Bir İhtimal Daha Var…

 

Bu tür olaylarda elde kesin delil olmadan yapılacak her tahmin ya da yorum bir spekülasyondan öteye gitmez. Bu spekülasyonlardan bir kısmı objektif ve masum olabilir. Polisiye bir kafaya sahip olan kimileri, hem siyasi hem de konjönktürel durumları dikkate alarak bir senaryo yazarlar. Bazıları da, ortalığı daha da bulandırmak, kafaları iyice karıştırmak ve olayı istedikleri yöne sevk etmek için spekülasyonlar yaparlar ki, bunlar kötü niyetli spekülasyonlardır. Ama işin kötüsü, bugün yaşadığımız türden bulanık durumlarda kimin hangi spekülasyonu hangi niyetle ortaya attığını bilmemizin mümkün olmamasıdır.

Bir iki gün içinde ortaya atılan spekülasyonlar şunlardır:

Bir: Örgüt içi hesaplaşma (daha çok hükümet çevreleri ve bir kısım medya tarafından ileri sürüldü.);

İki: “Derin Devlet” (daha çok PKK çevreleri tarafından ileri sürüldü.);

Üç: Barış sürecini baltalamak isteyen Ortadoğu kökenli aktörler, örneğin İran ya da Suriye’nin istihbarat örgütleri (AKP çevrelerinden bazı kişilerin de ima ettiği bu ihtimali bazı köşe yazarları ileri sürdü)

Madem spekülasyon yapıyoruz, ben de bir ihtimal ortaya atayım.

Dört: PKK’nın Öcalan’ın kumandasındaki uzlaşmacı kanadının, MİT’le el ele yürüttüğü, PKK içindeki uzlaşma karşıtlarına karşı bir sindirme operasyonu.

Bu ihtimal, birinci tezle aynı kapıya çıkmaz, çünkü birinci tezde, operasyonun Türkiye istihbaratı ile birlikte yürütüldüğü gibi son derece önemli bir nokta eksiktir.

Bu spekülasyonu neye dayanarak ileri sürüyorum?

Şunlara:

Birincisi, Abdullah Öcalan, hükümete ve MİT’e tamamen teslim olmuştur. PKK içindeki kimi kadrolar bunun farkındadır ve direnç göstermektedir. Bu, barışa karşı çıkmak anlamına gelmez. Barışla teslimiyet aynı şey değildir. Eğer Öcalan’ın MİT’le birlikte geliştirdiği projenin önünde böyle bir ciddi direniş varsa, proje sahiplerinin (yani Öcalan kanadıyla müttefiki MİT’in)  bu direnişi hızla ortadan kaldırması gerekir.

İkincisi, ben söylenenlerin yalancısıyım, PKK’nın kurucularından Sakine Cansız eskiden beri Öcalan’ın hedefleri arasındaymış ve Öcalan’ın serbest olduğu dönemde canını Öcalan’a tamamen teslim olarak kurtarmış. Yakın dönemde Sakine Cansız’ın yeniden direnişçi bir tutum almış olması muhtemeldir.

Üçüncüsü, Kandil ve BDP çevreleri her ne kadar toz kaldırmamaya çalışıyorlarsa da, aslında Öcalan’ın teslim olmasından içten içe rahatsızdırlar. Daha önce muhatap biz değiliz diyen BDP’nin bugün sürecin içinde yer almakta ısrar etmesinin nedeni kanımca bu teslimiyeti bir ölçüde frenleme çabasıdır. Kandil’in de durumdan rahatsız olduğunu düşünmek mümkündür. Bu durumda, spekülasyon bu ya, Öcalan kanadı ve MİT birlikte daha başından işi sıkı tutup bir sindirme kampanyası tasarlamış olabilirler.

Dolayısıyla bu spekülasyon, birinci ve ikinci spekülasyonları tamamen dışlamamaktadır. Dördüncü spekülasyona göre de bu bir “örgüt içi hesaplaşmadır” ve aynı zamanda “derin devlet” diye ifade edilen MİT’in bir operasyonudur. Ama örgüt içindeki uzlaşmacı kanatla MİT’in ortak operasyonu.

Bu spekülasyonlar bolluğunda bir de bu ihtimal tartışılsın diye ortaya attım.

 

Gün Zileli

11 Ocak 2013

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

What's your reaction?

Excited
0
Happy
0
In Love
0
Not Sure
0
Silly
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

Tarih Felsefesinde Liderlerin Rolü ya da Kılıçdaroğlu Meselesi

Artıgerçek Tarih Felsefesi’nde son derece önemli bir konu olan “Tarihte bireyin rolü” ya da “önderlerin rolü” meselesine dönüp dolaşıp yeniden gelmek zorunda kalıyorum: http://14s.962.mytemp.website/2021/12/23/tarihte-bireyin-rolu-uzerine-iki-zit-bakis/ Bugün sosyal medyada, özellikle Uğur Dündar’ın bilinen meş’um açıklamasıyla yeniden gündeme gelen Kemal Kılıçdaroğlu tartışması, beni ...

Son Kale !

Artıgerçek Günlük siyasete ilişkin ilgimi son seçimden itibaren neredeyse tümüyle kaybettim. Televizyondaki ilgili programları görür görmez kanal değiştiriyorum. Hatta diyebilirim ki bu, “ilgiyi yitirmekten” çok, iyice balçıklaşan, bataklığa dönüşen siyasal alana tepki. KÜÇÜK SİYASET MİDE BULANDIRIR! Belediye başkan adaylarını, partilerin ...

Totaliter Rejime Bir Kala…

Artıgerçek Siyasi iktidar, farklı toplumsal kurumlar tarafından denetlenmediği zaman toplumun üzerinde korkunç bir baskı ve zorbalık aracına dönüşür: Tek partili totaliter diktatörlük. DENETİM DIŞI, KEYFİ İKTİDAR “Liberal demokrasiler”in mucidi batı burjuvazisi, mutlak siyasi iktidarın kendi üzerinde de baskı kuracağını bilerek ...

117 Comments

  1. Öncelikle bu vahşi bir katliam.
    Türklerle Kürtler arasındaki bağları toptan imhaya hizmet ediyor.
    Ancak bu katliam bir “örgüt içi” çatışma değil.
    Zileli de ihtimalinde yanılıyor.
    Bu katliam PKK önderliğini hizaya getirme eylemidir.

    Ayrıca Ergenekon tertipcilerine göz yuman tertipte rol alan,yalancı tanıklık ,tetikcilik yapanlara tavır alamayan BDP önderliğinin bu olayda sorumluluğu var.

  2. Bir kac ihtimal daha var. Biri de su : pkk nin apo karsitlari vurdu. Hep apo taraftarlari yapacak degil ya.Zaten sakinenin de apoya bagliligi da iddia ediliyor. Tipki karsi oldugu iddia edildigi gibi. Diger ihtimalleri de yazmak istemiyorum.
    Not: Eline saglik. Ben yazdiklarina katiliyorum. eksik bulsamda. Ola ki bende biryerler de yazarim bu ihtimalleri ve sana da söylerim.Selam. Ara Balaban Hayaloglu

  3. Öcalan bunun için MİT’in yardımına ihtiyaç duymaz ki. Kendi adamları vardır bu işi yapacak. Zaten MİT de bu tür işleri yapmak istediğinde kendi adamları aracılığıyla değil de, bu tür örgütlerin mensupları aracılığıyla, onlara yaptırarak yapmayı tercih eder.

    Yani direniş yanlılarının ortadan kaldırılması olarak meseleye yaklaşılması, işin içine derin devleti karıştırmaya yetmiyor.

    Bir de Öcalan, teslimiyet içinde olsa da, MİT’le açıkça işbirliği yapacak kadar ileri gider mi? Kendi işini kendi görür.

    Bu son olayda tamamen farklı nedenler de olabilir.

  4. Bir spekülasyon da ben yapayım:
    * Müzakerenin tarafları (AKP ile Öcalan+kısmenBDP), böyle bir suikastın (veya buna benzer başka bir olayın) Kürt halk tabanında ve PKK’de (hadi ‘infial’ demeyeyim de) bir huzursuzluk yaratabileceğinin bilincindedirler. “Muvazaa”da rol alanların böyle bir “sabotaja” girişeceklerini sanmıyorum.
    * Geçmişteki Oslo görüşmelerinde öne çıkan kişi, Fethullahçılar’ın nezdinde “istenmeyen adam” olan, RTE’nin özel temsilcisi sıfatıyla katılan Hakan Fidan idi. Hatırlayacak olursak 2012’nin başında, cemaate bağlı yargı ve polis teşkilatı, Oslo meselesi üzerinden Hakan Fidan’ı (dolaylı olarak RTE’yi) hedef almış, AKP-Cemaat çatışması biraz daha derinleşmişti. Bugünkü müzakerede de aracılık yapan kurum, Hakan Fidan’ın yönetmekte olduğu ve RTE’nin etkin olduğu MİT’tir.
    * Fethullahçı cemaat, esas olarak bugünkü müzakerelere karşı değildir, çünkü bu günkü müzakerelerin hedefi Barzani’nin Irak’a ve İran’a karşı himaye edilmesi ve PYD’nin bugünkü antiemperyalist ekseninden koparılma çabasıdır. Bu projenin sahibi ABD’dir ve The Cemaat de bunun hararetli destekçisidir. Fethullah Gülen’in yeni müzakereler hakkındaki son açıklamaları bunu göstermektedir.
    * Cemaat bu müzakereye karşı olmasa da, müzakereyi yürütme işini bütünüyle RTE’nin ve MİT’in yapıyor olması cemaat için potansiyel tehditlere de gebedir. Müzakereye, RTE’ye ABD’nin verdiği görevin yanı sıra, RTE’nin kendi gündemini oluşturan “başkanlık sistemi için destek alma” çabası da damgasını vurmaktadır.
    * Geçen yıl Cemaat medyası tarafından dillendirilen “KCK’de 1000 tane MİT ajanı var”, “MİT-PKK işbirliği” vb. iddialar, son yıllarda Kürdistan’da doğrudan Fethullahçı kişi ve kurumları hedef alan 400’e yakın eylemin yaşanmış olması; Oslo görüşmelerinde ve bu günkü “yeni müzakere” sürecinde Fethullahçıların temel korkusunun, AKP ile PKK’nin Cemaat’e karşı “kazan-kazan” oynayacak olmaları olasılığıdır.
    * Murat Karayılan, bu olay hakkında “Yeşil Gladio” faktörüne dikkat çekmişti ki, Kürt hareketi bu kavramı daha çok Fethullahçı yapılanmayı adlandırmak için kullanır.
    * Toparlayacak olursak, bu suikastı Fethullahçı Cemaat gerçekleştirmiş olabilir. Eğer böyleyse, burada cemaatin amacı, müzakereyi topyekun sabote etmek değil, taraflar arasındaki güvensizliği arttırarak, kendisinin bizzat aktif olmadığı bu süreçte kendisine alan açmak; RTE’nin “başkanlık sistemi” ve “Cemaat’i Kürdistan’dan (PKK yardımıyla) silme” gibi gizli gündemlere yeltenmesini önlemek gibi amaclar taşıyor olabilir. (RTE’nin dile getirdiği “böcek” olayını da katsam fazla mı komplo teorisi gibi olur acep? :)) En azından Fethullahçılar’ın (ve ABD’nin) RTE’ye bu olaydaki mesajı “müzakerelerde bizden gizli planlar yapmaya kalkarsan, müzakere masasını dağıtmayı da biliriz” şeklindedir; tabii bu olayı Fethullahçılar (ve onlarla birlikte ABD gizli servislerinden biri ortaklaşa) gerçekleştirdiyse.

  5. Arkadaşlar pkk içinde alevi kürt kanat Devletle barışık değil, Sakine Cansız’ı Öcalan iki yıl hapsetti, Selim Çürükkaya kitabında uzun uzun yaza, der Diyarbakır’ın direniş sembolü önce Apo’ya baş kaldırdı, ölüm korkusu yaşadı ve teslim oldu, ve ekler ben sakine’nin bir gün yeniden ayağa kalkacağına inanıyorum.
    İki, Sakine Cansız iki yıldır pkk de görev almıyordu, örgüt çevresindeydi, derneklere gidip geliyordu, ancak aktif rolü yoktu, semol yönü ise duruyordu, Apo bunların her an birşey yapacağına inanır..
    üç, öldürülen üç kadın da alevi kökenli, Ezidi olan da alevi…
    dört, PKK içindeki dersimlileri hep tehlikeli görmüş ve öldürmüştür…
    beş, pkk içinde muhalefet eden kesim hep dersimli olmuştur ve korku sebebidir, onlara mesaj verildi
    altı, Fetulah Gülen biz pkk ile anlaşırız, ancak bunların içindeki örgütün yönetimine gelmiş Tunceli kökenliler var, bunlar atistir, devlet düşmanıdır, bunlar olmasa pkk ile bir sorun kalmaz, din bazında anlaşılır demiştir (googl’den arayın ve Fetuhlah’ın sesinden dinleyin)
    yedi, Erdoğan din kardeşiyiz, içinde bazı unsurlar var din kardeşliğimizi bozan, Urfa’ya yaptığı son gezide söylemiştir…
    sekiz, Abdullah Öcalan’da namaz kılardı,
    yani anlaşılabilinir, namaz kılmayanlar var..

  6. boş konuşma buna denir, bilinmeyecek konularda televizyon gediklisi her şeyi bilmek zorundaki yorumcular gibi ,yorumcularda dahil herkes sallayıp durmuş…

  7. olay günü fransa iç işleri bakanı olay yerinde burda olmamın nedeni bu vahşetin faillerinin bulunmasını önemsediğimdendir derken bizim iç işleri bakanı aynı gün kökünü kazıyıncaya dek terörle mücadele edeceğiz açıklaması yapmıştır bakana göre pkk kurcuları ve diplomatları terörist olduğuna göre bu projeninde entegre kürt özgürlük hareketinin silahlı kanadını bitirme projesini açıkça isteyip savunanlar kimsenin aklına neden gelmez.ayrıca kadınların seçilesi erkeklerin seçilmemeside akla katı kürt düşmanı ırkçı organizasyonları getiriyor bunları en iyi kullanabilenleride tanıyoruz her halde

  8. olay günü fransa iç işleri bakanı olay yerinde burda olmamın nedeni bu vahşetin faillerinin bulunmasını önemsediğimdendir derken bizim iç işleri bakanı aynı gün kökünü kazıyıncaya dek terörle mücadele edeceğiz açıklaması yapmıştır bakana göre pkk kurcuları ve diplomatları terörist olduğuna göre bu projeninde entegre kürt özgürlük hareketinin silahlı kanadını bitirme projesini açıkça isteyip savunanlar kimsenin aklına neden gelmez.ayrıca kadınların seçilesi erkeklerin seçilmemeside akla katı kürt düşmanı ırkçı organizasyonları getiriyor bunları en iyi kullanabilenleride tanıyoruz her halde

  9. Madem öyle, bu çorbada benimde tuzum olsun misali bir yorumda da ben bulunayım. Gün Zileli’nin yorumuna genel hatlarıyla katılıyor ve oldukça gerçekliğe yakın buluyorum. Sakine her nekadar önce cesurca apo’ya muhalif olmuşsada daha sonra sözlü ve yazılı olmayan bir uzlaşmayla geriye çekilmiş durumdaydı. Yani ”ne siz bana dokunun ne de ben size dokunayım” durumundaydı. Örgütün içindeydi ancak pisliklerin dışındaydı.Mustafa Karasu’yu saymazsak, cezaevi direniş kadrolarından örgüt içinde geriye kalan hemen hemen tek kişiydi. Gerek örgütte gerekse kürdler içinde manevi bir ağırlığı vardı.PKK içinde ”uyuyan aslan” durumundaydı. Her an uyanıp silkinmesi mümkündü. Sürecin önünde muhtemel bir engel olarak görülüp imha edildi. Mit ve Pkk’nin ortak eylemi olduğu izlenimi edindim daha ilk etapta. Bu ortak eylemle pkk ve mit karşılıklı güven tazelemesi yapmış oldular böylece. Devlet cephesinde muhtemel engeller nasıl pasifize ediliyorsa pkk cephesinde de o şekilde pasifize yada imha ediliyor. Buna benzer imha eylemlerine bundan sonraki süreçte de sık sık rastlamamız pek şaşırtıcı olmayacaktır. Son bir not: Dikkatimi cinayetin işleniş bicimi çekti. Şöyleki, apocular örgüt içi cinayetlerde daha ziyade kurbanın başını taşla ezmek yada iple boğmak daha sonrada cesedi ıssız bir alana bırakmak yöntemlerini kullanırlar. Hatta son olarak cesetin yüzüne asit dökerler. Ancak bu sefer susturucu silah kullanmışlar. Bu yenilik de ”ortak”larının katkısı(!) olsa gerek.

  10. Bir arkadaşın dikkat çekici bir spekülasyonu da şöyle: Bu cinayeti “barış sürecini” baltalamak isteyenler örgütledi. Avrupa’nın merkezinde bu cinayeti işleyerek “sakın ola, buradan Avrupa’ya gittiğinizde orada can güvenliği içinde olduğunuzu düşünmeyin” demek istediler.

