Ukrayna…
(A.C.A.B.= “All Cops Are Bastard” – “Tüm Polisler Orospu Çocuğudur”)
Ukrayna’daki ayaklanmaya, öyle görünüyor ki, solumuz, “Avrupa Birliği yanlısı” ya da “sağcı” olduğu gerekçesiyle burun kıvırmakta ve gereken desteği vermemektedir. Bence bu bakış son derece yanlıştır. Ukrayna’daki ayaklanma, bugünkü devrimci ayaklanmalar kuşağının Batı Asya’daki devamı olarak görülmelidir. Tarihi açıdan da, ulusal açıdan da, toplumsal açıdan da böyledir bu.
Ukrayna, XX. yüzyılda devrimci ayaklanmalarla çalkalanmış bir ülkedir. Ukrayna halkı 1917 devrimini destekledi, Mahno’nun Ukraynalı köylü gerillaları, 1917’den sonraki iç savaş sürecinde, hem Beyazlara hem de merkezi Sovyet yönetimine karşı savaştı. İç savaş sonrasında, merkezi Sovyet yönetimi, diğer milliyetlere olduğu gibi Ukraynalılara karşı da ulusal baskı uyguladı ve Ukrayna halkını yıllarca Rus egemenliği altında tuttu. Ayaklanan Kronstadt bahriyelileri içinde çok sayıda Ukraynalı vardı ve ayaklanmanın lideri Petruçenko da bir Ukraynalıydı.
“Kulak”ların tasfiyesi adına Ukrayna köylülüğü ve Ukrayna ekonomisi yıkıma uğratıldı ve 1930’ların başında Ukrayna’da muazzam bir açlık sonucu yüzbinlerce insanın ölümüne sebebiyet verildi. Ukraynalı komünistlerin çoğu Büyük Temizlik sırasında otomatikman Ukrayna milliyetçisi olarak görülüp ortadan kaldırıldı. Güçlü kuvvetli Ukraynalı köylü kadınlar, 1930’lu yıllarda uydurma suçlarla (örneğin Sovyet aleyhtarı fıkra anlatmaktan 5 yıl) tutuklanıp Rusya’nın en uzak bölgelerindeki gulaglarda ağaç kesme, yol açma ve madenlerde çalışma vb. işlerine sürüldü (Bkz. Ginzburg, Anaforun İçinde; Buber-Neumann, İki Diktatörlük Altında; Erica Wallach, Geceyarısında Aydınlık). Buna rağmen Ukrayna halkı Nazi işgali sırasında direniş saflarında yer aldı, Nazilere karşı partizan savaşına omuz verdi. Naziler kovulduktan sonra Ukrayna yeniden hâkim Rus şovenizminin baskısı altına alındı; merkezi Sovyet yönetimi 1930’larda Ukrayna halkına uyguladığı baskı politikasını bundan sonraki yıllarda da devam ettirdi. Bütün bunlar, Ukrayna halkında, Rus hâkimiyetine karşı bir tepkiye, hatta Ukrayna milliyetçiliğine yol açtı.
Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra, Ukrayna Rusya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet haline geldi ama uzun yıllara dayanan Rus egemenliği ve dominasyonu Ukrayna’da tamamen ortadan kalkmadı. Son ayaklanma, Rus dominasyonuna ve bu dominasyonun daha da artması tehlikesine karşı Ukrayna halkının hassasiyetinin bir göstergesidir. Bu direniş sırasında ortaya çıkan Rus karşıtı milliyetçi ve hatta sağcı tepkiler, işte bu hassasiyetten beslenmektedir. Keza, ayaklanmanın Avrupa Birliği’nden uzaklaşma noktasında çıkmasını da, Ukrayna’nın tarihi şartları içinde değerlendirmek gerekir. Ukrayna hükümetinin Avrupa Birliği’nden uzaklaşma kararı, Ukraynalıların gözünde, otomatikman Ukrayna’nın yeniden ve eskisi gibi Rusya’nın egemenliğine (ki halen de kurtulabilmiş değildir) gireceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, bu ayaklanmayı, Avrupa Birliği yanlılığı değil, Rusya karşıtlığı açısından değerlendirmek daha doğru olur.
Ukrayna’daki ayaklanma, orada atılan milliyetçi sloganlar (Gezi’de atılmadı mı sanki) ne olursa olsun, Ukrayna ulusal bayrakları ne kadar çok olursa olsun (Gezi’de de ulusal bayrak yok muydu, üstelik oradaki ulusal bayraklara abartarak sahip çıkan ulusalcıların Ukrayna ulusal bayraklarını “emperyalist işbirlikçiliği”nin delili olarak görmeleri bir hayli ilginçtir) Gezi gibi ayaklanmalarla aynı soydandır. Sonuçta bu ayaklanma da, karşısında biber gazlı, zırhlı, tomalı Ukrayna polisini bulmaktadır. Bir yanda halk vardır, diğer yanda ise polis.
Solcularımızın artık eski paradigmaları değiştirmelerinin zamanı çoktan gelmiştir de geçmektedir. Bugünün bölünmesi sol-sağ bölünmesi değil, iktidar-halk bölünmesidir ve bu bölünmenin tarafları olan çeşitli ülkelerin iktidarları ve polisleri nasıl aynı saftaysa, aynı bölünmenin çeşitli ülkelerdeki taraflarını oluşturan halklar da aynı saftadır, dolayısıyla birbirleriyle dayanışma halinde olmaları gerekir.
Son olarak: Bazı arkadaşlar, Lenin’in heykelinin yıkılmasına takılıyorlar. Oysa orada Lenin’in heykeli, proletaryayı değil, Ukrayna’daki Rus dominasyonunu temsil eder. Nasıl Kürdistan’da Atatürk heykeli Türk dominasyonunu temsil ederse. 1956 Macar Devrimi’nde de Stalin’in heykeli yıkılmıştı.
Gün Zileli
24 Ocak 2014
yazı gayet güzel ama lenin heykelinin yıkılması örneğini yazının genelindeki fikre adapte etmek için fazlaca zorlama bir yorumla açıkladığınızı düşünüyorum . sadece rusya boyunduruğunu temsil ettiğini düşünmüyorum . gerçi sosyalizm’in de ukrayna halkı için rusyayı temsil ettiği ve ona gösterilen tepkinin aslında boyunduruğa karşı gösterilmiş bir tepki olduğu gibi zorlayıcı bir yorum da yapmak mümkün . aslında bu konu sosyalistlerin ( ve benim gibi kendini tanımlamaktan çekinse de sosyalizme yakın hissedenlerin ) devlet aygıtının ele geçirilişinden sonra halkın muhalif kesimlerine karşı alınacak tavır konusundaki kafa karışıklığıyla ilgili . belki bu konuda da yazmak istersiniz biz de keyifle okuruz
Yazınızda katılmadığım bazı şeyler var
1-öncelikle bu ayaklanmaların Ortadoğuda,Akdeniz’de olanların devamını olduğunu düşünmüyorum..Ben tam tersine 1989 yılında başlayan daha sonra da renkli devrimler olarak da adlandırılan devam eden ayaklanmalara yakın buluyorum.
2-Ben mücadelenin iktidar ve halk çatışmsı değil. Rusya güdümündeki hükümet ile genellikle liberal ve sağ kesim arasındaki çatışma olarak görüyorum.
3-Ulusalcı sloganlar elbette vardı Gezi de ama bir ulusa karşı değildi bunlar..
4-Ukraynanılar haklı olarak Rus egemenliğine karşılar. Mevcut Ukrayna’nın 2.Dünya savaşı sonrası oluşturulan Doğu ve Batı parçları arasındaki farklılıkları da görmek lazım diye düşünüyorum..
Bu yüzden ben burada üçüncü taraf olarak Demokratik, özgür bir Ukrayna’dan yana olmamız gerektiğini mevcut iki grubun da bana pek öyle görünmediğini belirtmek istiyorum.
Saygılarımla…
iki grup yok. halkla devlet karşı karşıya.
Ben halkın tümünü temsil eden kitleler ile iktidarın değil iktidar ile liberal ve sağ kesimin mücadelesi olarak görüyorum…
senin nasıl gördüğünü anlıyorum. Herkes bir türlü görebilir. Ama bir de görünen var. Bak bakalım sokakta çatışanlar kim… Orada olsan tarafsız mı kalırsın, yoksa polisle çatışanların yanında mı yer alırsın?
hocam, her polisle çatışanı siyasal perspektifle değerlendirmeden “işte bu halk helal olsun” diye destekleyeceksek işimiz zor. “sağ-sol yok iktidar-halk var” kadar apolitik bir söylem olabilir mi ? ab’cilerle neo-nazilerin hareketini nasıl gezi ile kıyaslayıp meşrulaştırabilirsiniz ?
örneğin bangladeş’te anayasadan “her şeyi yaratan allah’tır” vb. bir ifade çıkarılacak diye günlerce polisle çatışıldı. sizin mantığınızla onlar da meşru oluyor. sonuçta o da halk değil mi ?
Bu iş hiç içine sinmiyor açıkçası… Benzetmek ne kadar doğru bilmiyorum ama ornegin bugün Türkiye’de ülkücüler “barış süreci” ile ilgili rahatsızlıkları icin sokağa dökülse ve hatta bu şekilde polisle çatışsa bir taraf alacak mıyız? Ki bu barış süreci denen şeyde farklı gerekçelerle bir çok eleştiri getirilecek yön görsem de…
Bir de şöyle bir video var ırkçı svoboda grubunun bayrağı ve eylemler karşısında polis işkencesi. Hatta bu videonun üzerine içişleri bakanlığı özür dilemiş… http://m.youtube.com/watch?ocid=socialflow_twitter_bbcturkce&v=BFuWi5lSKcU&feature=youtu.be&desktop_uri=%2Fwatch%3Fv%3DBFuWi5lSKcU%26feature%3Dyoutu.be%26ocid%3Dsocialflow_twitter_bbcturkce
ukranya da varsa mahno geleneğinin son çatışmalardaki tutumunu ve toplumsal muhalefetin politik dinamiklerinin çeşitliliğini bilmek analiz için daha verimli olur.mevcut iktidar-rus merkezci devletçi anlayışla AB üyeliği demokratik merkeziyetçi taraf çatışması yani devletle muhalif halkın dışında 3.bir alternatifin daha özgürlükçü sınıf karakterine sahip kendi olarak evrensel insani birikim ve değerlerin ortaklaşmasını savunan bir muhalefet yok yada devlet-iktidarla çatışan grubun içinde temsil edildiğini düşünürsek zilelinin bu yazısı sanki böyle bir analizden kalkıyor.bence de en yakın ihtimal bu olabilir sanırım zileli ukranya da yaşasa 3.bir yol önerisi olsada onuda ana akım devlet-iktidar karşıtı muhalefetin içinde birlikte mücadele ederek yapacağı izlenimi aldım doğru olabilir.belkide lenin stalin simgelerini biz henüz olumlu tüketemediğimizden olmalı yoksa evrensel ölçüde özgürlükçü devrimci geleneklerin artık bu simgelerin reel sosyalizmi yani devlet-parti diktatörlüğünün bir anlamda devlet kapitalizmin simgesi olarak bakıp geleceğin tahayülünde baha tefik gibi gelecek sosyalizm değil anarşizmdir diyebilecek seviyede özgürleştiğini düşünüyorum.reel sosyalizmi yaşamış halkların bir daha sosyalizm simgesinde denemeleri denemeye bile kalkacağını sanmıyorum.bu o deneyleri yaşamış halkların kapitalizmin yerine başka bir arayışı olmadığı anlamına gelmez tam tersine reel sosyalizminde kapitalizm olduğunu en iyi yaşayıp bilen halkın başka bir üretim ilişkisi tarzı ve toplumsal ekolojik kömünalizm gibi denemeleri olabileceğini daha olabilir görüyorum.bizim sosyalistlerimiz kızmasın ama ukranya halkı bu direnişiyle reel sosyalizmden çok daha özgürlükçü eşitlikçi demokratik gelecek inşa edecek kurumlar üretmeyi hak ediyor.
Bence fazla geniş gönüllü yaklaşıyorsunuz. Dünya çapında kapitalizmin krizde olduğu kesin ve bir çıkış yolu bulunana kadar on yıl(lar) geçecek ve isyanlar hep bu dönemin parçası olacak. Ancak sebebini “anlamamız” bizim her isyanı bileşenlerini incelemeden onaylamamız için yeterli değil. Unutmayalım Nazizm’in kendisi de kapitalizmin krizine sapıkça da olsa bir tür çözüm idi ve devrimci yöntemlerin bir çoğunu kullanarak iktidarını kurdu. Kapitalizme tepkinin faşizmi meşrulaştırmaması gibi aynı şekilde Rusya’ya olan haklı tepki de aşırı milliyetçi eğilimleri mazur göstermez.
İktidar vs. halk şeklinde bir formülasyon çok eksik kalıyor. “Ayaklanmacılık” bizim dünya görüşümüz, politik ilkemiz seviyesine yükseltilemez. Önce ne istediğimiz vardır, sonra ona ulaşmak için gerekli yöntemleri tespit ederiz.
Neyse, bu dediklerim genel geçer şeylerdi.
