Sıkışan diktatörlüklerin önünde iki yol vardır: Ya geri çekilmek ve yükselen muhalefet dalgasıyla uzlaşmaya çalışmak ya da tek sesli bir diktatörlüğe gitmek ve muhaliflerini operasyon ve davalarla bastırmak ve sindirmek. Aslında her ikisi de çıkmazdır. Geri çekilirse muhalefet dalgası cesaret kazanacak, üstüne gelecek ve sonuçta yıkılacaktır; sertleşirse, bu sertliğin bedeli olarak yıkılacaktır.
Şu andaki tutumuna bakarak AKP diktatörlüğünün sertlik yolunu izleyeceğini söyleyebiliriz. Kanımca, “devlet içinde devlet”e, “devlet içinde yuvalanmış illegal gruba” karşı Ergenekon türü yeni bir operasyon başlatacaklar ve Ergenekon davasında olduğu gibi, uydurma senaryolarla birbiriyle hiç ilgisi olmayan unsurları bir gizli örgütün üye ve yöneticileri gibi göstermeye gayret edecekler. Tabii kamuoyunun bunu yutmayacağı kesin ama zaten diktatörlük bir noktadan sonra kamuoyuna karşı kulaklarını tıkamak, hatta onu da bastırmak zorundadır. Geçmiş bütün diktatörlük deneyleri bunu gösteriyor. Muhtemelen, yürütülecek yeni operasyonun potansiyel sanıkları, cemaatçiler (“örgüt”ün devlet içindeki kolu) ve Geziciler (“örgüt”ün sokaktaki kolu) olacaktır. Pek iyi bir senaryo değil ama diktatörlerin kötü senaristler olduğu ve iyi senaryolar yazmalarının yeteneklerinin dışında olduğu bilinir (Stalin’in show triallerinin kötü senaryolarını hatırlatmak zorundayım, bazı arkadaşlara bıkkınlık verme pahasına da olsa).
Kısacası, önümüzdeki dönem yeni bir operasyonlar ve uyduruk davalar dönemi olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
AKP, halk ve toplum nezdinde çok kötü bir duruma düştü. Bu kesinlikle oya da yansıyacaktır ve eğer iş oya kalacak olursa AKP bu yoldan da belli bir süreç içinde devrilip gidecektir. AKP’nin batan gemisinin batmaktan kurtulması mümkün değil ama batışı geciktirecek bazı yardımcılar devreye girebilir. Şimdiden bu tür yardımcıların usul usul bazı açıklamalar yaptıklarını görmekteyiz. Bunlar bir kısım ulusalcılar ve BDP’nin bir kesimidir.
Yurt Gazetesinden Fatih Yaşlı’nın ve Odatv’den Soner Yalçın’ın yazıları, “anti-emperyalizm” açısından bir yardım işareti gibi görülebilir. Onların arkasından İP’in devreye girmesi de muhtemeldir. Nitekim, İP ve TGB çevrelerinin sabahtan beri Kılıçdaroğlu’nun Amerikan Büyükelçisiyle görüşme yaptığı konusunda tweetler atmaları bunun belirtisi gibi geliyor bana. Yani Kılıçdaroğlu “Amerikan emperyalizmiyle işbirliği yapıyor”a dolaylı bir dikkat çekmedir bu. CHP’nin cemaatle gerçekten de bir ittifaka girdiği ve Amerika seyahatindeki görüşmeleri dikkate alınırsa bir gerçeğe temas ettikleri muhakkak ama buradan hareketle bir mevzi kaymasına girişir de “anti-emperyalizm” adına AKP iktidarına zımni bir destek verirlerse işte o zaman iyice sapıtmış olurlar. Bu öngörümde inşallah yanılıyorumdur ama bu tür belirtileri görmezden gelemeyiz.
Öte yandan Kürt siyasi hareketinden bir kesimin (Kürt burjuvazisinin temsilcileri) AKP iktidarı ile işbirliğini oldukça ileri boyutlara götürdüğü bilinmektedir. BDP milletvekili Nursel Aydoğan’ın yaptığı açıklama “barış süreci” adına tam bir hükümet işbirlikçisi açıklamadır. Neyse ki Selahattin Demirtaş tam ters yönde, AKP’ye yüklenen açıklamalar yaptı da yüreğimize su serpti. Böyle giderse Kürt siyasi hareketinde bir bölünmenin ortaya çıkması kaçınılmaz.
Gezi hareketi, AKP’nin karşısında sıkı duruyor doğal olarak. Çünkü o, reelpolitikanın dışında gerçek bir halk hareketidir.
Gün Zileli
19 Aralık 2013
Fatih Yaşlı’nın cevabı: (twitlonger’dan alınmıştır)
g.zileli’nin “şimdi akp ne yapacak” yazısı üzerine bir not
“şapkadan tavşan çıkartmak” illüzyonistlerin en bilinen ama her zaman işe yarayan numaralarından biridir. gün zileli de bugün yazdığı “şimdi akp ne yapacak” isimli yazısında bir tür tavşan çıkarma işine soyunmuş gibi görünüyor.
gün zileli’ye göre “ulusalcılar anti-emperyalizm adına akp ile işbirliği yapacak”mış. kanıt mı? kanıt ise soner yalçın’ın sözcü’deki “cemaatin arkasında kim var” ve benim yurt’taki “mesele yolsuzluk değil” isimli yazılarımızmış.
soner yalçın adına herhangi bir cümle kurmaya hakkım yok ama kendi adıma söyleyeceklerim var.
birincisi, ben ulusalcı değilim, ulusalcı örgüt ya da partilerle organik bir bağım bulunmuyor, yazılarım ulusalcıları temsil etmiyor, ulusalcılar benim yazılarıma bakarak siyasal strateji belirlemiyor. işte bu nedenle benim yazılarımdan hareketle “ulusalcılar şöyle yapacak” demek şapkadan tavşan çıkarmak anlamına geliyor.
