Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Bataklıktaki CHP

Anti-emperyalizm ve Ulusalcılık, Kürt Sorunu, Siyasi Tahlil

 

Siyasi alanda bazen çok yanlış bir yönelim içinde bulunan bir siyasal hareket de pusula görevi görebilir. Onun nereye gittiğine bakın ve tam ters yönde ilerleyin, çıkış yoluna biraz daha yakınlaştığınızı göreceksiniz. Bugünlerde benim için CHP böyle bir tersinden pusula görevi görüyor.

Yeni Harman’ın Eylül sayısında yayımlanan “Bataklık mı? Cıva mı?”  başlıklı yazımda, Türkiye’deki bütün siyasal güçler gibi CHP’nin de sağın bataklığına doğru sürüklendiğini yazmış ama bu konuda sadece kültürel alana ilişkin bir örnek vermekle yetinmiştim.

CHP Genel Başkanı ve CHP yönetimi son günlerde öyle bir yönelim içine girmişlerdir ki, insan TV’de haberleri izlerken, demeç sahibinin MHP’li mi, AKP’li mi, yoksa CHP’li mi olduğunu karıştırmaktadır.

Alalım şu Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün söyledikleri üzerine kopartılan gümbürtüyü. Kamuoyuna derin anlaşmazlıklar içinde bulundukları izlenimi vermeye çalışan üç parti bu konuda birleşmiştir. Dahası, AKP bile, kendi bürokratını kınarken daha ihtiyatlı bir dil kullanmaya çalışırken, Kılıçdaroğlu, kanısını en keskin bir şekilde ifade etmekte hiçbir beis görmemiştir: Bölücülük. Dağda öldürülen gençlere ağlamak bölücülük olurmuş. Kılıçdaroğlu’nun, odasının gizli bir köşesinde akşamki hasılatını sayan altın sarrafları gibi, bu sözün ardından kaç oy kazandığını hesaplarkenki görüntüsü geldi gözümün önüne. Kaç oy kazandığını bilmiyorum ama bu ülkede sağlıklı düşünme yeteneğini keybetmemiş insanlar nezdinde fazlasıyla güven kaybettiği kesin.

Ya CHP’nin, Suriye tezkeresine aleyhte oy vermesinin hemen ardından, Irak tezkeresine, AKP ve MHP ile birlikte olumlu oy vermesine ne dersiniz? Bakın, “milli bir dava” söz konusu olduğunda iktidarıyla muhalefetiyle, ülkenin bütün güçleri nasıl da birleşiyorlar! Tabii düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Demek ki, CHP’nin Suriye tezkeresine aleyhte oy vermesi ilkesel bir tutumdan kaynaklanmıyormuş. Yani CHP, ordunun sınır ötesi kolonyalist girişimlerine ilkesel olarak değil, sadece özel bir durumdan dolayı karşıymış. Hatta, öyle diyebiliriz ki, CHP’nin Suriye tezkeresine karşıtlığı, esasen milliyetçiliğinden kaynaklanıyormuş. Suriye savaşını “milli menfaatler” açısından kârlı görmüyorlar, hatta ülkenin bundan zarar göreceğini düşünüyorlar, bu yüzden karşı çıkmışlar. Eğer kârlı bir yatırım görseler, Irak tezkeresine olduğu gibi buna da olumlu oy verirlerdi. Yani CHP, iyice sapıtmış bir ruh hali içinde şöyle demiş olmaktadır: “Milli menfaatler nedeniyle ordumuzun Suriye’yi istila etmesini doğru bulmuyoruz ama aynı milli menfaatler nedeniyle Irak’ı istila etmesini doğru buluyoruz.”

Tabii ki, eğer sizi yönlendiren şey, “milli menfaat” adı takılan, emperyalizm güdümlü, bölgesel yayılmacı Türkiye burjuvazisinin menfaatiyse, birbiriyle çelişen böyle kararlar vermeniz, birbiriyle çelişen oylar kullanmanız kaçınılmazdır. Kanımca, CHP, kolonyalist Türkiye burjuvazisinin menfaatlerini AKP’den bile daha iyi savunmuş olmaktadır bu son tutumlarıyla. Çünkü Suriye macerası kolonyalist burjuvaziyi bile ürkütmektedir. Oysa Irak, Suriye gibi çetin ceviz değildir, bu ülkenin toprakları zaten yol geçen hanına dönmüştür. Dolayısıyla Suriye’nin sert  topraklarında yol açmaya çalışmaktansa, Irak’ın yumuşak zemininde ilerlemek daha kolaydır.

Bazıları, Irak tezkeresine “PKK nedeniyle” haklılık kazandırmaya çalışıyorlar. Kandil Irak topraklarında ya. Evet ama, böyle bir gerekçeye sığınacak olursanız, Suriye tezkeresi de pekâla onaylanabilir. Orada da PKK yok mu? Zaten istilacı güçlerin kendilerini haklı çıkartmak için bir takım gerekçeler bulmaları hiç de zor değildir. Hitler, Çekoslovakya’nın Südet bölgesini, burada yaşayan nüfusun çoğunlukla Alman olduğunu ileri sürerek ele geçirmişti ki, bu o kadar da uydurma bir gerekçe değildi. Gerçekten de bu bölgede yoğun bir Alman nüfusu yaşamaktaydı.

Aslında ben Kılıçdaroğlu’nu ve CHP yönetimini anlıyorum da, CHP’nin içinde bulunup ortalıkta Deniz Gezmiş parkası dolaştıran gençleri, “sol”da olduğunu söyleyen CHP’lileri bir türlü anlayamıyorum. Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi bir karar vermiş. Bu, kolonyalist ve yayılmacı Türkiye burjuvazisinin yönetici partisi olmak için elden gelen her şeyin yapılması kararıdır. Eğer CHP içinde, bu karara direnecek güçler varsa, onların acilen seslerini yükseltmeleri gerekmez mi?

Ne bir ses, ne bir nefes. Hep birlikte bataklığa gömülmekteler.

 

Gün Zileli

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

21 Comments

  1. irfan akalp

    Güzel bir yazı olmuş Gün, zaten CHP’nin AKP ile en çok ortaklaştığı konuların başında ABD ile ilişkiler, sonra da Kürt sorunu geliyor. İran bile bundan 3-4 ay kadar önce AKP’nin Suriye politikasını CHP’den çok daha iyi tahlil ederek, ” ABD’nin maşası olma ” tarzında uyarıda bulundu. CHP tıpkı Tayyip Erdoğan ın Tunus’ta Buazizi’nin kendini ateşe verip yakmasından sonra tam bir ay ağzını açıp konuşamadığı gibi, son Suriye politikası hakkında sessiz kaldı. Ne zaman ki Obama, Tunus ve mısır olayları hakkında konuşmaya başladı işte o zaman Erdoğan da açtı ağzını yumdu gözünü. Aynı şekilde ne zamanki Antakya’da ki alevi yurttaşlar seslerini çıkardı, işte o zaman da Kılıçdaroğlu, yarım ağızla Suriye politikasını eleştirmeye başladı.

  2. Anonim

    “Kolonyalist Türkiye burjuvazis” terimi de Zileli-nin yeni katkısı ya da icadı olmalı.
    Bu tür icadlar genellikle cahilleşmenin göstergesidir.
    Zileli her geçen gün daha geri ideolojik ve teorik konunlanmalara yol alıyor.
    Aslında artık siyasal çözümleme denemeleri yapmasa daha iyi olur.
    Bu yazısında bir eksiklik de var.
    Her yazısında devrime ve devrimcilere küfür yazıları yazan Zileli bu kez küfür yazılarını unutmuş galiba.

  3. Yusuf Cemal

    Kolonyalizm denemez belki. Çünkü henüz fazla bir koloni yok ortada. Ama biraz daha modern deyimle altemperyalizm denebilir.

    Eski büyük burjuvazinin hareket şekliyle yeni islamcı büyük burjuvazinin hareket şekilleri farklı. Yeni olan daha kendine güvenli, daha saldırgan. Eskisi daha tedirgin. Askeri maceralara karşı hafifçe daha soğuk. Tabi politik olarak yenisi çok daha güçlü, dolayısıyla eskisini de peşinden sürükleyebilir. CHP’nin davranışı sanki eskilerin refleksleriyle Türkiye’de her zaman prim yapan milliyetçiliğin sentezi gibi.