  11. biraz akıl biraz izan. yok örgüt içi hesaplaşmaymış, yok mit-pkk operasyonuymuş. yıllardır siyasetin içinde olupta burada akıl tutulması yaşayan bu çocukça tahlilleri yapanları okuyunca donup kalıyorum. bir an için düşünelim hep birlikte, pkk ve devletin ortak gladyosu tarafından yapılan bu operasyon, tam müzakerelerin başladığı anda her iki taraf içinde kendi ayağına kurşun sıkmak değilse nedir? tam bu aşamada bu kadar dangalakça bir eylem olurmu ya! … Spekülasyon söz konusu olduğunda ihtimallerin ucu o derece açktır ki… örneğin şunu söylemek bile mümkün olabilir, bu operasyonü rus istihbarat örgütü yapmış olabilir. Bence tez elden acele yapılan yorumlar esas katillerin göz ardı edilmesine bile kakıda bulunabilir. Daha cenazeler ortada dururken a şıkkı/b şıkkı/c şıkkı gibi sıralanan bu tez elden yorumları açıkçası doğru da, etik te bulmuyorum. Kolay gele…

  12. Rus istihbaratı da ihtimal dahilindedir. Sana da kolay gele.

  13. sayın zileli kendinizde spekülasyon diyorsunuz, ve çok iyi tanımadığınız bir örgüt üzerine konuşuyorsunuz o nedenlede söyledikleriniz yorumcularınız gibi havada kalıyor…bir de biraz zamanla ipuçları ortaya çıkmadan bu spekülasyonlar üzerinden tartışma gereğini niye duydunuz anlamadım…eğer konu hakkında yeterli malumatınız olsa sanırım bir tek spekülasyon yapadınız, ama şimdi bunu tartıştırmakla ne amaçladınız, bilemiyorum!

  14. ne amaçlamış olabilirim? Siz tahmininizi söyleyin.

  15. neden medya çeşitli tahminler ileri sürünce sorun olmuyor? Ben medyada sözü edilmeyen bir ihtimali ortaya attım. Sonuç olarak ihtimaldir. Kimseyi suçlamıyorum, kesinlikle budur da demiyorum. Ama spekülasyonlar üzerinden konuşmanın ne gibi bir zararı var. Çeneni kapa, otur oturduğun yerde demek anlamına gelmiyor mu bu? Aynı şeyi medyaya söyleyemiyorsunuz ama. Söyleseniz de bir faydası yok zaten.

  16. ne amaçladığınızı bilemiyorum dedim ya…bilemediğim içinde spekülasyan yapamayacağım:))

  17. ama naçizane fikrim sizin bir anarşist olarak, spekülasyonlardan ziyade, katledilen üç kadın devrimciyle ilgilenmenizi, ki Sakine Cansız örgütteki kadın hareketinin öncülerindendir v.s.
    işin öbür kısmı ise biraz aydınlamaya başlayınca, ki hiç bir şey gizli kalamaz illaki ipuçları bulunur, sonra yorumlanabilirdi…

  18. link veren başka anonim…

  19. Cinayetler hakkında Fethullahçı-Polis yazarın yorumu:
    http://euslu.com/2013/01/10/sakine-cansiz-infazini-nasil-okumali/

    Aynı Fethullahçı-Polisin bir hafta önceki yazısı:
    http://euslu.com/2013/01/05/imrali-sureci-hakan-fidan-nobel-baris-odulu-almali-ama/

  20. ilgilenmediğimi nereden çıkarıyorsunuz ki. Mücedelede düşen her devrimci beanim nezdimde bir martirdir ve büyük saygı duyarım. Ama bu, yorum ya da spekülasyon yapmayı önlemez, tersine. Bu ne monolitik tutum böyle. İktidarda olsanız kimin konuşacağına, ne söyleyeceğine siz karar vereceksiniz.

  21. dehset verici bir cinayet
    akil tutulmasina ugradim
    bircok arakadasim vurularak öldürüldü
    bircok arkadasim devletle carpismada öldürüldü
    bircok arkadasimi da örgütü öldürdü
    bircok arkadasim yasadigi zulme dayanamadi intihar etti
    hicbir arkadasimin arkasindan yazmadim
    nedenini bende bilmiyorum
    ama sakine cansiz adini ilk duydugumda sanki kanim durdu
    gercekten cok üzgünüm
    sakine gitti ama beraberinde götürdügü sirlari onu rahat birakacak mi
    sevdigi adam mehmet senerde ayni yöntemle öldürülmüstü
    sakine cok sustu hic ama hic konusmadi
    susma
    susma
    sustukca sira sana gelecek
    ne kadarda dogru bir slogan

  22. susturmak değil niyet, yazdıklarımdan da o çıkmıyor, sadece o kadar çok ihtimal var ki, bu aslında bir ihtimaliniz yok demek…yani net bir bakış için gerekli bilgi yok ortada ya da siz yazarken bunu göstermediniz kastım buydu ve açıktı…yani eğer bence budur diyemiyorsanız aslında net değilsiniz, o anlamda ben gereksiz buldum ama siz özgürsünüz, tıpkı televizyonun gedikli yorumcuları gibi…erkek düzeni, ilk önce kadınları hedef alıyor her zaman ki gibi ve benim dikkatimi çeken buydu komplo teorilerinden önce…

  23. Anomin kardes, Biz senin gibi cinayette görev almamisiz ki net olalim ve budur diyelim. Kusurumuza bakma !!! Beceriksizligimize ve cehaletimize bagisla !!!

  24. hayaloğlu sende bir şey yazmış olmak için yazmışsın yani…

  25. ben sizin ya da bir baskasinin fikriyle ilgili yazmadim
    ilk adimda aklima gelenlerle ilgili yazdim
    size sunlari yazabilirim
    bazi insanlar öldükten sonra konusmaya baslarlar
    sakine cansiz in gercekte kim oldugunu nereden gelip nereye gittigini bilenler iyibilirler
    düne kadar konusmuyordu ama simdi konusmaya basladi
    ölümünün sirri gecmisinde sakli öldürülmesi ise gelecege ekilmis yeni cinayetler ve katliamlar serisinin baslangicidir diye düsünüyorum
    cografyamizin tarihinde bu hep böyle olmustur
    yani hicbirsey gelenekten bagimsiz degildir
    kisacasi
    binbir cesitlilikte sebeb vardir
    öyle bile olmasa
    bu cinayetten en cok nemalananlar savas ve katliam taraftarlari olacaktir
    devletin isledigi faili belirsiz ve yargisiz cinayetlerin disinda
    pkk nin kendi üyelerine yönelik cinayetleri herkesin malumu
    en azindan gecmiste bu böyleydi
    mehmet sener bunlardan birisidir sakinenin de sevgilisidir
    sakine cansiz da kücük stalinlerin zulmunu yasayanlardandir
    ama
    o bunu hic konusmadi
    o bu mevzuyu da yazmadi ve bunu kendisiyle birlikte götürdü
    susmasi onu ölümden kurtarmadi
    ben bunu anlatmaya calistim
    bu nedenle vurulmus olabilir demiyorum
    olayin böyle de bir yani var
    susmamis olsaydi
    bakin kani yilmaz cinayeti dünyada bu kadar yanki uyandirmadi
    devrimcilerd e kani yilmaz cinayetini sorgulamadilar
    neden
    sakine cansiz cinayeti herkesce az cok sorgulaniyor
    görünüste sakine cansiz öcalana baglidir
    bu devrimci kadinin sevgilisini öcalan ve ekibi öldürdü
    bunu dünya alem böyle biliyor
    pkkden ayrilan yüzlerce insan bunun böyle odugunu yaziyor
    anlatiyor konusuyor söylüyor
    bu bir dram
    sakine nin kendisi de kücük stalinlerin zulmunu yasadi
    ama
    sustu
    susmak O nu ölümden korumadi
    ölen bir insana haksizlik yapabilrim korkusu bir cümlemi yazmama engel oluyor ama korkularima esir olamam
    Sucun Cezasi Cinsindendir
    bilerek yada bilmeyerek Öcalan ile ilgili susmasi konusmamasi objektij olarak Onun susturulmasina sebeb oldu diye düsünüyorum
    üzgünüm
    kiniyorum
    lanetliyorum
    sunu da cok aciksecik ifade ediyorum
    Öcalan ve Imrali ekibinden cinayet ve katliamdan baskaca bir sey cikmaz
    onüc yildir olanlar ortadadir
    istihbarat örgütleriyle yapilan görüsmelerden cinayetler cikar
    simdiye kadar olanlarda budur
    önümüzde bizi bekleyen bir baris filan yoktur aslada olayacaktir
    pkk de silah birakmayacaktir
    barisa filan karsi degilim
    bugünkü dünya kosullarinda cografyamizda böyle birsey asla olmayacak
    bu cinayetin bir yaninda öcalan
    bu cinayetin bir yaninda askini ve kendisini sonuna kadar savunamayan ölümüyle baskaldiran yoksul bir devrimci kadin var
    herseye ragmen öyküsü yoksularin öyküsü
    herseye ragmen drami yoksullarin drami
    herzaman heryerde oldugu gibi
    simdi siyasetin sofrasinda etini yiyorlar
    simdi siyasetin sofrasinda kanini yillanmis fransiz sarabi iciyorlar
    bu biz yoksullarin tarihsel kaderidir
    simdilik bu böyle

  26. benim eleştirim şudur, bir yorum yapmak için temelli, duruma uygun çıkarsamalarla yaparsınız…hiçbiri olmadan işte şudur ya da şudur denmez…bir kişi 5-6 ihtimal var diyorsa onun aslında bu konuda pek bir fikri yoktur demektir…ama onun içinde özür dilerim herkes istediğini yazabilir…

  27. Anonim agzin ve dilin ofke ve intikam kokuyor. Idialarin kesin ve biliyormus gibi geldi. Sen eskiden pkk taraftarimiydin. Apo oldurtu diyorsun kabus goruyorsun herhalde. yada sen sey misin bakiniz durum hakknda fazla bilgi yok duygusal vesartli dusunuyorsunuz. Saki e apo ile ayni dusunuyordu unutmayin bunu.

  28. özellikle tv kanallarındaki tartışmaları ve yorumları izlediğimde şu kanaata varmakta hiçte zorlanmıyorum. inanın bizim mahalenin kahvehanesinde bile çok daha verimli ve isabetli tahliller yapılıyor. ana akım medyanın erken öten horozlarıyla, sidik yarışına girmek ve bu yarışa burada yorumlarla katkıda bulunmak bile saçma. Belki aydınlatıl(a)mayan yüzlerce siyasi cinayetler gibi ihtimalleriyle birlikte veya belkide bu şıklardan biri “doğru” olduğu ortaya çıkarak tarihe geçecek kimbilir. İllede ben durum tahlili yapacağım diye ısrarcıysanız, size tavsiyem, öncelikle ateşin düştüğü yere kulak vermeniz olabilir. B. Arınç bile taziyelerini iletme kıvamındayken, bu cinayetlere pkk ve mit ortak operasyonu demek, en azından cenaze evine saygısızlıktır şu aşamada.

  29. spekulator adin gibi degilsin. yazin gayet guzel ve yerine oturdu. sagol

  30. Öne sürdüğüm “cinayeti Fethullahçılar işledi” tezi, Kürt hareketi içinde de farklı bulgular üzerinden tartışılıyor:
    http://www.bestanuce.org/video/video.php?videoid=818&=paris-te-katliam-yesil-ergenekonun-isi-mi-baki-gul-cahit-mervan-11012013

  31. Yandaş medyada “Tayyipçi kanat”ın, cinayet hakkında “Oslo görüşmelerine” referans yapması da bir başka ilginç bulgu:
    http://yenisafak.com.tr/gundem-haber/kolnde-mitle-iki-kez-gorustu-12.01.2013-454917

  32. YeniŞafak’ın iddiası doğru mudur bilinmez, ancak cinayet hakkında “Oslo Süreci-Hakan Fidan’la görüşme” olayına referans yapmaları, AKP-Cemaat koalisyonundaki RTE’ci kanat içinde “müzakerelere Fethullahçı sabotaj” iddiasını örtülü bir şekilde de olsa gündeme getirmektedir.

  33. Yakın zamanda Oslo, İmralı müzakereleri, MİT, Hakan Fidan’ın yetkileri vb konular üzerinden AKP-Cemaat koalisyonu içinde yeni bir kriz patlak verirse şaşırır mısınız? Ben şaşırmam.

  34. “Yeşil Ergenekon”, temelleri olan bir söz gibi görünmüyor. Nerde bu yeşilin silahları, bombaları, cinayetleri, tetikçileri? Bir de gerekçesi var mı bunun? Biri bir laf ortaya atıyor, akılda kalması kolay bir laf ve hemen tekrarlanmaya başlıyor.

  35. Kürt hareketinin “Yeşil Ergenekon” dediği şey, Fethullahçı Cemaat’in TC devleti içindeki (özellikle yargıda ve emniyetteki) “paralel” yapılanmalarıdır; yani “Balyoz, Ergenekon, KCK, OdaTV, Devrimci Karargah” gibi torba-davaları tezgahlayan; aynı zamanda AKP dönemindeki Türk-İslam eksenli cinayetlere (Hrant Dink, Rahip Santoro, Zirve Kitabevi) her türlü desteği sunan ve perde arkasındaki faillleri (yani kendisini) örtbas eden Fethullahçı yapılanmadır.

  36. O tür işleri yapan fethullahçı bir kesim var ama bunu “yeşil ergenekon” diye adlandırıp, son cinayetleri onun işlediğini iddia etmek temelsiz ve dayanaksız.

    Fethullah Gülen, “gerekirse el etek öpüp müzakerelerin sürmesini sağlamak gerekir” şeklinde vaaz vermedi mi? Neden şimdi bu cinayetlerin faili olsunlar?

  37. Pandomim arkadaş,
    Yukarıda yazdığım 4 no’lu yorumu okumanızı öneririm.

  38. Arkadaşım, yazıyı dikkatle okursan PKK-Mİt ortak operasyonu denmiyor. PKK’nın uzlaşmacı kanadıyla MİT’in PKK’nın direnişçi kanadına karşı operasyonu deniyor. Nedir saygısızlık olan?

  39. yorum hakaret içerdiği için kaldırılmıştır.

  40. “haddini bil” tehdit içerikli ve öbür dediklerinde hep hakaret hoş değil, niye öyle olmadığını , olamayacağını anlatsan daha iyi olur sanıyorum, sonuçta herkes bir şeyler diyor…

  41. Ayak takimi laftan anlamaz !!! Gün zileliye haddini bildirme küstahligin da bile bulunur. iste bir katil daha ! yavrum katil, 3 gündür neler neler yazildi, söylendi. selim cürükkayadan tut ertugrul özköke, günay aslandan tut fatih altayliya vs. vs. Sende azicik beyin varsa al karsilastir. sende azicik beyin varsa gün zilelini yazdiginda birsey olmadigini göreceksin. Ama beynin yoksa tahdit etmekten baska da bir b. yiyemezsin zaten!

  42. Yorum, hakaret içerdiğinden kaldırıldı.

  43. yazdığını bin kerede okusam sonuç aynı kapı. ama diyelim ki yanlış anladım, uzlaşmacı kanat ve mit’in, direnişçi kanada karşı ortak operasyunu demek bile, ana akım medyanın ve hükümet çevrelerinin işkembeden salladıkları “iç çatışma” tespitinin, kamuoyuna bir başka anlatılmı ile sunulmasıdır bana göre. Şu “haddini bil” gibi tehditkar ve üst perdeden konuşan bir dili ayrıca yadırgadığımı belirtmek isterim. Bu arkadaş her kimse söylediklerini bir kez daha gözden geçirsin bana göre.

  44. Sürekli dışardan birilerine had bildirme çabasında olan arkadas. Sen yaşanmış bir olayla ilgili ihtimaller üzerinden yorum yapmaya çalışan herkese karsı hakaret ve tehdit yöntemine başvurusan gun zileliyi sadece 12 Eylül’de hapis yatıp yatmamak kriteri ile değerlendirirsen yorumların sadece seni utanç duyacak hale düşürür. Sana laf anlatmak icin işkence görmek ve 12 Eylül zindanlarından gecmek gerekiyorsa kimse senin icin böyle bir zahmete girmez. Düşmanın eline düşmemek iyi birseydir utanilacak birsey değil. 45 yılı politik mücadele icinde gecmis birine fikir beyan etme hakkı dahi tanımamanda senin ayıbın olsun

  45. Sakine baris gorusmesi yapilmasini destekliyordu. Sizler herhalde yanlis yaziyorsunuz “PKK’nın uzlaşmacı kanadıyla MİT’in PKK’nın direnişçi kanadına karşı operasyonu deniyor” diyorsunuz. o kadarmi aptullah ocalandan nefret ediyorsunuz. Avrupa sorumlusu ve sozculeri sakinenin imrali ile ayni dusundugunu soyluyor. Bu anlamak istememe ve kotu niyet neden? Kim demis uzlasmaci tarafda yer almadigini. sizler istanbulda oturup KCK nin , sorumlulariylami gorustunuz. idia ediyorsunuz. (Duyduk gibi karisik bilgiclikler). Size kim soyledi merak ediyorum. sizin oyle bir kisilerle iliskinizin oldugunu dusunmuyorum. fisilti, spekulatif, fitci insanlarin sizinle geyik muhabetinden duymussunuzdur.
    Bu olasiliklari yazan tum herkes ozgurluk hareketinin kadro duzyinde kimseyle iliskisi olmadigini yazilariya beli ediyorlar. Yeter biktik bu asli olmayan karisitiri teorilerinizden. Zaten ozgurluk hareketinin belirli insanlarida sizinle bu konuyu gevezelik olsun diye konusmaz. Sizler kiskirticilik, guvensizlik tohumlari ekip, birsekilde ajanlik yapiyorsunuz. Bekleyin iyice ogrenin sonra idam edersiniz.