ikincisi ve zileli açısından daha vahim olanı, benim yazımdan erdoğan’a destek, akp’yle anti-emperyalist dayanışma vs. gibi bir sonuca varmak,illüzyonistliğe değil,okuduğunu anlamamaya işaret ediyor. benden akp’li ya da “tayyipçi” çıkarmayı, değil zileli zati sungur gelse başaramaz. bugüne kadar yazdıklarım, söylediklerim, yaptıklarım ortadadır.
operasyon bağlamında işaret ettiğim şey bir “emperyalist müdahale”nin varlığı, cemaat’in tek başına hareket etmediğidir. emperyalizm cemaatle kesişen ortak çıkarları üzerinden akp’ye yönelik bir operasyona girişmiştir ve yazan çizen biri olarak benim görevim bu müdahaleyi tespit etmektir. bundan “tayyipçilik” çıkarmaya çalışmak ise nafile bir çabadır.
son olarak zileli, ulusalcıların bu meselede nerede durduklarını anlamak istiyorsa aydınlık’ın haberlerine bakabilir. o haberlerde ip’in ve ulusalcıların nasıl bir pozisyon aldıkları kolaylıkla görülebiliyor. belki okur ve okuduğunu anlamayı başarırsa şapkadan tavşan çıkarmakla siyasi analiz yapmak arasındaki farkı da görebilir.
Kısa bir açıklama: Yukarıdaki yazıda niyetim Fatih Yaşlı arkadaşı ulusalcı olarak nitelemek değildi. Amacım, yazısının, ulusalcıların muhtemel bir tutumunun belirtisi olduğunu izah etmekti. Ancak Fatih Yaşlı olsun, twitterden gelen mesajlar olsun ve buradaki mesajların bir kısmı olsun, bunu benim Fatih Yaşlı’yı ulusalcı olarak nitelediğim şeklinde anlamış olduklarına göre benim özür dilemem gerekiyor. Fatih Yaşlı’yı ulusalcı olarak görmüyorum.
17 aralık, yolsuzluk operasyonu mudur, yoksa polis darbesi mi? bence ikincisi ve fatih yaşlı’nın tesbiti (arkasındaki nihai güçleri zorlaması dışında) bence doğru.
e bu durumda da genel olarak sol, tıpkı 28 şubat’taki konumunu almış oluyor ve bu pek iyi bir yer değil maalesef.
evet ama yolsuzluğun gerçek olduğu da ortada. ikisinden de eşit mesafede uzak durmak gerekiyor ama bu bizim bir kısım ulusalcı gibi yolsuzluğuN AÇIĞA ÇIKARILMASINA UZAK DURMAMIZI getirmemeli.
ya akp büyük bir darbe yedi meşruiyet krizi derinleşti.seçimde başarılı bir oy alması da bir şey değiştirmez.bir yönetimin çogunluğa dayanması yetmez aynı zamanda meşru olması da gerekiyor.akp ileri demokrasi ve temiz siyaset milli irade gibi kavramlara ve biçimsel anlamda temsili demokrasiye dayanıyordu bu iddiaları çöktü bunların birer makyaj olduğu görüldü.ayrıca akp bir parti başındakikişi de başbakan.ona karşı muhalefet yapmak karşısındakilere göre görece daha kolaydır.onun karşısında parti olmayan ve gölge gibi gezininen bir cemaat var buna karşı nasıl muhalefet yapacaksınız.yine chp ileri demokrasi temiz siyaset demogojisini kendi mülküne alırsa bir on yıl daha onun deşifre olmasını beklemeniz gerekebilir.o sebeple meseleyi sırf akp karşıtlığı üzerinden okursanız karşısındaki güçlerin maşası olabilirsiniz farkında olmadan.bu operasyon abd veya onun içindeki bazı güçlerce planlanmış olabilir.ki sinyaller o yönde.abd çok mu meraklı türkiyede yolsuzluğun açığa çıkmasında.yolsuzluk var ve deşifre oldu öyle veya böyle,kimse inkar edemez ve etse inandırıcılığı olmaz ama yolsuzluğa takılıp kalısanız esas fotoğrafı kaçırabilirsiniz.
http://kemalistler.net/guendem/2235-tgb-akp-cemaat-kavgasina-savas-aciyor.html
Gün, Merkez Sağ bir parti kurulacak çıkış orası gibi geliyor, Boşta olan Merkez Sağ’ın yeri CHP’nin de ağzını sulandırıyor ama eski DYP ve ANAP’ın seçmeni CHP’ye oy vermez.
Erdoğan aslında bu tehelikeyi gördüğü için HAS partiyi kendisine kattı, DYP’yi yeniden oluşturacak kadroları da transfer etti, ama bu iş buraya kadardı.
Sol ne yapar dersen, bilmem! Kürt Cephesi süreçe zarar vermek için bu rüşvet işi açığa çıkarıldı derse şaşırma!!!
AKP nin imdadina onu Kemalistlere karsi korumak ve süreci devam ettirmek için BDP , ekonomiye ve devletin kaimligine halel gelmesin diye bir kisim kemalistler ve CHP kosacak kim kosacak….
Bir yürekki BDP de bisey görsemde yüregime su serpilsin diye çarpar durur….
Tam Perincek lik Yalcin Kucuk luk vaziyet , sürekli daralan iktidar icinde celisen taraflarin birinin etegine yapismak. Bu günlerde anti fetos anti emperyalizm adina Erdogani tutmazlarsada ben ne olayim…BDP malum….. düzen icilik bu siyasi akillarda derinlere temel atmistir. biz bu farkli ideolojilerin pratik ittifaklarini gezi nin bitirilmesi , direnisin dizginlenmesinde de gördük hic sasirmayiz…Devrimci alternatif olmayinca bunlar oluyor iste. Iste bu yuzden tartismalari elestrileri genel teorik cerceveden pratik politik tutumlara kaymasinin önemini anlatamadik gitti…
Bugün Soner Yalçının yazısını okuyunca aynı şeyleri düşünmüştüm; ulusolcuların gelip gelecekleri yer küresel mafya karşısında yerel mafyadan yana çıkmak, biz buna mahkum değiliz….
kesinlikle doğru.
hepinizin kısır kafasına BDP kadar taş düşsün HDP kadarda kaya düşsün alooo habu yaladığınız sistem ve özellikle sistemin eski efendileri ile tam bir kopuşun özgürlükçü bağımsız siyasetini yapanları sistem içi görüp milli duyguları zil takıp oynayan sizler hala alternatif yok diyebilip asıl HDP politik alternatifini itibarsızlaştırıp sarıgüllü MHP li chp milliciliği yaptığınızı ne zaman anlayacaksuınız devlet-iktidar sistemi anladık onlarla nasıl mücadele edileceğinide öğrendikte bir sizin gibi çaktırmadan devlet-sistemin gizli savunucuları ile nasıl baş edeceğimizi hiç hesaba katmamıştık zaten enerjimiz devasa hegemonyaya yetmezken birde sizinlemi uğraşalım utanmaz insanlar bi aynaya bakın birde çıkamadığınız sokağa
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/akp-ve-cemaate-karsi-hukumet-istifa-eylemleri-h19594.html
özgürlükçü BDP li milletvekilinin aciklamasi ortada sizin BDP HDP saplantiniz doktorluk bir hale geldi gelecek. BDP li vekil coskulu bir bicimde AKP savunusu yapiyor siz burada bizi sistem ici olmakla sucluyorsunuz. BDP HDP yi savunma sekliniz giderek AKP nin kendini savunmasina benziyor neden acaba…
Ulusol cularin gelip gelecekleri yer küresel mafya yerine yerel mafyadir belirlemesi hos ama cok tehlikeli bir manipulasyon iceriyor. ulusolcu kesim uluslarasi emperyalizm (yada küresel cete) nin karsiti degilki , ona bagimliligin diger bicimi. Gezi sirasinda tüm ulusalcilar ABD AKP yi elestirdikce cosuyorlardi. Bu gün daha iyi görünüyor özlemleri…Cumhuriyet yazarlari Oda tv yazarlari , CHP icerideki generaller birakalim anti emperyalist olmayi tutarli anti amerikanci dahi degiller. Unutulmaya silivrideki pasalar yaramazlik yapmis nato generalleridir…
kimseye çamur atmak diye bir niyetim yok. Sadece siyasi tahminler yapıyorum burada. Yanlış çıkarsa ayrıca sevinirim. Ama böyle bir kuşkum var ve onu yazdım. izleyelim. Yanlış olduğumu görürsem hiç tereddüt etmeden tahminimde yanıldığımı söylerim, merak etme.
Özellikle yorumları görünce yazma ihtiyacı duydum.
Komplo teorisi, komplo teorisi
arkadaş hiç mi amerika’ya ya da israil’e atıfta bulunulamayacak artık
böyle bir gerçeklik yok mu yani?
Ulusalcılardan şüphelenildiği gibi bir tavır beklemek pek
şaşırtıcı olmayabilir bence de. Bu konuda Zileli’ye katılıyorum.
Ama Yaşlı’nın yaptığı bir durum tespitidir ve hele hele
adamı ulusalcılarla bir tutmakla ya da onlara yön çizmekle falan suçlamak
bu adamın şu ana kadar yazdıklarını ve bulunduğu tespitleri harcamaktan
başka bir şey değildir.
Yaşlı, kim nederse desin son zamanlarda Türkiye’de olan bitenleri
gayet anlaşılır bir şekilde yorumlayan ve bunu ince ve kıvrak bir
zekayla yapanların başında gelmektedir zannımca; hem de bu yaşında.
Hele hele onlarca liberalden artık gına gelmişken..
Zileli’nin geçmişte beraber yürüdüğü birçok insandan ayrı olarak omurgalı bir
duruş sergilediğini bilmekle beraber burada biraz aceleci davrandığını düşünüyorum.
iktidar manyağı İP’in yegane amacı iktidara gelmektir. ona buna antiemperyalisttir deyip yamanmak değil.
Bu eleştiriniz yerinde olabilir. Aceleci de davranmış olabilirim. Ne var ki, yazıyı dikkatle okursanız, ben Yaşlı’yı ulusalcı olarak nitelendirmedim. Ulusalcıların muhtemel tutumunun bir belirtisi olarak gördüm yazısını. Yine de öyle anlaşıldıysa kendisinden ve sizlerden özür dilerim. Ayrıca İktidar Bloku’nun Yükselişi ve Çöküşü yazıma bakarsanız, orada ABd ve İsrail’in tercihlerinden ve CHP’ye yönelişlerinden söz ettiğimi görürsünüz. Son yazı da keza bu noktaya kısaca değindim.
İslamofaşist “karizmatik” bir önderin hesabının görülmesi iyidir… Kim yaparsa yapsın! Her iki taraf da güç kaybedecek! Bu güç kaybı, ne kafası karışık sosyalistlere, ne aciz sosyal demokratlara, ne “taş kafalı ulusalcılara” yaramasa da bir soluk alma dönemi yaşayabiliriz. Yeni bir ulusalcı veya islamcı ya da “sentez” bir faşist önderin ortaya çıkması zaman alacaktır; bu arada biz, (özgürlükçü sosyalistler, yurt sever aydınlar, demokrat-özgürlükçü sol’cular…) son 10 yıldan aldığımız derslerle daha akılcı bir siyaset üretimi konusanda zaman kazanabiliriz… Güzel oldu… İyi oldu… Diyalektiğin gözünü seveyim! Ahlaksız siyaset, önünde sonunda bu ahlaksızlığı kendi içine de taşıyacaktır; aynı mayadan insanlar! Taraf tutmak yerine kafaya kurşun sıkmak daha ahlaki… Daha anlamlı… Elbette ABD-CIA bu işin tarafı olabilir… Emperyalizmden gelen her şey kötü olarak değerlendirilemez; kaldı ki AKP de bir emperyalist projeydi. Savaş tam tamları seslerinin solduğu dönemde AKP totalitarizmine gereksinme kalmadıysa, bu sonuç olarak “kötü” değildir. Sosyalist-özgürlükçü, sol-demokrat politika üretemediğimiz sürece bu tür faşist önderliklerin emperyal dönemsel politika hatırına alaşağı edilmesi de “bize”, insanlara, halka daha “rasyonel” politika üretmek için zaman tanıyabilir… Bu zamanı iyi kullanacağımız konusunda derin kuşkularım var… Yine de “güzel ve çok iyi” olmuştur… Sonrası, sonra…
(Özgürlükçü Sol-sosyalistler olarak, -Stalinseverleri sosyalist hayallerin karşıtı görerek- yazık ki bugünlere de hazır olmadığımızı düşünerek yazıyorum. Bizim dışımızdaki ve hayallerimizle ilgisiz güçlerin tavrı-ittifakları üzerine “çok ince yorumlar-saptamalar” ile “başkalarının” patikalarında yol aramaya çalışmanın analizlerine mahkum bir sözel siyaset üretimi zamanlarında yaşamanın sıkıntısı ile…) O Gürsel
operasyonun akp’yi ve başbakanı hedef aldığının altını kanırta kanırta çizen yazılar, lafı sürekli “bu arada chp de amerika’yla işi iyice pişirdi” ye getirmek arzusuyla kıvranan akıllara, fikirlere çektiğiniz dikkat için ne diye özür diliyorsunuz, anlamadım. ben yazınızda yaşlı için de bir “ulusalcı” vurgusu göremedim. yaşlı, kendi yazısında “…ancak mesele yolsuzluğun varlığı değil; yolsuzluk üzerinden varılmak istenen yerdir: Operasyon yolsuzlukla mücadele adına değil, Erdoğan ve AKP’yi devirmek için yapılmaktadır.” diyor. bravo! (sunturlusundan bir atasözünün tam yeriydi ama, hiç bilmem, sevmem…)
özür dilemenin sırası değil. gerek de yok. sizin vurgunuz gayet yerindeydi hocam. bdp için olan da. yüreğinize su da serpilmesin. bu, sineye çekilecek şey değil. herkes dikkatli olsun, ona göre düşünsün, yazsın, konuşsun. dikkat çektiğiniz yerin çok önemli, hayati olduğunu düşünüyorum. (“kahraman polis” hashtag’lerinin fütursuzca yayılmaya başladığı şu anlarda hele…) bu arada :
şapkadan tavşan çıkartan illüzyonist kaldı mı ayol? şapkadan hala tavşan çıkartmaya kalkışan, illüzyonistlerin yüz karasıdır, illüzyonun sabotörüdür artık! “gerçek”tir. onu da illüzyonistler düşünsün! şu halde hocam, şapkadan tavşan çıkartmaya devam!..
özgürlükçü bu yazıyı okusun;
http://cebaxcor.blogspot.com/2013/12/turk-dalasna-yandaslk-kurtlere-zarar.html
Cemaat gerçekten sırf yolsuzluklarla mücadele ettiği için mi böyle şeyler yapıyor?
Gülen’in gerek geçmişteki gerek şimdiki T. Özal güzellemelerini, darbe dönemlerindeki tavrını,
Kürtlerle Ermenilerle ilgili çözümlerini nereye koyacağız?
Bu adamlar daha yeni mi peydah oldular bu ülkede?
İşin böyle farklı bir yönü olduğunu, cemaatin nasıl bu kadar güçlü olabildiğini tamamen gözardı mı edeceğiz? Böyle bir durumu nasıl ifade etmek gerekir acaba? Doğrusu nedir? Ben de öğreneyim.
Bence “kış geldi”nin bu fazla heyecanlı yorumu, İP kafası ile
“saçını fazla sola taramayan” (bk. Türkiye gazetesi reklamı) Yıldıray Oğur kafası arasında gidip gelen aklı karışık bir mantığın ürününden başka bir şey değil.
Bir çözümlemede bulunurken eldeki materyali bağlamından koparmadan bir bütün içerisinde, sebep-sonuç ilişkisini ve tarihsel gelişimini dikkate alarak, belirli bir ilişkiler ağı çerçevesinde karşılıklı etkileşimlerini gözeterek değerlendirmek gerekir. Kimsenin duygulara, izlenimlere ve peşin yargılara kapılmak ve niyet okumak gibi lüksü yok.
Evet, Zileli’nin “İktidar Bloku’nun Yükselişi ve Çöküşü…” adlı yazısını okudum ve tespitlerin yerinde olduğunu düşünüyorum. Bu arada Yaşlı’nın ulusalcı olarak nitelendirildiğini söylemem yorumlardan ötürüydü. Tıpkı “kış geldi” yorumu gibi. Zileli bu şekilde anladıysa benim tam iyi ifade edemediğimdendir. Ben de özür dilerim.
Sevgiler, saygılar
operasyonun uluslararası destekli olduğu tespitini yapmak çok da zor değil zaten . ama izlenecek taktiği belirlerken alınacak tek ölçüt de bu değil .
operasyonlar akp’yi yıpratıyor bu kesin. aynı zamanda halk üzerinde siyasal partilere olan inanca büyük bir darbe vuruyor gibi bir tespit yapılırsa çok mu ileri gitmiş olunur bilemiyorum ama olaya bu açıdan bakmak , özellikle iktidarın ama bir yandan da diğer siyasal partilerin de devlet aygıtıyla olan ilişkileri açısından halkta büyük bir hoşnutsuzluk yarattığı yönü ön plana çıkarmak yağmacıları değil yağma düzenini gözler önüne sermek için operasyon kim yaparsa yapsın büyük bir fısattır.
salt operasyonun kaynağından yola çıkarak bu fırsatın geri çevrilmesi komik olacaktır. ayrıca cemaat de bu operasyonda yaptığı tetikçilikle benim kanaatimce halkın gözünde eski itibarını kaybetmiştir. bu bakımdan iki tarafı da alçaltan ancak tamamen doğru kanıtlara sahip olan bu yolsuzluk operasyonunu desteklemekte bir sakınca yok.
sırf bazı riskler var diye güncel politikaya karşı keskin taktikler belirlemekten korkmamalı . her siyasal eylem risk içerir , risk almaktan korkmamalı özellikle böyle çalkantılı dönemlerde tavır alınmalı
anonim 11 bi zahmet ismini yazarsan zilelinin kendisi olduğu şeklindeki algıyıda düzeltmiş olursun ama nerde sizde o yürek?akp nin kendini savunması gibi HDP-BDP savunması yapmışım kafana kaya değil dağ düşsün aloooo biz kendimizi nerelerde nasıl savunduğumuzu unuttunmu?millici,zillici,devletçi,veli küçük,kerinçsiz,perinçek,chp-mhp ciler ne demek istediğinizi bilmiyormuyuz utanmaz adam bu bereketli topraklarda anarkocu özgürlükçü liberter geleneklere en uygun özgürlükçü özerklikçi otonom politik program ve bu programın en militan en ağır bedelle özgürlükçü toplumsal devrimci mücadeleyi verenlere laf edecek neyin var aloooo sokakta görmedik haaaa sen kimsin biliyorum bunları neden dersin sistemin hizmetkarısın BDP-HDP ye chp-mhp-ip yi hatta karşı gibi gözüktüğün akp yi bile bize yani anarşizme en yakın politik dinamiği tercih edersin senin gibileri biliriz eskide ne denirdi hatırla faşistin diğer versiyonu ben demeyeyim yalanmıymış bunca işin arasında birde sizinle uğraşmak zorundayız eeee ne yaparsın bereketli topraklarda özgürlükçü toplumsal devrimciliğin işte böyle ekstra zorluklarıda var ne yapalım başa gelen çekilir sizinle baş etmeyide öğreneceğiz utanmaz adamlar????
18. yorumcuya :
bana hitaben yazmışsınız ama, yazdığım şeyle uzaktan yakından bir bağı yok yazdıklarınızın. cemaatin bugün meydana çıktığını, “sırf yolsuzlukla” mücadele ettiğini kim söyledi kardeşim?
gün zileli’nin dikkat çektiği, anti-emperyalizm aşkına, kokan balığın başı feto’yu işaret etmek “tutku”suyla, akp’nin ekmeğine yanlışlıkla yağ sürmek hatasına düşmemek gerektiğiydi, en azından benim anladığım buydu. bu da, kimsenin gözünün yaşına bakmadan dikkat çekilmesi gereken çok önemli bir noktadır.
benim kafayı, istediğiniz kafaların arasına yerleştirmekte serbestsiniz. ben saçımı taramam ama, elimde olsa, haklı olarak karışık bulduğunuz o iki kafayı tutar birbiriyle tokuştururdum!
bu ülkede zalim, mazlum ilan edilir. “zalim mazlum” her daim bu çoğunluğun sevgilisi, başımızın da püsküllü belası olagelmiştir. bu iktidar da “mazlum” kontenjanından girip kudretini gösterdi! tekrardan “mazlum” ilan edilebileceğinin iması bile, düşündürürken güldürür! ama, bu toplumun, gündemi kuru kuruya düşünenin, yazanın da hep en belirgin zaafı olmuştur bu. bu zaafın küçük de olsa belirtilerini görüp de heyecanlanmayan, bu eksiğe-hataya dikkat çekmeyi önemli görmeyenin, “tarihsel gelişim” ve “ilişkiler ağı”nı gözettiğinden şüpheliyim.
“cemaat – abd bağı”nı anlatırken, “emperyalizm cemaatle kesişen ortak çıkarları üzerinden akp’ye yönelik bir operasyona girişmiştir.” derken, koyu bir akp eleştirisini de eşzamanlı olarak yapmayan, ya da yapmayı unutan, veya şimdilik -“gazeteci gözüyle”- bunu önemli görmeyen her yazı, fikir, eksik -bu yüzden de hatalı- bir yorum olmasından öte, lüks gördüğünüz o “duygu”dan ve “sezgiler” den mahrumdur zaten; kurudur, koftur.
ilişkiler ağı, esas duygularla meydana çıkıyor her seferinde kabak gibi. “nefret” bu duygulardan biridir. “heyecan” da.
şu şartlarda, “objektif” bir fikre, zikre, yazıya ihtiyacı olan var mı?
Öncelikle şunu belirteyim: 13. yorum da bana ait. Bu bilgiye sahip olmadığınız için haklı olarak bu şekilde yazıyor olabilirsiniz. Bu yorumda “Ulusalcılardan şüphelenildiği gibi bir tavır beklemek pek şaşırtıcı olmayabilir bence de.” dedim.
Şöyle demişsiniz “koyu bir akp eleştirisini de eşzamanlı olarak yapmayan, ya da yapmayı unutan,”…
Birinin adına söz söylemek ya da onu savunmak zorunda kalmak bana zul geliyor sizin yüzünüzden şu anda
fakat anlaşılıyor ki sizin Yaşlı hakkında en ufak bir önbilginiz yok. Bu adam bir akademisyen ve kesinlikle boş bir akademisyen değil. Okunmayı hak ediyor. Bir insanın yazdığı bir yazı hakkında yorum yapmadan önce bu adam neyin nesidir, neler yazmıştır diye bakmak, araştırma yapmak gerekir. Benim söylemek istediğim bu.
Burada bir tespit var ve bu tespit, üzerinde kafa yormaya değer bir tespit. Bitti. Buradan vay efendim AKP’ye destek
veriyorlar ya da böyle bir ima var demek hiç de inandırıcı değil. Asıl güldüren peşin kararlar vermek ve adeta
taştan nem kapan bir haletiruhiye içerisine girip asıp kesmektir. “duygu” ve “sezgi” derken de okumadan,
araştırmadan her şeye atlamayı kastettim. Herhalde iyi anlatamamışım.
Fatih Yaşlı mensubiyet açısından ulusalcı olmayabilir ama benim takip ettiğim kadarıyla görüşleri neredeyse bire bir paralellik taşıyor.
