Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Tutumlu olmak!

Gün Zileli, Savaş

 

Çocukluk dönemimden hatırlarım. “Yerli malı kullan” günleri tertiplenirdi okullarda. Öğrencilerden, evlerindeki yerli ürünlerden bir şeyler getirmeleri istenirdi: Annelerimiz de, mutfakta kullanılmadan kenara köşeye sıkışmış bezelye, fasülye gibi yiyecekleri bir torbaya doldururlardı. Yanında birkaç portakal ve elma da olsa fena olmazdı. Böylece öğrencilerin getirdiği yerli ürünler sınıfta sergilenir, portakallar kolektif bir çabayla soyulup yenir, mercimekleri falan da galiba öğretmenler evlerine götürürlerdi.

Bu yerli malı günleri aynı zamanda tutumluluk günleriyle el ele giderdi. Milli ekonomimizi geliştirmek için tutumluluk şarttı. Örneğin kalemlerimizin ucu iyice kütleşene ve yazamaz hale gelinceye kadar açılmamalıydı ki, çabuk tükenmesinler. Böylece milli ekonomimize küçük de olsa bir katkıda bulunduğumuzu düşünerek mutlu olmaya çalışırdık. Her ne kadar küt kalemle yazmak zor olsa ve sayfaların yırtılmasına yol açıp yeni bir israfa yol açsa da!

Günümüzde tutumluluğun erdemleri unutulmuş görünüyor. Çocuklar fazla çikolata tüketiyor örneğin. Yerli malı kullan günleri de yok artık. Her şey global dünya ekonomisinin hizmetinde. Zaten pek yerli malı ürün de kalmamış gibi. Portakal İtalya’dan, muz Afrika’dan, avokado Latin Amerika’dan, tütün Virjinya’dan geliyor. Milli davalar konusunda gösterdiğimiz hassasiyet, bu global alışveriş ortamında eriyip gidiyor. Silah endüstrimiz bile milli olmaktan uzak. Geçen gün Başbakan, “silahı parasıyla alalım diyoruz, yine de bize satmıyorlar” diye yakınıyordu. Geçmiş yerli malı kullan günlerinde, evlerimizden milli silahlar getirmemizi istememişti öğretmenlerimiz. O zaman milli silahlar konusunda bir duyarlılık edinseydik bugün belki durum biraz daha farklı olurdu.

Tutumlu olmamak televizyon programlarında da göze çarpıyor, özellikle milli hislerin galeyana geldiği şu günlerde. Zaten niyetim de lafı oraya getirmek. Açtığım bütün kanallarda bütün konuşmacılar aynı şeyleri söylüyor, aynı milli hassasiyetleri dile getiriyorlar. Mevzu savaş olduğu için ağırlıklı olarak erkek olan ama arada bir erkeksi kadın görevlilerin de sahne aldığı televizyon “tartışma” programlarında Emekli generaller, savaş stratejisi uzmanları, terör ekspertleri, akademide dışişleriyle ilgili araştırmalar yapan akademisyenler,  milli gazeteciler, milli politikacılar, emekli milli istihbaratçılar, dışişlerinden emekli diplomatlar hep bir ağızdan aynı düşünceleri ve aynı milli duyguları dile getiriyorlar. Bu büyük  bir israf, milli ekonomiye ağır bir yük değil mi sizce? Düşünün, o kadar uzman ve bilirkişi arabalarla bulundukları yerlerden alınıp vızır vızır kanallara taşınıyor, programdan sonra da yine arabalarla yerlerine bırakılıyor? Ne için? Birbirinin aynısı milli hassasiyetleri neredeyse kelimesi kelimesine aynı şekilde dile getirmek için. Giden benzin parasını düşünün. Ayrıca tek tek her bir kanalın bu aynı şeyler için yaptıkları ödemeleri düşünün!

