Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticileri, aynı akşam iki televizyon kanalında (Habertürk ve CNN Türk) ağız birliği etmişçesine seçimden sonra AKP ile bir koalisyon hükümetine kapıyı açtılar. 22 Nisan Çarşamba akşamı Habertürk kanalında programın sunucusu ile HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş arasında şöyle bir diyalog geçti:
– HDP barajı geçerse Ak Parti ile bir koalisyon yapar mı?
– Bu da 7 Haziran’dan sonra konuşulacak bir şey doğrusu. Biz Türkiye’yi kaosa, istikrarsızlığa sürüklemek için seçime girmiyoruz. HDP’in amacı Türkiye’de kaotik bir durum yaratmak değil. Seçim sonrası koalisyon ihtimali ortaya çıkarsa ilkelerimiz neticesinde kurulacak bir hükümete dışarıdan-içeriden destek verebiliriz. Biz istikrarsızlık oluşturmak için seçime girmek istemiyoruz. Tek başına iktidar olabilecek bir güce sahip olamayacağımızı da biliyoruz. Ülkenin hükümetsiz kalmasına izin vermeyiz. 8 Haziran günü esnafımız dükkânını açması lazım, memurumuzun maaşını alması gerekiyor.
Aynı akşam CNN Türk’te ise Deniz Zeyrek’in koalisyon ihtimali üzerine sorduğu soruya Ahmet Hakan’ın “AK Parti ile de koalisyon kurar mısınız?” diye katkıda bulunmasından sonra HDP Eş Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş şöyle cevap verdi:
Şöyle söyleyeyim, bizim şimdiden, daha seçime 45 gün kala, şununla koalisyon yaparız, bununla yapmayız diye bir yargımız yok. Biz 8 Haziran sabahı çıkan oy tablosuna göre gerçekten Türkiye yurttaşlarının, Türkiye’nin çıkarına ne gerekiyorsa onu yaparız.
Her iki açıklama da aynı vahim politik yönelişi sergiliyor. HDP’nin en yetkili ağızlarından Tayyip Erdoğan’ın hâlâ yönetmekte olduğu AKP ile bir koalisyon yapmasının olanaklı olduğunu öğreniyoruz. Bu tavır kabul edilemez.
Birincisi, Türkiye bir yıl içinde iki halk isyanı yaşamıştır. Haziran-Eylül 2013 arasında gerçekleşen Gezi isyanını Ekim 2014’te Kobani serhildanı izlemiştir. İlkinin Tayyip Erdoğan’a karşı bir isyan olduğundan herhalde kimsenin kuşkusu olamaz. Kürt halkının Ekim 2014’teki isyanının hedefi hakkında herhangi bir kuşkusu olan varsa onlara da hatırlatalım: bu isyanı harekete geçiren, o aşamada artık cumhurbaşkanı seçilmiş olan Tayyip Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” demesiydi! Bu gözlemin sonucu açıktır: HDP Türkiye’nin neresinde olursa olsun, her kimden oy istiyorsa, o seçmenler Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran’da büyük bir yenilgiye uğraması beklentisi içindedir. Dolayısıyla, HDP yöneticileri Tayyip Erdoğan’ın hâkimiyetindeki bir AKP ile koalisyona kapıyı açarak 8 Haziran’da seçmeninin iradesine ihanet edebileceğini söylemiş olmaktadır.
İkincisi, AKP ile koalisyon olasılığına kapı açmak, AKP’yi halkın sillesinden kurtarmak demektir. Çünkü AKP, üç seçimde açık ara ile çoğunluğu elde etmiş bir partidir, 12 yıldır iktidardadır. 7 Haziran’dan sonra koalisyon hükümeti kurulması söz konusu olacaksa, bunun mantıksal anlamı AKP’nin nihayet tek parti hükümeti kuramayacak kadar zayıflamasıdır. Seçmenlerin çoğunluğu AKP hükümetine son vermek istiyor, siz onunla koalisyon yapmayı düşünüyorsunuz! Bu AKP’ye can simidi, koltuk değneği olmak demektir! HDP böyle bir role layık olmayacak bir partidir, bütün bir halkın özgürlük mücadelesinin ürünüdür.
