AKP’nin Hegemonyası ve Sol’un “Hegemania”sı
Bu yazı, Birgün gazetesinin 26 Haziran 2011 günlü Pazar Eki’nde yayımlanmıştır. Ancak bazı satırları redaksiyondan geçememiştir. Aşağıda yazının özgün hali bulunmaktadır:
Öncelikle, AKP’yi tek başına almaktan yana değilim. Aralarındaki rekabet ne kadar keskin olursa olsun AKP ile MHP’nin oyları aynı kültürel-ideolojik ortamın ürünüdür ve seçmen kitleleri birbirine yakındır, geçişler akışkandır. Bu yüzden AKP-MHP bloku olarak ele almak gerekir ve “Anadolu sağcılığı” adını verdiğim bu blokun oyları yaklaşık %65’tir.
Sol denen kesimler de homojen değildir ve “sol” aslında, liberalizm-Anadolu sağcılığı, CHP-ulusalcılık ve BDP-özerkçilik arasında bölünmüş durumdadır. Bunların dışında kalan küçük bir anarşist kesim (bazı anarşistler kendilerini sol saymasa da) ve küçük sol örgütler de mevcuttur. Tabii bir de yukarda sözünü ettiğim ana blokların arasında yer alan, zaman zaman ulusalcılığa, zaman zaman liberalizme, zaman zaman özerkçiliğe veya “buharlaşmamak için iyice katılaşmak gerekir” mantığıyla hareket eden küçük sol ve anarşist gruplara yakın tutum alan gruplar da vardır (örneğin ÖDP).
Ulusalcılar, sağ bloka oy veren %65’lik “halk”tan şikayetçidir. “Bu halk adam olmaz” geleneksel jakoben-cumhuriyetçi mantığını yeni durumda yeniden dillendirmektedirler. Tepeden inmeci bir hegemonya mantığına sahip olduklarından “hegemania” hastalığının dudak seğirten kızgınlık sendromlarını göstermektedirler.
Liberaller, sağ blokun hegemonya araçlarından birine dönüştüklerinden %65’lik “halk”tan çok memnundurlar. Onlara göre bu %65 (ya da %50 diyelim onlara haksızlık etmemek için), “Ergenekon”u istemediğini oylarıyla kanıtlamıştır. Bu yüzden AKP’nin hegemonyası demokrasi anlamına gelmektedir. Aslında, liberaller hegemonyanın zordan çok rıza, kamçıdan çok havuç politikasının temsilcileridir. Sermayenin zorbalığını gizlemenin aletleri olduklarından “hegemania” hastalığının insanı lapalaştıran konformizm ve kendinden memnuniyet sendromlarını göstermektedirler. Bu memnuniyet sendromuna muhalif bir cepheden özerkçi kanadı da dahil etmek yerinde olur. 36 milletvekilini mideye indirmiş olmanın hazzıyla çevrelerine doygun gülücükler dağıtmaktadırlar. Şu günlerde, meclisteki yemin töreninde ne halt edip “devrimciliğimizi” kurtaracağız diye kara kara düşünüyor olsalar da.
Bir kısım anarşist ve katı sol örgüt (kendimi de bu bloka dahil etmeliyim) tersten bir “hegemania” sendromu gösterip toplumdan soyutlanmış, apolitik bir konformizmin huzursuz uyuşukluğu içinde bulunmaktadır. Belki ÖDP gibi ara gruplar da bu kategoride ele alınabilir.
Sonuç olarak, ulusalcı-kızgınlar, liberal-konformistler, özerkçi-memnunlar ve katı-apolitikler olarak sınıflandırabileceğimiz solun tamamı, halihazır sağ hegemonya karşısında yenilginin getirdiği bir “hegemania” buhranı içindedir.