Bir de “içerden” gelen bilgi kırıntılarına ve başka yoldaş görülebilecek unsurların analizlerine bakalım. Şunlara ne diyorsunuz:
1. http://avtonomia.net/2014/01/23/awu-statement-current-political-situation/
Grup hakkında bilgim yok ama anarkosendikalist ve otonomist simgeler kullanıyorlar. Buradaki bildiride gösteriye katılanların çoğunun aşırı sağa uzak sıradan insanlar olduğunu ancak tam da sizin romantikleştirdiğiniz (polis vs. halk şeklinde) Grushevskogo caddesindeki çatışma alanının anlamsız bir tiyatro olduğunu savunuyor. Doğrusu oradaki şiddetin tarzı bile bende bunun sınıf savaşı olmadığını çağrıştırıyor, bizim tarza benzemeyen bir ruhu var sanki, nasıl ifade etsem tam bilemiyorum.
2. http://libcom.org/news/neo-nazis-far-right-protesters-ukraine-23012014
Hareketin içindeki faşist ve ırkçı unsurlara, Batı ile ilişkilerine bir bakış.
gezi’yi de -çeşitliliğiyle- düşünmek için iyi bir fırsat olduğu kesin (bu yazının). lenin’in heykelinin “temsilen” “nakşolunmasıyla”, -ne diyeyim- atatürk’ünkinin halledilmesi?… bir mi, vesaire?… (binbir yorum nasılsa!)
ama, gayet önemli sorular soruyorsunuz. teşekkürler hocam.
“Hiyar duyunca tuzu alip kosmak” diye bir laf var.
Zileli’nin durdugu yeri buna benzetiyorum: Birileri polisle catissin yeter; Zileli’nin yeri belli..
Ukrayna’da sokaga dusen bir grup maceraperestin derdinin, esasen, bir efendiden bir baska efendinin kucagina gecmek oldugunu goremiyor muyuz?..
“Bu duzen degismeli” diyerek haykiranlarinin bir duzeni bir baska duzenle yerdegistirmek istedigi gunlerimizde oldugu uzere..
Duzulenlerin tebdil-i duzende ferhalik beklentisini anliyorum; ama, gelenin gideni aratmayacaginin garantisi yoktur.
en azından polisin tarafında yer almam.
benzetme olmamış.
nihayet tarihsel olanla günceli, bu vesile ile “sağ- sol” kavramlarını ve bunlara anarşist yaklaşımı konuşmak için bir fırsat yaratan, önemli bir konu ve yazı…. bunun için teşekkürler…
1- sağ ve sol kavramları “iktidar-devlet-i merkeze alan ve kanatları buna göre konumlandıran bir yaklaşım mıdır?
2- bu nedenle mesela solcuların ab düşmanlığı, “emperyalizm” gibi ekonomik olduğu kadar siyasal da olan bir meseleyi, “kendi sosyalist devlet iktidar düşlerini ve aslında devletçiliklerini savunmaktan mı kaynaklıdır?
3- bu mantık mıdır ki, onları, ab “emperyalizmindense” rus devlet egemenliğini tercih etmeye yönelten?
3- anarşizm bu nedenle
bir hata yaptım ve yazım yarım kaldı, devam ediyorum.
4-anarşizm bu nedenle iktidar halk ikilemi üzerinden okumakla mükellef midir? bu açıdan sağcı ya da solcu değil, anarşist olmak mıdır mesele?
mesele aharşist olmaktan önce, bugünün temel çatışkısını doğru tahlil etmektir. Bu çatışkı artık devletlerle halklar arasındaki çatışkıdır ki bu da anarşizmin tezlerine büyük güç veren bir durumdur.
maxno (maknho nun kürtçe ifadesi bu olabilir) hareketine, iki kez kızılorduyu beyazların imhasından kurtaracak kadar sağlam karakterli olmanın bedelini ağır ödetti sovyet devleti…kendinden farklı ve devletten ari bir sosyalizm deneyimine yanıtı holodomor oldu.
yahudi soykırımının( holokost) bir benzerini ukraynaya yaşattı. holodomor denen bu soykırımda milyonlarca ukraynalı açlıktan öldürüldü, ukrayna ki dünyanın sayılı tarımsal üretim alanlarındandır.
tarih güncelde yaşamaya devam ediyor kiev sokak ve meydanlarında
Hocam öncelikle genel olarak yazıyı beğendim, elinize sağlık. Yorumları okumadım ancak yazıda gözardı ettiğinizi düşündüğüm bir durum Nazi işgalinde anarşist-komünist olmayan ukraynalıların Nazilere destek vermesi -ta ki naziler ukraynalıların köle statüsünde olduğunu açıkça belirtene kadar- ve savaş sonrasında sovyetlerin intikam duygusuyla Ukrayna üzerinde baskıyı artırması gerçeği var. Ayrıca avrupa hali hazırda kapitalist bir ekonomi olsa da emekçilerin uzun soluklu mücadelesi neticesinde devletsiz-sınıfsız bir toplumun tartışma ortamı ve kör-topal da olsa bir demokrasi gelişmiştir. Bu nedenle avrupa önemli kazanımları da ifade eder ve avrupa yanlılığının da bu temelde desteklenmesi görüşündeyim. Örneğin bugün avrupada olsaydık belki de köy komünleri, kooperatifleşme, mahalle düzeyine değin tabana yayılmış demokrasi projelerini yürütenler KCK operasyonu kapsamında belki bu kadar kolayca cadı avına maruz kalmayacaktı.
Stalinist diktatörlükten gına getiren Ukrayna halkının başlangıçta Nazi işgaline olumlu baktığı doğrudur. ancak Naziler geleneksel vahşetleriyle Ukrayna’nın üzerine yüklenip senin de dediğin gibi bu halkı, aynı Stalin gibi, hatta ondan da beter bir şekilde köle derekesine düşürünce direnişe geçtiler. Avrupa konusundaki iyimserliğine ise katılamayacağım. Göçmen işçilerin ucuz emeği olmasa o demokrasi dediğin rejimler naüsıl baskıcı diktatörlüklere dönüşürdü, görürdük. Ayrıca bugün de pek ahım şahım şeyler değildir bunlar.
Hocam dikkat ettiyseniz o ‘demokrasi’ye kör-topal demiştim. Evet, avrupanın göçmen politikası gaddarcadır Ancak yine de ‘avrupa demokrasisi’nin Suriye’ye El Kaide’yi sürüp oradan kaçan halkı da parklarda yatan dilenci bir halk haline getiren Türkiye’den bir adım da olsa daha ileride olduğu görüşündeyim. Tabi gönül ister ki bir adım ilerideki ‘avrupa demokrasisi’ni ilerletici bir adım olarak sahiplenmek yerine kendi coğrafyamızda sıfırdan devletsiz-sınıfsız bir demokrasi inşa etmek
Ayrıntılar bilinmeden kaba anlamda bir görüntüye aldanarak politika belirlemek stratejik olarak intihardir.Bu yazı bir anlamıyla politik intihardır.Muhalefetin üç önderinden biri Kliçkov Alman boksörü bir soytarı ne amaçla gönderildiği belli.Orda bir mühalfet yok Süriyede yazılan romanın benzeri yazılmaya çalışılıyor.Bizim burda rölümüz emperyalizmin yazdığı romanda nokta yada virgül olmak olmamalı.Neyazikki medyanın psikolojik etkisinden kurtulamıyiruz.Masun insanlar öldürülüp üzerinden propaganda yapılıyor. Kendi politikamiz yok düşmanın kulvarında koşuyoruz.
Ben de böyle düşünüyorum. Türkiye dışındaki her konuya sadece jeopolitik düzeyde yaklaşan bir değerlendirme biçimi var. Daha ziyade TKP gibi ulusalcılara has bir tutum. Diplomat özentili, devletçilik oynamayı seven, koflaşmış, devrimci özünü yitirmiş, üstelik de çokça ikiyüzlülük barındıran bir tutum. Ukraynalılar nasıl Rusya’ya karşıtlığı önceliyorsa, bu çevrede de AB nefretinden çok o despot Putin’e ve Rusya’sına hayranlık var. Kendi muhayyel ittifaklarını bozduğu için o halktan nefret ediyorlar.TKP’lilerin açıktan Ukrayna polisini destekleyen mesajlarına çok rastlıyorum ben. Yunanistan’da da polisi destekleyen iki yapı vardı mesela. Biri Altın Şafak, öbürü YKP, Türkiye’de de TKP.
Anladigim kadari ile sokak gostericileri dogrudan ulkenin AB emperyalizminin denetimine altina girmesini savunan fasistler. Bunlar Ikinci dunya savasinda naziler cephesinde dovusmusler, o zamanda ulkenin fasist almanyanin bir somurgesi olmasi icin mucadele etmislerdi. Ukrayna halkina karsi yapilan katliamlarda bu fasistler yardimci polis kuvvetleri olarak oldukca onemli roller ustlenmislerdi. Ama SSCB nin cokusu ile birlikte bu fasistler geri donduler ve hizla devlet yardimi ile orgutlenmeye basladilar.
Ukrayna su an AB ( siz bunu asil olarak Alman Emperyalizmi diye algilayin cunki bolgede en etkin emperyalist guc AB nin motoru Almanya”dir) ve Rusya arasinda ki bir hegemonya mucadelesine sahip bulunmakta. Bu mucadele de UKrayna ruslarin ya da AB nin denetiminde olsun demek, eger bu sol adina ya da anarsizm adina soyleniyorsa sacmaliktir.
Gun”un bir baska sacmaligi nazilerin sosyalizm dusmanligini ulkenin bir zamanlar SSCB nin bir parcasi olmasina baglamasi . Bilindigi gibi Ukrayna’nin bagimsizligi ne rus ne de alman devleti tarafindan ( Ukrayna’nin bati tarafi yuzlerce yil Almanya ve Avusturya isgali altinda kalmistir) taninmamis, Ukrayna sosyalistlerin sayesinde ilk kez bagimsiz bir devlete kavusmustu. Nazilerin hedeflerinden birisi de ( ki Polonya Ukrayna gibi slav halklarini alman devletinin kolesi olarak goruyorlardi) bagimsiz Ukrayna”yi yok etmek ve somurgelestirmekti.
Gun sadece kapitalist devletleri devletten sayiyor. Ona gore mesela Almanya nin ekonomik somurgesi Polonya bagimsiz bir devlettir ama sosyalist polonya ise devlet degildir. Ya da sosyalist Ukrayna devlet degildir. Gun ancak kapitalist hatta fasist bir ukrayna yi devletten sayiyor. Bir de kendisine anarsist diyor.
BU kavgada nazilerin yaninda yer alan asiri sagci ceteler simdi de AB destekcisi olarak sokaklara dokulmus durumdalar. Hatta oyleki uzerlerinde nazi isaretleri filan tasiyorlar.
Naziler Ukrayna”ya saldirdiklarinda Ukrayna halki hem kendi devletlerini hem de SSCB yi savundular. Ukrayna”nin batisi 1939 akadar Polonya isgali altinda idi ve SSCB denetimine o zaman gecti. SSCB denetimine iki yil once gecmis bu topraklarda bile nazilere karsi olan direnis olaganustu idi. Cephe gerisinin unlu partisan savaslari bu topraklarda ukraynali emekciler tarafindan verildi.
Bu cok dogaldi, birincisi olaya ulusal haklar acisindan bakarsaniz, Ulusal Ukrayna devletinin kurulmasini saglayan ve bunun icin mucadele edenler komunistlerdi. Ukrayna milliyetcileri ise ya Rus devletinin ya da alman devletinin egemenligini savunmuslardi. Halk tercihini bagimsiz Ukrayna”dan yana koydu. Ikincisi ise SSCB altinda Ukrayna emekcilerinin yasam kosullari hizla iyilesmisti. O yuzden halk giderek artan oranda Sovyet devletini destekledi. Zaten bu destek olmasa SSCB nin nazilere karsi savasi kazanmasi mumkun degildi.
O yuzden naziler o zaman yapamadiklarini simdi yapiyorlar, ulkenin AB nin egemenligi altinda olmasi icin mucadele veriyorlar. Karsilarinda da ulkenin Rus devletinin denetiminde olmasini savunan baskalari var, yani egemenler arasi it dalasi.
yasasin ukrayna devrimimiz yasasin DSIP… sey diyecektim yarim kaldi hala logo larinda lenin resmi olan yasal parti parlementer (esp emep ehp vs) lere, AKP ve Tayyipüin yonteminden degil icerigindewn sikayet etmek durumundasiniz, ayni durumda daha beterini yapardiniz,adam oyla geldimi geldi??(yapmazsaniz iktidAR GIDERDI,M ve hele siz sosyalist felansiniz,, offf anarsistimmi diyosunuz, unutun o ozgur alanlari NATO dunyasinda ordunuz yok:))))oyalanin bireysel ozgurluklerinizle,,, yasasin rojava devrimi:))) bizim maaallede biz bi ozgur komun kurduk devletin ve emperyalizmin henuz haberi yok , zileli elini cabuk tut hemen gel nutuk at ozgurluk ve leninizmin kotulukleri adina, devlet duymadan, devlet gelince bizim anarsizm bitiyo, ama seker cocuklariz:)) hatta denebilirki Lenin hic bir zaman Tayyibin sahip oldugu kitle destegine sahip olamamaisti, anladin sen onu Yusuf cemalll ,,, kapissssss:) demekki neymis tayyip lenin e bes basar acik ara….mesele kitle iradesi ve secim demokrasi is
ise, hoca , devrime ne gerek varki,neyimize yetmiyo parlementer demokrasi, siz halka devrim dayatcaaniz diiilmi,(oyunuz kurtler haric benden katkilarla 500 bin) ahg pedagoji ile politikayi karistirmak, ah hepsini birbirine karistirinan zileli…. o zaman varolandan sikayet edip devrim niye istiyosunki…. ?????:))))cengiz sendeki felsefi teorik celiskiyi gormus imana davet etmis, sen diyosunki, bayir yukari munibusten incem ama ikibucuklilea vercem. olurrr, tamam:)))
Nidal, sen de bir kendini gözden geçir istersen. Surieye olayı senin bütünsel perspektifini toptan saptırmış gibi geliyor bana. Sen eskiden halk ayaklanmalarına böyle bakmazdın. Oldukça ulusalcı bir yaklaşım içinde olduğunu düşünüyorum.
