Abdullah Öcalan, hükümetle ve devletle ne zamandır anlaşma ve uzlaşma içinde.
Bu anlaşma ve uzlaşmanın en net sözcüsü Leyla Zana.
Başbakan Tayyip Erdoğan ise Abdullah Öcalan kartını, adeta bir joker gibi elinde tutmak ve oyunun son bitirici hamlesinde kullanmak istiyor. Hatta diyebilirim ki, bu kartı ne zamandır böyle bir bitirici hamle için hazırlamakta.
Abdullah Öcalan’la olan görüşmelerin askıya alınmasının arkasında da bu yatıyor. Elde bir joker kartı olduğunu göstermeme çabası. Koşullar iyice ayarlanana kadar bu kartın elde olduğu belli edilmeyecektir ve koşullar hazır olunca da aniden ortaya sürülecektir. Şimdi öyle bir noktaya yaklaştığımız anlaşılıyor. Açlık grevleri bu kart ileri sürülerek bitirildi. Ama esas bitirici hamleye biraz daha var.
Aslında başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kürtlere karşı sertlik politikasına adım atması, ilerde jokerin kullanılması planlarıyla bağlantılıydı. Joker gizlenecek, Oslo sürecinde işbirliğiyle hazırlanan KCK gibi legal yapılar içeri alınıp yargılanarak bastırılacak, böylece PKK’ya, gerektiği zaman en sertlik yanlısı politikaların izlenebileceği mesajı verilecek, bu tutuklamaların tutuksuzluğa döndürülmesi ilerdeki yumuşama sürecinde bir taviz gibi gösterilecektir. Yani kısacası, KCK tutukluları, ilerdeki “taviz” politikası için rehin tutulmuşlardır.
Tayyip Erdoğan’ın büyük planı, başkanlık sistemine gidip tek kişi diktatörlüğünü kurarken arkasında mümkün olduğu kadar az sorun bırakmak ve tabii, Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununu çözen adam olarak kendini tescil ettirmektir.
Abdullah Öcalan’ın sözcüsü Leyla Zana’nın, “bu meseleyi çözerse başbakan çözer” demesi boşuna değildir.
Aslında her iki taraf da Kürt sorununun halksız çözümüne taraftardır ve işlerin böyle bir çözüme doğru gittiğinin farkındadır. Bu halksız çözümde her iki tarafın da yapmak istediği, çözümün hemen öncesinde elini mümkün olduğunca güçlendirmektir. Özellikle PKK ve BDP’nin çabası budur. Tabii ki kendi adına Tayyip Erdoğan’ın da. Ayrıca PKK ve BDP, Joker’in Başbakan’ın elinde olduğunu bildiğinden çabalarını iki misline çıkartmak zorunda olduklarını bilmektedirler. Başbakan’ın bu kadar şiddetli taarruzuna uğramalarının sebebi budur.
“Halksız çözüm” derken ne demek istiyorum? Bununla, Türk ve Kürt burjuvazisinin anlaşmasını kastediyorum. Halk elbette bir baskı unsuru olarak önemli bir aktördür ama yapılacak uzlaşmada her zaman olduğu gibi halk inisiyatifi geri plana itilecektir. Bu yüzden toplumsal devrimcilerin böyle bir “barış”ın yanında olmaları ya da bunu desteklemeleri mümkün değildir.
Liderlere ve liderliklere, burjuva çözümlere bel bağlanamayacağını, gerçek barışın öznesinin bizzat, yerel komünlerde örgütlenmiş emekçiler olması gerektiğini söylemeye devam etmeliyiz.
Halk inisiyatifinin kullanılıp sonra da geri plana itildiği, hatta çöpe atıldığı ilk örnek değildir bu. Tarih, halk ayaklanmaları ve inisiyatifi mezarlarıyla doludur.
Gün Zileli
19 Kasım 2012
Aslında açlık grevinin, Öcalan kullanılarak, bu kadar kolay bir şekilde tepeden çökertilebileceğini gösteren emareler, daha eylemin en başında uç göstermişti. Şöyle ki, “Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılması” talebi her ne kadar haklı bir talep olsa da, Kürt hareketindeki lider kültünün ve milliyetçi sapmanın boyutunu da apaçık bir şekilde gösteren bir taleptir. AKP-devleti, burada Kürt hareketinin açığını çok kolay bir şekilde yakalamıştır. Salt Öcalan’la sınırlı bir talep yerine, bu eylem “tecrit altındaki bütün mahkumlar için, tecritin topyekûn kaldırılması” şeklinde bir talep içerseydi, bu hem AKP’nin Öcalan’ı kullanarak eyleme müdahalede bulunmasını zorlaştıracaktı, hem de Kürt asıllı olmayan halk kesimlerinin de bu eyleme karşı daha duyarlı bir şekilde yaklaşmalarını sağlayacaktı.
Kürt hareketi içinde emekçi halk inisiyatifinin gelişebilmesi için, lider kültünün ve milliyetçi-burjuva eğilimlerin bu harekete verdiği zararları da sonuna kadar tartışmak gereklidir.
Ayrıca varsayalım ki, bu eylem daha da uzun sürmüş ve en sonunda AKP, Öcalan’a uygulanan tecriti kaldırmış olsun. Bu bile Kürt hareketinin değil, AKP’nin elini güçlendirecektir. Siz eğer gayrı-insani bir uygulamanın topyekun kaldırılması yerine, bu uygulamanın tek bir kişi için esnetilmesini talep ediyorsanız, aslında o uygulamayı esnetecek olan özneye (yani AKP’ye), sıkışınca, kişiye özel keyfi yasalar yapabilmesi için zımnen destek vermiş olursunuz. Ki bu, demokratik bir kazanım elde edilmesini değil, AKP’nin kendi diktatörlüğünü tahkim etmesi yolunda bir taş daha döşemesini sağlar.
gün bey iyi günler geçen gün size bir şey yazmıştım ama galiba genel tartışmayla alakalı olmadığı için görmediniz. marks üzerine bir yazı ve burada onun borsa oynadığı falan yazıyor. acaba bu yazılanlar doğru mu
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/bir-fani-karl-marx-5753
Yazıyı okudum. Marx mektubunda bunu belirtmişse demek ki, borsada bu tür çabaları olmuş ama hayatı sefalet içinde geçmiş bir insandır. Engels’in desteğiyle yaşardı.
gün bey keşke gerçek değil deseydiniz. e o vakit nerde kaldı marksın idealizmi devrimci duruşu büyük insanlığı…
ha aklıma gelmişken bu helene demuth olayıda mı doğru yani hizmetçisinden gayri meşru çocuğu mu olmuş?
olmuşsa olmuş napalım yanii her erkegin bir penisi her kadının vajinası var bir de hayatını sefalet içinde diyilde rahatlık içinde geçirse yazdıkları yalanmı olurdu ne sıg bakış acısı
valla ben alıntıya göre konuşuyorum. Yazan kişi kendinden gayet emin böyle bir alıntı yaptığına göre… ama bence bu tür şeylerden hemen öyle hayal kırıklığına kapılmayın. Belki de adamcağız buradan bir şey kazanırım da biraz rahat eder, oturur kitaplarımı yazarım diye düşünmüştür. Bana soracak olursanız ben Marx’a bu yüzden kızmam da, mesela, bir devlet iktidarı öngördüğü için çok daha fazla kızarım.
bu da doğru, hatta Kıvılcımlı’nın bu konuda “Marx’ın aşk hayatı” isimli bir de kitabı vardır. Fakat “gayri-meşru” sözcüğünü kullanmayın bence. Meşru ne, meşru olmayan ne? Aşkı “gayri-meşru” ilan etmek pek doğru bir tutum olmaz. Marx, o sıkıntılı hayatı içinde belki de ilk kez aşkı bulmuştur, kim bilebilir ki?
gün bey yanıtlarınız için çok sağ olun. şaşırdım çünkü şimdiye dek marks adına kim konuşsa onun karısına olan yoğun aşkından ve sadakatinden bahsederler. en iyisi bu yazıyı yazanla iletişime geçmek. kaynaklarını merak ettim. tekrar iyi günler
Yorum, ırkçı söyleminden dolayı kaldırılmıştır.
Gün Zileli’nin ilk kez mi bir yazısına, magazinsever Türk okuru sayesinde böyle bir haksızlık yapılıyor acaba? Yazısı önemli oysa. Gerçekten de böyle kitlesel bir açlık grevi, bu kadar basit biçimde, tiyatromsu biçimde yönlendirildi. Öcalan’ın aklına 60 küsur gün sonra, içerdeki tutukluların zayıf omuzlarına fazla yüklenildiği anca gelebildi.
Marks’ın insan hâli de, resmî afişlerdeki ve bayraklardaki o çelik bakışlı Marks’a hiç mi hiç benzemiyor. Tabii ki bu insan Marks, damadı Paul Lafebre’nin kızını geçindiremeyeceğinden kaygılanıp ona iyi bir iş bulması için mektup yacazak, tabii ki para kazanabilmek için borsada oynayacak ve belki de evlerindeki yardımcı kadınla bir gönül ilişkisine girecekti.
Yalnız, Hikmet Kıvılcımlı’nın “Marks’ın Aşk Hayatı” diye bir kitabı olduğunu sanmıyorum. Çünkü onun Marks’la ilgili bir biyografik kitabını okumuşdum ve orda bu tür bilgiler kesinlikle yer almıyor, çelik yürekli bir dev Marks yansıtılıyordu.
ilgili yazayı ben de okudum açıkcası on numara olmuş eğer marksı dogmalardan arındırmak istiyorsak bu konuyarı daha ciddi ele almalıyız. ve bence sayın zileli bu yazıyı konuk yazarlar kısmına almalı.
bir fani; karl marx…
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/bir-fani-karl-marx-5753
Postmodernist ‘yoldaşları’ gibi sapla samanı karşıtırmayı pek seven polis bey, Dominique Strauss Kahn vakası hakkında şu yazıya bir göz atmalı:
http://petras.lahaine.org/?p=1856
“”Bu yüzden toplumsal devrimcilerin böyle bir “barış”ın yanında olmaları ya da bunu desteklemeleri mümkün değildir.
Liderlere ve liderliklere, burjuva çözümlere bel bağlanamayacağını, gerçek barışın öznesinin bizzat, yerel komünlerde örgütlenmiş emekçiler olması gerektiğini söylemeye devam etmeliyiz.””
tamam dogru ama öcalan kendını kullandıracak kadar basıt bırı degıldır bununda altını kalınca cızmelı. öcalan ın kafasında bın tılkı gezer . yılların tecrubesı var. ımralı kosullarında dahı kumpasları bozacak donanım var kanımca onda.
