Bir Kere Daha Kılıçdaroğlu…

Günlük politika üzerine yazı yazmak en sevmediğim şeylerden biridir. Ancak insan hayatta sevmediği birçok şeyi yapmak zorunda kalıyor. Örneğin parayı ve para kullanmayı da sevmem ama mecburen kullanıyorum, mecburen elimdeki parayı hesaplıyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu, Önder Sav ekibini yönetimden uzaklaştırdıktan sonra CHP’nin son yıllardaki aşırı devletçi imajını değiştirme, partisine yeniden “sol” bir görünüm verme ve halkla daha sıcak ilişkiler kurma yönündeki girişimlerine hız verdi. Son ataklarından biri de, Paris’te Yılmaz Güney’in ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret etmesi oldu. Kılıçdaroğlu, bu mezar ziyaretlerini yaparak aşırı sağ kesimden, özellikle MHP’den bir tepki geleceğini önceden hesaplamıştı. Sağdan gelecek tepki, Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye yeniden sol görünüm verme operasyonuna son derece yardımcı olacaktı. Kurnaz ama aynı zamanda aptal bir politikacı olan Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun kazdığı tuzağa düştü. Gösterdiği sert reaksiyoner tepki tam da Kılıçdaroğlu’nun istediği şeydi.

Kılıçdaroğlu’na gösterilen bu sert ve aptalca tepki bir yana, gelişmelerden rahatsız olan ve Kılıçdaroğlu’nun açılımlarını tedirginlikle izleyen iki kesim var: 1. Ulusalcılar; 2. AKP ve yedeğindeki liberal sol.

Ulusalcıların neden tedirgin olduğu açık. CHP, Kürt meselesindeki, korkakça da olsa yeni yönelimleriyle ulusalcı cepheden uzaklaşma sürecine girmiştir. Ulusalcılar, Deniz Baykal’ın bile kimi yönelimlerinden rahatsızdılar, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü, Kürt  sorunu vb. konusundaki yeni yönelimleri bu rahatsızlığı endişe, hatta Kılıçdaroğlu’nu hedefe koyma noktasına hızla götürecektir. Keza Parti’nin Fikri Sağlar gibi daha aklı başında unsurlara kapılarını açması ulusalcıların hiç de istemedikleri bir şeydir.

Öte yandan, seçime bir yıl kala, CHP’nin yeni yönelimlerinin oy depolarını kemirmesi ihtimali AKP’yi de derin derin düşündürmektedir. Örneğin, AKP’nin, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki kısıtlı açılımlarından bile içten içe tedirgin olduğunu düşünebiliriz. Ayrıca, CHP eğer Kürt meselesinde yeni açılımlar yapabilir, hatta Erdal İnönü’nün yaptığı gibi BDP’yle ittifaka girerse, bu gelişmenin AKP’nin en azından güneydoğu milletvekilliklerini tehdit etmesi ihtimali az değildir. AKP, iktidar partisi olarak ne de olsa, yavaş bir biçimde de olsa, kum saati misali, oy kaybı sürecindedir. Bir ana muhalefet partisinin yeni bir umut ortamı yaratması halinde, iç Anadolu’dan bile oy kaybına uğraması ihtimali vardır AKP’nin.

Nitekim, liberal solda da bir tedirginlik göze çarpmaktadır. Oral Çalışlar’ın bu konuda birkaç yazısını okudum. “İyi ama yapamaz” havasında. Ömer Laçiner’in, Yeni Şafak’taki dünkü röportajından da aynı havayı almak mümkün. Bu “iyi ama yapamaz” tutumunun arkasındaki, “aman yapmasın” gizli kaygısını hissetmemek olanaksız. Neden? CHP’nin ulusalcılığından şikayetçi değiller miydi? İyi ya, işte CHP gemisi, ulusalcılık limanından demir almaya başlamış bulunuyor. Neden sevinmiyorlar? Çünkü o zaman AKP ile kurdukları “tarihi blok” tehlikeye girecek. AKP ile ittifaklarını haklı gösterebilecekleri argümanlar ellerinden uçup gidecek. Yani anlayacağınız, yalnızca muhafazakâr sağla ittifak yapmakla kalmamış, kendileri de bir çeşit liberal-muhafazakârlara dönüşmüş durumdalar.

Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye gelince. Siyasi zeminde şu anda hareket halinde olan bu siyasi güce ilişkin söyleyeceklerimiz şimdilik şunlardır: Temelde hiçbir düzen partisinden bir beklentimiz olmamakla birlikte, siyasi kutuplaşmaların ezberini bozan bu hareketlenmeyi hayırlı görmek gerekir. Öte yandan, CHP’nin manevra alanı konusunda fazla iyimser olmamak da önemli. Bu partinin yetersizlik ve sınırlılıklarını gözden uzak tutmamalı ve ağır eleştiri toplarımızı onun üzerinden eksik etmemeliyiz. Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında yansıyan, mahalle politikacısı ağzı ve ekonomist-popülist söylem eleştirilmelidir. İkincisi, Kürt sorunundaki, “Kürt” ve “Kürtçe” sözcüklerini bile söylemekten çekinen tutum eleştirilmelidir. “Hatalıyız” “kusurluyuz” demekle iş bitmez. Hatanı ve kusurunu açıkça ortaya koymak zorundasın. Üçüncüsü, başörtüsü konusundaki korkak tutum eleştirilmelidir. Kılıçdaroğlu, allem etti kalem etti Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna gitmedi. Neden? Parti içinden gelecek ulusalcı eleştirilerden korktu. Oysa radikal değişimlerin en büyük düşmanıdır korkaklık. Sen cesur ol, bak nasıl halk (CHP’nin tabanı da dahil) sana omuz veriyor. Çığırtkanlık değil, netlik. Korku ve dengecilik değil, halka güvenen bir atılım ruhu.

