Doruktaki Cin ya da Albay Tsirulnitsky…
Dünkü “Doruktaki Cindoruk” yazımla ilgili olarak, Sabo adını kullanan bir okuyucu arkadaş, Site’ye şöyle bir yorum yazmış:
“Cindoruk’un ‘doruklarına’ gözlerinizi dikmişsiniz. ‘Cin’ liklerini ise kaale almamışsınız. Bu adam Demirel’in sağ kolu, emanetçisi değil miydi? Bu adam hangi saflarda? Varsa bile bir tutarlılığı, bunun ezilenlere faydası ne?”
Bu satırları okur okumaz Eugenia Ginzburg’un Anafora Doğru’da (çev: G. Zileli, Pencere, 2000) anlattığı bir olay geldi gözümün önüne. Ginzburg’un on yıl tutuklu kaldıktan sonra Magadan’dan Moskova’ya dönmesine izin verilmez. Bunun üzerine, o zaman lise çağında olan oğlu Vasili Aksyonov’u (daha sonra ünlü bir romancı olan Vasili, 2009 yılında, 76 yaşında ölmüştür) yanına getirtir ve sürgünde tanıştığı doktor Anton’la evlenir. Yine sürgünde rastladığı Tonya adlı küçük bir yetim kızı evlat edinir. Fakat savaştan sonra yeni bir tutuklama dalgasıyla , “serbest mahkûmlar” yeniden içeri alınınca Ginzburg da tutuklanır. Çok uzun sürmeyen bu hapislik döneminden sonra tahliye edilir ama yine Magadan da ikamet etmek zorunda bırakılır, hatta sürgüne gönderilme durumunda kalır. Bu süreçlerde, hiç beklenmedik bir şekilde, bir “koruyucu melek” ona yardım eder ve sürgününü geciktirir. Tsirulnitsky adlı GPU görevlisi bir albaydır bu. Ginzburg’tan okuyalım:
“Peki ama albaya neydi? Üstüne vazife olmadığı halde niçin böylesine uğraşıyordu? Kendi ‘örgütünde’ boğazına kadar işlere batmış bu adam, benim için ne çok şey yapmıştı. Beni hapishaneden tahliye etmişti. (Sürekli sürgünler olarak yeniden kaydedilmeyi bekleyen diğerleri, benim gibi bir ay değil, beş altı ay beklemek zorunda kalmışlardı.) Personel bölümünün aktif muhalefetine rağmen görevime yeniden dönmemi sağlamıştı. Sürgün yerimin değiştirilmesi işini üstüne almış ve bu süre içinde kafilenin hareketini geciktirmişti. Şimdi de Tanya konusunda bana yardımcı oluyordu.
“O sırada, onun bu gizemli tavrı, benim için bir bilmeceydi. Ancak albayın Magadan’dan ayrılmasından sonra duydum ki, benim uzun 1949 yolculuğum sırasında, albay kendisinin bir süre sonra emekli olacağını zaten biliyormuş. Kendisine yapılan bu ‘haksızlığı’ izah edemediği gibi, bu olay onu şaşırtmış ve bir iç karışıklığı düşmesine neden olmuştu. Belki de hayatında ilk kez, diğer insanların başına gelenler hakkında durup düşünmeye başlamıştı. Onun bu kafa karışıklığı dönemine rast geldiğim için gerçekten şanslıydım.” (s.357)
Hiç ummadığınız yerlerde, hatta bir işkencehanede bile karşınıza iyi insanlar çıkabilir. 12 Eylül’de işkenceye uğrayan bir kadın arkadaş anlatmıştı. Bir odada kalorifer demirine kelepçeyle bağlı olarak bekletilirken içeri giren bir subay, pencereye dönük bir şekilde sigara içerken, kendi kendine konuşurmuş gibi yapıp ona, “sakın çözülme, işkence çok sürmeyecek, diren. Ve bil ki, bunların hesabı sorulacak” diyerek moral vermişti. Buna benzer başka olaylar da dinlemişimdir arkadaşlarımdan.
Yani diyeceğim şu ki, insanları bulundukları konumlara göre değil de, ne yaptıklarına göre değerlendirmek ve iyiliğin ışığının her yerde parlayabileceğini düşünmek daha doğrudur, bu bize iyimserlik de aşılar üstelik.