Gezi olaylarinin ilk gunu, parktaki eylemcilere polisin cok sidettli saldirmasi , cadirlarin ve esyalarin yakilmasiyla basladi. Polis AKP kanadinin disindaki Gulen cemaatinin duymeye basmasiyla ilk saldirisini yapti. Saldiri sonrasi, polise verilen talimat geregi , etrafli gormek icin kisa bir geri cekilme yapti. Arkasindan neler gelecegini beklediler. Insanlarin birikmis ofkelerini, isteklerini, tepkilerini eylemliklerle ortaya cikaracaklarinigi biliyorlardi. Kuzey Afrika, ortadogu, latin ulkelri ve orta Afrikada ayni donem buna benzer olaylar yasanmaktaydi, Dunya sicakti.
AKP yani Tayyip ve taraftarlari saskin bir sekilde buyuyen olaya suursuz bir sekilde mudahale ettiler. kendi iclerinde yaptiklari toplantida, ilk gunu saldiran polislere, kimin emir verdigini sorusturuyorlardi. Cemattin emniyet kanadin duymeye bastigini anladilar. Cemaat polisinini ilk gunku provakasyonuyla olaylarin buyumesi ile, hazirliksiz AKP nin zora girecegini biliyordu. Gozdagi ve mesaj verdi.
Olaylar cig gibi buyudu.
Artik ne Cemaat ,ne amerika, AKP olaylari denetliye miyorlardi.
AKP bu kadar yukselen halk muhalefetine karsi basindan soyle .sesleniyordu. “Bu bir kiskirtma, dis gucler, faiz lobisi ” gibi varyantlar getiriyordu.
Olaylarin akisiyla kitle , ne AKP nin, ne de cemaatin soylediklerine kulak kabartiyordu. O zamanlar Tayyip in basin yoluyla soyledigi, yani bu gune kadar gelen iktidar ic cekismelerinin sinyalerini veriyordu. Bu rusvetleri iktidardaki tum kisiler, Amerika ve Cemaat cok onceleri biliyordu. (2 yil gibi bir sure) , Bu dokumanlarin zamani geldigini dusunulerek ortaya cikartildi.
CHP cok mu temiz? Kilictaroglu Amerikaya gittiginde ustu kapali bir sekilde kendisine, AKP ye karsi sikandalarini yakinda piyasaya surelecegini ve AKP yi gozden cikardiklarini soylediler. “Ama bir sartla” dediler , Sagci ve dinci Sarigulu CHP baskan adayi yapmak kosuluyla bu teminati verdiler.
Iktidara izni verilirse; cemaatci CHP baskani , Ankara da CHP li Fasist belediye baskani, CHP li ulusalci, sag cizgili milletvekilerinin ve Fasist MHP nin yer aldigi koalisyon iktidari olacaktir.
Fettullah ve amerika yine sabit ve saglam yerlerini koruyacaktir.
kalin saglicakla
Oral Çalışlar BDP’den aldığı pasla koşmuş AKP’nin yardımına:
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral_calislar/kurt_cephesinden_operasyoncularin_sicili-1167328
Özet: Esas hedef “süreç”, Cemaat de Ergenekon gibi seçilmişler üzerinde vesayet.
Ne vesayetmiş, ne süreçmiş yahu..
Öz ilerici politik gücü olmayanın düştüğü kuyrukçuluğun her gün yeni bir sefil rengine şahit oluyoruz.
fatih yaşlı’dan bahseden yorumcuya (takma da olsa bir ad olmayınca hitap etmesi zor oluyor) :
uzatmamak adına cevap yazmayacaktım ama, uzarsa uzasın! 13. yorumun da sizin olduğunu biliyorum arkadaşım. bir yazar hakkında “önbilgi”ye ihtiyaç yoktur. yazısından edinirsin bilgiyi. tamam, 1 olmasa bile 2-3, 3-4 (hadi 5!) yazısını okur, edinirsin izlenimini. kimse için “okunmayı hak ediyor” filan diye düşünmem. ben kimim ki? okursun veya okumazsın, olur biter. bu adamla ilgili bende daimi “duygu”ya, ya da “duygulanım bozukluğu”na yol açacak olan esas şey yazdığı yerdir. yazdığı şey ne olursa olsun, “peşin hüküm”, “önyargı” ne derseniz deyin, o mecrada yazarak bunu ilk önce kendisi yaratıyor. yine de peşin hükmüm yok ama, o gazetede yer alan her yazıya, yazara ve orada öne sürülen her fikre karşı “peşin kuruntu”m olduğunu ve hep olacağını itiraf ederim, evet.
Yazıyı okudum ve Oral Çalışlar’la ortak geçmişimiz adına ben utandım.
“bir yazar hakkinda onbilgiye ihtiyac yoktur…” “peşin hükmüm yok ama… peşin kuruntum [var]” Bombasiniz gerçekten 🙂 Yarim yamalak bilgiye sahip, atesli, ozguven patlamasi yasayan siradan bir Taraf okuyucusu kafasi.. Sanki Melih Altinok’la yazisiyorum (Bu arada sayin Zileli, o programdaki sabriniza hayran kaldiğımı belirtmek isterim). Ahmet Şık içeriye alindiginda da sizin kafadakiler benzer seyler cok yazip cizdiler. AKP icin paha bicilemez degerdesiniz.
Bu arada liberaller pul pul dökülmeye başladı. O değerli “peşin kuruntularinizdan” biraz da onlara bahşedin. Nacizane bir tavsiye.
http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=92513&haberBaslik=%C5%9Eimdi%20ne%20yapmal%C4%B1?&action=haber_detay&module=nuce&authorName=Delil%20KARAKO%C3%87AN&authorID=3
hazırcı -malum- yorumcuya:
karşı geldiğin bir fikir hakkında, onu, halihazırdaki bir “kafa”ya dahil etmeden konuşamamak, gık bile diyememek ne acıklı bir hal… sürekli “şu kafadasın”, “bu kafadasın”…. işçi partili kafasından, taraf kafasına geçtim bir anda. sonra… aa, bir baktım ki, melih altınok’um! iyice buldum kafayı sayenizde!
benim liberallere harcayacak kuruntum bile yok kardeşim ama, bu konuda tavsiyede bile bulunabildiğinize göre sizin kafanız bayağı iyi galiba! benimkini boşuna merak etmeyin, kafanız bozulur sonra!…
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/diktator-muttefik-ariyor-84808
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/ismet-ozcelik/30992-ismet-ozcelik-2014-2013ten-guzel-olacak-akp-ve-cemaat-2013u-mumla-arayacak.html
Yazıyı Twiterde çıkınca gördüm.
