Şuradan çıktı: Tayyip Erdoğan’ın, aynı 7 Haziran seçimlerinden sonra yaptığı gibi istihareye yattığı ve nasıl o zaman Meclis’i kilitlemek için Deniz Baykal’ın yardımını aldıysa, bu sefer de, kaybettiği İstanbul Belediye seçimlerini ne yapıp edip yenileterek İyi Parti’nin yardımıyla, bu yenilenen seçimi kazanmayı planladığı düşünülebilir. Kısacası, seçimlerden hemen sonra ortaya atılan “Türkiye İttifakı”nın anlamı, İyi Parti’ye bir “barış” dalı uzatmaktır. Yoksa sanıldığı gibi, Tayyip Erdoğan’ın “aklının başına gelip” CHP’ye ittifak önermesi değil. Zaten bunun böyle olduğu, “sır dolu” “Türkiye ittifakı” lafı karşısında Bahçeli’nin cıyaklamasından anlaşılmalıdır.
Bir de şuradan anlaşılmalıdır: Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişiminin ardından İyi Parti Bşk. Meral Akşener, sadece bir “geçmiş olsun” ziyareti ve sıradan bir “kınama”da bulunmakla yetinmiş ve seçimden sonra AKP ve Tayyip Erdoğan hakkında aleyhte bir söz etmemeye özen göstermiş görünüyor. Meral Akşener’in bir aydır devam eden sessizliğinin sebebi ne ola?
Şu ola: Meral Akşener, “Türkiye ittifakı” çağrısını almış ve sanki kabul etmiş gibi. Dolayısıyla, seçimden önceki cengâver Asena hallerini bir yana atması ve en azından olacakları izlemede kalması bunu akla getiriyor.
Şimdi, YSK’nın İstanbul seçimleri konusundaki karar beklenmektedir. Eğer, tahmin ettiğim gibi (umarım bu tahminim yanlış çıkar) YSK seçimlerin iptali yönünde karar verirse, Tayyip Erdoğan tarafından bir kere ortaya atılıp devamı getirilmeyen “Türkiye ittifakı”nın, yani istihareye yatanlarla izlemede kalanların ittifakının yürürlüğe girdiğini görebiliriz.
Gün Zileli
3 Mayıs 2019
Not: Yukarıda bold yaptığım satırların hatalı olduğu, Meral Akşener’in, seçimlerin iptal kararına gösterdiği tepkiden anlaşılmaktadır. Böyle hatalı bir tespit yapıp Sayın Meral Akşener’e haksız bir isnatta bulunduğumdan kendisinden ve okurlardan özür dilerim. G.Z.
Güzel tespitler. Ancak mhp oyları eksilecek bu sefer?
“istiareye yattığı”
O deyimin doğrusu “istihareye yatmak”tır diye biliyorum. “İstihare” ile “müstear”ın kökü olan “istiare” iki ayrı kelimedir.
Buraya kadar okudum, gerisine şimdi bakıyorum.
Türkiye Burjuvazisi için de RTE bir kambur artık. Mükemmel bir günah keçisi. İlk atılacak safra.
İyi P. kaybedecek ata oynar mı?
Bahçeli bu seçimlerde RTE nin kazanmasını mı kaybetmesini mi ister?
Büyük ekonomik krizin altında kalmak istemeyen siyasetçiler ne yapmalı?
Seçim iptal edilmezse şaşırtıcı olur?
RTE kumarbaz. Her sefer kazandı. Yine deneyecek sanırım.
Ne hoş memleket!
Ne heyecan ama!
Seçimin yinelenmesi ABD de Batıda gürültü koparmazsa.ABD ye ne verilmiş olabilir?
Ülkeyi maddi ve manevi mahvetmeden durmayacak bu salak, ezik, açgözlü Türkiye sağı… ..
Olmadı Sayın Zileli! Olmadı!
Günah keçisi RTE’yi öcüleştirerek düzenin ekmeğine yağ sürüyorsunuz!
Gerçi haksızlık etmemeli. Bu oltaya gelen bir tek siz değilsiniz.
