Söz Gümüşse…
Abdullah Öcalan’la MİT’in vardığı anlaşma konusunda daha önce birkaç yazı yazmış ve bu durumu “muvazaa” sözcüğüyle nitelendirmiştim. Bu, işin bir yanıydı. Diğer yanı ise, milyonların bel bağladığı barış umuduydu. Bu yüzden, muvazaa konusundaki düşüncem değişmemesine rağmen, “pişmiş aşa su katmamak”, yani oluşmakta olan barış ortamına çomak sokmamak için, aynı milyonlarca insan gibi ben de umutlu bir bekleyiş içine girip olayları izlemeyi ve bu konuda bir süre bir şey yazmamayı tercih ettim. Hele ulusalcıların, CHP ve MHP’nin, başlayan sürece karşı saldırganca tutumunu gördükten sonra bu tercihim bir kararlılığa dönüştü.
Laf etsen ne olacak ki, sen kimsin, bir sivrisinek vızıltısı kadar bile bir hükmün mü var, denebilir. Doğrudur, cürmüm kadar bile yer yakmayacağımı biliyorum ama yine de kendi adıma sorumlu davranmam gerektiğini düşünüyorum ve bu düşüncem bugün de geçerlidir. Ne var ki, gazetelerde açıklanan “görüşme notları” beni bu yazıyı yazmak zorunda bıraktı.
Bu notlardan anlaşıldığına göre, görüşmeler bir kahve sohbeti havasında geçmiş. Üstelik MİT görevlisinin huzurunda yapıldığı halde. MİT görevlisinin huzurunda yapılmıyormuş gibi olsa ne olacak ki… Hapishanede yapılan böyle bir görüşmeyi MİT’in noktasına virgülüne kadar tespit edeceği çok açık. Bu görüşmelerin şu ya da bu şekilde açıklanacağı da bir o kadar açık.
O halde?
Nedir bu sorumsuzca kahve sohbeti?
Abdullah Öcalan’dan başlayalım. Deliliğe doğru seyretmekte olduğunu düşündüğüm egosantrik ve megaloman üslubunun ve vaaz havasının üzerinde hiç durmayayım. Sözlerinin, ulusalcı cenahı ayaklandıracağını, üniter devletçilerin eline esaslı saldırı kozları vereceğini, süreci birlikte kotardığı AKP’yi zor duruma düşüreceğini, sonuçta belki de süreci baltalayacağını hiç mi hesap etmez insan? Böyle nazik bir durumda, ağzından çıkan sözlerin nelere yol açabileceğini hiç mi hesaplamaz? Böyle bir ortamda en akılcı yolun, önceden tasarlanmış kısa formülasyonların dışında, susmak olduğunu hiç mi düşünmez?
Hadi Abdullah Öcalan’ı geçtik. Benim esas kızdığım, oraya BDP adına giden üç temsilci. Nedir o el pençe divan halleri allahaşkına? Nedir o “sayın başkan” dalkavuklukları? İçlerinde hiç mi cesur biri yoktu, Abdullah Öcalan’ı uyaracak? Diyelim ki, öngöremediğiniz bir durum oldu ve Abdullah Öcalan dizginsiz bir şekilde konuşmaya başladı, o zaman duruma müdahale edip, “Sayın Öcalan, şimdi bırakalım bu tür konuşmaları da, barış süreci için atılacak adımları madde madde, formülasyonlar halinde konuşalım kısaca” diyecek biri yok muydu? Ya da olabilecekleri öngörüp, daha baştan olaya el koyarak, MİT’in denetimindeki konuşmaları aklıselim bir mecraya sokmaya çaba gösterecek biri yok muydu? Yahu yapmayın be kardeşim, bu adam zaten yıllardır içeride. Bıçak sırtındaki durumu değerlendirememesi pekâlâ mümkün. Yıllarca süren hapishane koşullarından dolayı, her türlü istismara açık abuk subuk laflar etmesi olmayacak şey değil. Ya da ne bileyim, uzun yıllar kapalı kalmanın sendromlarıyla liderlik sendromlarının bir araya gelmesi sonucu, örgüt ve taraftarlarına acilen mesaj verme kaygısıyla olmayacak laflar etmesi de mümkün. Üstelik baştan gördünüz ki, bunu yapmaya başlamış bile. Ne biçim sorumlularsınız siz? Duruma müdahale edemeyen, tersine sorularınızla konuşmaların daha da vahim bir hal almasına neden olan. Konuşmaları daha sağlıklı, daha ketum bir mecraya sokmak için en ufak bir girişimde bile bulunmayan. Evet, anladık. Abdullah Öcalan bir megolomani içinde. Peki siz ne içindesiniz? Sizinkisi de bir “başkanomani” olmasın sakın? Hiç mi aklınız yok? Eğer aklınız var ise, Öcalan’ı uyaracak şuncacık mı cesaretiniz yok? Yazık, çok yazık. Sırrı Süreyya Önder… Ben seni en azından daha kişilikli biri sanırdım. Sende de ne akıl, ne de cesaret varmış.
Süleyman Demirel, bundan yıllar önce “konuşan Türkiye”den söz etmişti. Her şey öylesine fazla konuşulmaya başlandı ki, bu ülke, “sıçırtkan Türkiye” haline geldi. Susmanın da bazen erdem olabileceği unutuldu gitti. Eskilerin, “söz gümüşse, sükût altındır” sözü de öyle.
Orada da yapılması gereken buydu. Hem BDP heyetinin, hem Abdullah Öcalan’ın son derece ketum davranmaları, sadece formüle edilmiş cümlelerle konuşmaları gerekiyordu. Ne yazık ki bunu beceremediler ve görüşmeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Umarım bundan gereken ders çıkarılır da sürece daha fazla zarar vermemek için sadece gerektiği kadarını söyleme sanatına uygun davranırlar.
Bizler de susarak beklemesini bileceğiz elbette. Bu kısa yazının, bu sürece ilişkin son yazı olmasını dilerim.
Gün Zileli
2 Mart 2013
Düşüncelerime tercüman olan bir yazıdır.
Mantık çerçevesinde baktığımız zaman bu yazıda eleştirilecek bir nokta yoktur. Ben de milliyet gazetesinde yayınlandığı zaman itibar etmemiştim, üretimdir diye düşünmüştüm. Vakit ayırıp okumak istemedim. Ama taraflardan yalanlama gelmeyince doğru olabilir düşüncesiyle okudum. Gerçekten iğrenç. Demek ki evveliyatı ezilen unsur da olsa ”güc”ü eline geçiren unsurların karakteristiği hep aynı. Özellikle AKP’yi, Hakan Fidan’ı, İslam’ı sevimli gösteren cümleler midemi bulandırdı. Bu güçler başkanlık sisteminde, Tayyip’de birleşip, 5-10 yıl sonra ”diğerleri”nin üzerine yürüyecek bir hamidiye alayları olursa hiç şaşırmam. Dün gece haberlerinde, Güney Afrika’da polis aracının arkasına 14.yy usülü bağlanıp sürüklenerek öldürülen bir insanın görüntülerini izledim. Aklıma Goodbye Bafana filmi geldi.
Öcalan’ın MİT tarafından kullanılması sürecine esastan değil de şeklen mi itiraz ediyorsunuz yani?
Tam bir serseri muhabbeti olmuş. Eksik olan tek şey okey masası!
Orada hazır bulunan mit mensupları neden muhabbete katılmamışlar ki? Belkide çok düzeysiz bulmuşlardır da ondan.
