Hrant Dink Cinayeti : Gözlerimin İçine Bakın, Ne Demek İstediğimi Anlarsınız…
Sergey Kirov, Bolşevik Partisi’nin Leningrad şefiydi. Popüler bir liderdi. Muhaliflere karşı mücadelesinde Stalin’in yanında yer almasına rağmen, onun muhalefete karşı sertlik politikasından rahatsızdı. Büyük Temizlikler sırasında intihar eden Parti şeflerinden Orjonikidze’nin yakın arkadaşıydı. 1934 yılında yapılan ünlü “Muzafferler Kongresi”nde Stalin 292 aleyhte oy alırken, Kirov’a sadece 3 aleyhte oy çıkmıştı. Stalinist kanattaki birçok Parti üyesi, onun Stalin’e karşı bir alternatif olduğunu düşünüyordu.
1934 yılının 1 Aralık günü, Sergey Kirov, Smolny Enstitüsü’ndeki bürosundan çıkmış, koridorda yürürken, Leonid Nikolaev adlı biri tarafından ensesinden vurularak öldürüldü. Nikolaev partiden atılmış biriydi ve “Troçkist” olduğu iddia edildi. Nikolaev’in Parti’den atıldığı ve geçim sıkıntısı içinde olduğu doğruydu, ancak Troçkist olduğuna ilişkin hiçbir delil yoktu. Sonradan anlaşıldığına göre, Nikolaev, Kirov’u öldürmek için Ekim 1934’de de bir girişimde bulunmuş, üzerinde silahıyla birlikte yakalanmıştı. Fakat, son derece ilginçtir ki, serbest bırakıldığı gibi, silahı da kendisine iade edilmişti. Nikolaev, ikinci teşebbüsünde Kirov’u aynı silahla vurmuştu.
Yine eski NKVD görevlilerinden Orlov’un anlattıklarına ve Kruşçev dönemindeki komisyon araştırmalarına göre, cinayetten hemen önce Kirov’u koruyan dört NKVD görevlisi görevden alınmıştı. Kirov öldürüldüğünde yanında bulunan NKVD koruma şefi Borisov, cinayetten bir gün sonra, 2 Aralık 1934’de, bir trafik kazasında öldü. Kirov’u vuran Nikolaev ise alelacele yargılandıktan sonra Aralık ayı sonunda kurşuna dizildi.
Kirov’un öldürüldüğü sırada Smolny Enstitüsü’nde görevli bulunan bütün NKVD görevlileri tutuklandı, kamplarda tutuldu ve daha sonra, 1937’deki Büyük Temizlik sırasında bunların hepsi kurşuna dizildi. Kirov öldürüldüğünde NKVD şefi olan Yagoda da tutuklandı, işkenceden geçirildi ve öldürüldü. Nikolaev’in karısı dahil bütün yakın akrabaları içeri alındı, sürgüne yollandı ve bir kısmı öldürüldü. Böylece Kirov cinayetiyle ilgili bilgisi olabilecek hiç kimsenin konuşması ihtimali kalmadı. Cinayetin, Stalin’in emriyle Yagoda tarafından örgütlendiğine ilişkin güçlü kuşku ve iddialar vardı, ancak hiçbir zaman somut delillerle kanıtlanamadı.
Kirov’un öldürülmesi, Stalin’in, muhalefete ve Parti içindeki potansiyel muhaliflerine karşı saldırıya geçmesinin gerekçesini oluşturdu. Stalin ve NKVD tarafından cinayetin aslında “Troçkist-Buharinist Terör örgütü” tarafından işlendiği ileri sürüldü. Büyük Temizlikler sırasında bu konuda hiçbir gerçek ve somut delil ileri sürülemese de ülkedeki tüm kötülükler ve “sabotajlar”, aslında olmayan bu muhayyel örgütün üzerine yıkıldı. Milyonlarca insan bu örgütün üyesi olmakla suçlanıp öldürüldü ya da toplama kamplarına gönderildi.
Hrant Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde, başyazarlığını yaptığı Agos gazetesinin hemen yanındaki bankadan, gazete bürosuna dönmek için çıkarken, Ogün Samast adlı bir tetikçi tarafından ensesinden vuruldu. Samast ve yakın ilişkisi olduğu anlaşılan birkaç kişi tutuklandı.
Ne var ki, dava sürecinde açıkça ortaya çıktığı gibi, Hrant Dink’in vurulacağı, hatta kim tarafından vurulacağı, polis birimleri, emniyet müdürlükleri, valilikler, jandarma, MİT vb. gibi muhtelif devlet organları, yani kısacağı Devlet tarafından bilindiği halde Hrant Dink’in korunması ve katillerin engellenmesi yönünde hiçbir önlem alınmamıştı. Kısacası, cinayet devletin gözetimi altında işlenmişti.
Ogün Samast ve birkaç arkadaşı beş yıl boyunca yargılandılar. Hrant Dink’in arkadaşları ve avukatları, katillerin devlet içindeki azmettiricilerini, ilişkilerini, cinayeti örgütleyen devlet ve polis görevlilerini ortaya çıkartmak için beş yıl boyunca büyük çaba gösterdiler. Buna karşılık, Hrant Dink davasının savcıları ve mahkeme de, cinayeti sadece yargılananlarla kısıtlı tutmak için büyük çaba gösterdi. Örneğin, “Ergenekon” davası, “çeşitli bağlantıları bulmak” adına azami ölçüde genişletilir ve bu davaya, hükümete muhalif herkes sokulurken, Hrant Dink davası, çok bilinçli bir çabayla, sadece yargılananlarla kısıtlı tutuldu, ayan beyan ortaya çıkan bağlantılara gidilmesi bizzat mahkemenin kararlarıyla engellendi.
“Ergenekon davası” öylesine genişletildi ki, Hrant Dink cinayetinin polis ve devlet organları içindeki bağlantılarını araştıran Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi araştırıcı-gazeteciler bile “Ergenekon örgütünün” üyesi olmaktan hapse atıldı ve bir yıldır içerdeler. Hrant Dink davasının savcısı ve mahkeme, avukatlar tarafından önlerine getirilen somut delillerin araştırılması talebini reddederken, savcı, bundan birkaç ay önce, Hrant Dink davasıyla “Ergenekon örgütü”nü bağlamaya kalkıştı.
“Ergenekon davası”nın, Hrank Dink cinayetinden kısa süre sonra başlatılmış olması dikkat çekici. “Ergenekon örgütü” davasına, gerçekten de Ermeni düşmanı olan ve Hrant Dink’in yargılandığı davaya gelip izleyerek sanki ona gözdağı vermeye çalışan Veli Küçük gibi unsurların katılmasıyla dikkatler “Ergenekon örgütü”ne ve yargılamalarına çekildi. İktidar, başta ulusalcı unsurlar olmak üzere, adım adım içeri atacağı tüm muhaliflerini tutuklamak için “Ergenekon” adlı muhayyel bir örgüt yarattı ve Hrant Dink cinayetinin yarattığı atmosferden, muhaliflerini uzun sürelerle içerde tutmak amacıyla yararlandı.
Ama bu arada da Hrant Dink’in gerçek katillerini ve bu cinayeti örgütleyen devlet organlarını gizlemek için elinden geleni yaptı.
Soru: Hrant Dink’i gerçekte kim öldürttü?
Cevap: Kirov cinayeti ile ilgili yazılanlara bakın.
Soru: Ne demek istiyorsun?
Cevap: Gözlerimin içine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız…
Gün Zileli
16 Ocak 2012
Gözlerinize bakınca Ogün’ün diğer versiyonu Danıştay katliamcısı, faşist katil Alparslan Arslan’ı da görüyoruz. Ne aslanmış ki geçen sene deli taklidi yaptı, sonra nedense vazgeçti. Herhalde deli taklidi yapacak zekadan yoksundu. Hapisten çıkmak için deli taklidini, sadece akıllı insanların veya tiyatro sanatçıların yapabileceğini düşünürsek, onu katil olma yolunda görevlendiren karanlık güçlerin onu gerçekten akıllı sanması daha da vahimdir. Azmettiriciler tehdit etmiş olmalı ki babası, 13. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçede, oğlunun can güvenliği kalmadığı yönündeki şikayet dilekçesinden anllaşılmaktaydı. Deli takliti yapmakatan vaz geçtikten sonra,”Beni pişmanlık yasasından yaralandırmazsanız, bildiklerimi açıklarım* diyerek birilerrine açıktan mesaj göndermiştir. Bunun üzerine isviçre bankalarına açılmamış sırdaş banka cüzdanı gösterilerek susturullmuştu. şimdi her ikiside kimvurduuya gidip, suç ergenekon örgütüne?! yıkılabilir, bu dosyalarda kapanır.Stalin örneği ile ne kadar örtüşüyor..ne güzel.
“Bugün Ermenistan cennet mekân olsa yine oraya gitmem. Avrupa’yı, Amerikayı altın tepside sunsalar gitmem. Gözünüzü seveyim, her kök kendi toprağında. Benim köküm burada. Bana ait olmayan cennetlere gitmem. Benim toplumdan şikâyetim yok ama devletin bugüne kadarki tek tipçi bakışından sonsuz şikâyetim var.”
neşe tüzel-radikal röportajımdan
son seferinde “hop ağır ol bakalım” diyen Zileli’yi dinleyip yazmayayım dedim ama dayanamadım,
bu yazı Zileli için bir dönüm noktası bence..
ayyuk diye bi dergi çıkarıp her yapılana ideolojik jandarmalık yapan Zileli bir gün sıranın kendisine geleceğini bilmiyordu. demek ki büyük konuşmamak lazımmış..
Hrant Dink anısına bir yazı yazmaya çalışıyor ama verdiği örnek Ergenokuncuları aklama yazısına dönüşüyor. öncesinde yazdıklarını herkes biliyor zira, önce Demirel’in avukatından başladı. Kürd düşmanlığı ile devam etti. Eee sonuçta Ergenokon’u aklama ile düşüncelerini taçlandırdı.
Sizi tebrik ediyor, yeni kariyerinizde başarılarınızın devamını diliyorum,
Lütfen bizden olabildiğince uzak allaha yakın olun…
Kürtleri tutuklayan kim peki? Ergenekon adı verilip içeri tıkılanlar mı, yoksa AKP-devlet rejimi mi? Eğer ismine uygun olarak samimi bir Kürtsen buna dürüstçe cevap verirdin. Ama bilemiyorum, belki de bu mahlası kullanan bir rejim yanlısısın.
Hrant Dink cinayeti hakkında bazı faydalı çağrışımlar:
* AKP döneminde işlenen hristiyan-karşıtı cinayetlerde (Hrant Dink, Rahip Santoro, Zirve Yayınevi vb cinayetler) BBP’nin ve ona bağlı Alperen Ocaklarının rolü,
* Fethullahçı polis ve jandarma teşkilatlarının bu cinayetlerdeki “ihmalleri”,
* BBP’nin hemen her seçimde Sivas’ta Gülen cemaati tarafından desteklenmesi,
* Ökkeş Şendiller, Muhsin Yazıcıoğlu gibi profesyonel-faşist geçmişe sahip BBP’lilerin AKP-Cemaat medyası (TRT de dahil) tarafından son yıllarda sürekli parlatılması,
* Sol-liberallerin Hrant Dink davasını sulandırma ve bu davayı AKP yararına saptırma çabaları (bkz: http://www.gercekgazetesi.net/index.php/bread/item/845-ihanete-ödül )
* BBP’nin sık sık AKP’nin yedek vurucu gücü olarak anılması, referandumda AKP’yi desteklemesi (hatta MHP tabanının önemli bir kısmını “evet” oyuna doğru çekmesi),
* Ve son olarak Yazıcıoğlu’nun ölümü hakkındaki şu yazı: http://tr.internationalism.org/muhsin-yazicioglunu-kim-oelduerdue-burjuvazinin-timsah-goezyaslari
…Bu çağrışımlar üzerinden yapılacak bir araştırma, hem Hrant Dink cinayetinin aydınlatılmasına hem de “yeni rejimin” yeni paramiliter güçlerinin kavranmasına yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
gün hoşlanmadığın yorumları rejim yanlısı, akp’li, polis filan diye damgalamaktan çok hoşlanıyorsun. daha önce ulusalcı damarlara yatkın bir kafa yapısına sahip olmandan şüpheleniyordum ama bence tayyip erdoğanla daha çok benzeşmeye başladın farkında mısın?
Soru: Hrant Dink’i gerçekte kim öldürttü?
Cevap: Kirov cinayeti ile ilgili yazılanlara bakın.
Soru: Ne demek istiyorsun?
Cevap: Gözlerimin içine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız…
Gorunuse gore Gun Ergenekon operasyonunu Stalin’in yaptigini saniyor..Evinde sigorta atsa Stalinden bilecek
Ahmet, ciddi misin, yoksa şakamı yapıyorsun. Bu kadar zekâsız olduğuna dünyada inanmam. Yani sen bu yazıdan benim böyle demek istediğim sonucunu mu çıkarıyorsun gerçekten?
BBP-Fetullah bağlantısı önemli gerçekten de…
Kimseyi damgalamam ama bu siteye sürekli mesaj yapan bir akp-masası gerçekten vardır. Sen yakından izlemediğin ve tabii bir de Taraf çizgisinde olduğundan anlayamıyorsun. Hoşlanmadığım her yoruma akp’li ya da polis demem. ama şu bir gerçek ki, bu siteye fetullahçı polis birimi sürekli mesaj yazmaktadır. Sen uyanıklığını da yitirmişsin.
