İrfan Aktan/HDP “başarısızlığının” kökenleri
30 Mart öncesinde “HDP’ye saldırıların kökenleri” başlığıyla yazdığımız dizinin devamını seçim sonuçları üzerinden sürdürebiliriz. Zira HDP’ye yönelik saldırıların kökenleriyle HDP’nin seçim başarısızlığı arasında derin bir bağ var. Fakat muhtelif yerlerde yapılan linç girişimlerinin HDP’nin seçim sonucunu belirlediği gibi indirgemeci/kolaycı bir tespitle yetinmemeliyiz. Aksine, belli bir kesimde vücut bulan HDP karşıtlığının aslında buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu ve seçim bilançosunun arkasında da bunun yattığını söyleyebiliriz. Lafı sona saklamayalım; taze bir parti olan HDP, on yıllardır “halkların kardeşliği” aleyhine yaratılmış olan negatif algının kurbanı oldu. Dolayısıyla HDP’nin söylemi ve eyleminden/eylemsizliğinden kaynaklanan sorunlar seçim sonuçlarının tali unsurlarıdır. (Fakat ayrı bir yazı konusu olarak da şunu ilave edelim ki, sol çevrelerde çok yıpranmış bazı isim ve kesimlerin HDP içindeki varlığı, potansiyel HDP seçmeninde ciddi bir rahatsızlık yaratıyor.)
Seçim öncesinde HDP karşıtlığına dair kaleme aldığımız üç yazının kaba özeti şuydu: Devlet ve hükümet politikaları sonucu yaratılan etnik kutuplaşma Kürt karşıtlığını linçlere vardıracak düzeyde artırdı ve dolayısıyla, “halkların kardeşliği” söylemi kriminalize edilerek HDP karşıtlığında yeniden vücuda kavuşturuldu.
Anti-Kürt hınçla bezenmiş hırçın Türk milliyetçilerinin yarattığı karşı kutuptaki Kürt milliyetçiliği de HDP fikriyatına mesafeli hatta zaman zaman karşıt bir tutum sergiliyor. HDP başından itibaren, milliyetçilik tohumlarının yeşermeye başladığı topraklarda yabani ot muamelesi görüp ayıklanmaya çalışılıyor. Türkiye bu konuda verimli bir zemin. Dolayısıyla, o tohumlar artık Türkiye’nin her yanında yeşeriyor. Kurulduğu günden itibaren “aynı mahalledekilerin” eleştirilerine diğer mahalledekilerin de saldırılarına maruz kalan Halkların Demokratik Partisi için çetin yol daha yeni başlıyor.
Kuşkusuz HDP’nin hiç değilse İstanbul’da dikkate değer bir oy alarak yoluna devam etmesi bekleniyordu. Fakat beklentilerin aksine HDP seçime girdiği hemen her yerde dramatik sonuçlar elde etti. İşin aslına bakılırsa “halkların” HDP’ye ilgisizliği, HDP’nin varlığının ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Kendi içinde çelişki barındıran bu iddia üzerinden ilerlersek, HDP’nin “başarısızlığını” da anlamlandırma şansımız olabilir.
Türkiye’deki siyasî kutuplaşmanın giderek derinleştiği ve toplumsal katmanlarda karşılığını bulduğu mevcut ortamın Ağustos ayında gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde daha fazla gerileceği ayan beyan ortada. Fakat 30 Mart’tan cumhurbaşkanlığı seçimine ve ardından 2015’teki genel seçimlere kadarki tüm buhranlı sürecin Türkiye halkları açısından sadece kısa vadeli bir dönemeç olduğunu görmemiz gerekir. Uzun vadede ise çok daha yapısal bir dönüşümün içerisindeyiz. Yerel seçimler bu açıdan kutuplaşmanın fotoğrafını ortaya koyuyor ama gidişata dair net tabloyu göstermiyor. Oysa daha derinlerde, önümüzdeki on-yirmi yılı etkileyecek bir toplumsal-siyasal dönüşüm süreci işliyor. Aktüel hadiselere odaklandığımız sürece bu yapısal dönüşümü idrak etmekte zorlanacağımız görülüyor.