öcalan ölüm orucuna, kendını yakmaya,ıntıhar eylemlerıne, gerıllacılıkta haybeden kendını ımha ettırmeye hep karsı olageldı ezelden berı. ayrıca temel stratejısını “savas ve barıs ” dıye acıklar. aclık grevlerının tam sınırda sonlandırılacagını öcalan soylemeden bılıyordu pkk merkezı kanımca . bu suprız olmadı. su ıkı seyı vurgulamamız gerek 1- ocalan ıcerde sozlerı yada dusuncelerı manıpule ettırılebılınır soz yetkı karar hakkı dısarıda olmalı 2- ulusal hareket solla , sol ulusal hareketle ortak hareket etmelı 3- temel persfektıf anadoluda olsun ortadoguda olsun enternasyonalıst kuresel bır karsı durus olmalı kapıtalızme karsı
ıkı sey dıyerek uc sey yazmanın dayanılmaz hafıflıgı
Kürdler Ve Apocular
Genetik olarak Kemalizm’den türeyen, Esat, Saddam gibi faşist diktatörlerin katkılarıyla biçimlenip Kürdlere bulaştırılmak üzere piyasaya sürülen Apoculuk virüsü, Kürd/Kürdistan düşmanlığını defalarca kanıtlamıştır. Bu gerçekliğin Kürd politik çevrelerince görülmemesi ya da görüldüğü halde dillendirilememesi sonucu bu virüs, kendisini yeniden üretecek alanlar bulabilmekte ve Kürdlerin sağlığını tehdit etmeye devam edebilmektedir.
İran ve özellikle de TC’nin Güney Kürdistan’a yönelik saldırılarına verilen tepkilere bakıldığında, Kürdler ile Apocular arasındaki bariz fark bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Güney Kürdistan’da halk, Kürdistan bayrağını taşıyarak ve Ey Reqip’i hep bir ağızdan okuyarak TC’nin saldırganlığını kınadı/kınamaya devam ediyor. Bu haklı protestolarda Kürdistani bir duruş olduğu açıktır ve olması gereken de budur. Aynı gerekçeyle aynı saldırıları protesto eden Apocular ise, ne Kürdistan bayrağını taşıma gereği duydular ne de Kürdistani olduklarına dair bir söylemde bulundular. Her zamanki gibi sadece Apocu olduklarını kanıtlayan söylem ve göstergelerle yetindiler.
Zürih’te eylem yapan Apocular’ın kullandığı sloganlar ve taşıdıkları flamalarla, kendilerinin Kürdistani bir amacı olmadığını, aksine Kürdistan’ın kendi varlıklarını sürdürmede bir araç olduğunu gösterdiler.
24 Ağustos 2011’de Apocuların yaptığı eylem haberinin bir kısmını ANF’tan aşağıya aktarıyoruz:
“Zürih’te Türk Konsolosluğuna yumurtalı saldırı
Türk Devletinin Güney Kürdistana yönelik yaptığı saldırılara karşın İsviçre’de yaşayan Kürtlerin öfkesi dinmiyor. Günlerdir eylem halinde olan Kürtler bugün de Zürih kentinde bulunan Türk Konsolosluğunu çürük yumurta yağmuruna tuttu.
200 aşkın Kürdistanlı T.C Zürih Konsolosluğunun önünde bir miting düzenledi. Mitingde çok öfkeli oldukalrı gözlenen Kürtler sık sık ‘Bîjî Serok Apo’, ‘Savaşta Barışta seninleyiz Öcalan’, ‘Dağlarda Arama Apocular Her Yerde’, ‘Katil Kerdoğan Hesap Verecek’ sloganları attılar. Öcalan posterleri yanı sıra KCK, PKK ve HPG bayraklarının açıldığı eylemde almanca ‘Kürt Halkına Karşı İsolasyona ve Soykırıma Hayır’ pankartı açıldı.” (Kaynak ANF)
TC saldırılarına maruz kalan Kürdistan’dır ve gösterilecek tepkinin de Kürdistan’i olması gerekmektedir. Doğal olarak Kürdler bu protestolarda Kürdistan bayrağını taşıyorlar; Apocular ise, KCK, PKK, HPG ve tabiî ki Öcalan posterlerini taşıyorlar…
Kürdler ulusal bir duruşun simgesi olan Ey Reqip’i okurken; Apocular da ‘Bîjî Serok Apo’, ‘Savaşta Barışta seninleyiz Öcalan’, ‘Dağlarda Arama Apocular Her Yerde’ sloganını atıyorlar.
Bu çok farklı iki eylem biçimi bir kez daha gösterdi ki, Kürd/Kürdistani olmak ile Apocu olmak çok farklı, hatta karşıt şeylerdir. Bu gerçeklik yüzlerce defa görünür olmasına karşın, Kürd politik çevrelerinin bunu hala görmemesi/görmek istememesi düşündürücüdür.
Haber/Yorum
http://www.nasname.com/tr/9689.html
Sansar’cığım, ben öyle memurlardan değilim. Ben sıradan bir kamu emekçisiyim. Hem dairede işimi ciddi ciddi yaparım, hem de boş zamanlarımda, insanları kolayca ajanlıkla, hainlikle suçlayan senin gibi sansarlarla usul usul eğlenirim.
Ama kötü yazmışsın. Pek malzeme vermemişsin bana. Sadece hakaret, suçlama, biraz da hamaset… Bunlar eskiden beri bana hiç ilham vermez.
Benim yazdıklarımdan açlık grevcilerine karşı saygısızlık anlamı çıkmaz. Ama cezaevlerindekilerden böyle bir eylem beklenmemesi gerektiğini ifade etmek için 60 gün bekleyen Öcalan için saygısızca bir anlam çıkar. Sanırım seni geren de bu olmuş. Ama senin cezaevlerindeki açlık grevlerini “eleştiririm” derken kastettiğin şey, onların bu hatalı eylemi bırakmaları için bilinçli olarak 60 gün beklemeyi kapsamayan türden bir “eleştiri”. İnsan hayatının heder edilmesini zerre kadar önemsemeyen kişilerde gördüğümüz türden, sansarca bir “eleştiri”. Öcalan için yazdığın övgü ise çok komik; açlık grevi eylemini “ölümler olmadan durdurması”nı onun “savaş barış stratejisi”nin bir parçası görmüşsün. Öcalan “nasılsa 60 günde kimse açlıktan ölmez” demiş yani? 🙂
Not: Sevim hanımın sorusunu gayet doğal bulmuştum aslında; tepkisi de masumca olmuş. Ama ne bileyim, Gün Zileli’nin açmış olduğu bu önemli konunun altına başka bir konuda mesajların yazılmaya başlamasını biraz yadırgadım da ondan yazdım. Vee bu sayede bir sansar yakaladım. 🙂
böyle bir kitabı var
yorumum sılınmıs makul memur arkadas ıyıde olmus ben senı akp memuru polıs arkadasla karıstırmısım özur dılerım. ayrıca yorumum sılınınce neden sılındıgıne daır bır not yazılsaydı hıc fena olmazdı hanı.
senı karıstırdıgım ıcın ozur dıledım. usul usul eglenmen hakkında ne yorum yapacaksın merak edıyorum.
sansar lakabımdır semtte bana boyle seslenmende sorun yok calıskan memur arkadas.
huzurlu ofısınden cezaevlerı nasıl gorunuyor bılmem ama olayı kavrayamadıgın net. cunkı ocalan devlet tarafından tecrıt altındaydı bılırsın “kosterı bozuktu “t.c nın baskada gemısı yoktu.belkı fıkrını cok once soyleyecektı ama ımkan bulamadı. elde yeterlı verın varmı bu kadar on yargılı konusmak ıcın bence yok.dıger yandan bız ınsan hayatına cok deger verırız aclık grevınden gerıllaya basın acıklamasından mıtınge her eylem ınsanlar daha ozgur adıl esıt yasasın dıye yapılıyor .ocalan ın gorusme ımkanı oldugu halde 60 gun beklemesının nedenı buyuk ıhtımal savas barıs stratesjısının urunu bence .on bınlerce ınsanın öldugu bır mucadelede bumu gozune battı . madem cok humanıstsın ılk once yakılan 4 bın koye yansın ıcın.
kanımca hıcde makul bı memur degılsın .orta sınıfın gevseklıgı var sende. oysa madem derdın halktır ozguluktur sansar gıbı olman lazım dostum
Madem özür diledin, ben de samimi özrünü hemen affediyor ve özür dileme erdeminden dolayı seni kutluyorum. Eğlenmeme ne yorum yapacağım, eğleniyorum işte. 🙂
Sen devlet dairesinde vaktin ne kadar sıkıcı geçtiğini bilir misin? Özellikle işini dürüstçe ve kamuya hizmet bilinciyle yapan, vaktini anlamlı işlerle değerlendirmek isteyen bir küçük memur için… 🙂
Ben de pusuya yatıp sansar, sincap, kuş, sazan… ne bulursam yakalamaya bakıyorum işte. Maksat vakit geçsin… 🙂
İnsan öldürmekle insan hayatına değer verme arasında kurduğun ilişkiyi olağanüstü gerçekötesi buluyorum. Burdan ciddi mizah ürünleri çıkar, çıkıyor da zaten, karamizah türüne yakın… Gerilla insanları özgür yaşasın diye öldürüyormuş. Bırakın da önce yaşasınlar, özgür olmaları için daha makul bir yol bulunabilir belki.
4000 yakılmış köy için ben de alanlarda mücadele edip, sesimi yükselttiydim. Orta sınıf kökenim değil, “abartılı geveze sol”umuzun, karamizaha bile konu olamayacak türden saçmalıkları ve tutarsızlıkları idi beni rehavete ve bıkkınlığa sürükleyen.
Öcalan “belki çok önce söyle”meyecekti. Koster, tam da düzelmesi gereken zamanda düzeltildi. Kardeşiyle daha önce de görüşebilirdi. Görüşmesi gerektiği zamanda görüşdü ve açıklamasını yaptı. Sen de biraz makul olursan bunu göreceksin.
Bak sana Yıldıray Oğur’un bugünkü yazısını göndereyim de oku. Biraz zor okunur üslupla yazıyor ve görüşlerinin önemli kısmını benimsemiyorum. Ama yine de ilginç çelişkilere parmak basıyor ve bu nedenle okunuyor. İşte:
http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=11846&yildiray_ogur-isik_daha_fazla_isik
Onlarca gündür açlık grevleri ile ilgili ne söylemişsek,nasıl bir değerlendirme içine girmişsek,dostlarımız tarafından kabul görmedi…”Açlık grevi sonuç alınabilinecek bi eylem türü değildir “çağrılarımıza karşın hainlik ve grev kırıcılığı ile suçlandık…Neredeyse sanal sayfalarda linç edilecektik…Edildik de zaten….Öcalan’ın açlık grevi ile ilgili açıklamasından ve grevin sonlanmasından sonra bizzat Öcalan tarafından açlık grevlerini savundukları için ve militanca tavır aldıkları için açığa düşen dışarıda ki destekleyiciler bir özeleştiri yapma gereği dahi duymadan söylediklerini yalayıp yutmuşlardır…Madem ki devrimciliği,demokratlığı ve anarşistliği (evet anarşistler de var bu katagorinin içinde) kimselere bırakmıyorsunuz o zaman yürüseniz ya Öcalan’ın üstüne…Bu nasıl etik anlayış,bu nasıl bir devrimcilik,bu nasıl bir vicdan…Gideceksen dibine kadar gideceksin,kendi doğrunu sonuna kadar savunacaksın…Marka olmuş isimlere kuyruk olmayacaksın…Ki Öcalan’ın o üç satırlık kısa açıklamasını doğru buluyorum…Devlet baskı yaptı da oldu, yoksa kendi inisiyatifi ile bi açıklama yaptı da oldu beni ilgilendirmez…Ben koca koca insanların boyun kırıp biat etmelerine takmışım arkadaş…Abdullah Öcalan söyledi tamam,biz söyledik hain…Böyle şey olmaz…Bu kadarı da olmaz…İnsanların %49 oy verdikleri R.Tayyip Erdoğan’a biat etmelerine ne kızıyorsun,celalleniyorsun o zaman…Doğru bi tavır alacaksanız dibine kadar doğru tavır alın…
ben özurlu degılım emın ol 🙂 5 km yı 26 dakıkada kosarım ayrıca kım 500 mılyar ısterde fınale gadar hıc joker kullanmadan gelırım 🙂 ama sen engellısın hemde dusunce engellısın. hıc kımse ozurlu dogmak ıstemez (bu yuzden engellı dıyoruz bız) lakın dusunce engellı olmak dusunen bır hayvan ıcın (ınsan) kabahattır. gercı bu durum “ekmek parası ” kamuflajı ıle gerıcı devlete hızmet etmekte behıs gormeyen senın gıbı son derece bılıncı (ama gerı) bırı ıcın normaldırya neyse. (ekmek derdındekı memurları tenzıh ederım)
sen sozde analız yapıp ufuk acıyorsun ama dılınden mucadele devrım demokrası gıbı bır derdının olmadıgı apacık ortada. fıravunı bır dılın var kustahsında. amacın eglenceymıs . bu sıte lunapark degıldır mantıksız memur dostum. kurucusunun tum degerlı entellektuellerımız gıbı tabırı caız ıse devlet tarafından ımanı gevretılmıstır. eglence arıyorsan gıt haberturk sıtesındekı “memura % 3 zam mujdesı ” haberlerının altına yorum yap.