!sanki ona göz dağı vermeye çalışan veli küçük’ bu ne demek zileli?veli küçük ve derin ırkçı faşistlerin kontrol ettiği devletin bütün kurumları ile hrant ve onun gibi özgürlükçü devrimcilere,kürtlere neler yaptığını bilmiyormusun?sana göre bunlar ergenekon terör örgütü değillermi?1 mayıs 77 den kahramanmaraşa mit tetikçisi çatlıdan çarkının anlattığı infaz ve cinayetlere bunların genelkurmay ayağına resmi ideolojinin bütün bunları meşrulaştıran kurum ve organizasyonuna devlet politikası olduğunun açığa çıkmasına inanmıyorsunda stalininkinede benzediğinden aklına birşey gelmiyormu?ergenekonu aklayayım derken devlet terörü ve katliamlarınıda aklamaya çalışıp hidayete eren eski kızıl elmacı yoldaşlarına benzemekten çekinmiyormusun?sanki bu gün kürtleri tutuklayıp öldürenin iktidar-devlet olduğunu hatırlatırken geçmişte türkleştirmeye çalışmak için öldürüp imha edip tutuklayanları unuttuğumuzumu sanıyorsun?sen geçmiş efendileri tercih edebilirsin ama biz bütün efendilere dikilip isyan ederek özgürlüğü savunabileceğimiz hiç aklına geliyormu?sen meraklanma bu özgürlük ateşi egemen hegemonyayı tehdit edecek seviyeye ulaşınca savunduğun eski yeni bütün efendiler aralarındaki çekişmeyi bırakıp özgürlük ateşini söndürmek için birlik olurlar şimdiden biraz incelersen ip uçlarını görürsün işte senin bu çabalarındır bilip bilmeden özgürlük ateşini engelleyen o günlerde ne yapacağın efendilerdenmi özgürlüktenmi yana olacağının ip uçlarını görenlerin eleştirilerini hala anlayamadın devlet katliamlarından bile eski efendilere ve onların hizmetindeki eski arkadaşlarına nefes alacak yazılar yazabildin çevirilerindende öğrenerek biriktirdiğimiz özgürlükçü anarşizmin tam tersi görüntü çizdin
Güzel yazı da, ne zaman her şeyi Stalin’e atıfta bulunarak anlatmaktan vazgeçeceksiniz? Yani eyvallah, doğru da… Biraz sıkılmadık mı?
gün ilk sorum şu: ben kimim?
bana verdiğin cevap şöyle olduğuna göre :”Kimseyi damgalamam ama bu siteye sürekli mesaj yapan bir akp-masası gerçekten vardır. Sen yakından izlemediğin ve tabii bir de Taraf çizgisinde olduğundan anlayamıyorsun. Hoşlanmadığım her yoruma akp’li ya da polis demem. ama şu bir gerçek ki, bu siteye fetullahçı polis birimi sürekli mesaj yazmaktadır. Sen uyanıklığını da yitirmişsin.” yani benim taraf çizgisinde olduğumu iddia ettiğine göre bu iddianın bir tutarlılık taşıması gerekir. bir somutluk taşıması gerekir. bu sitede “hukuk”larını savunduğun faşist cellatlar için adalet talep ediyorsan benim için de etmen gerekmez mi? zira şahsen taraf çizgisinde olmayı (eğer alık bir liberal değilse) alçaklık olarak gören bir anarşistim. ama değilmişim. sen öyle söylüyorsan bir bildiğin olmalı mutlaka. neden son zamanlarda ısrarla anarşistlere çamur atıyorsun gün? “politika ve toplum dışı olmak”, “taraf çizgisinde olmak” falan filan…
eğrilerini doğrularını tartışmayacağım. hrant cinayeti üstüne söylenmiş bence en anlamlı sözü “ayyuk”ta ayaklarına basmayı pek sevdiğin anarşist arkadaşlar söylemişti. hrant katledildiği gün koşarak agos’un önüne giden arkadaşlar… “yüz yılık cinayet” diyorlardı onlar. bize stalin’i yeterince anlattın. tanırız kendisini. “iyi” bilmeyiz… ama hrant cinayetini stalin anlatmaz bize. enver’leri talat’ları, kemal’leri anlamadan hrant cinayetini anlamak mümkün mü gün? yasin hayal akp’nin müdürü ramazan akyürek’i gösteriyor. bunu kimse inkar edemez. iktidarların eli elbette her zaman kanlıdır gün. bunu hepimiz biliyoruz. ama ramazan bey’in hikayesi akp ile başlayıp akp ile mi bitmektedir gün? evveliyatına neden girmezsin? akp ile bbp hikayesine girersin de bbp ile sedat peker hikayesine neden girmezsin? sedat peker ile veli küçük’ün yakınlığını bilişinden dolayı mıdır? hadi bu cinayette doğrudan sorumlulukları olmamış olsun. (yok diyorsun orasını anladık ve seninle bunu tartışacak kadar “cesur” değilim) hrant’ın peşinde koşturup duran, dava üstüne dava açan, her fırsatta hedef gösteren kemal kerinçsiz’den neden bahsetmezsin gün? kemal kerinçsizin açtığı davalarda boy gösteren veli küçük’ü, muzaffer bilmem kimi, doğu perinçek’i niye anmazsın. toplumsal bir linç atmosferi yaratıldığında, bu atmosferin bir sonucu olarak herhangi bir iktidar odağının marifetiyle bir cinayet işlendiğinde o linç atmosferini yaratanlar o cinayetin azmettiricisi değil midir? gözlerine baktığımda neden gözlerin neden yalan söylüyor gün? perinçek’leri, veli küçük’leri, kemal kerinçsizleri, onların bu aşağılık cinayetteki asli ya da tali uğursuz rollerini neden saklamaya çalışıyorsun?
ve yukardaki sorulara paralel olarak sormak istediğim ikinci soru şu: sen kimsin gün? ne yapmaya çalışıyorsun?
unutmadan… dersimo’ya verdiğin “cevap”ta onu rejim yanlısı olarak suçlamadan önce “kürtleri tutuklayan kim peki?” diye sormuşsun. “akp-devlet mi yoksa silivridekiler mi?” şaka mı yapıyorsun sen gün? son on yıldır kürtleri tutuklayan akp-devlet, uludere katliamı da cabası… demek ki neymiş işin burasını sen de ben de biliyormuşuz. dersimo da biliyordur elbette. ama gerçeğin yarısını söylemek yalan söylemektir. pekii akp kurulmadan önceki on yedi bin faili meçhul cinayeti kim işledi gün? binlerce gözaltında kayıp kimin marifeti? hukukunu pek savunduğun adamlar arasındaki levent ersöz’ün katlettiği serdar ve ebubekir ne olacak? hukukunu pek hararetle savunduğun ilker başbuğ’un, aytaç yalman’ın, hasan ığsız’ın kimler olduğunu biliyor musun? arif doğan kimdir biliyor musun? 92 cizre’yi 94 lice’yi biliyor musun? veli küçük’ün sakarya alay komutanlığı döneminde ceset tarlasına dönüşen adapazarı – hendek civarlarından bahsedildiği zaman niçin öfkeleniyorsun? hangi yüzle kürtleri aytaç yalman’larla, veli küçük’lerle, arif doğan’larla kolkola olmaya çağırabiliyorsun? üç kuruşluk politik manevra uğruna binlerce kürdün, yüzlerce devrimcinin cesedi üstünde tepiniyorsun. doğrusu çok ayıp ediyorsun…
hayatımda daha önce kimse beni ajan ilan etmemişti, acayip bi duyguymuş 🙂 …
neyse şimdi gelelim söyleyeceklerime…
çok samimi olarak şunu söylüyorum, Zileli’nin düşünce dönüşümünde bir gariplik görmüyorum. her insan istediği gibi düşünmekte sonuna kadar özgürdür. Zileli de o gün öyle, bugün tersi yönde düşünebilir… bunların hiçbirinde gariplik yok.
tek sorun şurası; eğer öyle düşünüyorsa, öyle düşündüğünü söylemek zorunda, aksi inkara girer… şimdiye kadar yaptığı itiraflar gibi yeni bir tanesini daha yazar, açıklar, olur biter… özgürlükçü ve diğer anonim arkadaşlar gibi lanet bir kürd olarak ben de rahatlarım…
Özgürlükçü kardeşim, Türkçen zayıf olduğundan söyleneni anlamıyorsun. Buradaki “sanki” “güya” anlamında değildir. Gözdağı verircesine anlamına gelir.
Ama benzerlik çok büyük Ertan
Ben sana “ajan” demedim Dersimo. “Rejim yanlısı” olma ihtimalinden söz ettim. Rejim yanlısı olmak otomatikman ajan olmayı gerektirmez.
Kürt meselesine gelince. Bu siteyi incele, Kürtlerin aleyhinde tek satır bulamazsın. Kürt mücadelesini her zaman destekledim ve destekliyorum. KCK tutuklamalarına başından itibaren karşı durdum. Bugün KCK tutuklamalarını yürüten kim? Neden hâlâ AKP iktidarına karşı gereken tutumu almıyorsunuz? Ulusalcıların Kürt mücadelesine düşman olduklarını biliyorum, bu konuda onları her zaman eleştirdim ve eleştiriyorum. Ama AKP’nin baskısı belki onları bu tutumlarından caydırabilir. Burada bunun için uğraşıyoruz. Kürtlerden yana olmak keskinlikle olmaz. Her gücü ayrı ayrı değerlendirmek zorundasınız. Ben bir dönüşüm içinde değilim. Fikirlerim bellidir. Ama şu var: ;elli yıldır mücadele içindeyim. Çok şey gördüm. Çok hatalarım da oldu, çok yanlış çizgi izlediğim de oldu. ama tecrübeye biraz saygı lütfen. AKP buldazör gibi ezip geçiyor. Buna direnebilmek için elbette bir muhalefet cephesi gereklidir. Cepheci değilim. Yani ulusal ya da demokratik cephelerden söz etmiyorum. Ama somut pratikte herkes kör saplantılarını bir yana bırakıp ortak bir direniş hattı kurmak zorunda.
Anonim arkadaşım, o zaman sen de benim hangi “faşist celladın” hukukunu savunduğumu ortaya koymak zorundasın. (ayrıca, faşist bir cellat da olsa eğer bir haksızlığa uğramışsa hukukunu savunmaktan çekinmem. Ne yani, işkenceye uğrayan bir faşist, sırf faşisttir diye sesimizi çıkartmayacak mıyız?)
Kim olduğunu bilmiyorum ama tahminlerim var.
Önce Hrant meselesine değineyim. Dikkat edersen ben bu yazıda mecburen Ogün Samast’ın adını andım, bir de Veli Küçük’ün. Yasin Hayal’in adından bile bahsetmedim. Çünkü ben gazeteci değilim, sadece genelin üzerinde durur ve tahlil ederim. İşte benim söylediğim tam da bu. Cinayeti işleyenler elbette öncesindeki Ermeni düşmanlığından, linç ortamından yararlandılar, hem de çok yararlandılar. Ama cinayeti işleyen ya da işleten (fiilen yani) onlar değildi. Cinayeti işletenler o linççilerin yarattığı gürültüden öyle güzel yararlandılar ve kendilerini öyle güzel gizlediler ki. Bak bu neye benziyor biliyor musun? Bir mahallede bir kabadayı düşün. Devamlı olarak birisinin aleyhinde bulunuyor, hatta onu dövüyor, sağda solda onu tehdit ediyor, hatta öldüreceğini söylüyor sağda solda. Oysa kenarda bekleyen bir başkası var. Aslında o kişiyi öldürecek olan bu kenarda bekleyen. Cinayeti işlemek ve gizlenmek onun için işten bile değil. Çünkü nasıl olsa cinayetin failinin o kabadayı olduğu gelecek akla. O kenarda bekleyen hem cinayeti işleyecek, hem de aslında rakibi olan kabadayıyı da tutuklatacak.
İşte olay budur.
Senin Taraf taraftarı olduğuna gelince. Ben, bu sitede göreceğin gibi, daha on gün önce Taraf’ı da savundum Başbakan’ın saldırılarına karşı. Bu bakımdan Taraf benim düşmanım falan değil. Ama devrimci-radikal safları son 4 yılda çok olumsuz etkiledi ne yazık ki. Anarşistler de bu etkilenmeden nasiplerini aldılar. Neden? Çünkü anarşistler anti-politiklikle apolitikliği birbirine karıştırıyorlar. Ben de antipolitiğim, yani politikaya karşıyım ama apolitik değilim. Apolitik olmak toplumdaki gelişmelere bigane kalmak anlamına gelir. Bigane kalıp köşende otursan yine iyi. en kötüsü, apolitik olduğun için politik odakların etkisine girme ihtimalindir. Bugün bağımsız bir anarşist hareket yok. Bir kısmı liberallerin ve Taraf’ın peşine takılmış durumda. Bir kısmı gıdasını Radikal’dan alıyor. Bir kısmı, Kürt halkının mücadelesini destekleyeceğim derken kongre hareketinin savunucusu haline gelmiş. Bir kısmı meclis anayasa komisyonlarına gidip talepler sunacak kadar anarşizm için utanç verici şeyler yapmakta. Bir kısmı keskin laflarla liseli gençleri etkileyip kendi örgütünü büyütmekten başka bir şey düşünmüyor vb. vb. İşte bu yüzden Türkiye’deki anarşistleri eleştiriyorum, dostça elbette ama alınmasınlar. Türkiye anarşizmi ne yazık ki, dünya anarşizminin yüzakı değil bugün. Nasıl 1930’larda Çin anarşistleri Guomintang’ın kuyruğuna takılmışlarsa bugün çoğu Taraf aracılığıyla AKP’nin peşine takılmış durumda ve gizli “yetmez ama evetçiler”. Sana ilişkin tahminim yanlış olabilir. Eğer Taraf taraftarı değilsen özür dilerim. Ama görüşlerin pek benziyor, kusura bakma.
Kürtlere karşı bu faili meçhulleri işleyenlerin yüzde doksanı dışarda. Evet, Doğu Perinçek Kürt düşmanlığı yaptı ve bugün İPbu çizgiyi sürdtürmekte ama İP’in faili meçhullerle bir ilgisi yok, yani fiili anlamda yok demek istiyorum. Ortam yaratmak anlamında var elbette. Çillerler, Ağarlar, Korkut Ekenler vb. dışarda.
Salı, 17 Ocak 2012 – 11:36
Dink suikastinde polisin sakladığı tapelerden Alperen’lerin eylem hazırlığı çıktı
Dink sanığı Öztürk’ün Trabzon Emniyeti’nce dinlenen telefon kayıtları önce İstanbul Savcılığı’ndan gizlendi, sonra imha edildi. Oysa kayıtlarda bir de eylem hazırlığı vardı.
Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberi şöyle:
Hrant Dink davasında kararın bugün açıklanması bekleniyor. Cinayetin tutuksuz sanıklarından Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu’nun cinayetin işlendiği gün Agos gazetesi çevresinde bulunan 5 kişi ile telefon irtibatı kurduğu ortaya çıkmıştı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) verdiği kayıtlardan ortaya çıkan bu bilgi ile birlikte dikkatler, “Hrant işini biz yapacaktık ama başkasına verdik. Onlar eline yüzüne bulaştırmış” dediği iddiasıyla bir süre tutuklu yargılanan Mustafa Öztürk’e çevrildi.
Eski Trabzon Alperen Ocakları Başkanı olan Öztürk’ün telefonunun, Trabzon Emniyeti tarafından 2006 yılında 10 ay boyunca dinlendiği, ancak bunun cinayeti soruşturan İstanbul’daki savcılıktan saklandığı ortaya çıktı. Üstelik bu kayıtlar cinayetten üç ay sonra imha edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, cinayetten sonra Trabzon Emniyeti’ne yazı yazıp 2005 – 2006’da cep telefonları kayda alınan sanıkların listesini istedi. Trabzon Emniyeti, yalnızca Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’e ait görüşmelerin ses kayıtlarını gönderirken, aynı tarihte Mustafa Öztürk’ün de dinlendiği bilgisini İstanbul’dan sakladı. Trabzon Emniyeti, “2005-2006 yıllarında Mustafa Öztürk’ü dinlediniz mi?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Biz Mustafa Öztürk’ü dinlemek için başvurduk, fakat bir başka kurum dinlediği için dinleyemedik. Bu yüzden elimizde kayıtlar bulunmuyor.”
İstanbul Başsavcılığı bunun üzerine kimlerin dinlendiğini bu kez TİB’e sordu. TİB’den gelen kayıtlarda Öztürk’ün de Trabzon Emniyeti tarafından dinlendiği ortaya çıktı. Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’ndan anlaşıldığı kadarıyla sanık Mustafa Öztürk’ün dinlenmesiyle ilgili talep, 29 Ocak 2006’da Trabzon Emniyeti tarafından yapıldı. Öztürk, ‘Radikal İslami faaliyetler’ kapsamında Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 30 Ocak 2006’da verilen kararla dinlendi. Bu karar iki kez uzatıldı. Dolayısıyla Öztürk, 30 Ocak-23 Ekim 2006 arasında Trabzon Emniyeti’nce 10 ay dinlendi. Ancak kritik bilgi, İstanbul Savcılığı’ndan saklandı.