Sevgili Gün hocam Suriye meselesi coğrafik yakınlık ve akrabalrımizin orda yaşaması birey olarak daha hasas etkilenmeme neden olabilir. Fakat meselenin özü ulusal değildir.ölende öldürende arap.Kendim arap olup olmadığımdan emin değilim.Anadilim arapçadır ama tarihimiz belli değil.Tamilleri nasıl savunduysam Suriye davasını öyle savundum.Tek fark Sürüye savaşında baştan beri tarafım.Tekrar ukrayna meselesine dönersek Avrupa polisinin örgütlediği pir eylemi ukranya polisine karşı savunmam.Cnn oyununa gelmeyelim.
bak, Ukrayna anarşistlerinin duyurusunu yayınladım. ona bir bakıver. Avrupa poylisi ile asya polisi değil karşı karşıya olan. Healk ile polis. görüntüler de bunu ortaya koyuyor. Ulusalcılar bile bu konuda senin kadar rijit değil.
Ukrayna etnik ve dilsel olarak ikiye bolunmus bir ulke. Kiev’in de icinde bulundugu Bati ve Orta bolge Ukraynali, Dogu bolgesi ise Rus ya da Rusca konusan ukraynali bir etnisiteye dahil. Su anda iktidarda olan parti oyunu dogu bolgesinde ki Rus kokenlilerden aliyor. Ve bu bolgelerde bir eylemsellik yok. Bati’da ise fasistler oldukca gucluler. Sadece Ukrayna’dan gelen haberleri takip etmek, bu “ayaklanmanin” sekter bir ayaklanma oldugunu anlamak icin yeterli. Sokaklardaki iscilerin gercek sinifsal/yozlasma karsiti kaygilari olabilir. Ama hareketi, barikatlari, ve hedefleri belirleyen, mucadeleye yon veren fasist ve asiri sagcilardir. Bu partilerin Almanya ile iliskileri de ortada… Hal boyleyken yaziniz gercegi iskaliyor.
Dogu avrupa’da sovyetlerin cokusunun yarattigi etkiyi anladiginizi sanmiyorum. Bir cok dogu avrupa ulkesinde catismaci taban hareketlerinin agirligini neo-naziler olusturuyor. Anti-komunizm ve anti-sovyet milliyetci reaksiyon bu hareketleri asiri guclendirdi. Ve tabii ki Rusya’da da benzer bir durum var. Soguk savas anti-komunizminden beslenen komunizm elestiriniz guncel durumu kavramanizi ve ciddiyetini anlamanizi da kanimca engelliyor.
Bir “ülkecikte” yönetim krizi baş gösteriyor… İnsanlar sokaklarda… Cinayetler işleniyor… Yorumlar yapıyoruz… “Onlar şu… Şöyle yapıyorlar…” Sokaklarda öldürülenler.. Birisi yazıyor.. Bunlar… “Ülkenin AB emperyalizminin denetimine altına girmesini savunanlardır…”
Yanıbaşımızda Suriye… Milyonlarca insan darmadağın… Yüzbinlercesi ölmüş… Kimyasallarla öldürülmüş bebek cesetleri… Kanayan vicdanlarımız, çaresizliğin yoğunluğu ve suç ortağı olmama telaşı haykırıyoruz… Suçlu kim?
Felluce katliamında yarı yanık çocuk cesetleri ile koşturan babalar unutuldu; yeni cesetlerle ağlıyoruz… Yahudilerin toplama kampları… Sofi’nin seçimi… Cezayir, Vietnam’da napalmlar…
Yüksek politika yapıyorlar ya; alçaklığın yüksekliği ne kadar olursa… Bu kadar işte! “Esed”… “Esad”… Gözümüzün içine bakarak konuşan adamlar… kadınlar… Zehirlenmiş bilinçlerimizle bu suç’a bir şekilde ortak oluyoruz! “Emperyalizm”, “ulus”, “devlet” söylemleri de bu “suçların” süregitmesini sağlayan kategorilerdir! Artık bu dünyada iki karşıtlık vardır; sömürenler ve sömürülenler… Patronlar ve işçiler… Yönetenler ve yönetilenler… Katiller ve masumlar… Çalışanlar ve asalaklar… İnsanlar ve insanlık düşmanları…
*
Bu “anti-emperyal/ulusal” yazılamalar-iddialar yaşadığımız hayatın gerçekliğinde artık “masal” sınıfına girmeli! Yok!… Ulusal diye bir şey artık yok! Bir tek konuştuğumuz dil var… Var mı? İngilizce konuşanın yanında nasıl da süklüm, püklümsün! Konuştuğumuz dil bile ele geçirilmiş!
Artık dünya’da ulusal diye bir şey yok! Patronlar ve köle-işçiler var! Köle işçi olamayan ne çok! ÇUŞ’lar var; onların yerli işbirlikçileri var! Yerli işbirlikçilerin tarafını tutmakla “ulusal” olduğunu sananlar da var!
Nedir ki ulusallık? En iyi ihtimalle “aynı” dili konuşan yerel haydutların, kendi dilini konuşan insanları pervasızca sömürmeleri, sömürüye direndiklerinde her tür zalimliği yapmakta kendilerine hak görebildikleri “benim halkım! severim de döverim de; onları iyilikleri için…” ikiyüzlülüğü…
Ne yani, şimdi bir biz bir ulus-devlet miyiz? “Ne mutlu…türküm/kürtüm diyene!” Mevzuya bak!
Bu köle tacirleri, bu bizi “teba-kul” görenler nasıl da bizim sırtımızdan pazarlıklar yapıyor…” Şanghay Beşlisine girerim ha!” Nedir bu; hangi ulusallık, hangi bağımsızlık?… Kimse sesini çıkartmıyor… Elcibaşımız, Dayımız işaret parmağını üzerimizde gezdiriyor…” Sen, sen, sen.. Putin’in çiftliğine, sen, sen Çin’e… Sen İngiltere’ye…” Elçibaşın senin dilini konuşunca “ulusal” mı olacak sanıyorsun? …
Yaşları 20-35 arasında olanlara sorsunlar… AB’de 2000 avro’ya maaşla… ne çok adam sıraya girecek… % 70 mi? Kimse artık Patrona milliyetini sormuyor; ne kadar ücret vereceğini soruyor!
Bir zamanlar zorla, kırbaçla, cinayetlerle, yüzde 25-35’inin “telef” olduğu köle gemileri ile yapılan köle ticaretinin yerini, bugün kendi istekleri ve aynı korkunç zayiat ile yapılan “kaçak-göçmen işçi” seferleri almışsa “insanlık” olarak yüzleşmek zorunda olduğumuz bir gerçeklik vardır! Artık bugün, Emperyalizm ve yerel haydutlardan hangisinin daha “kötü” olduğu kolayca yanıtlanır bir soru değildir!
Artık savunulacak şeyler belli! Ne kadar az devlet, o kadar iyi; ne kadar az polis o kadar iyi! Ne kadar az işkence o kadar iyi, Ne kadar az ulusal nutuk, o kadar iyi! Ne kadar çok yiyecek, o kadar iyi. Ne kadar çok barış, o kadar iyi. Ne kadar çok dolaşım hakkı. O kadar iyi…
Yerel burjuva haydutlar, emperyal haydutlardan daha iyi değil; hatta yerel haydutlar daha pervasız; “benim halkım değil mi?… Severim de döverim de…” diyenlerin “ulusal” dünyası mikro cehennemlerdir artık!
“Makro-cehennem” ateşi daha iyidir! Bu “makro” ateş, “yakma-aydınlatma diyalektiği” ile sorunlarımızın ve çözümlerimizin ortak olduğunu “acıyla ve aydınlıkla” bize gösterme imkanları taşımaktadır…
gözini sevduğum toplumsal pratikler nasıl hemen turnusol işlevi görüp bütün devletçileri nasıl açık edip buluşturuyor.bunlar ukranyada devleti-iktidar-polisi savunduğu gibi iş çatallaşsın hepimize ve halka karşı burdada devleti savunurlar devletin hizmetkarları devletçi geleneklerin bütünü budur.çünkü bütün amaç ve pratikleri develti ele geçirip kendi devletinin sorunsuz kendi iktidarının sorunsuz olacağını zanneden efendi hizmetkarlarıdır?????özgürleşmeleri çok zordur seçimde göreceksiniz kendileri bile olamayıp sistemin partilerine oy vereceklerdir?????
Özgürlükçü kendi toplumsal pratiğinden hiç bahsetmiyor.ermeni rum düşmanlığında kerinçsizlerle aynı çizgide olmasından bahsetmiyor.kendi hizmetkarlığından egemen akp milliyetçiliğine verdiklerinden bahsetmiyor.seçimde oy için yalvararak toplumu ırkçılık ekseninde bölerek nasıl özgürlük saglanırmış.faşistlerle milli zillilerle fikirsel ittifak.utanç verici.ama özgürlükçüde çıt yok.burada aylarca ona buna ırkçı diyen küfreden zerzevat kendi ırkçı çıkınca özeleştiri yapmıyor.kerinçsizleri ancak şimdi anladım vatansever çocuklarmış diyemiyor.yemiyor.
…(çıkarıldı. Admin)hırsız var diyerek gezi formunda konuşup yürüdüğümüz için 2.ceza geldi … (çıkarıldı Admin) sokakta biz terörle mücadelede biz ceza yiyen biz sen ise en devrimci öncü nasıl olacak???haddini bil????vatanınıda sevenide senide başlatma bize her yer vatan bereketli toprakların en özgürlükçü hareketinin devlet-iktidar-sermaye-faşist-milli-zillilerle işi olmayan hareketi suçlayacak … (çıkarıldı. admin) yok sende önce ismini yaz?????pratiğimizi 30 martta göreceksin efendilerinin barajı bizi durduramayacağı belli olunca efendin senin gibilere daha fazla işi düşüp sana içerden eleştiri için iş verecek merak etme efendin seni mükafatlandırırda bereketli toprakların mazlum halklarının atacağı tokattan seni ben de kurtaramam devam et iyi hizmet edersin HDP olarak biz senin gibilerden uzak özgürleşip insan olabilmeye yakın olalım yeter sen kiminle iş tutup … (çıkarıldı. Admin) iyi bilirsin hayırlı olsun devam et biz almayalım daha demin b.şehir adayımız prof.dr.nilay etiler ile halka açık kahve toplantısındaydık türk,kürt,laz,gürcü,arap,muhacır,boşnak,çingene hepimiz birlikte siyaset yapabilen tek özgürlükçü toplumsal devrimci harekete ırkçı diyebilen asıl kendi faşistliğinden yada efendisine nasıl hizmet edeceğini bilemeyip iftira eden fesatlığından olabilirdi???ödün patladı değilmi???bütün engellemelere rağmen yaladığın sisteme politik alternatifin çıkabilmesi hele senden değilde HDP den olması çok üzdü değilmi???
Sistemi yalayan sensin.kerincsizin yandan destekçi kadrosuz elemanı.AKP milliyetciliğinin has askeri.kusa kusa size oy vercez.yüzde yedi alsanız iyidir.alternatifmiş.ödümüz patlamış.sana bese hozatın açıklamasının arkasındamısın.soruyorum.cevap ver.erkeksen söyle.tayyipçilik oynama.küfüretme.soruya cevap ver.akpyi yıpratmaya kalkan ermeni lobisi varmi.yokmu.
türk,kürt,laz,gürcü,arap,muhacır,boşnak,çingene. Nerde ermeniler.nerde rumlar.nerde yahudiler.illa islammı lazım senin ittifakın için…. (çıkarıldı. Admin)
http://translate.google.com/translate?sl=uk&tl=en&js=n&prev=_t&hl=en&ie=UTF-8&u=http%3A%2F%2Fdirect-action.org.ua%2F1726
Ukrayna’daki bir ogrenci sendikasi’nin aciklamasi. Grubun ismi “Dogrudan Eylem”.
https://en.wikipedia.org/wiki/Direct_Action_%28trade_union%29
Anladigim kadariyla eylemlerdeki oz-orgutluluge vurgu yapiyorlar, asiri-sag militanligin bir problem oldugunu goruyorlar ama ortami onlara terk etmemek icin gosterilere katilma egilimindeler, ve hukumet degisirse yeni gelen hukumetin daha az baskici olmak zorunda kalacagini umuyorlar.