Ben, liberal solun “iyi ama yapamaz” tutumunu doğru bulmuyorum. Tersine, biraz amiyane kaçacak belki, “yapar ama sıkıyorsa” demekten yanayım.

Gün Zileli

20 Kasım 2010

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

39 Comments

  1. Atatürk’ü elestirmeyip de kendine sol diyen zevattan hiçbir sey olmaz . Sol herseyden önce Kemalizme tavir almalidir. Aksi takdirde Ergenesol’ dan baska birsey olmaz. Bu arada Gün Zileli’nin siyaset aski ve Kiliçdaroglu aski da dikkat çekici. Eh, ne de olsa tilkinin dolasip dönecegi yer kürkçü dükkani ise, …

  2. “Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında yansıyan, mahalle politikacısı ağzı ve ekonomist-popülist söylem eleştirilmelidir. ”

    Sn.Zileli böyle düşünüyor, saygı duyarım ancak haklı bulmam.
    Sol, yıllardır ne olduğu anlaşılmaz, kendi aralarında paslaşarak entellektüel jargona uygun deyimlerle yazdı, çizdi de ne oldu…

    İşçi sınıfı, halk hangi dil ile konuşuyor? İcabında manifesto yeniden ele alınıp, proleter dilinde, anlaşılır, açık yazılmalıdır diye düşünüyorum.

  3. Ailem evet CHP’liydi. Ama ben hiçbir zaman CHP’li olmadım. ıen azından 15 yaşından beri CHP’ye en ufak bir ilgi duymadım. Benim açımdan, CHP de AKP gibi bir düzen partisidir, egemenlerin partisidir. Ayrıca zaten ezilenlerin partisi olacaeğına da inanmıyorum. Bu bakımdan AKP’li arkadaşımın “Tilki’nin dönüşü” öyküsü inandırıcı değil. Evet, Kemalizmi eleştirmeden sol olunamaz, buna katılıyorum. Ama söyler misiniz bana, AKP’nin açık bir kemalizm eleştirisi var mı? Örneğin Tayyip Erdoğan’ın böyle bir konuşmasını gösterebilir misiniz bana (başbakan olduktan sonra).

  4. Ben ise halk dalkavukluğuyla halk düşmanlığının el ele gittiğini düşünürüm hep. Anlaşılır dile eyvallah ama benim sözünü ettiğim başka bir şey. Kılçdaroğlu’nun o bayağı “Recep” edebiyatı nedir öyle. Bunlar halktan kişilerin kısa vadede hoşuna gidebilir ya da gittiği sanılabilir ama uzun vadede kimseye bir şey kazandırmaz. Tamam, Deniz Baykal’ın halktan uzak, bürokratik havası kötüydü ama öyle olmayacağım diye ucuz demagojik söylemlerle ortaya çıkmanın gereği yok ki. Ama ben boşuna konuşuyorum galiba. Burjuva politikası bu değil midir zaten. Kılıçdaroğlu ne kadar kurtulabilir ki bu oyunun kuralından.

  5. Sayin Zileli, herkesin de bildigi gibi Tayyip’in bizzat kendisi Kemalizm’in elestirisi ya yine de kendisi defalarca Atatürk’ü açikça kastederek tek parti devrini elestirdi: CHP’nin tarihine elestiriler, “cibilliyet” söylemleri, Dersim katliaminin sorumlusun CHP oldugunu vurgulama, ekmek karnesi elestirisi, sehit edilmis din alimleri vurgusu, halkin degerleriyle oldum olasi çelisen CHP elestirisi… bunun gibi binlerce örnek sayabilirtim size, anlasilan Tayyip’in konusmalarini takip etmiyorsunuz, açin AK Parti sitesini, en azindan referandum öncesi konusmalara bir bakin.

  6. Ben açık eleştiriden söz etmiştim. Neyse, ikna oldum. Bu kadarı da yeter.

  7. sevgili zileli kılıçdaroğlu’nun kürt meselesinde en azından kısa vadede bir adım atması çok zor, bunu görebiliyoruz.

    kılıçdaroğlu’nun tek amacı; akp muhalefetini laiklik-din-türban ekseninden çekerek yolsuzluk-yoksulluk eksenine oturtmaktır. ikinci bir ecevit olmaya çalıştığı çok açık. şu anda chp’nin çizilmiş demokrat imajını düzeltmekle uğraşıyor, seçim yaklaştıkça ekonomik mevzulara vurgu daha da şiddetlenecek.

    aynı sizin gibi ben de en azından böyle bir “ortanın solu” partisinin, mevcut düzen partileri göz önüne alındığında varlığından memnuniyet duyarım. en azından sosyal demokrasinin gerçek yüzünü tekrar gösterebilir bize bu parti. bu da benim günahım olsun.