Çünkü – tek bir kişi hariç – bu sitedeki, bu ülkedeki ve bu dünyadaki bütün RTE/AKP karşıtları düzenin ve egemenlerin uşaklığını yaparak RTE/AKP öcüsünü devletin, egemenlerin ve düzenin bekası için kullanan, ve toplumsal devrim karşıtı faşist, dinci, emperyalist ve kapitalistlerden hiçbir farkları olmayan anti-kapitalist ve anti-emperyalist toplumsal devrim yanlılarıdır.
Örneğin, AKP iktidarının şakşakçılığını yapmak için sayısız takla atan sizin gibi eyyamcı sol düşmanları ile sıkı AKP düşmanı olan Necip Bey gibi solcu ve anarşistlerin arasında hiç ama hiç fark yoktur ve hepiniz birbirinizin tıpatıp aynısı olan klonlarısınız.
Mehmet Barlas gibi Jakoben ve elitist ulusalcı-Kemalistler ile RTE-AKP şakşakçısı dinci ve liboş Muharrem/Özdemir İnce’lerin aynı ideolojiyi benimsemiş olmaları gibi mesela.
Siz de bu “Türkiye İttifakı”nın bir parçasısınız işte!
uyarı için çok teşekkür. Düzelttim.
Hocam,bağlantıyı nasıl kurdunuz anlayamadım. Biraz da bizim (halk) düzeyimizde yazar mısınız? Bu görüşlerinizi esirgemeyin lütfen.
sevgili, gün zileli d bahçeli,rte d baykal hatta hislerime tahminedebildiğime göre kılıçdaroğluda aynı yapının farklı görüntü veriyormuş gibi görünen unsurları,tabiki farklı politikaları var,iki dönem önceki meclis başkanıda böyleydi.nasıl deşifre olduğunu bilemeyen mahir kışkırtıcı ajanda ah keşkem bende sol parti başkanı olsaydım demişti, buna derin mi alçak mı demek gerekir . böyle bir devlet yapımız var,hukuk yok demokrasi yok bunu talep eden insanımızda çok fazla yok,meral hanımıda hatta saadet partisi başikanınıda gözde büyütmemeli bunlar farklı politikalar izleyebilir diye düşünüyorsun,ne yazık ki deniz bitti.meral hanımın bir radyo proğramında dinlemiştim, kocasının solcu olduğunu söylemişti hatta eklemişti maocu olduğunu belirtmişti,buraya gelişte muhaleferinde suçu var, bir seçimlede çıkılamayacağı görülüyor, bari insanlar gürültüye gitmese 7 hazirandan sonraki katliamlar daha insanların bilincinde yer bile etmedi,çok acı ve farkında değil insanlar, sevgiler , saygılar,
seçim yinelenecek mi?
tayyipin son konuşması ile YSK ya ayar vererek seçimin yenilenme arzusunu açıkça söylemesi… tam da karşıt bir YSK kararına karar verdiğini mi gösterir.
Sanırım RTE Bahçelinin kurduğu tuzağa düşmeme adına YSK nın seçimi onaylamasına olur verdi…
Bu kadar açık YSK ya talimat verircesine tavır… Tuhaf???
Aciz…
YSK seçimi yinelerse bu RTE nin herşeyi kaybettiğini gösterir…
Ömrünü uzatmak istiyorsa.. Seçim yenilenmeyecek…
“Türkiye ittifakı”ndaki “Türkiye” kim?
Sungur Savran
Tayyip Erdoğan 19 Nisan’da “kızgın demiri soğutma” açıklamasını yaptığında aynı zamanda bir “Türkiye ittifakı” kurulması gerektiğini söyledi. O günden bu yana bütün aklı evveller bu meseleyi tartışıyor, umut içinde buna sarılıyor.