Zaten öyle olmasa hayat çok karanlık, çok çekilmez bir şey olurdu. Hayat kendi dengesini bir şekilde kurar.
Hüsamettin Cindoruk’un politik hayatın doruklarında önemli roller oynadığını ben de biliyorum elbette. Belki gençliğinde olumsuz bir takım etkinlikleri de olmuştur, o yönde söylentiler de var. Evet ama, insan hayatı yekpare bir şey değil ki. İnsan hatalı yollardan da geçebilir, hatta o anda bile çok kötü konumlarda bulunabilir. Buna rağmen herkesin iyi şeyler yapabilme şansı vardır. Kaldı ki, Cindoruk’un “emanetçiliği” bile aslında tutarlı demokrat tavrının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bir arkadaşı siyasi yasaklıyken onun emanetçiliğini yapıvermiş, bunda o kadar da kötü bir şey yok. Ben izlediği çizgiye bakarım. Bu emanetçiliğin ardından DYP yükselirken bildiğim kadarıyla yine muhalefete düştü ve Tansu Çiller gibi bir hilkat garibesine muhalefet etti. Dün bunu yazmayı unutmuşum.
Daha da önemli nokta, ne kadar sağ kesimde yer alırsa alsın, Cindoruk’u iktidar denen yozlaştırıcıdan hep uzak bir noktada görmemizdir. Belki de onu koruyan bu oldu. Ya da tersinden, iktidarı değil muhalefeti sevdiği için hep iktidardan uzak noktalarda buldu kendini.
Bence sadece kendimize benzeyenleri takdir etmekten vazgeçelim. “Körler sağırlar birbirini ağırlar” durumu hiç de hoş bir şey değil. Siyasi olarak bizden epey uzak insanlarda bir olumluluk bulduğumuzda daha çok sevinelim.
Marifet, kendini ve kendine benzeyenleri savunmak değil, karşı olduklarını savunabilmektir. Cindoruk bunu yapabildiği için doruktadır. Ya biz?
Gün Zileli
29 Kasım 2011
bakış açısına yüzde yüz katılıyorum.
Sağ duyu denen şey de bumudur acaba Sayın Zileli.
şöyle bir düşününce, takdir ettim. hatta bu sitede gördüğüm en iyi yazılardan biri, belki de en iyisi, dün ve bugünkü. selamlar.
O kadar cok kazik yedim/ yedik ki, maalesef sizin gibi düsünmem mümkün olamiyor. Ama yazi iyiydi, tesekkürler.
Gun ben bildim bileli sagcidir ve sagci gerici fasistleri sever. Ve onlari desteklemek icin her turlu bahaneyi bulur, tipki solculara devrimcilere saldirmak icin her turlu bahaneyi buldugu gibi.
Gun Aydinlik hareketinden gelir. 1970lerde Gun ve partisi siki Stalinist olarak AP CHP koalisyonunu oneriyorlardi. Milli birlik hukumeti. Tum milli birlik hukumetleri gerici ve fasisttir.
2011 de Gun bu sefer siki anarsist olarak sagci fasist politikacilari savunuyor. Yani Gun Zileli’nin soylemi degisebilir ama sagci ve fasistlere olan destegi hic degismez.
Çok kestirmecisin Ahmet. Milli Birlik hükümeti önerisinin sağcı bir yönelimden kaynaklandığı doğru. eğer hatırlarsan ben de bu politikayı eleştiriyorum Havariler (1972-1983) kitabımda. Cindoruk’un sağ eğilimli olduğu doğrudur ama onun faşist olduğuna kimse inandıramaz beni. Sen şu faşizm anlayışını gözden geçirsen iyi edersin. Son cümlen ise sadece bir retorikten ibaret. Cevap vermeye bile değmez.
fasist kelimesini siklikla telaffuz edenlerden kacinmak gerek en saglam fasolar onlardan cikiyor. Ister solcuyum desin ister ne derse desin/ ruhu fasist olandan korkarim ben. Ahmet de ufurmus durmus Gun oyledir Gun boyledir. Siki takipcisisin madem sen nesin? de bakalim?