Kahve muhabbetinden ziyade daha önemlisi osmanlı-türk egemen sınıflarının kollektif bilincini temsil eden gerici tezleri Abdullah Öcalandan duymak. İlk değil bu Öcalanı yakından takip edenler yazılarını okuyanlar bu tezleri bilir. Gün Zileli bu ideolojik ve siyasal yaklaşımı cezaevi şartları ile açıklarken ziyadesiyle naif kalıyor. Öcalan suriyedeyken de bu ‘muhabbetleri’ yapıyordu. Böyle bir yaklaşım A.Öcalanın ideolojik ve politik tutumunu bütün berraklığıyla kavramamızı engeller. Öcalanın osmanlı-türk egemen sınıflarının gayri muslim-alevi halklar için ürettiği kodları üretmesi bir kaza değil tam tersine siyasal ideojisine içkin olan bir tutumdur. A.Öcalanı tutarlı bir şekilde on yıllardır eleştiren Garbis Altunoğlunun yazılarına bakmakta fayda var kendisi ermeni bir devrimci aynı şekilde Foti Benlisoy’un ufak bir yazısı hafif dokunduruyor…
“Kullanılma” ile muvazaa tam aynı şey değil. Muvazaada iki taraflı bir oyun vardır. “Kullanılma” ise bir tarafın tamamen alet olduğu anlamına cgelir. Ama açık olan şudur ki, MİT ile Öcalan anlaşmışlardır.
Ben bu yazıda Öcalan’ın ideolojik ve siyasi tutumuna girmedim. Sadece yaptığı gevezeliklerin nereden kaynaklanmış olabileceği üzerinde durdum. Öte yandan, eleştiri açısından verdiğiniz Garbis Altınoğlu referansı hiç inandırıcı değil. Stalin’e yönelik tek kelime etmeyen, hatta gönüllü savunucusu olan Garbis Altınoğlu mu Öcalan’ı eleştiriyormuş. Doğrusunu söylemem gerekirse, Öcalan’ı Stalin’e bin kere tercih ederim, eğer bir tercih yapmak zorunda kalsam.
Belirtmek istediğim şey bu tip konuşmalrın birer iç konuşma şeklinde olmasından ve öyle algılanmasından ziyade ya da bdp heyetinin bu konuşmayı üst başlık şeklinde formüle edip deklare edip etmemesi değil. A.Öcalanın osm-türk egemen sınıflarının siayasal ideolojisiyle irtibatının ve bu irtibatının ,ezilen ulus kimlik ve inançlar için ürettiği yaydığı mitleri paylaşıp yeniden üretmesidir. Garbis meselesi için ise düşüncenin bütün yönleri aynı tempo ve hızda gelişmez garbisin hatalı olduğu yönler ve dogmalar var ama bu onun yazıp çizdiği şeyleri değersiz hale getirmez. Stalin meselesini her tartışmanın göbeğine koyup tatışmak asıl tartışmayı önleyen koca bir önyargı halini almış gün zileli nezdinde ..
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/19660-kurtleri-ortadoguda-savasa-suruyorlar.html
http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5039
Yorumcu arkadaslara kucuk bir uyariyla baslamak istiyorum; hala yukardan bakan hakim ezen ulus bakisinin- konusurken yazarken- tezahurleri devam etmektedir.Hic bir zaman ayni sartlari yasamadigimiz surece farkli olani anlamak mumkun olmuyor.Turk kokenli bir devrimci olarak surekli her sart ve kosulda empati kurmaya dikkat ediyorum.Ortada bir ”kan” var ve bu kanin temizlenmesi gerekiyor.bir tarafta onlarca devlet kurmus olmanin birikimi ve alisimlari sert olan bir gelenek,diger tarafta bu birkim karsisinda medine fukarasi bile olamiyacak kadar bir halk ve bu halkin kendine has olusturdugu bir gelenek var.son isyan bugun o muzaffer buyuk devletin ne kadar caresiz ve gucsuz oldugunu ortaya cikarmaya devam ediyor.Turkiye ozgulunde hic bir gucun bu ceberrut devleti bu kadar zavalli duruma dusurmedi.Turkiye devrimci demokrat hareketleri orgutlu bir guc yaratabilmis olsaydi bu cografyanin topraklari bereketlenecekti.siyaset ve argumanlari bize benzemedigi icin hafife almayi dogru bulmuyorum.Cunku o masada orta-dogu duzleminde satranc hamleleri yapilmaktadir.dikkatli okuyunca ve basini ve aciklamalara bakildiginda bunu cok rahat gorebiliriz.hamlesi olan bu satranc oyununa katilabilir.Lider kultune yonelik elestiriler genelde dogrudur.Herhalde bu lider olmanin belkide kacinilmaz sonucudur.bir afrikali ,orta dogulu,asyali,batili lider farkli farkli olacak birini biriyle kiyasladiginda sasirmak mumkundur.hayat komplo teorileriyle aciklanacak kadar kolay olsa suren mucadeleri izah etmeye gerek kalmazdi.Kurt ozgurluk hareketinin lideri o bilinen burnunu silen egosu yuksek yeri geldimi tanrisallasan,yeri geldimi bir cocuk kadar saf ve sakin olabilen,iktidari altin tepside verseler donupte yuzune bakmam diyebilen,kendi birey ve toplumunu ve ozellikle kadinlari ozgurlestirebilen birinin Stalin’le ozde ayni olmadiklari kanatindeyim.
Kürt ulusunun mücadele ve kararlığı ve ödediği bedeller noktasında kimsenin bir şey dediği yok en azından kendi adıma söyleyeblirim. Burada mevzu bahis A.Öcalanın tutanaklarda ortaya çıkan konuşmaları ve Kürt halk Önderinin ideolojik ve siyasal çizgisi. Barış meselesi nazik ve netameli bir konu ve dikkatli konuşup yazmakta bu meselenin şartlarından bir tanesi. Stalin ve Öcalan arasında rabıta kuran gün zileli nin “işgüzarlığı” için de bir şeyler yazalım Farklı zaman dilimlerin farklı iki ideolojik ve siyasal çizgisi benzerlikliklerin den genellemeler üreterek muhakeme yapmak eksik ve hatalı olur diye düşünüyorum. Birini diğerine tercih etmek ancak tarih metafiziği olur bu da gereksiz ve faydasız bir tartışma.
türkiye cumhuriyetini gercek anlamda yönetenlerin kürtlere bakis acilarini ve kürdistana dair ic ve dis politikalarini yine gercek anlamda plan ve projelerini sayin öcalandan ögreniyorum
bu anlamda öcalanin avukat görüsmeleri ayrica imrali bulusmalari yararli ve aydinlaticidir
sayin kemal burkay bu film bitmistir
sayin ismail besikci o konusursa devleti konusur derken son derece gercekci belirlemede bulunuyorlardi
sayin öcalan da bir hizmete layik görülürsek layiki ile gerine getiririz derken yeni görevini ifade ediyordu
hasmetli devletimiz öcalana verilebilecek en büyük cezayi verdi
siseden cikan cini tekrar siseye sokma isi…
öcalan siseden kacan cinleri tekrar ankaranin sisene sokabilecek ya da cumhuriyetin…
Ocalan in soylemindeki ermeni rum lobiciligi, onlarin gizli güclerinin türkiyede oynayacagi karanlik oyunlar soyleminde ne den cok kirli schoven bir ötekilestirme hedef göstermek görmez solcularimiz aydinlarimiz, pesindende ümmette birlesme edebiyati yapiliyor.. bu söylem neden kinanmaz..neden apo kinanmaz.. bu nedir baba????? muvaaza yi gecip kullanilmanin en kirlisi ne varmis olay. igrenc, solun kuyrukcu sol un durumu daha igrenc…
Türkiye’de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Bu ilişkileri sabote edilmeye başladı. Sıradan lobiler değil. ABD’de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik ve taktik müdahale ediyorlar. Her 3’ü de Anadolu çıkışlıdır…..
……………
A Ocalan .Imrali Tutarsizliklari pardon tutanaklarindan…
Öcalan’ın muhtemelen okuduğu ve anlamadığı kitap:
http://www.idefix.com/kitap/turkiyede-yahudi-hiristiyan-savaslari-orhan-gokdemir/tanim.asp?sid=GGVEPQ9GB75QRH5J07JW
http://www.odatv.com/n.php?n=siyonist-proje-nasil-finanse-edildi-1405121200
Orhan Gökdemir’in kitabını tanıtan bir diğer kaynak:
http://www.youtube.com/watch?v=W0MnaapkAAA
görüşme notları diye tartışılan sohbetlerdeki bir çok sorunlu cümlenin öcalana ait olmadığı olamayacağı bilinen öcalan gerçeğinden insanları dehşete düşürmesinden bile anlaşılıp manüplasyon ve kime güzelleme olup yardağı yönüyle incelenirse iktidar hizmeti üretme çabası bile sahibini ele veriyor.karahasana katılıyor ve bu süreçten beklentim devlet-iktidar ve kürt özgürlük hareketi arasındaki mücadelenin silahlı çatışma zemininden siyasi zemine aktarılması olup bu arada türklerin kendini yeniden üretmesinin engeli olmadığı koşulların kürt ve ülkede yaşayan diğer halklarada tanınıp bir halk olarak kendini yeniden üretme kendini gerçekleştirme kendini yönetme gibi demokratik alanın genişlemesi bu arada toplumsal muhalefetin yeşerip başarmasının önündeki ifade,örgütlenme,siyaset üzerindeki engellerin kaldırıldığı nisbi demokratik ortamın sağlanması olabilir.zaten kürt özgürlük hareketinin sınıf karakteri onun ulusal kürt devleti talebinnin olmamasını getirmesinden çözüm sonrası iklimdede kürt özgürlük hareketinin türkiye toplumsal muhalefetinin politik örgütü HDP içinde yer alarak kürtlerin ve türklerin özgürleşip insanlık ailesine katılması mücadelesinde toplumsal devrimci program ile yaşadığımız bütün yereller ve bölgemizin ve dünyamızın özgürleşmesinin mücadelesinin dinamiği olmasıdır.barış sürecinde olumlu işlev üstlenen toplumsal muhalefet örgütü HDK ve bileşeni bdp nin süreç sonrasında sadece sistemin mağduru kürt ezilenlerine değil türkiye sistem mağdurları ilede olumlu ilişkiler kurabilir ve onlara selenebilir itibarlı alternatif başarı siyasetinin politik aktörü olabiliriz
Okuyup anlamadigi degil okuyup bal gibide anladigi kitaplar onlar. ocalani bir naif olarak gormek mumkun n degil. resmen dinci muhafazakarlarin dusmanlarini süreci bozan ortak dusmanlar olarak etkiledigi kitleye sunup. kendi politikalarina karsi cikabilecek cevreleri, ummet ve baris dusmanlari olarak kriminalize etmek derdinde, sola ergenekon sizmis, rum lobileri, yasasin yeni yavuz kardesligi, ocalana okuyupta yanlis anladi demek onu dogru degerlendirmemek demektir. kral apacik ciplaktir, yillarca sol un sosyal sovenizmden türk kemalizminden etkilendigi iftirasini at, anlastigin gericikle ortak dis mihrak tespiti empatisi yap. hepsi bu , o kitaplarda yazilanlara yapilan gonderme, talidir, ve hala ocalana entelektuel misyon bicenleri aldatabilmek icindir.. acikca gericilesmistir bu adam her alanda, daha ne demesini bekliyrsunuzki???
stalin i ocalan a bin kere tercih ederim. hele garbis i ocalan ikibin kere tercih ederim…
Bu işi yürütenlere benim tavsiyem şu; barış için elinizdeki malzeme buysa onu kamuoyu önüne çıkarmak yerine köşe bucak saklayın.”
Gülay Göktürk*/ Kendimi daha fazla tutamayacağım. Bugün biraz “sorumsuzluk” yapacağım; “siyaseten” doğru olmayan ama içimin şişkinliğini rahatlatacak bir yazı yazacağım. Benim etim budum ne ki; bir yazıyla süreci çökertemeyeceğime göre, biraz iç dökebilirim. Konumuz elbette İmralı tutanakları… Ama ben şu son iki günde herkesin yaptığı gibi, “Sayın Öcalan”ın söylediklerini tek tek analiz edip derin manalar çıkaracak, o saçma sapan cümlelerin içinde inci bulacak değilim.
Aslında her şey ortada; Öcalan, Kandil’de ve belki BDP içinde bir kesimde ortaya çıkan “Başkan Apo çıtayı çok düşük tuttu; uğruna savaştığımız her şeyi, federasyonu da, özerkliği de unuttu” rahatsızlığını gidermek için esip savuruyor işte… Dilin kemiği yok ya, AK Parti’yi de o iktidar etmiş; 7 Şubat MİT krizini de o yönetmiş. Havasına bakarsanız, şimdi de bütün inisiyatif onun elinde. Anayasa’yı da o dikte ediyor; on bin KCK tutuklusunu da o salıveriyor. Hele şu silahlı güçler bir dışarıya çıksın, işler yolunda gitmezse tekrar 50 bin kişiyle Türkiye’ye döner, ortalığı cehenneme çevirir, halk savaşı başlatırlarmış.
Sanki şimdiye kadar hiç 50 bin kişiyi bir arada görmüş gibi… 50 bin silahlı adamın vardı da, neden Şemdinli’de kurtarılmış bölge kurmaya giriştiğinde oraya yığmadın? Neden orada ancak birkaç hafta dayanabildin?
Önemli olan mektuplar
Aslında ben onun bunları söylemesine değil; bu söylediklerini sanki hükümetle Öcalan arasındaki mutabakatın çerçevesi gibi okuyanlara, böyle değerlendirenlere şaşıyorum. Adamın ağzı torba değil ki büzesin, bulmuş karşısında baş sallayıcıları konuşuyor işte… Siz neden bu kadar ciddiye alıyorsunuz?.. Ortada üç cenaha yolladığı mektuplar, çizdiği yol haritası var. Henüz içinde ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ama ortaya çıktığı zaman, işte onu ciddiye alacağız. Müzakerelerin doğru platformda yürüyüp yürümediğini o zaman anlayacağız.
Ayrıca, eğer Kandil, o mektuplarda ortaya konan mutabakata razı gelmezse, o zaman Öcalan’ın sandığımız ya da umduğumuz gibi PKK’ya hakim olamadığı; dolayısıyla bu görüşmelerle de bir yere varılamayacağı çıkar ortaya. O zaman hep birlikte başa döneriz…
Ama o zamana kadar, muhatap aldığımız kişi ne kadar tutarsız ne kadar güvenilmez olursa olsun barışı zorlamaya, kanı durdurmaya çalışmaktır yapılması gereken.
“Köşe bucak saklayın”
Evet, durum gerçekten zor.
Ne talihsizmişiz ki, elimizdeki kumaş bu ve biz bu kumaştan bir “Mandela” çıkarmaya çalışıyoruz. Yunan Mahkemesi’nin önüne çıktığında “Kürt ve Helen kültürlerinin akraba olduğunu, İslamiyet’in Kürtler’i köleleştirdiğini, kapsamlı bir Kürdistan savaşını bütün dünyanın destekleyeceğini” söyleyen, Türkiye’de mahkemeye çıktığında ise “Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde kültür milliyetçisiyim” diyebilen; düşük olmayan tek bir cümle kuramayan, ne dediği asla anlaşılmayan abuk sabuk tahliller yapan bir fikir fukarasını muhatap almak zorunda kalıyoruz.
Peki buna mecbur muyuz? Evet, kayda değer bir kitle onu önder belledikçe, mecburuz.
Kim bilir belki bir gün şiddet biter de siyaset dönemi başlarsa, işte o zaman göreceğiz “önderliğin” karizmasının üç günde ne hale geldiğini…
İhsan Dağı’nın Zaman’daki yazısının son cümlesini çok sevdim, onunla bitireyim: “Bu işi yürütenlere benim tavsiyem şu; barış için elinizdeki malzeme buysa onu kamuoyu önüne çıkarmak yerine köşe bucak saklayın.”
*Bugün gazetesi/2 Mart 2013 Cumartesi)
Gelinen aşamada çok net ve pratikte ortaya çıkan bir soruya verilmesi gereken cevabın süreç denilen orta oyunundan bağımsız olarak ortadoğuyu ve tüm aktörleri yeniden pozisyon almaya zorlayacağını düşünüyorum.
Soru basit; Kürtler demokratik kültürel haklara ek olarak yerel yönetim(AB normlarında genişletilmiş belediyecilik düzeyinde) haklarının elde edilmesi ile yetineceklermi yoksa siyasi kolektif haklarda ısrarlı olup fedarasyon veya ötesi temelinde diretecekler mi, Türk hükümeti ile çatışmayı sürdürecekler mi?
Bu soruya cevap verilmediği sürece diğer süslü demokratik veya otariter cümleler sadece boş gevezelikten ibaret kalıyor bence. Yine fedaratif yetkileri mevcut toplumsal yapıda ve reel siyasi ortamda ne AKP’nin verebileceğini nede Kürtlerin bu düzenlemeleri söktürüp alabileceğini düşünüyorum.
İster istemez aklıma Timmur, Yıldırım Beyazidi esir aldıktan sonra geçen tarihçilerin anlattığı bir anektod geliyor. Yıldırım; “esir aldığın insana gülmek sana yakışmıyor” dediğinde Timmur ona değil “Dünyanın kaderinin senin gibi bir körle benim gibi bir topala kalmasına gülüyorum” demiş.
Şu feleğin işine bakalım ki;halkların tarihi bir barış beklentisi içinde olduğu görüşmeleri Türkler adına AKP , Kürtler adınada APO yürütüyor. Halkların kaderi bu ikisinin elinde….
“Benim esas kızdığım, oraya BDP adına giden üç temsilci. Nedir o el pençe divan halleri allahaşkına? Nedir o “sayın başkan” dalkavuklukları?”
Böyle demiş Gün Zileli. Merak ettim, görüşme sırasında Zileli de orada mıydı da ellerle pençelerin divan hâlinde olduğunu gördü; bir de “sayın başkan” demek dalkavukluk mu?
Ha, evet, Öcalan karşısında hep itaatkârdırlar onlar, bu doğru da, bu genel doğrudan genelde değil de, şimdi, bu özel durum sırasında şikayetçi olunması ilginç. Hep el-pençe-divan duranların, şimdi farklı tavır alacaklarını beklemek niye?
Yine Öcalan’ın “sağlıklı değerlendirme” yapamayacağı üzerine hassasiyetin anlamı ne? Konumuz silahların susmasını, şiddetin durmasını amaçlayan bir müzakere süreci; sağlıklı analizler yapılan bir panel üzerine tartışmıyoruz. O halde?
Silahların susması, gerillanın sınır dışına çekilmesi, şiddetin bir politik yol olarak sona erdirilmesi gibi, bu ülke insanları için çok şey ifade eden bir ihtimal gündemde. Bu ihtimalin kuvvet kazanmasına iki kesim itiraz ediyor ve ihtimal güçlendikçe bu iki kesimin sesi daha sert ve hırçın çıkmaya başladı. Bunlardan birisi Türk milliyetçileri, diğeri ise Kürd milliyetçileri. Her iki kesim de silahların bırakılması ihtimalini kendi kutsal amaçları için tehlikeli buluyorlar ve şiddetle itiraz ediyorlar. Gün Zileli’nin itirazı hangi kesim adına acaba?
Sanirim bu potansiyel “baris” cocuk oyunu felan saniliyor. Oyle degil mi? Saglikli degerlendirmelere ne gerek var ki? Panel mi bu canim? Panellerde entellektueller “hassas degerlendirmeler” yaparlar kendi aralarinda. Gercekteyse buna gerek yoktur. Cozum cok net: Bi taraf silah birakacak, diger taraf yalanciktan af cikaracak, bitecek gidecek is.
Bu mantikla anca ic savas cikarilir. Onu da tam beceremez bu pratik mantik. Yuzune gozune bulastirir.
RTE’nin anayasası referanduma götürülürse, Gün Zileli’nin tavrı ne olacak, çok merak ediyorum. Onca “faşist AKP diktatörlüğü” ve “Tayyipist diktatörlük” konulu yazılarından sonra bakalım yine ‘boykot’ diyebilecek mi?
Yusuf Cemal, önce sana hak verdim, “panellerde entellektüeller hassas değerlendirmeler” esprini okuyunca; sonra sana verdiğim hakkı geri aldım (nasılsa ben vermiştim!..). Onun üzerine yazıyorum…
Madem “barış” çocuk oyunu değil, neden onu ciddiye almayı denemiyorsunuz? Eğer ciddiye alsaydınız, “her ne şart altında olursa olsun, ille de barış” demeniz gerekirdi.
Ha, gerekmezdi, eğer ki ona müdahale edebilecek maddî, fiziksel, politik gücünüz olsaydı. ama yok!…
Aynen MM. Gucumuz yok. Bu sebeple de bu is felakete gitmeden once buna ulasmamiz gerekiyor. Ama bu isin kendisinin mahiyetini degistirmiyor. Yalandan baris, daha da kotu patlatir ortami.
Ben Baskin Oran kadar net aciklayamam, o sebeple o aciklasin bari: http://www.demokrathaber.net/m/?id=16285
“Eğer bu büyük çözüm dedikleri son şans da gerçekten Kürtlere, Türkiyeli Kürtler olarak gönüllerince yaşama olanağı vermeyecekse, birinci ihtimal gelecek! Yani kan dursun derken kan banyosu başlayacak” demiş Baskın Oran. Doğru da demiş. Olabilir bir ihtimal bu. “”Eğer bu büyük çözüm dedikleri son şans da gerçekten Kürtlere, Türkiyeli Kürtler olarak gönüllerince yaşama olanağı vermeyecekse”…
Tabii ki bu olabilir…
Ama gücümüzün olmaması ciddi bir husustur. Gücümüz yoksa biz, silahların susmasını ve “barış” anlaşmasının imzalanmasını istemeliyiz. Söz konusu “barış” anlaşması ne kadar eksik, ne kadar hatalı olursa olsun… Çünki bizim silahlarımız yok ve silahlandıracak adamlarımız da yok. O halde silahlar sussun ki biz sesimizi duyurabilelim ve dinletebilelim.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/ocalan-ne-diyor-makale,3609.html
Ben sesimizin duyulmamasi problemi oldugunu dusunmuyorum. Cazgirlik yapsak sesimiz duyulur. Zaten yapanlarimiz da var. Bizim problemimiz sesimizin dinlenmemesi bana kalirsa. Kimin sesi dinlenmez? Sacmalayanin ya da sacmaladigi dusunulenin. Kurt sorununun tozu dumani dagilsa ne olacak? Kimse bizi dinlemiyordu, yine kimse bizi dinlemeyecek.