Motor gücünü AKP’nin ve başından itibaren onun yerini kapmaya kitlenmiş olan iktidarsever ayrıştırıcı siyasetinin oluşturduğu bu negatif dönüşümde bazı kesimler merkeze ve dolayısıyla, AKP’nin çeperlerine çekilirken, pek çok kesim de periferiye itiliyor. Fakat saflar netleştikçe paradoksal bir biçimde birbirinin içine de giriyor. Çünkü cumhuriyetin başından itibaren devletin sistematik olarak tekleştirerek yönetebilmek için böldüğü halklar, İran, Irak ve Suriye’den farklı olarak ziyadesiyle birbirinin içine girmiş durumda. Dolayısıyla, Türkiye artık ne bir mozaik ne de ebru. Ama aynı zamanda hem mozaik hem de ebru. Toplum (iç içe geçmiş farklılıklar) siyasî elitlerin kutuplaştırıcılığı karşısında kendini konumlarken, vasfını yitiriyor ve neredeyse bir ucubeye dönüşüyor. Kültürel, siyasal tabiiyetler gündelik siyasete göre değişkenlik gösterdikçe, bu ülkeye dair öngörüde bulunma şansı da zayıflıyor.
AKP’den çok önce, kökü tek partili hayata kadar dayanan ama son zamanlarda hızlanan siyasî akıntı tabiiyet farklarını tek bir paydada eritmekten ziyade daha da belirginleştiriyor ve ayrışmayı hızlandırıyor. Dolayısıyla, Erdoğan’ın da “bir olma, iri olma, diri olma” adına inşa etmeye çalıştığı hegemonik düzen beraberinde en güçlü karşıtını yaratıyor. İktidar elitlerinin kutuplaştırıcı siyasetinin farklı tabiiyetlerdeki kesimlerin farklılıklarını koruyarak bir toplumsal nizam içinde yol almasına cevaz vermeyeceği rahatlıkla söylenebilir. Bu, cumhuriyetin de temel çelişkisi aslında. Farklılıkların beraberliğinden ziyade birliğine zorlandığı Kemalist yönetim anlayışının bu aslî bayrağını farklı bir ideolojik motivasyonla da olsa birebir devralmış olan AKP’nin “devletleşmesi” de buna dayanıyor. Oysa AKP’nin devraldığı bayrak, her yönüyle yamalı bir bohçaya dönüşmüştü zaten. Tekleşmeye karşı çetin bir mücadele veren ve bu konuda da dünya siyasî tarih ansiklopedisinin (daha doğrusu tekçi ulus-devlet deneyiminin) ciddi bir başlığını oluşturacak olan Kürtler, mevcut dönüşümün de önemli aktörü olmaya devam ediyor. HDP, başını Kürt siyasî hareketinin çektiği “farklılıkların beraberliği” ihtimalinin belki de son temsilcisi. O bayrağın halklar tarafından teslim alınıp alınmaması, bir siyasî partiden ziyade bir hissin arzulanıp arzulanmadığını gösterecek. Zaten HDP bir parti olarak değil bir fikrin taşıyıcısı olarak değerlendirildiği için etrafında bunca tartışma yürütülüyor.