  8. sosyal demokratlar, bu sistem için emniyet subabı görevi görürler.ne zaman kriz dönemleri olsa veya toplumsal muhalefet yükselse, kapitalizm ‘gizliden’ destekleyerek,sosyal demokratları halkın önüne sürer.ve daha sonra halk bize döner derki”bak sizin solcular da geldi ne oldu?” halka bizim sosyal demokratlardan farklı olduğumuzu anlatmak öyle kolay değildir,ve bu bizi geriye götürür.bizim yapacağımız tek şey :adı ister sosyalist,ister anti-emperyalist,ister devrimci,ister barış,ister özgürlük,ister demokrasi… ne olursa olsun alternatif bir cephe kurup halkın karşısına öyle çıkmak.bu süreçten ancak bu şekilde daha güçlü çıkarız..

  9. Düzeltme: Ömer Laçiren’in röportajının tarihi yanlış verilmiş yazıda. 18 Ekim 2010 olacak.

  10. CHP, Kemalist fasizmin partisidir. Hiçbir zaman sol olmamistir, olamaz da, zaten derin kemalist devletin partisi olarak disardan yönetilir, ille de derecelendirme yapilacaksa MHP bile CHP’den daha “sol”dadir. CHP’yi sosyal demokrat falan görmek kendini solcu, devrimci vb. zanneden Kemalist-nasyonal-sosyalistlerin bir hatasidir.

  11. kemalizm de bir çeşit sosyal demokrasidir. doğu avrupa, avrasya, ortadoğu, uzakdoğu coğrafyası kemalist solculuğun türevleriyle doludur. solculuk fransız sosyalistlerinin yahut, alman sosyal demokratlarının güncel siyasetleriyle sınırlı değildir. PASOK sosyal demokrat değil mi? “panhelenik sosyalist” sosyal demokratlara göre yunanistanda türk diye bir etnik grup ve makedonya diye bir ülke yoktur. Kıbrısta iktidardaki komünist partisi türk toplumunun eşit temsiline karşı ulusalcılığın dibine vururur ama orada kimse “sen solcu değilsin. türklere bizle eşit haklar vermelisin” falan demiyor.

    solda olmak o kadar matah da bir şey değil zaten. Miloseviçte bir çeşit sosyal demoktrattı.

  12. Gün Zileli’nin CHP’deki hareketlenmeden ulusalcılar ve liberallerin rahatsız olduğu tespitine katılıyorum. Şahsen ben ne hoşnutum ne de rahatsız. Ben bu yazıyı, CHP’deki değişiklikten (ki, bir değişikliğin işaretleri var şu anda, henüz değişikliğin ne olduğu da muğlak aslında) rahatsız olan bu iki kanattan liberallerin tutarsızlıklarını serimlemesi olarak okuyorum. Gün Zileli’nin CHP’ye bir kredi açtığını falan sanmıyorum. Zaten, hiçbir düzen partisinden beklenti içinde olmayacağını belirtmiş. Ancak Zileli, liberallerin takındığı tavırla ilgili tespitlerinde haklı. CHP, liberallerin şimdiye kadar çağırıp durduğu yere doğru yönelme eğilimi gösterince, CHP’yi davet edenlerin paçaları tutuştu bu kez. Tayyip’in CHP’ye neresinden vuruyorsa, Kılıçdaroğlu da kıvrak bir manevrayla o yumrukları boşa çıkardı. Liberallerin de AKP’ciliği aşikâreleşti böylece. Devlet partisindeki bu hareketlenmenin “siyasi kutuplaşmanın ezberini bozan” bir gelişme olduğu gayet aşikâr olan manzara, ancak bunun “hayırlı bir gelişme” olarak görülüp görülmeyeceği konusunda o kadar emin değilim. En azından AKP’nin siyaset sahnesinde tek başına kalıp, Tayyip’in padişah pozlarını frenleyecek bir şey olabilir. Bu yanıyla belki hayırlı olarak görülebilir ama CHP’nin Türkiye’sinin AKP’ninkinden çok da farklı olmayacağı kanısındayım ben. Ama bir yandan bazı konularda örneğin Kürt sorununda daha geri noktalara da düşülebileceği riski de yok değil kanımca.

