun en iyi yolu Kürt illerindeki durumdur. CHP’lilere şunu demeli: Kürt bölgelerinde bdp’ye değil de chp’ye verilen her oy yarım akp oyudur.
Gün Zileli, seni eleştirenlere verdeğin yanıtların hoş veya espirili olmadığının net olduğunu düşünüyorum. Eleştirilere, söylenilenlere yanıt vermeden, yok anarşizmin papası gibi davranmayın, papağan gibi Emma Goldman’ı taklit etmeyin, ona buna bok atmayın dersen, 30’lara dair yaptığınız yersiz analojiyi eleştirenlere yanıtın onları Doğu Perinçek’e benzetmekten ibaret olursa, kusura bakma, ne kadar sevimli resmetmeye çalışırsan çalış, yaptığın hakarettir. Arkandaki parlamentarist çoğunluğun gücüne güvenmektir.
Hiç tanımadığın birine ben böylelerini çok iyi bilirim, sen on yıla yuppie olursun demek de karakter saldırısıdır aynı zamanda. Her halükarda, benden özür dilemeni ya da ettiğin küfrü geri almanı falan da istemiyorum. Ettiğin küfrün genel saldırganlığından ayrı bir tarafı yok, devam et kendi kendini ifşa etmeye.
Chomsky ve Wallerstein ile ilgili söylediklerim ise itham falan değiller, tamamen kamuya açık, internette birazcık araştıranların bulabileceği bilgiler. Chomsky’nin gizli polisler tarafından korunduğu, kendisini savunan şu liberal kaynaktan okuyabilirsiniz: http://digitaljournal.com/article/311959 Kendisi aynı zamanda, 96 milyon dolarlık bir servetin sahibi olarak, dünyanın en zengin düşnürüdü ünvanına sahiptir, ki şuradan detaylarını okuyabilirsiniz: http://en.mediamass.net/people/noam-chomsky/highest-paid.html
Chomsky ve Wallerstein’in ajan olduklarını söylemiyorum. Ajan olmalarına gerek olmadığını söylüyorum. İlber Ortaylı’ya ajan demek ne kadar mantıklıysa, Chomsy ve Wallerstein’a ajan demek de o kadar mantıklıdır. Bu ikili, kendileri gibi pek çok kişi gibi, düzenin entellektüel ideologlarıdır sadece.
Ama tabii ki senin için bu kutsal entellektüeller hakikatlerden daha kıymetli, değil mi Gün Zileli? O yüzden bol keseden Stalin benzetmeleri yapabiliyorsun. Bilmeden etmeden yaptığın bu eleştirinin de bir hakaretten farksız olduğunu söylemem gerek yok sanırım. Düştükçe düşüyorsun.
Parodi sayfaya linklemişsin yalnız Chomsky’nin serveti diye 🙁
yazının altına yazanın adını yazınız, twitterda sizin yazınız olarak dolaşıma girdi.
tamamdır.
Mülayim, doğru söylüyorsun, diğer kaynaklarımla karşılaştırınca rakamsal olarak da haklı olduğunu gördüm. Malum, adamın net mal varlığı ezberimde değildi.
Düzeltmek gerekirse, Chomsky’nin mal varlığı 96 milyon dolar değil, 2 milyon dolar civarında: http://www.canada.com/nationalpost/story.html?id=1385b76d-6c34-4c22-942a-18b71f2c4a44&k=53758 [Bunun haricinde bankada ayrıca birikimleri olsa gerek. Sağ eğilimli bir kaynağa göre bu miktar yalnızca sahip olduğu evlerin değeri: http://ziomania.com/chomsky/Do%20as%20I%20say%20not%20as%20I%20do.htm%5D
Konferans başına aldığı ücret – ki yılda düzinelerce konferans veriyor – 12,000 dolar. Buna MIT’den aldığı maaş ile dünya genelindeki CD ve kitap satışlarından eline geçenler eklenirse… Eh, gerisi hesap edilebilir.
adam çalmamış çırpmamış, kendi çalışmalarıyla bir kazanç edinmiş, ABD’de bu çok doğal. Avrupa’da da öyle. Yazarlıkla zengin olunabilir. Türkiye ölçülerine göre değerlendirme yapmak çok yanıltıcı.
Chomsky’nin alt sınıf olmadığını baştan söyledim.
ABD’deki en prestijli okullarda 50 yıl kadar profesörlük yapıp bilimsel alanında paradigma devrimi yaratır 30-40 tane alanında kitap yazarsan, üstüne o saygınlığına sırtını dayayıp ABD’yi kıyasıya eleştiren bir 60-70 tane kitap daha yazarak dünyanın en popüler muhaliflerinden biri olursan 2 milyon doların birikir 85 yaşına geldiğinde. Doğru mu bilmiyorum o rakam ama gerçekçe diyeyim.. Laf ola beri gele yine de..
Bu arada konuşma başına $12000 aldığı da palavra çıkacak yine utanacaksın.
Sen bence Chomsky’nin malvarlığından önce seni parodi sitelerinden argüman üretmeye kadar götüren bu hıncı sorgula biraz..
Bütün bunlar ayrıca fikirlere değil kişiye saldırma örneği olarak zaten anlamsız. Chomsky’nin yazdıklarını Bill Gates yazmış olsa ne değişecekti?
Aynı şekilde tonla tehdit aldığı için polis koruması verilmişse de iyi yapılmış. Bu ajan olduğunu göstermez bazı ayrıcalıklara sahip bir statüsü, prestiji olduğunu gösterir. Bunu eleştirmeye de buradan başlanamaz. Aynı polis koruması Hrant Dink’e verilseydi keşke. Kaç tane kadın cinayete kurban gidiyor bu ülkede insanlar uğraşıyor tehdit alan kadınlar polis koruması alabilsin diye.
Şunları yazmak bile gereksiz de, çamut at izi kalsın tarzında etkilenenler olur diye yazıyorum, hep karşılaştığım için Chomsky’i anlamadan etmeden “mainstream bu adam yaaa” diye atar yapmayı matah sananlarla. Genelde anarşistler oluyor sol komünistler biraz daha sağduyulu sanıyordum bu konuda. Hani bu adam reformist filan desen bir tartışma olurdu da zengin, ajan filan deyince olamadı.
Ajan falan demedim zaten, burjuvazinin bir ideoloğu olduğunu söyledim. Burjuvazi bu kadar meydana çıkmış ideologlarına iyi bakar.
Yanlışları düzeltelim: 2 milyon dolar biriktirmiş olmaktan ziyade, mevcut kaynaklara göre mal varlığının (sahip olduğu evlerin) değeri 2 milyon dolar. Banka hesaplarında ne kadar para olduğunu bilmiyoruz.
Hrant Dink’e korunma verilmezken Chomsky’e korunma verilmesinin ABD emniyet teşkilatının duyarlılığına bağlı olduğunu sanıyorsan, bir hayli safça bakmanın yanı sıra, ABD kurumlarına dair ciddi yanılsamaların var demektir. Amerikan devleti, gerçekten tehdit olarak gördüğü (sınıfsal perspektifi ne olursa olsun) kişilere koruma vermek bir yana, onların fiziksel olarak ortadan kaldırılması yönünde veya en azından kara listelere alınması, hayatlarının zorlaşması yönünde sicili gayet kabarık bir devlettir – bütün devletler gibi, aslında. Sıkıntı devlet kurumlarının, polisin, devletin asıl yapması icap edenin insanları korumak olduğu gibi liberal fikirleri ortaya atabilen “anarşistler” olması.
Mesele sadece Chomsky’nin zengin olması, sınıfsal arkaplanı vs. de değil – bu serveti kazanmasının altındaki temel nedenin yarattığı ideoloji olması.
Parodi siteyi kaynak göstermem daha öncesinde duyduğum fakat bütün detayları, haliyle, ezberimde olmayan bir konuya dair kısıtlı bir zamanda kaynaklarla konuşmak istememin sonucuydu – eğer benim hatalı kaynak vermem, senin için Chomsky’nin götürdüğü paralardan daha önemliyse, belki senin biraz kendini sorgulaman gerek.
Konuşma başına 12,000 dolar aldığı palavra çıkmayacak maalesef, zira bu sefer kaynak verirken acelecilik yapmadım: Eğer dikkatli okursan, bahsi geçen yazıyı yazan kişinin Chomsky ile birebir irtibat halinde olduğunu dahi görebilirsin. Aynı zamanda yazıda bu konuyla ilgili Chomsky’nin 11 Eylül saldırılarının ardından konuşmalarına olan talep artınca ücretini 9,000 dolardan 12,000’e çıkardığını da görebilirsin. Yazar bunu savaştan kar etmek olarak tanımlıyor.