Üçüncüsü, Selahattin Demirtaş artık görevi sona ermiş olan mecliste düzenlenen son meclis grubu toplantısında konuşmasına şu cümlelerle başlamıştı:
Bu kürsüye bir cümle söylemek için çıktım. Tarihimizin belki de en kısa toplantısını yapacağız. Halklarımıza verdiğimiz demokrasi barış ve özgürlük ilkelerinden asla vazgeçmeyeceğimiz sözümüzü burada hatırlatmak, tekrarlamak istiyorum. Biz bir pazarlık hareketi, pazarlık partisi değiliz. AKP ile aramızda kirli bir pazarlık olmadı, asla olmayacak. Kirli bir alışveriş, işbirliği asla olmadı, asla olmayacak. Bugün grup toplantımızda konular çok fazla. Konuşacağımız çok şey var. Ama tek bir cümle ile ben bütün Türkiye’ye bütün bu sorunların çözümünün anahtarını hatırlatmak ve bunun sözünü vermek istiyorum.
Sonra da eklemişti:
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça HDP’liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız.
Selahattin Demirtaş, cumhurbaşkanı seçildikten sonra mecliste yemin ettiğinde Tayyip Erdoğan’ı ayakta alkışlamıştı. Biz bunu kesin bir dille kınamıştık. Türkiye’de yüreği solda olan nice insan da (bizden farklı olarak aralarında Demirtaş’a oy vermiş olanlar çoktu) bizimle birlikte bunu kabul edilemez bir jest olarak görmüştü. Demirtaş son grup toplantısında yukarıdaki sözleri söyleyerek bu defteri kapattığı güvencesini vermişti. Şimdi o defter yeniden açılmış oluyor!
Demirtaş’a kendi üslubunda söyleyelim: “Konular çok fazla”, ama halk HDP’nin barajı geçmesini sağlayacak bir oy verecekse, bunun nedeni “tek bir cümle” ile ifade edilebilir: Halk Erdoğan’ın yenilgisini istiyor!
Selahattin Demirtaş ile Meral Danış Beştaş’ın aynı soruya aynı cevabı vermesi, bunun bir dil sürçmesi olmadığını, parti içinde konuşulmuş ve karar altına alınmış olduğunu düşündürüyor.
Üç çağrı yapıyoruz.
İlk çağrımız bugüne kadar hep yanında olduğumuz Kürt halkının mücadelesinin ifadesi olarak gördüğümüz HDP’yedir. HDP’yi, AKP ile koalisyona girmeyeceğini seçmenlere açıkça taahhüt etmeye, bu iki demecin partinin tutumunu yanlış ifade ettiğini ikirciksiz biçimde ortaya koymaya çağırıyoruz.
İkinci çağrımız HDP ve HDK içindeki sosyalistleredir. HDP parti olarak bu açıklamayı yapmazsa HDP ve HDK içindeki sosyalistleri AKP ile bir koalisyona katiyen razı olmayacaklarını, bu tutumun bir parti kararı olmadığını, yarın da uygulanamayacağını açıklamaya çağırıyoruz
Üçüncü çağrımız bugüne kadar HDP’ye 7 Haziran seçimlerinde destek vaat etmiş sosyalistleredir. Bütün sosyalistleri HDP’nin bu tutumu değişmediği takdirde yolların ayrılacağını beyan etmeye çağırıyoruz.