Ulusalcılar öfkelenmesinler. Sağ hegemonya ile sağcılık yarışında devamlı tuşa gelmeleri kaçınılmazdır. Liberaller sevinmesinler. Artık sağ hegemonya tarafından yutulmuşlardır. Muhalif varlıkları buharlaşmıştır. Özerkçiler memnuniyetlerini bir yana bıraksınlar. Sistemin içine adım attılar. Devrimcilikleri giderek eriyecektir. Katılar kendi kendilerine böbürlenmesinler. Sistem kendilerine bir taş kadar bile değmeyen bu katılığı eritmeye veya buharlaştırmaya bile zahmet etmeyecektir.
“Hegemania”dan kurtulmanın tek yolunun hegemonya alanının dışına çıkmak olduğunu düşünüyorum. Hegemonikler kendi alanlarında yalnız bırakılmalıdırlar. Nasıl mı? Ah, cevabını bir bilseydim.
Gün Zileli
21 Haziran 2011
Hazimsizliga iyi gelen, Akpirin diye bir ilaç var, her yemekten sonra bir tane al, tedavi olursun. Saka bir yana, Zileli’nin sorusuna dünyada nerede cevap bulunmus ki kendisi bulsun. Belki de cevabi insanlar verecek, görüslerinizi dürüstçe, net ve açik biçimde dillendirin, tutarli ve samimi olmaya çalisin..cevabi bir süre sonra halk verecektir;.marksistlerin ve her türden toplum mühendislerinin iddiasinin aksine toplumsal olaylar hiçbir zaman önceden kestirilemez. Gelecekten haber vermek sarlatanlara ve marksistlere mahsustur.
AKP’nin başarısı denen şey, AKP’nin başarısı değil, karşıtlarının insanüstü başarısızlığıdır.
AKP’nin başarısı denen şey, artık 1930’ların deli gömleğinin 2010’lara uymamasıdır. Başarı değil, dayatan dünya ve ülke koşullarının yol açtığı bir değişimdir.
Her türlü çeliskiyi göze alarak her ne pahasina olursa olsun, her ortamda, her firsatta ve her konuda AKP’ye duydugu kini kusmaya hazir , bu partiyi ve ona oy veren insanlarin tümünü ya susturmayi ya da yok etmeyi düsünen insanlar topluluguna verilen ad. Veli Küçük gibi eli kanli katillerden, Kemalistlere, kafatasçi milliyetçilere, Marksistlere, Kürt milliyetçisi laikçi Stalinistlere ve Kemalist anarsistlere kadar uzanan garip ittifak. Daha düne kadar agzindan köpükler saçarak PKK’ya küfreden , fakat AKP’ye karsi PKK otobüsünün üzerine çikarak zafer isareti yapmaktan da çekinmeyen, sonra tekrar dönerek AKP’yi bölücükle suçlayan, Israil ve ABD yanlisi olmakla suçladigi AKP’yi Israil ve ABD’ye “eksen kayiyor” diyerek sikayet etmekten de çekinmeyen insanlar. adamlar bu çeliskilerine bir slogan da bulmuslar “herkes için CHP” , nabza göre serbet, yeter ki AKP’ye karsi olsun. Eninde sonunda bu koalisyonun terörizme kayip, marjinallesip yok olmaktan baska çaresi yok.
AKP’nin internet sansür yasası çıktığında burası gibi yerlerde istedikleri gibi at koşturabilecekler mi?
Isteyen, sadece isteyen, internet paketi alirken, pornosuz aile paketi alabilecek, yalanlara, çarpitmalara, sahtekarliklara, kendini demokrat olarak göstermek isteyen Kemalist fasistlere inanmayiniz lütfen.
AKP yalakasi deyimi postal yalayicisi asagilik militarist ve fasistlerin kullandigi çirkin bir ifadedir, kaçinmak gerek.
AKP nin baskıcı-otoriter zihniyeti ile ordunun, ordu yanlısı darbeci zihniyetin arasında fark var mı,yok! İnternet yasası yürürlüğe girdiğinde yapılması gereken sivil itaatsizlik eylemidir. DNS değiştirmek suç ise herkes DNS ayarlarını değiştirerek karşı dursun, bakalım yüz binlere ne ceza verecekler…
AKP ile militarist Kemalist diktatörlügü esit/ayni göstererek Kemalizme stepne olabileceginizi sanmaktasiniz, sizi kullanir, kullanir atarlar, eger generalleri kurtarmayi basarirsaniz ilk iskence yapacaklari da siz olursunuz. Ayrica internette sansür falan da yok, olmayacak, o sizin hayaliniz.