Kayıttaki eylem
Peki, bu kayıtların içeriklerinde ne vardı? Mustafa Öztürk’ün cinayetten sonra, 23 Mart 2007’de İstanbul TEM Şubesi’ndeki sorgu tutanağına bakıldığında, Trabzon Emniyeti’nin savcılıktan sakladığı tape kayıtlarının İstanbul’daki meslektaşlarında da bulunduğu anlaşılıyor. Çünkü sorguda Öztürk’ten, yalnızca bu tape kayıtlarında geçen, 2006’da meydana gelmiş bir ‘eylem hazırlığını’ anlatması istendi. Öztürk, polislere verdiği yanıtta, 2006 yılında Papa 2. Benedict’in Türkiye’ye gelmesinden önce Zafer isimli bir şahsın arayıp, ‘silah’ istediğini söyledi. Yine aynı tutanağa göre, 30 Kasım 2006’da Türkiye’yi ziyaret eden Papa 16. Benedict’e eylem hazırlığında oldukları ileri sürülen altı genç gözaltına alınmıştı. Mustafa Öztürk, bunlardan üçünü Alperen Ocağı’ndan tanıdığını söylüyordu.
İmha, cinayetten sonra
İstanbul Başsavcılığı’nın “Bize bildirilmedi” dediği Mustafa Öztürk’e ait tape kayıtları, Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’na göre 4 Nisan 2007 itibariyle imha edildi. Yani Hrant Dink cinayetinden üç ay sonra… İmha işleminin gerekçesi olarak, ‘Şahısların dikkat çeken bir bağlantısına rastlanmadığı’ bilgisi verildi. Oysa bu veri gerçeği yansıtmıyor. Zira Öztürk, 2006 yılında Papa’ya eylem, 2007 yılında Dink cinayeti sanıklarıyla doğrudan irtibatlıydı.
( haber.sol.org )
Sayin Zileli,
bazi arkadaslar, halen tehlikenin buyuklugunun farkinda degiller…kucuk tartismalarla, hiziplesmelerle, yok sen stalinistsin, yok oburu Kemalist, kosedekiler Taraf’ci , beriki Kurtcu,soldakiler kavgaci,karsisindakiler Anarsist…Ya guzel arkadaslarim…Hic mi tarih bilginiz yok?Almanya’da ne oldu 1933’e gelene kadar? Italyan solculari ne yaptilar Mussolini’ye iktidari teslim etmeden once? Ya gunumuze bakin. yasimiza en yakin olani ..Iran..Ne yapti Iran’li solcular? Bizler, sizler ne yaptiysak onu yaptilar…BIRBIRLERIYLE KAVGA ETTILER. Arkadaslar..Hic mi ders almadik???
Hayal: Devlet beni kullandı şimdi öldürmek istiyor
Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal, 24. duruşmada “Devlet beni kullandı şimdi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Ramazan Akyurek, Muhittin Zenit. Bu isimler kendilerini kurtarmak için beni yok edecekler” dedi.
Hrant Dink cinayeti davasında 24. duruşma Beşiktaş Adliyesi’nde görüldü.
Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davaya tutuklu sanıklar Erhan Tuncel ve Yasin Hayal katılırken, tutuksuz sanıklar gelmedi. Hayal ve Tuncel, hakim ve savcıların kullandığı protokol kapısından adliyeye alındı. Duruşmada esas hakkındaki savunmalarına devam etti. Müdahil avukatların mahkemeye sunduğu dilekçe için tıklayınız.
Yasin Hayal, müdahil avukatlar esas hakkında savunma yaparken söz aldı. “Yüce heyete, basın mensuplarına ve hukukçu ablalarıma saygılarımı sunuyorum” sözleriyle konuşmasına başlayan Hayal, ”Gençliğimden heyecanımdan faydalanıp beni bu işlere sürükleyen Türkiye Cumhuriyeti devleti, beni öldürmek istiyor. Gardiyanların tehditleri altındayım, beni öldürmek istiyorlar. İstek listem var. Listem hayata geçene kadar isyan başlatıyorum. Başıma bir şey gelirse bu dakikadan itibaren sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Başıma bir şey gelirse boşuna otopsi yapıp şu yapmıştır demeyin” dedi.
Yasin Hayal. Bu sözlerinin ardından, mahkeme heyetine “Şu anda okunmasını istemiyorum” diyerek bir sayfalık dilekçe verdi.
Hayal, avukatların “Kimler seni tehdit ediyor? Hangi gardiyanlar?” sorusuna “İsim bilmiyorum ama teşhis ederim”; “Kimler seni kullandı?” sorusuna ise “Erhan Tuncel’den Ramazan Akyürek’e kadar herkes” cevabını verdi. Hayal ayrıca “5 senedir burada beraberiz. Az konuştum hep. Gençliğimden yoksulluğumdan, her şeyimden yararlandılar” dedi.
Hayal, müdahil avukatların “Sana para vaat eden oldu mu?” sorusunu, “Her türlü yardım yapılıyordu, Erhan Tuncel yapıyordu. Para, yiyecek, giyecek…” diye yanıtladı. “Erhan Tuncel’in kim adına hareket ettiğini düşünüyordun?” sorusuna BBP’yi ima ederek “Siyasi bir teşkilatın elemanıydı, ben kendisine sadıktım”; “Seni Erhan Tuncel siyasi örgüt adına mı yönlendirdi?” sorusuna “bilmiyorum onu”, diye yanıt verdi.
Hayal, daha sonra tekrar “Devlet beni kullandı, şimdi işlerine yaramıyorum diye yok etmeye çalışıyorlar” dedi.
“Akyürek ve Zenit beni yok edecek”
Tuncel ile 2002’de tanıştığını söyleyen Hayal, “Erhan’la tanıştıktan sonra çok insanla tanıştım ama kim olduklarını bilmiyorum. Sordum da bazen Erhan örtbas etti. Biz Erhan Tuncel’in arkasındaki bağlantıları çözemedik ama isimler sonra ortaya çıktı: Ramazan Akyurek, Muhittin Zenit. Bu isimler kendilerini kurtarmak için beni yok edecekler.”
Müdahil avukatların, Hayal’e “Konuşacağın yer burası Yasin, konuşursan tehlike azalır, saklarsan tehlikedesin” demesi üzerine Hayal, “Birebir muhatabım Erhan Tuncel, Trabzon Terörle Mücadele Şubesi Yardımcısı Yahya Öztürk, McDonald’s bombalaması sırasında muhatabımdı.
Erhan Tuncel’in avukatlarının “Tuncel’in istihbarat elemanı olduğunu biliyor muydun” sorusuna Hayal, “Kesinlikle hayır, BBP Alperen ocakları başkanıydı, biz de ona sadıktık. Tuncel beni çok değişik ortamlara götürüyordu, birkaç polisin evine götürüyordu. O insanların kim olduğunu ona sormazsınız” diye cevapladı.
http://www.agos.com.tr/hayal-devlet-beni-kullandi-simdi-oldurmek-istiyor-370.html
Gun,
Ertan’in dedigi dogru, oyle yazmissin ki sanki niyetin ergenekon davasini irdelemek degil Stalin’i bir kere daha mahkum etmek! Evinde sigortya atsa Stalin’den bileceksin demem haksiz bir yorum degil.
Ikinci olarak evet dogru, tarihle guncel arasinda bazan paralllikler kurulabilir, ama 1930 lardaki Moskova mahkemelerinin ergenekon davasi ile hic bir paralelligi yoktur. Moskova davalari ile ergenekon davasini anlayamazsin, zaten anlayamamissin da o ayri bir hikaye.
Ergenekon davasi Turkiye devletinin yeniden dizayn edilme araclarindan birisidir. Bu dava ile devlet icinde bir kesim diger kesim tarafindan gecmiste yaptiklari isler de bahane edilerek ( yargisiz infazlar, iskenceler, suikastler vb) tasfiye edilmektedir. Tabii bu arada devletin yeni ya da eski herhangi bir bicimine itiraz eden herkeste ergenekoncu ilan edilerek ( kurt muhalefeti, solcular, degisik politik gorusten gazeteci yazarlar, hatta isadamlari) baski altina alnmakta tasfiye edilmektedirler. Bu durum Ergenekon diye bir orgutun olmadigi anlamina gelmez, ya da tutuklanan insanlarin atfedilen suclari islemedigi anlamina gelmez. Bu durum devletin fasist kurumlarinin yeniden dizayn edildigini, bu dizayna uymayan fasist kisi ve kesimlerin tasfiye edildigi anlamina gelir.
Moskova durusmalarina gelince; boyle bir benzerligi ancak hayatinda MOskova durusmalari hakkinda hic bir sey okumamis birisi yazabilir. Ya da soguk savas propagandalari disinda diyelim.
1- Moskova durusmalarinin birinci elden tanigi olan hic kimse Moskova Durusmalarinin adillligi hakkinda bir laf etmez. Durusmalar sadece halka degil uluslarararasi kamuyada acikti ve hemen tum onemli elcilikler icin yerler ayirtilmisti. Durusmalardan sonra yazan Mesela ABD Moskova elcisi Davis davalarin cok adil oldugunu, yargilananlarin oldukca saglikli ve kendinde olduklarini, istedikleri zaman soz alabildiklerini, avukat haklarinin bulundugunu ama hemen hic birisinin avukat istemeyip savunmalarini kendisinin yaptigini soyler. Zaten Davies 1941 yilinda bir universite kampusunde ogrenciler kendisine Nazi saldirisi altinda SSCB nin yenilip yenilmeyecegini sorduklarinda ( bu soru Nazilarin saldirisindan bir kac hafta sonra yoneltilmistir) SSCB nin besinci kolu Moskova durusmalarinda tasfiye ettiklerini bu yuzden Hitler’in kendisi ile tavir alicak bir kesim bulamayacagini ve bu yuzden SSCB nin yenilmesinin dusuk bir ihtimal oldugunu soyler. Mesela yine durusmalara Ingiltere elciligi adina katilan Fitzroy Mac Lean ( kendisi daha sonra SAS in kurucularindandir ve 1930 li yillarda Moskova da bulunma sebebi casusluk faaliyetleridir) anilarinda mahkemelerin isleyisine iliskin hic bir olumsuz sey bulamaz.
Hatta MacLean durusmalar sirasinda Vishinsky ile Turkmenistan KP liderinin sorgulanmasi sirasinda gozgoze geldigini ve Vishinski nin kendisine sanki” bak bu adami senin elinden nasil aldim” der gibi baktigini yazar. Mac Lean durusmalardan once Turkmenistanda icinde uzun bir yolculuk yapmistir. Tum bunlari anilarinda anlatir. Bunlari anlatmamin sebebi su, bu diplomatlar zaten yargilananlarin buyuk cocgunlugunun atfedilen suclari islediklerini biliyorlardi, cunki bazilari ile kendileri calisiyordu.
Bakiniz Ingiltere Basbakan Yardimcisi ve Liberal Parti Baskani Nick Clegg’in buyuk teyzesi bir rus asilzadesi idi ve devrimden sonra kocasi topraklarini isgal edenler tarafindan olduruldu. Kadin uzun yillar Ingiltere adina Rusya da casusluk yapti, Lenin suikastlerine karistigi icin tutuklandi. Mahkemelerde Yagoda kadin ile bagini kabul etti filan. Bakiniz o kadar yildan sonra bile bu kadinin Ingilteredeki dosyasi hala gizlidir. Ama herkes onu Yagoda nin metresi olarak bilir. 6 ay kadar once yine bu sefer kuzeni Nick Glegg den dosyalar uzerindeki gizlilik kararinin kaldirilmasi istendi ama reddedildi. Yani Mac Lean ya da Davies bildikleri bir seyi konusuyorlar.
Sadece bu iki diplomat degil mahkemeye katilan diplomatlardan Nazi Almanya’sinin diplomati haric hic kimse mahkemelerin adil olmadigindan bahsetmez. Diplomatlar disinda mahkemelere katilan ve izleyenler arasinda mahkemeler hakkinda olumsuz seyler soyleyen kimse yoktur. Hepsi de mahkemelerin adil oldugunda birlesir. Ben burada bir kac isim sayayim. Amerikali gazeteci Anna Strong, Ingiliz parlementer D. H. Pritt, amerikali gazeteci Walter Durranty vb bunlardan sadece bir kacidir.
Ergenekon davasina adil diyecek birak solcuyu ya da ergenekon davasindan yargilanan herhangi birisini, Ergenekon davasinin arkasinda olduklari acik bir tane bile ABD li diplomat bulamazsin. Birak ABD li diplomatlari Nazli ILicak ve Ahmet Altan gibiler bile artik bu davalari aciktan savunmayi biraktilar.
2- Moskova davalarinda hemen hemen tum saniklar mahkemede suclu olduklarini kabul etmislerdir. Batili arastirmacilar hala bu durumu nasil aciklayacaklarini bulmaya calisiyorlar. Ama pek yaratici degiller. Mesela bu konuda yeni kusak tarihcilerden Getty bu durumu parti disiplini ile aciklamakta. Yani hesapta partiye karsi cikmamak icin suclari kabul etmisler. Bence bu konuda degil mahkemeleri Moskovayi bile bir gun gormeden hayvanlar ciftligini yazan George Orwell daha yaratici. O yakinlarinin oldurulmemesi karsiliginda bu suclarin kabul edildigini yazar. Yersen. George Orwell kendisi Burma da bir somurge polisi idi, ve hikayelerinde idam ettikleri mahkumlari sogukkanli bir sekilde anlatir. Yazar olduktan sonra Ingiliz Gizli servisine calismistir, 1940 li yillarda BBC nin hindistan seksiyonunda propaganda calismalarinda bulunmustur. Yani hayvanlar Ciftligi bir propaganda kitabidir.
Moskova durusmalarinda aslinda bir cok sanik sucunu daha tutuklanmadan once itiraf etmeye baslamistir. Mesela hem Radek hem de Bukharin suclarini daha tutuklanmadan MK toplantilarinda itiraf etmeye baslarlar. Mesela Bukharin 1918 yilinda Sosyalist Devrimciler Sovyet uyelerini tutuklayip Lenin’i kursuna dizmeye kaltiklarinda ( sebeb ise Brest Litovsk antlasmasidir, hukumetteki anarsistler milliyetci sebeblerle bu antlasmaya karsi cikarlar ve savasa devam edilmesini isterler, bukharin Trocki vb de anarsist hukumet uyelerini desteklerler. Bunun uzerine Lenin olayi Sovyet meclisine goturur ve sovyet meclisi buyuk cogunlukla baris antlasmasini imzalar. Bunun uzerine anarsistler sovyeti tutuklayip bir darbe yapmak isterler, ama isciler sovyeti savunur yuzlerce insan olur. Bukharin bu darbeden haberli oldugunu, ve destek verdigini MK toplantisinda kabul eder.. Olaydan dolayi ise sol sosyalist devrimciler tutuklanir ama bir sure sonra devrime karsi silahli eylem yapmamalari karsiliginda serbest birakilirlar. Bahsettigim darbe tesebbusu alman elcisi Kont Mirebau nun oldurulmesi ile baslamisti.) Bukharin de olaydan haberlidir ve yani kurulacak hukumette gorev almayi kabul etmistir ama darbe tesebbusu iscilerin sovyeti savunmasi ile basarisiz olunca hic bir sey olmamis gibi devam eder.
Dink cinayetinde karar: Örgüt bulunamadı
17/01/2012 17:33
Yazı Boyutu
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 yıl önce suikaste kurban giden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın son duruşmasında kararını açıkladı. ‘Hrant’ın arkadaşları’ karara slogan atarak protesto etti.
…
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1075890&CategoryID=77
Bu dava’dan sonra hala AKP DARBELERLE HESAPLAŞIYOR, Ergenekon bir hesaplaşmadır… diyen olursa münasip tüm yerlerimizle güleriz.