    Yazıda da vurgulandığı gibi CHP’nin değişim işareti verdiği iki konu, Kürt meselesi ve türban sorunu. CHP’nin bu konularda süregelen söylemine göre, Kılıçdaroğlu’nun “yumuşak ve ‘toleranslı” üslubunun partide yarılmalara yol açtığı ve tam hakim olduğu da söylenemez. Ama parti içi muhalefetin bu kanadı yenik düştü ve tasfiye oldu. Bu da çok kolaylıkla oldu. Bu kadar kolay olması da şaşırtıcı. Hem CHP’nin tarihsel misyonu hem de Kılıçdaroğlu’nun partinin başına gelip, “dümeni başka bir yöne” kırması, bunun CHP’nin değil de devletin, bu sözü edilen konularda bir söylem ve politika değiştirmesi olabileceği düşüncesi yaratıyor bende. (CHP’deki hareketlenmenin de nasıl bir kurgu içinde geliştiğine dair şüphelerim var açıkçası. Baykal’ın bir kaset ile devre dışı bırakılıp, böyle bir vizyonu hiç yokken kendini Önder Sav’ın iteklemesiyle CHP’nin başında bulan Kılıçdaroğlu’nun, Sav’ı da yönetimden uzaklaştırıp, CHP’yi yine “ortanın soluna” konumlayacağı yönlü işaretler veren hamlesi, onun bu figüran imajıyla pek de örtüşmüyor açıkçası. Bu partilerde değişim tabandan değil tepeden olur. O yüzden bu şüpheler o kadar da boş olmasa gerek)

    Kürtler de uzunca bir süredir AKP’nin fetih harekatına maruz kaldıkları için, CHP’deki yeni durumu kendi manevra alanlarını genişletecek bir şey olarak görmüşlerdir. Yoksa CHP’nin niteliğini ve sınırlarını bilmediklerini zannetmiyorum. AKP, bir yandan operasyonları sürdürürken öte yandan İmralı’da Öcalan’la görüşüyor. CHP olsa her halde böyle bir görüşmeyi derhal keser, operasyonları sürdürürdü. Bunlar tamamen spekülasyon tabi ama çok da olasılık dışı değiller galiba. Öte yandan BDP, CHP’de bir ittifak potansiyeli görüyor, CHP’nin genel başkan yardımcısı da güney doğudaki örgütlerinin BDP ile işbirliği istediğini açıklıyor ama Kılıçdaroğlu’nun açtığı hat üzerinden bile olsa, CHP’nin Kürt meselesi ile ilişkilenmesi öyle uzun boylu bir şey olmayacaktır. Nitekim KCK davası sorulduğunda kem küm edip duruyorlar. Ancak Kürt illerinde fetih harekatını AKP var gücüyle sürdürdüğü için CHP’yi de oralarda oyuna katıp, soluk almayı hedefliyor BDP’liler her halde. Başta Diyarbakır bütün Kürt illerinde cemaatler ve PKK arasında sıkı bir çekişme var çünkü. Geçenlerde Hakkari’de bir imamı vurdu PKK. Hizbullah’ın yapılanması Mustazaflar yeniden güç kazanmaya başladı ve iktidarın gücü arkalarında. AKP ile CHP arasındaki tek fark Kürt illerindeki müttefikleri arasında olacaktır. CHP, ilişkisini Kemalizmin geleneksel müttefikleri üzerinden kuracaktır, yani ağalar ve bölgenin işadamları üzerinden. Zaten oradaki iş adamları da aşiret ağaları. Öyle de oluyor zaten. Zaten Kılıçdaroğlu da önceki gün Siverek’te İzol aşiretinin düğününe katılmış. Bu aşiretin Türkiye geneline yayılmış 3 milyon mensubu varmış ve Siverek’e Sheraton Oteli’ni inşa ediyorlarmış. Halka da otobüsten el sallayıp, çok çok gönül alıcı bir iki kelam eder olan biten aynen sürer. AKP, tarikatları ve cemaatleri de sahaya sürüyor.

    Öte yandan CHP’nin yoksulluk ve yolsuzluk meselelerini siyasetin gündemine taşıyacağına ilişkin söylenenler doğrudur ama bu emekçilerin hayatında somut bir düzelmeye falan da yol açmaz. Böyle bir niyetleri olsa bile, ekonominin yönetimi günümüz kapitalizminde ulusal hükümetler aracılığıyla yürütülmüyor. Sermayenin ulusötesi kuruluşlarına ya da bu kuruluşların kontrolüne girmiş yurt içindeki özerk kuruluşlara yönetim hakkı devredilmişken, siyasi partileri kalan alan da ideolojik tutumları fark etmeksizin hepsini birbiriyle aynılaştırıyor. Bu yönüyle de CHP’yi AKP’den çok da farklı kılacak bir yan olmayacaktır. İktidar olan bir CHP de HES’lerin, barajların yapımı politikalarını güdecektir.

    Gün Zileli’nin düzen partilerinden beklenti içinde olmamak ilkesini unutmamak ve onlardan umutlu olmamak gerektiği inancındayım. Bence CHP’nin biraz güçlenmesinin sağlayacağı tek somut fayda, fazlaca şımarmış Tayyip’in aklını başına toplayıp, padişahlık heveslerinden vazgeçmesi olacaktır.

  13. Varolan siyasi partilerle hiçbir yere gidemeyeceğimizi neyazık ki görüyoruz.Radikal karalar alıp,hayata geçirecek bir siyasi partiyi de bu halkın destekleyip desteklemeyeceği büyük bir soru işareti bence.

