Gölgede Kalmayı Seçen Kahraman: Tayfur Cinemre

5 Mayıs 2012 ODTU’deki anma toplantısına giderken… Gülay Ünüvar, Tuncer Sümer, Gün Zileli, Tayfur Cinemre

Tayfur Cinemre, Anılar Belleğimizin Bekçileridir, Ayrıntı, 2020

Tayfur Cinemre adı, ’68 kuşağı için çok önemlidir. O, Cihan Alptekin’i motosikletiyle kaçırırken yakalanmasıyla ve Cihan’la birlikte hunharca dövülmelerinden sonra yüzü gözü kan içinde çekilmiş fotoğrafla tanınır ama aslında Tayfur’un anlamı çok daha büyüktür. O, en tehlikeli görevleri yerine getirdikten sonra bir sıra neferi olarak sessizce geri çekilmesini bilen erdem sahibi devrimcinin timsalidir.

Müthiş matematik zekâya sahip, yaratıcı bir teknik adamdır. Sadece Cihan’ı, Sinan Cemgil’i, Hüseyin İnan’ı vb. o kış kıyamette, kaygan ve tehlikeli yollarda motoru ile kaçırmakla kalmamış, teknik bilgisi ve doğaçtan mühendis yetenekleriyle Maltepe Cezaevi’ndeki “büyük firar”ın tünelinin kazılmasını da sağlamıştır. Tayfur Cinemre’nin, keza Oktay Kaynak’ın kılı kırk yaran planlamaları olmasaydı o tünel kazılamazdı.

Her büyük eylemin arkasında ortada pek görünmeyen isimsiz kahramanlar bulunur. Üzerine düşeni yaptıktan sonra sessizce geri çekilip gölgede kalmayı seçen bu kahramanlardan en dikkat çekicisidir Tayfur Cinemre. John Steinbeck’in Bitmeyen Kavga romanının sonunda Mac’ın, ölüsü önünde yatmakta olan Nolan için söylediği “Yoldaşlar! O kendisi için hiçbir şey istemedi…” sözleri Tayfur için de geçerlidir.

Mustafa Kuseyri ve Tolstoy

Tayfur Cinemre, tehlike peşinde koşan o genç, atılgan ruhuyla 1960’lı yıllarda, Ankara’nın kırsallarında, ormanlık bölgelerinde, Gölbaşı’nda vb. arkadaşlarıyla ördek avı peşinde koşmaktan da geri kalmamış, anılarında bunları da anlatıyor. Hemen kızmayın. Tolstoy da orta yaşlarına gelinceye kadar bir avcıydı (aynı zamanda kumarbaz). Anılarında, bir gün namlusunu doğrulttuğu bir kurtla göz göze geldiğini anlatır. Kurdun gözlerindeki acı bir anda Tolstoy’un büyük bir dönüşüm yaşamasına yol açar. Tolstoy’u Tolstoy yapan, hayatının bundan sonraki bölümünü can almayı kesinlikle reddeden bir pasifist-anarşist olarak geçirmesini sağlayan bu olaydır.

Tayfur’un anılarında, gençlik günlerindeki avcılığa ilişkin bir pişmanlığa rastlamıyoruz ama bize öyle önemli bir bilgi aktarıyor ki, bu bilgi, hem avcılığa büyük bir darbe indiriyor hem de ‘68’in çok önemli bir değeri ve kaybı olan, bir kaza kurşunu sonucu ölen Mustafa Kuseyri’nin, daha o genç yaşında, bilmeden de olsa bir Tolstoycu olduğunu öğrenmemizi sağlıyor. Kuseyri ile ilgili bugüne kadar hiç bilinmeyen, hiç dillendirilmemiş, dünyalar değerinde bir bilgidir bu. Tayfur’dan okuyalım:

Mustafa’yı tanıyordum. Son derece iyi kalpli, hümanist bir insandı. Onunla ördek avı yapmak için gittiğimiz Beyşehir Gölü’nde av tüfeğini namlusundan tutup baston gibi sallayarak yürümesiyle dalga geçtiğimizde bize verdiği cevap hâlâ kulaklarımdaydı: ‘Ben can taşıyana ateş etmem hocam!(abç, GZ)” (s. 82)

Gençliğinde o kadar avcılık yapmış birinin, Kuseyri’nin bu Tolstoyan sözlerini, bu değerli özelliğini ikircimsiz kitabına yazması için Tayfur Cinemre gibi gerçeğe bağlı, erdemli bir insan olması gerekirdi.  