… (çıkarıldı Admin) sen ermeninin yanından geçemezken bizler ermeniler ve bütün ötekilerle birlikte ne bedeller ödedik unuttunmu??şehirlerde daha dün linçe uğradığımızda nerdeydin en devrimci öncü?????senin akp faşizminden farkın ne ????bizi linç etmeye çalışan ip-MHP-chp-millici-ulusalcı değilmisiniz sizin sayenizde akp gibi zalimler sırtımızdan inmedi????sizi gösterip iktidar oldular özgürlükçü toplumsal muhalefetide milli,zilli,ulusalcı duygularınızla zehirlemeyin bizden uzak perinçeğe yakın olun devletle tez elden koklaşır sevişirsiniz %7 yi geçemezmişiz ???bunları efendinde söylüyor söylemişti?hatırladınmı2011 de efendilerin ve hizmetkarları tv lerde bu kez grup kuramazlar demişti bütün engellemelere rağmen 36 hatırladınmı???şimdi %7 yi unutma HDP-BDP toplamı geçerli oyun %10 unu çoktan geçti senin yırtınman sanırım bundan olmalı bu ne anlama geliyor biliyormusun artık bir seçeneğimiz var HDP var efendilerine mahkum değiliz bu sonucu genel seçim simülasyonu yapınca 110 vekile tekabül ettiğinden ödün patladı değilmi mhpnin %16 sı bile 60 vekil ederken HDP %10 110 vekil çıkarmasına fesatlandın değilmi???parlamentonun 3.grubuyla ana muhalefet olacağımızı anladın kerata ondan bu saldırı 30 kişiyle yaptıklarımızı bilen efendin 11o kişiyle alternatif olup gelecekte efendilerine ihtiyaç olmadan bereketli toprakların mazlum halklarının kendini yönetmesinde demokratik özerklikten kantonlarda özerk özgür özgün kantonlar federasyonundan ödün patladı değilmi?????? eee ne de olsa eski alışkanlık böyle risklı bedelli işler yapacağına sistemin asıl alternatifine saldırmak daha kolay nasılsa bir mükafatını alacaksın yada sistemin diğer yedeği chp ye yedeklenmek daha kolay değilmi?????hiç aklına alternatif neden yıllardır olamadık geldimi?????yedeklenmekten olmmasın????hani size vereceğime kenan evrene MHP ye coşkuna veririm deyip kendini solcu devrimci sananlar yüzünden alternatif olamadığımız aklına geldimi?????ayıp ayıp yalayan kimmiş anladınmı????biz kendimiz olduk özgürleştik sende bari kendin ol bizim gibi olmana gerek yok ne isen o ol efendilerin kuyruğundan çık??????
halkın isyanı haklı… ama isyan emperyalizm tarafından manipüle ediliyor kanımca. elli yorum var bir iki arkadaş azıcık sezmiş. ben gün abinin yazmasını isterdim.yugoslavya da otpor örgütü vardı.para soros dan geliyor liderleri abd li general egitiyordu.şimdi canvas var. ( şiddet içermeyen direniş ve strateji merkezi) merkezi belgrad da. mısır da çok iş gören gençlik liderleri (m.adel ve a.maher abd ve belgrad da egitildi. elli ülkede organize canvas… interneti etkin kullanıyor,anti abd sloganlara vurgu yapmıyorlar. bu proje bergama köylülerinide ,gezi eyleminide manipule etti. assange de bu ekibin adamı.yani rothschild çi. kavga hem ab-abd rant kavgasi hemde dogu-batı kapitalizmleri rant kavgasi.
http://galeri.sozcu.com.tr/2014/foto/foto-haber/ukraynada-halk-kazandi.html
Zileli ye alakasiz bir soru… Fasizmi , onun sinif kökeni ve tarihsel dönem ile ilgisi dikkate alinmadan, sola karsi baskiciligi katliamciligi ile karakterize edersek eger, korsikali lara ve öfkelilere karsi estirdigi terör baglaminda tarihin ilk fasizmi olarak Jakobenleri gösterebilirmiyiz????
Laga luga yapma özgürlükçü.saldırıyorsak (… çıkarıldı ADMİN) kafanı düzeltmek için.senin saçmalamalarından gına geldi.benim oyumu banamı satıyorsun.bese hozatın arkasındamısın değilmisin.onu de.rezil olmaktan korkma.politika böyle bişey.herkese o kadar küfredersen gözünün yaşına bakmazlar.şimdi demagogluk yapma.söyle bese hozatın arkasındamısın.
Gün abi tamam ama bir de şu var: Ukrayna diye bir yer var mı? Birileri kafalarına göre bir sınır çizmiş diye oradakileri bir halk olarak kabullenmek ve tek bir küme gibi değerlendirmek zorunda mıyız? Bunu şunun için soruyorum: İktidardaki Rusya yanlısı partinin oy deposu olan Doğu Ukrayna aslında ağırlıklı olarak Ruslar’dan oluşuyor. Maalesef Ukraynalı ol(a)mayan Doğululardan, yani Ruslardan, hadi bilemedin Donbasslılardan (o bolgenin adı) hayali bir Ukrayna “kimliğini” benimsemelerini, “vatanlarını” savunmalarını nasıl bekleyebiliriz? Vatan diye bir şey var mı? Batıdaki Ukraynaca konuşan, çoğu Katolik, tarihsel olarak Polonya etkisindeki halk için bu sorunun kolay bir cevabı var ama bence anarşistler, mevcut sınırlar üzerinden kolay cevaplar vermemeli… Bir fikir…
adamlar direkt ab icin isyan ediyorlar ne manipulesi halk dedigin her daim eyi eylemiyor..
yasasin sivas halkinin sanli madimak kiyami , e ordada halk vardi….
ukrayna anarsizmi her daim saibeli bi anarsizmdir zileli sen bildirilerini yayinladin diye aaa deyip ustune atliyacak degiliz milliyetciliklen kurtulamamis bi anarsizmdir ukraynadaki anarsizm..
yasasin ozgurlukcu uluslarasi anarsist ve komunist hareketimizin onderi soros yoldassss..
HDP yuzde 10 u gecemezse ne veriyon ozgurlukcu??? yuzde 7 olsun ben kendimi akil hastanesine kapatcam… yuzde 10 olmazsa suscanmi sen:)))???
sola kan kusturan chp gelenegini paramparca edecez ekiki ekiki … sanki leyla zana meclise baska bi gelenekten girdi… ne hafizasiz balik alik lariz yawwww….
sopanin ucuna derme catma HDP ozgurlugu baglamislar koyun koyun buyuk turkiyeyi ortadoguda yaratmak icin kemalizme kufrederek kusa kusa HDP oy vermeye niye mecbur olayim ki???Türk dominant Türk kürt islam neo osmanlisini kemalizm in tekciligine tercih etmek…. tarih bu rezilligi bu buyuk manipulasyonu yazacak….
HER baskıcı rejime faşizm demek doğru olmaz. O zaman Bolşevik diktatörlüğüne de faşizm dememiz gerekir ki bu da saçma olur. Jakobenler radikal burjuva diktatörlüğünün temsilcileridir.
Tabii ki, Türkiye’nin doğusu gibi. Şu aktüel durumda ister istemez Ukrayna diye ifade etmek zorunda kalıyoruz. Zaten oradaki anarşistler de “No Border” sloganını atıyorlar.
demagoji bu.
iyi ya sen kurtulmuşsun işte:)Bir çırpıda da anlamışsın oradaki anarşistlerin anarşist olduğunu. Bu ne teşhis yeteneği. Bu kadarını NKVD bile yapamamıştı.
bu da bir başka demagoji
Ukraynali bir anarsistle yapilan soylesi:
http://libcom.org/news/politicians-had-obey-crowd-29012014
Anti-komunizmden beslenmis, “dogu avrupa’da her isyan ozgurlukcudur” tarzi naif liberal tavirlarin ne denli yanlis analizlere surukleyecegini acik bir sekilde gosteriyor bu soylesi. Kendisiyle soylesi yapilan anarsist ayaklanmanin milliyetci bir perspektifi oldugunu, baslangicta fasistler tarafindan onculuk edildigini, uzun surecte bu ayaklanmadan fasistlerin kazancli cikacagini, ve nihayet ayaklanma sonucunda da olumlu bir seyler beklemenin nafile olacagini soylemis…
marxistlerin ve hele leninist olanlarin eylemleri kampanyalarinda yana yakila kulp takilacak sey ariyacaksin acik acik ab ci bir kalkismaya kitleler ve anarsistler de icine dustuler diye cumburlop atlayacaksin….
kemalizmin devlet ideolojisinin ve devletin kuyruğundan çıkamayan anonim beni düzeltecekmiş????eksik olsun bizim aklımız bize yeter senden efendilerinden sistem partisi chp den devletçi tkp-ip bilumum ulusalcı millici lerden uzak olak özgürleşmeye insan olmaya yakın oluruz.senin solun senin benimki benim hakaret etme????bunca bedelle bu günlere gelen özgürlükçü devrimci gelenek senin gibilerin hakareti değil senin gibilerle mücadele ile bu günlere gelmiştir sen hakaret edemesin bedeli vardır bilirsin ?????bu hakaretlerinle sistemin efendilerinden alacağın mükafat seni halkın atacağı özgürlükçü devrimci tokattan kurtaramaz efendilerin bile seni kurtaramaz sen devam et kemalizmine neo-liberalizmin yeni resterasyonu chp ile sevişmene devam et????sonrada deki ne yapayım sol devrimci alternatif yok de?????yaptığına bak neden alternatif yaratılamadığını anla????kendi olup özgürleşmeye çalışanlara hakaret etme ???????sistemin kuyruğunda olduğunu unutma yakında kuyruktan kucağa düşme özgürleş?????her şeyin bedeli var??????HDP-BDP TOPLAMI%10 u geçtik dedim sen ne diyorsun???HDP-BDP toplamı %10 geçerse sende artık alternatif seçeneğimiz olabilire inanıp özgürleşecekmisin????özgürleşeceksen gel benim yerimi al ben yaşlandım
bu önermeyi sevdim: Kemalizm fasizmdir>Kemalizme fasizmdir demiyen ya yari Kemalisttir yada ondan etkilenmistir>Mahir cayan Kemalizme fasizm demez> demekki Mahir Cayan ya kemalisttir yada ondan etkilenmistir> dolayisiyla Mahir Cayan ya Fasisttir yada Fasiszmden etkilenmistir> e o zaman asil Mahir i ben temsil ediyorum diyen adamda ya Fasisttir yada fasizmden etkilenmistir…. iyi bu iyi…
gecer alce demagoji olunca gör istedim neler söylenebilinir…
Sivas madimak kiyam/ayaklanmamizda o kadar güclu idikki ne kemalist laik ateyiz devlet ne polis bize saldirmaya cesaret edemedi, zaten hareketimiz o kadar buyuktuki onlarda bizden yana idiler…. kitleyse kitle …oda bizde sus zileli…ukrayna ab ye girecek buna destek cikman sevindirici bisey, bak balkondan cengiz (candarli) el salliyo sana, evin onunde dolasip dolasip eve girmemen bisey ifade etmez diyo,gel diyo,huzur bul diyo, bizdensin diyo , kafa bizde diyo, yoksa arkanda perincek var diyo, ve senin kalin kafan bu ucgenden cikamiyo…
tüm yazilarin ortak noktasi su , halkin tümü yada belirli bi cogunlugu destekliyosa iyidir…… e o zaman AKP de iyidir…..niye givraniyonuzki solcular…rafit balli nin o meshur kitabinda dev yolcu salagin teki , polonyada kimi destekliyorsunuz sorusuna walesayi dememek icin iscileri demisti, walesa ve dayanismanin CIA baglantilari artik geyik muhabbeti oldu, revizyonist diktatorlukle cia arasina kabiz olmus bir dilden bu cikmisti o zaman, HITLER e oy veren ve destekleyen Alman iscileri nin varligindada , hadi iscilerin yaninda ol….. Lemanda bu salak uvriyerizmle dalga gecen bi karikatur vardi, uratan biziz tüketetende biz olacagiz, hadi iscisiniz yapay cinsel organ fabrikasinda tüket ulan derler adama,(homofobik derler) yada bariscisin silah fabrikasindasin tüket lan ikramiye olarak g 3 veriyoz…ben hala jakobenizm tartismasindayim… anarsist teorisyenlerden biseyler beklerdim, ya halk ne bok eylerse iyi eyler diyenler le iler, yada bunun karsiti olan elitistlerle, zileli bazen o kadar igrenc yorumlarda bulunuyorki , suphelenmemek elde degil. su tarz mucadele plebyendir, ben plebleri severim, ama mucadelkerini sevmem, de git sarayina kapanb….
Mao bir kücük burjuva milliyetci anti emperyalist diktatördü….. Kaypakkaya ve devamcisi butun Maoist skolastiklerin sorunu budur… Mao ile Kemal in arasindaki farklar…Mao da milli burjuvaziyiyi kutsayan eöbet, kemalin gayri milli oldugunu kanitlamak zorundadir,,,Mao yu ilahlastirdiklari nedenlerin hic birinde iktisadadi olarak milli burjuvanin tasfiyesi yoktur, ayni ipte iki cambaz olmaz…. aslinda övülen kücük burjuva milliyetci Mao dur Kemal in ondan ne kadar farkli oldugu kanitlanip onun fasist oldugu ispat edilmezse tum Mao izm coker, birazda dersim etnikciligi hepsi budur…
özgürlükcu, senin bu dogal önderin Mahir i neden rahat birakmiyor, ya bu Mahir kemalist degilmi, hem fasizme es tuttugun kemalist diyeceksin hem Mahir i öveceksin, ben temsil ediyorum diyeceksin,,, namindan sempati yaratacaksin, fasist lan adam fasist kemalizm sempatizani … (çıkarıldı Admin) Mahir denen kemalist fasit … (çıkarıldı Admin) niye diyemiyorsun dogru olun oglummmmm
Zileli karşı-devrimci kalkışmanın teorisini yapmaya çalışıyor.