F.Yaşlı-nın “Vallahi billahi ulusalcı değilim” dilekçesine G.Zileli-nin özürü oldukça duygulandırıcı.
F.Yaşlı böylece Marksizm payesini almış mı oluyor ?
F.Yaşlı vb kaba solcular ulusalcılık,bağlaşmalar vb konusunda Leninci kavrayışa sahip değiller.
Bu kaba solcular Lenin-in emperyalizm,ulusallık,bağlaşmalar konusundaki ilkelerinden ve çözümlemelerinden habersiz sosyalistlik yapılabileceğini sanıyorlar.
Ulusalcı olmayan bir sosyalizm olanaksızdır.
Ulusalcı değilseniz sosyalizmle de ilginiz olmaz.
Bu bağlamda da Zileli de sizden özür diler.
Aslında Zileli bu konularda bilgi sahibidir ama nedense F.Yaşlı-nın yakınmasına yanıt yerine özür buyurmuş.
F.Yaşlı kaba solculuğun teorisyenliğini yapmaya çalışıyor.
Kendisine Lenin-in “Sol Komünizm,Bir :Çocukluk Hastalığı” kitabını,Stalin-in Leninizmin İlkeleri kitabını öneriyoruz.
Stalin-in Komünist ve Yurtsever Parti temsilcilerine yaptığı ünlü bir konuşma vardır:
(Mealen yazıyorum.)
Stalin şöyle diyordu:
“Burjuvazi ulusal değerleri vb yere attı.Artık bu değerleri,bayrağı siz komünistler sahip çıkacaksınız.” diye.
Dimitrov ve Mao-dan ise gönderme yapmıyorum.
Sn Zileli,PKK-HDP-BDP çizgisinin AKP kuyrukçusu niteliğini görece saptamış.
Oysa AKP ve ABD ile uzlaşmanın esas temsilcisi hep S.Demirtaş oldu.
Gezi konusunda,yolsuzluk konusunda,ABD-ile ilişkilerde Demirtaş hep sağcı bir çizgi izledi.
AKP ne mi olacak ?
AKP tarihin çöplüğüne atılacak.Ama bu işin öncülüğünü de ulusalcılar yapacak.
Yeni bir iktidar seçeneği,ulusalcı ve sol olacak.
Ama liberal solun da AKP ile birlikte çöplüğe atılacağını belirtmeliyiz.
http://kemalistler.net/yazarlar/oezguer-senger/2253-sol-oportunist-tarzini-surduruyor.html
Tayyip Erdoğan neden uçurumun eşiğine geldi?
Marmaray, hızlı tren, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı! Türkiye Ortadoğu’da yükselen güç, hâkimiyetten kurtuluyor. Çekemediler. İşte size Tayyip Erdoğan’ın kendisine karşı bir komplo kurulmuş olduğunu kanıtlamak için halka her gün uydurduğu hikâyenin özeti. Gerçek bundan çok farklı. ABD gerçekten de özellikle Türkiye’deki büyükelçisi Francis Ricciardone’yi görevlendirerek Tayyip Erdoğan’a karşı oluşturulacak bir alternatife yeşil ışık yaktı. Biz buna “Amerikancı iktidara karşı Amerikan muhalefeti” teşhisini koyduk. Ama nedenleri üçüncü köprü veya üçüncü havalimanı falan değil. Türkiye’nin Ortadoğu’da yükselmesi falan hiç değil.
ABD için Türkiye çok önemli bir müttefik. İran’a karşı, El Kaide türü İslamcılığa karşı, Rusya’ya karşı, Arap devrimine karşı. Bu yüzden, ABD Türkiye’nin güçlenmesini ister. İstemeseydi, AB’yi devamlı “Türkiye’yi üye yap” diye sıkıştırır mıydı? İstanbul’u çokuluslu şirketlerinin merkezi yapan ABD finans kapitali değil mi? İstanbul’u bütün bölgenin finans merkezi yapma projesi çerçevesinde daha yeni Borsa İstanbul’a ortak olan New York’un Nasdaq borsası değil mi? Bölgenin finans merkezinde ulaşımın rahatlaması (bir an köprü, havalimanı vb. üzerine tartışmayı unutalım) ABD sermayesinin çıkarına değil mi?
Güya Türkiye Ortadoğu’da ABD’yi rahatsız edecek bir güç olmaya doğru gidiyor. Tam tersine! Ahmet Davutoğlu’nun dış politikası tarihin en başarısız dış politikası olarak, özellikle Mısır ve Suriye politikaları dolayısıyla, Türkiye’yi bütünüyle yalnızlaştırmıştır. İsrail’le ve Suudi Arabistan’la, Şiilerle ve Sünnilerle aynı anda kavgalı olmak az beceri değil! Durum o kadar kötüdür ki, Tayyip Erdoğan Tunus’un Bin Ali’si gibi kaçmaya karar verse, bir tek Katar’a kaçabilecek! ABD bundan mı korkacak!
Kimi Çin füzelerinin ya da Suriye ve Irak’a karşı yürütülen politikaların ABD’yi rahatsız ettiğini düşünebilir. Ama ABD-Türkiye ilişkileri Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu 2003’ten bu yana çok daha kötü günlerden geçti. 2003-2007 arasında ilişkiler Irak ve Kürdistan bölgesi dolayısıyla zehirlenmişti. 2008-2009 iyi geçti, ama 2010-2011 “eksen kayması” tartışmasıyla yine zor yıllardı. Ama ABD hiçbirinde bugünkü gibi bir alternatif arayışına girmedi.