Tayfur’u 2019 yılında kaybettik. Hayatta olsa bu övgü dolu satırları belki de bu kadar açık yazamazdım.

’68 Üzerine Önemli Bir Saptama

Tayfur, ’68 konusunda da, geleneksel sol akımlardan farklı bir değerlendirme yapıyor:

1968 başkaldırısı, dünya kapitalist sisteminin olumsuzluklarına karşı yürekten gelen bir çığlık ve aynı zamanda eski sol statükonun sorgulanışı (abç, GZ) olarak ortaya çıktı. 1968 hareketi, ABD’deki Kara Panterlerden, Mayıs ’68 Paris Barikatlarına, Prag ’68 Baharından (abç, GZ), Türkiye’nin ‘68’ine kadar uzanan bir süreçti.”  

Bugüne kadar Türkiye solu, ’68 Prag Baharı’nı genellikle görmezden gelmiş ve söz konusu etmek istememiştir. Bunu ben bile ancak daha geçenlerde (68’in İki Merkezi: Paris ve Prag, Artıgerçek, 22 Şubat 2024) vurguladım. Sonuç olarak, Tayfur’un bu saptamayı 2020 yılında yayınlanan kitabında yapan ’68 kuşağından ilk devrimci olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tarihin bu önemli gerçeğini nice teorisyenlerin değil de, her zaman gölgede kalmayı seçmiş bir devrimcinin yapması son derece ilginçtir.  

Teşekkür

Tayfur Cinemre’nin kaçış öykülerinin ayrıntılarını da anlatan bu güzel anı kitabının Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandığını duymuş, fakat okumak için peşine düşmemiştim. Kitabı okumamı sağlayan bir tesadüf oldu. Bizim mahalledeki cafenin önünden geçerken bir kutu içindeki kitaplar dikkatimi çekti. Tayfur’un kitabıyla, geçen yıl kaybettiğimiz, İngiltere’den arkadaşım Roni Margulies’le ilgili bir yazının yer aldığı Kitap-lık dergisinin Mayıs-Haziran 2024 sayısını karıştırırken cafenin sahibi arkadaş bana seslendi. Meğer kendisinde çift olarak bulunan kitap ve dergileri belki alıp okuyan olur diye getirip oraya koyan, o sırada cafede oturmakta olan Mimar Sinan Üniversitesi’nden akademisyen bir kadın arkadaşmış. Ayaküstü biraz sohbet ettik. Tayfur’un arkadaşım olduğunu söyledim. O da Tayfur’u ve eşi Nalan Cinemre’yi yakından tanırmış. “Kitabı okuyup tanıtmasını yaparım” dedim. Henüz kitapta benim için sürpriz olan yukarıda değindiğim noktalardan haberim yoktu elbette bunu söylerken. Akademisyen arkadaşa bu vesileyle çok teşekkür ederim.

Gün Zileli

23 Haziran 2024

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Hannah Arendt’in Totalitarizm kitabı: Lenin, Stalin, Mao, Hitler, Mussolini… 1956 Macar Devrimi…

Hannah Arendt, Totalitarizmin Kaynakları-3/Totalitarizm, Çev: İsmail Serin, İletişim, 4. Baskı, 2021 Hannah Arendt’in Totalitarizm kitabı …

2 Yorumlar

  1. Sosyalist ülkeler 68’inde Yugoslavya da var. Bunu 68’den ne kaldi? kitabinda yazmistim (2018). E Kitap olarak var. Drive Engin Erkiner Kitaplar aranacsk. Zamanin sosyalist ülkelerinde de 68 var. Bazilarinda, DAC gibi, bastiriliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir