Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

THKO’nun 12 Mart Muhtırasına Karşı Bildirisi

Devrim ve Sosyalizm Sorunları, Kitap Tanıtım


Tuncer Sümer, Devrim- Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun Kuruluşu ve Kısa Mücadele öyküsü, Evrim. 2012

 

Tuncer Sümer, THKO’nun savaşçılarından biriydi. Aradan 43 yıl geçtikten sonra kendi kişisel anılarını da içeren ama ağırlıklı olarak THKO’nun belgelerini bir araya getiren bir çalışma yapmış. O günün devrimci mücadelesini, ortamını ve özel olarak da THKO’yu incelemek isteyenler için derli toplu bir kaynak.

Bütün belgeler, THKO’nun ve hatta genel olarak ele alacak olursak, o zamanki Türkiye devrimci hareketinin nasıl bir ideolojik yönelim içinde olduğunu, dünyayı ve Türkiye’yi kendi devrimci bakış açısıyla nasıl yorumladığını açık seçik bir şekilde ortaya koyuyor. Esasen Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadeleyi esas alan THKO’nun da, o zamanki Milli Demokratik Devrimci solun geneli gibi, güçlü bir Kemalist ve 27 Mayısçı etki altında bulunduğunu bu belgelerden saptamak mümkün.

Keza, o zamanki, silahlı mücadeleye girişen (ve en erken girişen) örgütlerden biri olan THKO’nun silahlı mücadele için yaptığı örgütlenmenin de ne kadar zayıf bir örgütlenme olduğunu yine bu belgeler bize açık seçik gösteriyor. Bırakın silahlı mücadele vermeyi, devletin ciddi bir saldırısına karşı kendini savunamayacak kadar zayıf, alelacele girişilmiş bir örgütlenmedir bu. Özellikle Küba Devrimi’nin, THKO’yu kuran devrimci gençlere örnek olduğu anlaşılıyor. Castro da Sierra Maestra dağlarına çok az savaşçıyla ulaşabilmiş ama burada başlattığı gerilla savaşı dört beş yıl içinde iktidarı alacak kadar büyük bir güce ulaşabilmişti. Evet ama, bu aldatıcı bir örnektir. Küba Devrimi’ni gerilla mücadelesine taşıyan güçlerin arkasında çok güçlü bir şehir ayaklanmaları geleneği vardı; bitmek tükenmek bilmez ve hepsi de ağır kayıplarla ve yenilgilerle sonuçlanmış silahlı şehir ayaklanmaları vardı. Küba, kaynayan bir devrim kazanıydı bir anlamda. Bu yüzden, dağa çıkan az sayıda savaşçı sadece buz dağının suyun üstünde görünen ucuydu. Aşağıda kocaman bir buz dağı vardı. Oysa Türkiye’de, evet kabul edelim ki, devrimci bir dalga söz konusuydu ama bu dalga hiçbir şekilde silahlı bir mücadeleyi taşıyacak güçte değildi. 40 yıl sonra da olsa bunu saptamakta fayda var. Öte yandan, Küba’yla benzemezlikler bununla da kalmıyordu. Batista’nın çürümüş oligarşik diktatörlüğü yıkılmanın eşiğindeydi, kitleler üzerindeki her türlü hegemonyasını kaybetmişti ve ABD, Castro’ya el altından yardım etmeyi bile teklif etmekteydi. Türkiye’deki egemenlerin iktidarı ve devleti ise henüz böyle bir çürüme ve tecrit içinde değildi ve halk üzerindeki hegemonyası her bakımdan sağlam görünüyordu. Bu yüzden, Türkiye’de, Küba ya da Latin Amerika türü bir gerilla savaşına girişmek salt bir hevesten öteye gitmeyecekti. Nitekim, bu tür örgütlerin daha sonraki mirasçıları bu yolu izlemedikleri gibi, aynı yolda ısrar ettiklerini söyleyenler bile bir daha benzeri bir gerilla savaşı deneyimine girmeye teşebbüs etmemişlerdir.