  46. 45 yili siyasi mucadele ile gecmis, peh,peh,peh bunun 25 yilini ajan perincek in dizinin dibinde, 20 yilini da stalin gevezelikleriyle bitirmis ve bu bagajiyla mesela bir Ocalan i rahatlikla yargilayip uc kadin militanin oldurulmesiyle suclayabiliyor, ne defiginizin farkinda misiniz siz? O kadar basit ve kolay mi herkese bok atmak ha?

  47. Böyle, “beklenen” bir olay üzerine, elbette herkesin başka bir açıdan tahminde bulunması normaldir. Bunlara ekleyecek bir senaryom yok! Müzakere sürecine karşı çıkan ya da çıkması muhtemel örgüt mensuplarına gözdağı verilmek amacı, akla daha yakın görünüyor.

    Yine de, bu tartışmaya “maydanoz” olma nedenim başka…

    “12 eylülden beri bir tek gün bile hapiste yatmamış, tüm hayatında bir tek gün dahi işkence görmemiş, kurt hareketinin tarihi hakkında en ufak bir bilgisi bile olmayan asalakların konuşma ve fikir beyan etme hakkı yoktur” cümlesi, ve özellikle bu üslup, 12 Eylül döneminde, İstanbul’daki Alemdağ Askeri cezaevinde yaşanmış bir olayı hatırlattı.
    12 Eylül öncesinde sayıları pek çok olan “Stalinci gruplardan biri” (diyelim de, kimse alınmasın) poliste işkenceye rağmen konuşmayan, ifadesinde kimseyi suçlamadığı anlaşılan arkadaşlarını “bu da polis” diye komünlerine dahil etmiyordu. Çünkü, kendileri işkenceye dayanamayarak “konuşmuş” ve tanıdıklarının isimlerini, eylemlerini anlatmışlardı. Onlara göre, işkenceye dayanmak mümkün değildi ama bunu birbirlerine söylemek işlerine gelmiyordu. “Sen konuşmadığına göre, sana işkence yapmadılar… Niçin? Çünkü sen polissin!” görüşü, belki vicdanlarını rahatlatıyordu. 12 Eylül’ün zulmü, mantıklarını tepe-takla etmişti. Böyle teoriler geliştiriyorlardı.

    Şimdi, yukarıda aktardığım cümlenin yazarının da “tek gün bile hapiste yatmamış, tüm hayatında bir tek gün dahi işkence görmemiş (…)asalakların konuşma ve fikir beyan etme hakkı yoktur”” gibi bir ölçüyü dayatması, bana o olayı hatırlattı.
    Bu da, mantığın sefaleti mi acaba?

  48. Bu paris suikasti elbetteki bir cok yorumu ve deerlendirmesi yapilacak. Yorumlarda bu dusuncede hakim.( Müzakere sürecine karşı çıkan ya da çıkması muhtemel örgüt mensuplarına gözdağı verilmek amacı, akla daha yakın görünüyor.)
    Ben olayin ayri bir boyutunu yazmak istiyorum. Apo ile muzakere bence planli ve yalan uzere yapildigini dusunuyorum.Gardiyanlar, pskologlar,mit apo nun pskolojik durumunu elbette gozluyorlar. Moralman cokuk doneminde aclik grevlerini durdurmasi icin yapilan seneryo apo ya yeniden guven verdi. iktidarinda baris istedigini dusundu. Bu gazla, PKK nin silahsizlanmasina kadar goturulen muzakereye kendini kaptirip saglikli acilimlar dusunemedi. AKPli tayip , turk basinda ve etrafta soylenen acilimin tam tersini soylemeye basladi. Yani yapmak istedikleri senaryo sahneye koyulunca gercek yuzlerini ve niyetlerini acikca soylediler. Bu sekilde Apo yu oyuna getirip PKK icinde ayrilik tohumu ektiler veya hizlandirdilar, Apo yu kandilden ayirma teorileri isledi ve yanlizlasmaya dogru ittiler. Paris katliami yeni oldugundan kitle sadece aci icinde olaylara net bakamamaktadir. Kisa surecde AKP nin PKK, BDP ve apo ile oynandiginin farkina varacaklardir. Ama is isten gecmis olacak , Apo ve BDP nin bazi miletvekileri halkin ve PKK nin gozunde dusecektir. Avrupa ve turkiye icindeki yapilanmada ayiklamalar yapacaktir. PKK kaldigi yerden apo suz bir sekilde dusunenler kandile baglanacaktir. Apo ve BDP bu sekilde oyuna gelmistir. Bir tasla cok kus vuran devlet herzamaki gibi turk politikasini gostermistir. Kitlede elbette Apo sevgisi vardir ve sokulup atilamaz. Bu sekilde Apo ve bazi BDP liler grubu ile PKK( gerilla ve KCK ) ayrilip yolarina devam edecektir.
    Devlet ikinci ( Ataturk) bir halk onderi istemediginden,Kurthalk onderi imajinida bu sekilde bitirmis olacaktir.

  49. Senin sadece mantigin degil kendin de sefilsin, demek sence iskenceye dayanilamaz, anlasilan sana iki tokat atip seni ajanlastirmislar.

  50. 47. yorumcuyu Bahadır Kale’nin yorumunu bir daha oku; okuyup anlamadan yaptığın yorumla Bahadır Kale’yi teyit ediyorsun.

    Perinçek ile fotoğrafı olan tek kişide Gün Zileli değil. Senin sevdiğin başka insanlarında Perinçekle kamuflajlar içinde fotoğrafları vardır belki, araştırırsan görürsün. Stalinist gevezeliklere gelince biraz bu gevezelikleri seninde okumanda fayda dogmaları sorgulamayı insanları tanrılaştırmamayı öğrenebilirsin bu sayede

  51. sakine cansiz ve arkadaslarinin öldürülmesi basit ve siradan bir cinayet degildir
    bu cinayet bir nitelik sicramadir
    bu cinayet imrali ya acik yada kapali tavir koyan devrimcilere karsi islenmis bir katliamdir
    tersinden tipki kani yilmaz cinayeti gibidir
    kani yilmaz pkk yi bölecek diye öldürüldü
    sakine cansiz arkadaslari imrali konseptinden bir adim ileri yürümek isteyenlere karsi islenmis bir cinayettir
    kürtleri imrali mecrasinda tutmak isteyenlerin bir eylemidir
    bugün gelinen nokta öcalani öcalandan gayri kimse savunmuyor
    tipki atatürkcülük türkler icin ne ise
    öcalanda kürtler icin öyle
    yani tamam baskan baskan ama
    isler gercek hesap ve kitap meselesinde dügümlendiginde
    kandil avrupa ve bdp ve hayatin icerisinde dögüsen kürtler karar vermek istiyor
    apo artik hayali bir heykeldir
    tipki atatürk heykelleri gibi
    gecmis olsun
    son türk devleti estrümani kötü kullandi
    pkknin icerisine sizdirilan ve icten isletilen bu cinayet bundan böyle kimlere de yönelineceginin de bir habercisidir
    yani en diri en direngen olanlara
    kürt sosyalistlerine ve devrimcilerine
    kürtlerle birlikte yürüyen türk orjinli sosyalistlere
    umarim yanilirim
    umarim haksiz cikarim

  52. Kalkan: Suikast tasfiye konseptinin bir parçası oldugunu soyluyor. Ama AKP yede muzakere surecinede inanmiyor. AKP yalanla oyalamayla, imha planlariyla kan dokmeye hazirlaniyor. Kalkanin reportajinda Apo ya sahip ciktigini onderligi korumaktadir. Yukarida yazdigim gibi AKP baris sureci diye oyun yaptigi yavasyavas gun isigina cikmaktadir. Solcu demokratlar AKP ye guvenlerini belirtip baris surecini devam edelim koruyalim mantigi ile saglik gosterip onlarda oyuna gelmistir.
    PKK kadrolari, kandil ve komutanlardan hic ses seda yok. Bir kac ust duzey aciklamada bulundu oda cok net degildir. Kandilden Karayilan nin soyleyisinde; Komutanlari, savasci lari baris gorusmesine ikna etmek gerekir dedi. Garanti vermedi. Bu da demek oluyor ki PKK kadrolarinin bazilarTC, AKP ile baris sureci muzakerelerinden rahatsiz olduklarini ve surece kendilerininde farki isteklerle dahil olunmasini istediler. PKK nin top yekun ayni dusuncede olmadigini, denetlenmesinin guc oldugunu imma etti.

  53. yorumunuzda kismi olarak haklisiniz
    ama ben net olarak olayi söyle görüyorum
    türk devletinin karsisinda ana akim bütünlüklü bir kürt hareketi var
    bu hareket artik öcalanin komuta merkezinde asla degil
    sözcügün gercek anlamindaki pkk artik yoluna öcalansiz devam ediyor
    öcalan yakalandigi andan itibaren ve bugüne kadar devlet adina konustu
    bunu en iyi ismail besikci formülü etti
    o konusursa devleti konusur
    devleti konusan öcalan gercekligine karsin
    öcalansiz yürüyen ve savasan bir baska pkk gercegiyle karsi karsiyayiz
    bu pkk teslimiyet degil herkese gercekten baris istiyor
    imralida onüc yildir oynanan baskan babamiz öyküsü bitti
    paris gercek pkk ile elimizde iyi bir estrüman var diyen devletle sözkonusu estrüman arasindaki ayrismanin gercek mihenk tasidir
    artik öcalani askersiz general olararak tanimlayabilrliz
    artik öcalanin arkasinda gerilla avrupa kandil bdp yok
    sözel olarak devam edebilir yani retorik
    sözcügün gercek anlaminda baris icin kavga zamani basladi
    sözcügün gercek anlaminda akp nin baris istemedigi bir sir degil
    o halde cok can yanacak ve cani yanacak olanlar yine kürtler ve onlara destek veren bir avuc türk sosyalistleri
    kanimci herkesin buna hazirlikl olmasi gerekiyor
    dögüsen kürtlerle birlikte direnis komitleri kurmanin zamani

  54. yaptığın metefor, anlattığın hikayenin tadına doyum olmuyor dostum. Her ne hikmetse bu etkisini kaybetmiş general tek bir sözüyle, cezaevlerinde sayıları onbini bulan açlık grevcisinin eylemlerini sonlandırabiliyor.

  55. Kenan Çamurcu yazdı: Paris suikasti barışa darbe mi, katkı mı?

    Geniş bir koronun Paris’te üç PKK’li kadını hedef alan saldırının “barışa darbe” girişimi olduğunu yaygınlaştırdığı sırada Radikal’de Cengiz Çandar bu suikastin “bağışıklık aşısı” olduğunu söyledi. Bu tanımlamadan kısa bir süre önce bu satırların yazarı da twitter’da bazı ihtimalleri konu etmiş ve sormuştu: Paris suikasti barışa darbe mi, katkı mı?

    Sorulması gereken sorularımız var, çünkü “barış sürecini baltalamak isteyenler” klişesinin zihinleri teslim alması için gösterilen çabayı fazlasıyla kuşkulu bulanlardanız.

    Mesela şöyle sorular sorulmasında yarar görüyoruz:

    Paris suikastinin Öcalan’ın karar gücünü arttırmak için barış sürecine destek amaçlı olduğunu yanlışlayan karine nedir?

    Paris suikastini tarif eden “barış sürecine darbe” afişinin kimi hedef aldığına değil kimi kolladığına bakmak gerekmez mi?

    Paris suikastine dair “iyi niyetli adımları engelleme” tespiti, o adımların atılmasını mı, atılmamasını mı haklılaştırmanın ön hazırlığı?

    Paris suikastini alelacele ve temelsiz varsayımlarla İran’a bağlayanlardan Habertürk yazarı Amberin Zaman “İran’ın kanlı geçmiş” sosunu arayış içindeki gözleri kör etmek için sıkmış olabilir mi?

    PKK’nin Kandil ve Avrupa organlarının kesin bir dille “yeşil gladyo”ya bağladığı Paris suikasti nasıl olur da Suriye veya İran’la ilişkilendirilebilir?

    Özgür Gündem’de Günay Aslan’ın fail belirlemeye çalışırken “Gülen cemaatinin dış dinamiklerle içiçe yürüyen çabalarını görmezden gelemeyiz” seviyesinde somutlaştırmaya duyduğu ihtiyaç tartışmaya değer değil mi?

    Yeni Şafak gazetesinin, Sakine Cansız’ın Oslo görüşmesini PKK organlarına iletme görevinden sözettiğini hatırlarsak, bu dikkat çekme, ısrarla ve azimle Oslo görüşmelerini ve MİT’i hedef edinmiş Emre Uslu grubunun kampanyasına gönderme olmasın sakın?

    Madem Sakine Cansız Oslo’ya katıldı, öyleyse Erdoğan ve MİT Paris suikastinin mağduru sayılabilir. Peki o zaman gadreden de Oslo ve MİT karşıtları mı oluyor?

    Erdoğancıların Paris suikastinde bahsini geçirdikleri “paralel devlet”i anlamak için Samanyolu TV’nin Paris suikastinden hemen sonra resmi twitter hesabından gönderdiği “şimdi Paris daha güzel” mesajına mı bakmalıyız?

    Paris suikasti neden ille de “barışa darbe” girişimi kabul ediliyor? Bunun ikna edici karinesi nedir?

    Paris’te PKK’lilere düzenlenen suikastin “barışa darbe” olduğunu bıkmadan tekrarlayan kalemler, bu kadar aleni bir girişimin barışa nasıl darbe olabileceğini neden izah edemiyor?

    Paris suikastine “mükemmel komplo” (Kadri Gürsel, Milliyet) nasıl denilebilir? Bu kadar aleni, aşikar, göstere göstere yapılan komplo mükemmel olur mu?

    Soruları arttırmak mümkün.

    Soru sorabilmek ve onlara ikna edici cevaplar bulabilmek için atlanan bazı önemli detayları hatırlamakta yarar var.

    Fatih Altaylı Habertürk’te Fransız polisinin suikaste, faillerine, saatine vs. ilişkin tahminleri olduğunu yazdı. Yüzlerce kamerayla izlenen, bu yüzden kimin ne zaman girip çıktığının net ve kesin olarak bilinebileceği Paris’in göbeğindeki bir binada gerçekleşen suikast hakkında tahminden nasıl sözedilebilir?

    Cengiz Çandar, Paris suikastinin maktüllerinden “Rojbin”i, katıldığı bir sempozyumda yer hizmetleri yürüten kişi olarak gösterip rolünü azalttı ama Fransa Cumhurbaşkanı Hollande maktüllerden sadece ondan bahsedip sık görüştüklerini kayda geçirdi. Nitekim Aydınlık yazarı M. Ali Güller de “Rojbin”in PKK’nin “üst düzey diplomatı” olduğunu yazdı.

    Paris suikastinin zamanıyla ilgili Fransa polisinin verdiği 18:00-18:30 saatleri yanlış çıktı. Çünkü saat 12:00′de maktüllerle bağlantı kesilmiş. Ayrıca maktüllerin 11:30′da Almanya’ya hızlı tren bileti almış olduklarının ortaya çıkması “barışa darbe” kampanyasının çöküşünü hızlandırabilir. Mesela Paris suikastinde asıl hedefin Cumhurbaşkanı Hollande’ın “sık görüşüyorduk” dediği “Rojbin” olduğu iddiasına neden burun kıvıralım?

    Belki de bütün soruları ve klişeleri bir kenara bırakıp Paris suikastini Ankara-Paris gerilimi üzerinden okuyarak yeni bir pencere açmalıyız. Libya saldırısından bu yana Paris-Ankara gerilimi istikrarlı biçimde tırmanıyor. En son Başbakan Erdoğan Afrika gezisi sırasında Fransa’yı sürekli hedef aldı. Geziden Türkiye’ye döndüğünde ise Paris, Mali’nin daveti üzerine savaş uçaklarıyla el-Kaide savaşçılarını imhaya koyulmuştu bile. Fransa’nın Mali operasyonunda neden Ankara ile karşı karşıya geldiğini soranların karşısına Ankara’nın o bölgelerdeki bazı gizli girişimleri çıkartılıyor.