Eğer yine hatalı çıkarsam, hatalı çıktığımı kabul eder, yanlışımı düzeltmeye çalışırım. Yanılmanın, hata yapmanın utanç verici bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. İşkembeden bu da palavra çıkacak diye sallarsan ama, korkarım çamur atan sen oluyorsun. Böyle durumlarda ya kaynaklarla konuşacaksın, ya da susacaksın.
Gün Zileli ve Mülayim Chomsky’nin kazandığı milyonların çok normal olduğunu iddia ediyorlar. Amerikan koşulları Türkiye koşullarından çok farklı diyor Gün Zileli. Türkiye’de ortalama yıllık hane geliri 26,000 TL iken ABD’de bu rakam 50,000 dolar. Doğru, arada fark var. Chomsky Türkiye’deki ortalama bir ailenin yıllık gelirini neredeyse tek konferansta kazanıyorken, ABD’deki ortalama bir ailenin yıllık gelirini kazanmak için 4-5 konferans vermesi gerekiyor. Haklısın Gün Zileli, kimseyi yanıltmayalım.
Adam çalmamış çırpmamış, kendi çalışmalarıyla zengin olumuş değil mi Gün Zileli? Senin için sıkıntı yok bunda herhalde. Demek ki milyoner olmak sadece çalınıp çırpınca problem – yoksa yasal yollardan milyoner olununca sorun yok.
Chomsky çalarak değil, pazarlanarak zengin oldu. Emanet fonu oluşturup vergi kaçırarak milyonlarını koruyor, emeklilik planını petrolden askeri sanayiye pek çok alanda yatırımı olan TIAA-CREF gibi hisse fonu şirketleri ile yaparak da arttırmayı planlıyor. Ama evet, çalmıyor, yolsuzluk falan yapmıyor.
Aslında Chomsky’i temel alıp Sarıgül’e oy çağrısı yapmak çok da tutarsız değil düşününce. Bir de anarşist maskeni çıkarsan Gün Zileli?
olur, denerim. 🙂
Para zehirli, kirletici bir şey…Kuşkusuz…
Bence Halim bu olguya gereken yeterli analitik bir zeka ile bakmıyor…
Birinci soru, paranın ne kadar olduğu değil, nasıl ele geçirildiği,,,
ikincisi… ne gözetilerek kazanıldığı
üçüncüsü ne nasıl harcandığı…
dördüncüsü, hangi bedel ile para’nın yer değiştirdiği
beşincisi, hangi nedenle vazgeçilmediği.. paranın nerelere harcandığı veya harcanacağı…
Bu veriler olmadan dedikodu bilgileri ile insanları yargılamak, magazinel, “çamur at’çı” olacaktır…
Daha önemlisi tüm bu saçmalıklara hiç gerek yok…. Var olan gerçekliği-hakikatten uzaklaştıran gevezelikler olacaktır…
Yanılmışsam mutlu olacağım… Halim, açıklasa sevineceğim… Stalin hakkında ne düşünüyor? (yeri gelmişken söylemeliyim; Stalin derken bir ‘sistem’ bir ‘dönem’ tanımı anlamında kullanıyorum… Bir ‘terim’ olarak…) O zaman çok şey anlaşılır olacak….
..
Bu seçim yalnızca RTE den sonraya geçişin, sancı niceliğini belirleyecek…. Yüzde 40’ın üstü çok sancılı olacağını anlatır… Daha fazla cinayet işleneceğini… daha çok sancıyı…
RTE bir cenazedir… Gömülme töreninin ayrıntılarıdır bundan sonraki hikaye… Her karşı-oy bir avuç topraktı… Atamayanlar adına yazık!
“Sağ eğilimli kaynak” dediğin antisemitik çöp siteleri* kaynak diye göstermeye devam ettiğinden tartışmaya devam etmeye gerek görmüyorum. Başlamak gereksizdi zaten. Kolay gelsin.
*http://ziomania.com/ bu ne ya?
$12000’lik kaynağın da bu – https://en.wikipedia.org/wiki/Hoover_Institution
Rumsfeld, Rice gibi Neo-Con’ları, Thatcher’ı fellow yapmış şahane bir kurum.
Chomsky’nin Türkiye’deki konuşmalarını organize edenlerden de bu bilgileri elde edebilirsin.