Biz bu konuda butun temel argumanlarin ureticisiyiz oysa. Polis diyordu bir ara, hic bir solcu bu laflari etti mi diye. O laflardan cok daha gercekci halini, oyle Kuran’i yanlis anlayip ezop masallarina cevirip ornek gostererek de degil, insanlik acisindan ne kadar zavallica oldugu da dahil o fikirleri biz urettik. Kendini baskalarindan ustun gorme, ezilmislik, milliyetciligin ilkellik olmasi ve Tayyip’in pek de kullanamayacagi, milliyetciligin ekonomiyle iliskisini biz anlattik yillarca. Sonuc? Konuya iliskin en dogru gorusleri anlat ve etkin solda sifir olsun.
O halde sorunumuz dinlenmeme, dikkate alinmama sorunu. Dikkate alanlar islerine yarayacagi zaman bizden fikir araklayan demagoglar. Demirel de zamaninda bunu aynen yapmadi mi? Neyse, sonucta Kurt sorunu “bitince” biz daha dinlenir hale gelmeyecegiz.
Burada bu sorunun bitmesine iliskin istegimizin, arzumuzun kaynagi yillarca aci ceken milyonlarin var olmasi ve o acilarin bizim de hayatimizi karartmasi. Ve o “baris” o insanlarin acilarini azaltmayacaksa, yine bir jandarma komutani bok yedirebilecekse, yine Istanbul’da insaatlarda cayir cayir yanip oleceklerse “baris” ne ise yarayacak? Kendi dillerini ogrenemeyip, mesela cocuk yasta anadille ogrenilmesi gereken matematigi anlayamayip, devamli hayata 3-0 geriden baslayacaklarsa, yalnizca amele olabileceklerse o “baris” ne ise yarayacak? Ben Turkce konusan birisi olarak neden o “baris”a, ne olursa olsun diyeyim? Askerdeyken olmekten, baskin yemekten korktum. Ama onlar bu haldeyken, onlara yenildiginizi kabul edin de bitsin bu is, diyebilir miyim? Dedigimi varsayalim, dinlerler mi? Turkiye’nin geri kalani dinliyor mu beni de, onlar kandirmaya kalktigimi hissettikleri halde beni dinlesinler?
Yusuf, tekrar eskiye dönülebilir mi sence? Hayat bu kadar boş ve sığ mı? Eldeki birikim, güçler, kitleler, buna izin verir mi? Bir subay dışkı yedirebilir mi köylülere? Hani yedirdi diyelim, ne olur ona sonra? Kitlesiyle, vekilleriyle, basınıyla, partisiyle, derneğiyle, bu birikim hiç mi bir şey yapamaz o subaya?
Üstelik zamanında dışkı yediren subaya bu silahlı hareket ne yaptı ki? Yine hukukî yollardan hak arandı ve bulundu. Dışkı yedirme, sadece silahlı harekete güç verdi. O kadar…
Şimdi okuduğuma göre Güney Afrika’da 2011 yılı içinde, karakollarda gözaltına alınanlardan 932 tanesi gözaltında ölmüş.
Oysa ANC ile ırkçı Güney Afrika rejimi bundan 30 yıl kadar önce anlaşmışlardı ve Nelson Mandela, cezaevinde 30 yıl kadar yattıktan sonra çıkıp seçimler sonucunda cumhurbaşkanı olmuştu.
Irkçılık bitmiş, ama üstelik sosyalist ANC iktidarına rağmen, sefalet, adaletsizlik, eşitsizlik Güney Afrika’da hüküm sürüyor.
Şimdi, o anlaşma olmamalıydı diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Peki buna neden diyorsunuz, demiyorsanız ne diyorsunuz?
Hay allah … sabah sabah beni şu meşhur aksak Timur fıkrasıyla güldürdün İsyan…:) Gerçekten yahu…
Merakınızı hemen gidereyim. Şahsen oy kullanamıyorum vatandaş olmadığım için. Kullanabilecek olsaydım yine de kullanmazdım. Boykot çağrısını ise anlamsız bulurum. Boykot çağrısı bile oylamalardan bir sonuç ummanın sonucudur. Tam da tek kişi diktatörlüğü dediğim için tavsiyem, kimsenin bu oylama oyununa katılarak diktatörlerin meşrulaşmasına katkıda bulunmamasıdır.
Bkz: “Söz Gümüşse” başlıklı yazı.
Baskilar konusunda haklisiniz. Ama ya digerleri? Yani anadilde egitimle ilgili olanlar? Onlar kurtler icin olmazsa olmaz kosullar. Ve biz turkler icin de. Bunu turklerin anlamasi uzun surecek biraz. Hatta iclerinden en korkaklari irkcilikla bag bile kurabilirler. Kurtler esit vatandas olamadiklari ve kendi dilleriyle egitim alip piyasaya cikamadiklari surece biz turkler uc otuz paraya calismaya mahkumuz. Cunku “kapitalist piyasa” calisanlar tarafindan sabote edilmedigi, yani sendikalarca, birliklerce devamli ucret mucadelesine tabi tutulmadigi surece emek gucu fiyatlari arz taleple belirlenir, malumunuz. Bu da eger piyasaya niteliksiz is gucu arzi varsa, yani kurtler egitim almadan ekmek parasi icin calismaya basliyorlarsa, piyasadaki tum emegin fiyatini dusurur demektir.
Tabi egemenlere karsi mucadele etme yemedigi zaman, ana koldaki isci sinifinin aklina bu is gucu arzini durdurmak geliyor bir tek. Yani irkcilik. Tum dunyada bir sekliyle ortaya cikan sey bu. Mali’den, Eritre’den gelmis adam Londrada is bulmaya kalkinca o isleri yapabilecek Ingiliz genci o paraya o isi yapmaz. Ama Mali’li eleman havada kapar o isi. Ayni durum bizde de var. Bana gunde 16 saat kurekle calisacaksin deseler, bir yil calisip sonra o parayla bir dukkan acmayi felan dusunup mesela ayda 5000 liranin altina dusmem. Ama Hakkarideki arkadasim o isi asgari ucretle bile yapar. Bu da zenginlerin daha da zengin olduklari bir durum demektir. Dusunsenize adam 4300 lira kar edecek adam basi ayda! Bunu kaybetmek ister mi?
Ama ben Kurt arkadasim egitim alsin ve emek gucu fiyatlarini asagi cekmesin isterim. Yani o buz gibi kapitalist hesaplarla dahi silahlarin kurtler bir seyler elde etmeden susmasindan cikarim yok. Haklarini alip barisin olmasi durumundaysa sonsuz cikarim var.
Neyse, zaten silah asla amaca varmak icin ana yol olmadi kurtler icin. Kac saf insan, bir kac bin mekapli katirli adamin, bir kac yuzbin botlu tankli helikopterli askeri gercekten yenecegini dusunur? Ama adamlar sigorta dedikleri zaman ne dediklerini anliyorum. O yazida Baskin Oran da onu diyor. Turkiye anadilde egitim, mesru muhalefet etme hakki ve azcik da olsa kurtlere bir tur ozerklik saglamazsa ve PKK silahini birakirsa kim Turkiyeyi yeniden bunlari saglamaya itecek? Biz mi? 🙂 Kendi muhalefet hakkimizi bile zorlayamiyoruz. Gaz bombasini yiyiyoruz. Biz mi zorlayacagiz?
Anlasma Guney Afrika’da Apartheit’i bitirmisti. Burada onlara istediklerini vermeyen bir anlasma neyi bitirecek?
http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5050
Bir yerde beni kastederek “solcular bunu hiç söylememisti” dememe deginiyor ve Kürt sorunu konusunda en dogru tesbitleri solcularin yaptigini amcak nedense toplumun hiç onlari dinlemedigini, bunu nedenlerinin arastirilmasi gerektigini vurguluyorsunuz. Bir saptama: Ezilenlerden yana oldugunu iddia eden birkaç kisi burada yazmakta ve ezilenlerin en büyük sanatçilarindan biri olan Müslüm Baba vefat etmis “tik” yok. Siz iste böylesiniz : uyuzluk, çikintilik, ukalalik yapmayi solculuk sanan, yasam tarzi, degerleri, ahlak anlayisi ile Bati kapitalizminin taklitçiliginden öteye gitmeyen, kendi ülkesinde zorda kaldiginda da hemen ana vatan saydiklari kapitalist ülkelere kaçan bir avuç komik insani kim dinleyecek. Bunlari bilin, kendinizi tanimaniz için yazmaktayim, karsiliksiz.
Müslüm Baba için:
http://www.ulusalkanal.com.tr/arabeskin-ozani-muslum-gurses-makale,1036.html
http://www.ulusalkanal.com.tr/pkk-icinde-muzakere-tartismalari-makale,1037.html
Silahların susması ve gerillanın yurtdışına çekilmesi, herhangi bir somut adım atılmadan da olabilir ve olmalıdır. Somut adımlar daha sonra da atılabilir. Eğer atılmazsa, mücadele etmek için güç var zaten.
Dolayısıyla Baskın Oran kaygılarında haklı ama bu kaygılarını “somut adım yoksa anlaşma olmasın”a getiriyorsa haksız. Yıldıray Oğur’un da yazdığı gibi, yıllardır barış söylemini eksik etmeyen kimi solcularımızın şimdi birdenbire kaygılı barışseverlere dönüşmesi tuhaf ve anlamlı…
ne solcusu? ne barisi? bunlarin hepsi darbeci, ergenekoncu, daha
kürt özgürlük hareketi aslında devleti hiç mıhatap almadan kendini var eden kürt halkı ve genel olarak türkiye halklarını muhatap alıp kendi halkının karararı ile silahlı mücadele ile gelinecek yere geliindiği artık kürtlerin geldiği kitleselik ve siyasi mücadele yeteneklerinin siyasi mücadelede yeterli olduğu gerçeği ile tek taraflı sılahlı mücadeleye son verdiğinide açıklayabilirdi.bu durumun bir halk olarak türkler gibi kendini yeniden üretmenin önündeki engellerin kaldırılmadığı mevcut iklimin devam etmeyeceğinin garantisi olmadığı gibi toplumsal muhalefetin ve kürt muhalefetinin ifade,düşünce,örgütlenme ve siyaset yapmanın önündeki engellerin kaldırılması gibi demoktik siyaset kanallarının açılması gibi kazanımlara bağlanması barış sürecinin bir genel kazanımı olabilir.tartıiılan anayasal düzenlemeler ve vatandaşlık gibi taleplerin aslında bir anlamda ırkçı,ayrımcı anlamlar içeren faşist darbe anayasasının çatışma üreten dilinin düzeltilmesi normalde insanım diyebilen türklerinde talebi olması gerekirdi olamamasının ası nedeni yıllardır hepimizi geçtiğ torna egemen ideolojinin bizlere yüklediği ööğretilmiş yalanlarla ürettiğimiz kabaran milli duygularımızdandır.bu duyguları olumlu tüketemediğimiz sürece ne özgürleşebiliriz ne de bırak devrimci insan bile olamayız.kürt milli duygulara gelince kürt özgürlük hareketinin sınıf karakterinin kürt yoksuları emekçileri ve pleplerinden olduğunu görmemek kasıttır en ufak bir milli duygularda bujuva ideolojisi refleksinin olmamamasıda bunu kanıtı olabilir zaten milli kürt devleti talebi olmamasıda bu durumu kanıtlıyor biz devrimci geleneklerde bu durumdan fesatlanıyoruz aksine olumlu bulup desteklememiz gerekir
4’ü Zileli’nin. bu söz ishalinin anlami, barisi kötülemek, ergenekon savas agaligi yapmak degilse ne? uyanin.
Valla o gucler su anda cezaevindeler ve pek mucadele edecek halleri yok gibi. KCK diye iceri attilar. Onlar da barisa zarar vermeyelim dusuncesiyle aclik grevleri haricinde buyuk “mudahalelerde” bulunmadilar. Onlarin yerini alacaklar da hapse atilabilir ve onlarin yerine gelenler de. Sonucta demokratik yollar hala tikali. Sirf Kurtlere degil, bize de tikali. Yani bu insanlar dertlerini nasil anlatacaklar? Anadilde savunmayi bile binlerce insanin uzun suren direnisi (yani hapiste daha uzun sure kalmasiyla) aldilar. Onlar salinsin bi, belki dediginize ikna olabilirler. Ama bu da on sart degil midir?
Sol cenahta soylediginiz ruh hali var mi, bilmiyorum. Hic rastlamadim. Ama bekara esini bosamak kolaymis hesabi, davayi sattilar, heba oldu o kadar emek, tuh tuh, vah vah diyebilecek baltalar mevcut. Sanki kendi cekiyor savasin acisini. Ama durum zaten solcularin “hadi hadi birakin silahlari da isimize bakalim” diyebilecegi bir durum da degil. Yani daha oncekileri soyledigimde, Kurtleri kandirmanin bir parcasi olmamak gerektigini soyluyordum. Yoksa insanlarin olmesini istemek kolay bir is degil. Savasin aslanlarim diyecek halimiz yok yani. Adama, yiyiyorsa sen cik daga derler.
Ama Kurtlerin bir kez daha kandirilmasi ve ardindan durumun artik bir arada yasanamayacak hale gelmesi durumunda bolunmenin acisini herkes yasar. Polisin soylediginin aksine Avrupa ulkesi olsak ya da Kanada, Quebec ayri ulke olsun mu diye referandum yapip, olmayinca eh bir sonraki sefer daha iyi calisin koclar, diyebilirdik. Ama burasi ortadogu ve rasyonellik hak getire. Burasi aklin isigini unutali 800 yil oldu. Ve bir aydinlanma vs de yasamadik sonradan. Ne yapmak gerektigi gun gibi acik aslinda ama herkesin rasyonel olmamak icin bir gerekcesi var.
bu yazı sonuç olarak hangi işlevi gördüğünü zileli bi zahmet açıklasın aslında bu yazıyı yazmakla amacı neydi en iyi kendi bilir.sonuçlarına baktığımızda bir avuç özgürlükçü devrimcinin ve kürt siyasetçilerinin itibarsızlaştırılması işini yıllardır kimlerin yaptığını hepimiz çok iyi biliriz bu listeye zilelinin kendinide eklemek istemesi enteresan olmuştur.itibarsızlaştırmak için galiba kimseyi bulamamış bu süreçte sıçmaktan başka bir olumlu cümle kuramayanları değil bir avuç özgürlükçü devrimciyi tercih etmek bile devrimci kesimin içinde bulunduğu durumuda açıkladığını anlıyoruz.bu yazının neye hizmet edebileceğini anlamamış olasınada inanmak mümkün değil zileli seviyesinde birini bu ve benzeri yazılarla itibarsızlaştırma kervanına katılan çok miktarda yazısını okuyup benzer eleştiriler almasına rağmen eleştirilerden öğrenemeyip hala aynı tarzda ısrar etmesi zihnindeki karakollardan kurtulup özgürleşmemesininde işareti olabilir.sürekli zihnin bu tarz bir türlü yeşertemediğimiz toplumsal muhalefet dinamiklerinin az sayıda kadro ve öznelerini hedef alıp itibarsızlaştırma işlevli yazılar kendi halinide en iyi açıklayan işlev gördüğünüde hatırlatırımj
özgürlükcü arkadasa , itibarsizlastirma isine girilince a. ocalan bunu yillarca yapmakta. sonuclari itibariyla dönemde ki islevi itibariyla , a ocalan ve periferisine elestiri yasagi getirmeye kalkismak, nasil bir islev görmekte. iste elestirilmesi ve yerden yere vurulmasi gereken anlayis ozgurlukcu arkadas ve onun gibi düsünenlerde yatiyor. susun iyi seyler oluyor süreci bozmayin, bu nasil ozgurlukcü bir anlayistir, solun icine kontr gerilla sizmistir diye onleyici aciklamalar yapan, mit le gizli kapakli gorusen birini elestirmeyin, rücu ya gelin , ve bu cercevede hamaset edebiyati. tutulacak yeri yok. neresinden elestirecegiz ki. biri acikca neo osmanlicilikla emepati yapar muhafazakar dincilere mavi boncuk yollar, megalomaninin doruklarinda gezer sola kufreder , gayri muslim dusmanligini kesfeder, rum ermeni lobilerini kesfeder. ama gün zileli yazmamalidir, neden e onlara hizmet eder.. onlara en iyi hizmet eden kimdir.. bu bir baris surecimidir, yoksa ortadoguda baslayan kanli topyekun savaslara girebilmek icin yapilan son duzenlemelermi, yazmayin , elestirmeyin, sonra adimiz ozgurlukcu… bu kafa sol olabilirmi. yada bu kafa dusunen bir siyasi akilmidir, yoksa müritmi????
