Yine benim “Stalin takıntısı” içinde olduğumu düşüneceksiniz ama aile ve akrabalık ilişkilerinin sanıkları çökertmekte nasıl kullanıldığına ilişkin en bariz örnekler, üzgünüm ama yine Stalinist rejimlerde göze çarpıyor.
Stalin, Moskova Yargılamalarını organize etmeden kısa süre önce “cezai sorumluluk” yaşını, dünyada örneği görülmemiş bir biçimde 12’ye indiren bir yasa çıkarttı. Yani, 12 yaşındaki bir çocuk bile, yetişkin bir insan gibi aynı cezaları alabilecek ve idam edilebilecekti. (“Rolland… Sovyet basınında 7 Nisan 1935 tarihinde aktarılan on iki yaş üzeri çocukların ceza yasası kapsamında olduğu ve küçüklerin de infaz edilebileceği haberini kavramakta güçlük çektiğini ifade etti. Roland’ın yirmi dakika boyunca konuşmasına olanak tanıyan Stalin yanıtlamak için izin istedi. ‘Çocuk suçlulara yönelik ölüm cezası tehdidi oluşturan bu baskıcı yasayı geçirmek zorundaydık’ dedi. ‘Aslında, bu yasa uygulanmayacak. Umarım uygulanmayacak.. Elbette uygulanmayacağını açıkça itiraf edemeyiz; arzulanan etkisi, gözdağı verme etkisi yok olur.” (S. Kotkin, Stalin-2, çev: Ali Selman, İletişim, 2025, s. 400), ) (Bold kısım yazıya sonradan eklenmiştir, GZ) Rejim, bu korkunç yasayı, aç çocukların buğday taşıyan trenleri yağma etmesinin önüne geçmek gerekçesinin ardına saklamaya çalıştı. Öyle bile olsa, bu da korkunç bir şeydi, bir çocuğu açlık nedeniyle tren yağmaladı diye asmak olacak şey değildi ama bu görünürdeki gerekçeydi. O çocuklar zaten, çoğunlukla yakalandıkları an yerinde infaz ediliyorlardı. Esas amaç, Moskova yargılamalarına çıkarılacak sanıkları çocuklarının hayatıyla tehdit etmekti. Nitekim, Stalin, Kamenev’e, eğer itirafta bulunmazsa oğlunun da kendisiyle birlikte yargılanabileceği yönünde haber yollamıştır Yejov aracılığıyla. “Söyle ona, oğlunun Stalin ve Voroşilov’un arabalarının geçtiği yerlerde gözlemlerde bulunduğu yönünde kanıtlar var” diye eklemiştir.
Yejov, her sorgucunun sorgu sırasında, yeni ceza yasasının çocukların ceza yaşının 12’ye indirildiğini belirten maddesinin bulunduğu sayfanın açık tutulmasını istemiştir. Bazı durumlarda bu tehdit daha da belirgin hale getirilmiş ve sorgucu sorguladığı ana ya da babanın önünde telefonu açıp çocuklarının tutuklanması emrini vermiştir. Bu elbette blöftür. Aynı, “seni asmaya götürüyoruz” diyerek sanığın gözlerinin bağlanması ve koridorlarda yürütülmesi gibi.
Sorgularda sanıkların eşlerine ve çocuklarına duydukları sevgi çok kullanılan bir şeydi: “Kendini düşünmüyorsan onları düşün” gibi. Dahası, adamın karısını tutuklayıp ondan ifade alarak bu ifadeyi onun çözülmesi için kullanmak da bilinen bir yöntemdi. Örneğin, bütün şantaj ve işkencelere direnen Smirnov sonunda karısının itirafını kabul etmek zorunda bırakılmıştır.
Yurt dışındaki birçok Sovyet görevlisi, ülkeye döndüklerinde idam edileceklerini bildikleri halde, sırf ailelerine zarar vermemek için “ülkeye dön” çağrısına uymuşlardır. Çünkü Sovyet Ceza Yasası’nda “vatana ihanet eden görevlilerin ailelerinin de sorumlu olacağına” ilişkin bir madde bulunmaktaydı. (Yazıya sonradan ilave edilmiştir. GZ)
Kısacası, bu tür yargılamalarda eş ve çocuklar sanıklar üzerinde en büyük şantaj aracıydı ve oldukça etkili olmuştu. Bunun ötesinde, iş “adli menfaate” geldiğinde, geleneksel aile bağlarına karşı olduklarını iddia eden bu rejimler kadar aile bağlarına önem veren ve bunları kullanan rejimler yoktur. Örneğin, 1953’te Çekoslovakya’daki Slansky yargılanmaları sırasında tutuklanan Arthur London’un karısı, çıkıp kamuoyu önünde kocasını “halk düşmanı” ve “hain” olmakla suçlayan bir beyanda bulunmak zorunda bırakılmıştır. Sovyetler Birliği’ndeki Kızıl Ordu tevkifatlarında da buna benzer uygulamalar vardır.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in dünkü açıklamalarında, tutuklanan sanıklara “eşini ve çocuğunu düşün” tehditlerinin yapıldığını duyunca bunlar geldi bir anda aklıma. Bizde elbette Sovyet blokundaki gibi doğrudan hayatlar (idam) söz konusu değil ama sanığı çökertmek için aile bireylerine (eş ve çocuklar) duyulan sevginin istismar edilmesi ve bir tehdit haline getirilmesi aynı iğrenç polisiye bakışın ürünü.
Gün Zileli
15 Ağustos 2025
Değer biçilmez bir gözlem ama…
Yorumuma zeki telefonlarına yapışmış yalnızlar kalabalığı robotların duymadığı bir sözcük ile başlayacağım: Sohbet.
Sohbet diğerinin söylemediği olarak da tanımlanır. Yorumum, günümüze egemen olan muhabbet tellallığının yarattığı yapay dünyası ve göre göre buna alışmış olan sessiz sedasız seyirci toplumunun eleştirisi.
Neden Rusya’yı ve tüm dünyayı komünist cenneti vaadi ile peşine takan Stalin ve yardakçıları iğrenç suçlarını uygulamada mükemmel komünist modeli olan aile ve aile ilişkilerini kullanmayı seçtiler?
En basit bir örnek:
“Bu gübre yığını gibi pis kokan dünyada hiç bir şeyden emin olunmazsa da anne sevgisi kuşkusuz.”
-James Joyce
Benzeri şeyler, dolaylı da olsa, daha henüz değişik yollarla baskı sanatının gelişmediği yerlerde de olur: Örneğin yazıdaki “eşini ve çocuğunu düşün” !
Bu sanat zengin, tüketime doymazlar arasında özgürlük ve demokrasi ayıp donu ile saklı tutulur: çocukların tüketimini hedefleyen reklamlarla aileye baskı yapılır. Diğer örnekler de var: Sağda ailenin ilahileştirilmesi; solda Sovyet bilimsel aile modelinin Batı’da da kök alması ile çocuklar “kötü” ailelerden alınıp “iyi” ailelere verilir.
1970’lerde Türkiye ve benzeri ülke işçilerinin cenneti olan Batı ülkelerinden birinden bu çirkin iyi/kötü aile hala uygulanır ve ortaya çıkınca, nerde bo* orda sinek medyacı-gazeteci dilinde bu bir “skandal” olur. “Kötü” ailelerden koparılan çocuklar salt yiyecek ve barınak karşılığı çiftliklerde yıllarca EMEKÇİLİK yaptırılır. Solcu devrimcilere bir iş daha çıktı galiba.
Yakın bir tarihte ailede geçim sağlamak için hem kadın hem de erkek çalışmak zorunda kaldı. Bu da milyarlarca benzeri gibi en çok üçte bir-birde üç Devlet-Sanayi-Banka tanrısını besledi. Tüketim artışı, vergi, kreşler, kreşlerde “NE MUTLU EMEKÇİYİM” nakaratı solcu devrimci beyin emekçilerine emekçi olma şansını yarattı…
Batı’nın dünyaya egemen olup tüm dünya tarafından taklit edilmesinin daha henüz başlangıcında, sarışın mavi gözlü süper ırk temsilcisi İngiltere’den bir örnek: Halinden memnun ailelerdeki “tembelliğe” son vermek için, YASALAR değiştirilir, kira ve yiyecek fiyatları artırılır.
Şu an, aynı ülkede İsrail’in Gazze’deki soy kırımına karşı olmak, özü iğrenç ve çirkin olan YASA aracılığıyla, 14 yıl hapse atılabilirsiniz. Bu YASANIN uygulama tehdidi altında olan yazar Sally Rooney’den bir alıntı.
“20 Haziran’da, artık dehşet verici derecede tanıdık bir hikaye haline gelen olayda, İsrail güçleri bir yardım dağıtım merkezindeki Filistinlilere bir kez daha ateş açtı ve bu sefer 23 kişiyi öldürdü. Aynı gün, Birleşik Krallıktaki Filistin Eylemi grubuna bağlı aktivistlerin protesto amacıyla bir RAF üssüne girip iki askeri uçağı tahrip ettiği ortaya çıktı. Bu eylemlerden biri, sivillere karşı kasıtlı olarak ölümcül şiddet kullanımını içeriyordu ve 23 sevilen ve yeri doldurulamaz insanın ölümüne yol açtı. Diğeri ise hiçbir canlıya karşı şiddet içermiyordu ve herhangi bir ölüm veya yaralanmaya neden olmadı. Birleşik Krallık hükümeti, bu olaylardan birini terör suçu olarak ele alma niyetini açıkladı. Tahmin edin hangisi.”
Not: Nedense bu konuda bu hızlı anarşist sitesi dilini yutmuş.
Yasalar zorbalık ve tiranlık yaratır, yasa suçu bulur ama yok edemez, İbahilik gibi akımların dile getirildiği yer de İngiltere. Aslı astarı tüm Alçak Devletler yasaların temelde kendilerine faydalı olduğunu çok iyi bilirler!