Bu dava’dan sonra Gün Zileli Ergenekon’u bir MÜSAMERE olarak tanımlarken DARBECİ-FAŞİST diyecek olanlar çıkarsa suratına tükürünüz…
Senin kitaplarınla anarşizme ‘geldim’, kendimin, otoritelere baş eğmezliğimin, örgütçü arkadaşlarımın ezberci laflarının içime sinmeyişinin ve asla bencil değil, bireyci oluşumun nedenlerinin adının ‘anarşizm’ olduğunu sayende öğrendim. Öncelikle sana sonrasında varolduğun için o bilinemeyen yaşama murphy kanınlarına yaratıcı anne’ye teşekkür ederim.
Kalbim ağrıyor Gün. Ben eskiden eserdim pöfür pöfür. Umudumuz çalınıyor devletler can alıyor. Güzel kalbin için, moral dolu umut dolu varlığın için teşekkür ediyorum. Albatros arkadaşa katıldığımı ayrıca belirtmeme gerek yok sanırım. İyi ki varsın.
Ahmet, nasıl bir müminle Allah’ı tartışmazsam seninle de Stalin’i tartışmam.
öte yandan Ergenekon diye bir örgüt yoktur. Bu AKP’nin muhaliflerini içeri atmak için yarattığı bir örgüttür. Yani insanlar polis sorgusuna ya da savcının karşısına çıkarıldıklarında böyle bir örgüte üye olduklarını öğrenirler. Bu, bu davadan yargılanan insanların tamamının masum olduğu anlamına gelmez elbette. Bunların içinde Veli Küçük, ibrahim Şahin gibi Susurluk çetelerinde yer almış faili meçhulcüler vardır elbette. Geri kalanların bir kısmı ulusalcıdır ama ulusalcı olmak bir suç olarak görülemez. Bu sadece bir ideolojik mücadele meselesidir. Ne yazık ki bu uydurma örgüt ulusalcılarla yapılacak düzgün bir ideolojik mücadeleyi de önlemiştir. Faili meçhulcülerin yüzde 99’u dışardadır ve AKP iktidarının himayesi altındadır. Bugünkü Hrant Dink davası kararında da görüldüğü gibi katillerin büyük çoğunluğu AKP-Devlet iktidarının himayesi altında bulunmaktadır. Çünkü faili meçhul ya da faşist cinayetlerin mirasçısı bugünkü akp-devlet rejimidir. Hrant Dink cinayetinin de sorumlusu, Ergenekoncu denilenler değil, Fetullahçı polis, jitem kalıntıları, MİT ve AKP-devlettir. Karar da bunun ispatıdır.
Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi, Hrant Dink cinayetini araştıran gazeteciler bugün içerdedir ama Hrant’ın katilleri beraat ettirilmiş ve Hrant’ı katleden örgüt karartılmıştır.
türkçemiz zayıf olduğundanmı yoksa benim yetersiz ve beceriksizliğimdenmi bilinmez çeviri ve yazılarından anarşizm konusunda çok şey öğrendiğimiz zilelide giderek hidayete eren eski arkadaşlarına doğru sapma hissetmem sadece benim fikrim olmayıp site takipçilerinden özgürlükçü arkadaşlarında dikkatini çekmesi sana ne hatırlatıyor?uyduruk ve huyela dediğin ergenokon ve darbecilerin hırantın öldürülmesinin taşlarını örenler olması perinçekin hırantı ve kürtleri linç ve hedef göstermesi hatta katil veli küçük perinçek gillerle birlikte iş yapmasına rağmen bu sitede onların hukukunu savunmak için çevirmediğin kata kulli kalmamasına rağmen ben anarşistim dediğine göre var olan sistem karşıtı olman gerekip sistem karşıtlarının cepheden mücadelesini görmeyip ikide bir bu mücadeleyi veren kürt özgürlük hareketi HDK si gibi toplumsal muhalefeti hedef alan devletin-iktidarın-sistemin eski ve yeni efendilerinin hukukunu görüp sanki 3-5 general eski devlet ve efendilerin resmi ideoloji kemalizmin savunucularını muhalifmiş gibi göstermeye çalışıp kimi kandıracaksın kendini bile kandıramazsın.halat oyunu metaforundaki söylediğim epeydir anarşizm sandalyesini terk ettiğin izlenimi var bizde hızla düzenin eski efendilerinin sandalyesine doğru milli duygular marşı ile gidiyorsun bizim çabamız zihnindeki bu zehirlenmeden kurtulup özgürleşebilmen içindir yoksa tabiki sen bilirsin istediğin sandalyeyi tercih edebilirsin.efendilerin sandalyesinden özgürlük devrimcilik ve anarşizm nutukları atılamayacağını sen bizden iyi bilirsin
sayın Gün Zileli ; MAHİR ÇAYAN, DENİZ GEZMİŞ ve İBRAHİM KAYPAKKAYA’ yı cıa,mit ajanı olarak göstermiş, 12 mart faşist dabesinin hazırlanmasında solun içindeki ajanlar demiştir..ayrıca yine kendisi mahir kaynak ı sol çevrelere büyük devrimci diye tanıtmış ve solun içine sokmuştur, 70 lerin başında…mahir kaynak bilindiği gibi THKP-C nin içindeki ajandır..daha sonra Gün Zileli yazdığı yazısında ilyas aydın a devrimciliğinin idade-i itibarını istemektedir..bu kendisinin haddine değildir çünkü ilyas aydını ögütü olan Thkp ajan ilan etmiştir, ayrıca esas ajanları büyük devrimci ve gerçek devrimcileri ise ajan ilan eden gün zileli neyin peşindedir? gün zileli sadece bunla kalmamış stalini de eleştirmiştir bunu yaparkende marksizmin tüm değerlerini stalinizme eşitleyerek tüm marksizmin yüce ilkelerini tahrif etmiştir.ancak bizler gün zilelinin neyin peşinde olduğunu çok iyi biliyoruz kendisi oportünzmin batağında bulunmaktadır…ondandır ki devrimci değerleri tahrif edip yozlaştırma yoluna gitmektedir…ama tarih geriye işlemeyeceği gibi devrimcilerde bu akıl bunaltma oyunlarına gelmeyip saflarındaki gün zileli gibi sağ sapma oportünistleri bertaraf edeceklerdir…!
Defalardır yazıyorum, Gün CIA patentli sıradan bir ajandır diye… Bu yazısıyla bunu çok açık biçimde itiraf etti. Ahmetin dediği gibi, Hırant ı Stalin öldürdürttü sanıyorum! Hava bulutlansa Stalinden bilecek… 60 ından sonra üşüttü zavallı, anlaşılan… 12 Eylülün ürününü yemek istiyor anlaşılan… Nede olsa apolitik bir gençlik yetiştirdi, 12 Eylül. Ne saçmalarsam yer bunlar! diye düşünüyor olmalı…Yazdığı saçmalıklara o kadar kendini kaptırmış ki, kendinden başka hiç kimse bişey bilmiyor sanıyor… Kirov hakkında atıp/tutuyor, sanki olayın birinci dereceden tanığı… Oysa tüm söyledikleri CIA labaratuarlarında üretilen anti-komünist karaçalmalar…
Senin ne mal olduğun seçtiğin isimden belli zaten.
uzun zamandır ben de bu şekilde düşünüyorum..
Dink suikastinde en hafif tabirle ihmali olduğu bilinen ve hükümetin soruşturmalarına izin vermediği polis ve istihbarat müdürleri ergenekon soruşturmasını başlatan ekip ile kesişiyor.
mahkemece beraat ettirilen erhan tuncel’in, maaşlı bir polis muhbiri olduğunu da biliyoruz.
Söyledikleriniz tamamen iftira niteliğindedir ama ibret olsun diye kaldırmıyorum. Bu siteyi izleyenler benim Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve ibrahim kaypakkaya’yı nasıl savunduğumu bilirler. Mahir Kaynak’ı bilmiyorsunuz, ben anlatayım. Mahir Kaynak THKP-C içinde hiçbir zaman bulunmamıştır. Mahir Kaynak 27 Mayıs Devrim Derneği’ndeki bir ajandı. ilyas Aydın ise şerefli bir devrimciydi ve yanlış bir kararla infaz edilmiştir. Örgütünün böyle bir yanlış karar alması onun ajanlığına delil gösterilemez (bkz. bu sitede bulunan İlyas Aydın’la ilgili yazım). Diğer değer yargılarınız ise sadece size aittir. Tartışmam bile.
Özgürlükçü kardeşim, Türkçenin zayıf olması o kadar sorun değil, zaman içinde düzeltirsin ama şu zekânı ne yapacağız…
Bir de şu yazıyı okur ve hafızanı yenilersen belki utanırsın.
http://www.gunzileli.com/2011/11/01/cumhuriyet-yanilsamasi/
gerek marksizm gerekse sosyalizm eleştirilebileceği hatta bizzat onların buna ihtiyacı olduğu gibi stalinizmin eleştirisinden gocunmak devrimci evrensel birikimleri hiç anlamayıp tükenmiş bir anlayışa indirgemek olabilir.yinede zileli çok usta bir demagog asıl sorulara cevabı olamayıp(cevap verirse oturduğu sandalye belli olur)özgürlükçünün zekasını ölçebiliyor türkçemin zaman içinde düzeleceğini kadim devlet politikası asimisilasyonu savunduğundan biliyor gibisin.insan geriye doğru yazdığı makalelere bakıp biraz utanır bu ülkede neler oluyor 6 bin insan 2 yılda hapsedilip gayrimeşru sisteme itiraz ve isyan eden özgürlükçülere devlet-iktidar-sistem egemenleri saldırırken kendine anarşist diyen sen neler yazabildiğine bakınca utanırsın belki benim zekamla değil yaptıklarınla ilgilenirsin.insanda biraz utanma olur yahu birde bize bakunıni emmayı sen öğrettin bakünin nerde efendilere isyan var oraya koştu sen ne yapıyorsun özgürlük isyanını itibarsızlaştırmak ve isyani söndürmek için yapmadığın dalavere kalmadı ne biçim anarşi bu?
TAHSİL İLE EDİNİLEN CEHALET Mİ… YOKSA…
DİNK cinayetine ilişkin “kavranması çok kolay” gerçekler var. Bunlardan ikisini (benden hemen önce) Barış yazmış…
1- Dink suikastinde en hafif tabirle ihmali olduğu bilinen ve hükümetin soruşturmalarına izin vermediği polis ve istihbarat müdürleri ergenekon soruşturmasını başlatan ekip ile kesişiyor.
2- Mahkemece beraat ettirilen Erhan Tuncel’in, maaşlı bir polis muhbiri olduğunu da biliyoruz.
Buna benzer “kavranması çok kolay” başka gerçekler de var ama uzun yazıları anlayamayan “yorumcular”ı hesaba katarak bunları eklemiyorum. (Mesela Dink cinayetine bir çok BBP’linin adı karıştığı ve Ergenekon soruşturmalarında “kıldan, tüyden” bile sanıklar üretildiği halde BBP’ye yönelik yaprak bile kımıldamaması gibi…)
Zaten mahkemenin kararı da, basit gerçekleri bir kere daha teyit etmiş bulunuyor.
Bu gerçekler ortada iken, (anlaşılması zor, bozuk ve mantık yoksunu cümleler ile) yapılan eleştirilerin bazıları, “gerçekleri karartma” telaşı gibi bir izlenim yaratıyor. Ergenekon ve Dink davaları hakkında, Zaman Gazetesi dışında bilgi sahibi olmadığını düşündüren “yorumcular”ın; gerçekten “hakikatleri araştırmak” niyetinde olduklarına inanmak kolay değil… Çünkü üç-dört yıldır savcıların ve yargıçların ortaya çıkartamadığı Ergenekon bağlantısını, onlar çoktan ortaya çıkarttıkları iddiasında… O halde, onların öncelikle, o savcı ve yargıçları eleştirmesi gerekmez mi? Böyle bir yaklaşım ve fikri tutarlılık sadece Gün Zileli’de var… Bazı “yorumcular” ise, (kusura bakmasınlar ama) aklını peynir-ekmekle yemiş gibi görünüyor. Hele “…70 lerin başında…mahir kaynak bilindiği gibi THKP-C nin içindeki ajandır…” bilgisi(!) yok mu? Çok güldüm… Bu kişi anlaşılan doğuştan alim… Okumadan öğreniyor… Sağolsun, sayesinde bir de “…tüm marksizmin yüce ilkeleri…” diye bir kavramdan haberdar olduk… İşimiz zor vesselam…
Anlaşılmaz yorumlarla Dink Davasını Aydınlatan(!) arkadaşlar … hiç olmazsa art niyetsiz ya da sıradan kişilerin yorumlarına bir “göz atmak” zahmetine katlanır mısınız…
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=OkurYorumlariV3&MemberID=325420&ItemsPerPage=5&ArticleID=1075890&PAGE=1
Gun,
Sen Stalin meselesini benimle tartismazsin degil tartisamazsin, en cok kafaya taktigin uzerinde yazdigin konudur, kaynak olarak verdigin yazarlara bak, George Orwell adam hayatinda Moskovayi gormeden hayvanlar Ciftligini yazmis, kendisi meslege Burma da Somurge polisi olarak hayata baslamis, muhbirlikten tut propaganda servisinde calismaya kadar olene kadar ingiliz istihbaratinda calisan biri, digeri Arthur Kostler komunist parti uyesi iken bile ingiliz istihbaratina calisan birisi ( Ispanya da tutuklaninca Ingiliz Istihbarati onu kurtarir) mahkemeleri hic bilmiyor, gitmemis gormemis, zaten kitabini Ingiliz gizli servisinin bir ajani iken yaziyor, mahkemeleri dogrudan izleyen gozlemleyen tek bir kaynagin yok, nasil tartisacaksin?
Bu arada senin icin bosuna oldugunu biliyorum ama diger okuyucular icin soyleyeyeyim, Stalinist degilim. Stalinin sosyalizm anlayisini begenmem.Moskova mahkemelerinin durust oldugunu soyledigim yukarida ki kaynaklarin hicbirisi Stalinist degil, hatta Anna Strong Haric sosyalist de degiller. ( Ben sosyalistim) . Moskova durusmalarinin durust oldugunu soylemenin stalinizm ile ilgisi yoktur.
yukaridaki Anonim mahlasi ile yayinlana yazi benimdir ama niye Anonim cikti bir fikrim yok.
Sayin Zileli,
benim Turk soluyla ilgili ,ilerleyebilecekleri; neredeyse yuz yildir suren ,sonucsuz ,teorik ,yada” en dogrusu benimkisi” gibi dogmatik anlayislardan kurtulup ,faydali bakis acilari gelistireceklerine dair umudum, burada yazilanlari okudukca, kisilerin tavirlarini ve usluplarini gordukce, kutuplardaki buzlardan daha hizli erimekte…
Araplarin unlu sozunu hatirlatmak istiyorum bu arkadaslara…
Derler ki’ “Araplar anlastilar, anlasmamaya…”
Ben bu sozu soyle cevirmek istiyorum..
Sol’cular anlastilar, anlasmamaya…
Ayrica, solcu- devrimci arkadaslara bir sozu daha hatirlatmak istiyorum..
Her gecen dakika yaralar, sonuncusu oldurur..Dikkat et belki sonuncusudur!!
Saygilar herkese..
İyi öğrenememişsin. Yeniden oku onları.