AKP’nin internet sansür yasası çıktığında burası gibi yerlerde istedikleri gibi at koşturabilecekler mi?
ben cevab vereyim, porno paketine en önce onlar üye olucaklarından burda dört nala koşturucaklardır emin olunuz.
Buradaki yorumlar bile tek başına hegamonyanın dışına çıkmanın ne kadar uzak olduğunun kanıtıdır. Yorum yapanlardan biri AKP(=hegamonya) yi, biri ergenekoncu yapıları(=hegemanya) savunma ve bunun için birbirlerine saldırmak zorunda hissediyor. Bir diğeri, “buharlaşmamak için katılaşan” ‘marksistlere’ bilip bilmeden sataşarak kendini tatmin ediyor. E, Nasrettin Hoca hesabı “hırsızın(=emperyalizm) hiç mi suçu yok? Hegamonyanın dışına çıkmanın bence ilk şartı AKP li değilsen AKPden yana, ergenekoncu değilsen ergenekondan yana olmamak, ne istiyorsan kendi becerinden beklemek olmalıdır.
Gaziantep’te Bakırcılar Çarşısı’nı gezen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, halı satan bir dükkanın önünden geçerken Atatürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Fethullah Gülen, Said’i Nursi ve Deniz Gezmiş’in halı üzerine işlenmiş portrelerini gördü.
“Bu kadar ünlü insanın resmini bir arada görünce çok şaşırdım, peki Doğu Perinçek’in resmi yok mu?” diye soran Ricciardone, “hayır” yanıtını alınca, “şaşırdım” dedi. .
Ricciardone, esnafı “Selamünaleyküm” diye selamladı ve onlarla Türkçe sohbet etti
Romanda bir de enistesi vardi.
Size sadece “AKP Yalakaları” demek için insanüstü sabır gerek.
Size ne olduğunuzu söyleyenlere kızacağınıza emperyalistlere gidip “Ne olur bizi deliğe süpürmeyin” diye nasıl yalvardığınızı hatırlayın.
körle yatan şaşi kalkar?
sayın zileliden beklenmedik seviyede hezeyan soslu seçim değerlendirmesi okumak bizi üzdüğü kadar bu gün ulaştığımız alternatif başarı siyaseti teorisi seviyesinde siyasi aktörleri toptancı bir bakışta sistemin yedekleri seviyesinde küçümseyerek herşeyi bilirim dilinin kendinden kalkan uslubu içinde ne olacağını bilemiyorum ile bitiren yazısı bizdeki siyasi tabloyu açıklayıcı olmadığı açıktır.Zilelininde bizim gibi özgürlükçü anarşizm sempatizanlarının ortak beklentisi olan yapısal değişim.dönüşüm,devrim gibi sorunlarımızın asıl çözümü diyeceğimiz işleri toplumsal muhalefetin yaptığını toplumlar tarihinden öğrendiğimize göre.cevabını arayacağımız asıl soru bizdeki toplumsal muhalefetin ana dinamiği kimdir sorusuna vereceğimiz cevaptır.hiç kuşkusuz ülkemizdeki toplumsal muhalefetin ana dinamiği iyot gibi açığa çıkan özgürlükçü siyasi kürt hareketini görmemezliğe gelen ve aslında sizinde beklentinizi gerçekleştirecek toplumsal muhalefete yukardan sizin bildiğinizden bilmediğiniz çoktur diliyle hiç bir şey söylemeyen yorumlar belkide bütün sistem mağdurlarının kendi gelecek beklentisinin projesinin nüvesi sayılacak bloğu özerklikçi indirgemeciliği ile eleştirirken kendinizi toplumsul muhalefetin dinamiği saymayan durumuna düşürerek nereye savrulacağınızı anlayamadık.sizinde belirttiğiniz devlet-iktidar hegomonyasının dışındaki emekçi sistem karşıtlarının hegemonik olmayan safında olduğunuzu sanıyorduk.ulusalcılığı en ağır eleştirilerle tarihin çöplüğüne göndermenizden çok şey öğrendik galiba körle yatan şaşi kalkar misali bir gün serüveni %42 sol gibi chp yide sol hegemonyaya kadar götüren özgürlükçü demokrat toplumsal muhalefetin sisteme alternatif başarı siyasetinin bütün eksiklerine rağmen emek demokrasi özgürlük bloku ile olabileceğini varsa eleştiri ve katkının orda yapılabileceğini sizden beklerdik.hatta beni bile temsilen bu kesimin sözcüsü olarak gelecek meclise sizi önermek isterdik.o zaman ne yazacağınızı şimdiden merak ediyorum.