ayrıca pusu kalles bır yontemdır . duello dogru olandır.kus tavuk ıguanada yakalama bence . hayvanları rahat bırak. lutfen dogaya burnunu sokma ondan uzak dur. unutmadan ılerıcı bırı et yemez hayvanı hapsetmez bunuda bıl.
evet ınsan öldurmekle ınsan yasatmak arasında ınsanlar yasasın dıye canını ortaya sermek arasında en dırek bır bag var. ama sen kanımca bunu kalolıferlı daırelerde kıc buyuturken kavrayamazsın. mahır ısraıl konsolosunun agzına sılah sıkmıstır (hele bı dusun neden) bunu kavramak ıcın bı kac bın kıtap okuman ( belkı ıse yarar) yada bı kac bın eyleme daha katılman gerek.
taraf ı sevmem taraf ın tırt demokratlıgınıda sevmem . tarafın arkasındakı zıhnıyetıde sevmem. (ahmet ın babası cetın altan menderes ın ıdamını (gerıcıde olsa sevınmek etık degıldır) cosku ıle karsılamıstı) yıldırayıda sevmem . yıldıray ın pacası saglamsa kurtlerı elestırdıgının bınde bırı kadar ıktıdarı elestırsın. -devrımcıler zındanlarda cururken ahmet altan porno romanlar yazıyordu- ısmaıl besıkcı , fıkret baskaya,gün zileli ,abdullah öcalan ,erdogan aydın ı oku bol bol emın ol ıse yararıyor kendımden bılıyorum ben bol okuyorum. hadı sımdı ısıne mılletı bekletme.bılımsel verılere gore uyusuk 🙂 bır memur emeklı olana kadar ortalama bır ınsan ömru kadar zamanı onları bekleterek halktan calar .
Sana “özürlü” derken o şekilde anlayacağını tahmin de etmiştim. Ama yine de “bir ihtimal…” dedim. “Özürlü”den kastım, bir önceki mesajında benden samimi olarak özür dilemene atıfda bulunmaktı. “Mazur” diye yazmayı da düşündüm ama vazgeçtim.
Yoksa (anlama dışında) özürlü olup olmadığını bilemem. Ayrıca herhangi bir fizikî engelin olduğunu bilsem, bu sözü kesinlikle o şekilde kullanmam.
Sen 5 km.yi 26 dakikada koşuyorsan, ben de 3 km.yi yarım saatte yürüyorum. Üstelik şehir trafiğinde, insanların, taşıtların arasından geçerek… Tabii bir de şunu belirtmeliyim: sen muhtemelen çok gençsindir (yazım üslubundan öyle anlaşılıyor), bense tüm gün kapalı, havasız bir yerde durmak zorunda olan, yaşlı bir memurum.
“Kim 500 Milyar İster”(şimdi “Kim 1 Milyon İster” oldu)’de sen finale kalınca, “telefon jokeri” hakkını kullanıp beni ararsan, 1 milyonu kazanmanı sağlayabilirim (nasılsa sallamak bedava!). Ama daha ilk soruda elenecek olursan sana yardım edemem tabii. 🙂
Beni hem itham ediyor, hem de ekmek derdindeki memurları tenzih ettiğini söyleyerek beni de tenzih etmiş oluyorsun. Bu nasıl bir mantıktır böyle! Ben bu daireye 20 küsur yıldır, sırf kahvede vakit geçirmemek için mi gidiyorum?
Benim devrim, demokrasi, mücadele gibi bir derdim olmadığını (oysa tam tersine, Gün Zileli’nin yazılarını ilgiyle takip etmemin nedeni de budur) nasıl anladın? Daha önce de beni (hem de önceki yazılarımdan takip ettiğini de belirterek!) polis memurlarından sanıp, öyle olmadığımı söyleyince hemen özür dilemiştin; onun gibi mi? Vakit geçirme, eğlenme anlayışımı terk etme niyetim olsa da, artık burayı terk edemem ki. 🙂
Dilimi küstah ve firavun dili diye tariflemen, bence bir yerden okuyup “esinlendiğin” bir söz. Çünkü benim dilimi iyi tarif etmiyor. Benim dilim için “alaycı” denebilir. Doğru olur. Ama uzak, soğuk bir alaycılık da değildir. Yakın, anlayışlı ve yardımsever bir alaycılıktır. İyi niyetlidir. Firavun ve küstah dil hiç görmemişsin.
Pusu-düello karşılaştırman da sana ait değil. Bu karşılaştırma yapılmıştı ve doğru bir gözlemdir; Batı’da düello, Doğu’da ise pusu vardır ve ilki dürüstçe, ikincisi ise kalleşçedir. Ama üzgünüm, bu da bana uymuyor. Ben sansar, sazan gibi sevimli canlılarımızı pusuya yatarak bekliyorum. Ama onları yakalarken uyarıp (sana yaptığım gibi) kaçmalarına fırsat da veriyorum. Bak, istersen kaçabilirsin. 🙂
Ama eğer kaçmayıp da kalacaksan, insan öldürmekle insan yaşatmak arasındaki bağı ve bir de bu mantıksızca lafı anlamakla kaloriferli dairede ısınıp büyüyen(!?) kıçım arasındaki bağı bana anlat lütfen. Tabii bunu Öcalan’ın “PKK’nin 10 bin civarında iç infazı var” özeleştirisi kapsamında yaparsan ayrıca sevinirim.
Mahir, Elrom’a kurşunu sıkmış ama sonra dayanamayıp kusmuş. Tabii Mahir de küçük burjuva kökenli ve o da, kaloriferli değilse de odun sobalı bir evde büyüdüğünden anlayamamıştır bu cinayetinin insanî erdemini. Tabii o çok gençti ve bunu anlamak için ne binlerce kitap okumaya, ne de binlerce eyleme katılmaya vakti oldu.
Ama senin olmuş anlaşılan. Belediye otobüsündeki kızcağızın yanarak ölmesine sebep olan eylemcilerin insan yaşatmaya ne gibi bir hizmet içinde olduklarını anlatıver hele. Halkın çocuklarının mayınlı pusularda sapır sapır avlanarak (“pusu kalleşçe bir eylemdir” mi demiştin az önce?) öldürülmesinin, sakat bırakılmasının ve her iki tarafdan da gençlerin anlamsız yere birbirini vurup tüketmesinin insanları yaşatmakla bağını kuruver de göreyim.
Altangil hakkında yazdıkların doğru ve katılıyorum. Ahmet Altan 12 Eylül yıllarında, otuzbir çekme ve eşeklerle ilişkiye girme teknikleri konusunda halkımızı aydınlatıyordu. Yıldıray’ı da bilhassa belirttiğim gibi, beğendiğimden değil, o yazısındaki doğrularına dikkat çekmek istediğimden alıntıladım.
O dediğin yazarları da (Erdoğan Aydın hariç) okudum. Ama sen mesela Gün Zileli’yi doğru tutup okumuyorsun herhalde. Çünkü Gün Zileli de senin kutsadığın şiddet yolunu çok da ikna edici biçimde eleştiriyor.
Bu yazımı “millet” gelince ara vererek (sadece 1 kez oldu bu) yazdım. Bizim daireye “millet” pek gelmiyor. Gelince de hiç beklemiyor ve hemen işlemi görülüyor. Sazanlarla sansarlar ikinci sırada. 🙂
Söz nereden doğru kurulur, ya da nereden doğru kurulmalıdır. Yaşadıklarımız bizlere bir kere daha bunun üzerinde düşünme gereğini gösterdi. Bu aslında hayata dair bir duruşa da işaret etmektedir. Sözümüzü söylerken hayata dair/hayatın içinden –toplumsal meseleler, sokak- mi kuruyoruz, yoksa edindiğimiz kimi dogma yığını içinden doğru mu kurmaya çalışıyoruz. Ya da aslında ‘teori kurmanın kendisi lanetli bir şeydir’ demek daha mı anlamlı olacak diye de düşünmüyor değilim. Teori kurmak amaç olmamalı, hayata dair söz geliştirme esas olmalı. Buradan doğru kurulacak söz/eylem birlikteliği muhtemeldir başkalarını anlamak, hayata doğru nasıl durduklarını görmek, birlikte mücadele etmek yani özgürleşmek için daha anlamlı olabilir.
Kürtler, devletin bütün ırkçı/militer politikaları karşısında bu coğrafyada insanlığa dair ne edindilerse ve ellerinde/yüreklerinde ne varsa onu korumanın, yeni özgürlük alanları oluşturmanın mücadelesini vererek başka bir tarih yazıyorlar. Kemalist/militer egemenlerin şiddet, katliam, soykırım ile bir yüzyıldır inatla kurmaya çalıştıkları tarih dışında başka başka bir tarih yazarken geçmiş bütün iktidarların olduğu gibi bugün de AKP/devletin büyük öfkesini üzerlerine çekiyorlar. Kürtler özellikle de son üç yıldır sokakları kendi yaşam alanları olarak gördüler. Zira sonu gelmeyen devlet zulmüne karşı evlerine çekilmeye vakitleri olmadı hiç. Bu halk yıllardır ya mahkeme, ya cezaevi ya da morg kapılarında elinden gelen bütün direnci ile mücadelesini sürdürüyor. Kendisi için öngördüğü politik kimliği, örgütleri, kurumları, partileri ile bu mücadeleyi sürdürürken diğer yandan bütün halklardan/onların sisteme muhalif bütün dinamikleri ile yan yana durmaya da büyük bir özen gösteriyor.