Sayın Bahadır Kale, devlet ve iktidardan güç alan, onlar tarafından örgütlenen ve himaye edilen büyük bir cinayet örgütüyle karşı karşıyayız. Çok daha öncesi var ama bu örgütün çok küçük bir kısmı Susurluk’ta deşifre olmuştu. Korundular. Kürtlere yönelik faili meçhulleri işleyen esas cinayet örgütü de şu anda dışarda. Hrant Dink cinayetinin arkasında da kimin olduğu dünkü kararla apaçık ortaya çıkmış durumda. Hrant Dink cinayetini araştıran gazeteciler içerde, Hrant’ın katilleri ise dışarda ve himaye altında. Hatta gerçek katilleri görebilmek için gözlerimizi “devletin zirvesi”ndekilere çevirsek iyi olur. Bu cinayet örgütü polisin içinde de örgütlü ve elleri bu küçük siteye bile uzanıyor. Bu sitenin müdavimleri onlara AKP-masası veya polis-masası adını taktı. Bu masa bazen açıkça AKP savunusuyla ortaya çıktığı gibi bazen de solcu kılığına girerek yorumlar yapmaktadır. Bu genel uyarıyı yapmak gereğini duydum. Yani açıkçası, cinayet örgütünün uzantıları burada bizi de izlemektedirler. Ama onlardan korkacak değiliz elbette. Yarınki yürüyüşte buluşmak üzere tüm arkadaşlara sevgiler.
Çarşamba, 18 Ocak 2012 – 07:45
Devletin rolü bu kadar açık olunca “örgüt yok” deyiverdiler!
Hrant Dink cinayeti davasında mahkeme tüm sanıkları “örgüt üyeliği” suçlamasından beraat ettirerek skandal bir karara imza attı ve davayı bitirdi. Oysa ki 5 yılda ortaya çıkanlar ve yaşananlar, ortada oldukça açık biçimde devletin de içinde olduğu organize bir suç olduğunu gösteriyor.
19 Ocak 2007’de saat 15.00 sıralarında, genel yayın yönetmeni olarak çalıştığı Agos Gazetesi’nin Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde katledilmişti Hrant Dink… 17 Ocak 2012’de saat 16.30 sıralarında Beşiktaş’taki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Hrant Dink’in bir kez daha katledilmesine tanıklık ettik… Mahkeme heyeti bırakın cinayette açık ihmalleri olan kamu görevlilerini davaya dahil etmeyi, Yasin Hayal ve Ogün Samast ile Erhan Tuncel arasındaki ilişkiyi dahi görmezden geldi. Mahkeme heyeti “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasından tüm sanıkları beraat ettirdi.
AKP hukuku puşide pankartta kitapta “örgütü” buluyor, ama Dink cinayetinde bulamadı…
Parasız eğitim pankartı açmayı, hükümeti protesto etmek amacıyla yasal bir eyleme katılmayı, puşi takmayı, saçlarını kestirmiş haldeki fotoğrafını cezaevindeki arkadaşına göndermeyi, Tekel işçilerine destek eylemine katılmayı ya da Odatv davasında gördüğümüz üzere olağan gazetecilik faaliyetlerini “terör örgütü üyeliği” ya da “terör örgütü propagandası” kapsamında değerlendirebilen AKP hukuku, Dink cinayetinde örgüt bağlantısı bulamadı. Tüm sanıklar hakkında “terör örgütü üyeliği” suçlamasından beraat kararı veren mahkeme, Dink cinayetini birkaç kişinin üzerine yıkmış oldu. Cinayetin hemen ardından Trabzon Emniyeti’nden bir polis memuru ile yaptığı görüşmede cinayeti işleyenlerden “bizimkiler” diye bahseden Emniyet elemanı Erhan Tuncel hakkında ise tahliye kararı verildi. Emniyet ve jandarma başta olmak üzere devlet kurumlarındaki görevlilerin açık ihmallerinin olduğu ortaya çıkan cinayetle ilgili davada tetikçi Ogün Samast dışında sadece azmettirici olarak Yasin Hayal, cinayete yardım ettikleri gerekçesiyle de Ersin Yolcu ve Ahmet İskender ceza almış oldu.
Cerrah’ın dediği oldu!
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, cinayetin hemen ardından 22 Ocak 2007 tarihinde “Cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı yok. Zanlı, milliyetçi duygularla cinayeti işlemiş. Arkadaşı Yasin Hayal’le de bu konuda görüşmelerde bulunmuş” açıklamasını yapmıştı. Cinayetle ilgili kamuoyunu bilgilendirmesi gereken Cerrah, daha soruşturma başlangıç aşamasında iken, devletin bu cinayetin üzerini örteceğinin de işaretini vermişti. Nitekim öyle de oldu, cinayetin ardından 5 yıl sonra gelen kararda “örgüt yok” denildi.
Yok dedikleri örgüt devlet olmasın!
Dink cinayetinin öncesi ve sonrası ile ilgili ortaya çıkan bilgiler, cinayetle ile ilişkili olarak adı geçen kamu görevlilerinin ısrarla yargılamaya dahil edilmemesi ve hatta terfi ettirilmesi, dün mahkeme heyetinin yok olduğuna karar verdiği örgütün aslında devletin ta kendisi olduğunu düşündürüyor.
Ortaya çıkan bilgileri ve AKP iktidarının cinayetin ardından yaptıklarını bir kez daha hatırlatalım, ortada örgüt olup olmadığı ile ilgili kararı okurlarımıza bırakalım.
– Cinayetten yaklaşık bir yıl önce Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen bir istihbarat yazısında, McDonald’s bombacısı Yasin Hayal’in Hrant Dink’e dönük saldırı hazırlığı yaptığı, hatta Hayal’in saldırıyı planlamak için İstanbul’a geldiği, İstanbul Ümraniye’de abisi Osman Hayal’in fırınında kaldığı belirtildi. Ancak bu istihbarata rağmen İstanbul Emniyeti Dink için koruma ayarlamadı.
Dahası, bu istihbarat bilgisinin ortaya çıkmasının ardından İstanbul Emniyeti mahkemeye, “bu istihbaratın değerlendirildiğini, iki polis memurunun verilen adrese gittiğini, ancak bu adreste söz edilen fırının bulunmadığını rapor ettiklerini” iletti. Ancak Dink ailesinin avukatları, sözü edilen iki polis memurunun belirtilen gün sabah 09.00’dan gece yarısı 24.00’e kadar Fatih’te başka bir işle görevlendirildiklerini kanıtladılar.
– 2004 yılında Ramazan ayında gündüz vakti açık olduğu gerekçesiyle McDonald’s şubesinin bombalanması olayında Yasin Hayal’in attığı bombayı imal eden Erhan Tuncel idi. Erhan Tuncel daha sonra, Gülen cemaatine yakınlığı ile tanınan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in imzası ile “polis muhbiri” olarak Emniyet kadrosuna alındı.
Bu skandal karara imza atan Ramazan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı görevine terfi etti. Dink cinayeti işlendiğinde Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapıyordu. Hakkında çıkan iddialara rağmen Ekim 2009’a kadar bu görevde tutuldu. AKP hukuku onu yargılamaya dahil etmedi.
– Dink cinayetinden sadece 1 saat 47 dakika sonra emniyet istihbaratçısı Muhittin Zenit ile “polis muhbiri” Erhan Tuncel arasında geçen konuşmada Tuncel cinayeti işleyenlerden “bizimkiler” diye bahsediyor, Dink’in nasıl öldürüleceğini bile planladıklarını ifade ediyordu. Ama buna rağmen AKP hukuku Dink cinayetinde “örgüt yok” dedi.
Zenit ile Tuncel arasında gerçekleşen görüşmede şu ifadeler yer alıyor:
Muhittin Zenit- Reis nasılsın?
Erhan Tuncel- Valla iyidir
Muhittin Zenit- Belki bizimkiler aramıştır. Biliyorsun ya konuyu.
Erhan Tuncel- Yok yeni söylediler de. Yeni haberim oldu.
Muhittin Zenit- Hı hı, inanıyım mı lan.
Erhan Tuncel- Valla bizle alakası yok abi. Biz çalışıyoruz, işimizde gücümüzdeyiz abi. Tamam, bi onlarla görüşeyim de seninle görüşürüz abi, tamam?
Muhittin Zenit- Konuştuğumuz konu var ya. Kaç defa konuştuk. O zaman da söyledik, biliyosun. İster istemez o tarafa doğal olarak yüklenme olacak şimdi.
Erhan Tuncel- Yüklensinler, bi şey çıkacağını zannetmiyorum istedikleri gibi. Çünkü şu an çıkış olmadı burdan yani.
Muhittin Zenit- O çocuk vardı da bir tane?
Erhan Tuncel- He. O burdaydı yani bi çıkış olmadı.
Muhittin Zenit- O düşündüğü çocuk, neydi onun adı?
Erhan Tuncel- Zeynel diye bi çocuk vardı da. Sonra bi tane daha çıktı da, zannetmiyorum. Yani vurulacak şekil belliydi, eğer öyleyse bunlarla alakalıdır da, zannetmiyorum.
Muhittin Zenit- Ne oğlum, direk kafaya sıkmışlar.
Erhan Tuncel- Öldü mü?
Muhittin Zenit- Tabi canım. Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı.
Erhan Tuncel- Yakalandı mı peki?
Muhittin Zenit- Yok canım.
Erhan Tuncel- Yok abi, yok kesinlikle. Eğer bizle alakalıysa araştırırım ederim getirir uygun bir şekilde size de teslim ederim yani.
Muhittin Zenit- Ulan oğlum niye getiriyorsun. Getirmenin ne gereği var.
– Ogün Samast, Dink’i öldürdüğünde Yasin Hayal’in de İstanbul’da bulunduğu ortaya çıktı. Dahası, cinayetin olduğu bölgedeki telefon kayıtlarını inceleyen Emniyet yetkilileri kayıtların sanıklarla ilgili olmadığını iddia etti. Ancak Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin “Sanıklar Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu ile irtibatta olan şahısların olay yerinde, gün ve saatinde orada olduklarını tespit ettik. 5 kişinin sanıklarla muhatap olduğu, dosyamızdaki HTS kayıtlarıyla elde edildi” dedi.
Söz konusu HTS kayıtlarını TİB uzun süre vermemekte direnmişti. Cinayetin 5. yıldönümüne yaklaşırken TİB kayıtları mahkemeye gönderdi ancak avukatların, Samast dışındaki bazı sanıklar ve davada sanık olmayan başka bazı kişiler arasında somut görüşme kayıtları tespit etmesine rağmen mahkeme “örgüt yok” kararı verdi. Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu hakkında herhangi bir ceza bile verilmedi.
– Yasin Hayal 10 Ocak 2012 tarihli duruşmada Erhan Tuncel ve Ramazan Akyürek ile ilgili önemli iddialarda bulundu. “Türkiye Cumhuriyeti beni kullandı” diyen Hayal, avukatların “kim kullandı” sorusuna ise “İsmi geçen herkes. Erhan Tuncel, Ramazan Akyürek’e kadar uzanır. Gardiyanlar tarafından tehdit ediliyorum. İsimlerini bilmiyorum, yüzleştirme yapılırsa gösteririm. Tekirdağ 2 nolu F tipinde görevli bunlar” yanıtını verdi. Hayal ayrıca “Erhan Tuncel BBP Alperen Ocağı başkanıydı ben de oraya gidip gelirdim. Oraya hürmet ettiğimden dolayı ben ona sadık kaldım” diye konuştu. Bu cinayeti siyasi örgüt adına mı yaptığını soran avukatlara Hayal, “Bunu Erhan Tuncel’e sormak lazım” deyince Dink ailesi avukatlarından Bahri Belen söz aldı. Belen, “Tanıklar ve kanıtlar gösteriyor ki devletin Ogün ve Yasin’i, Erhan Tuncel eliyle kullandığı açıktır. Tanık Ümit Öksüz de ifadesinde, ‘İstanbul’dan gelen insanlarla Erhan ve Yasin toplantı yaptılar ve Ogün’ün tetikçi olmasına karar verdiler. Bu toplantıya katılan isimler kimdi?” şeklinde Hayal’e soru yöneltti. Hayal, “2002’de Erhan Tuncel’le tanıştım, vasıtasıyla da birçok farklı insanla tanıştım. Ben Erhan’a soruyordum, ‘Bunlar kim diye?’, o da örtbas ediyordu, farklı yanıtlar veriyordu” dedi.
– “Hrant işini biz yapacaktık ama başkasına verdik. Onlar eline yüzüne bulaştırmış” dediği iddiasıyla bir süre tutuklu yargılanan sanık Mustafa Öztürk’e ait 2006 yılına ait telefon kayıtlarının Trabzon Emniyeti tarafından Dink cinayetinin ardından silindiği dün Radikal gazetesinde İsmail Saymaz tarafından yazıldı. Eski Trabzon Alperen Ocakları Başkanı Öztürk’ün Papa 16. Benedict’ dönük silahlı eylem hazırlığı ile ilişkili olduğu bu dinleme kayıtlarında yer alıyordu ancak Trabzon Emniyeti bu kayıtları savcılıktan sakladı ve Nisan 2007’de imha etti. Öztürk’ün TİB kayıtlarına göre cinayet günü olay yerinde olan 5 kişi ile telefon görüşmesi yaptığı da ortaya çıkmıştı. Ama mahkeme heyeti bu gerçeği de dikkate almayarak “örgüt yok kararı” verdi.
– Cinayet tarihinde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler, 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ettirildi. Yine cinayet sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı C Şube Müdürlüğü görevinde bulunan Ali Fuat Yılmazer İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne getirildi. Gülen cemaatinden olduğu iddia edilen Yılmazer, Mart 2011’e kadar bu görevinde kaldı.
Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, devletin en önemli kurumlarından Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na atandı, ardından da 12 Haziran seçimlerinde AKP milletvekili olarak Meclis’e taşındı.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da Osmaniye Valiliği’ne atandı.
Yani bu cinayette açık ihmali olan isimler bırakın yargılanmayı, terfi ettirildiler.
(soL – Haber Merkezi)
Hrant’ın katili AKp-Devlet rejimidir. “Yetmez ama evet”çiler utansın.
Hâlâ bizleri uyutmaya çalışıyorlar. Yargıtay süreci devam ediyormuş falan. Bugün Oral Çalışlar’ı dinledim CNN TÜrk’te. Hâlâ AKP’yi kurtarmaya çalışıyor. Yazık. Bir de Hrant’ın arkadaşı diye geçiniyor sağda solda.
(Bir de bu zevatın kanaat önderi Ufuk Uras’ın dediklerine göz atın: http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?id=11987&pid=19&haber=“Hrantı tehdit edenler şu anda Ergenekondan tutuklu!” )
(Ufukurasgiller’e güzel bir cevap…)
Ufuk Uras, AKP’ye haksızlık ediyor! -Umar Karatepe
18 Ocak 2012 ( http://www.sendika.org )
Yetmiyor Ufuk Uras’a. Dink cinayetinin Ergenekon ile bağlantısının kurulamamasına isyan ediyor
5 N 1 K programında Ufuk Uras… Dink davasından çıkan “Bana sağcılar örgüt kuruyor dedirtemezsiniz” şeklindeki mahkeme kararını yorumluyor. Dava ile ilgili olarak “Siyasi iktidar arkasında duramadı” diyor Uras.
Ah ne büyük bir haksızlık! Ne büyük bir kadir kıymet bilmezlik! Daha ne yapsın siyasi iktidar bu davanın arkasında durduğunu göstermek için. Ne yapacak da yetecek Ufuk Uras’a!