Senin Zileli kiskançliktan çatir çatir çatladigi için BDP’ye de , hele hele meclise girenlere de ates püskürüyor, eh, bu kesimde helallesme olmaz, hesaplasma olur.
Evet, Kürşat Kızıltuğ da Radikal’de aynı konuda yazdığına ve üstü örtülü olmaya çalışan bir şekilde bloka destek verdiğine göre, anarşist arkadaşlarımızdan önemli bir kısmının blokun rüzgârına kapıldığını saptayabiliriz.
anarşist arkadaşlarımız .bir zamanlar (1990’larda) ÖDP rüzgârına da kapılmışlardı, kısa bir dönem için de olsa. Devrimci heyecanları özgürlükçü yönde olduğunu sandıkları rüzgârlara kapılmaya açık hale getiriyor onlarıı. Bir yandan anlamaya çalışıyorum ve suçlamıyorum. Dünya anarşistleri de böyle rüzgârlara kapılmışlardı. örneğin koca Emma Goldman ve alexander Berkman bile Bolşevizm rüzgârına kapılmışlardı bir süre için. Sonu çok acı oldu tabii, Sovyetler Birliği’nden kaçmak zorunda kaldılar.
Sekter değilim. Gerçekten özgürlükçü bir gelişme olduğunda onun dışında kalmayı da savunmam. Ama bugün var mı böyle bir durum? Yok. Hakkari’nin sokaklarındaki gençlerle birlikte panzerlere taş atarım. Bu rüzgâra rahatlıkla bırakırım kendimi. Çünkü bu kolonyalizme karşı gerçek bir mücadeledir. Ama kolonyalinistlerin meclisine girmek için bin bir takla atan ve bugün zorunlu olarak boykot etseler de yarın uzlaşıp meclise dönecek olanlara, atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacaklarına yemin edeceklere hiçbir saygım yoktur. Hakkari’de taş atan gençle bu politikacıları titizlikle ayırmaktan yanayım.
