Proti Otonom-Kınalıada Forumu‘ndan alınmıştır
Sevgili arkadaşlar,
Bugün (1 Haziran 2014) günü, Gezi mücadelesinin Taksim Gezi Parkı’nı geri aldığı gün, Büyükada’daki Adaevi’nde çok önemli bir toplantı vardı. Bu toplantı, yeni Adalar Belediyesi’nin, ani bir kararla Adaevi’nin 4 yıldır kullandığı mekânı Adaevi’nden geri alma kararının görüşülmesi amacıyla Adalar Vakfı ve Adaevi tarafından düzenlenmişti.
Toplantıda, dört adadan yüzün üzerinde katılımcı vardı. Bu katılımcılardan sadece biri (ben) Kınalıada’dandı. Heybeliada’dan kaç kişi olduğunu saptayamadım ama Burgazada’dan çok sayıda katılımcı toplantıda bulunuyordu. Ayrıca Adalar şu ya da bu şekilde bağlantısı olan adalar dışı katılımcılar da vardı. Adalar Savunması’ndan tanıdığım hiçbir arkadaşı göremedim. Katılımcıların yaş ortalaması, görebildiğim kadarıyla 45-50 arası gibiydi ve daha da ilginci katılımcıların neredeyse dörtte üçü kadınlardan oluşuyordu.
Başkalarından da dinlersiniz ama bence hayatımda katıldığım toplantılar içinde unutamayacağım canlılıkta, müthiş bir toplantıydı. Toplantıya katılanların, çiçeği burnunda CHP’li belediyenin aldığı karara büyük tepkisi vardı ve bu tepki, CHP’li Belediyenin başkan yardımcısının konuşması sırasında neredeyse bir patlamaya dönüştü ve bir orman yangını gibi yayıldı. Toplantıya katılmayanların büyük bir tarihi toplantıyı kaçırdıklarını düşünüyorum. Büyük bir devrimci patlamaydı ve doğrudan eylem kararıyla sonuçlandı. Bunu kısaca anlatacağım.
Önce Adalar Vakfı Başkanı süreci özetleyen bir konuşma yaptı ve sonunda Adalar Vakfı Yönetim Kurulu’nun tutumunu ortaya koydu. Bu tutum, Adalar Belediyesi ile görüşmeleri sürdürerek kararın geri alınmasına çalışmak şeklindeydi. Ama Vakıf Yönetim Kurulu, eğer Belediye ile bir uzlaşmaya varılamazsa mekânı boşaltmak ve Adaevi’nin geleceği ile ilgili yeni kararlar almak durumundaydı.
Katılımcılar Vakıf Başkanı’na itiraz ettiler. Bizi, kendi aldığınız kararları tebliğ etmek için mi buraya çağırdınız dediler. Bunun üzerine Vakıf Başkanı, böyle düşünmediklerini, sadece kendi tutumlarını ortaya koyduklarını, burada alınacak ortak karara uyacaklarını belirtti ve ardından mikrofonu, Belediye’nin karar ve tutumunu açıklaması için Belediye Başkan Yardımcısı’na verdi.
Belediye Bşk. yrd.sı, elinde bir dosyayla hukuki açıklamalara girişmeye çalıştı ve işte bu noktada insanlar patladı. Bize hukuki açıklamalar yapmayın, bugüne kadar Adaevi’nin yaptığı hangi çalışmalardan memnun değilsiniz, onun yerine ne gibi farklı çalışmalar yapacaksınız diyerek BBY’sını sıkıştırdılar. BBY, biz (belediye) ve siz (Adaevi ve onun çevresindeki gönüllüler) diye bir söyleme girişmeye kalkışınca itirazlar daha da arttı. Ardından, BBY, “başka sivil örgüt kuruluşlarının da” bu binadan yararlandırılacağını söyledi. Katılımcıların, bu sivil toplum kuruluşlarının kim olduğuna ilişkin sorusuna doğru dürüst bir cevap veremediği gibi, ne gibi farklı faaliyetler olacağı konusunda da ikna edici bir açıklama getiremedi. Ancak söylediklerinden anlaşılan, Belediye Adaevi’nin özerk bir şekilde yürüttüğü çeşitli kültürel etkinliklerden rahatsızdı ve etkinliklerin kendi denetiminde yapılmasını istiyordu. Buna neden gerek duyulduğu sorulduğunda buna da cevap veremedi. Bir konuşmacı, “burası buradaki insanların ortak kararlarıyla mı yönetilecek yoksa Bld. Başkanının ve birkaç yardımcısının kararı ile mi, bu konuda netleşmeniz gerekir” dedi. Bu arada katılımcılar, Başkanın kendisi buraya neden gelmedi diye sordular. BBY, Bld. Başkanının bir heykelin açılışına gittiği açıklaması gülüşmelerle karyılandı ve “Başkan buraya” sloganı atıldı (Bld. Başkanını yarım saat sonra Ada’da bir içki sofrasında gördüğümü de burada belirteyim). Katılımcılar, öfkeyle ayağa kalkarak, yazıklar olsun size verdiğimiz oylara diye bağırdılar. Tartışmalar daha uzundu ama ben burada çok özet geçmek zorundayım. Sonuç olarak iki tür yönetim anlayışı net bir şekilde ortaya çıktı: Yeni Belediye yönetimi kültürel faaliyetleri Adaevi gibi özerk bir kuruluştan kendi denetimine almak ve tekelleştirmek istiyordu. Bu merkeziyetçi ve bürokratik arzuda Kemalist bir tekelci anlayışın rolü olduğu da anlaşılmaktadır. Ayrıca, daha geride ne gibi çıkarlar ve rant hesapları olduğu bilinmemektedir. Kısaca şu kadarını söyleyeyim ki, AKP’nin benzeri, dar görüşlü, kültür ve sanat düşmanı bir grupla karşı karşıyayız. öyle ki, Adaevi’nin toplantısından haberdar olup, yakınlarda bir yerlerde, aynı saatte kendi gruplarıyla aynı konuda bir uyduruk toplantı düzenlemeleri de bunun bir başka göstergesi. Doğrusu, küçük bir ada ortamında, rant ve yönetim olanaklarını görür görmez (iktidar yozlaştırır) AKP’den hiç de farklı olmayan bir tutumla karşılaşınca insan, o kadar büyük iktidar olanaklarına ve rantlara sahip AKP ve RTE’ye niye kızıyoruz ki diye düşünmekten kendini alamıyor.
Bu itirazlar ve tartışmalardan sonra (ki BBY bunların hiçbirine ikna edici bir açıklama getiremedi) birkaç kadın arkadaşın önerisiyle, kılı kırk yaran hukuki fasıllarla oyalanmayıp doğrudan eyleme geçilerek Belediye bu yanlış kararını geri alıncaya kadar Adaevi’nin bahçesinde (aynı Gezi’de olduğu gibi) çadırlı nöbet tutulması kararı alındı. Adalar Vakfı Başkanı burada topluca alınan karara uyacaklarını söyledi ve eylem o andan itibaren başlamış oldu. Yarın akşam Adaevi bahçesinde çadırlar kurulacak. Bütün arkadaşlardan eyleme fiili destek vermelerini, Adaevi’nde olanakları ölçüsünde bulunmalarını ve çadırı olanların oraya çadır götürmesini talep ediyoruz.
Gezi ruhu bugün Adaevi’ndeydi. Bu ruhu aynı Gezi’deki gibi yaşatalım, Adaevi mücadelesine omuz verelim.
Gün Zileli