Baştan başlayalım. Dink’i makamına çıkarıp tehdit eden Vali’yi milletvekili yapmadı mı? Yaptı!
Bu cinayetin “gaza gelmiş birkaç milliyetçi gencin işi” olduğunu peşinen ilan eden Emniyet Müdürü’nü terfi ettirdi mi? Ettirdi!
Her ne pahasına olursa olsun Erhan Tuncel’in şefi Ramazan Akyürek’i korudu mu? Sonuna kadar korudu!
Memlekette canını sıkan herkesin telefonları dinlenirken, örgüt suçunun ispatı olabilecek telefon kayıtları bu iktidarın atadığı bürokratlarca geciktirildi mi? Geciktirildi!
AKP’nin bu davanın arkasında durduğunu gösteren ideolojik gayretlerini de unutmamak gerek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 301. maddeyle ilgili açılan davada Dink’in ırkçı olduğu yolunda bir savunma göndermedi mi? Gönderdi!
BDP en doğuda belediyeleri kazanınca “Ermeni sınırına dayandılar” diye ırkçılığı fişekleyen açıklamalar hükümet yetkililerince yapıldı mı? Yapıldı!
Bu arada son dönemin siyasi cinayetlerinin tetikçilerini çıkartan faşist partinin lideri ölünce, bu iktidar tarafından bir halk kahramanına çevrilmeye çalışıldı mı? Hem de nasıl çalışıldı!
Yetmiyor Ufuk Uras’a. Dink cinayetinin Ergenekon ile bağlantısının kurulamamasına isyan ediyor. Oysa cinayetin polis teşkilatı içerisindeki bağlantılarına dikkat çeken Nedim Şener Ergenekoncu diye hapse atıldı mı? Atıldı!
AKP’ye rahatsızlık veren askerler, rütbeleri ne olursa olsun hapsi boylarken, Hrant’ın ölümünde adı geçenler en azından bugüne kadar özel yetkili mahkemelerin ilgi konusu olmaktan uzak tutuldu mu? Tutuldu!
Yetmez mi? İktidarın bu davanın arkasında nasıl durduğunu göstermek için yeter de artar bile.
Sayın Uras hala “yetmez” diyerek AKP’ye haksızlık etmekte ısrar ediyorsanız devam edelim.
12 Eylül referandumuyla yargı sistemi iktidarın tam denetimine alındı mı? Alındı!
Bunun adına yargının demokratikleştirilmesi dendi mi? Dendi!
O yargı su hakkını savunan Hopalılardan, parasız eğitim isteyen öğrencilerden, Kürtlerden, gazetecilerden terörist yarattı mı? Yarattı! Ve iktidar ressamları, şairleri de kapsama alanına aldı mı? Aldı!
Korkuyorum ki şimdi Uras ve benzerleri çıkar AKP’ye yeni haksızlıklar daha yapar. Uludere soruşturmasında da, Şerzan’ın davasında da “iktidar davaların arkasında durmadı” der. O sırada Başbakan askerlere, polislere, mahkeme heyetlerine “hassasiyetlerinden ötürü”, kimi solculara da “desteklerinden ötürü” bir daha bir daha teşekkür eder.
Yetmez mi? Artık hakikaten yeter!
Avane Mahçupyan ve Hrant
18 Ocak 2012
Etyen Mahçupyan’ı tarif etmek için edep sınırları dahilinde bir sıfat bulmak hayli güç. “Avane” belki uygun olabilir. Yardakçı manasında, aslında yardakçılıkta sınır tanımamak, iyiden iyiye arsızlaşmak manasında: Sen çık, Hrant Dink davasında verilen o pespaye kararın hemen ardından televizyonda, “PKK olmasaydı AKP Hrant Dink davasında daha cesur adım atardı” mealinde konuş… (http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=56555) Yani onca entelektüel pozun ve kibrin ardından gelen “AKP mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdi” kofluğu, sığlığı. O davudi sesin, o gür sakalın hakkını ver bari…Hızını alamasan, Kürt meselesi olmasa şimdi cihan devletiydik, süper güçtük diyeceksin. Sana yakışan bu demek.
Yetmedi, bir de ertesi günkü “Kürtlere Hrant Dink Sorusu” başlıklı yazında da Hrant’tan hareketle şunları yaz: “Bugün Türkiye’yi demokratikleştirme gücü olan ve bunu isteyen aktör hangisi? Yanıtın AKP olduğu açık… Kürtlerin idrak etmesi gereken gerçek şu ki, PKK olmasa da Kürt meselesinin demokratik bir çözümü olabilir. Yani PKK’nın varlığı demokratik bir çözümü garanti etmiyor. Oysa AKP olmadan bu soruna demokratik bir çözüm bulmak mümkün değil… Bunun nedeni AKP’nin ‘demokrat’ olması değil ve zaten iktidar partisinin bu açıdan önemli zafiyetler içerdiği malum. AKP’siz demokratik çözümün olmamasının nedeni, AKP’nin ‘Türkiye devleti’ni bir bütün olarak demokratikleştirmek isteğini taşıması ve bunun gereğini yapmaktan çekinmemesi. Oysa PKK’nın Kürt toplumunu ve siyasetini demokratikleştirmek gibi bir niyeti bulunmuyor.” (http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1208445) Yani Hrant Dink’in soykırıma dair görüşlerini al, evir çevir, allem et kallem et, hooop “demokrasi istiyorsanız, Kürt meselesinin çözümünü istiyorsanız haydi AKP’yi destekleyin” diye yazıver. Muavinlik ettiğin AKP minibüsüne Hrant’ın anısını da tıkıştırıver.
Be adam bari bekle dünkü mahkeme kararının mürekkebi kurusun, bunca pervasızlık, bunca acele neden? Muktedirlere yaranmak mı istiyorsun, bekle birkaç gün, devlet erkânının bilgisi dahilinde göstere göstere gerçekleştirilen bu “milli mutabakat suikastı”nın iki üç gencin hevesine indirgenmiş olmasının yarattığı öfkenin geçmesini bekle. Gözünü bu kadar mı hırs bürüdü, bu kadar mı kendini kaybettin, efendilerine yaltaklanmak için kendini tutmakta zorluk mu çekiyorsun? Sık dişini biraz. “Hükümete yaranacağım diye illa Hrant ismini mi kullanmalısın” diye sormak abes sana, o kifayette insan değilsin, o anlaşılıyor çoktan, ama bari “timing”in iyi olsun. Yuvarlanıp da kapağını bulan tencere misali Zaman gazetesinde yatağını bulmuşsun da esas senin Agos’ta işin neydi? Yani kabahat bizde değil mi? Dostu düşmanı ayırmakta bunca mı güçlük çekiyoruz? Ölülerimizi muktedirlerin zafer alaylarının ardında sürükleme cüretini gösteren bu rezilleri neden başımıza çıkartıyoruz?
FOTİ BENLİSOY
( http://www.birgun.net )
Çalışlar, Uras, Mahçupyan… Yandaş okey masasında eksik kalan tek isim Markar Esayan. O da Hrant’ın anısını kendine siper ederek saçma-sapan laflar yumurtlarsa okey masası tamamlanmış olacak 🙂
En cok Tarafci cenahin kendini gozden gecirmesi ve evet biz yanlis yaptik demesi gerekiyor. Akpyi kendi cikarimiz icin kullaniriz sandik, onlardanmis gibi yapip demokratik acilima dogru ksariz sandik demeleri gerekiyor. Biz aptalmisiz gozumuzde kormus. Ergenekon falan da yoktur demeleri….. Oylesi acikyureklilige yurek derim ben. Hani, nerde?
esayani bende merakla bekliyorum dumeni kiracak rota kaldi mi ki?
HRANT CİNAYETİ VE DEVLETLEŞEN İKTİDAR
En son devşirme Mahçupyan’ın naçar çırpınışlarından anladığımız üzere, Hrant’ın avukatlarının aksi yönde tüm çaba ve delillerine rağmen, bu dava bugünkü iktidarın emniyet ve siyasi bürokrasisinin dışında telekki ettirilmek isteniyor.
Dava sürecini ve Hrant Dink’in avukatlarını yakınen izleyenler bu davanın aydınlatılması noktasında adli ve bürokratik direncin ne denli yüksek ve ciddi olduğunu bilirler.
Tüm bunlara rağmen kolu kanadı kırılmış olup neredeyse alayının içeri atıldığı ULUSALCI cenahı (sürecin-zeminin hazırlanmasındaki piyon rolleri hariç) bu katliamın FAİLİ kılıp İKTİDAR’ı bu katliamdaki sorumluluktan azat eyleme çabası neyi ifade eder?
Bir iktidar düşünün ki istihbarat, askeri bürokrasi ve emniyet birimleri kendi elinde olacak; EMMEE! böylesi bir cinayetin DIŞINDA KALACAK?
A-KE-PE noktasında birkısım insanın belki de anlayamadığı şey şu: A-KE-PE adlı islamcı gelenek hiçbir zaman geleneksel ”rejim”in dışı ve ötesinde; tamamıyla süt liman, temiz ve alakasız bir birim değildi ki!
Bu siyasal geleneği gerek 80 öncesinin gerek 80 sonrasının birçok kontra faşist ve siyasal yapılanması-operasyonunda oldukça ciddi bir aktör-müttefik olarak görmedik mi?
Madımak’ı DERİN DEVLET tertiplerken İSLAMCI GÜRUHLARI kim operasyonel fiili güçler şekliyle organize etti örneğin?
Çorum ve Maraş’ı faşistler yakarken aynı siyasal gelenek ”TARAFSIZ” mı kalmıştı?
Kimilerinin bağlamdan kopuk siyasi analizlerinin aksine A-KE-PE denen siyasal gelenek DEVLET’in geçmişten bugüne bizzatihi hep bir bileşeni oldu-olmuştur. O yüzdendir ki geçmişten bugüne birçok katliamı korumaktan beis görmeyip aynı geleneği çok rahat-pervasız biçimde sahiplenmeye devam etmişlerdir.
İş bu halde;
A-KE-PE’nin siyasal bir aktör olarak ”DEVLETLEŞMESİ” görece yeni bir tarihe tekabül etmekle birlikte ”siyasal bir gelenek/süreklilik” olarak devletleşmesi zaten hep OLAN bir şeydi. İktidar siyasal bir ”gelenek” olarak dün de bugün de DEVLET dediğimiz ”süreklilik” halinin bizzatihi kendisiydi. Gerek kurucu kadroları ve siyasal geçmişleri gerekse güncel gelişmeler ve gündelik politik-kültürel tutumları bu tezimizi ispatlamaktadır.
sayin zileli bende tam dun fransizca jean-jacques marie’nin yazari oldugu Trocki’nin unutulan oglu isimli kitabi bitirmistim.Kitap Trockinin apolitik olan oglu serge sedov ile ilgili.Orda bu suikast olayi geciyor tamda sizin anlattiginiz sekilde ,bence dink suikasti ve diger azinliklara yapilan suikastler derinlerin yaptigi bir plan cercervesinde ve akp’yi bitirme projesiydi ama daha sonra sebebini bilmiyorum farkli seyler gelisti.Yanilmis olabilirim elestiriye acigim.
Değerliu Sedov arkadaşım. Bence yanılıyorsunuz. “AKP’yi bitirme projesi” argümanı AKP’lilerin ve AKP destekçisi liberallerin uydurmasıdır. Yok böyle bir şey. Bu cinayet başından itibaren AKP iktidarının yönetimi altındaki devlet organları (polis, jandarma, Mit) tarafından dizayn edildi. Kısaca söyleyecek olursam, Dink’in öldürülmesi projesinden AKP iktidarı da haberdardı, hatta bizzat örgütleyicisiydi. İki amaç vardı: 1. ermeni meselesini gündeme getiren etkili bir insanı ortadan kaldırmak; 2. (ve bence daha önemli olarak) O sırada Ermeni meselesi konusunda büyük gürültü kopartan, Talat Paşa komiteleri kuran, ortalığa lanet saçan ulusalcı rakiplerini içeri atmak, bu cinayeti de onların üstüne yıkmak ve ulusalcılardan başlayıp tüm muhaliflerini muhayyel bir örgüt üyesi olmakla suçlayarak içeri tıkmak. İşte ergenekon örgütü denen şey böyle imal edildi. Bunu yapmak onlar için çok kolaydı, çünkü ulusalcılar ortalığa nefret saçıyorlardı ve onların üstüne her türlü cinayeti yıkmak çok kolaydı. Nitekim de öyle oldu. Bugün gördüğümüz gibi Ergenekon davası, artık Nedim Şener, ahmet Şık gibi gazetecileri bile içine alacak kadar genişletilmiş, ama öte yandan Hrant Dink davası olabilecek en dar kapsamda tutulmuştur. Bunu yapan bugünkü AKP iktidarıdır. Yani AKP iktidarı kendi tetikçilerini himaye etmiştir. Eğer yapabilselerdi Ergenekon davasına da bağlayacaklardı ama kendi tetikçileri alperen ocaklarından olduğundan bunların ulusalcılarla hiçbir organik bağı yoktu. üstelik böyle bir bağlama teşebbüsü cinayet örgütünün arkasındaki gerçek örgütün ortaya çıkmasına neden olabilirdi. Bu riski göze alamadılar. Bugün, yukardaki yorumlarda okuyacağınız gibi, Ufuk uraş, Oral Çalışlar, Etyen Mahçupyan gibileri hâlâ “ergenekon yaptı” türküsünü okuMAYA çalışıyorlar. Eğer gerçekten ergenekon adı verilen ulusalcılardan biri bile bu işe bulaşmış olsaydı AKP iktidarı bunun üzerine atlar, allayıp pullayıp topluma sunardı. AKP iktidarının ve mahkemenin tutumu, bu cinayeti ulusalcıların değil, bizzat kendilerinin örgütlediklerinin en açık delilidir. Bugün yalandan ağlarmış gibi yapmalarına bakmayın siz.
Sayin zileli ben sizin goruslerinize hak veriyorum kismi olarak neden tamami degil cunku derinler derken ulusalci kesimi kast etmemistim onlar zaten vitrindeki insanlardi.Dun skyturk’te hrant’in avukati ve bir arkadasi katildi ve sizinde dediginiz gibi kesinlikle ne polis mudurlerine nede askeriye’den kimseye dokunulmadigi yonundeydi.Hrant’in kardesi telefonla baglandi ve benim yukarda yazdigim sekli ele benzeri bir konusma yapti ama akp’yi bitirme plani demedi.Trabzonda vurulan rahip ve antalyadaki oldurulmeye calisilan rahibin,malatya zirve yayinevi baskinlari’nin ayni el tarafindan yapildigini soyledi.
körle yatanlar şaşi kalkmaya başladı zileli epeydir site takipçilerini alttan alttan eski arkadaşı olup hidayete erip millileşerek sistemin-devletin ve resmi ideolojinin eski efendilerine meze yapmaya çalıştığının meyveleri gelmeye başlamış.ergenekon yalanmış itirafı isteyenden hrantın katili akp devletidir o devleti yıllardır yönetip kullanan eski efendilerin tsk sından mitine veli küçüğünden perinçek kerinçsizlere alperenlerden ülkü ocağına hep birlikte kızıl elma millilerin hedefi hıranttır dememiş gibi bu sitede utanmadan ufuk uras gibilere saldırıyorsunuz hepiniz urasın bile gerisinde devletçi millici,stalinist darbeci ergenekoncu sistemin egemen ideolojisinin savunucusu hatta egemen ideolojinin sizi göstererek meşruyiyetini genişletmek için sizi kullandığının bile farkında değilsiniz.sistem egemenleri bile artık verimli işlevi olmayıp planlarında yer olmayan eskimiş yöntem aparatlarını hem kendi masummuş gibi göstererek temizlerken siz o eski aparatları eskimiş darbeci,faşist katilleri ve eski yaptıklarını savunmak için ne hallere düşüyorsunuz utanın yeniden enarşiyi emmayı bakünini kropotkini okuyup iyi öğrenmemi söyleyen zileli asıl kendi hiç anlamadığı hiç aklına neden gelmez neden asıl sorulara cevap vermez?6 bin tutuklamayla toplumsal muhalefette oluşacağını sandığın boşluğu eski efendilerin hizmetkarı eski arkadaşların milli devletçi vesayetçi anlayışları ile dolacağını sanacak seviyede egemen ideolojiye bilip bilmeden hizmet edenlerin ne cevabı olabilirki?