Üçüncü bir nokta olarak, kitabın 188-193. sayfalarında sözü edilen, 12 Mart muhtırasının hemen ardından Hüseyin İnan tarafından kaleme alınan, THKO’nun 2 nolu bildirisi üzerinde durmak istiyorum. Bilindiği gibi, 12 Mart muhtırası, sol tarafından, ilerici bir darbe sanılarak, biraz sakınımlı bir tarzda da olsa, esas olarak desteklenmiştir. O zaman solun ana ve belirleyici örgütü durumuna gelmiş olan Dev-Genç Merkez Yürütmesi bir bildiri yayımlayarak, darbecilere karşı hayırhah bir tutum takınmış ve belli ilerici talepler gerçekleştirilirse muhtıracıların desteklenebileceğini ima ve ilan etmiştir. Sol içinde bu konuda en sakınımlı tutumu alır gibi görünmesine ve muhtıranın “hakim sınıflar arasındaki klik çatışmasının sonucu” olduğunu açıklamasına rağmen, o zamanki adıyla PDA (Aydınlıkçılar) hareketi de, haftalık Aydınlık dergisinde yayımladığı bir başyazıda, sonuç olarak muhtıracılara açık kapı siyaseti izlemiştir. Hatta, sol içinde cuntacılığa en uzak kesim olarak bilinen TİP bile, bir bildiri yayımlayarak, 12 Martçılara bazı talepler ileri sürmüş, yani dolaylı olarak desteklemiştir.

İşte solun genel durumu buyken, ne yazık ki, elimizde belge olarak bulunmayan ve sadece Gülay (Özdeş) Ünüvar’ın belleğine dayanılarak ileri sürüldüğüne göre, Hüseyin İnan’ın THKO adına kaleme aldığı 2 nolu bildiri, solun genelinin tam tersi bir tutumu ifade etmektedir. Gülay (Özdeş) Ünüvar’ın belleğine dayanarak aktardığına göre, bildiride şu noktalar dikkat çekmekteymiş:

“1- Hüseyin, Bildiri’nin giriş bölümünde 12 Mart Muhtırası’nın reformcu söylemine aldanmamak gerektiğini, yapılanın faşist bir darbe olduğunu vurguluyordu.

2- Muhtıra’nın verilmesinin hemen ardından çeşitli alanlardaki uzmanlardan oluşacak ve ‘reform hükümeti’ görünümü verilecek bir hükümetin kurulacağını söylüyordu.

3- Muhtıra’nın reformcu söylemi gibi, ‘reform hükümeti’ görünümlü bir hükümetin kurulmasının da sol cunta beklentisi içindeki bazı çevrelerin yanılgılarını sürdürmeyi ve devrimcilerin faşist darbeye karşı gösterecekleri olası tepkileri zayıflatmayı amaçladığını belirtiyordu.

4- Bu sözümona ‘reform hükümeti’nin başına getirilecek başbakanın niteliklerini sayıyor ve onu Portekiz diktatörü Salazar’a benzetiyordu.

5- 12 Mart Muhtırası’nın verilmesiyle başlayan dönemde Türkiye’de ilerici ve devrimci kesimler üzerinde uygulanan baskıların daha da yoğunlaşacağına dikkat çekiyor ve olabilecekleri sıralıyordu:

a-      Solcu partiler, devrimci örgütler, demokratik kitle örgütleri kapatılacak,

b-     İşçi sendikalarına büyük darbe indirilecek,

c-      Devrimci yayınlar yasaklanacak,

d-     Kitlesel tutuklamalar yapılacak ve yoğun işkence uygulamaları gündeme gelecekti.

6- Hüseyin, Bildiri’nin son bölümünde bütün devrimcileri uyanık olmaya, yanılgılardan kurtulmaya ve güçlerini faşizme karşı mücadelede birleştirmeye çağırıyordu.” (s. 190-191)

Gerçekten de o gün için büyük bir öngörü. Üstelik, neredeyse bütün sol bu askeri müdahaleden talepler dilenir ve destek sunarken. Üstelik, bizzat THKO, Kemalist, Milli Kurtuluşçu ve 27 Mayısçı etkiler altındayken.

Solun tarihiyle ilgilenenlerin bu yeni, ilginç bilgiyi hakkıyla değerlendirmelerini umarım.

 

Gün Zileli

1 Haziran 2012

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

13 Comments

  1. CELAL KAYA

    okuyacağım…hocam..

  2. İşuva

    Vay be…

    THKO gibi bir örgütten böyle bir bildiri…

  3. irfan

    Anlaşılan 71 darbesi karşısında solun hemen tamamı Ordu’ya, “Yetmez ama Evet” demişler.

  4. Gün Zileli hepsine "yetmez ama evet" dedi

    1960,1971,1980,1996 …hepsine, ama istisnasiz hepsine. Hiç yanilmamis. Hiç degismemis. Babasinin oglu. 2011’deki halk oylamasini boykot etti, sanki hayatta bir kez olsun oy kullanmis mi? Oy nedir ki? Halk ne ki?

  5. ali weli

    “irfan” adlı yorumcunun “Anlaşılan 71 darbesi karşısında solun hemen tamamı Ordu’ya, ‘Yetmez ama Evet’ demiş”ine gülmekten karnım, ağrıdı.

  6. Güçlü

    Solun 12 Mart’a “Yetmez ama Evet” dediğini iddia edebilmek için ya bu meselelerden hiç ama hiç anlamamak ya da çok sağlam “Cemaatçi” olmak gerekiyor. Biri cehalet, öbürü de objektif olarak polislik anlamı taşır.

  7. "Objektif olarak polis" ne demek?

    Tam bir Stalinci üslubu, kafa ayni kafa, ruh ayni ruh. Polisin objektifi, subjektifi mi var? Seninle ayni fikri tasimayan herkes sence “objektif olarak” polis öyleyse. O zaman onlar için de sen “objektif olarak” polissin. Zaten burada mesela Aydinlikçilar senin için neler, neler söyledi. Haydi hepiniz 1 Mayis meydanina çikip birbirine polis diyenler, birbirinize basin kursunu. Provokasyon kültürü iste bu.

  8. Gün Zileli

    Güçlü, Gün Zileli değil. Karıştırdın galiba.

  9. Güçlü

    Anlaşılıyor ki sorun cehalet. En azından cemaatçilerin sol jargon konusunda başlangıç seviyesinde bile olsa eğitildiklerine eminim. Bu arkadaş sadece “Stalincilik” falan duymuş.

  10. sait tabak

    yahu., yazmamak için kendimi tutmaya çalışıyorum., sonunda dayanamıyorum.yaşımız., bilğimiz kendimizce müsait.işin bence doğrusu şudur. 12 mart muhtırasını hiç kimse desteklememiştir. sadece şaşkınlıktan bilğisizlikten., ne yapacağını bilmemekten ötürü ilk anda bildiriler kaleme alınmıştır. bu bildiriler orta şekerli , ihtiyatlı bildirilerdir., yoksa direkt destek olmamıştır., dilekler ve tespitler vardır. dev- ğenç, tös,,,,,,bildirileri ğibi., lakin kısa süre sonra mahir çayan ve thkp, cuntanın yüzümü kavramış., ve orta şekerli tespit ve duru m a cıya ve zulme dönmüştür..,dilek ve tespitlerde toprak reformu talep edilmiş,,natodan ayrılmak ,,ikili anlaşmaların feshi. demokratik talepler ğibi……,,bütün bunlar cuntanın yüzünü kavrayamamaktan, teorik bilği., tecrübe., şaşkınlık, önderlik eksikliği ğibi vs kavramlardan., ayrıca daha önceki 1960 darbesinin kavram karğaşasından ve 1970 amerikancı cunta sının ilk olarakmeydana çıkmasıyla oluşmuştur.,,direkt destek., ve onay asla olmamıştır. thkp-c bu realiteyi kısa sürede kavrayarak mücadelesine ğücü oranında devam etmiştir. yiğidi öldür., hakkını ver derler. selamlar.

  11. Anonim

    THKO Türkiye devrimci/sol hareketinin en önemli kilometre taşıdır. Bugünü anlamanın en çarpıcı yolu Hüsyin İnan’ın yazılarını okumaktan geçer.
    12 Mart’ın tek cümleyle ifade etmek gerekirse, Hüseyin İnan’ın şu sözü yeterli olacaktır:”12 Mart, faşizmin kalk borusudur.”

  12. Anonim

    Deniz Gezmiş yoldaşı Hüseyin İnan’ın idam edilmemesini mahkemeden talep etmiş, Türkiye için bu muhteşem insanın yaşaması gerektiğini ısrarla belirtmiştir. Tabiki kabul edilmedi bu istek. Malum, bu coğrafyanın en önemli özelliğidir, değerleri harcamak.