    Kısaca CHP, burjuvazinin çıkarlarını AKP’den daha iyi savunacaksa islami burjuvaziyi ikna etmek zorunda. Bunun için AKPnin ciddi çuvallaması gerek bana kalırsa. Ama Gün Zileli’nin sezdiği, CHPnin burjuvaziye yaltaklanma hali tamamen gerçek.

    Deniz Baykal’ı görünürde öven, dost meclislerinde söven CHP içi “sol”un, Gandhi’yi tip olarak andırması dışında pek bi solculuğu olmadığı halde solcu olarak pazarlanan Kılıçdaroğlu’na karşı çıkması ancak tabanın kontrol edilemeyen soldan sıkıştırmasıyla olabilir. Öyle bir durum da yok görünürde.

  4. eylem

    tcnin milli çıkarları sözkonusu olduğunda bu üç parti birleşmektedir.bunların birbirlerinden farklı olmadıkları ayen beyan ortadayken onlardan birini seçerek destekleyen halkı anlamak da çok zor değil aslında.bu partiler bu toplumun farklı eğilimlerini kontrol etmek üzere kendilerine misyon biçmişlerdir.özleri yekpare fakat piçimleri farklı olarak alımlandıkca da toplumun iradesinde belirleyici oluyorlar.

    ama her şeye rağmen bunları içten destekleyen bir toplum hegemonyası var, nasıl davranılması gerektiğini ne şekilde demeçler verilmesi,kime dost kime düşman olunması gerektiğini de çok muazam bir ustalıkla belirleyen dehşet bir kalabalık var. ve bu her şeyi kirletebiliyor,siyaseti daha da çirkinleştiriyor,akılları hegemonyasına alabiliyor.

    bu kalabalıkların hegemonyasından özgürleşerek siyaset yapabilen birtek parti var mıdır dünyada¿

    buradan bu durmu olağanlaştırdığım izlenimi çıkarılmasın.sonuçlarla fazla uğraşıp asıl meseleyi gözden kaçırıyoruz sanki.evet partiler herdaim eleştiri konusu yapıla gelmiştir ve yerine yenileri icadedilerek yola devam denmiştir.
    fakat bu asıl meseleler için çözüm olmuş mudur¿

  5. 90 derece

    kolonya-ist girişmler çok yanlış bence fazla içmesinler.. kör olur adam.

  6. çıracı

    Gün Hocam, gayet güzel bir yazı olmuş. Kelimesi kelimesine katılıyorum. Bu yazıyı özellikle ÖDP’li ve Halkevci arkadaşlar mutlaka okumalı. Bu yazı belki onlarda soğuk duş etkisi yapar da, Yeni-CHP’den bekledikleri “demokratik devrim” hayalinden bir nebze olsun kurtulurlar. Bu sayede, sahip oldukları devrimci potansiyeli ve özgürlükçü-sosyalist fikriyatı düzen içi alternatifler uğruna heba etmekten biraz olsun kaçınırlar.
    Düzen içi “sol” alternatifin kendini yiyip tüketmesi çoğu zaman iyi bir şeydir. Bu gün de öyle. AKP-diktatörlüğü karşısında ağır ağır da olsa konsolide olan kesimleri mass-edecek yetenekte bir burjuva solunun olmaması iyidir. “Ilımlı solda” var olan bu boşluk, rejimin ve ekonominin yaşadığı (ve yakın zamanda yaşanması beklenen) krizlerle birleşince; AKP-Cemaat’in ikirciksiz bir şekilde karşıtı olan, Kürtlerle ve emekçilerle dolayımsız ilişki kurabilen devrimciler için bir fırsat yaratmaktadır. Tabii, toplumsal alanda ağırlığı hissedilebilecek bir antikapitalist mücadele koordinasyonu kurulabilirlerse…

  7. çıracı

    son cümlemde düzeltme: “kurulabilirse”, olacak.