Ama sadece onlar değil, genlerinde silinmez yazılmışlar ve doğuştan hödük enayiler de “yasalara şükür” nakaratını tekrarlar dururlar.
Bu inanışın nedeni bu sitede bulunabilir. Edward Bernays’in son ve en doğru HER ŞEY REKLAM teorisinin reklamını yapan müritlerine bir göz atın.
REKLAMIN ne kadar güçlü olduğuna bir misal: Her türlü baskı kullandığı halde bir Türk sarışın mavi gözlü politikacı “Gazze’de insanlığın vicdanı sınanıyor.” REKLAMI ile satış yapar.
Bu lağımlardan çıkıp nefes almak için atlayıp gerçek insanlardan bir iç açıcı habere geçeceğim.
Amerikalara ilk varanlardan bir haber: Burada “NE İNANÇ, NE YASA, NE DE KRAL (“Ni foi, ni loi, ni roi”) var.
ÖZET: Beyin yıkayan muhabbet tellalları durmaksızın ayrılmazları ayırır, ayrılması gerekenleri ayırarak saftirik avcılığı yaparlar!
Trump sansürü Türkiye’de
Değer biçilmez bir gözlem ama…
Yorumuma zeki telefonlarına yapışmış yalnızlar kalabalığı robotların duymadığı bir sözcük ile başlayacağım: Sohbet.
Sohbet diğerinin söylemediği olarak da tanımlanır. Yorumum, günümüze egemen olan muhabbet tellallığının yarattığı yapay dünyası ve göre göre buna alışmış olan sessiz sedasız seyirci toplumunun eleştirisi.
Neden Rusya’yı ve tüm dünyayı komünist cenneti vaadi ile peşine takan Stalin ve yardakçıları iğrenç suçlarını uygulamada mükemmel komünist modeli olan aile ve aile ilişkilerini kullanmayı seçtiler?
En basit bir örnek:
“Bu gübre yığını gibi pis kokan dünyada hiç bir şeyden emin olunmazsa da anne sevgisi kuşkusuz.”
-James Joyce
Benzeri şeyler, dolaylı da olsa, daha henüz değişik yollarla baskı sanatının gelişmediği yerlerde de olur: Örneğin yazıdaki “eşini ve çocuğunu düşün” !
Bu sanat zengin, tüketime doymazlar arasında özgürlük ve demokrasi ayıp donu ile saklı tutulur: çocukların tüketimini hedefleyen reklamlarla aileye baskı yapılır. Diğer örnekler de var: Sağda ailenin ilahileştirilmesi; solda Sovyet bilimsel aile modelinin Batı’da da kök alması ile çocuklar “kötü” ailelerden alınıp “iyi” ailelere verilir.
1970’lerde Türkiye ve benzeri ülke işçilerinin cenneti olan Batı ülkelerinden birinden bu çirkin iyi/kötü aile hala uygulanır ve ortaya çıkınca, nerde bo* orda sinek medyacı-gazeteci dilinde bu bir “skandal” olur. “Kötü” ailelerden koparılan çocuklar salt yiyecek ve barınak karşılığı çiftliklerde yıllarca EMEKÇİLİK yaptırılır. Solcu devrimcilere bir iş daha çıktı galiba.
Yakın bir tarihte ailede geçim sağlamak için hem kadın hem de erkek çalışmak zorunda kaldı. Bu da milyarlarca benzeri gibi en çok üçte bir-birde üç Devlet-Sanayi-Banka tanrısını besledi. Tüketim artışı, vergi, kreşler, kreşlerde “NE MUTLU EMEKÇİYİM” nakaratı solcu devrimci beyin emekçilerine emekçi olma şansını yarattı…
Batı’nın dünyaya egemen olup tüm dünya tarafından taklit edilmesinin daha henüz başlangıcında, sarışın mavi gözlü süper ırk temsilcisi İngiltere’den bir örnek: Halinden memnun ailelerdeki “tembelliğe” son vermek için, YASALAR değiştirilir, kira ve yiyecek fiyatları artırılır.
Şu an, aynı ülkede İsrail’in Gazze’deki soy kırımına karşı olmak, özü iğrenç ve çirkin olan YASA aracılığıyla, 14 yıl hapse atılabilirsiniz. Bu YASANIN uygulama tehdidi altında olan yazar Sally Rooney’den bir alıntı.
“20 Haziran’da, artık dehşet verici derecede tanıdık bir hikaye haline gelen olayda, İsrail güçleri bir yardım dağıtım merkezindeki Filistinlilere bir kez daha ateş açtı ve bu sefer 23 kişiyi öldürdü. Aynı gün, Birleşik Krallıktaki Filistin Eylemi grubuna bağlı aktivistlerin protesto amacıyla bir RAF üssüne girip iki askeri uçağı tahrip ettiği ortaya çıktı. Bu eylemlerden biri, sivillere karşı kasıtlı olarak ölümcül şiddet kullanımını içeriyordu ve 23 sevilen ve yeri doldurulamaz insanın ölümüne yol açtı. Diğeri ise hiçbir canlıya karşı şiddet içermiyordu ve herhangi bir ölüm veya yaralanmaya neden olmadı. Birleşik Krallık hükümeti, bu olaylardan birini terör suçu olarak ele alma niyetini açıkladı. Tahmin edin hangisi.”
Not: Nedense bu konuda bu hızlı anarşist sitesi dilini yutmuş.
Yasalar zorbalık ve tiranlık yaratır, yasa suçu bulur ama yok edemez, İbahilik gibi akımların dile getirildiği yer de İngiltere. Aslı astarı tüm Alçak Devletler yasaların temelde kendilerine faydalı olduğunu çok iyi bilirler!
Ama sadece onlar değil, genlerinde silinmez yazılmışlar ve doğuştan hödük enayiler de “yasalara şükür” nakaratını tekrarlar dururlar.
Bu inanışın nedeni bu sitede bulunabilir. Edward Bernays’in son ve en doğru HER ŞEY REKLAM teorisinin reklamını yapan müritlerine bir göz atın.
REKLAMIN ne kadar güçlü olduğuna bir misal: Her türlü baskı kullandığı halde bir Türk sarışın mavi gözlü politikacı “Gazze’de insanlığın vicdanı sınanıyor.” REKLAMI ile satış yapar.
Bu lağımlardan çıkıp nefes almak için atlayıp gerçek insanlardan bir iç açıcı habere geçeceğim.
Amerikalara ilk varanlardan bir haber: Burada “NE İNANÇ, NE YASA, NE DE KRAL (“Ni foi, ni loi, ni roi”) var.
ÖZET: Beyin yıkayan muhabbet tellalları durmaksızın ayrılmazları ayırır, ayrılması gerekenleri ayırarak saftirik avcılığı yaparlar!
Sayın “pipsqueak”,
Konuyu tamamen yanlış anlamışsınız.
“Edward Bernays”in kim olduğundan ve neler yaptığından haberiniz olmadığı için, onun (ve ardından gelen reklamcıların) yarattığı arızaları size tane tane anlattık. Ama hiç umursamadınız!
Ve hâlâ, “müritlik”le itham ediyorsunuz!
Biz size sadece tehlikeyi işaret ediyoruz, siz ise “müritlik”le itham ediyorsunuz! Yazıklar olsun!
Çok değerli “Jean Baudrillard”ın yaptığı uyarıyı (“Simulacra and Simulation [1981]”) bile size hatırlattık, hâlâ umursamıyorsunuz!
Çok yazık!
Silivri, Türkiye’nin “gulag”ı mı?
siyasi tutuklu hapishanesi ama Gulagla benzerliği yok. Gulag mahkûmları bedava emek olarak çok zor koşullarda zorla çalıştırılır ve ölürlerdi. Hayatta kalanalara da “köle” anlamında “zek” denirdi.
Sayın “pipsqueak”,
Cevabımızı okumak için şu “link”e tıklayınız:
https://gunzileli.net/14514-2/#comment-257585
Pisquepek’in aşırı geveze ve cehalet-hurafe bir tutumu var. Ya konuşma hastalığı ya akıl ruh sağlığı bozukluğu. Bir de vıdı vıdı yazısını iki kere sallamış. Düşman başına böylesi. Sosyal hayatta adamın elini kana bulattırır bu. Ukala, saygısız, densiz şeylere herkes katlanamaz.
Sayın Anonim 21 Ağustos 2025
Çok çok evvel zaman içinde, bir filimde ölüler canlanırlar ve hemen süpermarkete giderler. Siz bana o insanları hatırlatıyorsunuz. Tüketicilik içinde doğmuşsunuz, içinde geze geze geveze olmuşsunuz. Deve kuşu gibi kafanız medyaya gömülü, görenler umurunuzda bile değil.
Amerika’da bir sözde deli bana “burada elden düşme kürdanı bile satabilirsin” dedi.
Yeğen, yıllarca tekrarlanan bir öğüdü yer altında yatan amcası Fraud’dan işitti: “Amerika’ya git, orada her şey satılabilir!” Ne yazık, ALTTA yatanlar satıcısı amcası Fraud Amerika’ya giden gemiyi kaçırdı.
Siz doğuştan tüketici olduğunuzdan bu herifin ilk marifetini bilmeden kuyruğuna girmişsiniz.
Bulunduğunuz site “Post authorı” diğer bir ALTTA yatan reklamına, özür dilerim propagandasına inanmış ve hala “-izm”lerin laik kurtarıcı dinleri olduğunu görmüyor. Sadece Hitler, Stalin, Mao değil günümüzdeki Trumplar dünya ile oyuncak gibi oynadıkları halde size benzer tüketiciliğe indirgenmiş olanlar bu katillerin kurtarıcı olduklarına inanıyorlar.
Halihazırda, daha 1500 yılları başında, 25 yaşında bir genç: “İNSANLAR HARİÇ, nereye baksam; tuzaktan kurtulan hayvan, kafesten çıkan kuş, eli bırakılan çocuk hemen özgürlüğü seçip uzaklaşırlar. O halde insanlar köleliği (tıpkı sizler gibi) gönüllü seçmekteler” dedi.