Dur lütfen.
http://www.hoover.org/publications/hoover-digest/article/6222
12000*
ne oldi zileli tatava yaptık hiç olmasa kendimiz olduk senin gibi insanları sistemin kuyruğuna takmadık HDP-BDP düşmanlığı insana neler yaptırıyor bu rezillik sana yeter akp den ne alabildi senin chp-mhp-ip-cematli milli ittifakın rezil oldunmu????akp den belediye alabilen tek BDP olmasınada fesatlanırsın artık yerel seçimde HDP-BDP NİN ALDIĞI HER OYU iki oy sayabilirsin bu gün genel seçim olsa %12 ile 120 vekil çıkarır HDP işte senin en çok korktuğun bu idi onun için bu rezillikleri yaptın şimdi tatava yapta görelim sistemin adamı????
Tatavayapma hikayesi ayrı bir konu. Ama Özgürlükçü, kabak gibi ortada ki, birlikte oy verdiğimiz HDP de pek bir şey yapamadı. Sen bi aralar atıp tutuyordun toplam %10un üstünde alacak diye, şimdi nedense 2 ile çarpıp yine atar yapıyorsun. Kime yapıyorsun bu atarı? Kimi yemeye çalışıyorsun?
Artık gerçekçi ol. Tam zamanıdır. %6 ağacım. Gücümüz bu kadar. Şehirlerde romantik “çağırma” siyasetiyle olmaz bu iş. Örgütlenmeyle, canını dişine takarak, adım adım olur. Tipiye karşı adım adım yürüyerek, ilmek ilmek dokuyarak, tuğla tuğla inşa ederek olur.
Hayır Mülayim, bu defa olmadı. 12,000 dolar kaynağım verdiğim iki site de değil, şu siteydi: http://www.canada.com/nationalpost/story.html?id=1385b76d-6c34-4c22-942a-18b71f2c4a44&k=53758
Sağ eğilimli kaynaktan sadece Chomsky’nin evlerinin ayrıca değerinin dökümünü aldım. Kaynağın sağcı olduğunu belirttim – bu kullandıkları istatistiğin yanlış olduğu anlamına gelmiyor, sadece yanlı oldukları anlamına geliyor. Ana kaynak olarak onlara dayanıp böylesi bir iddiada bulunmazdım, ama güvenilir kaynaklarda ifade edilen bilgilerle ilgili ek bilgi olarak kullanmakta sakınca görmedim. Sence çok mu sakıncalı?
Belki bir dahaki sefere atıp tutmadan önce yazılanları okuma zahmetine girersin.
Bayarsın.
Senin canada.com copy-paste etmiş yazar ismi bile yok “National Post” imzalı.
Neymiş bu National Post kaynağı? Ha burdadır aynı yazı:
http://www.nationalpost.com/news/story.html?id=1385b76d-6c34-4c22-942a-18b71f2c4a44
Yine yazar yok.
Makalenin orjinal kaynağı ise bu :
http://www.hoover.org/publications/hoover-digest/article/6222
Yazarı, yayın yılı, yayınlandığı dergi sayısı belli.
Hoover’ın ne bok olduğunu da yazdım yukarda.
Canada.com belli ki copy-paste edip kaynak bile belirtmeye gerek duymayan saçma sapan bir site. Yazıyı aldığı National Post da aynı. Diğeri de dahil tüm kaynakların da çöp. ziomania.com’un neyine güvenip neyi aldın şaka gibi. Vazgeç. Gerçekten vazgeç. Girdin bir çıkmaza inat ediyorsun.
Pekala, bu durumda haklısın, yazının orijinal kaynağı Standford Üniversitesi’ne bağlı Hoover Institution olarak gözüküyor. Öte yandan, bahsi geçen yazarın aşağı yukarı ana akım bir kaynak olduğunu, eleştirileri haksız bulan kimilerince bu verilerin sorgulanmadığı (http://www.outsidethebeltway.com/noam_chomsky_money_grubbing_hypocrite/), ve bu kaynakların yazarının Chomsky ile irtibat halinde olduğu, iddialarını Chomsky’e sorduğu ortada. Chomsky’nin aktarılan yanıtlarına bakacak olursak, emanet fonu oluşturmasına ve genel mali durumuna dair “Montana’da bir kabinde mi yaşasaydım” diyor.
Kimi çalışmaları için Pentagon kaynaklı kurumlardan milyonlarca dolar aldığı ithamlarına dair ise “Maaşımızı kimin ödediği değil, ne yaptığımız önemli. Sen Pentagon’a çalışmıyor musun? İnterneti kim kurdu sanıyorsun?” gibi bir yanıt veriyor (http://www.skepticaleye.com/2014/03/the-real-noam-chomsky.html).
Bunlar haricinde, Chomsky’nin genel olarak bu iddialara verdiği yanıt, olur böyle şeyler demek temelinde. Yalnızca konuşma ücreti meselesinde, konuşma ücretinin kendisine her zaman verilmediğini, verildiği zaman ise bu ücreti vakıflara (?) bağışladığını iddia ediyor. Bütün bu tartışmalardan bağımsız olarak Chomsky’nin bir kuruluşa konuşmacı olarak gidişiyle ilgili gelecek mi gelmeyecek mi temalı bir yazıda, Chomsky’e “bonkör” bir ücret önerilmiş olduğu bilgisi görülebilir (http://www.gainesvilleiguana.org/2013/articles/chomsky-is-still-coming-updates-coming/). Eğer Chomsky gerçekten bu paraları hayır kuruluşlarına bağışlıyor ya da hayır kuruluşuna bağışlanmasını istiyorsa (ki Chomsky’nin vefat etmiş eşi adına kurulmuş bir hayır kuruluşu olduğunu da belirtelim) bilmem. ABD’de hayır kuruluşuna bağış yapmak, zengin kesim kültürü açısından önemli bir unsurdur.
Her halükarda Mülayim, eminim duruma ve (Chomsky’nin konuya dair söylediklerini içeren) mevcut verilere bakınca durumun sen de farkındasındır. Eğer içini rahatlatmak için ortaya konulan kaynakların bazılarının sağcı oldukları için yanlış olduklarını söylemek istiyorsan, bunu yapabilirsin tabii ki.
Halim arkadaş, bırakmış her şeyi, kafayı Chomsky’e takmış. yani şu dünyada olumlu işler yapan çok azıda insandan birine. Ne diyeyim bilemiyorum.
Yusuf cemal enseyi karartma yerel seçim tek dereceli bir kişinin seçildiği seçim olup yarışanlara yönelik oy kayması olur bizim gibi 4.5. partilerin oyu yerelde azalır batı metropollerinde HDP-BDP geleneği her genel seçimin peşine yapılan yerel seçimde oyu yarı yarıya düşer onun için HDP nin bu gün batı illerinde aldığı %2.5-3 oy aslında %5-6 dır bu günkü seçim genel seçim olsa bu oyu alır bu oyu BDP oyu ile birleşince aslında bu günde %11 lerdedir 2015 genel seçiminde HDP ÇATISI %12 oyla 110 -120 vekil çıkarır moralini bozma zilel-tkp-chp-mhp-cemaat-ip millici akp muhalefetinin akp-devlet iktidarı zayıflatması mümkün değildir bu işi yapabilecek olanın özgürlükçü toplumsal muhalefetin devrimci gelenekleridir en çokta toplumsal ekolojik kömünalizmi yerinde doğrudan demokrasiyle demokratik özerkliği pratikleştirenler olacaktır aslında sistemin en çok korktuğu asıl alternatifi sistemin engellemesi mümkün olmayınca kendini devrimci diye yutturanlara iş verilmiş onlar HDP-BDP düşmanlığı yapmıştır tatatava yapmada bunun parçasıdır efendilerine hizmet edenlerin tatavasını izledik utanmadan hala yazabilmeleri ironidir zileli safını belli etmiştir chp-mhp-ip millici zillici gelenekteki yeri gelecekte perinçek,kerinçsiz,veli küçük,ilker başbuğ ve devletin millicileri ile çok yakında sevişirse şaşırmayın biz asıl işimize bakalım buralarda özgürlükçü toplumsal muhalefete ekmek çıkmaz bunlarla zaman kaybedeceğimize halkın kendisinden öğrenmeye bakalım
Halim, konuyla ilgili en ufak bir fikrin, içgörün yok.
Şu ana kadar bir parodi sitesine, bir antisemitik deli saçması siteye, bir neocon abd think-tank sitesine, son olarak da güvenlik danışmanı abd ordusu subayının üç satırlık zırvalamalarına link verdin, hala uyanamadın.
Bak, google’ladıkça bu çöp sitelerde buluyorsun kendini çünkü: Chomsky, ABD’deki radikal muhalifler arasında kişisel akademik prestiji sayesinde etkin şekilde karalanıp şeytanlaştırılamamış ender entellektüellerdendir. ABD ve İsrail dış siyasetini sürekli olarak yerden yere çaldığı için hedeftedir ancak çalışmaları o kadar sağlamdır ki saygın, ciddi ana akım burjuva düşünürlerden ciddi bir çürütme, etkili bir eleştiri ortaya konamamıştır. Geriye senin aceleyle sürekli önümüze koyduğun sersefil bok atmalar kalıyor. Hakikaten felaket yerlerdesin haberin yok.