Kıvılcımlı-ya gönderme yaparak söyleyelim:
Zileli-nin yazısı “devrim zorlaması” ya da “devrim zortlaması”
Yazı,anarşizmin karşı-devrimci niteliğinin bir belgesidir.
Artık devrimcilikle hiç bir bağı kalmamış öğelerin Zileli-nin bu tür yazılarına güzellemeler düzmeleri de cehaletin ve akepelşmenin göstergesidir.
mahiri kemalizm uzerinden rahat birakma meselesine gelince , hala deniz i sömürmekten baska bi sansi olmayan EMEP kendi sürecini HDP de aciklamak isteyince, eski bik THKO lu Hüseyin Inan in hic biryerde bulunmayan sadece kendisinde olan ve asla sahtekarlik yapilmadikca yayinlanamiyacak olan Kemalizm elestrisini gündeme getiriverdi, fatihin istanbulu fethederken laaak diye eyup sultan türbesini buldugu gibi, zileli de bunu ciddi ciddi paylasti burdan,,, ey alllaaam size ne diyecegim, seyde var bi thkpc kilic artigi cevahirin sag birakilmayip oldurulmesini mahirin ise sag birakilmasini kurtluk turklukle acikladi, Mahir in yoldasidir kendisi birak yuzune tukurmeyi suratina sicma da ne et, mahir i turk oldugu icin birakmislar cevahiri i kurt oldugu icin katletmisler, diyen kim anli sanli THKPC li , seni seviyorum stalin sevdiriyolar…….ne gulagi lan sizin yalanciliginiza gulag az gelir…..
oktay etiman: cevahir kurt oldugu icin secerek olduruldu—-yani mahir sag birakildi 68 lilerin sag kalanlari curumus lagim cukuru gibiler bok eskiyince kokmaz.
Bir ek yapıyorum.
Site-nin rengi mavileşmiş.
CHP de mavileşti.
Fetullahcılar zaten öteden beri mavi.
AB de mavi.
Gün Zileli Sitesi de mavileşmiş.
Anarşizmin rengi mavileşti mi?
Çok dahiyane bir ek:)
Özgürlükçü bu bir ton söz yerine bugün aponun ermenilere mektubunda dediklerini deseydin hiç problem çıkmazdı.ne diye bu kadar suçlarsınki insanları.bak gör.bu kadar suçlayıcı olursan böyle konuma düşersin.sakin ol artık.bizi karşıda yer almakla suçlama.yarın yanında saydığın insanada aynısını yapmak zorunda kalırsın.sistemin kollarında değiliz.hdpye oy vercez.ama içeride hatalıların olduğunuda bilcez.herzaman uyanık olcaz.bizim mücadelemiz bizim oyumuz bizim fikrimiz.
kullanma kullanılma ılıskısı cıft yonlu olabılır. castro ve apo gesmıs de örgutlerıne sızmaları tespıt edınce bu elamanlara yanlıs bılgı verıp farklı noktalara yonlendırıp dolaylı yoldan kullanmıstır. (elrom un yokedılmesınde hava kuvvetlerının rolu vardır) veya tek yonlu kullanma soz konusudur . ama bunun da derecelerı vardır. lenın bu anlamda evet farkında bıle olmadan kullanılmıstır. hayat satranc gıbı. neden sonuc ılıskısı var. boyle cıddı ıddıaları gun abı gıbı bır entellektuelın “o halde lenın de kullanıldı ” dıyerek kestırıp atmaması gerekır. cunku elde renklı devrımler hakkında tonla verı var.
bunları moralınızı bozmak ıcın yazmıyorum. derdım halkın seneler boyunca bırıktırdıgı ofkenın emperyalıst planlarla yok edılmemesı. putın gıtsın, ab gelsın degıl derdımız .derdımız putınıde ab yıde devletıde yok etmek. bu anlamda gezı ısyanında dagıtılan erzak,ısyancılara kapılarını acan dıvan otel konusu ırdelenmelıdır. fetocu (dolayısı ıle neo-con cu ,mossadcı ) polıs ılk once mudahale etmeyerek sonra cadır yakarak halkı kıskırttı. erdogan yenı anladı tezgahı… sol ıse hala fark etmedı. normal kosullarda en az sag kadar sol dusmanı olan ulusalcı medya gezı ısyanı sırasında solu boyuna cılaladı. gezı ısyanının katalızorlerınden sırrı sureyya onder neden ılk hafta sonunda “evınıze donun ” dedı ? bunuda dusunmek gerek. öcalan neden “ergenekoncu unsurlardan uzak durun” dedı? tek derdı tasası ne oldugu bellı olmayan bır barıs surecının aksamaması mıydı? hıc sanmıyorum…sol gözunu dort acmalıdır. canvas konusunu ıyıce bır arastırmalıdır. ulusalcı kemalıst banu avar ın kacın demokrası gelıyor kıtabı ıyı bır baslangıc olabılır. (ulusalcı askerlerın bılgı destegı ıle yazıyor eserlerını avar hanım )
akşam gönderdiğim yorumu göremedim???
Karasansar, Divan oteli kapılarını direnişçilere açmakla kötü mü etti yani. Açmasaydı da niye açmadın ayıp değil mi diyecektik. Ki öyle yapanlara bunu söyledik. Senin mantığınla hareket edecek olursak hiçbir kitle hareketine katılmadığımız gibi, ayağımızı sokağa atmamak gerekir. Tayyip yeni farkına varmış falan. Yani neredeyse Tayyip’i onaylayacaksın. Kürt ulusal hareketinin AKP işbirlikçisi tutumunu onayladığın gibi.
Cenevre görüşmeleri diye başlayan anonim imzalı yorum senin mi? Bu yorum bana geldi ama herhalde bir teknik hata sonucu yorumlarda gözükmüyor.
acmasaydi normal sinif tavri diyecektik. kotu olmadi.ama koc bize bir iyilik yapiyorsa bunun nedeni uzun erimli cikari olabilir.ben boyle konusuyorum ama bu eyleme katilmamami gerektirmez.katilir savasir ayni zamanda sorgularim.tayyip i onaylamiyorum asla. apo-akp gorusmelerinden birsey cikacagini da sanmiyorum.ama bizim solun yasananlari kavradigini da dusunmuyorum.
yahu karasansar, şu koca toplumda herkesin bir sınıfsal çıkarı vardır, bu nedenle konjönktüarel olarak şunu ya da bunu destekleyebilir ve bu son derece doğaldır. Şubat 1917 devrimini Kadetler destekledi diye devrimden vazgeçmek gibi bir saçmalık olabilir mi? Senin mantığın biraz öyle.
ve bence pkk nin bu kadar pragmatik olma nedeni anadoluda ve ortadoguda saglam bir devrimci muhalefey olmamasıdır.evet pkk güclu ama teorik kuvvet sosyalistlerdedir,anarsistlerdedir…
Cenevreli yorum benim değil zileli benimki anonim 54 e olumlu katkı öz eleştiri seviyesinde yetmezliklerimizle ilgili nedense dün gönderdim bu akşam göremedim admin yok etmeyi biliyor bari gelenide bulsa iyi olur
senin Kemalist ulusalcı milliciler ip eski efendilerle işbirliğin ne kadar doğru ise kürt hareketinin akp iş birliği o kadar doğru???? yoksa akp yerine devleti sen temsil ediyordunda bilemedik galiba madem devlet sensin söylede kürt hareketi akp yerine seninle müzakere etmeye çalışsın vallahi gerçekten devlet sen olsan aynı akp gibi müzakere ediyormuş gibi yapıp bildiğini okuyacağından eminim?????iş birlikçilik ciddi bir iştir ciddi bir suçtur bedeli vardır?????
yorumun gelmedi özgürlükçü. yeniden yollayıver lütfen.
Merhaba Sn. Zileli,
Yazınızı okudum.Yorum yazacaktım okuduğum anda ama bekleyeyim ,düşüneyim dedim.
3 gün oldu yazınızı okuyalı, tam yatacak ken aklıma geldi yazınız ve ilk okuduğum da yazınıza yorum yazmadığıma sevindim.Çünkü ilk okuduğum da yorum olarak yazınıza,teorik bir açıklama getirecektim.Ve şimdi diyorum ki, eğer ben o akşam teorik bir açıklama yapsaydım , idealizmin içinde boğulacaktım böyle bir yazı karşısında. Çünkü bu yazının kendisi, ‘gerici’ ve ‘idealizmin’ tam ortasına saplanmış, bulutların üzerin de, gerçeklikle hiç bir alakası olmayan,üflediğinde hemen dağılacak bir sigara külü gibi.
Ne diyim, demek çukurun dibi olmazmış.
Meraktan soruyorum;
Son olarak buraya Rus enternasyonalist anarko-sendikalistlerinin Ukrayna’da ki surecte taraf olmamaya cagiran bir bildirisine link vermistim. Silmissiniz. Sizin bileceginiz is neyi yayinlayip yayinlamayacaginiz ama neden anarsist bir bildiriyi forumdan kaldirdiginizi anlayamadim. Ideolojik bir neden mi var yoksa yanlislik mi oldu?
Selam Mikail,
Siteye sabah girememiştim, bu yüzden duruMA BAKAMADIM. şİMDİ BAKTIM. gÖNDERDİĞİN MESAJ YAYINDA GÖZÜKÜYOR. Ayrıca sitede de gözüküyor. Yani anlayacağın, yorum ve mesaj kaldırılmış değil. Yeniden bakmanı dilerim. Her ihtimale karşı buraya da yeniden kopyalıyorum:
Ukraynali bir anarsistle yapilan soylesi:
http://libcom.org/news/politicians-had-obey-crowd-29012014
Anti-komunizmden beslenmis, “dogu avrupa’da her isyan ozgurlukcudur” tarzi naif liberal tavirlarin ne denli yanlis analizlere surukleyecegini acik bir sekilde gosteriyor bu soylesi. Kendisiyle soylesi yapilan anarsist ayaklanmanin milliyetci bir perspektifi oldugunu, baslangicta fasistler tarafindan onculuk edildigini, uzun surecte bu ayaklanmadan fasistlerin kazancli cikacagini, ve nihayet ayaklanma sonucunda da olumlu bir seyler beklemenin nafile olacagini soylemis…
DUYURU:
Sitede tuhaf bazı teknik arızaelar oluyor. örneğin iki gün önce gelen Anonim imzalı ve “Cenevre görüşmeleri…” diye başlayan yorufmu yayınlayamadım. Çünkü “buraya böyle bir yorum gelmedi” işareti veriliyor. Oysa yorum benim mailime gelmişti. Keza yukarıda göreceğiniz gibi, Mikail Fırtınacı, yorumunun ve Ukrayna anarşistlerinin duyurusunun silindiğini söyledi. Biraz önce baktım, öyle bir durum yok. Bu nasıl oluyor anlamadım. Son olarak, biraz önce Mülayim Sert’ten bir mesaj geldi. Mesajı mailden onayladım fakat sitede “bu mesajı daha önce onaylamıştınız” deniyor fakat mesaj gözükmüyor. Bu da tuhaf bir durum. Her neyse, Mülayim Sert’in mesajını ve Cenevre diye başlayan mesajı mailimden kopyalayacağım birazdan.
“Ukrayna…” yazısında yeni bir yorum onayınızı bekliyor.
http://www.gunzileli.com/2014/01/24/ukrayna/
Yazar : Mülayim Sert
Küresel protesto dalgasının parçası mı (occupy-indignados-gezi-brezilya vb.) yoksa ulusal gündem mi?
—
http://libcom.org/news/politicians-had-obey-crowd-29012014
Q: From outside the protest seems to have a lot in common with the one in Istanbul last year (well, surely not the temperatures…). Do the protesters in Kiev and elsewhere in the Ukraine see a connection to the uprisings around the globe in the past few years?
A: There may be some parallels drawn indeed, but from the subjective point of view of Ukrainian protesters those other protests don’t exist. They see these events as a purely national struggle, trying to embed them into Ukrainian history, not into the global wave of protests.
—
“Objektif olarak” küresel dalganın parçası olarak görülebilir tabii ama bence en doğru analiz küresel dalganın içinde sağcı bir tepki. Kapitalizmin nihai inişe geçişi ile birlikte (2000-2050 bunun tarihi olacak) liberalizm/merkezcilik/burjuva demokrasisi de zeminini kaybedip yıpranıyor. Bu zemini hem soldan hem sağdan doldurmaya çalışan radikal hareketler, isyanlar, devrimler göreceğiz. Başarısız oldukları noktalarda iç-savaş veya askeri müdahaleler de olabilir. Şu noktada kapitalizmin yıkılışı karşısında hangi çözümü koyacağımız hayati bir mesele haline geliyor. Sistem yıpransın da ne şekilde yıpranırsa yıpransın şeklindeki “protestocu” mantıktan (kapitalizmin fiyakalı olduğu 90’lar için işeyarardı bu) kapitalizm sonrası toplumu şu şekilde kuracağız ve şuna benzeyecek şeklindeki “devrimci” mantığa geçmemiz gerekiyor.