Siz ve milyonlarca sizin gibi kurtarıcı mürşit arayanlar, ilk medeniyetten önce (en az 290 bin yıl, en çok 6 milyon yıl) hiç bir yerde böyle bir mürşit, bir kurtarıcı arama olmadığını ne bilir ne de sizler gibi öğrenmek istemez.
Sizi tanıyalı bir mürşit aramaktasınız. Şimdi ise “Nihayet en son ve en iyi mürşide kavuştuk!” reklamı yapmaktasınız. Gerçi her reklam kendini yalanlar ama bu sizin gibi devasa büyük beyinliler için geçerli değildir. Peki, daha ne istiyorsunuz? Yoksa yoldaş mürit avcılığı mı yapıyorsunuz?
Bence siz de Amerika’ya gidin. Okumadan, hatta okusanız da anlamayacağınız sayısız Medya Altın yumurtaları toplamışsınız. Gerçi, gördüğüm kadar, maşallah, Türkiye’de de sarışın mavi gözlü orta-sınıflılar hayli artmış ama para dolar kadar kıymetli değil.
K*ç Yalayıcı “Anti-pisquepek 26 Ağustos 2025”
Varsa bir bildiğin b*k, göster. Hic Rhodus! Dünyaya Bedel Turp. Bu kısa havalarını ancak senin gibi aşağılık kompleksi olanlar arasında akıllı telefonlarla konuşan hödükler yutar. Bu psikoterapi fırsatını elden kaçırma!
Vıdı vıdı pisquepek
Sayın “pipsqueak” (26 Ağustos 2025 at 22:45),
Konuyu kasıtlı olarak yanlış mı anlıyorsunuz?!
“Tüketicilik (consumption)” hastalığını geliştiren, büyüten, süreğen kılan kişinin kim olduğunu, neler yaptığını (onun ardından gelen “reklamcılar”ın da neler yaptığını) size tane tane izah ediyoruz: Edward Bernays! Siz ise hiç utanmadan, hâlâ, “mürşitler” ve “müritler” safsatalarını fırlatıyorsunuz! Yazıklar olsun size!
Size, “tehlike”yi (Edward Bernays’in büyüttüğü tehlikeyi) işaret ediyoruz; siz ise hiç utanmadan, hâlâ, “mürşitler” ve “müritler” safsatalarını fırlatıyorsunuz! Yazıklar olsun size!
“Nihilizm”i en “efficiently” körükleyen kişinin Edward Bernays ve onun ardından gelen “reklamcılar” olduğu uyarısını size defalarca, tane tane açıklıyoruz; ama siz hiç utanmadan, hâlâ, “mürşitler” ve “müritler” safsatalarını fırlatıyorsunuz! Yazıklar olsun size!
Siz konuştuğunuz, yazıştığınız insanlara; “mürit” yaftasını fırlatmayı huy edinmişsiniz! Yazıklar olsun size!
Sizde hiç utanma yok mu?!
Eğer ruhunuzda bir miktar utanma emaresi kaldıysa; lütfen “Jean Baudrillard”ın yaptığı uyarıyı “Simulacra and Simulation (1981)” hatırlayınız!
Eğer ruhunuzda bir miktar utanma emaresi kaldıysa; lütfen şu “link”teki metni okuyunuz, anlayınız:
https://gunzileli.net/14514-2/#comment-257585
Burada taş fırlattığınız insanlara dikkat ediniz; biz sizin düşmanınız değiliz!
Sayın “Anonim 31 Ağustos 2025”
Kimin anlamazlıktan gelmenin tespiti çok kolay: Günümüze, hatta bilim ve bilgiye bile, mutlak egemen olan istatistiksel gerçekçiliğe başvurmak. Siz, onsuz yaşanamaz ve onsuz bilim ve bilgi olamaz ve onsuz insan bile insan olamaz ve sayısız onsuz benzerlerinin nedeni olan YAZIYI seçip bir metal parayı havaya atın.
Eminim YAZI gelir! Siz haklısınız!
Yani, sadece ve sadece son 5-6 bin yıldır insan GERÇEK insan oldu. Daha önceki 6 milyon ya da 2 milyon ya da 300 bin yıl BİTKİ- OT- HAYVANDILAR.
Ben kendim BİTKİ- OT-HAYVANIM: Bence asıl o zamanlar varlık için mutlak gerekli olan tek ve tek yiyecek temini BİTKİ-OT-HAYVANLAR elindeydi! Okullarda kafalarınıza sokulan ırkçı sarışın mavi gözlü DARWİN aynı şeyi söylemedi mi?
Çok sevdiğim bir filozoftan alıntı: “En şahane felsefe kitapları ÖZDEYİŞ ya da FIKRA seçmelerinden oluşur”
Siz ÇİN ROBOT-VERİ TABANI-YAPAY ZEKA taklidinizi yapmada, çok sınırlı da, özdeyişleri seçtim.
– Komünizm aşk değildir. Komünizm, düşmanı ezmek için kullandığımız bir çekiçtir.
Not: Gerçi bu site pişmanlığı içinde ise de solcu devrimcilerin ilahı, Mao Zedong DER!
Not: Ne var ki.
– Canavarlarla savaşan kişi, bu süreçte bir canavara dönüşmemeye dikkat etmelidir. Uçuruma yeterince uzun süre bakarsanız, uçurum da size bakacaktır.
– Aç bir köpeği alıp refaha kavuşturursanız, sizi ısırmaz.
Not: Özellikle zengin Batı ve Türkiye gibi zenginlik peşine düşüp kitleleri Akıllı telefon, X, YouTube, Yapay Zeka vs ile refaha kavuşturan ülkeler için geçerlidir.
– Erkekler, hayatı yaratan kadınlarla rekabet etmek için savaş çıkarırlar.
Not: Bence Medeniyet nihayet insanları böyle etmeyi başardı. Yukarıdaki bunu dile getiren bir özdeyiş.
– İyi ile kötü arasındaki sınır korkunç derecede belirsizdir.
– Doğaüstü bir kötülük kaynağına inanmak gerekli değildir; yalnızca insanlar her türlü kötülüğü yapabilir.
– Kelimenin insanın başlıca oyuncağı ve aracı olarak kalması boşuna değildir: sağladığı anlamlar ve değerler olmadan, insanın diğer tüm araçları değersiz olurdu.
– Dünyada hiçbir şey, samimi cehalet ve vicdanlı aptallıktan daha tehlikeli değildir.
NOT: “ANTİ-PİSQUEPEK 26 AĞUSTOS 2025” VE “ANONİM 30 AĞUSTOS 2025” YUKARIDAKİNİN EŞSİZ ÖRNEKLERİ.
– Tımarhanede şöyle bir dolaşmak, inancın hiçbir şeyi kanıtlamadığını gösterir.
Not: Tanrınız YAZI’dan önceden bir alıntı: “Ne İnanç, Ne Yasa, Ne Kral”
– Tutarlılık, hayal gücünden yoksun olanların son sığınağıdır.
– İnanç, şafak vakti henüz karanlıkken ışığı hisseden bir kuştur.
– Düşman kapıların içinde; kendi lüksümüzle, kendi aptallığımızla, kendi vicdan suçluluğumuzla mücadele etmeliyiz.
– Toplumun düşmanı orta sınıftır ve yaşamın düşmanı orta yaştır.
– İnsanlığın belası, çeşitliliğe karşı duyulan korku ve reddedilmesidir: tek tanrılılık, monarşi, tek eşlilik ve günümüzde tek tıp. Yaşamanın tek bir doğru yolu olduğu; din, siyaset, cinsel, tıbbi meseleleri düzenleme gibi yaşam gereği kurumların tek bir doğru yolu olduğu ve insanın kurtuluşunu, güvenliğini ve akıl sağlığını sağlamaya inancı karşı karşıya olduğu en büyük tehdidin temel nedenidir.
SON SÖZ: Siz YAZI sonrası İNSANLARLARDANSINIZ. Ben YAZI öncesi BİTKİ-OT-HAYVANLARDANIM. Lütfen kesin şu VERİ TABANI-YAPAY ZEKA ÇİN ROBOTLUĞUNU. Ve özellikle kesin artık şu sonsuz adi ve bebeğimsi “Siz bile “Google”ı kullanıyorsunuz” ve benzeri pis şantajlarınızı.
Hegel’i pek beğenen biri değilim ama çok beğendiğim şahane sözleri var: “Eskiden sabahları İncil okunurdu, şimdi ise gazete okunuyor.”
Artık kaçınılmaz okul, televizyon ve benzeri muazzam beyin yıkama araçlarını da eklemek şart.
İncil hiç değilse ahlaksızlık, yalancılık, dolandırıcılık, kısacası zamanımızda trilyonları aşan benzeri alçaklıklara dikkat çeker ve ayıplardı.
Not: Artık sadece sağ-sol devrimciler, varlıklarını kendi kendilerine kanıtlamak için, böyle şeylerin dedikodusunu yaparlar.
İşte milyarları aşanlardan bir örnek “haber”: Türkiye İsrail’in Filistin soykırımı başladıktan sonra ticari ilişkilere devam etti. Elhamdülillah, kendisi gibi Müslüman Azerbaycan petrolünü İsrail’e aktarıp Filistinlileri bombalayan İsrail uçaklarının tedarikini sağladı. Şimdi ve iş işten geçtikten sonra Türkiye yine İsrail ile ticaret bağlarını “durdurdu” ve havalarından geçmelerini “yasakladı”. Ama yalanlandı.
Sayın Veri Tabanı-Yapay Zeka Çin robotları. Şantaj yapmanız için size iş çıkardım: Hem okuyor, hem yazıyor, hem de elektronik postası kullanıyorum. Ayıp, ayıp, vallahi!