Erdoğan kendisi o günden bu yana bu önerisini yumuşatmak için çeşitli açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Çünkü o konuşur konuşmaz Devlet Bahçeli şöyle dedi: “Mutabakatın adresi zillet değil, cumhurdur. Başka ittifak arayışlarına gerek yoktur.” Böylece Bahçeli’nin “Türkiye ittifakı”nı, Millet İttifakı (“zillet”) yönünde bir adım olarak algıladığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Erdoğan hem 26 Nisan’da, hem de 2 Mayıs’ta “Türkiye ittifakı”nın Cumhur İttifakı’na alternatif olmadığını açıklamak zorunda kaldı. Ardından CHP’nin 15 Temmuz’da Yenikapı’ya gelip sonra kendilerinden uzaklaşmasına da ağır ifadelerle yüklendi.
Erdoğan’ın Çubuk’ta 21 Nisan’da, yani kendisinin “Türkiye ittifakı” açılımından sonra gerçekleşen saldırı için iki gün açıklama yapmadığı, yaptığında da “geçmiş olsun” bile demediği, Anayasa Mahkemesi töreninde elini sıktığı Kılıçdaroğlu’na tek kelime ile bile hitap etmediği de bir kenara yazılmalı.
Ne oluyor? Erdoğan neden bir yandan “Türkiye ittifakı” diyor, bir yandan da bununla hiç tutarlı olmayan şeyler yapıyor? Aklı evveller şürekâsı “Türkiye ittifakı”na umutla sarılmak istiyor, ama bu sorulara cevap veren yok.
Sorunun temel cevabı şu: Erdoğan seçimlerden öylesine zayıf çıktı ki, tam bir “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” durumu ile karşılaştı. Özetle şöyle söylenebilir: Seçim, işçi emekçi halkın gelişkin bölgelerde ekonomik krizin etkisi altında AKP’yi terk etmekte olduğunu gösterdi. Oysa kriz asıl şimdi derinleşecek. Yani halk içindeki tepki artacak. Tam da bu sırada Gül ile Babacan, bir de anlaşılıyor ki kendi başına Davutoğlu, parti kurmaya girişiyor. TÜSİAD-MÜSİAD-TOBB ise koro halinde “yapısal reformlar” diyor. Burjuvazinin bu isteğini yerine getiremezse, dünya çapında prestiji büyük Gül ile Türkiye burjuvazisinin gözünde mükemmel bir ekonomi bakanı olan Babacan karşısında zayıf düşecek. Yaparsa işçi sınıfı ayağa kalkabilir. Her iki nedenle kendini sağlama almak istiyor. Bunun için de yanına CHP’yi almak istiyor. Ki CHP’yi Gül-Babacan almasın.
Taktik, 15 Temmuz 2016 başarısız darbesi sonrası, hatta 7 Haziran’da AKP’nin meclis çoğunluğunu yitirdiği seçimler sonrası uygulanan taktikle aynı. Üç aşamalı: Önce “istikrar”, “milli birlik”, “ittifak” önerisiyle AKP’nin zayıf düştüğü dönem kazasız belasız atlatılacak. Sonra CHP’yi yanında tutabileceği süre boyunca tutarak yapmak istediklerini yaptıracak. (Bunun en iyi örneği elbette CHP’nin de oylarıyla anayasa değişikliği yapılarak HDP milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, ardından onları tutuklatmak oldu.) En sonunda, kendisi güçlendikten sonra, o ana kadar yararlandığı CHP’yi bile “terör işbirlikçisi” ilan etmek gelecektir yine!
Taktiği, Erdoğan ve AKP’yi buraya kadar taşıyan Bahçeli bozunca ortaya sakal-bıyık meselesi çıkıyor. Bahçeli CHP’yi başka koşullarda reddetmeyebilir, ama şimdi Erdoğan’ı rehine almış gibi olduğu için o gücünü yitirmek istemiyor.
Çubuk olayının önceden tertip edilmiş olduğuna ilişkin ciddi veriler var. 19 Nisan’da “Türkiye ittifakı” açıklaması, 21 Nisan’da Çubuk. Kim tertip etmiş olabilir? Kendi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ilk gün “örgütlü” olmadığını açıklarken Erdoğan iki gün ne düşündü de açıklama yapmadı? Bunlar cevap bekleyen sorular.