Aslında HDP, yüzyıllık kutuplaşmaya karşı yeni bir uzlaşı arayışının ifadesi olarak okunduğunda seçimlere girip iktidar olmayı hedefleyen bir parti olarak konumlandırılmaması lazım. HDP olsa olsa halkların eşitliği ve özgür birlikteliği ihtimalini hatırlatma ve mümkünse bunu tesis etme çabası gösterebilir. Dolayısıyla, HDP’nin başarısızlığı, bu birliktelik ihtimalinin berhava olduğu anda gerçekleşecek. Yazının başından itibaren söylediğimiz gibi, içinde bulunduğumuz uzun vadeli negatif yapısal dönüşüm ve kutuplaşma HDP’nin yükünü artırdığı gibi, başarı ihtimalini de zayıflatıyor. HDP’nin başarısını HDP’nin değil, hepimizin toplumsal barış çabası belirleyecek. Daha da ileri gidip şunu söyleyebiliriz: HDP’li olmak için HDP’ye oy vermiş olmak gerekmiyor.
Ne başarısızlığı yaw? 90 yıllık Cehape zihniyetinin oylarını böldük ya, bundan ala başarı mı olur? 🙂
Başarıyı seçimler belirlemez. Ulusolcu, darwinci, oryantalist, islamofob, pozitivist vesayete karşı mücadelemiz baki kalır. Bir, iki, üç… daha fazla Ufuk, daha fazla Roni 😀
DSİP ile EMEP’i kimlik siyasetinde birleştirdik. Bundan ala başarı mı olur? 🙂
Oral’ı unutmuşsun 🙂
Liberal-solcularla irili-ufaklı Stalinci örgütleri aynı çukurda buluşturduk. Bundan ala başarı mı olur? 🙂
Daha ilk kongremizde Tayyip başgandan tebrik mesajı aldık. Bundan ala başarı mı olur? 🙂
AK partiyi ve çözüm sürecini hedef alan derin ve paralel bütün komploları teşhir ettik. Büyük Türkiye’yi istemeyen, çekemeyen ulusolcu-modernistlere karşı Osmanlı Enternasonalizmini savunduk. Bundan ala başarı mı olur? Söylesenize! 🙂
Ama İrfan’da yazısında bu itibarsız kişilerin verdiği zarara değiniyor.
Roboski’yi de Paris’i de biz aydınlattık. Tayyip serokumuzu da Necdet Özel paşamızı da Hakan Fidan’ımızı da yedirtmedik! Söyleyin, bundan ala başarı mı olur? 🙂
Jakobenliğe, tepedeninmeciliğe göğüs gerdik. Milletin adamı, grassroot adamı, serokwezir UzunAdam’ı, 150 yıllık askeri-bürokratik elitten ayrı tuttuk. Bu mudur başarısızlık, söylesenize? 🙂
Hedepe’nin analizleri müthiş… Azıcık gecikmiş de olsa… 100 yıl kadar…!
Bir sorun daha var, aradığı düşmanlar burada pek yok… Yanlış yerde arıyor… Milliyetçilik üzerinden kurguladığı dünyasını doğrulatmak için de yanlış bölgede… Türk Milliyetçilerinin olmadığı yerde Kürt Milliyetçiliği söylemleri bir sayıklama olur….
İnsan denen varlık kendi içindeki cehenneme de yoldaş arar… Buradan çok “müşteri” bulacağını sanmıyorum…
Bu Hedepe denen salagin soylediklerinde acik ulusalci pislik dusunce goren sirf ben miyim? Yoksa kimse ulusalcilarla garip gurup “sol” anlayislarin birlesimi CHPnin bir gozu kalk gidelim, diger gozu bok yeme otur diyen davranislarini hatirlamiyor mu?
Kürt siyasetinin dışında olmama rağmen Son 2014 yerel seçimi hariç 2000 yılından beri her seferinde Kürt siyasetine oy verdim, referandumdaki boykot tavrı dahil.
İrfan Aktan’ın başını çektiği eXpress dergisini yine aynı süre boyunca sürekli alıp okudum, başucu dergim oldu, ve TR’deki en iyi aylık siyasi dergi olarak gördüm. (Bu arada ÖDP/Birgün çizgisine yakın Redaksiyon dergisi iyi bir alternatif teşkil ediyor)
Buna karşın, kendi açımdan yolun sonuna geldiğimizi hissediyorum. İrfan Aktan’ın bu yazısı da özeleştiriden ziyade hasarı minimize etme çabası gibi duruyor. Suç kendisinde değil. Sol ile Kürt siyasetinin ortaklaştığı zemin çürüyor, bu zemin üzerinde dik durmak imkansızlaşıyor. Nihai ayrışma henüz gerçeklelmediyse de köprüden önce son çıkıştayız.