    Unutmayalım, bilimadamı veya gazeteci kimliğiyle Suriye’ye giden kimi Fransız “gözlemciler”in Suriye’de kendiliğinden bir devrim olmadığı, dışarıdan gelmiş silahlı unsurların yabancı ülkelerin yardımıyla Esad hükümetine karşı savaştıklarını açıklamaları Suriye kampanyasını bitirme denemesi olarak tercüme edilmişti. Fakat Ankara’nın Suriye’deki iç savaşı derinleştirecek müdahalelerinin Fransızların planını altüst ettiği düşünülebilir. Fransa galiba bütün bu durumları Türkiye’ye fatura ediyor.

    Şu halde Paris suikasti, hiç beklenmedik bir anda “egemen bir ülkede terörist faaliyet” tanımıyla Ankara’nın üzerine yıkılabilir. Ankara’nın Suriye kampanyasında bu ülkeye silah ve terörist sevkiyatının karakolu rolü oynadığını belli aralıklarla medya aracılığıyla dünyaya duyuranlar Paris suikastinde de Ankara’yı sınır aşan eylem düzenlemekle suçlayabilir.

    Belki Ankara uzun zamandır Obama ile aynı politik frekansta davranmanın yeterli güvence sağladığını düşünüyordur. O bakımdan Paris suikastiyle ilgili haberlerde “ABD’nin bilgisi dahilinde yürüyen Öcalan’la görüşme” biçiminde geçen cümleyi “Obama’nın bilgisi dahilinde” diye okumak gerekir. Öcalan’la “analar artık ağlamasın” veya “silahlar sussun” görüşmelerini yürüten Erdoğan hükümeti, Suriye’de krizi derinleştirme, Irak’ı sıkıştırma ve İran’ı bloke etme işlerinde Obama ile çalışıyor olmasına fazla güvenmemeli. Çünkü artık Avrupa’nın eski sömürgeci güçlerini dizginleyecek AB diye bir irade yok ve her bir Avrupa ülkesi kendi başına hareket ediyor. Bu karmaşada Fransa’nın eski sömürgecilik mirasına sarılmada ön almak istemesi beklenmedik refleks değildir. Zira İngilizler de, Almanlar da aynı şeyi yapıyor.

    Bu bakışaçısıyla ele alındığında Paris suikastinin güçlü ihtimallerinden biri de küresel Likudnik şuurun en güçlü karargahlarından Fransa’da Erdoğan’a karşı yıkıcı bir hamlenin tasarlanmış olmasıdır.

    Öyleyse Erdoğan’ın suikaste ilişkin “iç hesaplaşma” kodlaması PKK’yi değil, Fransa’yı hedef alan bir beyanattır ve Paris suikastinde Fransa’nın parmağını ima ediyor. Cumhurbaşkanı Hollande’ın bu çıkışa “[Rojbin’le] sık görüşüyorduk” karşılığını vermesi Ankara’nın ima ettiği ithama cevap sayılabilir.

    Bu satırların hacmini fazlasıyla aşan başka epey malumat var ve hepsi de “barışa darbe” kampanyasını yanlışlıyor. Kalabalık koronun “barışa darbe” demeyeni dövmeye kalmışması bundandır.

    Bir önemli soru da şu: Ankara ve iktidarın bileşenleri PKK’nin silah bırakması ve barışla gerçekten ilgili mi?

    Bu konuda Gülen’in tartışmalı “sulh hayırlıdır” ve “Hudeybiye anlaşması” açıklamasını milat almakta fayda var. Gülen, Öcalan’la barış görüşmesi yapılmasını “sulh hayırlıdır” diyerek kutsadı ama Gülenciliğin medyası 22 aydır Suriye’deki kanlı çatışmaları adeta savaş alanında harekat çadırından izliyor ve yönetiyor. Gülen cemaatinin mensupları, cemaatlerinin tarihinde savaşın, kanın, silahın, ölme ve öldürülmenin bu kadar sevildiği, teşvik ve tahrik edildiğine tanık olmamıştır. Gülencilik, Türkiye’de hayırlı gördüğü sulhu Suriye’de şer addediyor. Türkiye’de silaha sarılmayı zinhar ve haşa huzurdan şiddetle takbih ederken, Suriye’de silaha sarılmayana “baasçı” veya “Esadçı” damgasını yapıştırıp insanlık düşmanı ilan ediveriyor.

    İşin bir yanı da Öcalan’la anlaşmanın Hz. Peygamber’in (s) Hudeybiye sulhüne benzetilmesidir. Gülen bu mukayeseyle PKK muhitini komple müşrik saymış oldu. İnsan düşünmeden edemiyor: Gülenciliğin medyasında ve iktidara ilişik/akredite diğer medyada PKK’lilerin inancının Zerdüştlük olduğuna dair vurgu onların müşrik görülmesi nedeniyle miydi?

    Zerdüştlük meselesinde hiç kuşku yok PKK’lilerin veya bu muhitin fikirlerine yakın fikriyattaki Kürtlerin Aryan kültür ve medeniyet havzasıyla bağ kurma hevesine yönelik yabancılaştırma ve ötekileştirme niyeti de var. Zerdüştlük suçlamasına, PKK’lileri ve onun çekim alanı içinde davranan aidiyet hissiyatını İran’a doğru iterek düşmanlaştırma tehdidi mündemiçtir.

    Atlantikçilerin sözkonusu Kürtleri ısrarla Zerdüşt olmakla suçlaması, USrail dünyasının İran’la husumetinden yararlanmayı da umuyor olsa gerektir.

    Kürt meselesinin henüz bugünkü gibi politize olmadığı yıllarda Kürtlere “kuyruklu” diyenler, bugün Atlantik ruhiyatı içinde “Zerdüşt” diyor ve Hudeybiye anlaşmasının müşrik tarafına oturtuyor. Aslında “kuyruklu” ile “Zerdüşt” aynı nefretin tezahürüdür.

    Netice itibariyle, Paris’te PKK’lilere yönelik suikast barışa darbe veya katkı amacıyla düzenlendiyse kesin sonuç alana dek suikastlerin devamı gelecek demektir. Suikastlerin Avrupa ile sınırlı kalmayacağı da öngörülebilir. Paris’in göbeğinde PKK’nin önemli isimlerine ne faili, ne icra biçimi üzerine kesin söz söylenemeyecek düzeyde kusursuz suikast düzenleyen irade Kandil’e de kolay ulaşır.

    2009′dan bu yana tekrarladığım cümleyi yineleyeyim: Türkiye’de 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi 2007′dekinden çok daha sancılı, gerilimli ve yüksek tansiyonda geçecektir. Bu süreci 1993 dönemindeki karanlığa dönecek kadar belirsiz bulanlar hiç haksız sayılmazlar.

  56. Frenleme yapıldı.

  57. bence halimce kendi youmumu yapayim: gün zilelinin yorumuna karsit degil , ama onunla bilesebilecek bir yorum, suikast baris surecine ket vurmak degil ona bir ruh kazandirmak icin yapildi, hangi kisilerin hangi konspiratif hieyararsi icinde yaptigini yorumlamiyorum, ahmet turk un (buna altan tan, leyla zana gibi akp ile uzlasma heveslilerini de katabilirsiniz ) iran yapmis olabilir , fisildayislari, suriyede barzani nin yapilanmasinin yetersiz kalisi, pyd nin etki si altinda olan kürtlere bir, bir kahraman hediye etmek, ve diktator esed ve onun baglasigi iran cephesine karsi, bir turk kürt kardesligi saglamak, barzani akp cephesi coktan kuruldu elsik olan bu cephedir, ocalan ve mit gorusmeleri bu baglamda ihtiyac haline gelmistir, hal boyle iken, isbirligi egiliminde olan kürt egemenleri, emperyalist gucler, ve tabiiki akp denetimindeki yeni derin devlet, bu cinayeti isleyip, hem pkk pyd yi hizaya cekip, hem ortadogu daki savasta onlari dogru cepheye monte etme cabasi neden olmasin, tek eksik, fransiz polis yada servislerinden , suikast icin iran ve suriyeyi zan altinda birakacak belge bilgi, ve hatta fail yaratilmasi, avrupada gecmiste bir orgute bulasmis herkes bilirki, fransiz guvenligi nin bilgisi olmadan bu suikast boyle sessiz yapilamazdi, en azindan , bir kaba iz kalirdi, buyuk bir ihtimalle simdi, kurgu hazirlaniyor, eger bu suikas faili mechul kalirsa, birileri artik yabanci , emperyalist ulke politikacilarini, ezilenlerin aktivistlerine sempati ile bakmasi ile, o ulkelerin gizli servislerinin son tahlilde dusman olduklarini animsamalari gerekecek, düsük cümle biliyorum:) ama anlasilacagindan eminim:)

  58. kürt basininda sakine cansiz icin jeanne d`arc benzetmesi yapiliyor bazen. sakine cansiz in anisina yakismayacagini düsünmuyorum bu benzetmenin, ama sanirim bu benzetmeyi yapanlar jeanne d`arc i yakilmak uzere ingilizlerin eline birakanin , bizzat jeanne d`arc in tac giydirdigi kendi fransiz krali oldugunu unutuyorlar, bence, tarihte kahramanlar ve kahramanliklar varsa mutlak olmasada hainler ve ihanetlerde vardir, ben olsam bu benzetmeyi cok dikkatli yapardim, en azindan tarih okurdum sonra yapardim:)

  59. Şarlatan sonunda yakayı ele verdi!
    Pariste’ki imha hareketiyle ilişkin özellikle imralıdaki şarlatanın nasıl bir tepki göstereceğini merak ediyordum. Sonunda beklediğim tepkiyi verdi. ‘’Mit’in başkanı Fidan’ı soruşturmak isteyen kimse onlar bu eylemi yaptı’’ dedi. Ve böylece olayı ergenakoncuların üzerine yıktı. Şimdi ak partinin kontrölünde olduğuna göre böyle yapması gerekiyordu. Yok eğer hala ergenekoncuların kontrölünde olsaydı bu imha emrini verip sonrada ak partinin üzerine yıkacaktı. Bu tür cinayetler onun klasik taktiğidir. Yeni ve kirli bir süreç başlattığında ona iki şey gereklidir. Birincisi somut bir düşman ikincisi ise başlattığı kirli sürece kitlesinin aktiv bir şekilde desteğini sağlamak içinde bir yada bir kaç şehit gereklidir. Paris’teki suikast ile bu iki ayağıda oluşturmuş oldu. Bundan sonra müritleri Sakine’yi ‘’barış sürecinin şehit’’i ilan edip duygu sömürüsü yaparak kürdleri bir bütünlük içerisinde sürecin arkasına toplamaya başlayacaklar. Ve böylece ortaya çıkması muhtemel çatlaklıklarıda önlemiş olacaklardır. Yine türk cephesinde ise bir hayli teşhir olmuş ergenekoncuları tamamen köşeye sıkıştırılmış olacaklar. Olay buymuş meger! Şimdi şu andan itibaren suikastin faillerini aramaya gerek var mı artık?

  60. suriyede isler iyi gitmiyor, oradaki kürtler barzaniciler gibi degil, kandil de isler iyi gitmiyor, imrali uzerinden mumkun olan kontrol elden cikabilir, ne yapmak gerek,:… bir aclik grevi tezgahla…. aclik grevini tek kelime ile bitiren hümanist imraliyi parlat, sakine yi vur, baris istemeyen, türkiyenin kürtlerle sorununu cozmesini istemeyen ser ekseni olan , iran, suriye rusya çin , uzerine at, barisa bir tanrica, ama ölü bir tanrica, kontrol imralida, diktatör esed e karsi demokrat koalisyona bati emperyalizmi, akp türkiye egemenleri, barzani , koalisyonuna pkk pyd yi de kat..bir büroda hic bir itis kakis, bagiris cagiris olmadan üç kadin infaz ediliyor, bavullari önlerindeyken, belkide kendilerinin pasaportlarini görmek isteyenlere pasaportlarini göstermek isteyenler tarafindan kursunlanacaklarini beklemiyorlardi, katil bir mihrak degil, bir koalisyondur…..

  61. Selim Hoca ve Anonim ( 60 ) komplocu yazinizi okudum .iyi ki sizin gibilerle yarini kurmadik. Sizler iktidara muhalefet oldugunuzu dusunuyorsunuz. Ama devletlerin basindakilerle, iktidarlarin basindakilerle, finans menejerleriyle, firma sahipleriyle ayni sekilde dusunuyorsunuz ( hin, kin,pis, kiskanc, komplocu, cikarci, )sucsuzlari idama goturen yargi kuruculari gibisiniz. sizin gibilerden uzak yasmak lazim. Yazinizi okurken tuylerim uperdi., Ikiyi bu kisiler solun veya anarsistlerin icinde degiller dedim. Hic aynaya bakim veya yataga yatinca ben kimim ,kareterim nasil, neler diyor, neler yapiyorum, patronlarla benzerligim varmi dedinizmi? Birde yorum yapiyorsunuz, Birakin bu isleri silbastan bir sekilde once insan faktorunu isleyen uzakdogu felsefelerini, zerduslugu, vs okuyun derim.

  62. ben söyle düsünüyorum, temiz bir vicdanla. kendine bictigi megalomanik misyonlardan siyrilarak, Faust u Goethe den okumak,….. imralida ki kitaplikta Goethe nin Faust u varmidir acaba????
    Bir kez seytanla masaya oturdu ise niz kibir ile, seytanin suclarina dolaysiz bir katiliminizin olup olmamasi onemsizdir, artik girdaptasinizdir, ne yapsaniz ne etseniz icindesinizdir, anlasmayi yapmiyacaktiniz bastan, bütün sol devrimci aydinlanmalara, ne marx tan ne kropotkin okumalarindan baslamak gerek, ilk önce bir Goethe Faust okumasi yapmak gerek, sonra Anarsistmi, Komunistmi, yoksa tüm teorileri asan bir cizginin sahibi olur insan ikincil bir sorun, Imraliya Faust öneriyorum ben…

  63. Zerdustluk bu günkü durumu anlamak icin fazla kiymetli gelir, olup biten , o bildik vicik vicik, ortadogu politikalari ve ona gitlagina kadar gömülmüs aktörler…

  64. eger elde yeterli veri yoksa yasanılan olayın ne oldugunu degıl,ne olmadıgını soylemeye calısmak cok daha kolay ve mantıklı bır yontem kanımca.

    ıc hesaplasma olamaz . cunkı devlet ve pkk yenıden gorusmeye baslamıstı. bu tarz bır eylemın yaratacagı toz duman barıs gorusmelerını durdurabılecek buyuklukte kargasaya yol acabılır.
    pkk avrupanın gobegınde 3 kadına aynı anda susturucu sılahla suıkast yapacak kadar ılkel bır hareket degıldır.
    kaldıkı bu kadınlar jıtemcı degıl.olsalar dahı boyle ınfazcı bır yaklasım son on yılın
    pkk sının mantıgına son derece ters.

    amerıkancı muhafazakar akp gelenegındede boyle bır ınfazcı yaklasım yok.onlarda yapmıs olamaz. abd ve usagı akp kürt sorununu
    ortadogudakı hedeflerını gerceklestırene dek rolantıye alma derdınde.

    gün agabeyın
    “Dört: PKK’nın Öcalan’ın kumandasındaki uzlaşmacı kanadının, MİT’le el ele yürüttüğü, PKK içindeki uzlaşma karşıtlarına karşı bir sindirme operasyonu”
    tanımlaması yanlıs degılse hatalıdır. cunkı pkk ıcındekı uzlasmacı kanat mıt ıle ortak hareket edıyorsa uzlasmacı degıl ısbırlıkcı olur.

    bır oncekı paragrafda akp nın neden boyle bır komploya ıhtıyac duymayacagını yazdıgım ıcın pkk – akp mıtı ıttıfakı olamaz dıyerek gecıyorum

    ayrıca öcalan ın mıt e tamamen teslım oldugunu dusunmuyorum. öcalan gercegının farkında olan herkes bılır kı öcalan kolay lokma degıldır. zındanda bıle devletle asık atmak her babayıgıdın harcı degıldır.
    bu buyuk bır ıddıadır.

    sakıne cansız ın öcalancılara muhalefet ettıgı ıcın öldurulmesı mumkun degıldır. pkk kendı bacagına bu kadar salakca tarzda ates edecek bır yapı olsaydı eger bugunlere gelemezdı asla .

    bence ılla bır faıl aranıyorsa roboskı ye bakılmalı
    roboskı katlıyamını kavrayamayan anadolu aydınları parıs katlıyamınıda kavrayamaz bence öcalan ve tayyıp roboskı gercegın farkındalar

    roboskı katlıyamı tayyıp ıle öcalan barıs gorusmelerının arasına örulmus duvardı

    ustelık cınayetın parıs de ıslenmesı
    alcakca kadınların hedef alınması cetecı ınfaz mantıgı
    eskı devlet mekanızmasını yanı ergenekoncuları ısraıl lı sıonıstlerı abd lı sahınlerı akla getırıyor

  65. mantıklı memur kendı gıbı memur zannedıyor öcalan ı her halde:)
    güldüm yorumuna…

    “Öcalan bunun için MİT’in yardımına ihtiyaç duymaz ki. Kendi adamları vardır bu işi yapacak. ”

    ımralıdan cep telle kandılı arayıp ıkı kısı gonderıyordur dımı ?
    yada pc den maıl atmıstır belkı.