Devletin zorba politikalarına karşı mücadele yürütürken zaman zaman kendisini de zora sokan pratikler sergileyebiliyor. Ancak bir konuda çok net, o da sürekli bir mücadele ile bu zulme asla boyun eğmeyeceğidir. Bu direncini de kendisinin özellikle de son otuz yıllık mücadele tarihinde alıyor. Anti-otoriter, anti-militarist, anarşist bir perspektiften bakmak bir yerde bu otuz yılı da pek görmemek anlamında geldi. Zira devlet zoruna karşı örgütlenen başka bir zordu. Büyük devlet zulmüne/şiddete karşı şiddet temelli bir örgütlenmeden kaynaklı devlet yapıları ile eş görüldüler. Oysa bütün o hiyerarşik yapı/örgütlere rağmen çocukların ve kadınların bütün bu politik sürecin özneleri olduğu gerçeğini görmemize engel olmamalıdır. Öte yandan yerinden/yerel yönetim, yatay örgütlenme, kadın mücadelesi, komün deneyimleri ile başka mücadele alanlarına da işaret eden gene bu yapılardır.
Bütün bunları görmek, anlamak için büyük teoriler kumaya gerek yoktur. Kaldı teorinin kendisi zaman zaman hayatı anlamanın önünde en büyük engellerden biri de olabiliyor. Onun için sokaklara bakmak yeterlidir, daha bir kaç gün önce cezaevlerinde yaşanan süresiz açlık grevlerinden dolayı Amed’den Gazi Mahallesine, Ok Meydanından Hakkariye, Nusaybin’e, Batman’a eylem koyan, söz geliştiren bu kadınlar ve çocuklar oldu. Devletin zulmüne karşı mücadele yürüten bu çocukları ve kadınları görmemek için bu ülkede ‘biz anti-militarist ve de anarşistler olduğumuz için şiddetin her türüne karşıyız’ sözü bariyer gibi durmaktadır. Anlamak için yan yana durmak gerekiyor. Ancak kendi atıl hayatları içinde zaman zaman görünüp bir kaç söz söyleyen, sonra da her şey “normal”miş hayatlarına devam edenlerin anlayabilecekleri bir şey değildir elbette.
Çeşitli muhalif yapı ve de partilerde bu süreçlerde Kürtlerin yanında olmak için bir çaba içinde oldular. Ancak bu yanında olma hali destekçi olmanın ötesine geçmedi. Bu noktada destekçi olmak değil, doğrudan içinde olmak gerekirdi. Destek için eylemde olmak, destek için sokakta olmak, destek için söz geliştirmek. Destek için hareket edenler kendi evlerine döndüklerinde Kürtler için yaşam değişmedi.
Oysa Kürt çocukları ve de kadınlarının talepleri, Kürt politik hareketlerinin talepleri bütün bir insanlığın talepleridir; ‘biz kendi haytalarımız üzerindeki zulmün bitmesini istiyoruz’ diyor ve bunun için mücadele ediyorlar. Bu zulme karşı geliştirdikleri mücadele yöntem ve de taktiklerini tartışmak başka bir şey; “savaşın her türüne karşıyız” basitliğine düşerek görmezden gelmek çok başka bir şeydir. Elbette anarşist felsefeler arasında hatırı sayılır bir çeşitlilik vardır. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu tartışmalarda görüşleri de bireyselleştirmeden, seviyeyi koruyarak yapmak gerekir.
Çünkü hiç de kolay olamayan süreçlerin içinde çıkmaya çalışıyoruz: cezaevlerinde binlerce Kürt siyasi tutsak açlık grevinde/ölüm orucundaydı. “İçerisi” ve “dışarısı” ile tıkanan barış sürecinin/müzakerelerin önünü açmak için bedenlerini orta yere koydular. Beden üzerinde son yıllarda daha çok konuşur olduk, özellikle de kadın bedeni üzerinde yaşanan tartışmalardan biliyoruz. Kadınlar, bedenim benimdir diyerek benden üzerinde kültürel ve de siyasal bir mücadele alanı oluşturdular. Açlık grevlerine giren siyasi tutsaklar da benzer bir süreç geliştirdiler. Eylem yöntemi olarak doğru/yanlış bulmak başka bir şeydir, kendi bedenini dışarıya karşı hiçbir zarar vermeden yok etme kararı, güçlü olanın, muktedir olanın yöntemlerini zayıflatıp işe yaramaz bir hale getirir. Çünkü artık siyaset konuşulurken vicdan da konuşulmaya başlar.
Kürt siyasi tutsakların neden açlık grevlerine girdiklerini anlamak için ne yaşadıklarını yakından bilmek gerekiyor. Uzak olma halleri; “savaşın her türü”, şiddetin her türü”, “hiyerarşik mücadelenin her türü” bariyerleri ile de anlamak mümkün değildir. Durduğun yerden kurduğun teorilerinden çıkıp sokaklara inmen gerekecek nelerin yaşandığını öğrenmek için; bugün cezaevlerini dolduran siyasi tutukluların tamamı bitmeyen savaşın esirleri. Anadillerinde savunma hakları yok. Mahkemelerde itilip kakılıyor, azarlanıyorlar. Dava dosyaları hukuk skandalı. Anlatıldı, yüzlerce kere yazıldı. Ama bir şey değişmedi. Açlık grevleri tercih ettikleri bir mücadele yöntemi değil “dışarısı” egemen/militer sisteme karşı mücadele etmede yetersiz kaldığı için yaptıkları açlık grevleri ile kabul etsek de etmesek de kendilerini bir bütün olarak büyük zulmün işareti kıldılar.
Bütün bunlar yaşanırken bir grup anarşist insan ise açlık grevleri karşısında eylemde olan, tutsakların taleplerini çağıran, insanları tavır almaya çağıranlar için devlet/Tayip Erdoğan’a yakın bir dil kurarak; “başkasının ölümü çekiyor sizi!” söylemi ile sürece karşı cevaplarını vermiş oldular. Açlık grevlerinde olan her bireyi adeta nesneleştirerek “örgüt kararı ile açlık grevindeler” demek neyi açıklar. Elbette hiyerarşik bir yapı/örgüt var, işleyiş biçimine dair de çok şey söylemek mümkün. Ve elbette bu halk kendisi için “örgütümdür, partimdir, önderimdir” dediği bir gerçekten konuşuyor. Ancak bu hiyerarşik yapı bir halk hareketinin de kendisidir. Kürtler bir halk olarak bu yapı içinde mücadelelerini yürütüyorlar. Şimdi de açlık grevlerinin büyük acılar yaşanmadan bitmesine sevinmek yerine “biz dememiş miydik” diyerek sözde kalmaktan ısrarlarını sürdürüyorlar. İnsan hayatı karşısında o kuru teorilerinizin hiç bir anlamı yoktur.
Bu ülkede ben anarşistim, savaş karşıtıyım diyenler öncelikle savaşın devam ettiği şu 30 yılda dönüp neler yaptıklarına bakmalılar. “Vicdani retçiyim, askere gitmiyorum, savaşın insan kaynağını kurutuyorum” demeler yetmiyor. Sokakları ırkçı hezeyanlar ile dolu bir ülkede yaşıyorsak, bir köyünde 34 insan bedeni yerde yatarken diğer yandan birileri havai fişekler ile yılbaşı kutlamaları yapıyorlarsa bu ülkenin anarşistleri, savaş karşıtları o kadar söz yapacaklarına dönüp de yapmadıklarının ne olduğunu anlamaya çalışmalılar. Bu ülkenin anarşistleri bu topraklarda yaşayan bütün halklara özür borçlular. Çıkıp önce özür dilemeli ve özeleştirilerini vermeli Kürt kadın ve çocuklarına. Savaşa karşı mücadelenin bütün yükünü bu insanlara bırakıp sıcak köşelerinde bolca teori kurdukları için.
*Ercan Aktaş-Vicdani redçi
Ercan’ın söylediklerine daha doğrusu Kürtler ile ilgili olan saptamalarına hiç bir itirazım yok…Ve genelde bilinen arkasında durduğumuz taleplerdir…Kürdün acısını kendi nezdimizde ne kadar içselleştirirsek içselleştirelim onların durdukları,yaşadıkları noktaya yine de ırak kalırız…Ercan’a itirazım şurada..Ercan devlet ve örgüt arasında,örgütten yana tavır almayanlara da saldırıyor…Ercan burada toptan bi değerlendirme de bulunuyor..Örgütten yana olmayanları devletten yana olmakla suçluyor…Bu çok haksız ve insafsız bi suçlama…Örgütten yana olmadığım gibi,devletten yana hiç değilim…Ve kanımca beraber tavır geliştirdiğimiz arkadaşlarımız ve yoldaşlarımız da değil…Örgütten yana tavır almayanı bu kadar kolaycı bi tavırla nasıl devlet ile ayni dili konuşuyorsunuz diye itham edebilirsiniz…Açlık grevlerini devlet’e karşı en etkin en vurucu eylem olarak görebilirsiniz..Bu sizin düşüncenizdir saygı duyarım…Ama ben bu konuda net’im…Bana saygı duymak zorunda değilsiniz çünkü ben böyle düşünmüyorum…Ama bu durumda sizin anarşisminizi de sorgulamak ya da eleştirmek doğal olarak gündeme gelir…Anarşizm’in temel ilkelerinden biri insanların özgür düşüncelerini dayatma,zor olmaksızın paylaşabilmesi değilmidir?Biz tutsakların tüm taleplerinin arkasında durduk…Bunu da her platform da savunduk…Taleplerin arkasında durmamız illa da grevin arkasında durduğumuzu göstermez…Ancak bir tavırdır ve her şeye rağmen onurlu bir duruştur,saygı duyarız…Duran bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir…Ki devlet kendi noktasından,biz çok farklı bir noktadan sonu ölümle bitebilecek eylemlere karşı çıktık…Bu grev kırıcılığı değildır,devlet ile ayni kap’tan çorba içmek hiç değildir…Açlık grevine giden militan ya da militanlar akılları başlarında olan insanlardır…Bir mücadelenin süzgeçinden geçmişlerdir…Dediğin gibi burada caf caflı teorik yorumlar atmaya da gerek yoktur…Biz ayni saikler ile açlık grevlerinden bugünkü konjektürde sonuç alınamayacağını söylemeye çalıştık…Daha önce atmış olduğum yorumda da söylediğim gibi neredeyse hainlikle,grev kırıcılığı ile suçlandık…Ne oldu Abdullah Öcalan çıktı,iki üç satırla toparlayıp ayni şeyleri söyledi….Aaaa bi de baktık ki grev bitirildi…Kinayeli bi davranış biçimi geliştirmek istemem…Ama bu grevin bu şekilde bitmesine,her şeye karşın insan yaşamının arkasında durduğumuzdan sevindik…Ercan yanıtlamanı isterim…Öcalan’ın açıklamasından sonra açlık grevleri bitirildi…Talepler yerine geldi mi?Hayır..Anadilde eğitim de bi ilerleme var mı?Hayır..Öcalan tecritten çıkabildi mi? Hayır..Bi tek anadilde savunma,o da devlet’in dayatması ile kuş’a döndürüldü…Yani şimdi bu durumda biz hain olmuştuk sizin gözünüzde,Öcalan da devlet ile ayni dili konuşup hain duruma mı düştü…Bunu bi açıklasanız arkanız da duracağım…Bi insan bi grubu bu kadar düz mantıkla suçlamamalı Ercan…Yıllardan beri sosyalist sol’un ya da diğer sol’ların hastalığıdır bu…Anarşistler daha farklı bi eleştirel yaklaşımda bulunabilmeliler…İsmini de sık sık zikrederek içimden geçen ve gelen düşünceleri içtenlikle yazdım…Teorisyen olmadığımı da söylemeliyim,anlamışsındır zaten..:)Dilim sürçüp de kırılacağın bi dil kullandıysam özür dilerim….Saygılar,sevgiler…
Öyle görünüyor ki AKP devletin inkarcı, tekçi politikalarını aynen devam ettiriyor. Değişen bir şey yok.