HDP’nin sembolü Sırrı’ya ne oldu 30 Mart’tan beri ortalıkta yok? Sırrı’nın sol-popülist tavrı ile ve Gezi’de iş makinelerini durdurması ile zirve yapan prestijini yerle bir ettiler sonunda. Sırrı açıkça en ağır yüklerin altına koşuldu ve tüketildi. Yasal bir statüsü olmayan Öcalan ile görüşmeler yoluyla kelleyi koltuğa aldı bir kere. Böylece tek garantisi RTE’nin iktidarının sürmesi haline geldi. Yarın hükümet değişse vatana ihanetten yargılanması işten değil. Bu bağımlılık BDP-AKP ilişkisinin kendisinin de bir sembolü. Üstüne taktiksel bir facia olan İstanbul BB adaylığı ile ateşe atıldı. Ne oldu, HDP’nin en popüler, BDP’nin doğal seçmenleri dışına en çok hitap eden, Gezi’ye hitap eden figürü BDP’nin doğal oylarında bir oy aldı sadece. HDP genel olarak başarısız denebilir, bulunduğu konumdan yükselemediği için. Ama Sırrı’nın kampanyası tam ve muazzam bir başarısızlık. Çünkü yüksekten başlayıp düştü.
PKK-BDP-HDP siyasi çizgisi çıkmaz sokakta gibi gözükmeye başladı. Son bir gayret, bir hamle gelir mi, konjonktürel bir değişiklik yaşanır mı? Görücez ama hal ve gidişat alarm verici bence artık.
Mulayim Sert’e ek olarak Sirri’nin bir derdinin de aslinda kendisi ve BDP arasina mesafe koymak oldugunu dusunuyorum. Ama olmadi. Cunku iste Kurt Ulusal Hareketinin -ki temel olarak liderligi Burjuva bir hareket- piyonu gibi algilandi.
Yoksa aslinda -secimleri desteklemesem de- niyet duzeyinde ne AKP ne CHP tavrinin batida asiri sol icin onemli oldugu bir secim surecinden gectik. Gun Zileli bile bu surecte CHP kuyruguna takildi -sanirim belki de ergenekoncularin karsisinda konumlanma telasiyla.
Halbu ki bu ikilik icerisinde konumlanmak, sanki Turkiye’nin AKPye oy veren yarisi -yuzde 45i vs neyse artik- versus Sol/Cumhuriyetcilik ikiligi yanlis bir ikilikti. CHPde AKPde ikisi de ayni devletin uzantilari, ikisi de ayni olcude tehlikeli. Cunku hukuksal olarak aslinda birlikte yonetiyorlar ulkeyi. CHP anayasal bir parti ve hem rejime, hem de egemen sinifa eklemlenmis bir parti.
HDP’nin ve Sirrinin bu kosullarda yerel secime girme tavri desteklenebilirdi bile belki! Ama iste soylemini bile komunizm uzerinden, ya da ilimli bir sosyalizm uzerinden degil halklarcilik uzerinden kurdu. Halbu ki ana vurguyu esitlikci bir sosyalist ufuk uzerinden kurup, enternasyonalist olunabilir – hatta ancak boyle enternasyonalist olunabilir. Ne yazik ki Sirri da – tipki Gun Zileli ve bir cok diger entellektuel gibi- isci sinifini ozne taniyan bir cizgide durmadi.