  66. buda mınık bır bılgı :

    ABD’nin eski PKK ile Mücadele Koordinatörü Joseph Ralston un ortagı oldugu şirket 2006 yılında 216 t.c f-16 savaş uçagının modernızasyonunu yuz mılyonlarca dolara ustlenmıstı.
    bu arada f16 ucakları ılk kez özal tarafından pkk ya karsı kullanılmak ıcın alınmıstı .

  67. bu suıkast tarzı ,mekanı, zamanı en son roboskı de kanlı yuzunu gordugumuz eskı vahşi devlet aygıtının ısı kanımca.
    yanı sılıvrıdekı darbecı katlıyamcı cetelerın işi.bugun sılıvrı de yatanlar eskı devlet mekanızmasının %10′ u bile degıl.
    bunların aga babaları ısraıl ın abd nın ab nın sılah petrol ve fınans sırketlerıdır.
    akp ve abd demokratlarının derdı ıse en azından ortadogudakı hedeflerı gerceklesene kadar pkk yı rolantıde tutmak.

  68. Fransada cenaze ye katildim. Bircok arkadaslarla birlikde pariste ayni evlerde kaldik. Yetkili bir yigin insanla sohpet etme zamanimiz oldu. 4 gundur parisde bulundugum surece Hicbir PKK li Aptullah ocalan sizin gibi gormedigini kurt halk onderi oldugunu soyluyorlar. Orgut ici infaz ise hic bir ozgurluk hareketi taraftarinin aklina gelmedigi gibi bu tip soylemlerede oldukca rahatsizlik duyduklarina tanik oldum. Hic bir ozgurluk hareketi tarftarina bu yazdiginiz yorumlari soylediginiz an sizi provakator, olarak lanse edecegine eminim. Devletin agzi ile ayni konuma dusersiniz. Siz kurt ozgurluk hareketi disinda kurt hareketine ne gibi emek ve caba harciyorsunuz. Sadece laf olsun torba dolsun. Emeksiz elestiri. Ozgurluk hareketi bir butundur. sizler ve devletler bunu yikamiyacaktir.

  69. Yazdiklarimanlasilmamak, yada söyle anlasilmak isteniyor; imralidaki öcalan talimat verdi yada mit ile isbirligi yaparak suikast talimatini verdi. ancak boyle bayagilastirilarak ciplak kralin görunmemesi saglanabilinir..Sorun Pkk yi silahsizlandirip,tasfiye edip. kürt halkina ulusal hak kirintilari verip, son kürt isyanini bitirmektir. Kirintilarda ödün vere vere artik mantikli bir sey ifade edemiyen hic bir on sarti olmayan öcalan vardir. Bu cinayetler bu sürecin bir parcasidirlar. Ve bu sürece onay verenler su yada bu sekilde cinayetlerin sorumlusudurlar. Illede kapali kapilar altinda birilerinin suikasta ugratilmasi kararina katilinmak gerekmiyor..Seytanla masaya oturursaniz onun bütün yaptiklarindan sizde sorumlusunuzdur artik. Ondan verdim ben bu benzetmeyi Imraliya Goethe den Faustu gondermek gerek diye. Baris sureci Ulusal hic bir talep olmadan, neredeyse Pkk nin nasil tasfiye edilecegi tartismasina gelinmis, hala kafalarimizda devletin cozumcu barisci tarafi ile fasist tarafi yanilgilari var, hala emperyalist devletlerden iyiler kötüler var, onlarin arasinda iyiler kötüler var… ve deniyorki bu cinayetler bu süreci bozmak icin yapildi. sanki iyi bir sürec var, devlet diyorki kafaniza vura vura sizi tasfiye edecegiz, abd diyorki ben bu cözüm sürecine Bin Ladin orneginde oldugu gibi katilacagim. bu baris dogru degildir demek neredeyse kriminalize edilmis, cinayetler sonrasi , iyice estiriliyor bu hava, ve biz baris surecinin iyi bir sey olduguna kesinlikle inanmislar olarark, kesinlikle cinayetleri barisi istemeyenler yapmistir diye mantik yürütüyoruz. bu isler 1970 lerden daha dolayimli, bilinc yönlendirme yöntemleri ile yapiliyor artik. ilk elden ne düsünür insanlar, baris engellenmeye calisiyor, o zaman baris istemeyen gücler yapti, bende diyorumki, baris dediginiz silahsizlandirma ve tasfiye sürecidir, ve bu cinayetler bu sürece hizmet etmek icin (sakine sürece karsi oldugu icin degil, sürece ruh kazandirmak,ve aba altindan pkk ya sopa göstermek icin) yapildi, iste bu yuzden bu sürecin bilincli aktorlerinden Ocalan sorumludur. iste seytanla masaya oturmak budur, o yuzden Faust okumali Ocalan…Simdi bazi arkadaslar beni barisi istemeyen provakatör olarak suclayacaklar… evet itiraf ediyorum, ben ezilenlerin ezenlere karsi savasinin teslimiyet ile bitirilmesi istencini, baris olarak adlandirilmasina karsiyim, itiraf ediyorum…..

  70. kerem elestırılerıne katılıyorum.hemfıkırız. yanlız burdakı tartısmaların temelınde tetıgı kımlerın cektıgı hakkında yapılan yorumlar yatıyor. senın fıkrın neır? ben abd sahınlerı-sıonıstler -ergenekon ıttıfakı dıyorum. derın nato da ısın ıcındedır kanımca. öcalan ın yakalanmasını hatırla. muthıs bır organızasyon vardı.

  71. degerli yorumcularin tamamina hosgörülerinize siginarak bir tek soru sormak istiyorum
    neden
    neden
    neden
    diyarbekir mitinginde neden öcalanin postterleri yoktu
    neden

  72. sloganları vardı … bıcım degıl öz muhım. zorlama bence…öcalan her daım saygın bır sahsıyet olarak kalacak kurt halkının usunda .

  73. hala sahinler güvercinler, ne güvercini ne sahin i , iyi polis kötü polis i oynuyorlar. tabiiki bütün emperyalist servisler isin icinde olacak, sanki bagimsiz br türk fasist yapisi devleti varda, buyuk devletler de aslinda cozum den yana, bu kafa yi bu dusunce yapisini kim yaratti, iyi ki bulent arinc bi iki laf etti, bulent arinc kck operasyonu icin niye iki laf etmedi..

  74. Bir spekülasyon da benden: Sakine Cansız’ı katleden zamanında işine savaş gelirken şimdi artık barış gelen her kim ise odur. Bununla şunu demek istiyorum. Artık savaşın yerine barışın çıkarlarına daha uygun olduğu katil bakmıştır ki düğünle (Habur) bu işi becerememiş, hatta geriletmiştir; bu sefer cenazelerle barışın yolunu açmak istemektedir. Habur tecrübesinden çıkarttığı dersle bu sefer şeytanın aklına gelmez denen biçimde hareket ederek tersi yöntem uygulamıştır.

  75. bilinmeyen bir olayı yorumlarken açılan her pencere olayı daha geniş görmemize yarayacağı gibi, yapacağımız yorum aynı zamanda daha önce doğru bir yorum varsa onun üzerini kapatarak görünmezde kılabilir, bizi farklı düşündürerek…

  76. Devrimci bir orgutte ozel sofor kullanilmasini protesto eden Bir devrimci sakine hanimin kafasina sikmis.not:-) gun zileli efendi perincek in damadi iken ozel soforu ve korumasi vardi, noldum deme, nolacam de

  77. Dört: PKK’nın Öcalan’ın kumandasındaki uzlaşmacı kanadının, MİT’le el ele yürüttüğü, PKK içindeki uzlaşma karşıtlarına karşı bir sindirme operasyonu.

    Kandil ve BDP çevreleri her ne kadar toz kaldırmamaya çalışıyorlarsa da, aslında Öcalan’ın teslim olmasından içten içe rahatsızdırlar. Daha önce muhatap biz değiliz diyen BDP’nin bugün sürecin içinde yer almakta ısrar etmesinin nedeni kanımca bu teslimiyeti bir ölçüde frenleme çabasıdır. Kandil’in de durumdan rahatsız olduğunu düşünmek mümkündür. Bu durumda, spekülasyon bu ya, Öcalan kanadı ve MİT birlikte daha başından işi sıkı tutup bir sindirme kampanyası tasarlamış olabilirler.

    günün bu iki yorumu da hiç inandırıcı gelmiyor bana.
    günün hala komplocu aydınlık tayfasının zihin penceresinden olaylara baktığını düşündürtüyor insana.
    gün belki aydınlığın dünkü sayısını okumuşsundur.
    dünkü sayısında dersimde durulan savcı hakkında yorum yapılmış. savcının öldürülmesini dersimdeki pkk-mit ilişkisinin savcı tarafından araştırılmasına bağlamışlardı.güya mit savcının bu tavrından rahatsızmış ve onun susturma işinide pkkye yaptırmışmış hatta pkk de bunu tikkoya havale etmişmiş…
    yahu buna ancak gülünür be.dolayısıyla gün o yazıyı okurken seninle aydınlığın ne kadar paralel düşündüğünüzü gördüm.
    diyorsun ki kaldil de bdp de aponun teslimiyetini fırenlemek için
    görüşmelere dahil edilmek istiyorlar.peki apodan bir teslimiyet örneği gösterir misin.yani bunu bir şeye dayandırıyor olmalısın ki böyle bir yorum yapmışsın.

  78. Apo dan teslimiyet örnegi gösterilmesini isteyen , birine bu örnegin ikna edici bir bicimde gösterilmesinin imkansiz oldugunu düsünüyorum… ortada gösterilecek bir teslim olmadigindan degil, olup biten herseye ragmen hala teslimiyet örnegi gösterilmesi gerek diyen bir akila bu gösterilemez.

  79. pes vallahi bereketsiz topraklarda cılızda olsa yeşeren tek özgürlükçü devrimci toplumsal muhalefet dinamiği olan kürt özgürlük hareketi ve öznesi olarak içinde yer aldığı toplumsal muhalefetin politik organizasyonu HDK ve içindeki dinamikleri itibarsızlaştırmak olmadı görmemezlikten gelerek kendini anarşist sanan bunca zevat ne yapmaya çalışıyorsunuz?efendilerinizemi bu şekilde daha iyi hizmet ettiğinizi sanıyorsanız devam edin güneş balçıkla sıvanmaz bu topraklarda her gün olmadık şeyler olurken yani devlet-iktidar-semaye hegemonyasının bunca saldırılarındanda hala kime nasıl saldırdığından bile iktidarını ve hegemonyasını kimin tehdit ettiğinden korkmasındanda bir şey anlayamayıp efendilere hizmet komploları masada üretmekten utanmıyormusunuz?pratik toplumsal devrim mücadelesinin neresindesiniz hiç göremedik işiniz gücünüz yeni yeni yeşerip gelişmeye çalışan HDK toplumsal mualefeti engelemeye çalışıp elinize ne geçebilir.ayrıca hiç bilmediğiniz kürt özgürlük hareketi hakkındaki analizlerinizle aslında bilip bilmeden efendilerin hegemonyasının pisikolojik harekatının aleti olduğunuzu ne zaman anlayacaksınız.sayın zileli asıl amacın nedir ?ne yapmaya çalışıyorsun şu kadim topraklarda olup bitene bir bak birde kendine bak yaptıkların kime hizmet ediyor?toplumsal devrime ve toplumsal muhalefete ne faydan oluyor kendine sor?

  80. burada kendisine getiriline en ufak eleştiriyi bile “polis” yaftasıyla geçiştirmeye çabalamayı alışkanlık haline getiren gün zileli düpedüz polisliğe soyunmuş. psikolojik savaş aygıtının diliyle konuşuyor. aydınlık’tan alışkanlığıdır “he” deyip geçiyoruz.

  81. birinci ile dördüncü yorum arasında ancak olsa olsa anlamsal farktan ziyade biçimsel bir fark vardır.yeni olan hiçbir şey yoktur.zilelinin iddia ettiği gibi kayda değer bir düşünceden hiç söz edilemez.
    gün yazısının başında kötü nüyetlilere karşı okurlarını uyarma ihtiyacı duymasına karşın kendisinden nasıl korunmaları gerektiğini ise söylemeyi unutmuş olmalı herhalde¿

    dördüncü Spekülasyonun diyer bir amacı da pkkde çatlak seslerin olduğunu ve bunların bu tarzda susturulduğunu -susturulacağını söylemenin başka bir ifadesidir.

    ama zaten bu kara propagandayı devlet ve burjuva medyası yeterince yapıyordu ki…

    acaba gün burada devlete mi yoksa pkkye mi yardım etmeye çabalıyor¿

  82. aynı yazıdan iki tane göndermişim
    sonuncu yorumum

    silinebilir

  83. bir spekülasyon da benden; katiller bir takım spekülasyonlarla gözlerden gizlenmeye çalışılıyorlar. oysa olayı açıkça üstlenmişlerdi bile…

    http://www.demokrathaber.net/medya/paris-suikastindeki-mehmet-baransu-h14780.html

    gelgelelim gün zileli’nin tavrı hiç değişmiyor. zerre kadar bilgisi olmayan konularda herkese akıl dağıtmaya devam etsin o. politikacılığın kadar komplo teorisyenliğin de kötü. tutarsız ve kolay çürütülebilir cinsten. o kadınların “uzlaşma karşıtı” olduğunu sana kim söyledi gün zileli?

  84. barıs görusmelerıne ragmen mardın de polıse saldıranlar pkk lı ama öcalan cı degıl. kandılı savas ucaklarıyla bombalayanlar ıse t.c askerı ama tayyıpcı degıl.
    öcalan ın dedıgı gıbı
    “Fransa suikastını yapanlar ile , MİT Müsteşarı’nı tutuklamaya çalışanlarla aynı tayfa”

    yarı sömürge bir ülkenın barıs cabası böle oluyor.
    ulusal hareketler en sonunda savastıgı devlet ıle masaya oturuyor.hak verılmıyor alınıyor.
    ama cözum degıl bunlar. cozum ortadogu ve dunya capında tum devletlerı yoketme hedeflı radıkal örgutlu sılahlı bır toplumsal devrım.

  85. gün abinin bu son analizlerini hiç mantıklı bulmadım. ama abartmamak lazım. hiç kimse mükemmel degildir (che harıc) iş yapan hatada yapar.nıyet önemli. kaldı kı bu son yazı-yorum veri eksıklıgınden dolayı son derece spekülatıf bır yazı olmus . yazarda zaten bu durumu en bastan kabul etmıs.

  86. che de mukkemmel degildir. mukemmel eksiksiz tamamlanmis, idealist bir kavramdir, devrimcinin literaturunde yoktur….mukkemmel olmaya kalkismak iktidar, olan , egemen olana ait birseydir.. her türden devrimcilik ise neredeyse bunun tam ziddidir….

  87. che yi belkide marxist panteon daki digerlerinden ayiran ve onu bildigimiz o che yapan birazda bu mukkemmelige, bicime, actigi savastir, onun ozgunlugu budur, erke sahibi olmustur, bunu acimasizca halkin dusmanlarina karsi kullanmistir, ama asla erk iktidar sahibi olmayi sureklilestirmeyi , ya istememis, yada , devrimci bilicaltindan dolayi becerememistir, che mukkemmel olmayan devrimci ye bir ornektir,,,

  88. Mumcu suikastinde şok iddia
    Terör örgütü PKK’nın eski yöneticilerinden Şükrü Gülmüş’ün yönettiği internet sitesi, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili ilginç bir iddia ortaya attı.