Oysa hepsinin söylediği tek ve aynı şey. Hepsi yeni başlayan askeri harekâtı destekliyor ve bu konuda üç aşağı beş yukarı aynı uzmansal görüşleri dile getiriyor. Ben olsam her şeyden önce “tartışmacı” sayısını bire indirirdim; dahası kanalları ortak yayına bağlar ve tek kanaldan yayın yapardım. Ayrıca her gece aynı şeyler söyleneceği için, şu malum fıkrada olduğu gibi, söylenecek şeyleri rakamlardım. Örneğin tek ortak kanaldaki tek ortak konuşmacı “1” dediği zaman bütün seyirciler “milli birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyacımız olduğu şu günlerde” cümlesini duymuş ya da okumuş gibi olurlardı. Herkesin ve bütün kanalların adına konuşan konuşmacı, “2” dediğinde, “ABD’nin güneyimizdeki terör örgütünü nasıl beslediği ve desteklediği bilinmektedir” cümlesi otomatik olarak beyinlerimizde canlanırdı vb. Düşünebiliyor musunuz bundan elde edilecek milli tasarrufun boyutlarını? Hatta bana soracak olursanız, bir aylık böyle bir tasarruftan elde edilecek yüksek tasarrufla yeni yeni silahlar satın alır ve TSK’nın önünde alana sürülen ÖSO elemanlarından çok daha fazla sayıda kiralayabilirdik.

Bunun küt kalemle yazmaktan pek de farklı olmadığını mı söylediniz? İşte bu tür muzır şeyler düşündüğünüz ve ifade ettiğiniz için sizi televizyon programlarına çağırmıyorlar. Benden söylemesi.

 

Gün Zileli

27 Ocak 2018

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

8 Comments

  1. Anonim

    Milli birlik ve beraberliğimizi tehdit eden Gezi eylemcilerine değinmeyi unutmuşsunuz.

    Bismil Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili’nin de uyardığı gibi, milletimiz böyle nifak unsurlarına karşı her zaman birlik ve beraberliği savunmalıdır.

    Hamdolsun aziz milletimiz bu tür oyunları boşa çıkarmakta.

    “Belediye Başkan Vekili Gülenç, vatan savunmasının çok kutsal bir görev olduğunu belirterek, “Son zamanlarda memleketimiz çok büyük badireler atlattı. Gezi eylemleri, sonrasında hendek olayları gibi ve en son ise 15 Temmuz’da 250 civarında şehit verdiğimiz o alçak hain kalkışmasındaki o zor süreci, halkımızın gayretiyle başarıyla atlattık. Halk birliğiyle, bütünüyle iç ve dış düşmanlarına kesinlikle müsaade etmedi. Bu vesileyle burada bir kez daha tüm geçirdiğimiz bu zor zamanlarda bize destek olan aziz milletimize, bir kez daha şükranlarımızı sunmayı bir borç sayıyoruz. Sevgili gençler, sevgili asker arkadaşlarım; Vatan sizlere emanet, aileleriniz de bize emanet. Gözünüz arkada kalmasın, Allah yolunuzu, bahtınızı açık etsin. Allah yar ve yardımcınız olsun” dedi.”

    [“Diyarbakır’da asker ocağına uğurlanan 55 gence altın ve Türk bayrağı” haberinden]

  2. Necip

    “Öğrencilerden, evlerindeki yerli ürünlerden bir şeyler getirmeleri istenirdi: Annelerimiz de, mutfakta kullanılmadan kenara köşeye sıkışmış bezelye, fasülye gibi yiyecekleri bir torbaya doldururlardı. Yanında birkaç portakal ve elma da olsa fena olmazdı.”

    Evet. Ne gunlerdi onlar. Hepimiz ne de guzel yerli ‘duyarliliklar’ edinmistik.

    “Geçen gün Başbakan, “silahı parasıyla alalım diyoruz, yine de bize satmıyorlar” diye yakınıyordu. Geçmiş yerli malı kullan günlerinde, evlerimizden milli silahlar getirmemizi istememişti öğretmenlerimiz. O zaman milli silahlar konusunda bir duyarlılık edinseydik bugün belki durum biraz daha farklı olurdu.”

    O yillarda evlerimizde ne gibi ‘milli silahlar’ vardi; bilmiyorum. Ama, bezelye, fasulye birkac portakal uzerinden edindigimiz yerli mali duyarliliginin pek ise yaramamis olduguna bakarsak, o da bir ise yaramazdi galiba.