Onayla: http://www.gunzileli.com/wp-admin/comment.php?action=approve&c=25199
Çöpe At: http://www.gunzileli.com/wp-admin/comment.php?action=trash&c=25199
İstenmeyen: http://www.gunzileli.com/wp-admin/comment.php?action=spam&c=25199
Şu an için 31 tane yorum onay için bekliyor. Lütfen denetleme panosunu ziyaret edin:
http://www.gunzileli.com/wp-admin/edit-comments.php?comment_status=moderated
““Bu Yalnızca Hegemonya Krizi Değil, Aynı Zamanda Bir Meşruiyet Krizidir” Fikret Başkaya-Gün Zileli Söyleşisi” yazısında yeni bir yorum onayınızı bekliyor.
http://www.gunzileli.com/2014/01/10/bu-yalnizca-hegemonya-krizi-degil-ayni-zamanda-bir-mesruiyet-krizidir-fikret-baskaya-gun-zileli-soylesisi/
Cenevre görüşmeleri sürerken…
Cenevre görüşmeleri sürerken PYD’nin Şam yönetiminin kanatları altına sokularak etkisizleştirilmesi kürtlerin tümü adına kayıp, Suriye ve Türkiye adına kazanımdır. Güney Kürdistan açısından bakıldığında durumun sanılandan daha vahim olduğu görülecektir. Güney’in petrolü denize ulaştıracağı ikinci güzergâh olan Rojava’da Rusya, İran, Türkiye ve Suriye devletleri PYD’nin şahsında bir tıkaç yaratmış olmaktadırlarki bunu Güney’e uygulanan ekonomik abluka olarak kabul etmek gerekir.
Petrol ihracının birinci güzergâhı halihazırda kullanılan Kuzey’di. Türk devleti bir yandan PKK ile Güney’e baskı uygularken diğer yandan PKK liderini hilesine piyon ederek KDP-PKK yakınlaşması tahtında İmralı’nın ağzından “Kuzey’deki hatta sabotaj” yapmayız garantisi veriyor. Bu sayede bir taşla iki kuş vuracaklar. Bir yandan Güney’in kürtlere hiçbir hak verilmeden adına çözüm yada barış denen kürt teslimiyetine desteğini sağlayacaklar, diğer bir deyişle kürdün kürde ihanetini yaşama geçirecekler, öte yandan petrol ihracı için Türkiye’nin kontrolundaki güzergâh tek çıkış olarak kaldığında Güney’in nefes borularını ilanihayet ellerine geçirmiş olacaklar. Yarın İran’la ilişkilerini düzeltip petrol akışı sağlandığında yine bizzat PKK’yi devreye sokup boru hattını kullanılmaz hale getirecek, böylelikle Güney’i elden/ayaktan düşürecekler.
İmralı’dan Kandil’e ve Hewler yönetimine gönderilen mektuplar böyle tefsir edilmelidir. Mektupların altında kimin imzasının olduğu yada kimlerin götürdüğünün hiçbir önemi yok. Mektuplar başta türk hükümeti olmak üzere bölge sömürgeciliğinin kürtlere tehdidi olarak anlaşılmalıdır.
Cenevre görüşmelerinin kürtler adına canalıcı noktası Güney’in petrol güzergâhıdır. Rojava’nın statüsü bile bu güzergâha göre şekillenecektir. Kürtlerin tek başına belirleyiciliği imkansız olduğuna göre kürtler petrol ithalatçısı büyük devletlerle ve sömürgeci yönetimlerle ilişkilerini bu gerçeğin ışığında düzenlemek zorundadırlar. Kürtlerin özgürlük mücadelesi bu aşamada sömürgeci yönetimlerden uzak durmayı ve batı devletleriyle çıkar birliğini doğru değerlendirmeyi zorunlu kılıyor.
İran pragmatik davranarak kürt petrolunun Rojava üzerinden taşınmasına yeşil ışık yakmış görünüyor, sonuçta Türkiye yada Suriye üzerinden taşınmasının İran için fazlaca bir fark yaratmayacağı açık. İran’ın Türkiye yerine Suriye güzergâhını tercih etmesinin anlaşılır nedenleri var. PYD ve PKK tıkacını pazarlık hatta şantaj unsuru olarak kullanan türk hükümetinin işi ise her gün biraz daha zorlaşıyor. Bu kez kürtleri tarih boyunca ittiği gayrimeşru pozisyona Türkiye’nin kendisi düştü. El Kaide ve türevlerine ilaveten terörist damgalı PKK ile şerik olmakta mahzur görmeyen Türkiye siyasi-diplomatik körlüğü nedeniyle ters köşeye yatırıldı. Türk hükümetinin içerde bile sancılı hale gelmesinin başlıca nedeni budur. Kuşatmak isterken kuşatıldı. Kertenkele iken timsah iştihası sergileyen AKP hükümetinin şahsında Türkiye’nin elimine edilmesi her cepheden kürtlerin yararınadır. Kimse bu gerçeği AKP’nin hak iadesi yerine çocuk öldürmek şeklinde tezahür eden sahte çözümüyle yada kürtlerle savaş haline barış demesiyle örtmeye, saklamaya çalışmasın. Takke de kel de bundan ibarettir.
*
Net ve açık şekilde türk devletinin kendisi emsali görülmemiş bir çetedir demek lazım. İşgalci, talancı, katliamcı bir devletin çeteci karakterde olması bir zorunluluktur. Sömürgeci devletlerin doğası budur ve bu nedenle metropol ülke halkına karşı da zorba olmak, hürriyetlerini gaspetmek zorunda kalır. Aksi halde devlet içinde niçin farklı çeteler oluşsun ve birbirleriyle çatışsınlar?
Türk devleti içindeki gruplaşmaları fraksiyon olarak niteleyemeyiz. Fraksiyon sözcüğü siyasi ayrılıklara dair bir ibaredir, siyasi yöntemlerle mücadele söz konusu olduğunda kullanılması lazım gelir. Oysa sömürgeci türk devletinin çatışan çeteleri mazlum millet karşısında olduğu kadar kendi halkı önünde de zorba olmakta hemfikirdir, siyaseten fazlaca ayrılık arzetmemesine ilaveten kemalizmde ittifak etmeleriyle ideolojik birliğe de sahiptirler. Çıkar çatışmasına, çetelerin pay ve zorbalık yarışına siyasal bir nitelik atfedemeyiz. Bu türden zorbalık yarışı herhangi bir partinin yada belli bir devlet kurumunun kendi içinde de sürmektedir. Fethullah ile Erdoğan, Erdoğan ile Bahçeli, Bahçeli ile genelkurmay, genelkurmayla Kılıçdaroğlu arasında siyaseten olduğu kadar ideolojik bir fark aramak yanlış olacaktır.
Biri katilse öteki değilmi?
Biri antidemokrat ve kürt inkarcısı ise öteki değilmi?
Biri kemalistse öteki değilmi?
Biri üniter devletçi ise öteki değilmi?
Biri tehcir ettiyse öteki etmedimi?
Farkları nerede duruyor?
Aralarındaki siyasi ve ideolojik nüans zıtlaşmayı ve kapışmayı zorunlu kılacak ölçüde derin olmadığına göre zıtlaşmanın nedenlerini parsa paylaşımında aramak gerekecektir.
Çete olmayan bir devlet Öcalan gibi bir çete bozuntusuyla tahakküm sağlamaya tevessül etmez. Çete olmayan bir devlet dünyanın her tarafından El Kaide benzeri çeteleri tedarik edip onlarla işbirliği yapmaz. Bölge devletleriyle rekabetini uygar yöntemlerle sürdürmek yerine çeteler aracılığıyla sürdürüp, çetelerin işlediği suçlar üzerine egemenlik inşa etmeye yeltenmez.
Çetelerin çoğu türk devletinin kendi örgütlenmesidir, bunun dışında yeryüzünde ilişkili olmadığı çete kalmamıştır.
http://cebaxcor.blogspot.com.tr/2014/01/cenevre-gorusmeleri-surerken.html
Onayla: http://www.gunzileli.com/wp-admin/comment.php?action=approve&c=25198
Çöpe At: http://www.gunzileli.com/wp-admin/comment.php?action=trash&c=25198
İstenmeyen: http://www.gunzileli.com/wp-admin/comment.php?action=spam&c=25198
Şu an için 30 tane yorum onay için bekliyor. Lütfen denetleme panosunu ziyaret edin:
http://www.gunzileli.com/wp-admin/edit-comments.php?comment_status=moderated
Ukrayna’daki olaylarla ilgili daha farklı bir değerlendirme için şu yazıya da bakılabilir:
http://tr.internationalism.org/duenyadevrimi/201401/497/ya-ab-ya-rusya-ukraynada-protestolar-iki-burjuvazi-arasina-sikisti
Sol Komünistleri devrimci bulurum ve severim ama bu yazıda da gözüktüğü türden pürist tutumlarının hayatta hiçbir karşılığı olmadığını da bilmek gerekir. Bu yazı neyi anlatıyor:Protestoların anlamı iki burjuvazi arasında sıkışmaymış. Bu mantıkla dünyadaki her hareketi iki burjuva kampının arasındaki bir sıkışma olarak izah edebilirsiniz. Ama orada direnen insanların ruhunu anlamaktan uzak olursunuz. Zaten burjuvazi de bunu böyle göstermek istemektedir. Halk hareketi yok, tercihler var. Bazıları batıyı tercih ediyor, bazıları doğuyu ya da Rusya’yı. Çok keskin gibi görünen bazı değerlendirmeler, işin özüne baktığınızda bal gibi burjuva bakış açısının ürünü olabilir.
Gun, bunu sadece sol komunistler degil anarsistler de soyluyor. Buyrun Rus anarko-sendikalistlerinin bildirisi:
http://www.aitrus.info/node/3540
Gecen sefer silinmis diye tekrar gonderiyorum. Purizm diye bakilan sey de aslinda enternasyonalizm – yani iscilerin zenginlerin yolunda, milliyetci bahanelerle birbirini oldurmesine karsi durmak. Reel politikadansa sanirim uzlasmaz purizm yegdir. Cunku bazi ilkeleri asla birakmamak lazim.
Yoksa insan kendisini kolayca ittifak dizayn ederken de bulabilir. Edmund Burke, malum muhafazakarligin fikir babasi ve Fransiz devriminin dusmani, devrimcileri tam da boyle elestirmisti: “politika da fanatikler en tehlikelileridir, cunku soyut ilkelerle hareket ederler ve asla taviz vermezler” diye. Hakli… 🙂
Edmund Burke doğru söylemiş. Bunu bir muhafazakâr söyledi diye yanlış olmaz. Öte yandan Mikail, hâlâ “silinmiş” diyorsun. Bu, beni şaibe altında bırakan bir ifade. Biraz daha dikkat, biraz daha özen, biraz daha dostluk. Bence bunlar “ilke”lerden daha önemlidir.
öte yandan, bir şeyi anarşistler söyledi diye doğru olmaz. Herkes işine gelen yeri alıp bakın gördünüz mü diyor. Her neyse. Çevirip yollarsan basarım sitede bu yazıyı.
istersen sen de bir bak. Daha once gonderdigim link baska bir yaziyaydi. Sonra bunu gonderdim. Simdi yok. Ya da ben goremiyorum. Bilincli silsen de sorun olmazdi benim icin ayrica, sadece sasirtici olurdu. Itham etmek ise aklimin ucundan gecmedi. Dostane bir yerden bu soylediklerim.
Burke’un soyledigine bende katiliyorum. Evet devrimciler burjuvazi icin tehlikelidir. Tam da milliyetcilige taviz vermedikleri icin. Totatiletaryanizm teorisi bundan dolayi cok islevsel oldu 1950’lerden beri. Kapitalizmden ve devletten daha buyuk bir dusman teorisi yaratildi. Gecici bir ittifak kuruldu kimi eski solcu ve batili liberaller arasinda. Arendt’in bu kavrami yeniden tanimlamasindaki motivasyonunu anliyorum. Kadinin hayati ikinci dunya savasinda karardi. Onun icin liberal demokrasi devrimci hareketlerin “totalitaryanizmine,” kendi yasadigi kaosa kiyasla sakin bir liman oldu. Peki ya 60/70 kusagi? Onlar hangi yenilgiyi yasadilar da gecmisin barbarliklarini melankolik bir ruh haliyle yenilen devrimcilerin uzerine yikmaya basladilar?
Bizim irade olmadigimiz yerde iki burjuvazinin kapismasina purist tepki propaganda olarak mantikli gorunuyor olabilir. Ama biz neden irade degiliz diye sormamak kaydiyla. O iki bildiri arasinda ana fark anarko sendikalistlerin irade olmak icin yapmak gerekenleri siralarken, sol komunislerin bu noktada tikanmalari bana kalirsa.
“We encourage libertarian groups and activists of Ukraine to act independently, to put forward their own social-economic slogans and demands and to defend them through the working resistance and social-revolutionary struggle.”
Isin can alici cumlesi bu.