    ‘Nasname’ isimli sitede, Azat Ararat imzasıyla yayınlanan yazıda, “Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve Öcalan, Mumcu’nun ortadan kaldırılmasına karar verdi. Korkut Eken’e havale edildi. Eken de eylem için Mahmut Yıldırım (Yeşil) ve İrfan Özcan’ı görevlendirdi.” denildi. Yazıda, Mumcu’nun PKK ile derin devlet bağlantısını çözdüğü için öldürüldüğü öne sürüldü. Mumcu’nun öldürülmesi ve diğer faili meçhul cinayetlerin bilinçli olarak bir muammaya çevrildiğinin belirtildiği yazıda şu iddialarda bulunuldu: “Mumcu, Öcalan ve devlet ilişkisini deşifre etti. Mumcu, bu olayı araştırmaya başlayınca ve günlük yazılarında bunun sinyalini verince hem Öcalan’ın, hem de onu büyütüp besleyenlerin eteği tutuşmuştu.” Olayda İrfan Özcan, Alayi Bey Uslukaya, Mikail Sarı, Semih Tufan Gülaltay’ın tetikçi olarak kullanıldığı öne sürülen yazıda, detaylı bilgi veriliyor. Mumcu suikastının, Özel Kuvvetler Komutanlığı ile onun oluşturduğu paravan örgütlerin açığa çıkmaması amacıyla gerçekleştirildiği iddia edildi.

    http://www.timeturk.com/tr/2009/12/31/mumcu-suikastinde-sok-iddia.html

  89. sanirim bir 5. ihtimalden bahsetmek gerekekecek, yillardir, pkk nin avrupa orgutlenmesinin (hatta turkiyede de solun uzerine saldigi lumpenler dusunulunce) düsturunu olusturdugu kürt olsun ne olursa olsun mantiginin sonucunu yasiyoruz, ulkede basbayi itirafci, korucu olanlarin avrupada sexwebun dagittigini, pkk orgut gucunu kullanip, sola, ona buna efelendigini bilmeyen yoktur, ne zaman sikayet edilse : hewal kitlemiz genistir kontrol altinda tutamiyoruz, onlarin hassasiyetine gore davranin diyen, ve kis kis keyif cikaran, pkk gobekci takimi kadrolarini simdi anliyorum, evet hewal, haklisiniz , kitleniz cok genistir, ve siz, kaba milliyetcilik, uzerinden orgutleniyorsunuz, o yuzden icinize itin mit in sizmasi en kolay orgutsunuz, sanki butun kurtlere hakimsiniz ideolojik olarak, altan tan gibi gericileri icinde barindiran bi olusumun, tabaninda, mit in itin devsirmesine elverisli o kadar cok tipe sadece kurt oldugu icin kapi actinizki, yunanistanda turkiyeli sol hareketlere, turkiye sol tarihinde esi benzeri gorulmemis , kadin dusmani soylemlerle, tecavuz tehditleri ve kufurleri ile, turkiyeden ne amacla ciktigi belli olmayan kitleye bile oyle sahip ciktinizki, e simdi bedelini oduyorsunuz, 5. ihtimal, budur iste, aciklayamazsiniz, omer bilmemnenin kim oldugu yada olmadigini, omer bilmemle adli sivasli lumpen hasta, sadece kurt oldugu icin en onemli insanlarinizin yaninda gorevlendirilmis, lumpen milliyetcilige goz kirpinsiz hala, bizim cocuklar tirk sollarini doviyler deyin siz, devletin ezmeye calistigi devrimci derneklerin kapisina ; hepinizi oldurucegiz biji serok apo yazan, adamlari, hewal kitlemize sahip cikamiyoruz diye, kurulmamis kurt dvletinin derin devleti gibi aciklama lar yapip dalga gecin solla sosyalistlerle, buyrun, hakim olamadiginiz o lumpen kitleniz sakine yi buldu, aslinda cokta bilincisz sayilmaz o katil, pkk nin imrali sureci sonrasi avrupada edindigi sunni kürt tabani gerici soven sol dusmani egilimde idi, bunu herkes bilir , hadi simdi kotarin bu olayi, birileri o sivasli ömer i kullandi ise o sivasli ömer oraya nasil geldi? (hangi mantik izin verdi, kürt olsun moktan olsun mantigimi) yok sivasli ömer bu isi manyakligindan yapti ise , ayni soru yine, bir manyagin, ulkede kurt ulusal mucadelesine hic bulasmamis bu adami sakine nin yanina kim yerlestirdi, soruyorum, pkk bir orgutmudur????

  90. Anf ve pkk cevreleri Fransizlarin omer guney in kim oldugunu arastirdiklarini haber yapmis, el insaf taraf olmaktan acep kimkiye gelinmis, pkk cevreleri asil aciklamalidir omer guney kimdir ve hangi mantikla sakine cansizinin yakinina konuslandirilmistir, yok eger anf ve pkk cevrlerininde belirttigi gibi omer guney kullanilacak mit cia vs nin devsirecegi bir adam ise , onu oraya yerlestiren mantik kimindir,,,? hic evelemeyin gevelemeyin, yozlasmissiniz,

  91. ya yozlasmis yada sakineyi bu ilgisizlik dikkatsizliginizle coktan cakallarin önüne atmissiniz..

  92. Karayılan katliamın büyük ihtimalle Kürt hareketinin lider kadrolarına karşı tasfiye planları geliştiren Yeşil Ergenekon güçleri tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Karayılan ikinci bir ihtimal olarak da mevcut hükümeti aşan Ergenekon derin devlet yapılanmasının NATO Gladyosuyla birlikte bu saldırıyı gerçekleştirmiş olmasını gösterdi.

    kesınlıkle katılıyorum . bence karayılan ın ıkıncı ıhtımalı daha mantıklı.

    bu arada che harıc esprıydı sevgılı anonım .che hakkındakı analızıne katılıyorum

  93. nasname öcalan ın “kontralar bınlerce ıc ınfaz yaptı ” lafını kı öcalan bunu derken derdı “aydınlatılsın bu cınayetler ” dır. “on bınlerce” dıye degıstırerek manıpule eden bır sıtedır.
    öcalan “kontralar sızıp yapmıstır” demek ısterken nasname öcalan ın agzından “ınfazları pkk yanı bız yaptık ” a getırmıstır.

    dogu perıncek ın velı kucuk le dırek ılıskısı vardır . ama ugur mumcu asla boyle bır olusuma destek vermez . mumcu mustafa kemal den cok daha tutarlı bır kemalısttır.
    yalcın kucuk u ıse bılemem. seytana bıle papucunu ters gıydırır o. bır solcu olur bır ulusalcı.

  94. anonım lumpen katıllerın sızmasında elbette pkk nın hatası var. ama aynı elestırılerı anadoludakı turk solu ıcınde rahatlıkla soylemek mumkundur.

  95. Ömer Güney ‘Derin AKP’li mi Fethullah Gülenci mi?

    Ömer Güney PKK’li değil. Bu kesin ve net. Ama AKP’li mi Cemaatçi mi orası bilinmiyor. AKP’nin yeni kontrgerilla timinden mi, yoksa Fetullah Gülen’in “içine girin sızın, kökünü kurutuncu” sızmalarından mı? Bu soruların yanıtı çok önemli. Çünkü hiçbir şekilde kuşku duyulmayacak bir durum var. O da şudur: 9 Ocak 2013 günü Paris’te aralarında PKK’nin kurucusu Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve genç Leyla Şaylemez’in katilleri Türk derin devleti ya da bu oluşumun yeni sahipleri derin AKP nam-ı değer Yeşil Ergenekonudur. Bazı AKP’liler bu durumdan hiç hoşnut olmayabilir. Ancak AKP’nin kendince önemli ismi, Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan katliamın ardından yazdığı yazıda “dostlarımız bile olabilir” demişti. Bu “dostları” Fetullahçılar mıdır? Başka ülkeler midir? Hüseyin Çelik’in daha cenazaler Paris’te büroda yerde iken “İç infazdır” ve medyanın da hâlâ bu tezi ısrarla yalana dayalı haberlerle saptırmaya çalışması gösteriyor ki AKP’lilerin ya da AKP içindeki “derin ilişkilerin” bu katliamla ilgili bilgileri varmış.

    Şimdi bu durumu biraz daha aydınlatmaya çalışalım:

    Birincisi; Ömer Güney’in Fransa’daki Kürtler ve Kürt derneği yetkilileri tarafından nasıl üye olduğunu, Ömer Güney’in üzerinde sürekli bir şüphenin olduğunu fazlasıyla söyleyen ve belgeleyen durumlar söz konusu. PKK ve KCK en üst düzeyde çok sert ve net açıklamalar yaparak Ömer Güney ile bir ilişkinin olmadığını ortaya koydu. En son KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan da açık ve net bir şekilde bunu Fırat Haber Ajansı aracılığı ile kamuoyuna duyurdu. Karayılan, “Bu katliamın içinde Türk devleti var. Yeşil Ergenekon var” sözlerini “uluslararası ilişkiler ile dayanışma” halinde yapılmış bir katliam olduğunu söyledi. Mustafa Karasu, Avrupa’da yayın yapan Özgür Politika’daki gazete yazısında, AKP’nin samimi olmadığının ve tehlikeli oynadığının tespitini yapıyor. Avrupa’da görüştüğüm bütün Kürt yetkilileri ve kaynakları bu konuda oldukça net: Ömer Güney’in dernek üyeliği ve bazı aktivitelere katılma dışında bizimle bir ilişkisi yok, geçmişi ve Kürt camiasına dahil olma biçimi de çok kuşkulu.

    İkincisi; Türk devleti ve medyasının hâlâ yalan ve yanlış bilgileri gerçekmiş gibi servis etmeye çalışması devlet tarafının acayip telaşlı olduğunu gösteriyor. Çünkü daha önce edilen sözler ve yapılan şu açıklamaları hatırda tutmak zorundayız: 1- Daha önce Belçikalı yetkililerin Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’a “Türkiye’den infaz timlerinin Avrupa’ya gönderildiğini, bir grubun Londra üzeri Belçika’ya giriş yaptığı” bilgisini vermesi, 2-AKP iktidarı döneminde PKK’li yönetici ve sorumluların “infazı, ihbarı karşılığında verilecek milyon dolarlık ödülü” yasal mevzuata kavuşturması, 3-ABD’nin “Bin Ladin tarzı’nı Türk Devletine önerdik” sözleri, Fetullah Gülen’in “nerede bulursanız bulun, kökünü kurutun, alyuvarlarına kadar girin” sözleri; 4-KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın daha önce açıkladığı Fetullah Gülen’in Kürt karşıtı örgütlenmesini içeren “önemli ve gizli belgelerinin” kendilerine ulaştığını, ellerinde olduğunu; 5-AKP’li yetkililerinin “entegre strateji” dedikleri yöntemlerle “askeri ve siyasi operasyonlara devam, lider kadroyu yok etme çabasına daha fazla hız verme”; bunun için AKP’li Mehmet Ali Şahin “benzer olayların Almanya’da da olabileceğini” söylemesi ardından 22 Ocak 2012’de Belçika’nın başkentinde Türk Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı İ. Naim Şahin, Beşir Atalay’ın olduğu ekibin Belçikalı yetkililer ile “terör ve yargı” alanında işbirliği görüşmeleri yapması. Hakan Fidan’ın Türk büyükelçileri ile 4 Ocak’ta yaptığı toplantılar vb vb…

    Üçüncüsü ve en önemlisi; Ömer Güney hakkında her gün yeni bilgiler çıkıyor. Kendisini Fransız vatandaşı olduğunu söylemiş ancak Türk vatandaşı. Evinde 4-5 telefon, 45 takım elbise çıkıyor. Belirli zamanlarda ortadan kayboluyor. Pasaportunu Ankara’da çıkarmış. Amcası “biz ailecek PKK’ya karşıyız. İki yıldır Türkiye’ye gelmedi” diyor. Ancak 2012 yılında birkaç kez Türkiye’ye gidip geldiğini bizzat Türk medyası yazıyor. Ömer Güney’in internetteki kişisel paylaşım sitesinde paylaştıkları arasında Fetullah Gülen’in isminin birkaç kez geçtiği söyleniyor. “Şimdi harekete geçme zamanı” şeklinde mesajları, Münih’teki ilişkileri karanlık. Dönem dönem ortadan kaybolduğu söyleniyor. Dahası Ömer Güney’in kendisi ve ilişkileri daha çok Türk devleti, polisi ve cemaati gösteriyor. Kürt tarafına dahil olma biçimine Kürt dernekleri yetkilileri, PKK ve KCK yetkilileri “profesyonel bir sızma” olarak tanımlıyor. Fetullah Gülen’cilerin Türkiye’de Kürtleri fişleyip, sızdıkları kurumlardaki gibi Ömer Güney de Avrupa’da Kürt kurumlarına mı sızdırıldı? Ömer Güney yalnız mı başkaları da var mı? Ayrıca Ömer Güney savcının açıklaması dışında neler diyecek? Bu ve benzeri soruların yanıtı çok önemlidir. Bunun aydınlatılması cinayetin de aydınlatılması anlamına gelebilir…

    Baki GÜL : 24.01.2013 05:09
    özgür gündem

  96. Ahmet Türk’ün dezenformasyon çabalarına rağmen Kürt hareketinde cinayet hakkında “Yeşil Gladio” (yani Fethullahçılar) tezinin yaygınlaşması sevindirici bir gelişmedir.
    Tekrar olacak ama, yazıya yeni göz atmış olan arkadaşların, yukarıdaki 4 no’lu yorumumu okumalarını tavsiye ederim.

  97. (Cinayette tetikçilik yapan kişinin “sızıntı” oluşu, bana eskiden okuduğum bir haberi hatırlattı. Aşağıdaki eski ama yeniden güncel haberi okuyunuz.)

    MİT ajanından ‘cemaat’ itirafları
    9 Nisan 2011

    ANF’nin bugün yayınladığı özel haberde, MİT ajanı olduğunun tespit edildiği söylenen bir kişinin cemaat ve ajanlaştırma faaliyetleri bağlantısına ilişkin çarpıcı ifadelerine yer verildi

    Van 100. Yıl Üniversitesi’nde okurken MİT tarafından ajanlaştırılarak Erzurum polis okuluna, oradan dağa ajan olarak gönderilen Deniz Nemrut kod adlı Feyzullah Tunç çarpıcı itiraflarda bulundu. Zaman Gazetesi bürosu ile Gülen yurtları, dershaneleri ve okulları üzeri yapılan ajanlık faaliyetlerini detayları ile anlatan Tunç, MİT ve polisin ajanlaştırma taktiklerini sıraladı.

    Uzun süredir ajanlık faaliyeti yürüten ve Van’ın Muradiye nüfusuna kayıtlı Feyzullah Tunç devletin Kürt gençlerine dönük ajanlaştırma faaliyetleri konusunda önemli itiraflarda bulundu. Ajanlaştırma faaliyetlerinde Gülen Cemaatine bağlı okul, yurt ve dershanelerle polis ve MİT işbirliği dikkat çekici.

    Gerilla alanlarına ajan olarak gönderilen Tunç itiraflarda bulunarak, pişman olduğunu ve örgütte kalmak istediğini söyledikten kısa bir süre sonra ise kaçtı. HPG ve KCK yetkilileri bu kişiye karşı halkın ve kurumların duyarlı olmasını istedi.

    İLK RANDEVU ZAMAN GAZETESİ BÜROSUNDA

    Feyzullah Tunç lise birinci sınıftayken dershane sınavından aldığı yüksek puan nedeniyle kendisine ödül olarak içinde Zirve Yayınları’nın üniversite hazırlık setini içeren bir koli gelir. Kolinin içinde bir mektup vardır. Daha başarılı sonuçlar için mektuptaki telefonu araması istenir. Tunç bu numarayı aradığında artık yaşamında önemli bir yer tutacak olan Zakir Karayel isimli kişi kendisi ile Zaman Gazetesi bürosunda buluşmasını ister. “Randevu günü gittim. Zakir Karayel’le tanıştım. Zaman gazetesi dağıtımcısı ile aynı sınıftaydık. Hakkımdaki bilgileri ondan almıştı. Ailemle sorunlarım vardı ve bunu sınıftakiler biliyordu. Zakir bana Şahika Öğrenci Yurdu’nda ücretsiz kalma teklifinde bulundu. Teklifini ret ettim. Uzun uzun tartıştık. Kürtlerin cahil olduğunu, okumadığını, bu yüzden toplumun geri kaldığını, okuyup hizmet etmem gerektiğini söyledi” diye anlatıyor ilk randevuda konuşulanları. O görüşme ardından yaşamını değiştiğini belirten Tunç daha sonra da sık sık Zakir Hoca ile görüşür.

    HÜSEYİN ÇELİK’İN YAKIN DOSTU

    1998 sonbaharında Van yüzüncü yıl üniversitesi elektrik bölümünü kazanan Tunç yine Zakir Hoca aracılığı ile Fetullah Gülen cemaatine bağlı Özel Çınar ilköğretim okulu muhasebecisi Hakan Solmaz ve Nur Yavuzer adında iki arkadaşı ile aynı evde kalmaya başlar. Tunç, Özel Çınar Dershanesi sahibinin Hüseyin Çelik’in de yakın dostu olduğunu belirtiyor.

    1999 yılında HADEP gençlik kolları ve gazete dağıtımı gibi çalışmalarda yer alan Tunç, Zakir Hoca tarafından uyarılır: “Her sabah kahvaltı yaptığım bir kahve vardı. Bir gün kahvaltı yaparken Zakir ve Murat yanıma geldiler. Murat’ı ilk defa görüyordum. Kim olduğunu sormadım. Çalışmayı bırakmamı söylediler. Kabul etmeyince biraz esnek yaklaştılar. Murat ve Zakir’le birkaç defa daha tartışmalarımız oldu. Bir gün babamla görüştüm o da çalışmaları bırakmamı söyledi. Çalışmalardan ayrıldım. Bir süreliğine Van dışına çıktım. Döndüğümde bir gün markette Murat’a rastladım, üzerinde polis elbisesi vardı”.