CHP’ye gelince. İnsan bir savaş hilesine bir kanar, iki kanar, ama üçüncüsünde? Çekirge için bile ne demişler? Ama CHP kanmak zorunda efendim. Çünkü yukarıda anlatıldığı gibi, “Türkiye ittifakı” asıl sınıflar mücadelesiyle ilgili. Berat Albayrak’ın “dengeleme” söylemine bakmayın. Türkiye çok ağır bir krize doğru hızla seyrediyor. Dış denge krizi üretim krizi haline geldi, şimdi üretim krizi dev bir banka çöküşü tehdidi yaratıyor. Burjuvazi “işçi sınıfına yüklen, kıdemi kaldır, BES’i zorunlu hale getir, her cepheden saldır, bütün kaynakları bize hasret” diyor koro halinde. Seçim yenilgisinden sonra Erdoğan korkuyor, ya erken seçim olur da işçi sınıfından destek alan CHP bir de Gül’ü yanına çekerse? İşte onun için CHP’yi yanına çekip işçi sınıfına saldırısına ortak etmek istiyor. CHP bu görevden uzak durursa TÜSİAD’a nasıl yaranacak? Yani “Türkiye ittifakı”, şayet kurulabilirse, burjuvazinin birleşik cephesi olacak.
Çaresi? Birleşik İşçi Cephesi!
4 Mayıs 2019
https://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/turkiye-ittifakindaki-turkiye-kim
‘Vurun, öldürün’
Özdemir İnce
5 Mayıs 2019
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çubuk’ta saldırıya uğradığında yurtdışındaydık. Saldırının amaç ve dehşetini hemen kavrayamadığımı, saldırının birtakım başıbozuk çapulcu AKP yandaşı tarafından yapıldığını düşündüğümü itiraf etmeliyim. Ancak zaman geçtikçe ve yurda dönüp de bağımsız ve demokrat gazete ve televizyonlarda saldırının biçim ve boyutlarını gördüğüm zaman Çubuk saldırısının Alman Nazi SA’larına (SA / Sturmabteilung / Kahverengi Gömlekliler Saldırı Birliği) özgü bir linç (suikast) girişimi olduğuna karar verdim. Hele 30 Nisan 2019 tarihli Sözcü gazetesinin birinci sayfasındaki taşlı, sopalı, demirli, bıçaklı, keserli, yumruklu suikast saldırısının belgesel fotoğraflarını görünce hiçbir kuşkum kalmadı. Gazete görüntülerin altında soruyor: “Bu kadar suç var, bir tutuklu yok!” Nazi Almanyası’nda da SA’lar asla tutuklanmazdı.
***
Ama Hürriyet gazetesinin kıdemlisi Ertuğrul Özkök, kendisine ait yeryüzü cennetinde, cesur yorumlar yapıyor. İbret almak için okuyun lütfen:
AKP VE İYİ PARTİ ALKIŞ- LADI CHP VE MHP NİYE ALKIŞLAMADI
Araya Almanya seyahati girince ben biraz geç okudum.
AK Parti Meclis Grubu Başkanı Mehmet Naci Bostancı TBMM’nin 90’ıncı açılış günü çok ilginç ve güzel bir konuşma yapmış.
***
AK Parti Grup Başkanı üstüne basa basa diyor ki:
– “Cumhuriyet ve demokrasilerde kural bellidir: Yöneticileri halk seçer ve geri çağırır, tüm seçimli makamlar kimseye mülk değildir, bütün seçimlerde olan da budur.”
– “Diktatörlüklerde seçimlerin bir önemi yoktur, bizde önemi var. Diktatörlüklerde makamlar el değiştiremez, bizde değiştirir.”
– “Cumhurbaşkanı, milletin birliğinin ve dirliğinin sembolüdür.”
– “Çubuk’ta şehidimizin cenaze töreninde meydana gelen müessif olay asla kabul edilemez. Sayın Genel Başkana ve CHP temsilcilerine bir kez daha geçmiş olsun diyorum.”