http://www.f5haber.com/mardin/derik-te-kurtce-isimlere-kaymakamlik-izin-vermedi-haberi-214609/
mantıksız memur un bana yazdıgı cevabın baslıgını okudum ama yorumunu okumadım 🙂 baslıgı okur okumaz bu kamıle cevap verdıgım surece yazmaya devam edecegını dusundum. adamın derdı ofısde can sıkıntısından kurtulmak devrım mevrım degıl. ayrıca cokda kustah her kucuk burjuva gıbı . kanımca onu usaklık ettıgı devletının ofısıyle basbasa bırakmak en dogru ıs.
sıteyı benım gıbı takıp eden bır arkadasımın uyarısıyla mantıksız memurun hızmet ettgı devletının sıcak huzurlu ofısınde can sıkıntısı nedenıyle temel bılgı kaynagı olan kıcından uydurdugu analızlere cevap vermek zorunda kaldım ama bunu zevkle yapacagım cunkı herıf resmen sacmalıyor – madara etmek sart oldu -ve ısı halkı kandırmaya bılıncını carpıtmaya kadar vardırdı.
en basta mantıksız memur arkadas ” öcalan pkk ıcınde on bın ıc ınfaz var demıs” dıyor cok ugrasmadım nette ıkı tur attım 30 sanıyede karsıma cıkan haber şu;
AK Partili Tayyar: PKK içi infaz 5 bin civarında…
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Kürt siyasetinde sadece belli bir konumdaki kişilerin açlık grevi yaptığını belirtirken, “Sorum şu: Öcalan, Demirtaş, Baydemir ve benzerleri neden ölüm orucu tutmaz?” dedi.
Tayyar, gündemdeki gelişmelere ilişkin Twitter’da takipçileriyle görüşlerini paylaşırken “PKK geçmişte muhalifleri ve hastaları ölüm orucuna zorlayarak veya canlı bomba yaparak ya da başına kurşun sıkarak tasfiye etti. PKK içi infaz 5 bin civarındadır” dedi.
en buyuk kurt dusmanları kurtlerın kendı ıcınden cıkar
en buyuk devrım dusmanlarıda bu mantıksız gıbı sol gosterıp sag vuranlardan cıkar
devletın en sadık usagı samıl 5 bın dıyor mantıksız ıse on bın:)
gercek ıse bunun cok otesınde
be hey mantıksız madem pkk bır sıddet orgutudur bu kadar baskı sıddet uyguluyor neden mılyonlar pesınde bır turkmen deyımı vardır hadı aklın yok burnun delıgıdemı yok be hey gafıl.
ayrıca pkk elestırılemez degıldır elestırılır .kı ocalan sızmaları cetecılıgı sık sık elestırmıstır buna karsı durmustur .
kımbılır belkıde mantıksız nette samıl ı okuyup 5 bını on bın dıye yazmıstır yanlıs hatırlayıp:)
–
pusu -duello cetın altan ın lafıdır mantıksız dost.bır yazarın lafını kullanmak suc mudur? mal bulmus magrıbı gıbı “bakınn bu devrım ın lafı degıl ” demek acızlık degıl de nedır:) elestırecek baska bısey bulamadın mı?
“fıravunı dıl ” lafıda sırrı sureyya önder ın tanımlaması cok severım .nette arama capsız beynını yorma dıye yazayım dedım:)
kım besyuz mılyar ıster ı hıc ızlemedım basından bılırım ama sen baya sık takıp edıyorsun aptal kutusunu sanırım cunkı uyarıyorsun benı ..”adı kım 1 mılyon ıster oldu yarısmanın ” dıye . ne dıyeyım olmayan allah ıslah etsın senı.
mahır elrom u vurmus sonrada kusmus . ama aynı mahır sonra gıdıp tezlerıne devrımcı sıddet kotudur dıye yazmamıs dımı mantıksız . dedımya mantık yok sende . cunkı nıyetın yok devrım dıye. malalle dedıkoducu lumpen kadını gıbı geyık pesındesın . devrım nıyetın yok. nıyet yok ıse yol bulunmaz. 20 yıldır ofısde kıc buyuten bır devlet usagı devrımı savunursa tum ayrıcalıklarından vazgecmek o ofısden cıkmak zorunda kalır ıste kucuk burjuvazı bu yuzden gercege karsı ayak dırer carpıtır.
Yorumumu okumadığına inanmıyorum. 🙂 “Çok da küstah” demenden bile anlaşılıyor bu. Ayrıca okumamışsan da okumanı şiddetle tavsiye ederim. Sen oku, yine “okumadım” de. 🙂
Çünkü orda yazdıklarıma makul ve mantıklı cevaplar vermene imkan yok. Çünkü haksızsın. Kuşlara pusuya karşısın ama insanlara pusuya karşı değilsin. Kurnazlığın çok yetersiz. Ama kaçma talebini kabul ediyorum.
Can sıkıntısından kurtulma isteğime saygı duymalısın. Devrim derdim var ama bu yüzden senin haksız ithamlarını sineye mi çekmem gerekiyordu? Bak yine bununla bitirmişsin; beni ve benim gibi yüzbinlerce kamu çalışanını “devlete uşaklık”la itham etmişsin. Derdinin devrim olduğu belli oluyor!
Ben gönderdikten sonra fikir değiştirip cevap yazdığını gördüm. Arkadaşına teşekkürlerimi ilet. Sana kısa süre sonra cevap yazacağım.
pkk mayın döşemiş kalleslık yapmıs dıyorsun . tsk de pkk dekının bın katı mayın var sıktıret mayını kullanımın yasaklanmasına ımza attıgı kımyasal gazları kullanıyor hadı elestır tsk yıde. elestırmez ısen devletın usagısın. bırak demokratı gerıcısın. ben tsk vazgecerse hemen pkk nınde mayından vazgececegıne ınanıyorum . ateskeslerı takmayan senın patronun devlet.ama tsk bunu yapmaz. cunkı basındakı emperyalızm bu savasdan beslenıyor.
ayrıca savasın kendı ıcınde bu normaldır sen sıcak ofısınde anlayamassın bunu. ne yanı gerılla 10 kısı ıle 5 bın on ın askere karsı apo apo dıyerek mı saldıracaktı. kaldıkı pusu uygulaması tsk de sık yapılır. tsk alcak sana gore o halde. kanımca sende mantık olmadıgı ıcın onyargı oldugu ıcın sapla samanı karıstırıyorsun.
Hakaret nedeniyle kaldırıldı.
pkk “ıett ye molotof atın herkesı yakın kırın dokun ” demez. bu ıstenmeyen bır olaydı bılırsın ates kontrol altında ıse faydalı kontrolden cıkınca tehlıkelıdır. pkk sıvıl oldurmek ıstese ılk once gelır senın ofısı yakardı:) ınan.
gunde bın sıvıl oldururdu . ama senın mınık beynın bunu almaz . patronun devletının kara propagandasını yaymak maasını hakketmek derdındesın sen. oldurulen yuzlerce (600 kadar) cocuk var hangısını savundunuz bu gune kadar. bu yaptıgın vıcdansızlıkdır ıkı yuzluluktur.
pkk sıvıl olumlerını elestırmıstır . ama devlet roboskıden hala ozur dılemedı. pkk 33 asker olayının komplo oldugunu ortaya cıkartmıstır. guclukonak gıbı sıvas maras corum 1 mayıs 77 gıbı olaylar ortadadır ama sen ve patronun t.c gırtlagına kadar boka batıkken gerılla ya burnunda bok var dıyorsun bu yanlıstır. cehalettır.
humanıst anarsıstlerın sıddet e bakısını durıttı ye bakarak anlamak mumkundur mantıksız. ortaya laf atıf kacma. ayrıca bana cevap ver dıye yazmadım bunları.. ıpe sapa gelmez karalamalarının dogrusunu soyledım . bunu senın ıcın yapmadım senı okumak gıbı bır talıksızlık yapacak olan ınsanlar. ıcın yaptım.
Kızma sansarcığım, hoşça vakit geçiriyoruz şurda. 🙂
Şamil Tayyar gibilerinin ağzına laf veren de sizler değil misiniz?
Öcalan “10 bin infaz” dememiş de “5000” mi demiş? Ne önemi var ki sayıların? Bak Gün Zileli, Cengiz Çandar’la ilgili olan son yazısında haklı olarak bu konuya değinmiş. Sayıların az veya çok olması değil, niteliğidir önemli olan sazancığım.
“Pusu zorunludur” diyorsun, tamam da madem öyle neden önceki yazında kötüledin? Şimdi görüyorum ve anlıyorum ki sen pusu kötüdür derken kuşlara, sazanlara ve sansarlara kurulan pusuları kastediyorsun ve insanlara kurulanları “insanların özgürleşmesi için” zorunlu görüp bunun dışında tutuyorsun.
Kimyasal silah kullanan TSK’yi tabii ki eleştiriyorum. Uluslarası savaş kurallarının ihlalidir ve savaş hukukuna aykırıdır. Ayrıca yargısız infazları da eleştirdim ve bunlara karşı alanlarda eylemlerde yer aldım. Oldu mu? Bir kez daha özür dileyecek misin benden? Kırmızı ve mor sana yakışıyor. 🙂
Kaçmamana ve kaçmayı kendine yedirememene sevindim. Arkadaşının varlığı sende itici bir güç oluşturmuş. Ama arkadaşın gerçekten var mı, emin değilim. Bana annlattığın bu hikaye biraz karışık geldi. Baksana, sen mesaj yazıp “okumadım” diyorsun, arkadan arkadaşın seni uyarıyor, sen hemen uzun yazımı okuyup anında şıppadanak cevabını yapıştırıyorsun. Bunu yapmadan önce de google’da arama yapıp Şamil Tayyar’ın yazısını falan buluyorsun. 🙂
cevır kazı yanmasın mantıksız on bın dedın ama senın gıbı bır yuzsunden ozelstırı beklemek tabı bos bır ıs . komık ve sefıl bır duruma dusurdun kendını. bu sana son mesajımdır amaaa gene sacmalarsan gene madara ederım senı haberın ola
PKK nerde 33 askerin katledildiği olayını açığa çıkarmış? Olayı Şemdin Sakık’ın üzerine yıktı ve sıyrıldı. Bu katliamın hesabını sorduğunu söyledi ondan ama sonra onu görevine ve komuta kademesine geri getirdi. Son anlaşmazlık ve cezalandırma çok daha sonradır.
Dğer köy katliamlarını, imhalarını ne yaptı? Bunları yapanları ilkel katliamcılıkla Öcalan eleştirdi ama bir ara o kadar sık oluyordu ki, bunların görevden alındığını sanmıyorum. Alınmışsa da bu daha sonra olmuştur. Öcalan’ın kendisi o zamanlar “kurşun adres sormaz” diyerek bu katliamları yapanlara sahip çıkmadı mı?