  14. CHP Grup Baskanvekili Anadol (anadolu ile hiç alakasi olmayan zat) 3 generalin açiga alinmasini kinamis, “sivil darbe ” demis. Eski TKP’li, zannedersem bir ara Birlesik Komünist Partisi’nde birilerinin partidasi olan bu eski kulagi kesiklerden darbeci ve kemalist artigi fasizan kafadan baska birsey beklenmezdi; Iste yeni CHP, iste sol, iste TKP artiklari, iste Türkish kemalist darbeci solcu bozuntulari….Tarih onlari da Lenin, Stalin, Troçki, Mao vb gibi çöplüge atacak, meger halk ve insanlik düsmani bir ideolojinin ilkel mensuplariymis bunlar.

  15. CHP içinde de Türkiye geneli gibi en fasit unsurlar Stalinci-eski komünizan unsurlar. Sol jargonda revizyonist, uzlasmaci denilenler yine o kadar halk düsmani degil. Stalinciler en asiri Kemalist olanlari, tipki 1930’larin Kadro grubu gibi, CHP asil bunlari temizlemeli.

  16. Sosyal Demokrat Adalet Bakani ve Sosyal Demokrat Müdür Ertosun’un marifetleri. Nedense katliamlar hep onlarin zamaninda oluyor. Sivas 1992, K. Maras-Corum 1978 , Dersim 1938 . Nedense Aleviler yine de onlara oy verir, Allah akil fikir versin. CHP kazara iktidara gelir, ergenekoncular da hapisten çikarsa ortalik yine isinir, yine alevileri diri diri yakarlar, aydinlari da sokak ortasinda çivilerler. Turkish sol, baslarinda itirafçi Kemal ve katiller güruhu…

  17. Sevgili Gün Zileli,

    son zamanlarda Oral Calislar, Cengiz Candar, Baskin Oran gibi sirazesinden cikmis devlet yapisini elestiren (isteyen icin liberal demokrat da diyebiliriz) yazarlarla ugrasiyorsun. Kisinin bulundugu yeri belirleyen sey kimlerle hesaplasmaya calistigidir. Yukardaki yazinin da hedefinde örnegin Kilicdaroglu yok. CHP’deki degisimi “yok canim, olmaz” diye kabullenmek istemeyen liberaller (bunlara Oral Calislar ve Omer Laciner örnek verilmis, bana göre Cengiz Candar liberaldir ama bunlar liberal degiller, özgürlükcü daha dogru bir tanim olur) var. Tabii 3. yol olabilmek icin cumhuriyetcilere de arada vurmak gerekiyor. Ama esas vurus ve esa durus bu tarafa degil.

    Ben yeni bir yol arayanlardan degilim. Beni ilgilendiren bu devletin cürümüslügünü savunmaya calisanlar, devletine gizli gizli destek vermeye calisan, adinin üstüne sosyalist, demokrat, komünist, kemalist, liberal, anarsist su bu yazip duranlar. Simdi demokrat kiliginda karsimiza cikip daha 10 yil önce cezaevlerindeki katliamlarin destekciligini yapanlar.

    Oral Calislar bugün bir yazi yazmis ve o günlerde gercekten de bu konuda en demokrat tavri alan kisilerden biri Calislar idi.

    http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1030284&Date=26.11.2010&CategoryID=98

    Oral Calislar Kilicdaroglu icin “iyi ama yapamaz” havasindaymis. Umurumda bile degil. Ayrica senin “sikiyorsa yapar” tutumunla “iyi ama yapamaz” arasinda da hicbir fark yok. Calislar, bizim katledildigimiz günlerde yanimizdaydi. Ben onu sirf bu yüzden yillarca savunurum. Herkes kendisine sunu sorsun bakalim: 19 Aralik’ta ne yaptim? Esas gösterge budur benim icin. 1915’e, 1938’e kadar gitmeye gerek yok. 19 Aralik daha 10 yil önce oldu. Ulucanlar 11 yil önce oldu. Kim ne yapti o zaman?

    Kilicdaroglu icin ise söyle düsünüyorum: Kilicdaroglu iyi bir sey yapiyor, basarabilirse ne güzel, tamamen destekliyorum. AKP de cok milliyetci bir cizgiden daha liberal bir cizgiye geldi. Neden ayni sey CHP’de de olmasin. Toplumsal yapi degisiyor ve buna adapte olabilecek bir CHP gerekir.

  18. Duygu, o günleri ve o gaddarca operasyonu içerden yaşayan bir insan olarak gösterdiğin hassasiyeti anlıyorum. Oral Çalışlar’ın o olayda gösterdiği olumlu çabayı ve bugün de o konudaki tutumunu ben de takdirle karşılarım ama bu, onu diğer başka konulardaki tutumlarından dolayı eleştirmekten vazgeçmem anlamına gelmez. Oral’a ya da bir başkasına karşı herhangi bir önyargılı tutum içinde olduğumu sanmıyorum. Aklımın erdiğince, kim olursa olsun hatalı bulduğum noktaları eleştirmenin gerekli ve hatta bizzat o kişiye de yararlı olacağını düşünürüm ki, sanırım buna katılırsın. Eleştirmek kötü değil, yararlı bir şeydir. Hatta eleştirilen kişinin ciddiye alındığını gösterir. Mesela ben, kendime yapılan eleştirilere çok seviniyorum, orada burada rastladığım kendim hakkındaki eleştiri yazılarını da hemen alıp siteye koyuyorum. Diğer yandan, ulusalcıları “görev icabı” eleştirdiğimi hiç sanmıyorum. Sitedeki yazıları dikkatle inceleyecek olursan ulusalcılar konusundaki kapsamlı eleştirilerimi görebilirsin. Ne var ki, bugün liberaller ulusalcılar karşısında bir miktar ağır bastıklarından onları biraz daha fazla (son bir yıldır) eleştirdiğimi kabul ediyorum. Ama bu da bir zorunluluk. Futbol maçlarını da seyrederken, kendi tuttuğum takım bile 1-0 öne geçtiğinde onun bir gol yemesini arzu ederim. Huy işte:)))