Yeri geldiğinde, yukardaki yazıda görüleceği gibi, bir GPU subayını da severim. Yeter ki, insan olsun, vicdanlı olsun. Sanırım sende eksik olan şey Ahmet…
Gun/ ilki iyiydi ama bu ikincisi cok daha iyi yazi. Herkesi otelemekten ukalaliktan gecilmiyor ortalik. Haa tabii sana ahmet gibi bunlari diyenlerin reva gorenlerin kendileriyle ilgili bakis acilariyla ilgili bir durum oldugunu da biliyoruz.
ahmet sen yazıyı nerenle okuyorsun lan. adam (zileli) o yazıda cindorok’un her ne kadar sağ eğilimleri de olsa iki tarafı da eleştiren tavrını değerli buluyor.peki sen neyi değerli buluyorsun salak
ahmet sen yazıyı nerenle okuyorsun lan. adam (zileli) o yazıda cindorok’un her ne kadar sağ eğilimleri de olsa iki tarafı da eleştiren tavrını değerli buluyor.peki sen neyi değerli buluyorsun salak
Gun,
Neresinden bakarsan bak Cindoruk fasist bir partinin uyesidir ve fasistdir. Adam su an derin devlet dedigimiz ( fasizme artik derin devlet deniyor Turkiye’de) yapiyi kuran bir gelenegin icinden gelen ve onu cansiperane savunan bir adam. DP, AP, DYP geleneginden gelen ve bu gelenegin savunucularindan birisi.
Bu adam itirazlarini demokrasi adina yapmiyor ki? Menderes Demirel gibi fasistleri kurtarabilmek icin yapiyor. Bunun icin her fasistin yaptigi gibi bir suru demogojik soz kullaniyor.
Bu tur demagojik sozleri cimbizlayarak herkesi, Demirel’i Turkes’i vb demokrat yapabilirsin, ki senin yaptigin tam da bu
gün bey,
1936 mahkemeleriyle ilgili bizlere salık vereceğiniz kitaplar var mı? yardımcı olursanız çok iyi olur. hayırlı akşamlar
örneğin, o zaman işadamı Oskar Schindler’in 2.dünya savaşı esnasında yaptığı güzel şeyleri sırf nazi partisine üye olduğu için de yadsıyalım.ne de olsa işe yaramaz bir nasyonal sosyalistin teki deyip 1.200’e yakın yahudiyi soykırımdan kurtarmış olmasını da görmezden mi gelelim.ne de olsa faşist mi diyelim???ya da alman papaz Niemöller nasıl olsa papazdı deyip nazizme karşı vermiş olduğu savaşımı da umursamayalım mı?..bence insanların yaratılıştan iyi olduğunu düşünmeyen ve içinde olması muhtemel mevcut potansiyel iyiliği görmezden gelen insan sağcı olduğunu kabul ediyor demektir; o insan baştan sağcıdır…
Fatma Akan arkadaşa;
İhsan Sabri Çağlayangil’in anıları okunmalıdır. Bunun dışında İletişim’den iki kitap söz konusu:
İzzettin Çalışlar’ın Dersim Raporu
Şükrü aslan’ır derlediği, Herkesin Bildiği Sır: Dersim
ve tabii ki Haydar Karataş’ın Perperik-Söe romanı (iletişim)
Benim bildiklerim bunlar. ama daha çok vardır aslında. Google’dan Dersim diye yazarsanız çıkacaktır.
Fatm Akan arkadaşa;
Pardon, ben yanlış mı anladım acaba. Belki de Sovyetler Birliği’ndeki Stalin’in yargılamalarını sordunuz. Bunun için en başta önereceğim kitap elbette, benim çevirdiğim;
Eugenia Ginzburg’un Anafora Doğru ve
Anaforun İçinde (Pencere Yayınları) kitaplarıdır.
Ayrıca benim;
Stalinizm (Özgür üniversite)
Stalin Yargılanıyor (oyun) (Kibele)
Soljenitsin’in Gulak Takım Adaları, İvan Desinoviç’in Bir Günü
kitapları; George Orwell’in 1984; Arthur Koestler’in Gün Ortasında Karanlık romanları okunmalıdır.