Totalitarizm diye bir olgu vardır. Arendt’ten öğrenecek şeyler de.
Yusuf Cemal;
bu gereksiz bir ayrim olmadi mi? Her sol komunist o bildirinin altina imzasini atar.
eski ideolojilerle yeni devrimci durumun kavranması çok zor.
Mikail ben anarko-sendikalist de sol komunist de degilim.Ben iki bildiri arasindaki farki isaret ettim yalniz.Yoksa o ondan daha iyidir gibi bir tespitte bulunmadim. Yoksa ben de biraz Gun Zileli gibi sifirdan analiz edelim, her akimin itirazini ve guclu yanlarini hesaba katarak, pragmatizme dusmeden ya da eklektik olmayacak bir sekilde yeni bir sentez yaratalim diye dusunenlerdenim. Sen de oylesin saniyorum. Gun Zileli’nin etiketi anarsist, benimki trockist, seninki sol komunist. Nema problema…
Aslinda sana yazacagimi soyledigim ama acikcasi isyeri tarafindan bedbaht hale getirildigim icin bir turlu toparlayamadigim, vicdan azabi gibi iki de bir aklima gelen su aramizdaki yazismalarin ana konusunu, Hegel’in fanatiklik uzerine dusuncelerini Burke uzerinden ifade etmen iyi oldu. Tamam calisan sinif entellektiellesiyir ama zaman problemi hala oldugu gibi yerinde duruyor.:( Tekrardan kusura bakma. Ilk firsatta…
eski buldugunuz sey nedir tam olarak?
İedolojilerde bazı genel doğruların dışında bugünün ihtiyaçlarına cevap veren epeyce az şey olduğunu düşünüyorum. Anarşizm de buna dahildir. Hatta bu ideolojiler kendilerini yenilemezlerse tutuculuğa bile yol açabilirler.Örneğin bugünkü olaylara yirmilerin sınıf perspektifleriyle yanıt veremeyiz.
Gün Zileli ile anlaşamayacağımız bir nokta daha. Yanlış anlaşılmasın, 20lerin sınıf perspektifinin bugün de geçerli olup olmadığı tartışması değil. 20’lerdeki perspektifin sınıfsal bir perspektif olup olmadığı konusunda. Bence o kadar “Biz buyuz!” diye propaganda yapılmış ki, kimse bunun doğruluğunu sorgulamamış. Her problemde hem muktedir olanlar hem de muhalifler aynı bakış açısıyla ama azımsanmayacak nüanslarla problemlere çözüm getirmek istemişler.
Kısacası, 20’lerin bakış açısıyla bugün anlaşılamaz. Ama bugünün bakış açısı, 20’lerden çok daha sınıfsal olmalıdır. Zaten öyledir de. Öyle, proleteryanın çelik disiplini, parti sana canım feda, iktidarı aldık mı ümüklerini sıkacağız anlamında değil tabi ki. Çalışan sınıfın heryeri kaplaması, özellikle büyük işletmelerde eski burjuvazi-çalışan sınıf çelişkisinin kapitalist hiyerarşinin içine doğru kayması, biti kanlanan her burjuvanın işini hemen kurumsal şirket havasına sokması, hemen her patlamada baş köşeyi bir şekilde çalışan sınıfın bir tabakasının alışkanlıklarının, bakış açısının alması, bakkalların bile bir nevi çalışan hale getirilmesi vs. anlamında. Çalışan sınıf öyle devasa büyük bir şey haline geldi ki, filin kulağındaki karınca hesabı – “fil dediğin zaten kulaktır” deme, ya da tam tersi işçi sınıfı yok oldu deme noktasına geldik. Hayır fil fildir. Kulağı, hortumu, dişleri, devasa gövdesiyle.
Konu Ukrayna, olabildiğince yakından takip etmekte fayda var. Acep sınıfın hangi tabakasının ne reaksiyon verdi ve bu reaksiyonları ortaklaştırmak, karşıda olanları öbür tarafa çekmek, hareketsizleri hareketlendirmek vs. için nasıl çözümler üretilecek?
Sol komünizmin de anarşizmin de ciddi sıkıntıları olduğuna katılıyorum. Ama bunun sınıf kavramı olduğunu düşünmüyorum. Yada en azından buna dair ikna edici bir argüman görmedim. Bu konuda fikirlerinizi dinlemeye, açık yürekle tartışmaya açığım yinede
Yusuf Cemal :
Anlıyorum abi takma bunları. Ne zaman istersen gönder yazdıklarını
Aynı fikirdeyim.
ben sınıf kavramına ckarşı deağilim. 1920’lerin sınıf ölçütlerinin bugüne uygulannmasına karşıyım.
Oyyy. On yargima bak. Ruzgar o kadar populist, o kadar Laclau’cu radikal demokrasi fikirleriyle dolu ki, Gun Zileli’yi bile o sekilde dusunuverdim. Sonsuz ozur…
Bazen bu forum bana zaytung’u aratmiyor.
Yusuf Cemal: Gün Zileli ile anlaşamayacağımız bir nokta daha
GUn Zileli: Ayni fikirdeyim.
20 lerin sinif anlayisindan bahsediyorsunuz ama nedir bu, bu konuda bir sey soylemiyorsunuz.
Forummu?
gün zileli: “Bugünün bölünmesi sol-sağ bölünmesi değil, iktidar-halk bölünmesidir…”
bu hatalı bir tasvir. “halk” bir bütün değil ve ukrayna’daki direnişi sürdürenler tüm halkı temsil etmiyor. halkın bir kesimi ile devletin bir kesimi çarpışıyor. peki direnişe katılmayan halk?..
en çok gürültü çıkaranın “halk” sayıldığı bir politik analizin bu postmasal çağında varıp varabileceği yer, varıp varabildiği bir arpa boyu yol kadardır… 🙂
tipik popülist bakış: “Sessiz çoğunluk”
peki ya o sessiz çoğunluğun bir kısmını karşı yönde harekete geçirirlerse ve onların da seslerini duymaya başlarsak?..
o zaman “halk” diye hangi sesliye diyeceğiz? sesi en çok çıkana mı, işimize en çok gelene mi, ikisine de mi?..
mesela yarın ukrayna’da yıkılan lenin heykellerini sahiplenen, eski sosyalizan günlerinin yetersiz eşitçiliğine özlem duyan bir halk hareketi gelişip sesini çıkarmaya ve bu “a.c.a.p.”çılarla çatışmaya başlarsa biz ne yapmalıyız? hızlı a.b.’cilerle eski statükocuların çatışmasında “Bugünün bölünmesi sol-sağ bölünmesi değil, iktidar-halk bölünmesi” teorisini ne yapmalıyız?
acap değil acab olacak. yanin bastard’ın “b”si. Polis ne taraftaysa onun karşısındaki tarafta olmakta yarar var.
Öte yandan şurada da önemli karşı-argümanlar var:
http://www.wsws.org/en/articles/2014/02/05/pers-f05.html
eskiden söyle bir sloganimiz vardi, gecekondulardan gelen halk girtlaklarinizi kesecek, ona eklemeler yaptik, mecazi degil, o gelen halk turk/kurt sol aydinini tukurukle bogacak, biz sadece rehberlik yapacagiz,,,,
abdullah ocalan ve mandela karsilastirmasi yapan akillara sasiyorum, ocalan ismi UNITA ve Jonas sawimbi cagristiriyor bana, turk solunun igrenc capsizligi….
SAKIK KENDİNİ TÜRKÇE ÇOK İYİ İFADE EDEMİYOR
Kürkçü’ye, BDP milletvekili Sırrı Sakık’ın yolsuzlukla ilgili tartışma yaratan sözleri de soruldu.
Sakık’ın sözlerinin BDP içinde çatlak yaratmayacağını belirten Kürkçü “Sakık’ın konuşmasının tamamını kamuoyuna yansıdığını düşünmüyorum. Sırrı’nın avukatlığını üstlenmiş gibiyim. Aslında söylemek istediği çok basit. Ama Türkçe ikinci dili olduğu için anlatımda sorunlar olabilir. ‘Hiç yolsuzluk olmazsa, bize düşecek bomba miktarında değişiklik olacak mı?’ demek istedi. Ordan bakınca hayat buradaki gibi okunmuyor. Sakık, Kürtlerin önceliklerinin farklı olduğunu söylemek istiyor. Hiç yolsuzluk olmasın evet. Ama savaş da olmasın. Yolsuzluk son bulacaksa eğer bizim meselemiz çözülmüş olacak mı? Bizim meselemiz çatışmayla ilgili. Sırrı Sakık heyecanlı bir insan. Ben onun heyecanın da aslında hayranıyım. Her şeyi büyük bir tutkuyla anlatmaya gayret ediyor. Çarpıcı ifadelere müracat ediyor. Her zaman şansı yardım etmiyor. BDP’de bir çatlak meydana geldiğini söyleyemem. Yine de bunları açıklamak zorunda olmamayı tercih ederdim” dedi. yaw heee heeeee:)
adam tek pkk degil diger silahli orgutleride turkiyenin emrine sokacagim diyor ne montasji ne manidarligi, anlattik anlattik bu devrimci hareketin apo nun ardinda tasfiye operasyonudur dedik ne kemalistligimiz kaldi ne biseyimiz….. ne zamanlamasi manidari ne montaji…. bir itirafci hain dir sozkonusu olan haydi bakalim kuyrukcular bel fitigi olmadan kivirin bu isi http://haber.dha.com.tr/dhavideogaleri.asp?vid=595469
Öcalan, Perinçek, Devrim…
Hakan Gülseven / Yurt Gazetesi / 7 Şubat 2014
Dün Abdullah Öcalan’ın sorgudaki görüntüleri kamuoyuyla paylaşıldı. Paylaşan, İşçi Partisi’nin Genel Başkan Vekili idi. “Biz,” diyordu, “1999’da Abdullah Öcalan’ı teslim almıştık. Kim olarak teslim almıştık? Devlet olarak…”
Konunun bir tarafı; ‘sosyalistlik’ iddiasıyla yola çıkan ve yolda başkalaşım geçirerek incelenmesi gereken tuhaf bir vaka haline gelen İşçi Partisi’nin, devletin bir parçası olduğunu açıkça ilan etmesidir. Bu halde, İşçi Partisi bizzat teyit etmektedir ki; devletin benzer parçalarıyla hapishanede bulunan Doğu Perinçek, sosyalist kimliğiyle değil, devlet içi bir hesaplaşma neticesinde, tıpkı bu devletin ‘paşalar’ı gibi hapis yatmaktadır.
***
Öte taraftan, “Teslim aldık” lafının bir de diğer ucu var tabii. Öcalan’ı Türkiye devletine kim teslim etmişti?
Amerika Birleşik Devletleri!..
Öcalan’ın o istihbarat teşkilatından bu istihbarat teşkilatına el değiştirerek, neticede Kenya’da ‘Mor Bereliler’e teslim edilmesi, devletler arası bir ‘al gülüm – ver gülüm’ vakasıydı…
Dolayısıyla, içine ‘Mor Bereli’ kaçmış İşçi Partisi yöneticisinin ‘Teslim aldık’ şişinmesi, ancak “Sana kim teslim etti?” sorusunun sorulmasına kadar sürebilecek üfürükten bir şişinmedir.
Yani, İşçi Partisi’nin büyük bir yaygarayla görüntülerini yayınladığı Abdullah Öcalan, tıpkı İşçi Partisi gibi, bu devletle ya da devletin bir kanadıyla nasıl işbirliği halinde çalışabileceğini müzakere etmektedir.
Ne daha fazla, ne daha eksik!
***
Peki Abdullah Öcalan’ın o sözlerine ne diyeceğiz?
Önce gerçekliğimizin farkına varalım. Önümüzde, bugüne dek binlerce gerillanın yaşamı pahasına yaratılan bir Kürt halk hareketi var; ezilen bir halkın her gün öle öle büyüttüğü haklı bir çığlık var. Aşağılanan, ezilen, horlanan, hatta dilleri ve kimlikleri reddedilen Kürtlerin insanlaştığı bir süreç yaşandı bu topraklarda.
O sürecin neredeyse tüm bileşenleri tarafından ‘Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ diye anılan zat, teslim edildikten ya da teslim alındıktan sonra ne demiş olursa olsun, bu gerçeklik değişmeyecektir.
‘Önderlik’ten bağımsız olarak, Kürtlerin ezilmişliğe karşı isyanı haklı bir isyandır.
***
Öte taraftan, 20. Yüzyıl’da insanlık çok büyük gerilla hareketlerinin kurulduğuna tanık oldu. Türkiye’de PKK ile devlet güçlerinin çatışmalarında 30 yılda ölen insandan çok daha fazlası, Latin Amerika’nın ufacık ülkelerinde birkaç ay içinde yaşamını kaybetti.
Ne var ki, hakim iktidarlara, diktatörlere karşı elde silah dövüşmek, her zaman doğru bir çizgide ilerlemenin göstergesi olmuyor. Hatta tam tersi; neredeyse bir kaide gibi. Latin Amerika’nın anlı-şanlı gerilla hareketlerinin liderleri, bugün hükümetlerde yer alıyor, hatta başbakanlık, devlet başkanlığı bile yapıyorlar. IMF programlarını uygulayıp, karşı çıkanlara sermayenin hizmetindeki kolluk kuvvetleri marifetiyle saldırıyorlar.
