Doğrular Yanlışlardan Doğar…


Hrant Dink kararından sonra Taraf ve Radikal’in bazı yazarları arasında hem bir şaşkınlık yaşanıyor, hem de bu yazar arkadaşlarımız durumu izah etmek için büyük bir çaba içine girmiş bulunuyorlar. Elbette böylesi zihni çabalar olumludur ama şu ana kadar izleyebildiğim kadarıyla eski zihin yapılarını pek değiştirmiş gibi görünmüyorlar. Hatta tersine, olaya hâlâ eski mantıklarıyla bakıp yeni izahatlar getirmeye çalışıyorlar. Yani kısaca söyleyecek olursam, bence son zamanlarda sık sık sözünü ettikleri “eski devlet”le “yeni devlet” arasında bir uyumsuzluk yoktur (hatta eski ve yeni devlet diye bir şey de yoktur) ama kendi eski bakış açılarıyla yeni duruma ilişkin bakış açıları ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü üst üste oturamamaktadır. Tabii ben burada niyetlere girecek değilim, niyet okumak gibi bir amacım da yok, zaten bunu yapmayı sevmem. Niyetlerin ötesinde, objektif olarak bakmak gerekir söylenenlere. Hatta ben, niyet okumayı bırakın bir yana, hata yapan arkadaşların iyi niyetli olduklarına inanma eğilimindeyim.

Taraf’tan Kurtuluş Tayiz, “Eski devletin cinayetini yeni devlet kapattı” demiş. Bu bakış, Kurtuluş arkadaş açısından bir ilerleme de olsa, aslında eski devlet, yeni devlet diye bir şey yok. Sürekliliği olan bir tane devlet var. Elbette bunu söylemek, devletin yapısındaki değişiklikleri, örneğin AKP’nin giderek devlete tamamen hakim olduğu gerçeğini görmemizi engellememelidir. Ama zaten iktidarlardan bağımsız, başına buyruk bir devlet yapısı düşünmek de yanlıştır. Doğrudur, devletle (orduyla) iktidarlar arasında zaman zaman şiddetlenen çatışmalar yaşanır ama bu, göklerde, kişilerden, somut iktidarlardan tamamen arınmış, tanrısal bir devlet yapısı varmış gibi düşünmemize yol açmamalıdır.

Uzun lafın kısası, eski devlet gidip yerine yeni devlet gelmemiştir. “Eski devlet” denen şey yerli yerinde durmaktadır. Olan, sadece AKP’nin kadrolarıyla bu devleti ele geçirmesi olayıdır. Ama bu tek taraflı bir ele geçirme değildir. AKP devleti ele geçirmiştir; devlet de AKP’yi ele geçirmiştir.

Bu bakışın en önemli sakıncası, Hrant Dink cinayetinin sorumluluğunu soyut bir devletin üzerine yıkıp AKP iktidarını, yani somut devleti sorumluluktan kurtarmasıdır. Oysa cinayetin sorumlusu ve örgütleyicisi Devlet-AKP ya da AKP-Devlettir. Devlet-AKP, Hrant Dink’i ortadan kaldırmaya karar vermiş ve bu cinayeti kendi organları aracılığıyla (polis-MİT-Jandarma) örgütleyip gerçekleştirmiştir. Sonra da yine kendi organları aracılığıyla (yargı) üstünü örtmüştür.

Bu bakımdan, Ahmet Altan’ın şu yargısı da AKP iktidarının sorumluluğunu azaltmaya hizmet ettiğinden yanlıştır:

“Devlet, kendi içindeki adamları korudu. Siyasi iktidar, devletin bu insanları korumasına yardım etti.”

Burada da Devlet soyutlaştırılmaktadır. Bunun doğrusu şudur: Siyasi iktidar-devlet, cinayeti işlettiği adamları korudu. AKP’nin rolü bir “yardımcılık”tan çok öteyedir. Fiili faildir.

Radikal’den Orhan Kemal Cengiz, sorunu devlet organları arasındaki çelişkilere indirgeyerek büsbütün kafa karışıklığına yol açmaktadır:

“Polis sadece askerlerin dahli bulunan suçları yargı önüne getirme konusunda çok atak davranırken kendisinin de kusuru bulanan işlerde soruşturmaların önünü tıkadı.”

Burada da Kemal Cengiz arkadaşımız “kusurlu” bir yorumda bulunmakta ve polisin sorumluluğunu “kusur” diye hafifletmektedir. Oysa ortada bir kusur yoktur. Polis, cinayetin doğrudan faili durumundadır.

Taraf’tan Melih Altınok, dünkü “Yemezler” başlıklı yazısında neyi “yemediğini” şöyle açıklamış:

“Sizin derdiniz AK Parti, bizim derdimiz ise Hrant’ın katili devlet.”