Gerci buna sasirmamak lazim. Guncel siyasetten medet umanlar icin isci sinifi kisa vadede yuksek getirisi olan risksiz bir yatirim degil.
hedepe ve o.gürsel siz alay edecekseniz önce kendi (çıkarıldı. admin) alay edin???nede olsa kurt kökekenli başbuğ kılıçtaroğlu ile MHP vermekten sırada bekleyen coşkunu verecek bir şeyinizin kaldığını sanmıyorum.yapıp söylediklerinizden utanmadan alay ettiğinizi sanıyorsunuz.HDP analizine gelince bu analizleri yapanların bu geleneğin ne olduğunu daha öncede blok seçimlerindeki sonuçları genel seçim yerel seçim gerçeğinden bi haber analizler yapılıyor.bu gelenek yıllardır seçimlere girer gerek parti gerekse bağımsız olarak her genel seçimden sonra yapılan yerel seçimde batıda oyları yarıya düşerdi yani biz yerel seçimlerin tek dereceli ve bir kişinin seçildiği seçim yarışında hiç olamayan 4.5. parti olmamızdan kaynaklı oyumuz hep yarıya düşerdi bizde yerel seçimlerde aldığımız oyu 2 ile çarparak genel seçimde hatta aynı gün genel seçim olsa 2 mislini alacağımızı bilirdik bu sonuçlarla HDP 50 cıvarı girdiği seçime rağmen 1.9 yani %4 oy alabileceğini düşünürsek 22 ildeki BDP performansı ile 2015 de parti HDP olarak girilecek seçimde barajı aşan bir sonucu şimdiden görebiliriz zaten seçim öncesinde HDP-BDP grubunun oluşabilmesinin barajı aşmaya bağlı olduğunu anlatacağımız halkın bu grubu meclis dışı yapmayıp temsil edilmesi için barajı aşması yönünde katkı vereceğine eminiz işin garibi MHP %16 ile 60 cıvarı vekil zor çıkarabildiği seçimlerde HDP nin bölgedeki hegemonik durumundan %10.5 ile bile 100 cıvarı vekille temsil edileceği gerçeği yüzünde HDP içerden dışardan bütün sistem yanlılarınca saldırılması nedenidir.makaledeki içerden eleştirilen karşıtlarınca saldırılan analizi çok doğrudur yalnız bu içerden eleştiri diye bildiğimizin önemli bir kısmı kendine solcu devrimci gelenek olarak tanıtmasına rağmen aslında sistemin hizmetindeki millici ulusalcı devletçi şöven karşı devrimciler olduğu ve son yaptıkları ile HDP ye chp yi hatta MHP yi tercih edebilecek seviyede sistemin hizmetinde işlev gördüklerini hatırlayınca HDP projesinin aslında geldiği yerde sadece egemen hegemonyayı değil egemen hegemonyanın bütün yedek güçlerine rağmen ilk genel seçimde meclisin 3. grubu olabilmesini başarmasının ne denli büyük balşarı olduğunu daha iyi anlayacağız.tabi anlamak isteyene kafası basmayan bildik taş kafalar dalga geçmeye devam edebilirler zaten onların istediği aslında bir anlamda HDP projesinin halkların birlikte yaşadığı barış projesini sabote edebilip bildikleri millici şöven dil ve eylemlerinin iklimi iç savaş çıkarmak olduğunu hepimiz biliyoruz gözümüzden kaçmıyor özel harbin ve derin organizasyonların örgütleediği HDP saldırı linçlerinde MHP lilerden daha fazla kendine millici zillici ulusalcı solcu diyenlerin olması gözden kaçmadı giderek bu sitede alay edenlerin yarınki pratiği aynısı olacağı geçmiş perinçek örneği gibi bellidir fesatlanacağınıza sizin kendiniz olabildiğiniz kendi HDP nizi başarın efendilere hizmet etmeyin??????
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/medine-sozlesmesiyle-mutabakat-92218
Demokratik İslam kongremiz çok başarılı geçti… Ya bu arada, hatim nereden indiriliyordu? İphone App Store’dan indirebiliyor muyuz acaba?