Ali Rıza Aksın / YATAĞI GENİŞLETMEK
Başta Aleviler olmak üzere toplumun her herkesimi Adalet Yürüyüşü’nü desteklemeli, sahiplenmeli, niteliğini değiştirmelidir.
Başka bir deyişle adalet deresine öyle bir yüklenmeliyiz ki, yatağını genişletip debisini mümkün olduğu kadar yüksek tutmalıyız. Gün yürüme günüdür, gün daha fazla kayıp vermeden, soy kırım boyutunda kitlesel katliamlara uğramadan yürüyüşü kimlerin düzenlediğine, davet edilip edilmediğimize bakmaksızın meşru bir zeminde ayağa kalkmak, AKP’nin karşısındaki cepheyi büyütme günüdür.
İsyanı büyütmeli, Erdoğan’ı bir şekilde durdurulmalıyız. CHP ve HDP ulusalcı kaygılarla ırmağı dar tutmakta, toplumda kuşku ve güvensizlik yaratmakta, keskin solcular da, ilkeli olmak adına “İyi güzel amma …” diyerek tarihi bir fırsatı berhava etmektedirler.
Bu tarihe ve ileriki kuşaklara ihanettir. Tarih, eften püften nedenlerle gittikçe kurumlaşan faşizme karşı birleşmediğimiz için hesap soracaktır bizden. Şu an 1930’lu yılların Almanya’sının durumunu yaşıyoruz. Nasıl ki, Alman komünistleriyle Alman Sosyal Demokratları faşizme karşı tarihi sorumluluklarını yerine getirmedikleri için eleştirilmişlerse ileriki kuşaklar da bizi eleştireceklerdir.
Doğrusu böylesi bir körlük karşısında isyan edesi geliyor insanın. Faşist bir diktatörlüğü yenilgiye uğratmak, parlamentoyu ve evrensel hukuku (adaleti) işler hale getirmek, kitlesel katliamların önüne geçmekten daha değerli, daha anlamlı ilke mi olurmuş? İlkeden kasıt nedir anlamış değiliz! Hem CHP’yi düzen partisi ilan edeceksiniz (ki öyledir), sonra da utanmadan özel çağrı bekleyeceksiniz. Yürüyüşe katılacağız deyip arkasından ‘Ama’ diyerek yan kıracaksınız.
“Bu ne yaman çelişki!”
Kılıçdaroğlu’nun isim vermeden devletin manipülasyon ve saldırısına zemin oluşturacak çağrılardan kaçınması, toplumu birleştirecek olan ADALET ipine sarılması, bayrağını taşımadığı gibi herkesten aynı tavrı beklemesi oldukça akıllı bir davranış. Unutmayalım ki, bugün çok keskin taleplerle ortaya çıkmak, ille de ben buradayım diyerek kendini belli etmek, ne devrime ne de demokrasiye hizmet eder.
Ayrıca HDP’nin ve devrimcilerin (istisnalar hariç) toplumun genelini birleştirecek ne bir şansları ne bir hazırlıkları ne de bu yönde işletmeye çalıştıkları bir kafaları var. CHP, eleştirilerimize, zaaflarına, devletin diğer kanadını oluşturmasına rağmen, tasfiye edileceği koşulların oluştuğunu görerek, toplumun diğer kesimleriyle birleşmeye mecbur hissediyor kendisini. Beğenelim beğenmeyelim, sağcısından sosyalistine, böylesi geniş bir yelpazede toplumu birleştirebilecek başka da bir güç yoktur. Eylemin dışında kalmak yerine, içine girmek, harekat alanını genişletmek, faşizmi devirecek manivelayı yakalamak, kitlelerin coşku ve kahramanlığını devrimci bir kanala akıtmak acil görevimiz olmalıdır.
Gezi, % 70 oranında Alevi bir çıkıştı. Orada kanlarını akıtanların tümü de Alevi’ydi. Alevilerin en yıkıcı, en namuslu, en yiğit damarı AKP’nin köprüye Yavuz ismini vermesiyle kendilerini bekleyen tehlikeyi sezip harekete geçmişlerdi. Kürt hareketi ise (tabanı yer yer katıldığı halde) Barış ve Çözüm palavralarıyla ahtapot gibi sarılmış etkisiz hale getirilmişti. Erdoğan, muhalefetin bu iki bileşenini birbirinden ayırmak suretiyle Tunus’tan gelmeye cesaret edebilmiş, kabaran halk hareketini anca o zaman durdurabilmişti.
Toplum mühendisi olmak, kitle hareketlerinin şiddetini önceden tahmin etmek kolay değildir. Fakat toplumun dipten dibe kaynayan öfkesini tahmin etmek zor değildir. İçinde bulunduğumuz koşullar, devrimcileri, Alevileri, Kürtleri ve toplumun diğer unsurlarını hazırlıklı olmaya zorlamaktadır. Ne var ki, bu mücadelenin başarı şansı; militan bir coşkuyla, bayraksız, pankartsız, kimliksiz, mütevazi bir duruşu birleştirmeye bağlıdır. Faşizmi devirmek, özgürlüklerin önünü açmak gibi şerefli bir görev uğruna kibir ve benliğimizden kopmalı, yürüyüşün meşruluğuna halel getirmeden hepimiz birimiz, birimiz hepimiz olmalıyız.
CHP’yi eleştirmek, yerden yere vurmak, yatağı genişletmek o zaman mümkündür ancak.
24. 06. 2015