Sayın Veri Tabanı-Yapay Zeka Çin robotları. 30 Ağustos 2025 günü eskimiş pörsümüş İMPARATORLUK devrinden çıkıp ilerici, laik, Avrupalı olma meraklısı, sarışın mavi gözlü, enayi ile dolandırıcıyı kardeş yapan NASYONALİZM (MİLLİYETÇİ) orta sınıf toplumu oldu. Tebrik ederim. Eğer TikTok ya da YouTube ya da Facebook ya da XYZ nesilleri ve benzeri eş dost sitelerde bu konuyu duyup işittiğiniz solcu-devrimci YAZILAR ya da VİDEOLAR varsa, okumak ve görmek isterim.
Siz bu sitede çok sayıda olan BÜYÜK BEYİNLİLERDEN birisiniz. Avrupalı olmak isteyenlerin “Ne Mutlu Türküm” akımı olan MİLLİYETÇİLİK hakkında bir sorum var: Japonya, Rusya ve Çin, Osmanlılarla aynı tarihlerde Avrupalı, sarışın mavi gözlü orta sınıflı olmaya başladılar ama Türkiye çok çok geride kaldı, neden? Ben bu geri kalmışlığın bir ürünüyüm ve yıllardır acısını çektim.
Vıdı vıdı geveze pisquepek cahil/hurafe, akıl ruh sağlığı problemli, gevezelik makinesi halinin içinde küfür, hakaret her b*oka yatkın. Deli gömleklik, bağlamalık insan müsveddesi, uygun terapilere müsaitken, k*ç yalama uzmanlığını ters yüz edip salvo yapıyor. Biır örümcekten, yarasadan, eşekten farkın varsa iyi şeylere yönel klinik kaçkını.
“Pisquepek böceğine, 31 Ağustos 2025”
İnsaf be! Daha iki gün önce Batılı, Sarışın Mavi Gözlü olmanızın yolunu açan 30 Ağustos 1922 Zafer Bayramını kutladınız. Bu maymunluk-taklitçilik, cici bici ambalajlarla, senin gibi taş uykusundaki kara cahillerin ninnileri oldu.
Sadece senin gibi kara cahiller değil tüm Medeni dünyada kurtarıcı arayan Nasyonalizm, Marksizm, Sosyalizm, Komünizm, Anarşizm, Sekülarizm gibi
“-izm” laik dinlerin müritlerini peşlerine takan, eski ve pis kokan Yahudilik ve fırlamaları Hıristiyanlık, İslam bir yanda; Zerdüştlük, Budizm, Konfüçyüs’lük, Pisagorculuk diğer yanda sizlere taş uykusu ninniler oldu.
Bu dinlerin hepsi aslında koyun postunu giymiş, tüm canlı ve cansız dünyayı yok etme yolunu tutmuş kurtlar.
Türkiye sadece dolandırıcı ile enayiyi kardeş yapan Milliyetçiliğe saplandı kaldı. Haydi, Zafer Bayramınız kutlu olsun!
Benim kaçık olduğumu pek ciddiye alma. Ben bir karıncaya bile kıymam. Eğer cesaretin varsa ki zaten bir işe yaramaz ama sizlere gece gündüz k*çlarını yalatan Devlet-Sanayi-Banka adam ve şimdi kadınlarına karşı gel derdim.
Gazete okumak, bu site gibi medya pazarını dolaşmak ve televizyon seyretmekten başka bir şey bilmeyen sonsuz kara cahil olduğun sonsuz belli. Aksi halde, tüm dünya insanlarına k*ıçlarını yalatan dünya Devlet-Sanayi-Bankalarına k*çını yalattıran kaçık Trump’ı ciddiye alırdın. Herif, sadece ve sadece faydalı enayiler olan bilim-teknik adam ve kadınlara şükür, dünyayı tüm yaşamı yok edici ekolojik ve nükleer savaşa sürüklemekte. Sanırım gece yarısına 30 saniye içine girdik.
Nedeni de, sadece ve sadece Rönesans’ta sanayisi mükemmelleşmesiyle Medeni insan beynini değiştiren AYNA (= şimdi de Okul-İnternet-Medya-Televizyon ve bu site gibiler) artışından bu yana, senin gibi b*kunda boncuk bulan, seyircilikten başka bir şey bilmeyenler dünya nüfusunun çoğunluğunu açıkça temsil etmeye başladı: Hitler, Stalin, Mao… şimdi Trump sizleri temsil ederler.
“Artık İnkar Edilemez: Trump Bir Tesadüf Değil, O Amerika’nın Kendisi. ABD, tüm çirkinliği ve acımasızlığıyla Donald Trump’ı seçti ve ülke hak ettiğini alacak.”
Bu yazı ABD’de ve dünyada tanınan, senin gibi kara cahillerin adını bile duymayacağı, 1865’den beri yayınlanan aylık dergi “The Nation”dan.
Kaynak: https://www.thenation.com/article/politics/trump-is-america-not-a-fluke/#
İşte diğer bir gerçekten dünyaya bedel İrlandalı kadın, Naoise Dolan:
“İrlanda, İsrail savaş tahvillerinden kâr elde ederken Gazze’deki soykırımı kınıyor.”
Kaynak: https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/sep/01/ireland-israel-gaza-flotilla-war-bonds-eu-genocide
Not: Kadın aynı ikiyüzlülüğü eden sayısız diğer dünya ülkelerini ifşa eder.
Dar kafalı ve zifiri kara cahil olduğunu bildiğim halde, bu bilgileri sana verdiğim için, bir gerçek Batı Sarışın Mavi Gözlülük hayranı Atatürk’ün Türk’ü ol ve arkanızdan, elhamdülillah Müslüman Azerbaycan’dan, Gazze soy kırımını sağlayan İsrail uçaklarına petrol tedariki ile senin gibi cahilleri doyuran elhamdülillah Müslüman Türkiye büyüklerine gücün yetmeyeceğinden, benim gibi küçük-büyüklerin ellerini ısır!
Sayın Veri Tabanı-Yapay Zeka Çin Robotu Kırık Plakları
Edward Bernaysler sadece ABD (Amerika B*klar Devleti) değil AB (Avrupa B*kları), Bir-LEŞ-miş Kuraklık vb tüm paraya tapanları pompalar. İsim değişir hepsi o kadar.
“Çin harcamaları artırmak için Legoland gibi tema parklarına güveniyor.”
“Turistler, Çin’in küresel bir seyahat destinasyonu olma yolundaki çabalarında bir başka adımı işaret ederek, bu ayın başlarında Şanghay’da açılan Çin’in ilk Legoland tema parkına akın etti.”
“Tüketici harcamalarının durgun seyretmesi nedeniyle Pekin, bu gibi büyük turistik yerlerin hem Çin’den hem de yurtdışından ziyaretçi çekerek dünyanın ikinci büyük ekonomisini canlandırmaya yardımcı olmasını umuyor.”
https://apnews.com/article/shanghai-legoland-resort-opening-china-2fdc5631835c233af9fe4207874c361d
YOKSA EDWARD BERNAYS AKIL HOCALIĞI POSTUNU GİYİP solcu-devrimcilerin sevgilisi ÇİN’İ SİZ Mİ POMPALADINIZ?
Bu siteye sizin gibi eğlence, dedikodu ve zaman öldürme için gelen genç ve moruk XYZ nesiller, solcu-devrimci gazete köşe dönme yazıları okuyup öz, yoğun, kısa Akıllı Telefon salak mesajlar atma ile “gibi görünme” satışını artırma da mı Edward Bernays becerisi?
Edward Bernays mi şimdi Çin’de toplanan en büyük p*zevenkler toplantısına katılanları pompalamakta.
Eski ama hala yaşayan Yahudilik ve fırlamaları Hıristiyanlıkla Müslümanlık* ile Zerdüştlük, Budizm, Konfüçyüs’lük, Pisagorculuk dinleri; yeni ve laik Nasyonalizm, Marksizm, Sosyalizm, Komünizm, Anarşizm, Sekülarizm gibi “-izm” dinleri örtüsünün altına daima yatan ve asıl tapılan PARA!
* Dünyada gelmiş geçmiş en aptal insanın bile inanmayacağı yalancılıkla eşitsizlik Eyüp masalı olur ve o da sabır masalı olur! Bunu en az 4 bin yıl Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman muhabbet tellalları Edward Bernaysler satmaktalar! Kısacası, bırakın şu kara cahilliğinizi utanmadan sergilemeyi!
Sitede yazdıklarımı anlamadan bile gocunanlar bu gerçeği bilir bilmez ve aynı kutsal ve laik dinler gibi gizlemeyi tercih edenlerden.
Uzun Veri Tabanı-Yapay Zeka Çin Robotun Faşist listesinden kaçınmak için amacımı sonsuz basitçe tekrarlayacağım: Yazdıklarımın amacı insanın en başta gelen ve onsuz YAŞAMIN imkansız olduğu YİYECEĞİ ele geçiren alçakların dünyasında dırdır eden sol-sağ devrimci ilericiler ile alay etmek.
Not: Yaşam ve karşıtı cansızlık kavramları birbirinden ayrılamazlar. Ancak sizler gibi sonsuz boş çene çalanlara zaman öldürme bahanesi olurlar.
Not: YİYECEĞİ ele geçirme İKİ defa oldu: Tarım Devrimi ve Endüstri Devrimi. Endüstri Devriminin aslı: Temiz giysili teknisyenlerin algoritmik bilimi ile üstü başı pis teknik işçi-teknisyenlerin evliliği. Ve şimdi bu sizin Veri Tabanı-Yapay Zeka Faşist Gereklilik Dünyasına Dönüşmekte.
Not: Siz kozmosun en temel yasası olan ENTROPİYİ bile bilmeden, bu yasaya karşı gelen sadece ve sadece canlı varlıklar olduğunu bile bilmeden, canlı ve cansız tüm varlıkları yok etmek peşinde koşanların dırdırını edip duruyorsunuz.
Sizden önce bunun kaçınılmazlığını yapanlara dikkat çeken bir eşsiz düşünür sizin gibi dırdır edenler için “inanışları bir kuruntu, bir hayal de olsa bizi de beraberlerinde yok edecekler!” dedi.