HDP intiharın eşiğine geldi. Halkın nabzını şöyle ya da böyle tutanların çoğunluğu, 22 Nisan günü sorulsa HDP’nin barajı geçeceğini söyleyecekti. HDP, AKP ve Erdoğan’dan kurtulmak isteyen çok geniş bir kesim için en anlamlı adres olarak yükseliyordu. Ancak AKP ile koalisyon kapısını aralayan açıklamalar bu durumu tersine çevirebilir. Tabanını HDP’ye kaptırmaktan çekinen Kılıçdaroğlu ellerini ovuşturmaktadır.
Bu intihar kaçınılmaz değildir. Onu hep birlikte durduralım!
Seni başkan yaptırmayacağız! Sultan ve halife yaptıracağız!
bu ülke tarihinin en karanlık iktidarıyla menfaat ilişkisi içine girmekle sol olunmaz olsa olsa KÜRT Partisi olursunuz..
seni başkan yaptırmayacağız,seni başkan yaptırmayacağız,seni başkan yaptırmayacağız…..ama koalisyon yapabiliriz.
He valla devlet aklı kurdun eline devlet yönetimini verir zaten mgk yı kaldırcam diyene yönetim verecekler kafayı kurdun hainliğiyle bozmuşsunuz
DİP’in kendi gücüne bakmadan sürekli HDP’ye nasihat eden bir abiliğe soyunması konumlanış olarak biraz komik geliyor bana ama üzerinde durmayalım.
Seçimlerde HDP’yi destekleyen DİP’in kafasına AKP’nin HDP ile koalisyon hükümeti kurması ihtimali yeni dank etmiş galiba. Evet bu hoş değil ama bence ölüm kalım meselesi değil, oy vermeyi kabul eden bir strateji bunu da kabullenmek zorundadır. Tek başına AKP olacağına AKP-HDP hükümeti daha iyi değil mi? Ayrıca DİP ne bekliyor onu anlamadım. Diyelim ki AKP tek başına iktidar olamadı ve HDP de koalisyonu reddetti.
AKP-CHP (KK’yi CNNTürk’te dinledim bu ihtimale kapıyı kapamadı, Avrupa’da nasıl sosyal demokratlarla hristiyan demokratlar koalisyon yapıyor vs. dedi) veya AKP-MHP hükümetleri kurulacak. E bunlar AKP-HDP hükümetinden daha mı hayırlı? CHP-MHP mi daha hayırlı? Hepsi reddederse seçim tekrarlanıyor bildiğim kadarıyla veya azınlık hükümeti vs. gibi bir şeyler var. Yoksa hükümetin kurulamadığı bir durumu devrimci bir durum şansı olarak mı görüyor DİP? Çok anlamadım bu kısımları, anlatmayı da denememişler. Şu haliyle “DİP, seçim sonrası nasıl bir seçenek beklentisi içinde olduğunu derhal açıklamalıdır!” diyorum ben de.
(Ayrıca büyük ihtimalle HDP barajı geçse de AKP tek başına iktidar olabilecek ve AKP ile kim koalisyon yapar ruletini izleyemeyeceğiz)
Seni başkan yaptırmayacağız, fiilen başkansın zaten.
http://demirden-kapilar.blogspot.com/2015/04/provokasyona-kars-provokasyon.html
Barajı yıkacağız! Sonra tekrar kuracağız.
O duvar, o duvarınız… Biraz onarıma ihtiyacı var.
Bu Dip’liler kemalist troçkist mi Gün Abi?
Küçükaydın’ın yazısını eleştiren bir yorum;
http://www.facebook.com/SeyCen/posts/899537996776477
Troçkist parti.
Oyumu HDP’ye vermekten zarar gelmeyeceğini düşünüyorum. Bu, benim HDP’yle kumarım olacak. AKP hükümeti-devleti ile seçim sonrası herhangi bir koalisyona girerlerse beni kaybedecekler. Bir daha da oy da destek de gelmez benden. Diğer yandan, tüm bu söylentileri görmüyor-duymuyor değilsem de, KOBANE’de ISID’e karşı yiğitçe çarpışan, kimi bu uğurda hayatını kaybeden kadın ve erkek yoldaşlarımız için, onların anısı için HDP’ye -benim için çok da bir anlam ifade etmeyen- oyumu vereceğim. Sonrasına, sonra bakacağım.