    Son bir nokta: “sıkıyorsa yapar” tutumu, “iyi ama yapamaz” tutumundan biraz farklıdır. Benim tutumumda zor olan bir şeyin yapılmasını teşvik etmek vardır, iyi ama yapamaz tutumu ise yapmasa daha iyi olur gibi bir gizli arzunun dışa vurumu sanki.

    Sevgilerimle.

  19. Gün Zileli yine bir AKP güzellemesi yapmış.Ama bu kez Kılıçdaroğlu üzerinden.
    Sağcı şakşakcıları da G.Zileli’yi pohpohlamayı ihmal etmemiş yine.
    Kılıçdaroğlu,ABD’nin AB’nin Kemal Dervişlerin yörüngesine giriyor.
    G.Zileli bunu alkışlıyor.
    Peki o zaman sizin — her zaman yan yana olduğunuz — Oral Çalışlar,Cengiz Çandar gibilerden ne farkınız var.

    Sn Zileli Artık siz de Birikimciler gibi son açıklamayı yapmalsınız…
    Ha cesaret !

  20. wikileaks belgeleri açiklandi. türkiye’deki ergenekon ulusalcilarinin, solcu – devrimci maskeli darbe çigirtkanlarinin vardinda Israil oldugu apaçik meydanda, Baranas da onlardan biri. Lobi kendini açik et.

  21. Aliyev Tayyip’ten haz etmiyormus, diktatörler Tayyip’ten haz etmez. Azerbeycan’da da diktatörlük yikilacak, hanedan yikilacak.

  22. Belgelerde TSK adi verilen fakat aslinda Israil’in isgal ordusu konumundaki fasist yapinin müdahalesi için Mossad Baskani’nin ABD’den izin istedigi görülmekte, gel de Perinçek’i düsünme.

  23. ‘Gün Zileli yine bir AKP güzellemesi yapmış.Ama bu kez Kılıçdaroğlu üzerinden.’

    Bu yorumu bu yazıdan çıkartmak çok anlamsız… Bence Zileli’nin bu yazısı asıl ‘yetmez ama evet’ diyen akp dostu solcuları yerinden hoplatıyor. Hoplatmalı… Paşa’yı yargılama yanılgısıyla adeta atılıyormuş gibi yapılan kemiğe ümit dolu gözlerle bakarak, atılan yere üşüştüler. Heyhat, o kemiği tutan eller havaya boş ellerini savurdu ve kemiği yine kendilerine aldı.

    Bu yazı Kılıçdaroğlu’cu da Akp,ci de değil. Çarpıtmayarak okumak gerek… Çarpıtırsan her cümleyi her yere çekersin, atış-tutuş serbest.

  24. Zileli, CHP’nin degisip demokratlasabilecegi görüsünü savunmakta. CHP’li bir aileden gelen ve hayati boyunca ve hâlâ CHP’li bir çevrede yasayan, arkadaslari, akrabalari, okuyucularinin çogu CHP’li olan birinin aldigi “conformist” bir tutum , bunda hoplayacak ne var? “Dersim’in Kayip Kizlari” yaninda Dersim’in kayip kisilikleri de var, bunlardan biri de soyadi bile degismis olan Kemal K. ve Zileli de ona “son tahlilde burjuva da olsa” bazi umutlar baglamis, zaten ülkede iki “ulus” oldugunu söyleyip, kendini bu uluslardan CHP’li olanina yakin gören birinden de bu beklenir, sürpriz degil.

  25. Önyargılar hiç bir zaman gerçeği anlatmaz. GZ’nin CHp’li bir aileden gelmesi bir sır değil kitaplarında da sitede de zaten açıklıyor. Senin dediğin anlamda bir Chp taraftarlığı olarak değil. Keşke herkes nereden geldiğini bu kadar rahat ve açık bir şekilde ortaya koyabilseydi. İki ulustan birini kendine yakın hissettiği de gerçeğe uygun değil. Üç Ulus yazısı burada, herkes okusun. Zileli’nin belirttiği kendi verdiği adla ‘Devlet Ulusu’nun içinde yer alan kimi unsurların öyle bir kalemde reddedilemeyeceğidir. Aynı yazıda söz konusu edilmemiş ama İslam Ulusu dediği İç Anadolu’daki topluluklar için de bir tartışma olsaydı, elbette ki bu ‘ulus’un olumlu yanlarını da belirtecekti. Senin anlayamadığın bu. Ya ondan olursun ya bundan olursun, sadece futbol holiganlarına yakışır ne hikmetse çıkamadınız o cendereden dön baba dönelim..