Şaşıracak bir şey yok. Onlar hiçbir zaman işçi sınıfı programına sahip olmadılar. İşçi sınıfı için iktidar değil, kendi örgütleri –neticede kendileri- için iktidar peşinde koştular. Onlar iktidara gelince ‘kötülükler’ son bulacaktı.
Kaderin acı cilvesi, -Nikaragua’daki ‘Sandinistler’in örneğinde olduğu gibi- silahlı ya da -Brezilya Devlet Başkanı Dilma örneğinde olduğu gibi- seçimlerle iktidara gelen tüm bu eski gerilla liderleri, burjuva devlet aygıtının birer parçası haline geldiler. Hiçbir ‘kötülük’ son bulmadı…
***
Evet, Abdullah Öcalan da bir gerilla hareketinin, dahası bir halk hareketinin lideri olarak, yakalandığında hiç de iyi bir sınav veremedi. Ama o kadar…
Yakalanmadan çok evvel tarif etmeye başladığı ve İmralı’da ‘olgunlaştırdığı’ düşünceler, Kürt halkı için hiçbir zaman gerçek bir kurtuluş yoluna işaret etmiyordu. O zaten uluslararası emperyalist sistemin dışına çıkan, sosyalizmi hedefleyen gerçek bir çözüm peşinde koşmaktan çoktan vazgeçmişti. O halde, milyonlarca Kürdü ‘bir mimar gibi devlete bağlama’ pazarlığı yapmasına, taşeronluk teklif etmesine niye şaşıralım ki?
Ha!.. Şaşırması gerekenler var tabii… Öcalan’ın her dediğini, ettiğini ‘taktik’ icabı meşrulaştıran ‘sosyalistler’ bir zahmet şaşırsın.
Şimdi Meclis’te olanlarına buradan hususi selamlarımı gönderiyorum.
***
Yoksul Kürt ve Türk emekçileri ve ezilen halkımız, emperyalizme bağımlı bu yarı-sömürge ülkede gerçek bir değişim için, bu düzenin partilerinden ve her türden milliyetçilikten kopmalıdır. Bu devletin/düzenin şu ya da bu kesimiyle ‘ittifak’ peşinde koşan, taşeron olmayı arzulayan biçimsiz muhalefet aşılmalı, bağımsız bir işçi sınıfı partisi yaratılmalıdır.
Bu ülkeye bir devrim lazımdır.
Hırsızların, uğursuzların, tarikatların iktidarının yıkılması, her türden vıcık vıcık ilişkinin son bulması ancak büyük bir devrimci dönüşümle mümkündür.
***
Evet, bugün etrafınızdaki gerçekliğe şöyle bir bakınca, ‘devrim’ gibi iddialı bir lafı ütopik görebilirsiniz. Bu hakkınızdır.
Ama bırakın biz de bu ‘köy’ün delisi olalım, o muhteşem ihtimali, ‘devrim’i kimseye unutturmamak için tekrarlayıp duralım.
Emin olun, ‘devrim’ lafı bir gün herkesin işine yarayacaktır..
Hakan Gülseven firsat bu firsat Gerillaciliga vurayim demis yazinin ana fikri olmus neredeyse bu… Ama unuttugu birsey var. latin amerika ve diger ülkelerdeki düzen icilesmis eski gerillalarin hepsi yasal alanda politika yapan yasal Isci Partilerinin yoluna girdiler…. ulkemize bakiniz ne kadar eski reformist revizyonist varsa ocalanin sürecinin ardinda. Bazen düsünmeden edemiyor insan Ocalan bir cizgi insaa ettide revizyonist reformistleri mi etkiledi, yoksa kirk yillik bilinen reformist cizgiye kaydigi icinmi bu kesimden buyuk saygi görüyor…..
Fasistlerle birlikte Gezi eylemliklerine dogru
http://birgun.net/haber/ali-ismail-korkmaz-parkina-fasist-saldiri-10933.html
http://www.wsws.org/en/articles/2014/02/10/pers-f10.html
Aynı gelişmeyle ilgili başka bir metin:
http://toplumsalesitlik.org/tr/avrupa/abdnin-ukraynadaki-rejim-degisikligi-operasyonu-sizdirilmis-diplomatik-telefon-gorusmesinde-aciga-cikti
http://baslangicdergi.org/ukraynanin-protesto-hareketi-bir-sol-kanat-mumkun-mu-ilya-budraitskis/
Merhaba.
Bugün BirGün gazetesinde çıkan (http://birgun.net/haber/fasizmin-yeniden-dogusu-ve-ukrayna-10941.html) yazı biraz kafamı karıştırmadı değil.
İktidar blokları karşısında farklı farklı iklim, yer, kültür ve siyasi şartlar üzerinden direnen dünya insanlarını gelecek toplumsal hareketler açısından aynı potada eritmek ne kadar doğru?
İçeriğine bakmadan sadece direniş(ler)in varlığını mı değerlendireceğiz yoksa gelecek yıllarda ne olup ne biteceği kaygısını hissederek bu isyan hareketlerinin politik içeriğini de sorgulayacak mıyız?
Devlet faşizmi gerçeği gün gibi ortada. Peki ya isyanların faşist görüşe evrilmesi? Bu bir olasılık mıdır?
Cevaplarsanız çok iyi olur. Sevgiler.
Birgün ve Sol gazeteleri tamen yanlış bir bakış içinde. Sonuçta orada olan bir halk direnişidir. Halk, Rusya’nın hegemonyasına ve onuN İŞBİRLİKÇİLERİNİN İKTİDARINA KARŞI DİRENMEKTEDİR. bU DİRENİŞTE ELbette sağ ya da aşırı sağ unsurlar da vardır, hatta bunlar oldukça güçlüadür de. ama işin özüne bakılmalıdır. İşin özü, halkın devlet ve polis baskısına karşı direnmesidir. Bu hareketi faşizm olarak ilan edenler sadece faşizme hizmet ederler.
http://webtv.radikal.com.tr/turkiye/6739/kievin-mesaji-tanidik-geldi-mi.aspx
paylaştım ama yazmadan edemiyorum. seçimle gidebilecek bir hükümeti sokakta götürme yönteminin sağlıklı olmadığını bugün ukrayna’da üzülerek görüyoruz.
ders çıkarmak gerekir bundan.
İçeride geziye destek verip özgürlükten bahsedenler iş Ukrayna olunca canım onları AB gazlıyor o yüzden isyan ediyorlar diyorlar. Doğru veya yanlış bir önemi de yok, neticede orada hakkını arayan insanlara devlet şiddeti gösteriliyor, insanlar kendi doğruları için şiddete maruz kalıyorlar. Olaya AB diyenler ota boka “dış mihrak”lar diyen içerideki şiddet yanlılarından farkları ne? Bu insanlar sana ters de gelse kendi yaşamlarını kendileri seçmeliler,bu kadar basit. En azından biz sizi doyuramıyoruz hadi yolunuza deyip onları dışarı atan ama işine gelince hop sen bensiz bir şey yapamazsın diyen Rusya ve Putin faşizminden iyidir.
Türk sosyalistlerinin bir çoğunun değişen dünya düzeninde kafası bi hayli karışmış durumda ve kendisini hiç bir yerde konumlandıramıyorlar. Anti emperyalist bir duruş yapacak diye Esad ‘ı savunmak zorunda kalıyor, keza anti-ab-abd olacak diye de Putin faşizmini savunuyor. Kendilerine yapılan şiddeti bir başkası görünce de her cümleye bir “ama”yı yapıştırıveriyor. Bu aynı gezide ölenlerden sonra kalekol protestosunda öldürülen Medeni Yıldırım ‘ı görmezden gelip ona ama diyen ulusalcılık kafasıyla malesef aynı sığlıkta
Tamamen katılıyorum.
Aslı astarı olmayan bir takım kavramlar üretip ( Ukrayna’daki ayaklanma, Gezi gibi ayaklanmalarla aynı soydandır gibi), gerçekleri de orasından burasından çekiştirerek bu kavramların içine sokuşturacaksınız, bunu Rok ve Mehmet Metiner de yapıyor..
AKP ŞÖVENİZM KAMPANYASI BAŞLATIYOR!
AKP, CHP VE MHP GİBİ ERMENİ DÜŞMANLIĞINI DEVAM ETTİRİYOR!
TC yönetimi, Ermenileri tabu-düşman görmeye devam ediyor, Erdoğan: “Biz, ‘affedersiniz Ermeniler’, veya ”24 Nisan’da Ermeni Diasporasının önüne geçin, karşı eylemler yapın”, deyince tüm TC yönetimi onu desteklemeye devam ediyor!!
AKP ırkçılığı devletin geleneksel resmi ırkçılığının devamıdır…
Erdoğan’ın Ermeniler hakkındaki açıklamaları, 24 Nisan’da ”Ermeni eylemlerini provoke edin, karşı eylemler yapın” şeklindeki direktifleri Ermeni düşmanlığının Türkiye’nin resmi devlet doktirini haline getirildiğini ispatlıyor.
AKP’lilerin TC adına yaptıkları açıklamalar, ulusal plânda da, devlet ırkçılığının ve Ermeni düşmanlığının tam anlamıyla bir yansıması durumunda. Bilinen, tarihi olaylarca, Ermeni ve Kürt Soykırımı ile açığa çıkan bir gerçek var ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapısal özelliklerinden biri ırkçılıktır. Bu ırkçı damardan dolayı, Devletin kuruluşuna öncülük eden İttihat Terakkiciler Ermenileri soykırıma tabi tuttu. Kürtlerin varlığını bir ulus ve halk olarak inkâr etti. Kürtleri Türkleştirmek için sistemli ve istikrarlı bir devlet politikası izledi.
TC başı Erdoğan’ın tavrının ve açıklamasının, ırkçı TSK, MHP ve CHP tarafından desteklenmesi de, bunun, devletin ırkçılığının bir yansıması olduğunu ortaya koyuyor!!
İttihat Terakki cemiyetinin 1915’te başlattığı Ermeni soykırımının yapma nedenlerinin başında Batı Anadolu’da ki Ermenilerin maliye ve ticaretteki zenginliklerine el koymaktır…İşid veya El-Nusra gibi yağma ve talan hedeflenmiş ve başarı sağlamışlardır.
Ermeni soykırımı için Jihad ilan edilmiş ve ölüm şebekeleri seferber edilmiştir.
Ermeni soykırımına ilk önce Batı’dan başlandığına göre, yalan dolanla uydurulan Rus cephesi ve ihanet teorileri çürümektedir.
En önce toplanılıp yokedilen Manisa, tarsus, veya izmir Ermenilerinin, Rus cephesinin devamı diye yansıtılması tamamıyla bir deli saçmasıdır!
Türkler, Ermenilerin ayak bağı olduğunu bilerek ve 1.Paylaşım savaşında kendisine karşı gelecekleri savını öne sürerek, yüzyıllardır süre gelen bir kin’i burada pratiğe geçirdiler ve Anadolu topraklarında Hıristiyanları yokedip etnik temizlik yaptılar.
Soykırım ve tehcir’de geçerli olan nedenlerin başında, Ermeni mal ve mülklerini el koymaktır…
Savaşı bahane eden Türk Müslümanlar, aynen şimdi İşid ve El-Nusra’nın taktiklerini uygulayarak, masum insanları kesip onların ev, altın ve tarlalarına el koydular…
Ermeniler Devletini kuracaktı, Ruslarla birlik olarak Osmanlı’yı bitirecekti gibi iddiaları Batı Anadolu ‘da başlatılan Ermeni soykırımı için asla geçerli değildir.
Osmanlı İmparatorluğu İktidarı ve İttihat Terakki iktidarı Ermeni Soykırımında Müslüman Jihatçıları de kullanarak, bir taşla iki kuş vurmuş. Ermeni Soykırımı, Ermeni halkının mal ve mülklerine el koymak için yapılmıştır..
Bu sonuca varılırken, aynı zamanda Ermeni halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesinin meşru zemini, gayrı meşru bir uygulama ile, kendi öz topraklarında çoğunluk sağlamaları da dinamitlemiştir.
TC, 24 Nisan 20015 de, Ermeni soykırımının 100. yıldönümünde karşı atak yaparak, soykırım suçuna bir suç daha ekleme yolunda ilerliyor. Erdoğan’ın emri ile karşı eylemler ve kışkırtmalar yapılması, engelemme için provoke kararlarının alınması düşmanlığın derecesini gösteriyor!
AKP ŞÖVENİZM KAMPANYASI BAŞLATIYOR!
Şovenizm kampanyasının yeni seviyesi Ermeni sorununu Kürt sorunuyla harmanlama taktiğini amaçlıyor…
24 NİSAN BAYRAMI adın altında bütün okulların da resmî kararla zorunlu katılmalarının sağlanması “çanakkale şehitlerinee saygı, Ermeni ve Kürt terörüne lanet” eylemlerinin düzenlenmesi ve bunların AKP,CHP ve MHP’nin seçim kampanyalarının birer parçası olarak yürütülmesi, her şehir, her kasaba bütün devlet organlarının seferberliği ve bizzat AKP hükümetinin de katkısıyla İttihat terakki ruhunun adeta yeniden canlandırılması, soykırımcıların ruh halinin daha da kötüleştiğini yansıtmaktan ileri gitmiyor!!
Ciwan Kurken