Ozgurlukcu bu ne siddet bu celal,bir nefes al istersen.Benden bahsediyorsan ben Trockist’im ,sadece fikir alisverisi yapiyorduk onemli olan ne okudugun degil ne kadarini anladigin ve ayrica senin bu fikirlere ne kadar yeni seyler katabildigin.bence istersen sen yeniden Lenin’in devlet ve devrim adli eserini oku.
sedov son senin yorumundan hareketle o yorumu yapmadım konuya ilişkin yukardaki yorumları iyi okursan kimler olduğunu anlarsın.ben troçkist değilim özgürlükçü anarşist olmaya çalışıyorum bir miktar kusurumuz var zileliye göre o da onun gibi anarşizmden milli duyguları hatırlayıp belkide yeni efendilerin nefretinden eski efendileri tercih eden sapma yerine özgürlükçü siyaset yapıp BDP üyesiyim.lenini çok okuduk leninist devrim teorisi ve parti modelinin bile bu gün tartışmaya açık olabilip eleştiriye ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim.tabiki bu leninin devrimciliğine bir eleştiri değildir.devrimci geleneklerin geçmiş değerleri anmak olumlu tüketip o geçmiş değerleri gururla anmak için tabulaştırma yöntemini yanlış bulup o değerlere asıl iyiliğin onların bize ihtiyacı olmadığı gerçeğinden hareketle onlardan öğrendiklerimizin aynını tekrar etmek değil olumlu tüketerek onlarıda aşan seviyede yeni başarı öyküleri yapabilmek ve söyleyebilmekle olabileceğinde yeni ve bilinenlerden başka şeyler söylemeye çalışıyorum.devletçi hiç olmadım her türden devletin sorunlu otoriter olduğu gerçeğinden aktidar ve hegemonyasının engellenmesi asıl güç ve iktidarın sahibi halka devredileceği kural kurum ve işleyişlerine kafa yoramayıp alternatif başarı siyasetinin programını aşağıdan yukarıya üreterek pratiğini yapamayan dükkanını açıp kapamaktan aciz hayatta karşılığı olmadığı halde mangalda kül bırakmayanların halini gördükçe üzülüyorum.birde bu çaresizlik içindekilerin bir kısmını eski tükenmiş efendi ve anlayışlara meze yapma çabasınada anarşizm diyenlere gülüyorum
gürültü koparan talat paşa komiteleri ittihatçı kızıl elma,perinçek,veli küçük,alperen,ülkücü faşistler mahkemelerin ve agosun önünde hıranta türk milletinin hedefisin demedilermi öldürülmeden önce onu yapanlar öldürülmesinin taşlarını örenler masum hatta iktidar sırf onları içeri atma bahanesi için akp cinayet işlemiş gibi zileli yorumu çok enteresan bu cinayette akp iktidarı ve devletin ve devlet görevlilerinin sorumluluğu davada açığa çıktı zaten mahkemenin davayı devlet sorumluluğunu gizleme örgüt,ergenekon,kızıl elma faşistleri ilişkisini gizleme derinleşmesini engelleme her şey açıkken burdan bile 301 yargılamasında hranta düşmanlık yapıp kendileri öldürüp kahraman olmak isteyen kızıl elma perinçek,kirençsiz,veli küçük ve bilimum katiller ve katil savunucularını aklamaya çalışan zileli iktidar-devlet-sistem-resmi ve egemen ideolojiye karşı özgürlük ve isyanı savunacağına iktidar indirgemeciliği ile eski efendilere yer açmaya çalışan görüntü veriyor bizim merakımız milli duygularındanmı?eski yoldaşlarını koruma çabasındanmı yoksa epeydir değiştirdiği sandalyedenmi anlamadık?
Lidere bak. Ulu önder gibi.Oku, okunacak, oku !!!!! Hey yavrum, hey.
Eger lafin bana ise ben onder falan degilim ayrica ozgurlukcu arkadasa sadece bir oneriydi ona kalmis bir sey okuyup okumamasi.Siz galiba beni gun zileli sandiniz ben degilim ama sizin uslup ve konusmaniz sokak agzi yani.
A-ke-pe devletleşip gemi azıya aldıkça AKP siyasasının operasyonel bir ”retoriği” olarak ERGENEKON ve terör örgütü söylemleri de ayyuka çıkmaya başlıyor.
Bazıları retoriğin siyasal ve felsefi kavrayış şeklini zerrece düşünmeden iktidarın olgu ve süreçleri kavramsallaştırma biçimine angaje olup gidiyor.
Bunlara göre Ergenekon diye bir ”terör örgütü” varmış ve geçmişte büyüüüük katliamlar yapmış, devleti ele geçirmiş ve uzuuun yıllar yönetmiş.
Bir ülke düşünün ki bir terör örgütü var ve başında Gen. Kur. Bşk’ınıyla Başbakan yöneticileri? Bu nedir biliyor musunuz? Bektaşi’nin sofu’ya dediği gibi: ASLINDA YOK DİYEMİYORLAR DA! Dilleri varmıyor, ”ergenekon, derin devlet, gladio, terör örgütü…” denenin esas ve öz olarak bir devletin TA KENDİSİ olduğunu söylemeye. Bunlara göre 90’larda özel harekat polisleri cinayetler işlerken ”siyasi iktidar” her şeyden bihaber AHMAKLAR SÜRÜSÜ’ydü yalnızca. Zavallılar hiçbir şeyden haberdar değil; terör rgütünün elinde oyuncaktılar.
Velev ki Hrant’ı birkaç ulusalcı-faşist kontracı öldürttü. Ve bu herifler Ergenekoncu(hadi örgüt de olsun). Peki Başbakan’a ne oluyor?
Başbakan da mı Ergenekoncu?
Vicdanıma bu karar sıkmadı diyen mahkeme başkanı. Sebep terör örgüt diyecek delillere ulaşılamladı demesi Arkadaşşalr bu mahkeme sonucundan sunu çıkartmamız lazım Cinayeti işletenlerinin daha hale mahkeme kapılarında parmaklarının oldugu gösteriyo Amaç burda halkın tepksini yumusatmak amacıyla verilmiş bi karar ve mahkeme başakının sözleridir.Yani Uzun Lafın Kısası BU davayı unutun devlet ve devletin adamları adam öldürülse bile biz böyle basit tezgahlarla olayı kaptırız demektir.Temizye giden davadanda hiç bisey çıkmayacagı başkanın sözlerinden anlasıldı çünkü temizyede yeni deliiler gelebilir demesi bu işin bittigini arkasını pek kurcalamanın anlanlamsız oldugun cümlesidir.Kusura bakmayın bu davayı tü arka perdesini çözerek UGUR MUMCULARIN hamlemitoğullarınıın v.b devletin içinde çete örgütlervardır izlemini çıkar.DEVLETİN İÇİNDE ÇETE YOKTUR. DEVLETLERİN KENDİLERİ ÇETEDİR(ANARŞİZM)
Gün Zileli arkadaşın gözlerini açması sevinilecek bir olay. Eski devrimcilere, önderlere ve özellikle 68’li yoldaşlara da bu yakışır.
Gün, seni Silivri önündeki çadıra da bekliyoruz. Partinin kucağı, proletaryanın kucağı ana kucağı gibidir, kollarını açmış seni bekliyor.
Böyle bir yazı yazmak için Dink Cinayetiyle Kirov arasında bağ kurmak için ya da Dink cinayetini Kirov cinayetiyle açıklamak için yalnızca siyasal körlük içinde olmak yetmez;ayrıca artık hiç bir devrimci yönün kalmadığını da belirtmek gerekir.
Zileli aslında Dink Cinayetindeki Gladyo izini karartıyor.
dink cinayetinde isimleri deşifre olan derin devlet unsurları, mit ve emniyet istihbaratının en tepesindeki isimler.. ergenekon soruşturmalarını yürüten istihbaratçılar..içişleri bakanlığı bu isimlere hiçbir ceza vermedi. değil yargılanmaları, mahkemede tanık olarak dinlenmelerine bile izin vermedi. bugüne kadar soruşturmaları desteklemediği gibi memurlarını mahkemeye göndermeyerek sürece takoz koyan siyasi irade tarafını çoktan belli etmişti. yargıtay aşamasından öngörülebilecek en iyi sonuç, 5 yıl sürdürülen tiyatronun 1-2 yıl daha, toplumun tepkisinin daha da azalmasının umulduğu yeni bir konjenktüre kadar uzatacak bir usülden bozma kararı olabilir. cinayetin arkasındaki örgütlenmenin, yani, hükümetin emniyet ve mitteki, ergenekon soruşturmalarını yüreten polis ve istihbaratçılarının sanık sandalyesine oturtulması sonucunu verecek bir siyasi iradeyi bu saatten sonra beklemek mümkün görünmüyor.
hrant cinayeti, hükümeti, üçyüzbirinci madde ve soykırım tartışmalarının sıkıştırdığı bir konjektürde, devlet içerisindeki ulusalcı-darbeci yapılanma ile çatışmanın zirve noktasında gerçekleştirildi. dink’in ölümünün hemen ardından, üçyüzbir etkisiz hale getirildi, devletin içeride ifade özgürlüğünü boğan soykırım politikasından geri adım atıldı. ergenekoncu bürokrasi ise, hemen sonrasında başlatılan ergenekon soruşturmaları ile, en tepede, genelkurmay başkanına kadar devletin içerisinden temizlendi.
bütün bunlar hrantın duruşmalarında olay çıkaran,kerinçsiz benzeri bir grup faşistin ilk ergekon dalgasında tutuklanması ile başladı. cinayetin çözülmesine takoz koyan siyasi irade ile cinayeti planlayan siyasi irade ile örtüştüğü nokta, ergenekon soruşturmalarının yumuşak karnına işaret ediyor.
bu örgütlenmenin büyük ağabeyi, istihbarat elemanı erhan tuncel beraat ettirilerek, soruşturmanın tepe noktalara ulaşmasını sağlayacak biricik kaynak susturuldu.
belli ki, devlet psikolojik operasyonlarına devam edecek. bu dava da dönüp dolaşıp, samast ile hayal’in üzerinde kalacak.
Dink ailesinin avukatı Arzu Becerikin açıkladığı onca müdahaleden sadece biri..
Cinayetin hemen sonrasında polis, agosun yanındaki iki bankanın güvenlik kamera görüntülerine soruşturma için el koyuyor..
Bu iki kameranın çektikleri hiçbir zaman mahkemeye ulaştırılmıyor..
İstanbul emniyeti, bunların emniyette silindiğini beyan ediyor..
Bu “ihmal” (!) ile ilgili, görüntülerin üzerlerine zimmetlendiği polis memurları için yapılan soruşturma talebi ise içişleri bakanlığı tarafından geri çevriliyor..
Siyasi iradenin kararı ile, hiçbir polis cinayeti gösteren iki ayrı kamera görüntüsünü yanlışlıkla (!) nasıl sildiklerine dair mahkemelere hesap dahi vermiyorlar..
Bu yorum AKPolis-masasının provakasyonudur.
Gün benim seçtiğim isim, Antep işkencehanelerinde ser verip sır vermeyen Ökkeş lerin adıdır… Hoşuna gitmedi demek… Gitseydi şaşardım… O kadar pisliğe batmşısın ki, iyi şeyler sende maraz yaratıyor…
Ahmet Şık ı örnek vererek, derin devletin Ergenekon örgütlenmesini toptan aklamak isteğinde gözümüzden kaçmadı… AKP faşizminin devlet bünyesini çürüklerden ayıklarken, gerçek muhalifleride aynı örgüt içinde göstermesini, senin gibi akıllılar olmasada biliyoruz.. Lakin şefin Doğu Perinçek o Ergenekon deinlen karanlığı savunmaktadır… Tüm politikası faşist diktanın deşifre olmuş katillerini aklamak üzerinedir…. Sende bu vesileyle kime hizmet etmiş oluyorsun, herkesin malumudur…
Evet, ismini söz konusu etmekle ayıp etmişim gerçekten. Özür dilerim.
Kendisi ben-merkezcilikten muzdarip biridir, onun zihniyetine göre birinin isminden bahsetmek, iyi veya kötü o kisi için olumlu bir davranistir. Aslinda onun gibilere verilecek en iyi ceza görmezden gelmek ama çok eglenceli oldugu için ve Türk solu fraksiyon liderlerindeki özelliklerin bir proto tipi oldugu için bu ihtiyar çocuga takilmaktan bir türlü kendimizi alamiyoruz iste.Biz Ak Partililere de bu kadar eglenceyi çok görmeyin lütfen
AKP li zat, kendine iyi bir sayfa bulmuşsun… Zileli tam sana göre… Senin hizmet ettiğin sınıfın nefret ettiği kişilere Zileli de aynı şekilde bakıyor… Anla yani, siz dostsunuz… Fazla üstüne gitme adamın…
Irkçı-faşist küfürler dolayısıyla kaldırıldı.
Irkçı küfürler dolayısıyla kaldırıldı.
53 numara…
Senin beynin kisa devre yapmis galiba…Sen bi kosu ,tanri daglarina git, biraz kimiz ic ve kendine gel..Bak kafandan, pis pis yanik kokusu geliyor….
Türklüğü, Cumhuriyeti ve Devleti “Aşağılamak” Gerekiyor
MEHMET YILDIZ
Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi şöyledir:
(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
Bu yasadan da açıkça anlaşıldığı gibi Türklük kavramı faşist bir kavramdır. Türklük temel kişilik haklarına yapılan bir tecavüzdür. Türklük akla ve medeniyete isyan etmektir. Türklük barbarlıktır. Türklük soykırımcılıktır. Türklük başkalarının kadınlarına, kızlarına ve topraklarına zorla el koymaktır. Türklük ahlaksızlıktır. Türklük mahkemede “hakim bey Türkler bizi soykırımdan geçirdiler, kadınlarımıza, kızlarımıza tecavüz ettiler, onları köle edindiler, topraklarımıza el koydular” diyen Ermenileri öldürmektir. Türklük “yaptıklarımızı dile getirenleri öldürürüz” demektir.
Türkler Orta Asya’dan gelerek bir dizi medeni halkı soykırımlardan geçirdiler ve onların toprakları üzerinde faşist bir devlet kurdular. Türk milleti ve devleti çok aşağılıktır. Bu bir hakaret değil, objektif olan “descriptive” bir tanımlamadır. Aşağılama fiili genellikle tartışma konusu varlıkların gerçek durumları dikkate alınmadan sarf edilen hakaret sözlerini içerir. Halbuki Türkler hakkında onlara karşı önceden özel hiçbir düşmanlık duymadan objektif bir tanım yapmak istediğinizde bu gibi bir sonuca ulaşıyorsunuz. Türkü bilimsel olarak inceleyince onun aşağılık bir mahlükat olduğunu görüyorsunuz. Türkler aşağılık bir millettir. Bu empirik bir saptamadır. TCK’nın 301’inci maddesi bilimi engelleyemez!