Mesela Chomsky Pentagon’dan para almıyor. Çalıştığı MIT üniversitesindeki birçok projenin ve kurumun Pentagon’dan para aldığını söylüyor. MIT de Chomsky’nin maaşını ödeyen kurum. Chomsky’nin dilbilim projelerini, siyasi kitap çalışmalarını fonlamıyor Pentagon. Anladın? Bak bundan bile haberin yok kendi önyargına delil peşinde koşmaktan.
Sana şöyle ipuçları atayım, ki bunlara hiç gerek yok, 2-3 kitabını okusan yetmesi lazımdı. Okudun mu acaba..
https://en.wikipedia.org/wiki/Master_list_of_Nixon%27s_political_opponents#Academics
https://www.youtube.com/watch?v=rxYth0ktPsY
Burada anarkosendikalizmi ve anarşizmi savunuyormuş gibi yapıyor şerefsiz. Bu kadar sinsi..
http://youtu.be/O9lGwoT_J-o?t=2m19s
Bu sefer de Lenin-Stalin’e karşı Pannekoek, Rosa Luxembourg’u savunuyor (Troçki’ye de hakkını vererek). Tam bir yılan bu adam gerçekten.
http://www.akpress.org/workerscouncils.html
Pannekoek’e önsözü Chomsky yazıyor, anarşist yayınevinin yayınladığı baskıya. Bu da burjuva sistem ideologunun devrimci düşünceyi boğması için komplodur tabi sana göre.
Belki evet bütün o referans gösterdiğin berbat kaynaklar doğrudur, Chomsky Pentagon uşağı sistem ideologudur, konsey komünistinin kitabını da sabote etmek için harekete geçmiş milyonerdir ve $12000’den aşağıya konuşmuyordur. Olabilir tabi.
Veya belki de basitçe yanılıyorsun bu konuda ve fikrini değiştirebilirsin.
İşin özü Chomsky’i karalamaya çalışmak devrimin bir çınarına elektrikli testereyle girişmektir. Utanç verici ve kendini bilmezce. Eleştireceksen düşüncelerini eleştir.
Rahat bırakın Naom Amca’yı…Onu da kendinize benzetip bozmayın…arkadaş hangi cins varlıklarsınız…bi taraf nefretle eleştiriyor adamı diğer taraf taparcasına savunuyor…Yukarıda Gün Abi’nin koyduğu sözü anımsatayım siz garip varlıklara:”Küçük beyinler kişileri,orta beyinler olayları,büyük beyinler fikirleri tartışır.”
Kapish??
Aslında burada dün de yazmıştım, fakat maalesef sitede bir sorun olması nedeniyle yazdıklarım kayboldu. Kısaca tekrar yazmaya çalışayım yazdıklarımı.
Belki bu kadar küfür ve hakaret saçacağına sen de açıp google’dan biraz araştırma yapsaydın daha iyi olurdu Mülayım. Benim deneyimimde, böyle tartışmalarda küfür ve hakarete başvuranlar, kendi içinde söylediklerinden şüphe duyanlar olduğu yönünde.
Öncelikle MIT meselesini netleştirelim, zira Mülayim’in verdiği bilgiler doğrud değil. MIT’deki bütün hocaların maaşını Pentagon’un ödediği gibi bir iddiada bulunmuş Mülayim, bu doğru değil. Pentagon, MIT’de yalnızca savunma konusuyla bağlantılı araştırma yapan yönelimlere fon sağlar. Yani şu anda Chomsky’nin maaşını Pentagon’un ödediği gibi bir iddia yok ortada. Geçmişte, Chomsky Elektronik Araştırma Labarotuarındayken Pentagon kaynaklı para almıştır, zira bu kurumda yapılan çalışmalar – Chomsky’nin çalışmaları dahil – ABD ordusu tarafından kullanılmaktalardır. Belki de senin ABD subayı diye burun kıvırdığın adam bu yüzden savunuyordu Chomsky’i.