Peki ya, bu devlet, bizzat AKP’nin devleti ise ne olacak?

Devlet organları arasında farklılıklar görerek orduyu ve jandarmayı sorumluluktan kurtarmaya çalışan Aydınlık’tan Serhan Bolluk ise cinayeti “Fetullahçı polis”le kısıtlamaya çalışmış. Oysa bu cinayetten ve gerçek katillerin örtbas edilmesinden devlet, bütün organlarıyla ve bir bütün olarak sorumludur. Öte yandan, “eski devlet” denilenlerin, yani Veli Küçük’lerin, Kerinçsizlerin ve hatta Aydınlık-İP çevresinin, Hrant Dink’in katledilmesindeki ideolojik sorumlulukları, o düşmanca ve ırkçı atmosferi yaratmadaki rolleri unutulmamalıdır. Ben Aydınlık çevresinin yerinde olsam, Hrant Dink cinayeti konusunda ahkâm kesmeden önce, bu cinayetin atmosferini yaratmaktaki rolümün üzerinde durur, çok derin ve samimi bir özeleştiri yapardım. Ama bunu yapmaya hiç niyetli görünmüyorlar.

 

Biraz da 19 Ocak 2012 büyük ve tarihi yürüyüşündeki konuşmalardan ve sloganlardan söz edeyim.

Karin Karakaşlı’nın güzel konuşması hâlâ “Ergenekon örgütü” türküsünü dillendirdiği için en azından bu noktada oldukça hatalıydı. Dün CNN Türk’te konuşan Markar Esayan, son günlerde en olumlu tutumu alan ve Agos’un karşısına düşen Şişli örgütünün binasına kocaman bir “Kardeşimsin Hrant” pankartını asan  CHP’ye saldırmak için “Ergenekon’un avukatı olduğunu söyleyen CHP” gibi laflar ederek utanç verici bir tutum takındı. Cüneyt Özdemir güzel yazmış: “Hrant Dink cinayetinde örgüt var diyen Nedim Şener içeri girdi, Hrant Dink cinayetini örgütleyen Erhan Tuncel tahliye edildi.” Bunun nedenleri üzerinde biraz düşünülseydi sanırım artık bu “Ergenekon” türküsü bir kenara atılabilecekti. Olay çok açıktır: Cinayet, bugün Ergenekon davasından yargılanan bir kısım sanığın kabadayıca ırkçı söylemlerle yarattığı ortamdan yararlanılarak işlendi ve sonra da cinayeti işleyenler onları tutuklayarak esas katilleri gözlerden gizlemiş oldular. Cinayeti işleyen, “Ergenekon” adlı muhayyel örgüt değil, Devlet-AKP ya da AKP-Devlettir. Sonraki gelişmeler bunu göstermektedir. Ergenekon davası, Hrant Dink cinayetinin izini süren Nedim Şener gibi gazetecilere kadar genişletilirken, Hrant Dink cinayeti davası, bütün izleri gizleyecek ölçüde daraltıldı ve iki tetikçiyle kısıtlandı.

 

19 Ocak yürüyüşündeki bazı hatalı sloganlardan söz ederek bu yazıyı bitireyim:

“Faşistler vuruyor, AKP koruyor.”

Bu slogan, dikkati AKP’ye çekmesi bakımından yararlı olmakla birlikte, AKP’nin rolünü koruyuculuğa indirgediği için hatalıdır. AKP iktidarı cinayetin koruyucusu değil, örgütleyicisidir.

“Katil devlet hesap verecek.”

Bu güzel ve doğru bir slogandır ama bugün artık yetersizdir, hatta cinayeti soyut “devlet”e bağladığı için fiili failleri gizlemeye bile hizmet edebilir. Yani fiili failler de bizimle birlikte “katil devlet” diye bağırarak projektörlerin kendi üzerlerinden uzaklaşmasına çabalayabilirler.

Hele hele bizim “akıllı” anarşistlerin attığı “bütün devletler katildir” sloganını duyduğumda yüzümde bir gülümseme dolaştı. Bizleri “bilinçlendirdiler” sağ olsunlar ama anarşistlerimiz, teorik doğru saptamaların somut politik mücadelede faillerin karartılmasına hizmet edebileceğini ne zaman kavrayacaklar? Bu sloganın, bırakın gerçek failleri gizlemeyi, devletin kendisini bile gizlemeye hizmet ettiğini ne zaman anlayacaklar? Ben devlet olsam şöyle derdim: “Bakın gördünüz mü, tek katil ben değilmişim, bütün devletler katilmiş. O halde neden bana yüklenip duruyorsunuz ki.”