Yine benim çevirdiğim, Jan Valtin’in Karanlığın Ötesinde kitabı (Kibele) doğrudan 1936 duruşmalarıyla ilgili olmamakla birlikte, Sovyetler Birliği’nin 1930’lar dönemi hakkında çok geniş bilgi vermektedir.
asıl uzmanlık sorusunu sorup cevabını aramayınca cinlik-dorukluk gibi ak-kara ekseninden çıkamadık galiba.yaş kemale erip hizmet ettiği sistem-devlet-sermaye-iktidar hegemonyasındaki günahlarından arınma öz eleştirisimidir?yoksa tükenmeye başlayıp ufak ufak çözülme işaretleri veren sistemin cari iktidarıyla yollarını ayıran bir kesimin sözcülüğümüdür?ne olursa olsun özeleştiri ve gerçeğin görülmesi olup önemli olması bu soruları sormamıza engel olmamalıdır
Ayrıca bu sitede de konuyla ilgili epeyce yazı var. Arama motoruna Ersen Olgaç diye yazarsanız, onun da konuyla ilgili bilgi veren yazıları var.
hatta anarşist birinin bu gibi yazıları çekinmeden yazabilmesi bence çok değerlidir. yazıya hakim olan insani ruhu duyuyor Gün Zileli’yi tebrik ediyorum.
bir de not; bu gibi yazıları anlamak bir olgunluk işidir, genç insanlar için. bir şeyler öğrenince dünya’daki en büyük sırrı öğrenmiş de diğer her şey değersizmiş gibi davranmayın. üsten üstten konuşmayın. daha sonra işlerin aslında öyle olmadığını öğrendiğinizde utanmamak için.
Once Salim’e; Schindler bir kole tuccari idi. Kendisi bu noktada o donemde milyonlarca kole calistirmis bulunan mesela bir Siemens ( Austwich calisma kampinin hemen yaninda Simens fabrikasi binlerce kole calistiriyordu) IB Farben vb firmalarin yaptigi ile Schindler@in yaptigi arasinda bir fark yoktu. Bunlarin hepsi devletten kole kiralar ama bu koleler calisamayacak hale geldiklerinde gaz odalarinda oldurulup firinlarda yakilirlardi.
Schindler’in hikayesi Alman tekellerinin elini temizlemek icin atilan adimlardan birisidir. Oyle ya Schindler kole kullanmayi onlarin canini kurtarmakla mazur gosteriyorsa onlarin yaptigi da ayni.
Ha Schindler ile Cindorik karsilastirmasine gelince, ikisi de fasizmi desteklediler ve savundular.
Fatma Akan arkadasa,
Gun Zileli’nin onerdigi kaynaklarin icinde bir tane bile birincil kaynak yoktur ve hemen hepsi soguk savas propagandasi icin kullanildigindan desenformasyonla doludur.
Benim size tavsiyem eger ingilizce biliyorsaniz,
O donemde mahkemeleri izleyen ve birinci elden olaylari gozleyen yorum yapan gazetecilerin diplomatlarin vb yazilarini okumaniz. Burada ilk aklima gelenler; donemin ABD buyukelcisi Davies mahkeme izlenimlerini Mission to Moscow da anlatir. Fitzroy McLean, Ingiltere den kendisi SAS kurucusudur ve onemli bir istihbarat ajanidir. Mahkemeleri Ingiltere elciligi adina izler. Ingiliz isci partisinden Webb ler. O donemin gazetecileri mesela Anna S Strong. Kendisi sosyalist bir amerikali gazetecidir. Ya da anti komunist bir amerikali gazeteci Walter Durranty ya da anti komunist bir Alman gazeteci Nichalaus Basseches’in stalin kitabi o doneme iliskin birinci elden gazeteci diplomat vb olarak yapilan gozlemlerden sadece bir kacidir.
Bir de tabii son yillarda acilan arsivlerden cikarilan belgeleri yorumlayan yazarlar kusagi var. Bunlar mesela J Arch Getty, Oleg Naumov gibi yazarlar. Bu konuda baya makale ve kitap yayinladilar. En iyisi The Road to Terror.