kürşatı okumadım ama sayın zileli galiba beni anlamadan emma örneği vermiş 1.emma rüzgara koşmadı abd den nasıl sürülerek sınır dışı edildiğini benden iyi bilirsin.emmada senin ve benim gibi ekim devriminden heyecanlanıp sınıfsız özgürlükçü dünya için sovyetlere hatta bizzat leninin yanına gittiğinde neler konuştuklarını bilmen lazım.hatta emmanın abd de yaptıklarını önceden öğrenen lenin şaşırıp kapitalizmin merkezinde ceberrut devletine rağmen yaptıklarına şaşırmıştı asıl soru abd de bile kısmen kendini gerçekleştiren emmanın lenin rusyasında kendini gerçekleştiremeyıp kronştand devrimcilerinin özgürlükçü taleplerini gerçekleştirmek bir yana onları kızıl ordunun yok etmesinden bile kurtaramamasına ne demeliyiz.dönemin abd sinde bile emmaların yapabileceği olup lenin rusyasında kropotkin ve emma gibilerin yapamadıklarına bakarsak bloğun gayrı meşru devletçi,vesayetçi,şöven,ırkçı bizim sistemimizde yapabildikleri ile asıl değişim,revülasyon,devrim diyebileceğimiz ortak beklentilerimizin asıl dinamiği olan toplumsal muhalefetin öznelerinden biri olduğunu inkar ile hakkarideki red,inkar,asimilasyon(kadim devlet politikası asimilasyon son hızı ile devam ediyor hepimizin çocuğuna okulda içirdikleri ant)’a kimliğini ve özgür iradesini savunan çocukların özgürlükçü siyasi kürt hareketinden başka bir şeymiş gibi ayrı güzelleme yaparak değil uffak ufak esmeye başlayantoplumsal muhalefetin özgürlük rüzgarına sayın zilelide bizim gibi kendini bırakıp bütün birikimi ve yaratıcılığı ile(varsa yeni cümlesi) katılsa daha hayırlı bir iş yapmış olmazmı?Bu anayasa ve sistemin bütüm kural ve kurumlarıyla gayrı meşru olduğunu her fırsatta haykıran bir hareketin sistem mağdurlarına toplumsal muhalefetin alternatif başarı siyaseti projelerini anlatmaya en verimli katkı verecek meclis zemininden yıllardır yazarak tartışarak bir avuç insana anlatamadığın seninde düşüncelerini halka anlatmak için yalan ritüelin çürümüş sistemin yeminini bahane edenlermi atatürk ilkeleri ve kemalizme güzelleme yapıp alttan altan tarihin çöplüğündeki ulusalcılığın özgürlük sosuna bandırılarak sunanlarıda anlamaya çalıştık.körle yatan derken ne kastettiğimi anlamamazlığa gelmek yakışmadı daha yaratıcı zileli lütfen sekter olmaydığınızı sanıp bu yazıları yazdık sizinde son kitabınızda belirttiğiniz gibi devletçi-iktidarcı sistemin hegomonyasının alternatifi toplumsal muhalefet bu gün kim? sen hangisisin?chp yi toplumsal muhalefetin içine alacak kadar savrulmadığını düşünüyorum biz ne yiz?sokaklarda hiçbir seçimde değişmeyen kaderimizi değiştirmek mümkün dedik çürümüş sistemin devletçi vesayetçi düzen partilerine mahküm değiliz artık bir seçeneğimiz var emek demokrasi özgürlük bloğu var diyerek seçim bröşürümüzü dağıttık hiç seçim beyannemizi okudunuzmu?zorunlu askerliği kaldıracağız dedik biz kimiz sana göre ben kimim düzenin hegmonyasındamıyım?
Evet, düzenin hegemonyasındasın.
Zileli, seçimden önce en az iki-üç kere (bkz. 20.10.2010 Kiliçdaroglu ve (sözde) yeni CHP ile ilgili umutlar yayan makaleler yazdi. Simdi de siyasete tümden tavir almakta. Zileli, Kürtleri sevmez, Müslümanlardan nefret eder, Kemalistleri sever, son analizde onlarin yaramaz çocugudur. Bir de sik sik yaptigi gibi (aniden ve sürpriz bir sekilde) kabalasarak baskalarini hegemonyanin parçasi olmakla suçluyor. Garip…