  8. Anonim

    http://www.youtube.com/watch?v=wlMjJcZbc6Y

  9. kadir_izmir

    Güzel yazı hocam diger görüş bildiren arkdaşlarında bazılarının yazıları bizi olayları farklı görmemizi saglıyo.Burda en önemli unsur abd nin afganistan da ırakta ordunun yıparnmış oldugudur afganistanı ve süriyeyi ihaleyi türklere bırakmak istemeleri chp burda endişelendigi durum muhaliflerin zaferle ayrılamayacagını düşünmesi zaten chp ve orduunun içinde hiç bir zaman açılıma ve haksızlıklara karsı kendi menf düşünen hayli bir kitle var bülent arınçında bu emniyet müd arkadaşa ileride miletvekili vereceginden danışıklı dövüştür Sözleri asla gerçegi yansıtmıyor diyarbakırda cezaevlerinde işkençeler daha hale devam etmekte amaç gaz almak halka şirin gözükmek.Burda bizi düşen görev bireyleri katil devletlerin oyunundan kurtulup Dünyamızı asıl gerçek ve içimizdeki devrimlerin hiç bitmeyecegi anarşizm için dünyamızı kurmamızdır.

  10. özgürlükçü

    yazıdan çok yorumlardaki gözümüze batacak seviyedeki yalın gerçeği görmeme fesatlanmasından rahatsız olmamak elde değil.üç partide aslında aynıda aanti kapitalist sistemin alternatifi toplumsal muhalefetin politik partisi ne zaman olacakmış?yorumları yalın gerçeği görmemek değil gizlemek çabası sakın milli duyguları zirvede burjuva hegemonyası ile eski yeni efendilere hizmet etmekten başka ne işe yarıyabilir.HDK partıleşti ve evraklarını vererek HDP si oldubu üç parı yada iki geleneksel siyasi gelenekle toplumsal muhalefeti temsilen yaşanan pratikte mücadele edenleri özenle görmemeye çalışacağımıza yok aslında bunların bir birinden farkı iktidarlar değişip değişmeyen kaderimizi sistem mağdurlarının politik organizasyonu HDP ile değiştirebiliriz artık bir seçeneğimiz var sistemin ve egemen efendilerin devlet iktidar zülmüne mecbur ve mahküm değiliz seçeneksiz değiliz hdp var diyebiliriz.aslında zileli hepsinin aynı olduğunu yazıp bu sonucu bizim bulmamızı istemiş diye anladım yanlışmı anlamışım?

  11. anaya

    -Özgürlükçü;
    HDK’nın örnek almakta(veya benzeşmekte) olduğu Die Linke,ANC,Syriza gibi yapıların nasıl konumlara savrulduğunu göz önünde bulundurursak; “seçimlere müdahele” ve “partileşme” amacı taşıyan bu yapıyı sorgulamamız gerekmez mi? Komünalist otonomi ve özgür belediyecilik gibi fikirler ortada dururken, Avrupa sosyal demokrasisinin fetişleştirilmesinin ve onun sol kanadına özgü seçim komiteleri üretmenin ne gibi bir faydası olabilir?
    – Çıracı;
    Halkevleri, ÖDP ve TKP zaten CHP’nin sol kanadını oluşturan kurumlardır. CHP’nin iyi “muhalefet” edemediğini savunup onun tabanından insan devşirmeye dönük politikalar izlemekteler. “Yetmez ama evet”çiler aynı şeyi AKP tabanına yapmaya çalışıyor. Aradaki fark bu.
    Ayrıca “antikapialist koordinasyon” fikri de cepheci bir yaklaşımdır şayet “antikapitalistlik” sınırları fazla “geniş” bir soyutlamadır. Sorarsan ülkücüler, milli görüşçüler, ulusalcılar , stalinistler vb. de antikapitalist olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca herşeyi mevcut iktisadi düzen olan kapitalizme bağlamak ekonomist bir yaklaşımdır. Politik tekel, toplumsal cinsiyet vb. gibi tonla farklı mesele var. Etrafına Marksist kilisenin farklı mezheplerinden çevreleri toplayıp işine geldiği gibi birinin argümanını kopyalamaktansa, yaratıcı ve yeri geldiğinde “hakikat anlatıcısı” olmak gerekmez mi?