ABD’de burjuva solunun öne çıkan isimleri burjuva sağı tarafından, burjuva sağının öne çıkan isimleri de burjuva solu tarafından şeytanlaştırılır. Bu Amerikan siyasetinin normal bir parçasıdır. Nixon’ın Chomsky’i listesine almasında da şaşırtıcı bir durum yok. Eğer gerçekten Chomsky’nin düzenin kendisi tarafından kovuşturulduğunu göstermek istiyorsan Demokratların ona ne yaptığını da göstermen gerek. Yoksa, AKP’nin kovuşturduğu Kemalistleri de devrim çınarı falan ilan etmek mümkün.
Öte yandan Chomsky’den nefret falan etmiyorum, adama dair önyargılarım olduğunu da düşünmüyorum. Chomsky’i, Avrupa’daki radikallerin gördüğü üzere, ilginç bir liberal olarak görüyorum. Onun gibi yüzlerce, binlerce burjuva ideoloğ var, adamdan neden özel olarak nefret edeyim? Pek de umrumda değil açıkçası. Dil bilimi konusunda da görece ciddi bilimsel çalışmalar yapmıştır ayrıca.
Ama bu adam devrimin bir çınarı, dünyada az sayıda iyi iş yapan sayılı devrimciden biri falan gibi nitelendirilince gülesim geliyor açıkçası. ABD’deki görece radikal kesim (ki Foods Not Bombs siyasetinden radikal olanları kastediyorum, yani Demokratlar ve Cumhuriyetçiler aynı diyenleri – hani bir zamanlar Türkiye’de Kemalistler de İslamcılar da kötü diyen solcular vardı ya, aynı düzeyden bahsediyorum) dahi Chomsky’i pek de ciddiye almaz. Onun tabanı daha liberal sol ve özellikle de Demokrat Parti’nin “ilerici” kanadıdır. Yani ABD’nin Murat Belge’si, Can Dündar’ı (bak Temel Demirer’i bile demiyorum) falan tadında bir adamın bu kadar yüceltilmesi komik bence.
Chomsky’nin sol komünizmden, konsey komünizmden bahsetmesini de, dünyanın her yerinde bu siyasi görüşlere sahip devrimciler gibi, anarko-sendikalizmden bahsetmesini de CNT-AIT gibi gerçek anarko-sendikalistler gibi yine komik ve abes buluyorum. Evet, biliyoruz ki Chomsky gençlik yıllarında gerçek devrimcilere dair birşeyler okumuş, hatta birileriyle konuşmuş, yani ucundan kıyısından bir temas var ortada. Chomsky’nin bunlardan kötü niyetle bahsettiğini de söylemiyorum. Hakaretler ve küfürlere maruz kalmadan önce Chomsky’nin bir ajan olduğunu iddia etmediğimi, sadece bir ideolog olduğunu söylemiştim. İdeologlar, bilinçli bir biçimde insanları yanıltan kişiler değillerdir, kendi ideolojilerine kendileri de inanırlar (Alman İdeoloji). Anarko sendikalizm, konsey komünizmi vs. konularında söyledikleri, Chomsky’nin bu hareketleri içtenlikle ilginç bulmasından dolayı genel ideolojisine yaptığı yamalardır. Fikriyatının genel hatlarını değiştirmiyorlar ama. Nihayetinde, iki seçimdir ABD’de Obama’ya oy çağrısı yapan bir adamdan bahsediyoruz.
Chomsky’nin kendisinin benim için çok büyük bir önemi yok açıkçası. Onun gibi seçimlerde oy çağrısı yapan binlerce liberal burjuva ideoloğu vardır. Ama, böyle kişiler devrim kahramanı ilan edildikleri noktada işler değişiyor. Enternasyonalist komünist ve anarşistlerin yüz yıldır gerçek zorluk ve baskılara göğüs gererek bugünlere getirdikleri seçim karşıtı devrimci ilkeyi benimsemiş bir insan olarak, bu ilkenin ayaklar altına alınmasına seyirci kalmamayı bir sorumluluk olarak görüyorum. Bu yüzden, seçim şakşakçılığı yapan bütün sözde anarşistlerin karşısında, her zaman seçim karşıtı ilkeyi savunanlar arasında olacağım. Kısacası benim derdim Chomsky değil, parlamenterizm.
Yahu Halim, yok mu bu adamin iddialarina, anlattiklarina, dusuncelerine dair soyleyecegin bir sey? Yani de ki mesela, dil mevhumunun insanin ozune ait bir icerikten kaynaklandigini iddia ettigi icin yapisalcilarin anti tarihciligine oynuyor, boylelikle devrimci eylemi kafasinda iradeyle degistirilemez yapilarin kaderi belli surtusmelerine indirgiyor falan gibi bir sey soyle. Yemisim malini mulkunu. Alla alla…
Ha şöyle, derdin patlamenterizmse çöp kaynaklardan karalamaya girişmeyecektin ben de onu diyorum.