Zileli, seçimden önce en az iki-üç kere (bkz. 20.10.2010) Kiliçdaroglu ve (sözde) yeni CHP ile ilgili umutlar yayan makaleler yazdi. Simdi de siyasete tümden tavir almakta. Zileli, Kürtleri sevmez, Müslümanlardan nefret eder, Kemalistleri sever, son analizde onlarin yaramaz çocugudur. Bir de sik sik yaptigi gibi (aniden ve sürpriz bir sekilde) kabalasarak baskalarini hegemonyanin parçasi olmakla suçluyor. Garip…
genel olarak hepimiz değiştirmek istediğimiz düzenin hegomonyasındayız diyorsan katılırım.özel olarak ben ordaysam sen nerdesin?hala cevaplanmayan sorular varken cevap bile vermeden bizi değiştirmek istediğimiz düzenin parçası ilan etmek biraz haksızlık olmuyormu?en azından seninde hayallerini kurduğun devrimi yapacak olan toplumsal muhalefetin içinde olmaya çalışanları olumsuz eleştireceğimize bilerek,bilmeyerek kendini en devrimci ilan edip değişim ve devrimi yapacak toplumsal muhalefetin engelleyeni durumuna düşmekten çekinmemiz gerekmezmi?olur olmaz her konuda bir şey söyleyeceğim diye bu seviyede siyasetimizde bütün eksik ve yanlışlarına rağmen yıllardır ot bitmeyıp rüzgarın esmediği günlerden sonra yeni bir heyecan yaratan emek demokrasi özgürlük bloğu ve katkı veren özgürlükçü ananarşizm,godman,kropotkin sempatizanlarını düzenin kuyruğuna takılmakla suçlamak hatta sadece suçlayıp cevap verme tenezülünde bile bulunmamak sizin tarzınız olmamalıydı.kılıçtaroğluna yaptığınız söylenen güzellemeleri bilmiyorum ama sizin gibi birinin devlet hegomonyasına takılmayacağını biliyoruz.kişisel gelişim programlarından geçmiş siyaset teorisi ve tarihsel materyalizme hakim birinin siyaseti bukadar önemsiz ve gerksiz gibi eleştirmesinide anlamadık.insanlık tarihindeki bütün değişim dönüşüm ve devrimlerin siyasi projeler olduğunu bilmemeniz imkansız.liberalizm,marksizm,anarşizm gibi hemen her tür ideolojileride birinci elden evrensel birikimleride takip edip bilen birinin yazınıza yaptığım eleştirinin aslında bir katkı olduğunu farketmesini beklerdim.kropotkin,emma hayranı anarşizm sempatizanı biri olarak sizden çok şey öğrendiğimizi inkar etmeden yaptığımın ne olduğunu açıklayayım: hepimizin bildiği gibi kapitalist sistemin ideolojisi liberalizm tolumun o nu oluşturan en küçük parçası bireylerden oluştuğunu ve azami kendi faydasını düşünen bireyin mücadelesinin üstüne ideolojisini inşa eder.biz marksist,sosyalist,anarşizm gelenekleri ise toplumun azami kendi faydasını düşünen bireylerden oluşmasına rağmen diğer bireylerle ilişki içinde olduğunu o da yetmez aynı zamanda doğa ile ilişki içindeki bireyin mücadelesi üstüne ideolojimizi inşa ederiz.bu diğerleriyle ilişki kurma dediğimiz siyaset ilişkisi kurmak amaçlı bir yazıdan geldığımız yer bu oldu sağlık olsun hiç bir çaba boşa gitmez benim çabamda sayın zilelinin ürkütmemeğe özen gösterdiği kesim ve anlayışlar için gösterdiği çaba da boşa gitmez.o çabalarında umalım sadece şaşi kalmakla gözden olsun başka kayıplar yaşamasın.
Toplumsal muhalafetin, partileşip, parlamanterist politikalar gütme tehlikesiyle,siyaset dışı kalarak; apolitik bir yalnızlığa bürünmesi hep yaşayageldiğimiz , deneyimlediğimiz olaylar. Bence çözüm yolu, parti gibi sekter yapılar değil de, bütün topluma temas edebilecek, sivil toplum örgütleri, yani Halk Evleri gibi, toplumun muhalefetinin yeşerebileceği alanlarda politika yapmaktır.Bu tür yapılar; toplumsal muhalafeti, toplumsal devrime dönüştürmek için bir katalizör olabilir.Parlementoda değil ama doğrudan demokrasi adına yerel yönetimlerde alternatif olabilir.Bir siyasi partiden farklı olarak, alternatif bir kültürel hattın, bugünden kurulması açısından da değerli olabilir.Bana kalırsa , denemeye değer başka bir şey de yok.