  13. Ahmet Akyıldırım

    Yazıda Tuncer Sümerin THKO nun iki nolu bildirisi hakkında Gülay Ünüvar ın anlatımlarından haberdar olduğu gibi bir sonuç çıkıyor ki bu doğru degildir.Söz konusu bildiriden tüm THKO militanları gibi Tuncer Sümer de haberdardır ve bunu söz konusu kitabında açıkça belirtmiştir.Tuncer sadece bildirinin çerigi hakkında bildirinin hazırlanmasında bizzat yer alan Gülay ın bellegine başvurmuştur.
    THKO nun 2 nolu bildirisi o günkü koşullarda ancak dar bir çevreye dağıtlabilmiştir,bu çevrelerden biride Mihri Belli çevresidir.
    Sevim Belli ”Boşunamı Çiğnedik”adlı kitabında söz konus bildirinin Gülay Ünüvar tarafından kendilerine ulaştırıldığını ve bidirinin çeriginin son derece tutarlı olduğunun altını önemle çizmiştir.
    Keza Uğur Mumcu 1978 yılında Cumhuriyet gazetesinde ”sol”örgütler ile ilgili hazırladığı yazı dizisinde THKO nun 2 nolu bildirisini özgün haliyle yayınlamıştır.
    THKO nun oducu-cuntacı olmadığına dair başka belgelerde mevcutur ki bu belgeler,THKO nun kır hazırlığına giriştigi döneme ait belgelerdiryani 2 nolu bildiriden hemen 2 yıl öncesine dair belgelerdir.
    Mesela Hüseyin İnan ın 9 mart cuntacılarının birlikte hareket etme istegini ”gerici bir ordudan asla ilerici hamleler beklenemez”diyerek reddetmesine dair belge.
    Keza Sinan Cemgil in kıra hazırlık amacıyla görüştügü kimi devrimci arkadaşlarını ”bu iş TİP in parlamentoculuğuyla yada Mihri Belli nin cuntacılığıyla yürümez,biz hazırlığımızı yaptık gerillayı başlatacağız” diyerek başlatacakları gerilla savaşına katılmalarını sağlamaya çalıştığına dair belge.
    Mesela,Gökalp Eren in (İstanbul Dev-Genç yürütme kurulu üyesi)askerlerle Dev-Genç arasındaki toplantıya katılma istegi kendisine ulaştığında ”git katıl ama bizim adımıza katılmıyorsun”diyen Hüseyin İnan ın söylemi.
    Keza İlkay Ve Necmi Demir in Bedri Baykam ın ”68 tanıklar Belgeler”adlı kitabındaki söyleşilerinde THKO lulara dair özetle ve bellegimde kaldığı kadarıyla”biz bir şekilde işin içindeydik,ama onlar daha başında bu işin (cuntacılığın)dışındaydılar,onlar dağa çıkıp halk savaşı verme sevdasındaydılar ve onlar darbe sabahı dağlardan darbecilere kurşun sıkmanın hazırlığındaydılar ve hatta darbecilerle birlikte bizede kurşun atacaklardı”yönündeki söylemleri.
    THKO nun darbeci ve cuntacılara olabildigince uzak durduğunu dostta düşmanda iyi biliyor.Bu uzaklıktan ötürüdürki THKO 2 nolu bildirisinde devrimcileri ve halkı faşist darbeye karşı THKO saflarında mücadele vermeye çağırmıştır.
    Solun öteki kesimlerinin darbe karşısında ki tutumları öyle afallama filan degildir,düpe düz desteklemedir.
    Mesela yazıda darbecilere uzak olduğu varsayılan TİP bile 21 nisan 1971 de bile yayımladığı bildiriyle darbecilere açık destek sunmaya devam etmiştir.
    40 yıldır kendi tarihini yazamayan sol elbette sapla samanı birbirine karıştıracaktır,buna şaşmıyorum.Lakin bazı arkadaşların solun 40 yılına dair yeter ölçüde tarih bilgisinin olmamasına şaşmadanda edemiyorum.
    O tarihin içinde öyle yada böyle yer alanların,yer aldıkları tarih konusunda doğru-devrimci bir biligiye sahip olmaları gerekir diye düşünüyorum.

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