    ERZURUM POLİS OKULUNDA ÖZEL EĞİTİM

    Murat’ın polis olduğunu öğrenen Tunç birkaç kez onun evine gider ve görüşürler. Murat, HADEP’ten istifa ederse kendisine yardımcı olacağını söyler. Tunç HADEP’ten istifa edince Murat kendisine bir dosya verir: “Dosyada polis okuluna başvuru belgeleri vardı. Babamın da isteği bu yönlü olduğu için başvuru yaptım. 2001 yılının başlarıydı. Üç aşamalı sınavları geçerek Erzurum Polis Okulu’nun öğrencisi oldum. Kendi başarım sayılmaz. Murat’ın girişimleri sonucu oldu. Anlaşılan etkili bir komiserdi”.

    Erzurum polis okulunda normal öğrencilerden ayrı, farklı kimliklerle eğitilen 8 kişilik ekip kısa aralıklarla tek tek okuldan kovulurlar. Bunun taktik amaçlı olduğunu dile getiren Tunç’a okuldan kovulduktan sonra Zakir ve yanında tanımadığı iki kişi, artık göreve hazır olduğunu söylerler.

    AJANLAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

    Ajanlaştırılacakların kişilik özelliklerine göre birçok yöntemin kullanıldığını belirten Tunç; “Kişiliğin şekillendiği aile, bölge ve arkadaş yapısı tahlil edilir. Arayışları, ilgi alanları, yaşadığı sorunlar, ilişkileri tespit edilerek bunlar üzerinden nasıl bir yaklaşımın esas alınacağı belirlenir” diye anlattı.

    KULLANILAN TAKTİKLER

    Bundan sonra diyalog aşamasına geçilir. MİT ajanı kullanılan taktiklerden bazılarını şöyle sıralıyor:

    -Kişinin zayıflıkları kullanılarak bir yanlışlığa sürülür. Yanlışlık ona karşı kullanılır. Sonra yardım etmek için el uzatıp kendine bağlamak.

    -Sıkı bir takibe alarak planlanmış tesadüflerle kişi ile ilişkilenilir.

    -Aracılar devreye sokulur. Bu konuda ev arkadaşı, iş arkadaşı, okul arkadaşı, çocukları, kardeşleri vb. aracılığı ile hem kişiyi onların bakış açısından tanıma hem de onlar üzerinden baskı uygulayarak kendine bağlama yöntemi de en fazla sonuç alan yöntemlerden biridir.

    -Dert ortağı rolü ile kayıtsız, şartsız yardım etmek, bu şekilde kişiyi baskı altına alarak koşullandırmak.

    -Kadınların kullanılması da diğer bir önemli taktiktir. Ajanlaştırmada kullanılan bir kadın kişiyi kendine bağlar. Duygularıyla oynayıp, alt üst olmasını sağladıktan sonra onu terk eder. Kişinin girdiği boşluktan faydalanılır. İntikam ve nefret duygusu kullanılır. Eğer uzun süreli bir ilişki kurulmuşsa hedefler daha büyüktür. Kamuflaj amaçlı olabileceği gibi daha fazla bilgi almak için de bu yönteme başvurulur. Evlilik, metres tarzı ilişkiler geliştirilir. Bunun için kimi zaman manken ve sanatçılar da kullanılır.

    -Kişinin aile, toplum ve çevresine karşı tepkisinin kullanılması da uygulanan diğer bir yöntemdir. -Özellikle toplum dışı kalmış, kendini toplum dışı hisseden kişilerde daha fazla sonuç alınır. Bu kişilerin içinde yaşama karşı hiçbir sorumluluk hissi duymayan, umutsuz, hiçbir kaygı taşımayan, insanlardan kaçan, korkak olanlar ajanlaştırmaya daha yatkın kişilerdir.”

    DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR

    Tunç, yaşamda ciddiye alınmadığını düşünenlerin MİT, Gülen Cemaati mensupları ve polisin oluşturduğu şebekelerin devreye girmesiyle kendilerinin ciddiye alındığı fikrine kapıldığını ve bulduğu bu dala sıkı sıkıya sarıldığını ifade etti. Tunç devamla şunları belirtti: “Denize düşen yılana sarılır yada yumurtadan çıkan civcivin karşısında gördüğü ilk canlıyı annesi sanıp peşine düşmesi gibi insanlar bu şebekelerin her dediğini yapmaya başlıyor. Bir kişi için bazen seneler harcanır. Yirmi-otuz kişiye el atılır ama birinde sonuç alınır.”

    SÜREKLİ TAKİP VE SINAMA

    Direkt ilişkiye geçilip ajanlık konusunda ikna edilmeye çalışılan kişi, sürekli takip, polis tarafından gözaltına alınma, para ve kadın zaaflarının sınanması ekseninde bir sürece tabi tutulur. Kişinin takip ettirildiği ona hissettirilir ve tedbir alıp, almadığı incelenir. Hiç alakası olmadığı bir olayla ilgili gözaltına alınarak heyecan, korku ve soğukkanlılığı ve olayı nasıl ele alındığı gözlemlenir.

    ÜÇÜNCÜ SAYFA HABERLERİ ÖZEL GÜÇLERİN ROLÜ MÜ?

    Şebekeler gençlik çağının özelliklerini eğitim konusu olarak ele alırlar. Gençliğin arayışlarını yönlendirmede her türlü yöntem kullanılır. Bu konuda medya da çok önemli bir rol oy
    nar. Ajan Tunç medyada taciz, tecavüz, aldatma, zengin olma, iflas etme, cinayet gibi konuların sürekli işlenmesi ile ahlaksızlığın normalleştirildiğine ve medyada bu tür haberlerin yer bulmasında devlet içinde özel güçlerin de rol oynadığına dikkat çekti.

    “BEN OLTADA BALIK GİBİYDİM”

    Gençlere yönelik kurulan ajanlaştırma tuzakları konusunda itiraflarda bulunan Tunç kendisine ilişkin ise şu bilgileri verdi; “Ben bu işe gönüllü giriştim. Bazı özelliklerim onlar için deyim yerindeyse oltada balık gibiydim. En büyük zafiyetim yaşamla, toplumla hiçbir alakam yoktu. Maceraperest oluşum, yeni bir şey yaşamak adına hiçbir toplumsal ahlaki değeri tanımamam, yaşama bir oyun gibi bakmam, sanki yaşamıyorum da bilgisayar başında oturmuş oyun oynuyorum gibiydim. Halen bu etkiyi yaşıyorum. Benim yaşamımın hiçbir ilkesi, ölçüsü, kuralı yoktu. Nasıl olursa olsun, fark etmiyordu.”

    ÇEKİRDEKTAN AJANLAŞTIRMA: YİBO VE SHÇEK

    Çocukluk çağından itibaren ajanlaştırmada kullanılan temel kurumlar ise YİBO ile Çocuk Esirgeme Kurumları, kreş ve özel okullar olarak dikkat çekiyor. Bu kurumlarda çocukların ispiyonculuğa alıştırıldığını söyleyen ajan Tunç; “Çocukların zeka düzeylerine ve yaşlarına göre eğitimler verilir. Özellikle kahramanlığa vurgu yapılır. Kişi kendine dünyayı kurtarma rolü biçer. Büyüdükçe kafasında oluşturulan temel tema kötülüklerin kaynağının toplum olduğu, devletin bu kötülüklerle savaştığıdır. Kendimi ve devleti korumalıyım” dedi.

    BEYKOZ’DA SİLAH EĞİTİMİ

    MİT, JİTEM, Özel Harekat ve TEM’in kendine göre farklı yöntemler uygularken, eğitimler de alınacak görev ve alana göre belirlenir. Eğitimlerin görevlerle içi içe yürütüldüğünü belirten Tunç askeri eğitimler dışında, diğer eğitimlerin hastane, okul, bazı özel kuruluş gibi yerlerde görüldüğüne dikkat çekti. Kendisinin ilk görevinin İstanbul’da El-Kaide ile bağlantısı olduğu belirtilen Altunyıldız Tekstil Fabrikası ve orada çalışanlar hakkında bilgi toplamak olduğunu dile getiren ajan Tunç devamla şunları kaydetti: “2 ayda tüm bilgileri toplayıp ortadan kayboldum. Zakir’in verdiği telefonu aradım. Şifremiz ‘hocanın selamı var’ cümlesini söyleyip o kişiye bilgileri postaladım. 2 gün sonra aradığım kişi merkezden Uysal’ı görmemi istedi. Gidip onu gördüm. Birlikte Beykoz’a silah eğitimi için gittik. Ormanlık bir alanda 12 gün boyunca Karnas ve Kaleşnikof eğitimi aldım.”

    “SAĞLIK EĞİTİMİ ALIP DAĞA ÇIKACAKSIN”

    Silah eğitimi ardından yeniden Van’a dönmesi istenir Tunç’tan. Van’da kendisini otogardan Erdinç adında bir komiser karşılar ve polis misafirhanesine götürür. DEHAP’ta çalışması istenir ve illegal kanallarda aktif olması istenir. “Sağlık eğitimi alıp dağa çıkacaksın” denilen Tunç gençlik çalışmalarında görev alır. Göze girmek için bir polis otosu dahi yaktığını söyleyen Tunç bu dönemde asayiş polislerince göz altına alınır. Ertesi gün bırakılan ajana polisler ve askerlerle yüz göz olmaması telkin edilir. Bir yandan DEHAP çalışmalarında yer alırken diğer yandan haftada iki gün sağlık eğitimi aldığını kaydeden Tunç şöyle anlatıyor: “Dikkat çekmemek için fizik tedavi gördüğümü söyledim arkadaşlara. Sağlık eğitimi veren 4 kişilik bir ekipti. Doç. Dr. Nihat Tosun, Ali Doğan, Fuat, Birgül’dü isimleri. İlkyardım dersleri kapsamlı verildi. Mermi ve parça çıkarılması veya nasıl müdahale edildiği, dikiş atma, enfeksiyon, sindirim sistemi, kırık, çıkık, mide-bağırsak hastalıklarının tedavisi konusunda eğitildim. Hastanenin ameliyathane bölümünün bir odasında eğitim veriliyordu”.

    AJANLAŞTIRMADA ZEKİ HOCA’NIN ROLÜ

    Ajanlaşmasında önemli rol oynayan Zakir Hoca’nın 2002 yılının baharında evine gelerek bir daha görüşmeyeceklerini, kendisinin Bangladeş’e gideceğini söylediğini kaydeden Tunç şöyle söylüyor: “Erdinç ve Murat isimli polislerle bir birim olarak çalışıyorduk. Erdinç artık katılmam gerektiğini ama gitmeden önce Abdullah Öcalan’ın AİHM’ne sunduğu savunmalarından işaretlenen bölümleri okumamı istedi. Yine bir zarfın içinde çözümlemeleri verdi onlara göre hareket etmemi istedi”.

    ISPARTA’DA SAVAŞ EĞİTİMİ

    DEHAP’ta birlikte çalıştığı arkadaşlarına Ankara’ya ameliyat olmaya gideceğini söyleyen ajan Tunç Isparta’ya savaş eğitimi görmeye gider. Şehir dışındaki bir askeri alana giden Tunç burada “Deniz” kod ismini alır. “Savaş ile ilgili bir saatlik konuşma yapıldı. Savaşmak ölmek ve öldürmektir denildi. Pusu, sızma, saldırı ve suikast eğitimleri verildi. Dağda yürürken dikkat edilecek konular üzerinde duruldu. Bulunduğumuz alanın özel güçlere ait bir alan olduğunu düşünüyorum. Bir ay sonra yeniden Van’a döndüm ve yeniden çalışmalara katıldım”.

    AJANLIK FAALİYETLERİ

    Ajan Tunç yürüttüğü ajanlık faaliyetlerini şöyle sıralıyor;

    -Van’da çalışma yürüttüğü sırada gençlikle ilgili bilgilerin verilmesi. Aktif olan, öncülük yapan gençlerin deşifre edilmesi ve işlevsizleştirilmesi.

    -Yurtsever aileler hakkında bilgi verilmesi,

    -Gerillaya çıkış kanallarının deşifre edilmesi,

    -Özalp’ta gençliğin işlevsizleştirilmesi, tutuklatılması

    -Tatvan’da gençlik potansiyelinin açığa çıkarılıp tutuklatılması.

    “DAĞDAKİ GÖREVİM BİLGİ AKTARMAKTI”

    Bir süre gerilla alanlarında da ajanlık faaliyetlerini sürdüren Deniz Nemrut kod adlı Feyzullah Tunç dağdaki görevinin bilgi toplayıp aktarmak olduğunu belirtti. Ajan Tunç dağ koşullarında ekip ve ulaşabileceği somut bir yer olmadığı için farklı bir şey yapmasının da zor olduğunu dile getiriyor.

    HPG: KÜRT HALKI AJANLARA KARŞI DUYARLI OLMALI

    Deşifre olmasının ardından yürüttüğü faaliyetler ve ilişkileri hakkında kapsamlı bilgiler veren Deniz Nemrut kod isimli Feyzullah Tunç kendisine bir şans tanınmasını istedikten kısa bir süre sonra kaçtı. HPG ve KCK yetkilileri Kürt gençlerinin ajanlaştırılarak dağa gönderilmeleri nedeniyle kazanımcı yaklaştıklarını, ajan olarak gönderildiği halde dağ yaşamından etkilenerek saflara katılım yapan birçok gencin olduğunu kaydettiler. Ancak Deniz isimli bu ajanın tüm itiraflarına ve pişman olduğunu söylemesine rağmen ihanetçilikte ısrar ederek kaçmasının gittiği yerlerde ajanlık faaliyetlerini sürdüreceği anlamına geldiğini belirten HPG ve KCK yetkilileri Kürt halkını ve kurumlarını bu kişiye karşı duyarlı ve tedbirli davranmaya çağırarak görüldüğü yerde öz savunma mekanizmalarını işletmesini istedi.

    Kaynak: ANF

  98. BİRGÜL AYMAN GÜLER – Burada herhâlde şimdiye kadar böyle konuşmalar duyulmamıştır. BDP Grubundan Sayın Akat’ın yaptığı konuşma kanımızı dondurdu. Sanki başka bir devletin parlamenteriydi, bize “Siz.” diye diye inanılmaz şeyler söyledi.

    HASİP KAPLAN – Devletin değil, Türkiye’nin parlamenteriyim.

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – AKP’nin, Türk ulusunu tarihten silmeye, Türk vatandaşlığını tarihten silmeye dönük olan girişimlerinde BDP’yle nasıl iş birliği yaptıklarını onun konuşmasında gördük.

    MEHMET METİNER – Yok öyle bir şey. Ne alakası var?

    OKTAY VURAL – AKP-BDP koalisyonu zaten!

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – Öyle bir şey nasıl yok? Anayasa Uzlaşma Komisyonuna vatandaşlık maddesi için partiniz ne önerdi arkadaşlar? “Türk vatandaşlığı”nı değil, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı”nı öneriyorsunuz. Başbakanınız salı günü “Bizim temelimiz Anasırı İslam’dır.” diyor.

    AYŞE NUR BAHÇEKAPILI – Sayın Başkan…

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – “Türklük ırkçılıktır.” diyor.

    İHSAN ŞENER – Doğru söylüyor.

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – “Ve biz bunu tarihten sileceğiz.” diyor. Burada büyük Türk milleti önünde yemin ettiniz, büyük Türk milleti önünde yemin ettiniz.

    MEHMET METİNER – Biz ulusalcı değiliz, biz ırkçı değiliz. O Anayasa’yı değiştireceğiz.

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – O büyük ulusal parti olarak, tek tek şahıs olarak ihanet ediyorsunuz.

    MEHMET METİNER – Anayasa’yı size rağmen değiştireceğiz.

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – Sosyal demokrasiye “militarizm” demek ha?

    İDRİS BALUKEN – Sosyalist Enternasyonel’den de kovduracağız; merak etmeyin. Hem burada ulusalcılık yapıp hem dünyada solculuk yapamazsınız.

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – Kürt milliyetçiliğini bana “ilericilik” ve “bağımsızcılık” diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

    İDRİS BALUKEN – Biz asla milliyetçi değiliz, siz ulusalcısınız, ulusalcısınız!

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – Değerli arkadaşlarım, AKP ve BDP iş birliğinin yaptığı şey tektir. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de siz sorunu Türk sorunu yaptınız.

    İDRİS BALUKEN – Sizi Sosyalist Enternasyonel’den de attıracağız, hiç merak etmeyin.

    SIRRI SAKIK – Vallahi, Türkiye’de sizin faşist anlayışınız var.

    BİRGÜL AYMAN GÜLER – Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

  99. Islamcilar degil mi? Simdi yesil ergenekon, derin akp, fethullah palavralari atan militarist solcu tetikçiler Mumcu cinayetini de gizlemek için ayni taktiklere basvurmuslardi, artik son kullanma tarihiniz geçti, efendileriniz de içerde, bu palavralarla ancak kendinizi aldatirsiniz. Komünist blok çöktü, marksizm leninizm de kemalizm de öldü,28 Subat yargilanmakta, yeni bir Türkiye kemalizmin külleri ve sol maskeli fasizmin cenazesi üzerinde dogmakta, ölü ideolojilerle gençleri kandirmaktan vazgeçin, piliniz bittti, fisiniz çekildi.