DIP’in bu cagrisi cocukca. Parlamenter sistemin dogasinda koalisyon var. Hatirlayin devleti ve sermayeyi yikmak istedigini soyleyen marxist hareketler bile burjuva hukumetlerine katildilar: Fransa’da 1899’da sosyalist Millerand Fransiz SD partisinin destegiyle “cumhuriyet” tehlikede bahanesiyle yaptilar bunu. Boyle “kazanimlar elden gidiyor” soylemleriyle 15 yil icinde kendilerini vatan savunmasi icin isci genclerini uniformayla vatan savunmasi bahanesiyle 1. dunya savasina gonderir buldular sonunda kendilerini bu “sosyalistler”.
HDP ne komunist ne devleti yikmayi hedefleyen bir parti. Parlamenter temsili sorunlu bulmuyor tersine etnik azinliklarin parlamentoda temsilinin esitlige giden bir yol oldugunu vaaz ediyor. Boyle bir partiyi gerici bir partiyle koalisyon kurma ihtimali uzerinden elestirmek bir panteri geyik avladigi ve vejetaryan olmadigi icin elestirmeye benziyor. Oyunu verecek olan HDP’nin bir burjuva partisi oldugunu bilerek oy versin. Komunistler, sinifsiz-sinirsiz bir dunya isteyen anarsist ve marxistler ise gercegi kabul edecek: ya secimde oy verip burjuva bireyciligin kabulleri uzerinden tarihsel bir etki yapilabilecegi yanilsamasini kabul edecek ya da kisa vadede etkisiz olan ama ilkeli olan sinifsal bir tavirla parlamenterizmin kosulsuz sartsiz elestirisini sahiplenecekler. Ya biri ya da digeri. Orta yol ise ucurum.
Tatava yapma, çukura bas geç!
bu troçkistlerde kendilerini dünyanın merkezi gibi görüp her tarafa emir yağdırma huyu vardır zaten. ama biz aptal kitleler onların yüce önderliklerini anlamayız bir türlü.
Şu an çocukça gelebilir ama eğer DİP gibi düşünenlerin sayısı giderek çoğalır, seslerini yükseltirler ve büyüyen bir muhalefet odağı olurlarsa öyle gelmez tabii ki.
Ayrıca niye çocukça gelsin ki? Farklılıklara alışkın olmadığımız için olmasın?
AKP iktidarda kalmak için her yola başvurur.
Çok sürpriz bir sonuç çıkıpta CHP+MHP ya da CHP+HDP çoğunluğa ulaşamazsa AKP mutlaka ya MHP ya da HDP ile koalisyon yapacaktır. 2 + 2 = 4
http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/masa-var-mi-yok-mu
Tartışmaya katkı :
http://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2015/04/provokasyona-kars-provokasyon.html
* DK’nın DİP eleştirisini temelde haklı buluyorum, ama tipik aşırılıklarını sergilediği bir çok tespit ve iddiasına katılmıyorum.
** DİP’in bildirisine eleştirisini temelde haklı buluyorum. Kast ettiğim buydu. Genel olarak DİP’e bakışını ise “tipik aşırılıkları” olarak görüyorum ve katılmıyorum.
“AKP-CHP Koalisyonu mu?”
http://mustafasonmez.net/?p=4891
http://www.nasname.com/a/birlik-tekcilik-secim-maymunlari-ve-turkiyelilesme
Gün ABİ (Anadolu evlatlarının “homophobia”ya benzer “ageism”i; ama olsun, asker toplamada her şey muafdır),
“eleştiri bittiğinde, çürüme başlar..”, diyorsunuz veya diyor.