Tabii o donemi anlamak icin mahkeme kayitlarini da okumaniz gerekir. Sonucta o iddianameye gore bu adamlar cezalara carptirildilar.
ahmet arkadaşın sistemin savunucuları ve uygulayıcılarından faşist bile olsalar yaptıklarının aslında ne olduğunu anlayıp yüzleşmelerinin önemi olmayıp faşistsin faşist kalmı demek istediği anlaşılıyor.insanların başlangıçta ne ise o olduğu değişemeyeceği hatta değişmemeleri gerektiği gibi bir sonuç çıkarılabilirki bu doğanın ve ilişkilerin diyalektiğinede uygun olmayabilir.bu mantıktan değişim dönüşüm gelişme imkansızlaşır ve aslında ahmedinde gelecek beklentileri için yapmaya çalıştığı uğraşıda anlamsızlaştırabilir.şimdi bir zamanların devletin tetikçisi,infazcısı,işkencecisi ayhan çarkın gibilerin yaptıkları ile yüzleşip yanlışlığını fark ederek ne yaptığını kendiyle ve birlikte yaşadığı toplumla paylaşmasınında gereksiz ve işlevsiz olduğunumu düşünmeliyiz.bu tavrın olumlu bir gelişme olmadığınımı söylemeliyiz?stalinin yargılamalarına gelince zilelinin dediği gibi anafora doğru,anaforun içindeye kaybedenlerin belleği,hayatımı yaşarken(emma goldman)bizzat bolşevik parti tarihi üyelerin ölümleri gibi yaşanmış anlatılar kadar bizzat belgelerlede dansedemediğimiz devrimin akibetinın özgürleşmemizemi meta,makineleşip ölmemizemi neden olduğunu daha iyi anlayıp proleterya diktatörlüğünün mümkün olamayacağını ve şimdiye kadar doğruluğuna inandığımız şeylerin yanlış olduğunu anlamanın acısıylada yüzleşebilmemizin nedeni olabilir düşüncesindeyim
Ne kaliteli site
Dikkat edin Zileli sizi de satar
Ozgurlukcu
Ne Schindler’in ne de Cindoruk’un sistemle yuzlestiklerini gormedim. Ayhan Carkin yuzlesiyor, parcasi oldugu bir olum makinasi hakkinda ne biliyorsa anlatiyor ama Schindler’in anilarinda kolelik sistemini kullanan emperyalist alman tekellerine iliskin tek bir kelime duyamazsin, tum sucu kisisel olarak Hitler’e yukleyip kendini ve emperyalistleri aklamaya calisir.
Emperyalist medyanin adami yuceltmeye calismasinin nedeni de bu. Emperyalistler kafadan Siemens aslinda iyi idi yahudi ve rus kolelere is vererek kurtardi deseler dunya ayaga kalkar. Bunu az bilinen bir adam uzerinden yapiyorlarki emperyalistleri aklamanin yolu acilsin.
Su dedigimin neresi karmasik? Schindler bir kole tuccari idi, tipki Siemens ve diger alman tekelleri gibi.
Gun’un attigi basliga bakin, Doruktaki Cindoruk bir de bu adam Stalin’in tanrilastirilmasi uzerine yillarca laf eder. Cindoruk gibi bir fasisti zirveye yerlestirmek tanrisallastirmak degil mi?
Tansu Çiller ? hilkat garibesi?? Cindoruk’un kurdugu Demokrat Türkiye Partisi ne idi? Generaller, Erbakan-Ciller koalisyonunu devirmek için Cindoruk’a tak diye emir verdi, o da sak diye ihanet etti. Tabii, 28 Subat hayrani, özde militarist/Kemalist/antisemit eleman için Tansu Çiller hilkat garibesi oluyor , çünkü Hoca ile koalisyon kurdu. Paki, güzel 28 Subatçi generallerin aparatçigi Cindoruk doruklarda oluyor, ya sen ? Bence ya bir seylerin (sen bilirsin onu) arayisindasin, ya da saçmaligin dorugundasin.
Sözlük: Dağ, ulu ağaç gibi yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, °zirve, °şahika. En üstün başarı düzeyi. Devlet katındaki en yetkili kişilerden oluşan toplantı.
Allah, Allah ? Ne demek oluyor bu?
Not: GZ’nin örgüt lideri vasfini kullanarak, seksist ve kadina siddet taraftari ve unsuru olarak taciz ettigi ve bunu da yine pervasizca ve özel hayat hakkini ihlal ederek kitaplarinda ifsa ettigi bir kadin devrimcinin adi ile karistirilmamali. Dürüst ise o pasajlari da yayinlasin.