Yine de kötümser olmaya gerek yok. Doğrular yanlışların içinden doğarlar.

 

Gün Zileli

21 Ocak 2012

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

Metne ilişkin düşüncen nedir?

Muhteşem!
0
Mantıklı.
0
Fena değil.
0
Emin değilim.
0
Mantıksız!
0

Bunları da okumak isteyebilirsiniz:

22 Comments

  1. Zileli “hem de bu yazar arkadaşlarımız durumu izah etmek için …” falan diyorsun da, sen kimsin ki onlarin arkadasi olmaktasin, adamlar seni kaale alip cevap bile vermiyorlar. Sen onlarin düzeyinde degilsin, haddini bil. Biz burada seninle egleniyoruz diye kendini yazar falan mi sandin yoksa? Sen sadece aydinlik-ip dedikodulari nedeniyle izlenen birisin.

  2. Onların düzeyinde olmadığım doğrudur ve bu beni sadece sevindirir AKPolis arkadaşım.

  3. Gün bey, AKP neden Hrant’ı öldürmek istemiş olsun? Hrant’ın ölümünden ne çıkarı olacak?
    Katili değildir ama katillerin üzerine gidemiyordur. Bu daha makul bir açıklama.

  4. Susurluk rezaleti tamamiyle Genelkurmay’in bir eseri oldugu halde 28 Subat cuntasi sol maskeli ajanlarini kullanarak demokrasi mücadelesi gôrünümü altinda “aydinlik için bir dakika karanlik” gibi soytariliklar organize etti ve Erbakan hükümetini darbe ile devirdi. Türk solculari darbeci kuklasi, asker hayrani ve 27 Mayisçi olduklari için ayni oyunu bir kez daha oynamak istiyorlar. Ama birinci kez bir trajediyle sonuçlanan bu oyun bugün olsa olsa bir komedi olabilir. türk solculari da ancak kendilerini ve kendileri gibi cuntaci 27 Mayis çocuklarini kandirabilirler. Isleri bitmis, son kullanma tarihleri geçmis, haberleri yok.

  5. Ben doğrudan AKP parti teşkilatını kastetmedim. AKP-devlet rejimidir söz konusu olan. İkisi tam aynı şey değil. AKP-devlet rejimie, unutmayın ki, Türk milliyetçiliği ve islam bağnazlığı üzerinde yükselir. Hrant ise buna karşı esaslı bir engeldi.

  6. Gün Zileli diyor ki: “AKP-devlet rejimi, unutmayın ki, Türk milliyetçiliği ve islam bağnazlığı üzerinde yükselir. Hrant ise buna karşı esaslı bir engeldi.”
    “AKP-devlet rejimi” ifadesinin abuk sabuklugu bir yana da, Hrant Dink’e “engel” denebilir mi? Hrant Dink neye engel olabilirdi ki? Hrant Dink tam tersine Kemalizm’in , solcularin çok hayran olduklari Kemalist-militarist cuntanin hedefi idi. Gün Zileli’nin eski kayinbiraderinin adamlari, Kerinçsiz ve Veli Küçükler defalarca Hirant Dink’in mahkemesine gidip Gün Zileli’nin Kemalist görüslerini oralarda haykirarak tekrarladilar. Türkiye’de ne milliyetçilik ne de Islam bagnazligi hiçbir zaman devletin temelin olusturmamistir, devletin temelini Zileli’nin pek begendigi 27 Mayisçi görüsler olusturmustur. Hirant Dink’in katlindeki en ônemli nedenlerden biri Zileli’nin pek sevgili idollerinden biri olan Sabiha Gökçen’i hedef almasidir. Unutmayin ki Dersim’de Zileli’nin babasi karada ve Sabiha Gökçen havada ortak çalismaktaydilar. Karmasik düsüncelere gerek yok, dün ne oldu ise bugün de o oluyor, solci Ittahat Terakki’nin jenosidle baslattigi isi, solcu Kemal takip ettirdi ve bugünkü solcular da ayni çizgide. Türk kemalsit solu milliyetçilikten de, Islamciliktan da, MHP’den de daha kanli bir rejimin, daha insafsiz bir diktatürklügün savunucusu olmustur, olacaktir. Palavralar bi gerçegi örtemez. Not: Nerede bir kemalist bozuntusu, aydin ôzentisi varsa, sanki çok yakin arkadasi imis gibi, merhum Hirant Dink’ten “Hirant” diye bahsediyor . Dostlugunuz var mi kendisiyle, ne ilginiz var?