Küfür ve hakaret mi?
Son.
Mülayim, kaynaklarıma çöp diyip duruyorsun ama ortaya koyduğun, hayır bu böyle değil diye bir kaynak var mı? Verdiğim kaynaklar arasında Chomsky’nin geliriyle zerre kadar ilgilenmeyip aldığı konuşmaya gideceği yerlerde ona önerilen paraları doğrulayanlar var, Chomsky ile birebir yazışmalardan yapılmış alıntılar var. Neyin derdini güdüyorsun?
Bok atıyorsun, sersefil, felaket yerdesin, kendini bilmezsin vb. ifadeler, fikirlerine karşı çıktığın kişinin fikirlerini değil kendisini hedef aldıkları için küfürlü ve hakaret içerikli ifadelerdir. İnternet ortamı dışındaki tartışmalarda böyle ifadeler kulanmak, yanlış olmanın yanı sıra ciddi sonuçlar doğurabilir. Tanımadığın insanlara ekranın arkasından sövmek kolaydır tabii.
Yusuf Cemal; Chomsky’nin dil hakkındaki görüşlerine dair yorum yapacak kadar hakim değilim. Kendisinin siyasi görüşlerinin pazarlanan bir burjuva ideolojisi olduğunu söyledim. Kazandığı para bir yana, bunun en büyük delili, iki seçimdir Obama’ya oy çağrısı yapıyor oluşu.
Chomsky konusunda son olarak (bunu yazıları sona saklıyordum demek istiyorum ama maalesef linkler çalışmadığı için göndermemiştim, yazarıyla şahsen tanışıklığım da vardır) Chris Knight’in detaylı incelemesini paylaşıyorum: Chomsky’nin hem dil konusundaki görüşlerini, hem düzenle ilişkisini hem de genel akademik kariyerini sakin bir biçimde tahlil ettiğini düşünüyorum:
http://www.cpgb.org.uk/home/weekly-worker/655/the-chomsky-enigma
http://www.radicalanthropologygroup.org/old/pub_chomsky_establishment_anarchist.pdf
http://www.cpgb.org.uk/home/weekly-worker/657/chomsky-s-parallel-lives
Yusuf Cemal, yukarıdaki yazılarda benim yapabileceğimden daha kapsamlı bir eleştiri bulacaksın – umarım yeterli olur. Chris Knight’a dair, onun da politik olarak katılmadığım görüşleri olmasına rağmen, yaşı yetmişin üzerinde olmasına rağmen hala siyasi eylemler yapmaya devam eden ve Chomsky gibi düzen entellektüelleri gibi milyonları götürmekten ziyade, yazdığı o kadar kitaba ve yaptığı akademik çalışmaya da rağmen, siyasi tutumu nedeniyle pek demokratik Avrupa’daki üniversiteler tarafından baskılara kovuşturmalara uğramış, hakkında davalar açılmış bir insan olarak saygıyı hakkettiğini de ekleyeyim.
Son olarak, mesajımı göndermeden önce Mülayim’in yazıların alındığı site CPGB (Büyük Britanya Komünist Partisi)’nin sitesi olduğu için şimdi de Stalinistleri kaynak gösteriyorsun falan diye atıp tutacağını öngördüm, bu yüzden bir bilgilendirme yapayım dedim. CPGB, eski İngiliz Komünist Partisi kökenli bir grup olsa da, kökleri bu partinin TKP’den ayrılan İşçinin Sesi grubuna yakın hisseden İngiliz üyelerine dayanır. Eski parti dağıldığında bu grup hızlı davranıp ismi kapmıştır. Süreç içerisinde bu parti giderek anti-Stalinist bir çizgiye kaymıştır (bilen bilir, İşçinin Sesi çevresinde de, aynı derecede olmasa da, böylesi bir yönelim olmuştur, CPGB ile İşçinin Sesi grubundan kalanlar arasında hala bir irtibat da var). Her halükarda, yine de CPGB’nin pozisyonlarına dair yapılacak eleştiriler de var elbet. Amma velakin, zaten Chris Knight da CPGB ya da başka bir örgütün üyesi değil, yalnızca kendi kurduğu Radikal Antropoloji Grubu’nun üyesi.