  12. çıracı

    anaya;

    * Halkevleri, ÖDP ve TKP’nin “yetmez ama cehepe” politikalarını ben de çok kez eleştirmiştim; ancak bu üç gruba önem atfetmemin nedeni, bunların sosyalist solda AKP-diktatörlüğüne karşı en direngen kesimi oluşturmalarıdır (ayrıca bunu yaparken Kürt halkıyla ve emekçilerle dolayımsız/aracısız bağ kurabilmeleridir).

    * “Antikapitalist mücadele koordinasyonu” derken ulusalcı, milli görüşçü, ülkücü, hardcore-stalinist vb. kesimleri kast etmediğimi, benim daha önceki yorumlarımı okumuş olan 5 yaşındaki bir çocuk bile anlayabilir 😀 . Savunduğum model daha çok ANTARSYA cephesine benziyor (hatta bu da yeterli değildir, ANTARSYA’daki “asgari müşterekler üzerinden mücadele birliği ve kapitalizmden kopuş” fikri gereklidir ama yeterli değildir. Aynı zamanda demokratik-komünal-ekolojik toplumu bugünden inşa etme perspektifi de gereklidir).

    * Evet, ekonomizm ve sınıf indirgemecilik bir(er) sapmadır, toplumsal devrim mücadelesinin ekonomik iyileştirmelerle(!) veya salt burjuvazinin alaşağı edilmesi ile sınırlı olması gerektiğini hiçbir zaman savunmadım. Diğer bir sapma ise benim tabirimle “kimlik indirgemeciliktir” ki, bugünkü liberal ve postmodernist entelijansiya, bu sapmanın baş öznesidir. Kimlikleri statik birer yapı olarak kabul edip kendi kapalı-devre cemaatçikleri içinde özgürleştirmektense, kimliklerin sınıfsız-hiyerarşisiz bir topluma doğru evrilirken (yani bu topluma doğru dönüşüm sürecinin içerisinde) özgürleşmesini; hatta özgürleşmekle de kalmayıp kendiliğinden önemsizleşmesini, yani ortak “canlı” kavramına (hümanizmin ortak “insan” kavramından da öte) ulaşılmasını savunurum.

  13. sait tabak

    çıracı ve anaya., ,,,,,,,,,,,,,,,,,ğün zilelinin yazısı hiçbir duş etkisi yapmadı., maalesef,bu tespitler yıllardır y apılıyor., zaten. yeni şeyler değil bunlar. ödp, ne chp kuyrukcusu, ne tabanından insandevrişmeye çalışan,ne chp* den demokratik devrim bekleyen.,nede yetmez ama chp., diyenlerinpolitikalarını izleyen bir oluşumdur.,, realiteyi, rehber ed inen., hayal ve doğmalardan uzak ., mücadeleyi şiar edinmiştir. düzen karşıtı herkesi kucaklamaya çalışırız tabii. ı2 mart,,,12 eylülde kaçağa düşen devrimcilere yine bu düzen karşıtı., alt tabandan insanların ekmek verip., evinde sakladığı ğerçeğini asla unutmayız.kuru, samimiyetsiz ve hayali eleştiriler yerine mücadeleye ve pes etmmeye devam deriz. selamlar.

  14. çıracı

    Sait Tabak,
    Evet, ÖDP’yi ve Halkevleri’ni eleştiriyorum ama üzülerek eleştiriyorum. Çok eski yorumlarımda, Devrimci Yol geleneğine ve bu hareketin özyönetimci-sosyalizm pratiğine duyduğum sempatiyi pek çok kez dile getirmiştim. Yaptığım eleştiriler, bu iki örgütün yeniden Devrimci-Yol’un olumlu mirasına sahip çıkmaları ve onu geliştirmeleri içindir, yani dostane eleştirilerdir. Somut bir gerçeklik vardır ki her iki örgüt de maalesef Yeni-CHP’yi bir “ilerici odak” ve açıkça söylemeseler de “demokratik-devrim odağı” olarak görmektedirler. Alper Taş’ın bir röportajda yerel seçimlerde bazı yerlerde CHP’yle işbirliğine yeşil ışık yakan mesajlar vermesi; BirGün’de Enver Aysever, Doğan Tılıç gibi yazarların CHP’nin örtük reklamını yapan (bazen açık açık reklamını yapan) yazıları; İlyas Başsoy’un CHP’ye verdiği seçim taktikleri; Halkevleri yönetimindeki CHP milletvekilleri; bazı üst düzey Halkevcilerin sendika.org’da CHP’ye ‘nasıl iyi bir sosyal demokrat olunur’ minvalli dostane telkinleri…. Örnekler daha da uzatılabilir. Ek olarak şu yazıya da bir göz atmanızı öneririm: http://dip.org.tr/yazarlar/item/207-s%C4%B1n%C4%B1f-pusulas%C4%B1-olmayanlar-%C5%9Fa%C5%9Fk%C4%B1n