Zaten asil amaç ergenekondaki generallerin serbest birakilmasi degil mi? Zileli’nin de esas amaci bu, Aydunlik grubunun da. Türkiye’de sol bu. Anlayin artik.
Değil. Anlamayız.
anonim bi zahmen ismini versende zilelimi yoksa avukatımı olduğunu anlasaydık.itibarsızlaştırmayı öcalan yapıyor demişsin eee tam istediğin gibi birde zileli ve sana ne gerek var yerden yere vurulması gereken benim gibiler sırrı gibiler olduğunu şiddetle önerdiğine göre sana veli küçükler kirençsizler gibilerine güzelleme kalıyor.merak etme öcalan sırrı demirtaş,kışanak,kürkçü gibileri devlet,iktidar,sistem,eski ve yeni efendiler yeteri kadar yerden yere vurması sana yetmeyip ben daha iyi vururum demek istediğini anlıyorum.haklısın hayatın dışına düşüp kendini halkın devrimci öncüsü zannedip masabaşı pazarlık ve klavye siyasetinden başka bir iş elinden gelmeyenlerin fesatlanması normaldır.senin solun senin olsun devam et eski efendilere ve anlamadan devamı yeni efendilere bzimkide özgürlükçü toplumsal devrimci solumuz bize yeter uzağa gitme en yakın sokağa çık sağına soluna bak tolumsal muhalefetin özgürlükçü devrimci dinamiklerini gördüğün yerde sırıyı,ertuğrulu,demirtaşı kışanağı yada benzerlerinin sesini duyarsın senin sesin ancak bu özgürlükçü devrimci sesleri linç etmek isteyenlerin yanında çıktığını anlayacaksın.aydınlık geleneğindeki sapmada toplumsal muhalefeti itibarsızlaştırma ile başlamıştı gittiği hidayete erdiği yeri biliyorsun veli küçüklerin yanındaki yere sende şimdiden göz kırpmışsın.kimin mürit kimin özgürlükçü devrimci olduğunu hepimiz pratiklerimizden biliriz.bu olup bitenin beklenen onurlu bir toplumsal barış olamayacağını sistemin aktörlerinin devlet ve iktidarında toplumsal muhalefet ve kürt özgürlük mücadelesinin zorlaması ile silahlı çatışma zemininden nisbi demokratik siyaset zeminine sorunun çekilebilmesi bile toplumsal muhalefet açısından bir kazanım olduğunu senin örümcek bağlamış zihnin almayabilir.çünkü senin zihnine sistemin öğrettiği yalanlar karakol yapmış bebnim elimden bir şey gelmez.sen hala kürtlerin birilerinin ajanı olduğunu sanıyorsun sen yıllardır masa başı pazarlık siyaseti yaparken eski efendi ve vesayetçilerle kürtlerin kendi olma mücadelesi verip kendileri olduğunu kaçırmışsın hatta kendileri olduğu gibi türkiye toplumsal muhalefetininde özgürleştirici dinamiği olduğunu kaçırmışsın.devam et yakında kadroya alır seni efendiler mükafatını alırsı unutma senin gibilerin itibarsızlaştırma çabaları kürt özgürlük hareketi ve toplumsal muhalefet dinamiklerini HDK itibarsızlaştırmaz tam tersine güçlendirir senin gibi zinindeki karakollardan kurtulmamışları asıl övgüsü gelirse endişeleniriz anladınmı?
Özgürlükçü arabesk yapma.Gidenler halt etmiş işte.Sende eleştir, bir sonrakinde dogru davransınlar.Linçmiş.pehh.Sana göre onları eleştiri bile haram.mehmet metiner bdpde olsa, birileri adamı eleştirse sen onlarada linç yapıyorsunuz derdin.
yürüyün bee az kaldı. tunelin sonundaki ışık göründü. yalnız biraz daha konuşmamız gerekir başkaları hakkında. bu Kürtler kimin başkanlık edebileceğini bilmiyorlar böyle giderse kandırılacaklar. gelin bu işi çözelim. unutmayın her şeyin başı konuşmak. hem öcalan hiçbir zaman bir devrimci gibi davranmadı. s.ktir edelim
http://www.ulusalkanal.com.tr/sol-ve-birgune-dostca-uyari-pkk-statukosuna-imrali-tutanaklarina-isyan-edin-makale,1042.html
zilelinin hidayete ermiş eski aydınlıkçı arkadaşlarının bu sitede bu seviyede milli duyguları zişrvede devlet ve sistem savunuluculuğu ve şövenizmlerini gerçekleştirmesi bile zileliye yeter.burdan özgürlükçü toplumsal muhalefet ve anarşizm çıkmaz zileli burası ip ve ulusalcıların hegemonyasında amacın bu işe hayırlı olsun
Ben aydınlıkçı felan değilim.Gördüğümüz hataları söyleyemeyecekmiyiz?Politik insanlar böyle zamanlarda daha dikkatli olmalı.Söylenen bu.
Öcalan’ın din ile ilgili fikirlerinin büyük bölümü Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın yazdığı “Allah-Peygamber-Kitap” adlı esere dayanıyor. Kitaba şu linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.tepkivedegisim.org/7hikmet_kivilcimli_allah_peygamber_kitap.pdf
Yusuf polis bu ülkeyi ortadoğuyu ne bilir o ergenekoncu dediği paşalar iktidardayken askerci Tayyip iktidardayken tayyipci yarın kim iktidardaysa oncu. Olur. Barış falan dediğine bakma yarın Tayyip tamil falan demeye başlasın güvercinden sahine doner bir dakikada. Bu sitede ne isi var gidip Engin ardıca Rasim ozana yorum yazsın diyordum ama sitede kalıp (!) karşılıksız yazması daha iyi. Kürtlerde nasıl omurgadaki insanlarla barış görüşmeleri sürdürdüklerini gormuş oluyorlar.