Hizmete uygun değil
Hayır, ABD Tayyip Erdoğan’dan korkmuyor, onu yetersiz buluyor. Onun içeride ve dışarıda istikrar vaat edemeyen bir lider haline gelmiş olduğunu görüyor ve dolayısıyla derhal olmasa da bir süre sonra onun yerini alabilecek bir alternatif iktidar formülünün oluşturulmasına katkıda bulunuyor. Peki, 11 yıldır Türkiye’yi rakipsiz yönetmiş olan Tayyip Erdoğan neden artık istikrar vaat edemiyor?
Çünkü Gezi olayları ile başlayan halk isyanı Tayyip Erdoğan’ın prestijini yerle bir etti de, onun için! Halk isyanı, Erdoğan’ın gerçek yüzünü ortaya çıkardı. AKP hükümetine sıkı sıkıya yapışmış bir sert çekirdek dışında, Erdoğan’ın halk kitleleri nezdindeki prestijini sarstı. İktidar blokunun parçası olan müttefikleri ile arasını açtı. En pespayeleri dışında, liberaller artık Erdoğan’ı savunamaz oldular. TÜSİAD’ın Erdoğan’a adım adım yaklaşmakta olan unsurları frene bastılar. Cemaate yakın sermaye grupları, Boydak örneğinde çarpıcı biçimde görüldüğü gibi Erdoğan’a muhalefet etmeye başladılar.
Cemaatin dahi AKP hükümetinden kopmasını Gezi sonrası halk isyanı açıklar. Şayet Erdoğan’ın ima ettiği gibi ABD ve İsrail Türkiye’nin yükselişini çekemiyor idiyse, o zaman esas tepki zamanı 2010 idi. “Eksen kayması” tartışması doruğuna çıkmıştı. Mavi Marmara dolayısıyla Türkiye ile İsrail’in arası çok kötüydü. Fethullah Gülen bu olayda İsrail’i desteklemişti. O andan itibaren AKP ile cemaat arasında ipler kopabilirdi. Neden kopmadı? Çünkü Erdoğan, liderliği tartışılmaz bir şahsiyetti. Bugün durum değişmiştir ve bunun nedeni halk isyanıdır.
İstikrar değil istikrarsızlık faktörü
Tayyip Erdoğan’ın emperyalist ve yerli hâkim sınıflar açısından en önemli yönü, sarsıntılar içinde bir Ortadoğu ve Avrasya bölgesinde Türkiye’ye ekonomik ve politik istikrar getirmiş olması idi. Yabancı sermaye bu yüzden Türkiye’ye akıyordu. ABD bu yüzden AKP’nin İslamcılığının yarattığı çelişkileri sineye çekiyordu. Halk isyanından sonra bu tersine dönmüştür. Tayyip Erdoğan artık istikrar üreten değil, istikrarsızlık üreten bir faktördür. Ne Türkiye ekonomisi teslim edilebilir ona, ne Türkiye politikası, ne de Ortadoğu ve Avrasya’da emperyalist statükonun korunması ve geliştirilmesi görevi. İşte Tayyip Erdoğan’ı uçurumun kenarına getiren budur.
http://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/tayyip-erdogan-neden-ucurumun-esigine-geldi
yolsuzluğa ve operasona eşit mesafede uzak durmamızı öneriyorsunuz. yani ikisine de eşit derecede karşısınız. pekiiii…
yolsuzluk zaten düzenin olmazsa olmazlarından. yarın başka bir parti gelse o da balı yalayacak. ayrıca şimdiki yolsuzluk henüz yargı aşamasında.
evet, kamu vicdanında yolsuzluk bilinen bir olgu. ama yargı süreci tamamlanmadan, sadece kitle vicdanına göre hareket etmemi önermezsiniz herhalde.
ama operasyon açık. örgütlü bir operasyon var ve arkasındaki güç de sadece cemaat değil abd ve israil olabilir.
o halde eşit derecede mi uzak durmalıyız? yani seçimle gelmiş ve seçimle gidebilecek bir iktidarı, henüz hukuken tescillenmemiş yolsuzluk iddiaları nedeniyle devrilmesi için çalışmak ve bir yandan da karanlık operatif güçlere “eşit mesafede uzak durmak”(!) hangi tür bir sol(!)culuğa özgü bir siyasettir?
Hitler de seçimle gelmişti. Bu seçim takıntısını bırakmak gerekir. Bu iktidarı devrilmesi her bakımdan hayırlı olur.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/ozur-dileriz-balkondan-degil-marstan-bakiyormussunuz-h20783.html
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/fikret-akfirat/31437-fikret-akfirat-amerikan-darbesi-mi-halk-hareketinin-gucu-mu.html
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/rafet-balli/31539-rafet-balli-karsiliksiz-cek-anti-emperyalist-kahraman-erdogan.html
http://www.odatv.com/n.php?n=erdogan-perincekle-kol-kola-mi-girdi-1501141200
http://www.sendika.org/2014/01/liberallere-kotu-haber-akp-kaybediyor-kurt-halki-kazaniyor-ferda-koc/
Akp ve Kürt Hareketi gibi hegemonik bloklar ya iç ayrışmalardan dolayı zayıflarlar, ya da diğer bloklar (veya bu blokların fraksiyonları ile) ittifaklar yaparak dönüşüme uğrar, değişirler. Dışardan gelen saldırılar istisnalar hariç, genelde bu blokları güçlendirmiş, iç çelişkileri cılızlaştırmıştır hatta bitirmiştir bir süreliğine. Kürt hareketi içinde pineklemiş, önemli pozisyonlarda bulunan orta kesimden insanların AKP’ye karşı harekete geçmek gibi bir niyetleri olmadığı muhakkak. Bence tek çözüm halkların be emekçilerin tabandan örgütlenerek yerellerde “karşıt iktidarlar’ kurmalı, alternatif kooperatifler, komünler vb. ile doğrudan ve katılımcı demokrasiye dayanan geniş kitle örgütlenmelerine gitmelidirler. Yeni süreç yukarıdan ve aşağıdan geliştirilen bir strateji ile birbirlerini diyalektik bir şekilde tamamlayan ve kontrol eden bir strateji ile yürütüle bilinir.