Eleştiri (özellikle eleştiri adı altında dedikodu, skandal avcılığı, ansiklopedik bilgiler, medya yıldızlığı … ticareti) kalitesine ters oranda artmakta, çürüme de ışık hızında artmakta.
Gin abi, neden acaba, lütfen bana anlatır mısınız?
Ah şu solcu politikacıların bitmez, tükenmez, çekilmez asker toplama coşkunluğu!
Kristof Kolomb, ardından ve şimdi herkesin olmak istediği sarışın mavi gözlü Avrupalılar, baharat yolu kadar cenneti arıyorlardı, buldular, ama tanımadılar.
Televizyona bakan ancak daha büyük bir televizyon sahibi olmak ister. Veya Debord’ın dediğine, seyirciler toplumu, güzel bir kanıt sağlar. Veya artık seyirciyle gösteri (“spectacle”) aynı olur: trene bakan inek.
Eleştiriyi seven eleştirinin dikenlerine de katlanır.
Anakronik Kemalist-faşist yazar yine HDP’yi hedef göstermiş;
http://cesmegunesi.com/yazarlar/makale/1964/dogru-sorular–sormak
Eleştiriyi seven eleştirinin dikenlerine de katlanır.
Gün Abi,
Ben uzun, tarihsel, Lenin-Stalin-Mao & Co, anarşizm, faşizm, kapitalizm, kemalizm vs. vs. vs. gibi büyük gam yükü tüccarları, ve yerel, yani Türk malı küçük gam yükü tüccarları içeren bir eleştiri beklerken, dünyayı saran terapi, dikenlere katlanma, kendi kendinle huzur içinde olma, stres yapmama yanıtı aldım. Bunu şimdi gurular, yogacılar, meditasyoncular, Dalay lamalar, … kısacası yeni ve ıslah edilmiş gam ticareti yapanlar yapıyorlar. İşte kaos bu. Ayırt etme olanaksızlığı. Bazı enayiler kaosla (sanırım bunun kaynağı bu sözcüğün, cici bici, son moda oluşu, ve bilimsel saygınlık kazanmış olması) anarşizmi aynı sanarlar, ve asıl içinde bulunduğumuz düzenin bu enayilerin anladığı anlamda kaos olduğunu bilmezler. Ne yazık! Veya cennet yolu iyi niyetlerle döşelidir.
“Fikirlerinize sonuna kadar karşıyım. Ama onları ifade etme özgürlüğünüzü hayatım pahasına savunurum.”
— Voltaire
Batı’da fikir özgürlüğünün asıl iki çevirisi:
İt ürür, kervan yürür.
Okula gitmek, çalışmak, para kazanmak, vergi vermek, kira ödemek, yiyecekleri ancak parayla alabilmek, sağlık sigortası ödemek, sınırlarda pasaport ve vize göstermek mutlak şart, bunlarda fikir yürütülmez!!! Bunun dışında her konuda saçmalayabilirsiniz!!!
“”Hapishanelerin, fabrikalara, okullara, kışlalara, hastanelere ve bütün bunların da hapishanelere benzemesi şaşırtıcı değil mi?””
— Michel Foucault
Evet ama hepsi makineye benzer. Ve ilk makine insanlar yığını. Ve ilk keşfi tarımcılığın başlamasına uzanır. Belli bir kitle, birlikte, belli bir amaçla, organize edilmiş, dıştan komutla çalışır. Ve hâla öyle. Belki tek değişme, özellikle Batı’da, mutluluğa erişmek için çalışması. Ve bunun için dünyayı ve yaşamı sona erdirme gücüne sahip oluşu.
Kapitalizm, Marksizm, komünizm vs. bu keşfin modern avatarı. Kemalistler ve solcu devrimciler de bunun “Made in Turkey” yerel taklitçi maymunları.
İşte güzel bir özdeyiş:
Çocuklar için dünya oyuncak, bizim için meta.