Bence her İLERİCİ SAĞ-SOL DEVRİMCİ bu yolu tutan bir sapık.
Biz öğrenmek için değil, yaşamak için doğduk!
Medeniler dünyasında insanı dünyaya getiren ve insana en derin varlığı olan kültürü dil aracılığıyla aktaran kadınlar. Kadınlar yemek hazırlama, evi temizleme, dikiş yama giyeceklerin kullanışını uzatma ve hepsinden ötede sevgi ile hayatı hayat etmelerine rağmen, son kadıncılık modası hariç, sağ-sol devrimciler emekçiler, emekçiler, emekçiler dırdırı eder dururlar. Bundan daha büyük alçaklığı ben düşünemiyorum!
Şunu da eklemek isterim: Dünya ve tarih akıllı telefonlarla iliştirilen mesajların yarattığı alçak, tatsız tuzsuz dünya kadar adi ve basit değil!
Medeniyet dünyasında tüm parlayan devletler ve imparatorluklar PARA tükenince kendileri de tükendiler!
Pisquepek böceği Trump’ın İYİ ŞEYLERİNİ yutmuş galiba
Seni İYİ ŞEYLER emziği ile uyutmuşlar. Senin gibi kara cahil olduklarından İYİ ŞEYLER yutan klonların da emzik emerler. Artık sizler çok büyük bir çoğunluk ve acınacak yalnızlar kara cahil kalabalığısınız.
Ağızlarınıza emziklerini koyup uyutanları, kendisine benzedikleri için çok iyi tanıyan Trump, sen ve seni emzikleriyle uyutanların da ağzına arkasından çıkardığı emzik koymuş, seni ve onları serinletmiş, sakinleştirmiş.
Trump’ın İYİ ŞEYLER videosu aşağıdaki adreste. Yazıları altta.
https://www.theguardian.com/us-news/video/2025/apr/09/they-are-kissing-my-ass-trump-says-countries-are-pleading-to-negotiate-tariffs-video
“Bu sefer çok daha iyisini yapacağız, ben gümrük tarifeleri konusunda istediğimi yapıyorum.
Hatta çok daha iyisini yapacağız. Bazı politikacıların dediklerine kulak asmayın. Size söylüyorum, bu ülkeler bizi arıyor, KIÇIMI ÖPÜYORLAR.
Bir anlaşma yapmak için can atıyorlar. LÜTFEN, LÜTFEN EFENDİM, BİR ANLAŞMA YAPIN. HER ŞEYİ YAPARIM. HER ŞEYİ YAPARIM HER ŞEYİ, EFENDİM, DİYORLAR.”
Sayın “pipsqueak”,
Sorunuz: “Japonya, Rusya ve Çin, Osmanlılarla aynı tarihlerde Avrupalı, sarışın mavi gözlü orta sınıflı olmaya başladılar ama Türkiye çok çok geride kaldı, neden?”
Cevabımız: Beynimiz yeteri kadar büyük olmadığı için, sorunuza cevap veremiyoruz.
Bizzat kendiniz yazmışsınız: “İsim değişir hepsi o kadar.”
“Çin” diğer ülkelerden farklı değil. “Tüketicilik (consumption)” hastalığını daha fazla yaymak için, Edward Bernays’in ardından gelen “reklamcılar” Çin’in yaşam koşullarına özgü reklam stratejileri geliştirip orada da satış yaparlar. ABD’de “Superman LEGO’ları” satılır, Çin’de ise “Dragon (ejderha) LEGO’ları” satılır. LEGO aynı, fakat “satılan kültürel objeler” farklı. Amaç satış yapmak, neyi satabiliyorsan sat! (Capitalism is omnipresent!)
“Entropi”nin ne demek olduğunu biliyoruz, anlatmanıza gerek yok. Siz bunun anlamını; sanayi şirketlerinin (fabrika bacalarının) çıkardığı “toksik gaz”la ve nehirlere akıttığı “toksik su”yla tabiatı katleden “CEOs and executive boards”a anlatınız! “Coronavirus (covid)”i, tabiatı katleden şirketlerin yönetim kurulu üyeleri yarattı! “Daha fazla para” için tabiatı kirletmekten korkmazlar! “Entropi”yi onlara anlatınız!
Hâlâ ama hâlâ “yazı”yı işaret edip duruyorsunuz, “yazı” aşağı “yazı” yukarı! Yahu, konunun “yazı” ile uzak-yakın alâkası yok! Bunu anlamamakta niçin inat ediyorsunuz?! Sizin gibi tecrübeli biri bunu nasıl anlayamaz?! Defalarca izah ettik, hâlâ anlamıyorsunuz! Sizden yaşça genç olan kuşakların kullandığı “dil” (vehicle) ile sizin “dil”iniz (vehicle) aynı değil! Bu devasa farklılığı yaratan, bu devasa arızayı yaratan “Edward Bernays” ve onun ardından gelen reklamcılar olduğunu size tane tane izah ettik; ama hiç anlamadınız, hiç umursamadınız!
Eğer sizden yaşça genç olan kuşaklara medeniyetle ilgili anlatılmayanları anlatmak istiyorsanız; “YouTube” dilini (vehicle), “TikTok” dilini (vehicle), “Instagram” dilini (vehicle) birer “iletim & aktarım aracı” olarak kullanmaya mecbursunuz. Çünkü bu kuşaklar, başka hiçbir “dil” (vehicle) bilmiyor! Kuşakları bu hâle getirenleri size tekrar hatırlatıyoruz; “Edward Bernays”in ardından gelen reklamcılar! Kabahati onlarda arayın! Öfkenizi onlara yöneltin!
“İstatistik” dediğiniz şey; diktatörlerin plânlarını meşru göstermek ve topluma kabul ettirmek için kullandığı bir aparata dönüştü. (Edward Bernays ve peşinden gelen reklamcılar “istatistiği” bir silah gibi kullanmayı çok severler!)
• 1914 – 1918: Savaşı meşru bir olay gibi göstermek için, halk arasında savaşı destekleyenlerin sayısını arttırmak amacıyla “psychological warfare” yöntemlerini geliştirmeye başlaması için (o dönemin) ABD hükümeti tarafından kirâlanan kişi; Edward Bernays!
• 1910’lar ve 1920’ler: “Sigara reklamları”nın fikir babası; Edward Bernays!
• “İkinci Dünya Savaşı” boyunca “Joseph Goebbels”in ve “Leni Riefenstahl”ın propagandalarını dikkatle analiz edip, kendi reklamcılık yöntemlerini pekiştiren kişi; Edward Bernays!
• 1940’lar: “United Fruit Company (U.F.C.)”nin reklam kampanyalarını hazırlayıp, “tarım”ı yok eden kişi; Edward Bernays!
• “1954 Guatemala askerî darbesi”nin CIA destekli “public relations (halkla ilişkiler)” komiseri; Edward Bernays!
• ABD başkan adaylarının seçim kampanyalarına “propaganda malzemeleri” hazırlayan kişi; Edward Bernays!
• 1960’lar, 1970’ler, 1980’ler: “Walmart Inc.” başta olmak üzere, “mass consumption” yöntemi ile şirketlerin kâr maksimizasyonunu arttırmak için yüzlerce reklam stratejileri geliştirip bunları satan kişi; Edward Bernays!
Donald Trump’a oy veren “M.A.G.A. movement” nasıl ikna edildi, bu insanlar niçin yine Trump’a oy verip yine başkan seçti; bütün bunların kökünü size tane tane açıkladık: “Edward Bernays”in reklam yöntemlerini taklit eden yeni nesil reklamcılar, 21. yüzyıl koşullarına uygun stratejiler geliştirdiler ve “M.A.G.A. movement”ı şişirdiler! Donald Trump sadece hedonist bir şarlatan değil, aynı zamanda reklam & propaganda bombardımanı ile beyni bulanmış milyonlarca ABD’linin yarattığı bir zehir!
Size bütün bunları defalarca izah ettik, “Edward Bernays”in ardından gelen reklamcıların yarattığı “Z kuşağı”nın, “Y kuşağı”nın, “Alpha kuşağı”nın, “Beta kuşağı”nın kullandığı “dil”e (vehicle) aşina olun diye size tavsiye verdik; ama hiç umursamadınız!
Hegel’in sözünü aktarmışsınız yukarıda, Hegel’in haklılığını pekiştirmek için kıymetli “Howard Zinn (1922-2010)” şunları söylemişti: “We were not born critical of existing society. There was a moment in our lives (or a month, or a year) when certain facts appeared before us, startled us, and then caused us to question beliefs that were strongly fixed in our consciousness – embedded there by years of family prejudices, orthodox schooling, imbibing of newspapers, radio, and television. This would seem to lead to a simple conclusion: that we all have an enormous responsibility to bring to the attention of others information they do not have, which has the potential of causing them to rethink long-held ideas.” (Howard Zinn, 1st March 2005)
“Yazı”, “kitap”, “veri bankası”, “artificial intelligence”, “TikTok”, “Instagram”, “YouTube”, ve benzerleri; bunların hepsi birer platform, birer “vehicle”, birer “iletim & aktarım aracı”. Öfkenizi bunlara yönlendirmek boşuna. Öfkenizi; “insanların niyetleri”ne yönlendirmenizi tavsiye ediyoruz. Kabahati, “Edward Bernays”in ardından gelen reklamcıların niyetlerinde arayınız!
“Şantaj” safsatasını fırlatmaktan vazgeçiniz, gerçeği görünüz. Lütfen manipülasyon yapmayı bırakınız. Siz de “Google”ı kullanıyorsunuz, bunu inkâr edemezsiniz. (Bari kendinizi kandırmayın!)
Bizzat şunu yazmışsınız: “Yazdıklarımın amacı insanın en başta gelen ve onsuz YAŞAMIN imkansız olduğu YİYECEĞİ ele geçiren alçakların dünyasında dırdır eden sol-sağ devrimci ilericiler ile alay etmek.”