Fikri düzeysizlik nedeniyle kaldırıldı. ADMİN
bazilarinda mantiki argumanlar bitmis gün zileli nin gecmisi üzerinden biseyler diyorlar. ve ozgurlukculer
ve ilericiler.yukaridaki anonim bendim, ne gün zilelinin su anki ideolojisi ne gecmisteki ideolojisi ile baglantiliyim. neden soruluyorki bunlar? sizler elestirinin icerigine cevap verin. turkiyede ki rum ermeni lobiciliginin paralel iktidarinin kötülüklerini yapabilecegi kötülükleri kesfetmis öcalan mesela bu na diyecek bir seyiniz varmi. adam apacik pragmatik kirli politika yapiyor. sizler ama söyle demek istemistir diye hikmet kivilcimcilardan bahsediyorsunuz, ayiptir. aydinlikciliktan bahsediliyor. aydinlikcilar baris surecine türkiyeyi bolmek isteyen emperyalist oyunu diye karsi cikiyor. aslinda aydinlikcilarin goremedigi , türk islam sentezi ideolojisi ile yeniden üretilen büyük neo osmanli türkiyeye abdullah öcalan in coskuyla hizmet ettigidir, ocalan ve bdp nin gerici kanatlari ocalan ve kürtlerle anlasmis devletin ortadoguda rol oynamasindan bahsediyor. bende soruyorum kime ve neye karsi rol oynayacak tc devleti. ve aydinlikcilik benim gibi bu sürece karsi cikanlara kaliyor oylemi? siz ya körsünüz yada tüm algilama yetilerinizi kaybetmissiniz. gün zileli elestirilerine ragmen bu baris sürecini onaylar. ben tamamen karsiyim. ama aydinlikcilarin dedigi anlamda dedigil, yani bu baris sureci degil , kan i durdurmayacak akan kanin yönü ve cografyasi degisecek, bu baris aydinlikcilarin sandigi gibi turkiyeyi bolmek icin degil , ben gönul rahatligi ile bagimsiz (ama bagimsiz) bir kürdistandan zerrece rahatsizlik duymam, daha cok sey yazilabilir ama, anlamamaya yemin etmisler olunca ne care. daha ne yapacak ne yapabilir ocalan yaptigi ettigini acik acik yapiyor, ve bunun adi orgut lideri duzeyinde itirafciliktir baska birsey degil, sunun uzerine bir dusunun baris sureci ne karsi cikmak neredeyse insanlik degerlerine karsi cikmakla es tutuluyor, ben ve benim gibi düsünenler bundan fena halde iskilleniyoruz, hepsi bu.
anonim 8 mart4 am e ek. eger birsey ifade edecekse
dogu perincek ve aydinlik harketini türkiyede hic bir zaman devrim ve halk safinda görmemis sürekli teshir etmis bir gelenekten ayrilmis biriyim, gün zile liye ozel bir saygi bu cizgi yi ifsaa ettigî icin duyarim. bu gun ku ideolojisi yani anarsizme ise anarsizmin idealleri anlaminda saygi besliyorum (her devrimci anarsist ideallerine sahip olmalidir bence) ama bana biri anlatabilirmi , o cok kufreilen perinceklerle , yalcin kücüklerle, ortadoguda gül alip verenler kimdi, bu nasil bir politik tutarliliktir, bir perincekle bir yalcin kücükle bir mit ile bir rte ile. bana siyasi cap acisindan ocalan ile yalcin kücük ile perincek ile olan farki aciklarmisiniz?
ocalan in yaptigi sudur: alavere dalavere kürt mehmet suriyede nöbete . teslim töre gibileri de süreci anlayip yazi yazmislar, kuzey ve guneyde kürtlerin zaten silahli güce ihtiyaci yoktur ama bati kürdistanda vardir. bati kürdista su anda kürtlerin en özgün bagimsiz yapisini yaratma potansiyeli tasiyan yer, elbette burada kürtlerin silahli güclerine ihtiyac var. ama kime karsi kiminle birlikte, ocalan simdilik utangac laflar ediyor ama sanki buradaki ozgur kürt iradesinin uzerine o kiymeti kendinden menkul siyaseti ile coreklenecek gibi duruyor. ama soru su neden kuzey kürdistanda suriye kurdistani kadar ilerlemis olmayan bir kürt orgutlenmesi silahsizlandiriliyor yada silahsizlandirilmak isteniyorda, suriyede bu istenmiyor…yine perincek cilikle suclamayin, perincek her turden kürt yapilanmasini emperyalist oyunu görüyor ve silahsizlanmasini ve orgutsuzlendirilmesini istiyor, ben tam tersini soyluyorum. bu hali ile ocalan ve politikasi aydinlikcilarla anlasabilir göruluyor,
Fikri düzeysizlik nedeniyle kaldırıldı. ADMİN
Buradaki tartışmalarda da görülen bir barış fetişizmi var. Barış diye maskelenen akılsız bir teslimiyet dayatması. Çok çok bir ateşkesten söz edilebilir, konjonktüre bakınca onu bile ummak lüks halini almış. Öcalan ise yeni Osmanlıcı hayallere oynayıp, Kürdistan eyaleti valiliğini gözüne kestirmiş anlaşılan.
“Fikri düzeysizlik” nedeniyle kaldırma işine takıldım Gün! Ne iş bu? Adam küfretmemişse ve fikrini söylemişse düzeyden kime ne?
Silmeyip bıraktıkların arasında bana da “Fikrî Düzeysizlik” gibi gelenler var. Bu nasıl bir seçim kriteri? Yaşasın anarşizm!
Bir bakıma haklısın Akın. Belki fikri düzeysizlik diye ifade etmemek gerekirdi. Fakat şu var ki, bu kişi, bu sitede insanları taciz etmek, solculara hakaret etmek ve yıldırmakla görevlendirilmiş biri. Kendisine, hiçbir yerde gösterilemeyecek ölçüde hoşgörü gösterdim. Buraya katılan arkadaşlara zaman zaman sordum ne yapalım diye. Doğrusu, ne yapacağımızı bilemedik. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal bir durum vardı. Halen de var. Bilmiyorum yorumlarını gördün mü: Evet, ana avrat küfür etmiyor ama aşağılayıcı hakaretlerde bulunuyor. Ve fikri muhtevadan da tamamen yoksun. Yine de uyarını dikkate alacağım. Bundan sonra gelenleri silmeyeceğim. Yorumları sen bir izle. Ne kadar sabredeceksin, bak ben de merak ettim şimdi. Sevgiler.
http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5063
Ben de Öcalan’ı Stalin’e tercih ederim. Bir Stalinist ve Kemalist İP ve TKP’ye bakın, bir de (ne kadar teslimiyetçi olsa da) Öcalan’a;
http://www.serbesti.net/forum/showentry.php?sNo=21145
aşağıda, ulusal kanal, işçi partisi, stalinist jakoben sol, kürt milliyetçileri. kürt devletçileri. hepsi kucak kucağa olmuşlar. kime neye karşı. abdullah öcalan ve, onun temsil ettiği devletsiz demokratik çizgiye karşı. helal olsun onlara. bir yazı üstünden bile, kendilerini gösterebilmişler. ama bu sitede ulusalkanal, stalinist sol, kürt milliyetçilerinin ve islamafobiklerin kutsal iktifakını görmek insanın midesini zorluyor. sevgili gün abi, hassasiyetine havale ediyorum.
Apo eleştirileri ve balık toplumları
http://www.forum-prinz.com/cgi-bin/forum.cgi?forum_name=1442&message_number=13&pid=
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/e-attila-aytekin/kurt-sorununa-abdulhamitci-cozum-69937
Yeni Türkiye’de baris düsmanlarina, postal yalayanlara, mezhepçilik ve solculuk maskesiyle Islam düsmani generallere yalakalik yapanlara yer olmayacak, bkz: Sol Gazetesinin tiraji.
Polis demekki yeni Türkiye’nide yıkmak için fırsat kollayacak milyonlar olacak.
http://www.facebook.com/notes/seyfi-cengiz/imral%C4%B1-s%C3%BCreci-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-diye-pazarlanan-emperyal-proje/517260244991676
http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5100
http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=14732&mehmet_yildiz-baris__siyasi_zombiler_ve_siyasi_kriminaller