  15. sait tabak

    çıracı.,,,maalesef,,,,içinde olmadığın., yaşamadığın., dışardan ve duyumsal ğözlemle eleştiri yapıyorsun. alper taşın bazı yörelerde seçimde işbirliği yapabiliriz söylemi., chp ye yeşil ışık yakmaz.,chp kuyrukculuğu olmaz.,yaşamı ve realiteyi ğösterir. parti ve ğazete ilişkisi ise tamamen ayrıdır.,,ğazetede yazan kişilerin aşağı yukarı hiçbiri partide direkt ğörevli kişiler değildir.,,parti dostu olabilirlerbizler bunu rahatlıkla kavrayabiliriz., senin de kavradığını sanıyorum.ğazetede belli ilkelerde anti- faşist olmak koşuluyla kişiler yazı yazabilir. halkevleri bizce mücadeleci., anti faşist bir oluşumdur ve ortak mücadelede yoldaşımızdır.önerdiğn yazıyı okudum.,,sosyalist ğüçleri **dip** çatısında buluşmaya çağırıyor.ğüzelde ,,,ahhhh., birde onları şu mücadele alanında yeterince ğörebilsek diyorum., selalar ,sevğiler.

  16. sait tabak

    çıracı.,,,,,dışardan böyle ğörünüyor bence diyebilirsin., bu senin ğörüşündür.,,,ama korkma ödp—tabanı şu an ğenci yaşlısı geleneklerinden vazğeçmez.,,,hele beni bu yaştan ,bu kadar seneden sonra kiiimse *chp* li yapamaz..selamlar.

  17. anaya

    Antarsya modeli de yukarıda HDK eleştirimde bahsettiğim seçim komitesi tipine bir örnek. Bu yapıya parlementer hırsları yön veriyor, ve taktiklerinin merkezini de “birleşik sol cephe” oluşturuyor. %38inin sandığa gitmediği bir ülkede seçimlere giren bir partinin kavrayışına dair ciddi şüphelerim var. Ülkücü vb. tarzı “antikapitalistleri” örnek vermemin sebebi bu “antikapitalist” kavramını sorgulamaktır. “Antikapitalist olma” kriteri nedir?
    ÖDP’nin de muhafazakar ve gelenekçi eğilimler ile liberter ilkeler arasına sıkışmış bir politik sosyalist yapı olduğu görüşündeyim. Halkevleri de “antifaşizm” adına reformist pratikler sergilemektedir. Bu iki yapının solcu parti/sendika eksenli geleneksel “mücadele” paradigmasına sıkışmış ve tabana karşı bürokrasi şiarındaki örgütler olduğunu düşünüyorum.
    Ayrıca cephecilikten kast ettiğim CHP’yi CHP olduğu için değil, iyi muhalefet edemediği için eleştirme tavrıdır ki bu ÖDP’ye özgü bir tutum değil. Başta TKP olmak üzere çoğu sol partiye özgü bir tutum.

  18. çıracı

    Bu tarz bir “birleşmeyi” desteklemesem de şunu tartışmanın faydalı olacağını düşünüyorum:
    http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=49815

  19. çıracı

    Geçenlerde bahsettiğim panelin videosu:
    http://www.sendika.tv/index.php?eylem=izle&id=594

    Her ne kadar düzen içi “birlik” projelerine karşı çıksam da (eski yorumlarımı okumuş olanlar hatırlayacaktır), panelde rejimin niteliği, zaafları ve muhalefet olanakları hakkında iyi yorumlar/fikirler dönmüş.

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