Çocukların devlet güçlerince öldürülmesini de her fırsatta kınadım ve eylemlerine katıldım. Ben bu konuda temizim. Ama sen öbür tarafın eylemlerini kınamadın. Hâlâ da savunuyorsun veya “kontrolden çıkma” diye geçiştiriyorsun.
kımyasal sılahları elestırmıs ama pkk on bın kısıyı oldurdu dıyecek kadarda devrımcı 🙂
Seni mi kıracağım, 5000 olsun, sansarcığım. 🙂
Sen olayın özüne odaklan. Gün Zileli’nin Cengiz Çandar’la ilgili yazısındaki o kısmı bul ve oku.
ben yorumu yaptıkdan sonra senın mesajın geldı be hey gafıl kısı kendınden bılır ısı komplocu mantık yoktur bende. ben bılmeden konusmam ıskenmeden sallamam senın gıbı 🙂
33 asker olayını “pkk semdıne yıktı sıyrıldı demek ” cehalet degıl ıse bılınclı ajanlıktır. cunkı gecen bır asker basında “semdın sakık ın katlıyamda olmadıgını soyledıgını lakın semdını yakınan gordugunu” soyledı. devlette semdın ın konu ıle alakalı olarak ocalan tarafından sorgulandıgının vıdeosu var ocalan ın semdıne hakaretının bını bır para. hatta bu vıdeonun bırkısmı o donem ozel bır tv de yayınlandı. sonrası malum olum emrıverıldı ama semo haını kactı . sımdı kontralık yapıyor kurtlere kufreden kıtaplar yazıyor ıcerde lap tap ıyla oynuyor resım yapıyor bıde evlendı ama gelde bunları mantıksıza anlat. mantıksız ajanlıga dogru hızla kosuyor
sıyaset ın ajdarı mantıksızı madara etmek cok zevklı ama cok zaman alıcı gercekten
Sansarcığım, anlayışı kıt sansarcığım… 🙂 Ben “Şemdin katliamı yapmadı” demedim. İyi oku, iyi anla. Ben “olayı onun üzerine yıkıp sıyrılmak istediler ama madem öyle neden cezalandırmadılar, neden daha sonra görevine geri döndürdüler?” diye soruyorum.
fırıldaga dondun utangac devlet yanlısı mantıksız memur arkadas
bıseyıde dırek de be ! dusundugunu dırek soylemeyen ya cahıldır ya ıcten pazarlıklı yada korkak. “onu oyle demek ıstemedım bunu boyle demek ıstemedım ” bence sen dırek aklından gecenı soyluyorsun sonra gercek gozune sokuluncada “orda oyle demek ıstemedım ” delıgıne kacıyorsun
gercek fıkırlerının bılıncaltında katıksız bır kucuk burjuva var cunkı devletın memurusun o devletı bızler ıstıkrarsızlastırırsak sen ac mevkısız kalırsın dımı mantıksız
Sansarcığım, lütfen sululuğa vurma işi. Ben eğleniyorum ama çok ciddiyim. 🙂 Sense sulandırarak kaçma tektiği güdüyor gibisin.
Şimdi ciddi olup bana Şemdin neden o 33 asker katliamından sonra görevinde tekrar geri getirildi, bunu açıklar mısını?
semo gorevıne donmedı be hey gafıl. kactı gerılladan . pesmergeye abd ye sıgındı bılmıyorsan barı arastır bılmemek ayıp degıl ogrenmemek ayıp .zaten opererasyon oze ocalan ateskesını bozmak ıcındı.bu basarıldı. hadı tersınden dusunelım oturdugun yerden nasıl bu kadar emın oluyorsun herseyden? pkk de tonla ozerk gerılla bırımı var dıyelımkı sorumlu merkeze sormadan semoyu gorevınden almadan sorusturmaya devam ettı bu ocalan ın sucumudur? merkezın sucu mudur? kaldıkı boyle bırsey yok. olay apacık ortada tonla yazıldı cızıldı sen okumadın dıye dunyayı senın ofısıne goremı algılamak zorunda degılkı ınsanlar . senın derdın kanımca uzum yemek degıl bagcıyı dovmek dılın fıravundan yana gavura gavur demeye dılın varmıyor ama devrımcı elestırmekte cok comertsın cunkı kucuk burjuva bır utangac devlet yanlısısın
az once pkk on bın yoldasını öldurdu dedın sonra aslında 5 bınmıs dedn bunuda en sadık devlet ajanı halk usmanı samıl tayyar ın agzından soyledın durum bu baska soze gerek yok sen olamayan allah yok desen gene ınanmam
Sansarcığım, bak, bizi de kendini de bu kadar aptal yerine koyma lütfen. Şemdin Sakık 33 er katliamını ne zaman yaptı, PKK’den ne zaman kaçtı? Aradaki yıllar kaç yıl yapıyor, bilirsen sana 10 puan, baraj sorusu…
(Bir de “kim milyon ister” yarışmasında finale kalabileceğini yazmıştın!)
Öcalan söyledi diyorum PKK’de şu kadar iç infaz var diye. Şamil’den duymadım, Öcalan açıkladı yakalandıktan sonraki ifadelerinde.
Bak, arkadaşının önünde komik duruma düşüyorsun. 🙂
kanımca bız degılde sen dırek aptalsın 🙂
ocalan ı okudum dıyorkı ıc ınfazlarının bır kısmı sızmaların ısı haksız yere ınsanları katletmısler . sen ıse on bın dıyorsun devletın sadık usagı samıl ıse bes bın sen samılden daha supersın devlet savunuculugunda kanımca
sen once pkk de on bın ıc ınfaz var dedın kıcından attın rakamı . (cetelesı tutulmadı bunun cahal) sonra 5 bın rakamına ındın benden ayarı yıyınce ama 5 bın rakamıda ocalan ın degıldı samıl ındı. samıl dırek cıa ajanıdır
20 yılda 2 tabur asker şüpheli şekilde öldü
Haziran 22, 2010 admin No Comments »
İHD İstanbul Şubesi’nin raporuna göre, son 20 yılda yaklaşık 1800 asker şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. İntihar ya da kaza denilen ölümlere, aileler inanmıyor. Şüpheli şekilde ölenlerin çoğu Kürt gençleri.
bak utangac devlet taraftarı mantıksız memur arkadas sana dırek sayı verdım sendende boyle sayı ısterım
Hâlâ 5000-1000 kısmındasın işin yahu!.. Bu kadar mı cevap verme acizisin? Gün Zileli’nin sitesinde, onun yazdıklarının tam üstüne böyle de olmaz ki!
Demek PKK’nin içine sızıp “iç infaz” yapmışlar. Bak hele… Öcalan, bu infazları bir özeleştiri olarak söylemişti. Meğer gerek yokmuş buna. Sızmaymış. Sızma zeytinyağı mübarek!.. 🙂
bakalım sımdı nasıl kıvıracak 🙂
Hakaret nedeniyle kaldırıldı.
Hakaret nedeniyle kaldırıldı
Pusu gibi, hakaret ve karalama da şark kurnazlarına özgü bir davranış. Ben, karşımdakinin zeki, çevik ve merd olanını severim. 🙂
Ama eğer kaçmayıp da kalacaksan, insan öldürmekle insan yaşatmak arasındaki bağı ve bir de bu mantıksızca lafı anlamakla kaloriferli dairede ısınıp büyüyen(!?) kıçım arasındaki bağı bana anlat lütfen. Tabii bunu Öcalan’ın “PKK’nin 10 bin civarında iç infazı var” özeleştirisi kapsamında yaparsan ayrıca sevinirim.
demıs mantıksız . sankı öcalan ın lafı doga kanunu. ustelık cetelesı tutulmadı bunun .hangısı sızma ısı hangısı komplo bellı degıl . dıger yandan samıl tayyar ajanı bes bın dıyor mantıksız memur ıse on bın. buda mantıksızın ruh halını ele verıyor
“””Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na, yaklaşık BİM KISIYI bulacak ikinci listeyi de önümüzdeki günlerde teslim edeceğini kaydeden İbrahim Güçlü, faili meçhullerin adeta katliama dönüştüğünü söyledi. PKK’nın sadece kendi içinde infaz gerçekleştirmediğini, bölgedeki Kürt siyasetçilerine, kanaat önderlerine, sıradan insanlara, köylülere yönelik de infazlar yaptığını belirten Güçlü, şunları söyledi: “”””
elbette bu durum arastırılmalı gercek ortaya cıkmalı ama bunu yapmanın yolu mantıksız gıbı bok atmakla(on bın ınfaz var dedı mantıksız memur . cıa ajanı samıl ıse bes bın dedı ) karalama nıyetı ıle yapılmamalı ocalan ıc ınfazlar arastırılmalı derken derdı pkk cınayet orgutudur demek degıl derdı bu durumdan kurtulmak
Sansar bir nevî zıplayan top gibi. Bir vuruyorsun, o duvara, bu duvara çarpıp çarpıp duruyor. 🙂
Sansarcığım, bir sakin ol, debelenip durma. Biraz sakin kafayla yazdıklarımızı tekrar oku. Belki daha iyi anlar ve senin gibi okumuş, bilgili(!) bir adama yaraşır doğru düzgün yanıtlar verirsin.
cıa ajanı samıl kadar bıle vıcdanın yok mantıksız memur .bok atma olayını abarttın kanımca . öcalan “Örgüt içi infazları eleştirenler mücadelemize zarar veriyor” derken kasdettıgı tamda bu kanımca .
pkk on bın kısı oldurdu demek ıle pkk ne yaparsa dogrudur elestırılemez dıyenler aynı kafadadır.
dogru olan gercekcı objektıf olmaktan gecer . ıc ınfazlar arastırılmalı hangısı haklı hangısı devlet sızmasının sonucu olmus ortaya cıkarılmalı . gercegın kendısı devrımcıdır zaten . ıskenbeden osurmak ıse salakların ısı
Peki, Şemdin Sakık 33 eri öldürdükten kaç yıl sonra PKK’den kaçtı, bunu açıklar mısın sansarcığım?
Seviye 3000 feet beyler, dağılın!!!
Haklı iç infaz diye bir şey olmaz Karasansar kardeşim.
Sansarcığım kayboldu. Ben yanıtlayayım kendi sorumu.
33 erin katledilmesi 1993’de oldu. Şemdin Sakık’ın PKK’den kaçması ise 1998’de. Arada tam 5 yıl var.
Şimdi sansara tekrar soruyorum: bu olayın üzerine giden PKK, bu olayın sorumlusu olarak gördüğü Şemdin Sakık’ı cezalandırmak için neden 5 yıl bekledi?
semdının ne zaman ne halt yedıgı herkesce malum kendını cok zekı zanneden dostum. bılıyorum bende 93 u 98 ı . ama sen olayı kavrayamıyorsun kanımca. bunu surdan anlıyoruz; samıl tayyar bes bın ıc ınfaz var dıyor sen ıse on bın:)
ıc ınfaz derken kasdettıgım haınlerın cezalandırılmasıydı. yanlıs tanımlamısım . duzeltırım. orgut ıcındekı anlasmazlıklarda tek cozum sılahı dıl olmalı. haınlıgı sabıt olan ınsanların mahkemelerı seffaf olmalı gercekler halka acıklanmalı kuba da yapıldıgı gıbı.