Siz “alay ettiğinizi zannediyorsunuz”; ama yaptığınız şey “Howard Zinn”in ölmeden önce verdiği tavsiyeyi burada (Gün Zileli’nin websitesinde) gerçekleştirmek!
“Nihilizm”i en “efficiently” körükleyen kişinin Edward Bernays ve onun ardından gelen “reklamcılar” olduğu uyarısını size defalarca hatırlatıyoruz! Öldürülen Tanrı’nın yerine, daha tehlikelilerini getirmeyi tasarlayanlar “Edward Bernays”in ardından gelen reklamcılar! Öfkenizi onlara yöneltin!
Iris Murdoch’un “Acastos: Two Platonic Dialogues (1986)” piyesini okumayı bize tavsiye ettiğinize göre; siz asla “bitki-ot-hayvan” olamazsınız sayın “pipsqeuak”! İsteseniz de “bitki-ot-hayvan” olamazsınız! Lütfen kendinizi kandırmayı bırakınız!
Sayın “pipsqueak”,
Siz “alay ettiğinizi zannediyorsunuz”; ama “gerçekler”i yazıyorsunuz. Üslubunuz epey sert olduğu için, sizi okuyanlar hakaret ettiğinizi sanıyor ama doğru değil; hakaret etmiyorsunuz.
“Yeni model insanlar” epey “soft” bir hayat yaşamak üzere programlandı, zihinleri öyle formatlandı. Sertliğe hiç alışık değiller!
“Edward Bernays”in ve onun ardından gelen reklamcıların; “soft”luklar pazarladığını, “sahte mutluluklar” pazarladığını artık anlamalısınız! (“Iris Murdoch” da bu tehlikeyi işaret ediyordu!)
Bundan böyle kişisel mektuplaşma ve atışmalar yayınlanmayacaktır. Admin
kişisel mektuplaşma ve atışmaülar ylayınlanmıyor. Admin
“İfade özgürlüğü”ne önem verdiğinizi söylüyorsunuz Gün bey.
Ama yorumları yayınlamıyorsunuz.
Niçin Gün bey?
ifade özgürlüğü kişisel atışmalarla kafa şişirmek değildir. Gereken sabrı gösterdim ama yetti artık.
kişisel atışmalar dışındaki yorumlarınız yayınlanacaktır. Admin
Marks ve peşine takılanlar ve peşine takılanlara takılanlar ama sonra yol değiştirip anarşistlik adı altında aynı yolu tutanlar üzerine bir politik, jeo-politik, teorik, sosyolojik, paradigmatik, epistemolojik, ontolojik, antropolojik, teolojik, mitolojik deney.
“Doğa güçlerine boyun eğdirilmesi, makineler, kimyanın sanayi ve tarıma uygulanması, buharlı gemiler, demiryolları, elektrikli telgraflar, koskoca kıtaların tarıma, nehirlerin gemiciliğe elverişli kılınması, mantar gibi biten dev nüfuslar – daha önceki hangi yüzyılda, toplumsal emeğin kucağında böyle üretici güçlerin yattığı önceden tahmin edebilmiştir?”
–Marks ve Engels, Komünist Manifesto, Sayfa 43
Çeviren: Nail Satlıgan, Yordam Kitap
“Her yerde olduğu gibi, burada da, toplumsal üretim sürecinin gelişmesinin sonucu olarak artmış üretkenliğin, bu gelişmenin kapitalist tarzdaki sömürüsünden doğan artmış üretkenlikten ayrılması gerekir.”
Kapital Ekonomi Politiğin Eleştirisi, Karl Marks Sayfalar 403-404
I. Cilt: Sermayenin Üretim Süreci
Çevirenler: Mehmet Selik ve Nail Satlıgan, Yordam Kitap
Marks kapitalist üretim tarzı özgün bilincinin en ünlü örneklerinden biridir. 19’ncu yüzyıl bilimsel pozitivizm modasına katılır, bilimsel rasyonalizmi yüceltir ve makineleşme ve endüstriye dayalı maddi ilerleme dininin çığırtkanlığını yapar. “Bilimsel sosyalizm” anlayışında insan doğası üretkenliğe tüm kültürel dünyayı salt “maddi pratik”in bir yansımasına indirger. İnsanlığın dünyayla ilişkisini kaba, doğalcılık imgelerle, doğayı fethetme mücadelesi ve determinist bir materyalizm çerçevesine koyar. Kısacası, diğer pozitivistlere çok benzer.
O zamanın ve günümüz 19’ncu yüzyılını benimseyen ilerici anarşistler aynı pozitivizmi benimserler ve ilerleme heyecanı içinde Antik toplulukların karmaşık mitolojilerini anlamadıkları yetmez gibi ilerlemenin getirdiği üretim/tüketim bolluğunun derin felsefesi olan “üret-ye-iç-s*ç ya da geber” büyük beyinli Yapay Zeka matematik formülünü, tıpkı günümüz Yapay Zeka ve Veri Tabanı müritleri gibi, her yere taşıdılar.
Burjuvazi bilimsel ideolojisini benimseyen Marks insan deneyimini, her biri kendine özgü “üretim tarzı” ile sınırlanmış ve karakterize edilmiş, hepsi geri dönülmez bir şekilde sermayenin yaratacağı evrenselleşmeye, yani sosyalizme doğru giden, düzenli, felsefi “gelişim aşamaları” merdivenin basamaklarına yerleştirdi.
Marks için “ileri” toplumlar, küçük farklılıklarla, “barbar, kapitalizm öncesi” toplumların kaderini temsil ediyordu. İlerleme, kadim toplulukların köklerinden sökülmesini ve eski yaşam biçimlerinin yok edilmesini gerektiriyordu; gelişen “üretim tarzı” zorunluluğu, eski toplumların zincirlerini kırıyordu, ancak bu sefer hareket, “insan faaliyetinin neler başarabileceğini ilk gösteren” burjuvaziyi çökertecek ve sosyalist cenneti müjdeleyecekti.
Bu kanlı ve sancılı süreç, tarihsel materyalistler için “maddi ilerlemedir ve bu burjuva aydınlarının gözünde sanayileşme, sosyalist kadere giden yolda kaçınılmaz bir “aşama”ydı. İşçi önce aletlerini, çiftçi toprağını kaybetmeli ve nihayetinde makinenin efendisi olabilmek için onun bir uzantısı haline gelmeliydi. En eski sınıf ayrımları bile, eski “geri kalmış kıtlık koşullarını” ortadan kaldırdıkları ve ilerlemenin temellerini attıkları gerçeğiyle haklı gösterilebilirdi. İlerleme, “çocuksu” mitleri yok edecek, dünyayı halelerinden ve mistifikasyonlardan arındıracaktı. Kırsal kesimi kentleştirecek, üretimi merkezileştirecek ve insanları “kırsal yaşamın aptallığından” kurtaracaktı.
MAKİNELER KURTULUŞUN ANAHTARIDIR
Baskıcı olan yeni, kitleselleşmiş endüstriyel teknoloji değil, burjuvazinin onu büyük çoğunluğun aleyhine kendi çıkarı için kullanma biçimiydi. Sorun, yeni modern üretim biçiminin henüz tam olgunluğa ulaşmamış olmasıydı; ulaştığında, Engels’e göre kapitalizmin baskıcı koşulları “modern üretici güçlerin tam gelişimiyle ortadan kalkacaktı.”
Aslında, Marks ve Engels’in ve daha sonra onların takipçilerinin kapitalizme yönelttiği temel eleştiri, burjuva kapitalizminin üretim araçlarını ve onların özgür gelişimini engellediği iddiasıydı. Sonuçta, makineler ve endüstriyel sistem, insanın ezilmesi ve mülksüzleştirilmesi için temel teşkil ettiği gibi, aynı zamanda kurtuluşun da anahtarı olacaktı.
Marks, Kapital’de “İnsanların makineler ile sermayenin onları kullanma biçimi arasındaki farkı öğrenmeleri ve saldırılarını maddi üretim araçlarına değil, bunların kullanım biçimlerine yöneltmeleri hem zaman hem de deneyim gerektirdi.” Üretici güçler burjuva toplumu için çok fazla olacaktı; burjuva mülkiyet biçimleri onların gelişimine ayak bağı haline gelecek ve burjuva toplumunun koşullarının “yarattıkları zenginliği kapsayamayacak kadar dar” olduğu bir aşırı üretim krizinde yok olacaktı.
Kapitalizm, teknolojik ilerlemenin önünde engel teşkil eder çünkü teknolojik ilerlemeyi kâr zorunluluğuna tabi kılar. Komünist politikacılar ve komünist rejimler, özel mülkiyet biçimlerinin ortadan kaldırılmasıyla teknik ilerlemenin tüm toplumsal çabaların hedefi haline geleceğini savunmuşlardır. Engels’e göre toplumun güçleri ayırt edilip bilimsel olarak sıralandığında, ” efendiler gönüllü hizmetkârlara” dönüşeceklerdi.
Kâr ve özel girişimin teknolojiye dayattığı engeller, bilimsel sosyalist rejim altında yerini teknolojik otomatizme bırakacaktır. Teknik otomatizm, yatırımlarını gerçekleştirmek için yeterli zamana sahip olmadıkları için özel kapitalist girişimleri yok etme eğilimindedir; ancak bir devlet sosyalist mekanizması, teknoloji ve bilime özgürce hareket etme olanağı tanıyabilir ve onları gelecekte nereye götürürse oraya götürebilir.
Marks kopyacıları için teknoloji, proletaryanın kurtuluş aracıdır. Örneğin, sosyalizmi işçi sovyetleri ve elektriklendirme olarak tanımlayan Lenin, sosyalist ve özel kapitalist toplumların genel hatları ve hedefleri arasında çok az fark görür: “Sosyalizm, tüm halkın çıkarlarına hizmet etmek için oluşturulmuş, yalnızca devlet-kapitalist tekeldir.”
Gün Zileli Bey ve benzeri solcu devrimciler boşuna bu adamı laik bir peygamber sayıp peşine düşmediler. Ama artık anarşist olup bu safsatalardan arınan Zileli Bey sadece günah çıkarma endüstrisi ile yetinmez. En son ve anarşizmine en uygun olan çokpeygamberci medya dırdırları dışına çıkanlar kafasını şişirirler, çok daha doğrusu anlayış alanına çıktığı için anlamaz! Zileli Bey için her deliğinden cinayet kanı akan ve dünyanın her yerinde parasıyla darbeler yapıp diktatörler yerleştiren ABD “Güçlü demokratik gelenekleri olan” ABD. İnsaf be! İnsan en azından hala var olan ırkçılıkla siyahları insan bile saymayan ABD hakkında sonsuz az bilgi edinirdi.
Fazla kafa şişirdiğimden sansürü atlatmak için çok kısa bir son söz.
Kafa şişirmelerimle kendim alay edeceğim: Eskilerde “tezahür olma” modernlerde “düşünce deneyi” ile tüm dediklerim kendimin hilkat garibesi dili konuştuğumu ispat edebilirim.
Son yorumumu yayınladığınız için sonsuz teşekkürler!
Sayın “pipsqueak” (06 Eylül 2025 at 18:52),
Yazdıklarınızda haklısınız.
Sizin de yakından tanıdığınız, (felsefeci) Simone Weil (1909-1943); “Marksizmin bir din olduğu” uyarısını yapıyordu, ama kimse bu kadıncağızın uyarısını dikkate almadı ne yazık ki!
“Simone Weil”ın uyarısı şuydu: “Marxism is undoubtedly a religion, in the lowest sense of the word. Like every inferior form of religious life, it has been continuously used, to borrow the apt phrase of Marx himself, as an opiate for the people.”
Makineler, “kurtuluş”un anahtarı değil!
“Kurtuluş” denen şeyi; kimlerin, nasıl tanımladığına ve bunu insanlara nasıl “pazarladığına (marketing)” dikkat etmek gerekir. Tehlikeleri tespit etmek gerekir!
Makineleri insanların yerine geçirmeye (ikâme etmeye) uğraşan şirketler için temel amaç; daima “daha fazla para”dır, bir diğer deyişle “kâr maksimizasyonudur (profit maximization)”.
Bu “makineleri” de birilerinin satın alması gerekecek! Yani en nihayetinde; şirketler, “insanların satın alma davranışları”na muhtaçlar!
“Makineler”e maaş ödemeye gerek yok! Ama “insanlar”a maaş ödemeye hâlâ gerek var! Bu sistemi, kendileri yarattılar!
Şirketler ürettikleri “makineler”i; “maaşla yaşayan insanlar”a satmak zorunda! Eğer satamazlarsa; ne şirketlerin kıymeti kalır, ne de ürettikleri makinelerin kıymeti kalır!
Sonuç:
Gelecekte; makinelerin (filmlerde, dizilerde anlatıldığı hâliyle) insanları kontrol altına alacağı söylemleri, “kurgu”dan ibaret. Bu kurgu söylemler bile; başlıbaşına “pazarlama (marketing)” amaçlı, yani yine “kâr maksimizasyonu” meselesi! “Korkuyu insanlara sat, paralarını al!” (Capitalism is omnipresent!)
Siz tecrübeli birisiniz, hatırlarsınız:
1700’lü yılların sonuna doğru, 1800’lü yıllarında başında; “Luddite(ler)” ismi ile nitelenen bir akım doğmuştu. İngiltere’deki tekstil işçileri, istihdam edildikleri atölyelerde kurulmaya başlanan “dokuma makineleri”ni balyozlarla parçalayarak makineleşmeye karşı mücadele etmek için isyan hareketi başlattı. Atölyelere “dokuma makineleri”nin kurulmasıyla üretimin hızlanacağı iddiası ortaya atıldı, verimin (efficiency) artacağı söylendi, atölye sahiplerinin (owners) maliyetlerinin düşeceği beklentisi yaygınlık kazandı, böylelikle istihdam edilen işçiler arasında; ya daha az maaş (underpaying wages) ödeneceği, ya da topyekûn işten atılacakları (mass layoffs) endişesi doğdu. Bu isyanın İngiltere’de yayıldığı söylense de Avrupa kıtasındaki pek çok ülkede de irili-ufaklı benzer akımların doğup bir süre sonra eridiğinden bahsedilir.
O yılların “Luddite”leri zaman içinde parasal sisteme entegre edildiler, isyanlarının harareti azaldı. Fakat bu isyan tamamen sönmedi; daha sonraki yıllarda, 1800’lü yılların ortalarına doğru “sendika” denen oluşumların doğmasına, günlük çalışma saatlerine “sabah 08:30 ile akşam 17.30” sınırının getirilmesine, emeklilik sistemlerinin kurulmasına vesile oldu. Yani “kölelik” biraz yumuşatıldı, işçilerin tahammül edebileceği seviyeye indirgendi; ama “kölelik” asla tamamen kaldırılmadı! Bütün bunları size tek tek anlatmaya gerek yok, tarihî süreci siz de biliyorsunuz.
1700’ler sonundaki, 1800’ler başındaki şirketlerin sahiplerinin yaşadığı çelişki; bugün de devam ediyor! Yani bugün Çin’deki veya ABD’deki fabrikaların üretim hatlarına kurdukları son model, en güncel teknolojiyle donattıkları makinelerle üretip piyasaya sürdükleri ürünleri; “birileri”nin satın alması gerekiyor!
“Makineler”e maaş ödenmediğine göre; “maaş ödenen insanlar”a hâlâ muhtaçlar!
Eskiden “Luddite”ler vardı, ve çok önemli bir mücadele mirası bıraktı.
Günümüzde ise, “Precariat” var. Şimdi bunlar mücadele ediyor. Bakalım bunlar da, parasal sisteme entegre edilecekler mi, isyanlarının harareti azalacak mı; bunu zaman gösterecek…
Eğer “Precariat”ın ne olduğunu öğrenmek isterseniz:
Link 1:
https://library.oapen.org/viewer/web/viewer.html?file=/bitstream/handle/20.500.12657/58691/9781849664547.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Alternatif link 2:
https://library.oapen.org/bitstream/handle/20.500.12657/58691/9781849664547.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Alternatif link 3:
https://library.oapen.org/handle/20.500.12657/58691
Zileli’nin özgür ifade saygısını suistimal etmemek için elimden geleni yapacağım.
Not: İnsanları, tüm canlı ve cansızları ele geçirmiş faşist ruhlu dolandırıcılar hakkında konuşmalar ile kişisel atışmalar arasındaki sınırlar pek belirli değil.
Eşitsizliğin anlamsızlık anlatımını binlerce yıldır inanılan ve tekrarlanan Eyüb’ün “SABIR ETMESİ”ne çevirme, Medeni dünya dolandırıcılığının şahane bir örneği.
İkinci dolandırıcılık: Edebiyatta, toplumda kültür olarak algılanan, parlak köpükle kaplı aslı bilimsel ve teknik olmayan eserler çok nadirdir. Sosyal ve politik yazılar bunu utanmadan daha açıkça yaparlar. Arada bir, bazı yazılar, eğlence veya bir bireyin fantezileri olmaktan çıkar, esas olanı, yani gerçekliğin belirsiz ve insan hayatının anlamsız kalmasına neden olan temel gerçeği yansıtır. Bizi etkileyen bu yazılar genellikle şiir, edebiyat, tiyatro veya felsefe eserlerinde bulunur.
Dostyevski’nin “Karamazov Kardeşler”i buna örnek: İsa, Büyük Engizisyoncu’nun halkın önünde sapkınları diri diri yaktığı Sevilla’ya döner. Büyük Engizisyoncu İsa’yı zindana attırır ve daha sonra zindana gider. İsa’ya özgürlüğün, günümüzdeki özgürlük satıcılığı gibi, sadece kargaşa ve mutsuzluk getirdiğini söyler. İsa, Büyük Engizisyoncuyu dinler, kalkar, onu öper ve “gökyüzüne” döner.
Şimdi de benim ne kadar cahil ve enayi olduğumu bilenlere “kişisel” cevabım.
Ben sizin sürekli olarak beni makaraya aldığınızı düşündüm ama beni asla rahatsız etmedi. Çocukken bunu devamlı ve karşılıklı yapardık. Ciddiyetle makaraya alma farkını sadece kaskatı baston yutmuşlar dert edinirdi.
Aramızdaki gece/gündüz fark apaçık. Eminim siz bunu gördünüz, benim hödük olduğumu anladınız, ısrarla dalga geçtiniz ve ben de enayiliğime devam ettim.
Örneğin Marks ve ilerici 19’ncu anarşistlerin ne peşinde koştuklarını aktardığım son yazıma hilkat garibesi (monster) dili konuştuğumu ekledim ama anlamadınız. Örneğin Guy Standing’in “Precariatlar” kitabında da aynı şeyleri gördüğümü söylersem benimle alay edersiniz.
Çok sevdiğim bir anlatı: Bir Zen toplantısında bir mürit “her şey illüzyon” der. Pir diğer bir öğrenciye döner “şunun kafasına vur” der.
Farkımız basit ama aşılmaz bir uçurum. Ben, sizi ve Guy Standing ve solcu devrimcilerin Kapitalizm bolluk illüzyonu içinde yaşadığını; siz benim “gerçek” dünyadan kopmuş bir salak olduğumu düşünüyor ve doğru yola sokmak istiyorsunuz. Her ikisinin de altında yatan gerçek dünya aynı! Siz doğayı doğa kaynağı, insanı insan kaynağı edenlerin dünyasındasınız; ben onu iğrenç buluyor ve tiksiniyorum. Çok az sayıda düşünürler hariç, sevenler de sevmeyenler de dünyayı tamir etme veya edecek birini arama peşinde.
Temel ayırımı bir düşünce deneyi ile açıklayayım.
– Önünüzde bilgisayar yok ama görüyorsunuz: İllüzyon! Kafayı yemişsiniz!
– Önünüzde bilgisayar yok ama görüyorsunuz: İllüzyon değil! Sonsuz faydalı enayi bilim adam ve kadınları beyninizin oksipital lobunu kurcalıyor. Bilim-tekniğe şükür, aslında, kafayı yememişsiniz!
– Önünüzde bir bilgisayar var ve görüyorsunuz: Sonsuz güçlü faşist ruhlulara şükür hem gerçeği görüyorsunuz, hem de kafayı yememişsiniz!
Diğer bir örnek: “Makineler kurtuluşun anahtarıdır” cümlem Marks ve peşine takılanların dünyasıydı ve ardından gelen paragraf bunu güzel açıklar. Bu konu aslında çok uzayabilir. Şimdi de benzeri çiğnenen Yapay Zeka, Veri Tabanı vb. sakızlar çıktı.
En az 2 yüzyıldır her benzeri yenilikler gerçekleşti: Hem insanı ve hem de doğayı harabeye çevirdi. Bu ikisinin insan yerine geçip geçmeme olasılığı geyik sohbetini sadece enayiler ya da, daha da kötüsü, imkansızlığı mantıksal (formel) olarak kesin kes ispat edildiği halde, gerçek dünyaya uyduğu için, medya oyalama teknisyenleri solcu devrimci artistlerin beyinlerine işlerler.
Hala sonsuz defa sorduğum ama cevabını almadığım bir soru: Neden yürümek otomobilden daha hızlı? Henüz ateşli SOSYAListlerden bir cevap yok!
Bu ateş dolu solcu ve sağcı devrimciler de benim enayiliğime güler geçerler.
Siz solcu-devrimcilere kötü bir haber: Yenilik dürtüsü akıldışıdır!
Akıldışıdılık kaçınılmazsa da, karşıtından ayırt edilemez. Tabii, şarlatanlar ayırt edebileceği becerisini medenilere sattılar ve satıyorlar!
Mızrakdan ok ve yaya geçişi, uzayı dürbün gibi, kısaltmada daha etkili olduğu halde, Avustralya’ya girdiğinde bazı yerliler istemedi. Nedenini araştırırsanız benim hödüklüğümü daha iyi anlarsınız. İnşallah!
Sayın “pipsqueak” (10 Eylül 2025 at 20:15),
ŞUNU YAZMIŞSINIZ: “Ben sizin sürekli olarak beni makaraya aldığınızı düşündüm. Benimle ısrarla dalga geçtiniz.”
CEVAP: Hayır; sizi “makara”ya hiçbir zaman almadık, dalga geçmedik. Sizin yazdıklarınız gayet ciddi. (“Ciddiyet”; yer yer iğneleyici bir üslup ile, yer yer nükteli bir üslup ile aktarılabilir. Siz; iki yolla da aktarıyorsunuz. Zaten düpedüz, tatsız-tutsuz, yavan, kuru kuru aktarsaydınız; belki de kıymetini yitirirdi. Hindistan’daki “ashram”larda “sadhu”lar ve “aghori”ler de sizin benimsediğiniz üsluplara yakın üsluplar ile anlatırlar meramlarını; yer yer iğneleyici, yer yer nükteli.)
ŞUNU YAZMIŞSINIZ: “Guy Standing’in ‘Precariatlar’ kitabında da aynı şeyleri gördüğümü söylersem benimle alay edersiniz.”
CEVAP: Siz de “precariat”sınız, ama bunu henüz anlayamadınız!
ŞUNU YAZMIŞSINIZ: “Çok sevdiğim bir anlatı: Bir Zen toplantısında bir mürit ‘her şey illüzyon’ der. Pir diğer bir öğrenciye döner ‘şunun kafasına vur’ der. Farkımız basit ama aşılmaz bir uçurum. Ben, sizi ve Guy Standing ve solcu devrimcilerin Kapitalizm bolluk illüzyonu içinde yaşadığını; siz benim ‘gerçek’ dünyadan kopmuş bir salak olduğumu düşünüyor ve doğru yola sokmak istiyorsunuz. Her ikisinin de altında yatan gerçek dünya aynı! Siz doğayı doğa kaynağı, insanı insan kaynağı edenlerin dünyasındasınız; ben onu iğrenç buluyor ve tiksiniyorum.”
CEVAP: Şu “illüzyon” meselesini size tane tane izah ettik, ama hep sizle “makara” geçtiğimizi sandınız! Edward Bernays ve onun ardından gelen reklamcıların kurdukları tuzaklara siz de düşüyorsunuz; kıymeti bilinmeyen Jean Baudrillard’ın “Simulacra and Simulation (1981)” uyarısını size defalarca hatırlattık, umursamadınız! Sizin “iğrençlik ve tiksinti” hissetmenizi burada yazmanız bile reklamcıların tasarladığı ve size sunduğu “rahatlama (healing)” seçeneklerinden sadece biri! Siz tehlikenin büyüklüğünü henüz anlayamamışsınız! (“Nihilizm”i unutmayın!)
ŞUNU YAZMIŞSINIZ:
“– Önünüzde bilgisayar yok ama görüyorsunuz: İllüzyon! Kafayı yemişsiniz!
– Önünüzde bilgisayar yok ama görüyorsunuz: İllüzyon değil! Sonsuz faydalı enayi bilim adam ve kadınları beyninizin oksipital lobunu kurcalıyor. Bilim-tekniğe şükür, aslında, kafayı yememişsiniz!
– Önünüzde bir bilgisayar var ve görüyorsunuz: Sonsuz güçlü faşist ruhlulara şükür hem gerçeği görüyorsunuz, hem de kafayı yememişsiniz!”
CEVAP: “Bilgisayar”, “yapay zeka (artificial intelligence)”, “veri tabanı”, “YouTube”, “Instagram”, “TikTok”, ve benzerleri sadece ama sadece birer “platform”, birer “vehicle”, birer “iletim & aktarım aracı”. Siz bütün bunlara gereğinden fazla önem atfedip kendi kendinizi üzüyorsunuz. Size defalarca hatırlattık: Öfkenizi bu platformlara yönlendirmek boşuna. Öfkenizi; “insanların niyetleri”ne yönlendirmenizi tavsiye ediyoruz. Kabahati, “Edward Bernays”in ardından gelen reklamcıların niyetlerinde arayınız!
ŞUNU YAZMIŞSINIZ: “Hâlâ sonsuz defa sorduğum ama cevabını almadığım bir soru: Neden yürümek otomobilden daha hızlı? Henüz ateşli SOSYAListlerden bir cevap yok!”
CEVAP: “Sosyalistler”le yıllardır biz de kavga ettik, çoğu (lütfen ifademizi mazur görünüz) “kalas” kafalı idi. Aralarında; ruhu derin birkaç kişi vardı, ama onlar da sizin gibi göze batmamayı tercih ediyordu, büyük beyinlilerin diyarından hiç hoşlanmıyorlardı. “Sosyalistler”den cevap beklemeye devam edebilirsiniz elbette, ama pek umutlu olmayınız.
Eğer başka tavsiyeler vermemizi isterseniz, size:
• Mimar ve felsefeci “Paul Virilio’nun (1932-2018)” 1977’de yazdığı “Speed and Politics: An Essay on Dromology (Hız ve Politika: Dromoloji Üzerine Bir Deneme)” adlı kitabını öneriyoruz.
• Antropolog “Marc Auge’nin (1935-2023)” 1995’te yazdığı “Non-Places: Introduction to an Anthropology of Supermodernity (Yer-Değiller: Üstmodernite Antropolojisine Giriş)” adlı kitabını öneriyoruz.
Marc Auge’nin bir başka kitabı; 2001 yılında yazdığı “Les Formes de l’oubli (Unutma Biçimleri)”ni öneriyoruz.
• Yine bir diğer felsefeci “Byung-Chul Han”ın 2020’de yazdığı “The Disappearance of Rituals: A Topology of the Present (Ritüellerin Yok Oluşuna Dair: Günümüzün Bir Topolojisi)” adlı kitabını öneriyoruz.
“Paul Virilio” da, “Marc Auge” de, “Byung-Chul Han” da sizin sorunuza %100 açık ve net cevaplar veremez, sadece size yardımcı olabilirler.
ŞUNU YAZMIŞSINIZ: “Yenilik dürtüsü akıldışıdır! Akıldışıdılık kaçınılmazsa da, karşıtından ayırt edilemez. Tabii, şarlatanlar ayırt edebileceği becerisini medenilere sattılar ve satıyorlar! Mızrakdan ok ve yaya geçişi, uzayı dürbün gibi, kısaltmada daha etkili olduğu halde, Avustralya’ya girdiğinde bazı yerliler istemedi.”
CEVAP:
“Eskilik” / “Yenilik”,
“Akıldışılık” / “Akılcılık”,
“Modernlik” / “İlkellik”,
“At arabası” / “TESLA elektrikli, self-driving car”,
“Mızrak” / “Silahlı, insansız hava aracı (drone)”
“‘Negro’lar & ‘Nigger’ler & ‘Nigga’lar kötüdür”,
“Sarışın ve beyaz tenliler iyidir”,
Ve benzeri…
Ve benzeri…
Ve benzeri…
Bütün bunlar, artık, birer “alım-satım objesi”. Yani, bütün bunlar (özetle) “piyasada alınıp satılabilen birer ürün” hâline dönüştürüldü. Siz de yazılarınızda “para kazanma hırsı”nın hegemonyasından bahsediyorsunuz. Avustralya’ya gittiğinizde şunu göreceksiniz; oradaki “yerliler” bile yaşadıkları mekânı bir para kazanma yöntemi olan küçük butik otellere dönüştürüp para kazanma amacında artık. “İlkellik” eğer para getiriyorsa değerlidir, eğer para getirmiyorsa “flush it (!)”
“İlkeller” için bile aslolan “para” artık. Çünkü onlar da “precariat”!
“Precariat”, bir ideoloji değildir.
“Precariat”, günümüzdeki köleliktir! Siz ister beğenin, ister beğenmeyin; siz de “precariat”sınız sayın “pipsqueak”!