Türkiye cumhuriyeti bir veledi zina olan faşist M.Kemal ve şürekası tarafından kuruldu. M. Kemal mavi gözlüydü. Mavi gözlü Türk olur mu? Bilindiği gibi Orta Asya’nın halkları mavi gözlü değil çekik gözlüdürler. Türkler bu yalın gerçeği görerek valide hanımdan şüpheleneceklerine ona yardımcı olmak için yalanlara dayanan resmi tarih kitapları yazdılar. Bu kitaplarda M. Kemal’in babası anılmıyor bile. Valide Hanım sanki M. Kemal’i bakire olarak doğurmuş.
Dayısının tarlalarından karga kovalayarak büyüyen M. Kemal (Mısto Kor) sonraları gelip en çok da biz Dersimlilerin başına bela oldu. Medeni ve mazlum Dersim halkını soykırımdan geçirdi.
“Ordiyê Tırku ca ve cayê eskeftu feteliyêne, koy kerdêne saê. Reyê, eskerê Tırki dormê mığarey ca ve ca kerd saê, hama kês dos nêkerd. A sate de zerê mığari [eskefti] de veng’ro mıleti bırriya. Xafılde çhikayis gına’ro domanê de sawi, vırara mae de berva. Se kerd, se nêkerd domano sawi nêvınet, berva. Nae sero, pi lazê xo guret vırara xo, zerê mığari de bi ve hira, şi hetê pey.”
“Mae niada ke veng ro domani bırriya. Voste şiye, xo est ve domanê xo ser ke, pi seveta sılametiya sarrê mığari, dest no’ro fekê lazeki ser xenekıto. Uza de veyvıke çhoka hardi biye, porrê xo ruçıkna; xorê [phıtê xo sero] na şüara cêrene vate. Cêni u domani têde dormê mae de amey pêser, tey bervay u zukay.” (Derleyen Tornêcengi).
Türk milletinin veya bir Topal Osmanlar topluluğu olan Trabzonluların psikolojisi çok bozuk ve tehlikelidir. Ne idüğü belirsiz faşist güruh son derece alıngandır, kendisine güvenmez ve herkesi kendisine düşman görür. Türkiye’nin psikolojisi budur. Türkler kendi dışındaki herkesi bilim adamı veya kadını olarak görüyorlar. Yüzlerine bakınca, “görüyor musun, beni empirik olarak inceledi ve aşağılık karakterimi gördü” diyorlar. TCK’nın 301. maddesinin varlık nedeni bu psikolojidir. Türkler aşağılık karakterleri yüzünden bütün insanlığa karşı savaş açmışlar.
TCK’nın 301. maddesinden korkmayınız, Türklerin yüzüne bakmaya devam ediniz!
Mehmet Yıldız
Biraz seviye vardi tartismalarda maalesef oda gitti,fikriniz varsa soyleyiniz yoksa bos yere sacma sapan seyler yazip sayfayi kirletmeyiniz.Bugun akp istedegi sekilde gundem degistirebiliyor,devrimci muhalefet eskisinden daha gucsuz oyuzden sesimiz arada kayboluyor,ya okyanus otesinden gelen sesi duyabiliyoruz yada chp korosunun seslerini .Bence ikiside cok onemli konularda cok cabuk anlasabiliyorlar,tipki parmaklar gibi zor konularda birlesip yumruk olabiliyorlar.Bu cinayet derin devlet denilen yapinin isi cunku olay surekli azami derecede tutuluyor.
CHP konusunda senin kadar kötümser değilim Sedov. CHP de muhalefet cephesinde yavaş yavaş yerini alıyor ve önemli değişiklikleri izlememiz gerekir. CHP sözcüsü KCK tutuklamalarına açıkça “kanunsuzluk” dedi ve 19 Ocak yürüyüşünde CHP ilçe örgütü kocaman bir “Kardeşimizsin Hrant” pankartı sarkıttı pencerelerinden.
Saçmalama dolayısıyla çıkarıldı.
Saçmalama nedeniyle çıkarıldı.
“Ergenekon”a vurarak kontrgerillayı korumak -Ali Ergin Demirhan
05 Şubat 2012
Hrant Dink cinayeti ve Oda Tv davalarının seyri de göstermiştir ki, “Ergenekon’dan hesap sorma” siyaseti kontrgerillayı sorgulamamakta, aksine korumaktadır. Çünkü kontrgerilla, “Ergenekon” adlı bir çete değildir. Kontrgerilla gerçeği, AKP eliyle yeniden yapılandırılan devletin yine AKP eliyle sürdürülen şiddet geleneğinde gizlidir
Etyen Mahçupyan, Ece Temelkuran’a ve onunla birlikte sola “parazitler” diye hakaret ettiği 2 Şubat tarihli yazısında, solcuların Hrant Dink cinayetini Ergenekon davası meşruluğunu yitirsin diye kullandığını söylemiş.[1] Solcular ne yaptı ki? Dink cinayeti davasının derinleştirilmesi AKP tarafından engellendi. Cinayette sorumluluğu olanlar soruşturulmadıkları gibi AKP tarafından milletvekili, vali, polis şefi katına yükseltildi. Cemaat’e yakınlığıyla bilinen polis şefi Ramazan Akyürek’in muhbiri ve tetikçilerin büyük abisi Erhan Tuncel serbest bırakıldı. Tetikçi Ogün Samast çocuk indiriminden faydalandı. Silah tutan ellere, milliyetçi duyarlılığı olan gençlere, muhbirlere ve amirlere korumasız olmadıklarını göstermek, kendi halkına silah doğrultmaktan vazgeçmeyen bir devletin yapması gereken bir işti. Solcular da tüm bunlar olurken, Dink cinayetinin ardındaki, AKP’yle ve Cemaat’le iç içe geçmiş kontrgerilla ağını deşifre eden Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklu yargılandığı “Ergenekon davası”nı bir demokratikleşme hamlesi olarak sunmanın saçmalığına dikkat çekti.
Mahçupyan’ın ideolojik Ergenekonculukla suçlayarak inceden tehdit ettiği Ece Temelkuran “akıllı olsa” ve solcular bir şey demese bile, Ergenekon davasının meşruiyet sorunu kaya gibi ortada. Ergenekon davası süreci, kontrgerilladan hesap sorulacağı yanılsaması ile meşruiyet kazanmış, solun önemli bir kesimi de bu yanılsamaya kapılmıştı. Ancak dava, miadı dolmuş bazı kontrgerilla eskilerini içeri alsa bile, kontrgerillanın canlı unsurlarını değil bu canlı unsurlara dikkat çekenleri hedef alınca yanılsama dağılmaya başladı. Kontrgerillayı hedef aldığı iddia edilen bu davanın meşruiyetini savunmak ironik biçimde yine kontrgerilla kadrolarına ve yeni devlet seçkinlerine kaldı.
Zaman gazetesi aracılığıyla Erhan Tuncel’e…
Mahçupyan’ın gazetesi, daha doğrusu Fethullah Gülen Cemaati’nin gazetesi Zaman’ın 20 Ocak tarihli nüshasını okuyanlar bu ironiyi bütün çarpıcılığıyla görür. Dink cinayeti tetikçilerinin beraat ettirilen büyük abisi, polis muhbiri Erhan Tuncel, gerçekleri açığa çıkaran bir kahramanmış gibi kapağa taşınmış.[2] Tuncel’i olumlayan bir ifade ile beraat ettiği belirtilip Zaman’ın sorularına verdiği yanıtlar aktarılmış. Tuncel, cinayetin arkasında “Ergenekon Terör Örgütü” olduğunu, Ramazan Akyürek’in ise cinayetin arkasındaki bu örgüte karşı mücadele ettiğini söylüyor.
Yazının devamı için gazetenin içine bakanlar ise çarpıcı bir detayla karşılaşıyor. Röportaj her ne kadar Tuncel’in serbest bırakıldığı 17 Ocak’taki karar duruşmasından 3 gün sonra yayımlanmış da olsa, sorular 17 Ocak’tan önce iletilmiş: “Erhan Tuncel, karar duruşmasından önce Zaman’ın sorduğu soruları el yazısıyla kaleme aldığı mektupla cevapladı.”[3] Haberde mektubun bir parçasının fotoğrafı da yayımlanmış. Fotoğrafta görülen sorulardan anlaşılıyor ki, Zaman soru sormamış, Tuncel’e demesi gerekenleri iletmişti. Mahkemede söylenecek ve manşete taşınacak söz ilk soruda tırnak içinde belirtilmiş: “Cinayetin arkasında Ergenekon var.” Devamını göremediğimiz bu yönlendirmeli sorulara verilen diğer bir çarpıcı yanıtta da Cemaatçi diye bilinen Ramazan Akyürek’in “Ergenekon Terör Örgütü” ile mücadelesi vurgulanıyor, polis şefi Dink davasından aklanıyordu. Tuncel, Zaman’ın sorularına verdiği yanıtların aynısını mahkemede tekrarladı.
Yani bir açıdan, Cemaat kendi kadrosunu korumak için, kendi gazetesi kanalıyla mahkeme sürecine müdahale etmiş, Mahçupyan’ın ifadesiyle “Dink cinayetini kullanmıştı.” İşin özü ise kontrgerilla içi bir yazışmanın gazetecilik faaliyeti diye yutturulmasıydı. Solculara parazit diyen Mahçupyan, bu “gazetecilik” başarısını sergileyen Cemaat için ne dedi acaba? Belki, Ergenekon davasının meşruluk kazanmasını hedefleyen bir faaliyet olduğu için takdirlerini sunmuştur.
Cemaatin ülkücü aşkı
Mahçupyan’ın gazetesi iki gün sonra da (22 Ocak) “Darbeciler hakim karşısına çıkacak, onlar hâlâ cezaevinde” başlığıyla bir haber yayımladı. Hala cezaevinde olmaları sorun olarak gösterilenler gazeteciler, aydınlar, milletvekilleri, belediye başkanları ya da öğrenciler değil Kemal Türkler ve 7 TİP’li genç de dahil onlarca kişinin katilleri olan ülkücü faşistler; Ünal Osman Ağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Muhsin Kahya, Caner Erdinç, Mahir Kavalcı, İsmail Fuat Tarhan, Ramazan Çepni, Mahmut Gül idi. Kontrgerillaya dokunmadan darbecilerle hesaplaşmaya girişen Zaman’da faşist katiller 12 Eylül mağduru diye gösterildi.
Cemaat’in ilgisi, tetikçisinden henüz tetiğe dokunmamışına değin bütün ülkücüler için geçerli. Cemaat’in siyasi haber dergisi Aksiyon’da, ülkücü tabanla MHP yönetiminin ayrılması ve ülkücülüğe sahip çıkılması gerektiği yönünde yazılar yayımlandı. Yakın zamanda kimi üniversitelerde İslamcılarla ülkücülerin ortak eylem girişimleri oldu.
Ergenekon nefretinden kontrgerilla aşkına
Cemaatin ülkücülerle kurmak istediği ilişkinin basitçe bir siyasi taban genişletme hamlesi olmadığı, Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirdiği olaylardan aylar sonra Hopa’da açığa çıktı. Ekim 2011’de Hopa’da yüksek okulda, faşist provokasyon sonucu çatışma çıkınca, polis solculara saldırdı. Kısa süre içinde olaylara karışan faşistlerin ilçe dışından geldiği, sivil giyimli bazı polislerin daha önce Hopa MHP teşkilatını ziyaret ederek solculara karşı harekete geçmelerini önerip, “bir şey yaparsanız arkanızdayız” dediği ifşa oldu.[4]
Bu ifşaattan üç ay önce, Temmuz 2011’de Radikal muhabiri Ezgi Başaran’a bir röportaj veren Murat Belge, Hopa’da ucu Ergenekon’a uzanan çevreler olduğundan bahsediyordu. Belge, “ucu Ergenekon’a uzanan” derken, Metin Lokumcu’yu öldüren üniformalı polisleri, tetikçi tedarik etmek için ülkü ocaklarını turlayan sivil giyimli polisleri, çatışma için ilçeler arası seyahat yapacak kadar hassas milli duygulara sahip sivil faşistleri değil; “Metin Lokumcu’nun çevresini, çevresinin çevresini, yumurtacı üniversitelileri” kastediyordu.[5] Belge, “Ergenekon” eksenli söylemiyle, halka yönelik devlet kaynaklı yasa içi ve yasa dışı şiddeti eleştirmiyor, haklılaştırıyordu.
Kontrgerillayı “Ergenekon adlı bir çete”ye indirgeyip her türlü AKP karşıtlığını da “Ergenekonculukla” suçlamak, Hrant Dink’in arkadaşlığını kimselere bırakmayan Etyen Mahçupyan ve Murat Belge’yi bugün Erhan Tuncel’le yan yana getirdi. Etyen Mahçupyan sola küfredip, muhalif gazeteci tehdit ederek çaresizliğini ortaya koyuyor. Ondan izahat beklemek boşuna. Ama en azından, Hopalıların AKP karşıtı tepkisinin ucunu hiç düşünmeden Ergenekon’a bağlayan Murat Belge kendi yolunun ucunun nereye uzandığını bir izah ediversin.
Dipnotlar:
[1] Etyen Mahçupyan’ın 2 Şubat tarihli Today’s Zaman’a yazdığı yazısının Türkçe çevirisi T24’te yayımlandı. http://www.t24.com.tr/etyen-mahcupyan-ergenekonun-mesrulugunu-yitirmesi-icin-dink-cinayeti-kullanildi/haber/195555.aspx
[2] Zaman gazete kapağı, 20 Ocak. http://www.t24.com.tr/basin/detay.aspx?yol=2012/01/20/kupurler/zaman_big.jpg
[3] “Erhan Tuncel, karar duruşmasından önce mektup yazdı: Cinayetin arkasında Ergenekon var.” http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1232432
[4] Polis Hopa’da terör estiriyor, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=40538.
[5] Murat Belge: Bu hükümetten beklentim kalmadı artık, Ezgi Başaran’ın söyleşisi http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&Date=04.07.2011&ArticleID=1054992
( http://www.sendika.org )
Bir ergenekon varmis, bir de kontrgerilla varmis. Ergenekon iyi imis, kontregerilla kötü imis. Kötü sagcilar varmis, iyi solculari öldürmekteymis. Solcularin da birlik olup sagcilarin haddini bildirmesi gerekmekteymis. Geri kalmis müslümanlar varmis, ilerici-demokrat Bati varmis. Geri kalmis müslümanlarin ülkesinde Batili kovboylara yol gösteren aydinlanmaci, aydinlik, aydin-aydin Kizil (komünist) derililer varmis, bunlar iyi kovboy Batililara yol gösterecekmis, onlar da akepe’ye haddini bildirecekmis. Ittihat ve Terakki’nin katil çocuklarindan igrenç masallar.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/dink-davasinda-beklenen-hamle-geldi-haberi-53233
AKP-Cemaat rejiminin Yeşil-Gladio’su yine aynı oyunu mu sahneye koyuyor acep? Bakınız :
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/istanbulda-ermeni-kilisesine-silahli-saldiri-haberi-72493