– “Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Türkiye ittifakı’ ve ‘kızgın demiri soğutmak’ sözleriyle siyasi iklimin normalleşmesine çağrıda bulunduğu bir siyasi atmosferde bu olayın yaşanması ayrıca dikkate değerdir.”
***
Konuşmanın Meclis arşivine giren resmi zabıtlarının sonunda şöyle bir ifade dikkatimi çekti:
(AK Parti ve İYİ Parti sıralarından alkışlar…)
Demek ki CHP ve MHP’liler alkışlamamışlar.
MHP’liler sanıyorum “Türkiye ittifakı” ve “demirin soğutulması” cümlelerine yapılan atfı sevmediler.
Ama CHP’lilerin bu kadar güzel ve birleştirici bir konuşmayı niye alkışlamadığını anlamadım.
Ertuğrul ÖZKÖK (Hürriyet, 30 Nisan 2019)
***
Ertuğrul Özkök’ün son cümlesini ancak bir AKP beslemesi söyleyebilir. Çok yazık!
AKP Meclis Grubu Başkanı M. Naci Bostancı’nın TBMM’de yaptığı konuşmada bir dirhem gerçek saygısı ve doğruluk payı yok.
“Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Türkiye ittifakı’ ve ‘kızgın demiri soğutmak’ sözleriyle siyasi iklimin normalleşmesine çağrıda bulunduğu bir siyasi atmosferde bu olayın yaşanması ayrıca dikkate değerdi” diyor.
Çubuk saldırısı neden “ayrıca dikkate değer” oluyor?
Çubuk’ta olanlar düzmece miydi?
***
M. Naci Bostancı’nın TBMM’de yaptığı konuşmayı, R.T. Erdoğan’ın “Türkiye İttifakı” önerisini 8. maddede ileri sürdüğü “ülke liderliği” bağlamında değerlendirmek zorundayız:
“Türkiye’nin siyasal icrasının merkezi olan Cumhurbaşkanlığını ülke liderliği olarak kabul etmek ve konumlandırmak. Cumhurbaşkanının hükümet etme görevinin yanı sıra devletin başı olma ve devleti temsil etme ödevi kapsamında ülke liderliği olarak yürüttüğü faaliyetleri desteklemek ve güçlendirmek”
***
Yani Türkiye’nin anahtarının ömür boyu kendisine teslim edilmesini istiyor. Emriniz olur! Zaten milletin alnında da “Ebediyyen Enayi” yazıyor.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1378000/_Vurun__oldurun_.html
hayat?mda okudugum en berbat kitap .12 yas?ndaki cocuk yazar bunu o bile daha guzel is cikartir konu desen bir orjinalligi yok hayat?nda hic kitap okumayan adam ancak begenir boyle dandik bir kitabi kitaptaki yaz?m yanl?slar?n? devrik cumleleri duzeltmekten okuyamad?m ben o kitab?n paras?na yanar?m bedava verseler okunmayacqk kitap mecbur o kadar paraya k?y?p okumaya cal?st?m arkadas?m alt taraf? ergen bir k?z sevgilisinden ayr?lm?s aldatilmis ne abarttiniz daha cocuk bir de konu vasat ayr?ca yazar sen annenle annecigim seni cok ozledim can?m benim annecigim ben gidiyorum sevgi pitircigim bu sekilde mi konusuyon yapmacikligind bir s?n?r? olur gidin orhan pamuk,sabahattin ali gibi kaliteli yazarlar?n kitaplatini okuyun buna kitap diyemezsiniz baz? arkadaslar cekememezlik demis arkdas bunu ceksek nolacak allah ask?na 14 yas?ndaki yegenimin ?srariyla ald?m okudum rezalet otesi birsey.gozlerinize yaz?k her cumlenin sonuna bukre koymak nedir bukre geliyordu oysa annesi cag?rm?st? yemege onu bukreyi simdi gel buna eser de.her okuyusta guluyorum.
Interpult Studio
hangi kitaptan söz ediyorsun arkadaş?