    “Ben olsam her şeyden önce “tartışmacı” sayısını bire indirirdim; dahası kanalları ortak yayına bağlar ve tek kanaldan yayın yapardım. Ayrıca her gece aynı şeyler söyleneceği için, şu malum fıkrada olduğu gibi, söylenecek şeyleri rakamlardım.”

    Hayat boyle bir sey.. Insani durduk yerde fasist ediyor; degil mi?

    “Hatta bana soracak olursanız, bir aylık böyle bir tasarruftan elde edilecek yüksek tasarrufla yeni yeni silahlar satın alır […]”

    Basbakan’in ‘parasiyla dahi satmiyorlar’ dedigini unutmussunuz galiba. Tasarruf etsek de bir ise yaramayacak yani.

    “İşte bu tür muzır şeyler düşündüğünüz ve ifade ettiğiniz için sizi televizyon programlarına çağırmıyorlar.”

    Seyretmediginiz TV’lere cikmak istemezsiniz diye dusunuyor olabilirler mi?

  3. Anonim

    Peki, “gaflet ve dalalet, ve hatta hıyanet içerisinde” olup milli birlik ve beraberliğimizi bozanlar olduğunda kimlerden yana olacağız?

  4. Anonim

    12 Mart bir 12 Eylül provasıydı.

    15 Temmuz ise başarısız olması planlanmış bir 27 Mayıs şeklinde bir 12 Eylül provası.

    Hem hedef şaşırtılıp düşman(lar)ın dikkati ve enerjisi başka yöne çekildi (ve halen çekilmekte), hem de şimdiden gelecekteki rakiplerden kurtulmuş olundu.

    Bir taşla iki kuş. İşte tutumluluk (!)

    Üç-beş kişi bu planın farkında olsa ne yazar, olmasa ne yazar.

    Şimdiden hazırlayın kendinizi.

  5. Anonim

    Özgür Suriye Teröristleri (ÖSO / Sözde Özgür Suriye Ordusu) ile mücadele son terörist etkisiz hale getirilene kadar devam edecek!

    Kendilerini “Suriye muhalefeti” olarak gösteren terör örgütü sempatizanı siyasetçi ve gazetecilerin bağımsız yargı önünde hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını antidemokratik bulmak, basın özgürlüğüne karşı bir hareket olarak göstermek kabul edilemez!

    Özgür Suriye Teröristleri’ne (ÖSO / Sözde Özgür Suriye Ordusu) “gerilla”, maktullerine “şehit” diyerek suçu ve suçluyu öven ve terör örgütü propagandası yapan ve suçu sabit görülen herkesin ilgili kanunlar kapsamında tutuklanmasına devam edilecek!

    Terörle mücadelede en ufak bir taviz terörün elini güçlendirir! Yani terörle mücadelede “tutumluluk” diye bir şey söz konusu olamaz! Ancak “tutukluluk” diye bir şey olabilir! Bütün teröristler ve terör örgütü sempatizanları tutuklanmalıdır! Özgür Suriye Teröristleri (ÖSO / Sözde Özgür Suriye Ordusu) ile başka türlü mücadele edilemez!

  6. Anonim

    Bir savaşa ve işgal harekatına “Zeytin Dalı Harekatı” demek, bir seks alemine “Bekaret İçin Sevişme Harekatı” demekten farksız. Kafaları çok güzelmiş, güle güle kullansınlar.

    Yoksa Antik Yunan’ın “orgy”leri onlara Yunanistan’ın zeytin ağaçlarını mı çağrıştırdı?

    Gerçi bu ilk değil, Kıbrıs’tan sonra ikinci vakaları oluyor.

    Üçüncüsü olacaksa adı ne olacak acaba? “Barış” ve “Zeytin Dalı” dışında koyabilecekleri bir şey kaldı mı ki?

    “Pax Romana” diyebilirler mesela. Zaten onların malum tarihçisinin yaptığı gibi “Üçüncü Roma” olmakla böbürlenip durmuyorlar mı?

  7. Meriç Şenyüz

    Çok tatlı bir mizah yazısı olmuş eline sağlık. Selim Uslu’nun tarzını hatırlattı biraz aynı kuşak olmak mizah anlayışını da benzer kılıyor sanıyorum. Sevgiler, selamlar…

  8. Gün Zileli

    Benden de sevgiler Meriç.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