Ahmet’in ve Özgürlükçü’nün verdiği kitap adlarına ilaveten şunları da öneririm:
Orlando Figes, Karanylıkta Fısıldaşanlar (YKY) (Büyük Temizlik dönemine ilişkin çok önemli bir sözlü taerih araştırmasıdır)
Yine benim çevirdiğim, Paul Avrich’in Kronstadt 1921 (versus) kitabı da Büyük Temizliğin taşlarını döşeyen 1920’lerdeki gelişmeleri anlatır.
Tabii Anatoli Ribakov’un Arbat Çocukları romanoı da unutulmamalıdır.
Emma Goldman’dan söz açılmışken şu kitapları da ihmal edilmemelidir
Rus Devriminin Çöküş Nedenleri,çev: Yakup Coşar, Dipnot Y.
ve Bolşevieklerin Devrime İhanetinin Nedenleri, Karşı Yayın
Gün, yazdıkların ve yazdıklarına gelen ‘soldan gelen’ -vicdan tanımından uzak olan- eleştirilere kayıtsızlığın çok hoşuma gidiyor. Her babayiğidin hakkı değildir, insanların doğru yanlarını dile getirmek. Yukarıdaki bir kısım eleştiriden de görüyoruz bunu.
Tansu Çiller’e de sırf kadın olduğu için ‘hilkat garibesi’ denmeyecek diye bir kural mı var? Güzel demişsin, az demişsin.
Anladığım o ki Türkiye’deki anarşist arkadaşlar da sağda kalıyor senin yanında. Avrupa’nın objektivitesinden yazık ki çok az kimse nasiplenmiş Türkiye’de. Güzel bakış açısı, güzel yazı. Sağol.
Ahmet, bahsettiğin kitapların isimlerini değil de çevirisini yapıp -en azından bir iki kısım- buraya yazsan, karşı durduğun fikirlere örnek gösterebilsen keşke. Çok ahkam kesen bir tarzın var. Bari, madem okudun o kitapları bir örnekle, bir pasaj çevir vs.. ne bileyim. Çok konuşup boş teneke tıngırtısı gibi olma, diye söyledim. Ama ahkam kesmek kolay değil mi? Cindoruk gibi ‘içeriden’ adamların böyle laflar etmesinin öneminin, aslında devleti sistemleri sorgulayan insanların isteyip de bulamayacağı bir şey olduğunu ne zaman göreceksin?
Menderes’e faşist diyince solcu mu oldun?
her fasistin yaptigi gibi bir suru demogojik soz kullaniyor-sun.
kendiklerine taktiklari isim ne anlama gelir onu bile bilmezler, dalkavukluktan gözleri dönmüs
Kerem arkadaşım, “salak” sözcüğü, ne yazık ki sözlü şiddet olmasa bile, kişiyi aşağılama ifade ettiğinden kaldırmak zorundayım. aynı şeyleri “salak” demeden de söyleyebilirsin. İstersen bir daha gönder.
aynı “salak” sözcüğü burada da geçtiği için bu yorumu da kaldırıyorum
Yukarda, “salak” sözcüğünün geçtiği iki yorumu kaldırmak zorunda kaldım. Bundan sonra sitenin yönetimi doğrudan bende bulunmaktadır. Küfür ve sözlü şiddet içeren yorumlar, taraf gözetmeden kaldırılacaktır. Arkadaşlardan ricam, sinirlerine hakim olsunlar ve muhataplarını aşağılamadan, ne kadar kızarlarsa kızsınlar, hiç kimsenin kişisel aşağılamayı hak etmediğini düşünerek yapsınlar yorumlarını.
gün bey
önerdiğiniz kitaplar için çok sağ olun. sağlıklı günler diliyorum.
senin dalkavukluğunla yarışamam, polismasası.. cahil cühelasınız hepiniz.
Rahmetli Uğur Mumcu’nun “Çetin Altan gibi döneklerdense Hüsam gibi demokratları tercih ederim” dediği söylenir
Nelerle ugraşıyorsunuz? Cindoruk 1980 öncesi Mafyatik işadamlarının avukatlıgını yapardı.Devletin en karanlık işlerini bilen,içinde olan ama babacan bir edayla gezinen karanlık bir adam.Sol içindeki eksikliklere gösterilmeyen hoşgürü bu adamda neredeyse hayranlıga dönüşmüş.