  26. Yorumlardaki polemiklerde asgari bir zekayı görebilsek ne güzel olacak!
    BaranaS bu yazının neresinden bir AKP güzellemesi çıkarmış bir anlatabilse. BaranaS’ın Gün Zileli takıntısı, onun İP’li olmaktan önce obsesif-kompulsif birisi olduğu izlenimi veriyor.
    Bir diğer obsesif-kompulsif ise AKP’li olanı… Sanırım değişik adlarla yazan tek bir kişi var. Değilse de tornadan çıkmış gibiler… Hele onun yazdıkları tamamen zekadan yoksun, G. Zileli’nin ailesi CHP’liymiş… Eee…. Bırak Gün Zileli’nin yazıp, çizdiği bir sürü başka şeyi, kalıtsal mı ulan bu!
    Zileli’nin bu yazıda CHP’ye sempatik bir bakışı seziliyor evet, bunu adam gibi eleştirin de biz de ne düşünüyorsunuz, tavrınız ne anlayalım. Yok ailesiymiş, yok bilmem neymiş… Gereksiz ve zekasız sözcükler kalabalığı yaratıyor ve arada okunacak bir sürü düzgün yorumu bloke ediyorsunuz.
    Sizlerin şahsında İP ve AKP tam da haklarındaki kanaatlerimizi doğrular şekilde temsil olunuyor burada.

  27. Insanlara “ulan” diye hitap etmeyi nereden ögrendin? Karargâhta mi? üslubunu düzelt, adam ol önce. Ak Parti’yi begenmiyormus, aman aman begenme …

  28. İslamcıların ağız toplarından Mehmet Şevket Eygi sizin uşaklığınızı itiraf ediyor. Ya SSCB uşağı ya ABD uşağı olacaktık ABD cazip geldi diyor. İslamcılara uşaklıktan başka bir seçenek yoktu, yok, olmayacak!

    Buyrun:

    “Müslümanların önünde iki kötü/şer şık vardı: Amerikan emperyalizmi, Sovyet emperyalizmi. Mecburen, kerhen hangisini seçmeleri gerekirdi. Elbette ABD emperyalizmi ve sömürgeciliği ehvendi.

    O tarihte Sovyet emperyalizmi, mahkum ve esir halklara et tavukçuluğu siyasetini takip ediyordu. ABD emperyalizmi ise yumurta tavukçuluğu yapıyordu. Sovyetleri tercih etmek, varlığımızın elden gitmesi mânâsına gelirdi. ABD emperyalizm ve sömürgeciliğinde ise yumurtalarımız elden gider, canımız bize kalırdı.”

    http://www.habervaktim.com/yazar/30907/muslumanlar_militan_marksistlerle_isbirligi_yapmaz_yapamaz.html

    Sabahtan akşama kadar burda herkesi birilerinin uşağı olmakla suçlayan islamcı arkadaşa duyurulur…

  29. Soy sop takipçisi, ırkçı kahin AKP’li alınganmış da… Tekke tevazusunu gıdıklamış “ulan” kelimesi. Tamam bebeğim (Bu da çok mu ciddiyetsiz oldu) sen içindeki faşist canavarı hortlatırken alınma yeter ki! Bir de karargâhta imal edilen sensin ya da senin zihniyetin ezber kuşu. Demokrasi diye hıfz ettiğin şeyin demokrasiyle yakın uzak alakası yok. Senin köle zihniyetinle uyumlu bir şey değildir demokrasi. O yüzden iktidar yalakalığı ile demokratlığı birbirine karıştırmamak lazım. Öyle karargâh falan diye konuşurken, seni imal eden atölyeden bahsettiğimizi unutma canımıııınnnnnnn içiiiii. 🙂 Ha ulusalcılar vatan millet bağımsızlık zırvalarıyla orayı kutsarken, sizin gibiler de peybamber ocağı vs. diye tapınıyor. Senin gibilerin birkaç kabesinden biridir o karargah. Diğeri de piyasadır vs. Hadi sen git biraz araştır bakalım demokrasi neymiş… Ama peşin söyleyeyim Zaman ve Star gazetelerinde bulamazsın. Başka kaynaklar araştır. Tamam mı bebeğim 🙂

  30. TV’deki “Avrupa Yakasi” adli dizide Sahika karakterini canlandiran Binnur Kaya Nisantasi’ndaki görgüsüz ve simark zengin kizi rolünü vurgulamak için ikide bir “bebegim” diyordu, bu sitedeki Sahikalari gürdükçe hiç sasirmiyorum, solculuklari halk düsmanligindan kaynaklanan bürokrat ve burjuva veletlerinden ne beklenebilir ki? “Bebegim ben seni marksizm bilgimle, örgütteki yerimle, karargahtaki iliskilerimle döverim, canimin içi….” Keh, keh, keh….

  31. “bebeğime” takacağına ABD’nin köpekliğinden ibaret tarihinize tak. ABD’nin bebeği..