  100. Oooo memur bey, ozlettiydiniz kendinizi. Sizsiniz degil mi? Benzettim mi yoksa?

  101. Fransız savcısı cinayetin arkasındaki güçleri hala açıklamış değil. Kuşkusuz bu konuda Fransız makamlarının belirli bilgileri de var. Ancak ortaya çıkan bilgi ve bulgular birçok spekülasyona son vermiştir. Cinayetin arkasında Türk devletinin olduğu netleşmiştir. Her ne kadar Türk basını bu defa da Almanya’da bir misyoner kuruma gidip geliyormuş ya da başka iddialarla gerçeği saptırmaya çalışsa da katil zanlısının Türk istihbarat birimleri tarafından Kürt çevrelerine sızdırılıp bu cinayetleri işlettiği kesin gibidir. Katil zanlısının Kürt çevrelerine sızma biçimi ve kişiliği bunu açıkça ortaya koymaktadır. Aile çevresinin MHP ya da BBP’ye yakın olması bunu göstermektedir. AKP çevrelerinin İran, Rusya ve Suriye gibi hedefler göstererek bu olayı Türk devletinin üzerinden kurtarma çabaları da boşa düşmüştür. Tek suçlu olarak Türkiye kalmıştır.

    Bu cinayet Avrupa siyasi ortamı ve demokratik kurumlarının karakterinden yararlanılarak yapılmıştır. Dağda gerilla içine sızdırma yapan istihbarat güçlerinin bu tür herkesin girebildiği derneklere sızması daha kolaydır. Kuşkusuz kurumların bu kadar kolay sızmanın olacağı bir durumda olmaması gerekir. En azından iki referans gösterilebilir. Ancak yine de o koşullarda planlanmış cinayetler işlemek mümkündür. Tabii ki cinayet işlemek mümkün olsa da kurtulmak o kadar kolay değildir. Bu olayda da olduğu gibi zanlıya ulaşmak mümkündür.

    Zanlı açığa çıkınca sızma olduğu hemen anlaşılmıştır. Zaten bir yıl kadar önce kuruma sızmıştır. Fransızca bilmesini kullanarak kendini kabul ettirmiştir. Ancak cinayet zanlısı olarak tutuklanması, sızma olma dışında başka bir konumunun olmadığını netleştirmiştir. Amcasının bu kişinin bir istihbarat sızdırması olduğunu bilmeden “bizim PKK ile uzaktan yakından bir ilişkimiz olamaz” demesi de durumu aydınlatmıştır. Bırakalım bir Kürt yurtseveri olması, aile çevresinin şovenist faşist zihniyetli eğilim dışında başka siyasi parti ve çevrelere ilgi duymadıkları netleşmiştir. Bir kişinin böyle planlı olarak derneklere sızıp takip ve hedef tespiti yaparak bir yıl sonra cinayet işlemesi mümkün değildir. Böyle bir cinayet biçimi ancak bu işlerde uzman istihbarat birimleri tarafından yaptırılabilir. Her istihbarat biriminin arkasında da bir devlet olduğu bilinmektedir.

    Anlaşılıyor ki 2011 seçimlerinden sonra bu yönlü cinayetler planlanmıştır. Bu temelde Avrupa’daki Kürt dernek çevrelerine ajanlar sızdırmıştır. Tabii ki tanıma ve böyle cinayetleri planlama ayları, bazen yılları alır. Bu cinayet, sızma gerçekleştikten bir yıl kadar sonra yapılıyor. Kürt derneklerine girip çıkmanın kolaylığı ve hedefin bu tür demokratik kurumlara gitmesi durumu cinayetin çok zorlanmadan işlendiğini gösteriyor. Yabancı dil bilmesi de işini kolaylaştırmıştır.

    Cinayet zanlısının arkasında Türkiye var. Yaparken yanında kimse var mı, yok mu bilmiyoruz. Fransız polisi buraya giriş ve çıkışı kontrol ettiğine göre bu katile yardım edenlerin olup olmadığını da biliyordur. Eğitilmiş profesyonel biri böyle bir cinayeti soğukkanlılıkla yapabilir. Hatta iz bırakmama konusunda tek kişi olmanın avantajları da kullanılmak istenmiş olabilir. Dolayısıyla eğitilmiş bir katil olarak tek kişi olarak da bunu yapmış olabilir. Ancak siyasi bir cinayet olduğu ve arkasında bir gücün olduğu kesindir. PKK yönetici ve kadrolarını kimin hedeflediği bilinmektedir. Bu da Türk devleti ve bugün iktidarda olan AKP’dir.

    AKP hükümeti döneminde “Avrupa’dan PKK’ye çok yönlü yardım gidiyor, Avrupa PKK’nin yaşamasına izin veriyor” söylemi çok artmıştır. Her fırsatta bunu dile getirdikleri bilinmektedir. Bu nedenle Avrupa Kürt toplumu ve kurumları uzun bir süreden beri AKP hükümetinin hedefindedir. Beşir Atalay’ın entegre tasfiye stratejisi gündeme konurken Kürtlerin Avrupa’daki demokratik örgütlenmesini dağıtmak için bu tür cinayetler de planlanmıştır. Dolayısıyla ilk hedef kurucularından Sara olmuştur. Faşist karakterli birine ve Avrupa toplumunu şok etmek için yaptırılınca bu üç cinayet gerçekleşmiştir. Eğer cinayet anında ortakları yoksa çok soğukkanlı, profesyonel bir katille karşı karşıyayız. Tıpkı Mehmet Ali Ağca gibi.

    Türk devleti bu saldırıyla Avrupa’yı da hedeflemiştir. Avrupa’da işlenmiş siyasi bir cinayettir. Eğer terörizmden söz edilecekse işte gerçek terörizm budur. Avrupa siyasi sistemine meydan okunmuştur. Oradaki demokratik ortamı kullanarak bunları yaparım demiştir. Avrupa’ya karşı suç işlemekle yetinmiyorlar, bu cinayete dayanarak Avrupa’ya da şantaj yapıyorlar. Mehmet Ali Şahin’in eğer Kürtlerin örgütlenmesini dağıtmasanız, istediklerimizi vermezseniz Almanya’da da bu tür olaylar olur demesi başka bir anlama gelmiyor. Çünkü Mehmet Ali Şahin cinayeti işleyenin bir sızdırma olduğunu bile bile bunları söylemesi şantajdan başka bir şey değildir.

    Bu olayın Kürt kurumlarına yapılan sızdırma tarafından yapıldığını Tayyip Erdoğan daha başından biliyordu. Hüseyin Çelik de Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle böyle bir açıklama yapmıştı. Böylece baştan beri iç infaz algısı yaratmaya çalıştılar. Bu cinayet içinde MİT vardır. MİT’in bu yönlü planlaması da kesinlikle Başbakan’ın onayıyla pratikleşebilir. MİT Müsteşarı bu yönlü çalışmaları konusunda “sır arkadaşı” Başbakan’a bilgi vermiştir. Başbakan’ın MİT müsteşarı için sır küpümüz demesinin bir nedeni de bu yönlü kirli sır ortaklığıdır.

    Erdoğan ve Hüseyin Çelik iç infaz algısı yaratmak istemişlerdir. Mehmet Ali Şahin de böyle cinayetler bundan sonra da olur diyerek Avrupa’yı tehdit etmiştir. Ancak savcılık bilgileri, Türk devleti ve yandaş basının tüm tezlerini çökertmiştir. Katilin sızma olduğu netleşmiştir. Artık beklenen, Fransa’nın bunu resmi olarak açıklamasıdır. Yoksa Fransa katilin arkasındaki gücün Türkiye olduğunu çok iyi biliyor. Fransa bu konuda netleşmiştir.

    Şu anda yapılması gereken, başta Avrupa olmak üzere tüm demokrasi güçlerine bu cinayetin arkasında olan Türkiye gerçeğini ortaya konulmasını sağlamaya çalışmaktır. Fransa tarafından bu açıklamanın yapılmaması ancak Türkiye ile yapılan kirli pazarlıkların sonucu olabilir. Hiç kimse bu cinayetleri bu kişinin sadece tek ya da bir suç ortağıyla işlediğini Kürt halkına kabul ettiremez. Bunlar siyasi cinayetlerdir. Arkasında da Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek isteyen güçler vardır.

    Tayyip Erdoğan’ın katil zanlısının açıklandığı günlerde BDP’ye çok ağır saldırlar yapması, hatta BDP’nin AKP’yi bu cinayetle suçlamasının önüne geçmek isteyen sözler söylemesi tam da bu suçluluğun ifadesidir. Erdoğan ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu cinayeti AKP hükümeti denetimindeki kurumların planlamasıyla işlendiği gerçeğini gizleyemez.

    Hüseyin ALİ
    özgür gündem

  102. Burada alintilanan Perinçek’in basyazisinda Paris katliaminin PKK tarafindan yapildigi iddia ediliyor, bu sitede ayni iddiayi Zileli de ortaya atmisti. Zaten bütün ilginç konularda ve dönüm noktalarinda iki ismin hep fikir birligi içinde oldugunu görmekteyiz. Zilelki gerçekten Aydinlik’tan ayrildi mi? Ben kuskuluyum, bunlar Stalinist örgütlerin eski numaralari, her yeri kontrol etme taktikleri, Zileli’nin Prinçek çetesiyle hâlâ iliskileri var.

  103. Paris katliamı ile ilgili yaptığım spekülasyona/senaryoya son zamanlarda inancım pek kalmamıştı ama dün sızmış olan, Öcalan’ın tuhaf görüşme tutanaklarını okuduktan sonra bu tezime olan inancım yeniden arttı. Öcalan’ın görüşme tutanaklarını bir de benim yukarıdaki 4 no’lu yorumum ile alt alta koyarak okuyunuz.

  104. Üç yıl önceki yazınızdaki dördüncü varsayımınız, günümüz koşullarıyla örtüşmüyor.ç
    Taraf görünme endişesine kapılmadan konuya nesnel olarak bakmaya çalışırsak; ‘Abdullah Öcalan’ın, Kandil’i ezmek için MİT’le ortak hareket edebilmesi’ için, Kandil’in barış koşullarına rağmen, savaşta israr eden taraf olması gerekir.
    Barış süreci ağır aksak yürüyorken, hiç ihtimal dahilinde değilken, savaş birdenbire nasıl patlak verdi ve bugüne nasıl gelindi. ..
    Elbette, Kandil, bir barış güvercini değildir, savaşçı bir güçtür.
    Sorulması gereken soru şudur:
    Haziran seçimlerine kısa bir süre kala, Dolmabahçe’de açıklanan uzlaşı metni yok sayılarak masa kim ve kimler tarafından yok sayıldı? Bu, girişim, aynı zamanda savaşı başlatan kıvılcım oldu. Ondan sonra bir senaryo yürürlüğe konuldu. Kapı zorlanmadan bir evin kapısı açıldı, iki polis uykudayken enselerinden vurularak öldürüldü ve savaş ondan sonra başladı. O polislerin nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğünün hâlâ açıklık kazanamamıştır. Daha önce de, Hakkari’de,ve başka yerlerde askerler enselerinden vurularak öldürülmesine karşın, neden o zaman savaş başlamadı? Bu durum, manidar değil mi?

    Burada soruylacak soru şudur:
    Savaş kim tarafından ve ne için başlatıldı?
    Bu soruların yanıtı ap açık ortada değil mi?
    Kandil, başından beri ateşkesin sağlanmasını ve masaya yeniden dönülmesini istiyıor. Savaşı doğrudan ve ilk başlatan taraf değildir.
    Bu durumda, Öcalan’ın, Kandil’i ‘şahin’ olarak değerlendirip, onu ezmek için MİT’le işbirliği yapmasını gerektirecek bir olgu yoktur.
    Kandil, Öcalan’ın, öncü rolünden vazgeçmemiş ve ona baş kaldırmamış, barış sürecini ilk bozan taraf olmamıştır. Kavga başladıktan sonra kimin daha fazla yumruk attığını hesaplamanın da bir anlamı yoktur.
    Barış süreci tamamen seçim ve oy hesapları yapılarak bozulmuştur. Bu hesap beklenen sonucu da vermiştir.
    CHP ve MHP de, iktidarin seçim hesaplarının peşine takılıp kavgada Erdoğan’ın yanında yer almıştır.
    Herkes, savaşın başlama nedenlerine gözlerini yumup yerini meşrebine göre belirlemiştir.

    Bu savaşta taraf olmak başka, olguları yerli yerinde değerlendirmek başka bir şeydir.
    Tıpkı Suriye savaşı giibi, bu savaşı da başlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan olmuştur.PKK ve Kandil de durumdan vazife çıkaraıp savaştaki karşı pozisyonunu almıştır.
    Sizin ‘dördüncü varsayımınız’ da böylece hakkın rahmetine kavuşmuştur…
    Saygılarımla..

  105. Selamlar Ali Haydar, Hakkın rahmetine kavuşan bir şey yok, çünkü benim 4. versiyonumda Kandil’den söz edilmiyor, sadece PKK içindeki uzlaşma karşıtlarından söz ediliyor. Şöyle deniyor: “Dört: PKK’nın Öcalan’ın kumandasındaki uzlaşmacı kanadının, MİT’le el ele yürüttüğü, PKK içindeki uzlaşma karşıtlarına karşı bir sindirme operasyonu.” Sen bu cümleden benim Kandil’i kastettiğim sonucunu çıkartmışsınız. Oysa Sakine Cansız Kandil değildir, hatta tam tersine. Bu cinayette Kandil’in MİT’le işbirliği bile söz konusu olabilir ayrıca.

    Diğer yandan, ben bütün yazılarımda savaşı başlatanın iktidar olduğunu belirttim zaten. Fakat Kandil’in bu savaş çağrısına bu kadar iştiyakla katılması tuhaf değil mi ve bunların hiç mi sorumluluğu yok. Eğer kandil iktidarın savaş çağrısına ve girişimine savaşla değil barışla cevap verseydi bu oyun bozulurdu. Nitekim Ceylanpınar’daki polis cinayetini bile kınamamış, başta sahip çıkar gibi yapmış, sonra biz yapmadık türü açıklamalar yapmışlardır. Kandil’in, savaşa savaşla karşılık vermesi tam bir işbirliği örneğidir ve bunda Öcalan’ın da dahli olmadığını düşünmek saflık olur.

  106. Evet yazıda, böyle düşünmene yol açan şu paragraf da var: “Üçüncüsü, Kandil ve BDP çevreleri her ne kadar toz kaldırmamaya çalışıyorlarsa da, aslında Öcalan’ın teslim olmasından içten içe rahatsızdırlar. Daha önce muhatap biz değiliz diyen BDP’nin bugün sürecin içinde yer almakta ısrar etmesinin nedeni kanımca bu teslimiyeti bir ölçüde frenleme çabasıdır. Kandil’in de durumdan rahatsız olduğunu düşünmek mümkündür. Bu durumda, spekülasyon bu ya, Öcalan kanadı ve MİT birlikte daha başından işi sıkı tutup bir sindirme kampanyası tasarlamış olabilirler.” Fakat burada bile operasyonun Kandil’e karşı yapıldığı söylenmiyor. Sadece operasyonun Kandil’i de “yola getireceği” tahmini ileri sürülüyor ki, sanırım burada Kandil’e biraz fazla pirim vermişim. Kandil esasen Öcalan’ın çizgisi içinde olmuştur her zaman ve bugün de.

    Read more: http://www.gunzileli.com/2013/01/11/bir-ihtimal-daha-var%e2%80%a6/#ixzz46hoq0QbU

Comments are closed.

More in:Kürt Sorunu

Fetih… İşgal… Kurtuluş…!!!

Artıgerçek Savaşlar genellikle devletlerin egemenlik taleplerinden ya da iddialarından çıkar. Bir devlet, bir ülkenin topraklarına göz koyar ve sonunda savaş çıkarıp o ülkeyi kısmen ya da tamamen işgal eder. İşgalci devlet, bu eylemine meşrulaştırıcı adlar koyar. Daha kadim zamanlarda bu ...

Sol’un Geçmişteki Takıntıları…

Artıgerçek Sık sık duyuyorum, kimi arkadaşlar, “senin Sol’dan başka derdin yok mu? Durmadan sola vuruyorsun” diyorlar. Birincisi, eleştiriyi “vurma” olarak değerlendirmek oldukça muhafazakâr bir bakış açısıdır. İşin aslı, bir düşünceyi “vurmak” istiyorsanız onu eleştiriden azade tutun! İkincisi, sol kökenden geldiğim ...

Barış Süreci ve 7 Haziran-1 Kasım 2015 Terör Dönemi

Suruç’ta öldürülen Ece Dinç ve arkadaşlarının anısına… Türkiye, AKP’nin Meclis’te çoğunluğunu ilk kez kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleriyle, çoğunluğu yeniden kazandığı 1 Kasım 2015 seçimleri arasında görülmemiş ölçüde yoğun bir terör dönemi yaşadı. Bu dönemde, Suruç patlamasında 32 genç, Cizre’deki ...