Peki Şemdin Sakık’ın bu katliamı hangi yılda işlediğini ve PKK’yle yollarını hangi yılda ayırdığını biliyorsan, bizi, bütün insanları keriz mi sanıyorsunuz da, bu kaçışını 33 askeri katletme suçuyla ilişkilendirmenize inanmamızı bekliyorsunuz?
Madem 33 asker olayı komplodur ve madem bu işin sorumlusu Sakık’dır (ki öyle), o halde bu vahim suçun baş sorumlusunu neden PKK 93’de cezalandırmıyor, 94’de, 95’de cezalandırmıyor; bu adamı tekrar komuta kademesine getirip şık gerilla komutanı kıyafetleriyle şişine şişine pozlar vermesini sağlıyor da, 96’da da değil, 97’de de değil, taa 98’de sözümona cezalandırıyor?
Biz sazan mıyız sansarcığım? 🙂
Madem arada kaç yıl var, bunu hesaplayabiliyorsun, eğer bu son yazdığım cümlemi anlayabildiysen, lütfen daha önce benden özür dilediğin zamanki samimiyetinle şimdi dürüstçe bu aradaki farkı açıkla bize.
Açıkla da bilelim, insanların özgürleşmesi için(!) insanları öldüren bir hareketin, 33 kişilik bir katliamın sorumlusunu 5 yılda nasıl cezalandırdığını…
Sans ar
sararmıs morarmıs sansar tanımlamaları benı degıl senı alcaltıyor bunu bıl sevıyene ınmekle hata ettıgımı dusunuyorum
soruna gelınce bu sorunun muhattabı ben degılım pkk dır en basta pkk ye sor. ama benım fıkrım semo allah yok dese ınanmam kanımca 98 de olay cozulmustur dagda ısler senın ofısın gıbı yurumez mantıksız dost
bak ne demıs genelkurmay ın pkk den para alıyor suclamasına mehmet alı brand
ŞEMDİN SAKIK DİK DURDU
Şemdin Sakık o dönem çok dik durdu, namuslu davrandı. “Ben bunları söylemedim.” dedi. Çok rahatlıkla askerle anlaşabilirdi. Ama yapmadı. Dik durdu. Namuslu bir şekilde, “Bunlar bana ait değil.” dedi. Ama sonrasında da çıkıp bizim gazeteci takımına öyle laflar etti ki, hayal kırıklığı oldu. Bir dengesizlik var.
evet bır dengesızı baz alıp analız yapma yuzunu halka dön
mahır kaynak ın ajan olduguda 20 yıl sonra cıktı ortaya emı benım tırt teorısyen kardesım
Sondan başa:
1- Mahir Kaynak’ın ajanlığı 20 yıl sonra ortaya çıkmadı; 12 Mart darbesinin hemen sonrasında 9 Martçıların yargılanması sırasında MİT ajanı olduğu açıklandı.
2- Bir dengesizi baz alıp analiz yapmıyorum. Somut, maddî ve matematik kesinliğe sahip sayıları birbirinden çıkarıp 5 rakamına ulaşıyorum ve “neden PKK bu ‘komplo’nun sorumlusu Sakık’dan 5 yılda hesap sormadı?” diye soruyorum.
3- “Dağda işler ofisdeki gibi yürümez” diyerek bu konuyu geçiştiremezsin. Sakık bu katliamdan sonra bir süre uzaklaştırılıyor ve sonra eski komutanlık görevine geri getiriliyor. 5 yıl sonraki yol ayrılığına kadar da bu görevinde kalıp şişine şişine pozlar veriyor. Ben de soruyorum: PKK bu “dengesiz”i neden “baz alıp” görevinde tutmuş?
4- “PKK’ye sor, bu sorunun muhatabı ben değilim” diyemezsin. Muhatabım sensin. Çünkü PKK’nin insanları özgürleştirmek için öldürdüğü şeklindeki vecizeyi(!) yumurtlayan sensin. Dahası, PKK’nin 33 asker olayının üzerine gidip hesabını sorduğunu, Şemdin’i cezalandırdığını ileri sürdün. Bu yalanın da seni muhatap yaptı.
5- “Sararmış”, “morarmış” tanımlamaları seni anlatıyor. Seviyeyi düşürüyorsa bundandır. Ama sen, seni uyardığım halde benden kaçma fikrinden dönmekle, evet hata ettin. 🙂
parmagıma bakma gösterdıgım yere bak patronu devlete 20 yıl hızmet ettıgı halde devrımcılere yol gostermekte behıs gormeyen mantıksız memur dost
anadoluda mahır kaynak gıbı semdın sakık gıbı bınlerce ornek var
33 asker olayı elbette aydınlatılmalı
ama senın yontemınle degıl (duzenın ıtı samıl tayyar pkk de 5 bın ıc ınfaz var derken sen on bın dedın bunu her yorum yazdıgında gozune sokacagım cunkı bu ornek senın mantıgının durusunun kartvızıtı )
pkk elestırılemez degıldır
ama pkk ıle tsk kıyaslanamaması ıle kıyaslanır
yuzu dusmana donuk bır olusuma laf ederken zuccacıyecı dukkanına gırmıs zıhınsel engellı bır fıl gıbı davranmak etık degıl
öcalan gecmısde eskı esı kesıre nın mıtle ıle olan ılısıkısını cozdugunu ama dırek mudahale etmesı durumunda kaybın buyuk olacagını dusunerek bekledıgını soylemıstı
sana sık sık rahat ofısınde ıscı sınıfının alınterı ıle maasını alıp kıc buyuturken bılgıclık taslama derken kasdettıgım budur
ayrıca; sararmıs morarmıs kelımelerı senın kısılıgının kartvıztıdır kanımca
Ben de az kalsın, “Getttiiiii, gûl gibin sansarım gett-tiiiiiiiii…. Fazla abandım, fazla yüklendim sansarıma. Ellerim böyle boooş, boş mu kalacaktı?” diye ağıda başlamak üzereydim ki, yettin geldin sansarım. 🙂
Madem sen her seferinde PKK’nin iç infazlarıyla ilgili 10000 sayısını gözüme sokacaksın, ben de sayıyı artırıyorum ve 15000 yapıyorum. Ama ben desteksiz atmam. Öcalan meğersem, “PKK’de 15 bin iç infaz oldu” demiş. Ben Massname’nin yalancısıyım. İnanmazsan gir sitelerine de bak.
Şamil mi iyi bilecek bu konuda, Öcalan mı?..
Benim için farketmez. Ha 1, ha 10, ha 10 bin veya 15 bin. Hepsi bir. Ben Stalin gibi “bir kişinin ölümü trajedidir, 1 milyon kişinin ölümü ise sadece istatistiktir” demem ki. (Sahi, demiş midir acaba Stalin böyle bir söz? Ha Gün abi?)
Sansarım, ben bir kamu emekçisi olarak o sözünü ettiğin işçi sınıfının bir parçası oluyorum sanırım. Ama sen bir üniversiteli genç olarak, dersine çalışmayıp aylaklık ve kolay solculuk eden tembel bir öğrencisin. Nerden mi biliyorum, burdaki yazdıklarından…
Dolayısıyla işçi sınıfının alınterinden faydalanan birazcık sen oluyorsun. Yanlış anlama, faydalan… Ama derslerine çalış biraz. Kolay solculuk yapma. 🙂
karşılaştırılıp tartışılan iki savaşan silahlı organizasyonun ne olup olmadığını savaşta esirleri ve yaralı düşmanına ne yaptıkları ile ölçebilirsiniz.sanırım devletin mantıklı memuru objektif olarak hizmet edip yalandığı devleti savunması çok doğal olabilir ama pkk nin hiç bir esirini kendini öldüren asker dahil geri vermediğini duymadık devletin savaşanlarının yaralı esirlerden ölülere kulak burun operasyonuyla çakmak kılıfından tecavüze binlerce örneğinde öğretemediğini mantıklı memura öğretmenin imkansızlığı ortada ike bu vakalarla uğraşmayıp dikkate almasak belki gerçek yerleri olan ırkçı salyalı faşistlerin yanına tez elden gitmelerine yardımcı olabiliriz
Ya sen? Bu sitede yazarak Zileli’nin Sn. Öcalan hakkindaki düsüncelerine ortak olmuyor musun? Söyle bakalim bu konuda ne düsünüyorsun? Tabii, cesaretin varsa. Ama nerdeee?Sen ancak birilerinin ardina saklanirsin.
Ben devleti savunmadım ve cinayetlerini, işkencelerini her zaman eylemlere de katılarak kınadım, bunlara karşı çıktım.
PKK kulak-burun kesmedi evet. Bu yüzden ona müteşekkir olmamız gerekiyor. Öldürdüğü gençlerin, silahsız erlerin, çocukların ve tavukların kulaklarını kesip saklamadı. Kulakların ve burunların ait oldukları yerlerde çürümelerinde izin verdikleri için kendilerine müteşekkiriz!
PKK bir amaç için yola çıkmıştı. Bu amaçlar, kulak-burun kolleksiyonuyla bağdaşmıyordu. Ama bu amaçlar, köy basıp çoluk-çocuk köy halkını katletmeyle de bağdaşmıyordu. Ege’de köylüleri sırf kendilerini gördükleri için öldürmeyle de bağdaşmıyor.
Meseleye soğukkanlı ve dürüstçe yaklaşın. Bir fikir ileri sürüyorsanız, demagoji yapmadan, bilimsel bir ciddiyetle ileri sürün. İleri sürdüğünüz bir fikre itirazlar olabileceğini ve bunlara ikna edici, makul ve mantıklı cevaplar bulmak zorunda olduğunuzu unutmayın. Yoksa ilk itiraz cümlesinde böyle kızar, kızarırsınız.
Stalin’in böyle dürüst laflar edeceğini sanmam. O çok hesaplı birisiydi. Aleyhinde delil olarak kullanılacak laflar etmezdi.
Gün abi, Stalin’in o sözü söylediğine dair çokça internet sayfası buldum. Ama tabii internet pek güvenilir yer değil. Bir şehir efsanesi olarak çıkıp yayılmış da olabilir.
ben yakıştırma olduğu kanısındayım ama stalin’e de pek yakışıyor valla.
unıversıtelı oldugumu nerden anladın ? ıste sen busun… temel bılgı kaynagın (kıcın) senı hep yalıltıyor kendını sık sık rezıl edıyorsun. önyargılısın. ben lıseden sonra hıc okumadım alanlardaydım .ımkanım olsada okumazdım. devletıde kurumlarınıda unvanlarınıda sevmem.ıscıden ıkı kat fazla maas almak ıcın devlete kapıkullluguda yapmam.