  32. “Bas dusman iki süper devlettir. Ama sosyal emperyalizm daha tehlikeli süper devlettir. Sovyet Sosyal emperyalizmine karsi ABD ile isbirligi yapilmalidir” Dogu Perinçek-1980 Aydinlik Gazetesi

    türk dis politikasi ABD için , Israil için tehlikedir. Ordu daha ne bekliyor, laiklik elden gidiyor: Mossad Baskani-2010 Wikileak’in açikladigi ABD belgeleri.

    Anonim anonim ulusalcilar: Aynaya bakip baskalarina hakaret etmeyin.

  33. Perinçek’in 80 yılı tahliliyle kendini mi kurtardın sen şimdi. onun o zaman itibariyle saçmaladığını -ki böyle de demedi ya neyse ve ABD uşağı olduğunu kabul ettim diyelim.

    Sen islamcıların aynı şekilde ABD köpekliği yaptığını kabul ediyormusun kör herif. adam itiraf etmiş daha neyin peşindesin.

  34. şaşırtıyorsun beni gün zileli.hatta şaşkınlıktan öte durumlara sürüklüyorsun.chp zihniyeti sola yaklaşsa ne olur olduğu yerde dursa ne olur.ya da başka bir deyişle”kaç bin ton ekmek yemesi gerekir”chp zihniyetinin ağzına sol lafını alabilmek için.
    sol chp’nin bu tür yalpalamalarına ancak gülüp geçmeli ve saflarını korumalıdır.kılavuzu kemalizm olanın burnu faşizmden çıkmaz…

  35. Uyarı: Açıktan küfre girmemekle birlikte tartışmacıların birbirlerine aşağılayıcı ve hakaret ifade eden sözler kullanmaları tartışmaya bir şey katmadığından ve sözlü şiddet ifadesi olduğundan bundan böyle bu tür ifadeler içeren yorumlar, “sözlü şiddet” olduğu belirtilerek yorumlardan kaldırılacaktır.

  36. Bu uyarı, yukarıdaki 33 nolu Anonim yorumuyla ilgilidir.

  37. moxti arkadaşa,
    türkiye solu için konuşuyorsak eğer chp sola yakındır ya da sol chpye yakındır.
    1- ikiside modernisttir
    2- ikiside kemalisttir
    3- ikiside jakobendir
    4- ikiside elitisttir, biri çankayadan bebekten, öbürü ise aydından ortadirekten beslenir. ikisininde emekçilerde tabanı yoktur.
    5- ikiside hayal satar, işte gelecekte şöyle yapacağız falan filan
    v.b.

  38. merhaba site teknik, biraz şüphelendirdin beni açıkçası, kim olduğunu bilmiyorum ancak “tartışma ahlakı” yaratmaya yönelik pratik uygulama gücü sende, bunu yaşayan bir ilişki gibi yapmak yerine, (örneğin ifadelere ve tartışmaya göre anlaşılabilirliğinin olmadığı ve sadece kişiselleştiğini hatırlatma gibi, ya da tekil uç pratiklere -sadece küfür ve hiçbir anlam taşımayan ırkçı saldırılar gibi- yazıldıktan sonra müdahale etmek gibi) bundan sonra sözlü şiddet içerdiğinden kaldırılacaktır ve yerine sözlü şiddet içeriyor notunu yerleştirilecektir şeklinde “fermanı” andıran bir söylem oldukça sorunlu olabilecek gibi geldi bana. Ayrıca şiddete duyarlılık; tüm şiddet biçimlerine yönelik bir sorgulama pratiğini yaşamsal kılabilme ihtimali yol açabileceğinden ötürü değerlidir, ama şiddetten bahsederken örneğin çok şiddetsiz bir ifade gibi görünen yüzlerce bu sitedeki yorumları çıkartabilirim ki arkasından derin bir şiddet, üstüne üstlük sistematik şiddet övgüsü var olur. Çok özel durumlar, doğrudan yaşamsal tehlikeli saldırı altında olma gibi deneyimler dışında varoluşu gereği sistemleştirilecek şiddetli boyutları da bulunan eylemlere dair daha dikkatli olmak gerekli.

    Mesela niçin AKP’li bir yorumu, kendisi hiç küfür etmeden, AKP iktidarının kendisini konumlandırdığı, burada görünen biçimiyle savunucu pratikleri hakaret ve şiddet içerdiklerinden bundan sonra kaldırılacaktır, çünkü T.C Devleti’nin iktidarı AKP yüzlerce kendisini kürt olarak tanımlayan çocukları cezaevlerine tıkmıştır, yasası çıksa da bırakılmayan çocuklar vardır, yenileri alınmaktadır, yaşamsal tehlike bile yaratmayan basit bir taşlı saldırıdan dolayı cezaevine kapatılmaktadır ve bu yüzdende bu yorumları yayınlamıyoruz kararı alınmıyor?

    Yani bu ifade ettiğin gelişigüzel “tartışmaya birşey katmıyor ve kaldırılacaktır” söylemi tehlikeli bir kural çağrışımı yapmaktadır. Şimdilik bir hatırlatma.

  39. “Kılıçdaroğlu solcudur ama partisindeki ulusalcılar çok rerörerö” diyen gerizekalılara müjde! Kılıçdaroğlu’nun son 4 yıldaki bütün başarısızlıkları yanına kâr kaldı!

Comments are closed.