öcalan 15 bın demıs he:) vay benım mantıksız memuruma
besıkcı ıle öcalan ın arası uzun suredır ıyı degıl . hatta öcalan besıkcı ” kurtlerın zıya gokalp ı” olmakla sucladı. “besıkcı pozıvıtıstır” dedı kanımca temel ayrım noktaları ocalan ın pragmatık olmasıdır . zıra guncel sıyaset bunu dayatır. helede senın ısverenın t.c gıbı bır gerıcı komplocu devlet ıle onyıllardır savasıyorsan bu sık yapılır. onaylamıyorum ama durum bu.nasname de mı okudun ocalan ın 15 bın dedıgını . ocalan bunu dese bıle tezını guclendırmek ıcın yapmıstır. bu durumdan kurtulmak ıstemektedır. kaldıkı ocalan ın her dedıgı doga kanunu degıldır. kım saymıs 15 bın ınfazı?
ayrıca öcalan sızmaları komploları acık acık soyleyen yazan cızen bırıdır saklamaz kı . ac oku nette tum kıtapları var. ıskembeden atma.
daha oncede dedım senın derdın pkk dekı yanlısları durdurmak degıl “pkk cınayet orgutudur” demek. utangac bır devlet memurusun sen.
benden sana tavsıye nasnameyı- ocalan ı -onu bunu dınleme mantıgını dınle .olgulara bak.ama pardon ya senın lakabın mantıksız memurdu dımı:)
ocalan ı stalın ı elestırmekte cok comertsın ama daha patronun devletı elestırdıgıne tanık olmadım. pek vaktın olmuyor sanırım sola kurtlere laf vurmaya calısıp madara olmaktan ha?
“Ama sen bir üniversiteli genç olarak, dersine çalışmayıp aylaklık ve kolay solculuk eden tembel bir öğrencisin. Nerden mi biliyorum, burdaki yazdıklarından…”
lıse mezununa yazdıgın bu:)
harbı her onyargılı saf ve sallamayı seven ınsan gıbı komıksın ve acınacak vazıyettesın
ha gayret sıtenın ayar yeme manyagı olmana az kaldı.
“PKK kulak-burun kesmedi evet. Bu yüzden ona müteşekkir olmamız gerekiyor. Öldürdüğü gençlerin, silahsız erlerin, çocukların ve tavukların kulaklarını kesip saklamadı. Kulakların ve burunların ait oldukları yerlerde çürümelerinde izin verdikleri için kendilerine müteşekkiriz!”
boyle demıs konforlu memur savasda uzerıne gelene ne yapacaksın mantıksız ? cıcek mı atacaksın? ölme oldurme savasın bır gerceklıgıdır
ayrıca senın tırt mantıgına gore pkk oldurdugu askerlerı olay yerınde curumeye terketmeyıp cenaze torenımı yapmalı:)
pkk koy basmak koylu oldurmek ıcın koy basmaz mantıksız .
senın dedıgın koylu oldurme olayları korucu ıhparcı koylerdır
gerılla kellesı basına para alan korucuların koylerıdır. devlet dunyanın 3. buyuk ordusu olmakla ovunup dururken koruculuga zorladıgı (koruculugu kabul etmeyen 4 bın koy yakıldı) koylulerı colugu cocugu ıle elıne bır tufek verıp savas alanına surmektedır . devletı elestırsene bu yuzden neden elestırmıyorsun?
cıkan catısmalarda ” sıvıllerde ” olmektedır.
ıstenmeyen olaylar yasanmaktadır. gerıllacılıkla cetecılıgı karıstıran unsurlar ıntıkamcılık yapmaktadır kontrolsuz sıddet uygulamaktadır .bır cok katlıyamın nedenıde devletın pkk dekı ajanlarının ısıdır. bunlar elden geldıgınce engellenmeye calısılmakdadır son yıllarda cokda basarılı olunmustur.
ama gelde bunları mantıksıza anlat:)
o maasını hakketmenın derdınde …
Sansarcım, üniversiteli olup olmaman zerre kadar önemli mi bu tartışmamızda? Hemen de nasıl atlamışsın bir “açığı” bulunca. Sevindirik olmuşsun garibim. 🙂
Fatih Terim gibi kızarmış yüzle, el kol hareketleriyle ve dağılmış yaka-paçanla saldırır vaziyettesin. Biraz sakin ol, biraz zekice yaz. Biraz eğlenceli ve düzeyli olsun muhabbetimiz.
PKK korucu köyünü basıp çoluk çocuk, inek tavuk toptan imha edebilir mi diyorsun yani? Öcalan’ın “kurşun adres dinlemez” lafı da mı yalan? Korucu köylerine reva mı yapılanlar? Bunu de bakalım bana…
özgürlükçünün ölçme yöntemi olarak önerdiği esirlere ve yaralılara yapılan muamele hakkındaki düşüncesini söyleyeceğine kin beslediklerine saldırmayı tercih etmek yaladığı devlet iktidar hegemonyasına hizmetten başka işlevi olabilirmi?beğenelim beğenmeyelim ceberrut hegemonyaya itiraz edip mücadele eden her türden isyanın hepimizi daha fazla özgürleştirme işlevi olup kendine toplumsal muhalefetin dinamiğiyim diyebilenlerin yeri amasız,pazarlıksız,çıkarsız kürt özgürlük hareketinin yanı olmalıdır.en olumlu ve yapıcı eleştirilerin içerden yapılabildiği tek organizasyonu sistemin efendilerinin cephesinden eleştirmek tamda sistemin ve ceberrut devlet-iktidar hegemonyasının yalaka hizmetkarlarının tarzı olabilir?başka bir ölçme yöntemi olan varsa beri gelsin savaşanların savaş etiği içinde bile esirlere yaptıkları ile ölçebiliriz ama mantıksız memurda birazcık mantıktan eser olmadığı için ölçemez
Daha önce yazdıklarım açık değil miydi? Devletin işkencelerini, katliamlarını, köy yakmalarını, Uğur Kaymaz’ın vücuduna sapladığı mermilerini, Roboski’deki bombalarını… hepsini biliyoruz ve söylüyoruz. Kitlesel eylemlere, basın açıklamalarına vb de katılarak eylemli tepkimizi gösteriyoruz. Sizin işinize geleceği gibi sadece PKK’nin cinayetlerini bilip söylemiyoruz. Öyle yapsaydım bayram ederdiniz. Yanılıyor muyum? 🙂
Ama ben “mantıklı memur”, sizin kafalarınızdaki “memur” tipine uymuyorum galiba. Sizin kafalarınızdaki doğrudur ama! O nedenle ne yapıp edip, beni eğip bükerek, kafanızdaki o yere, şablona yerleştireceksiniz.
Oysa lafa gelince, slogana gelince “kamu emekçisi” dersiniz, ama kafanızdaki “memur” tipi sıradan insanın önyargılarından ayrı değildir. Hele bir de bu memur, sizin kofkatı fikirlerinize ters düşen laflar ederse kafanızdaki vasatı ortaya saçmak için beklemezsiniz.
“Olumlu ve yapıcı eleştirilerin içerden yapılması”ndan söz etmişsin. Böyle bir şey yok. İçerde kırılacak bir kol yok bizde. Sistemin efendilerinin cephesinden de eleştirmiyoruz. Olması gerekeni söylüyoruz. Sizlerse susarak ve içerde fısıldaşarak veya mırıldanarak, aslında bu sisteme koz veriyorsunuz. Sistemi bırakıp sizi konuşmak zorunda kalıyoruz çoğu zaman. Sistemi değil, kendi politik yapınızı tartıştırıyorsunuz, farkında değilsiniz.
efendilerin hizmetkarı olmasan ölçme kriteri esir ve yaralılara tarafların yaptığı muamele sorusu hakkında düşüncenizi yazardınız.tamam iki tarafta öldürüyor ama ne gariptirkikendi bir öldürünceye kadar 8 öldüğünü bilen pkk li kendini öldüreni esir aldığında esir asker bile öldürülmeyip muhakkak salınacağını biliyorsa aslında meşru gibi görünenin gayrımeşru işler yaptığı gayrımeşru gösterilenlerin daha meşru göründüğü durumu bile görmemeye çalışıp bir anlamda sistemin ve efendilerin hizmetkarı olmuyormusun?
Sizden farklı fikir ileri süreni bu kadar ısrarla karşı tarafa itmeye çalışmanız, onu “sistemin efendilerinin hizmetkârı” olmakla suçlamanız, aslında kendi fikrinizi yeterince savunamamanızdan kaynaklanıyor.
Sözünü ettiğin konuda fikrimi iki kez açıkladım. Kulak kesmediği için PKK’lileri takdir etmemi istiyorsan, ederim tabii. Ama bence idealler uğruna bu yola girmiş kişilerin zaten böyle iğrenç yöntemlere başvurmaması doğal sayılmalı ve ayrıca övgü vesilesi olmamalı.
Ayrıca ben PKK eleştirimi PKK’lilerin kötülüğü, zalimliği vb üzerine kurmuyorum ki… Eleştirim, insanî durumlar üzerine değil, politik yola dâirdir. Silahlı mücadele ile alınabilecek pek bir yol olmadığına inanıyorum. Günümüzde silahın gerçekten miadı dolmuştur. Silahla yol alabilirsiniz ama tuttuğunuz yol sizi daha kötü bir yere getirir.
Yine ayrıca, PKK bu silahlı mücadele yolunu yukarda örneklerini verdiğim olumsuzluklarla döşedi. Bunlarla ilgili samimi özeleştiri ve muhakeme yapmadı. Dediğim gibi, Şemdin Sakık 33 eri katlettiği için değil, örgüt içi anlaşmazlıklar nedeniyle, katliamdan 5 yıl sonra örgütten kaçmak zorunda kaldı. Ama PKK’ye yakın çevreler, bu 5 yıl sonraki olayı, herkesi saf yerine koyarak, 5 yıl önceki katliamın hesabının sorulması gibi gösteriyor. Bizim solgun sansarımızın, bana cevaben yazdığı ilk mesajlarında yapmaya çalışdığı gibi…
Gördüğün gibi Özgürlükçü, ben iki savaşan tarafı kıyaslamıyorum ve eşitlemiyorum. Kulak-burun-boğaz meselesini bana karşı tekrarlayıp durmana gerek yok. Ben bu başlık altında PKK eleştirimi, sansarımızın, PKK’nin insanları özgürleştirmek için öldürme yolunu sürdürdüğü vecizesine karşı dillendirdim. Yoksa amacım, olayı dramatik hâle sokmak değil.
Dikkat ederseniz, Gün abinin bu yazısı, PKK’nin ve Öcalan’ın Kürd sorunu konusunda hükümetle ve devletle halksız çözümde uzlaşma yolunda olduğuna dâirdir. Benim bu konuya ilişkin ilk mesajım da bu yöndedir. Konuyu genel bir PKK ve onun şiddet yolu konusunda tartışmaya çeken önce sansar, sonra da sen oldunuz.
“Yapıcı eleştirilerin içerden” yapılmayıp buradan yapılması da biraz bu nedenle oldu.
yazının adı yok
Sevgili Gün,
Kitlesiz çözüm bir ihtimal ama bana göre RTE’nin gündeminde hayli gerilerde gibi görünüyor. Yazının oluşturduğu canlı tartışma ve atışma ortamı çok renkli. Aşırı metafor kullanma merakı ve kişisel öfkelerin de renklendirdiği diyalogları *zaman zaman sağırlar diyalogu olsa da, keyifle izliyorum. Bir önerim olabilir: Biraz daha kuşkucu olalım ve çok kaynaktan araştırma alışkanlığını geliştirelim. Hayat dezenfermasyon üzerine kurulu!
haklısın Akın.