  7. zilelinin resmi ideolojinin ne olduğunu egemen ideolojinin ne olduğunu bilmemesine imkan yok.resmi ideoloji kemalizmle egemen ideoloji kapitalist üretim ilişkilerinin ideolojisi liberalizm arasındaki resterasyon ve yeniden yapılanmanın getirdiği çatışmaları hiç anlamayan siyaset teori ve pratiğinin içinde olmayan analizlerinden bilmeden resmi ideolojinin tükenen anlayışını savunma pozisyonuna düşmesini yadırgamıyorum.tabiki eski yeni bütünü derin sığ hepsi sonuç olarak egemenlerin sisteminin aracı devlettir ama bu devletin resmi edeoloji anlayışını temsil eden ittiatçı,darbeci,vesayetçi,chp,mhp,ip,add,kemalizm,çiller,ağar anlayışı ile devletçi muhafazakar milliyetçi liberal dp,anap,akp,fetullah gibi bu günün egemen ideolojisini temsil edenlerin sistemin bekası için birlik olacağını bilmemize rağmen aynı olduklarını aynı araç yöntem taktiklerle kendi iktidarlarını tahkim ettiğini söyleyebilirmiyiz?danışyay saldırısı ile eski efendilerin kaybettikleri siyasi iktidara yeniden kavuşma tezgahları ve seçimle başaramayacaklarını kaos siyaseti ile 12 eylül öncesi yaptıklarını tekrar ederek ergenekon tarzı organizasyonlar devreye soktukları hemen hepimizin bildiği yalın gerçeği gizlemeye çalışıp olmayan ergenekon çırpınmalarınla hem kemalizm resmi ideoloji eskimiş efendilere bir nevi güzelleme olmadımı?eski efendilerin yenilerini iktidardan etme çabasının hırantı önce türklere hakaret eden türk düşmanı ilan edip milli duyguları harekete geçirip kaos ortamında devleti ele geçiren yeni egemen ideolojinin siyasi iktidarına son vererek eski anlayışın devletteki ve toplumdaki iktidarını tahkim etme çabası olma ihtimali hiçmi yok?hrantı düşman ilan edip açıkça milletin hedefisin diyenlerle tetikçilerin tamamen benzesmesi benzer cinayet akın birdal olaylarını yapanlar geçmiş örneklerinden ne farkı var?hırantın katli soyut olarak akp nin ne işine yarayabalir?bu soruları akp nin asıl alternatifi özgürlükçü siyaset programının ve projesinin sahibi BDP ve HDK si olarak ben soruyorum burada tabiki devleti tamamen kontrol edip bütünleşen akp nin sorumluluğunda işlenen cinayetin asıl sorumluları ve arkasındaki organizasyonun deşifresini engelleyerek akp hem devleti hemde devletin yeni sahibi kendini korumuştur.bu gibi cinayet pratiklerinin kimlerin tarzı olduğunu bildiği halde zilelinin hala ergenekon savunucusu faşistlerin savunucusu durumuna düşmesi enteresandır anarşistlerlede yolların ayrıldığına göre milli duyguların depreşince huzla kızıl elma örneğindeki gibi yeni ulusalcı millicilerin yanında yerin açılırken sürekli uyarmaya çalıştığın ip bir adım sana doğru atarsa tam ortada buluşursunuz sayendede ip lileri faşist mhp lilerin elinden kurtulduklarını ve ulusalcılığa yeni bir dizayn yaparsın zira çok eskidiler ve sırıtıyorlar onları sen yenilersin

  8. eleştirel paniklerle zırvalayan çok yorum gördüm, bunun kadar zırvalyana hiç rastlamadım. önce sen Zileli’nin geçmişini, özeleştirilerini, eserlerini iyi bil, sonra serbest atış zırvalamalar serbesttir.

    Zileli’nin hatası, sizi adam yerine koyup cevap vermesidir.
    ali

  9. 1980’den sonra ne yapmış? Anı yazmış. öyle ya şeyh uçmaz zırvalayan müritleri uçurur.

  10. Zileli ne yapasaydi yani? Senin gibi ABUK’lari toplayip, ellerine silah verip yine senin gibi SABUK’lara karsi silahli mucadeleye mi girisseydi…
    Zileli’nin en azindan yazacak bir anisi varmis…Senin neyin var???

  11. Zileli,Dink cinayetini işleyen Gladyoyu savunma çabasına girmiş.
    İşte ideolojik akrabalık bu.
    Zileli,Taraf yazarları ve hatta Zaman yazarları aynı yönde yazıyor.
    Zileli’de devrimci bakış açısının izi bile yok.

  12. doğrudur beyazdiş hayatın içinde olup hem hayatı hemde kendini özgürleştirme mücadelesi efendilere güzelleme yapmaktan daha risklidir ağır bedelleri vardır bunlarada seningibi efendi ve sistem hizmetkarları abuk subuk işler diyebilir.bir sağına soluna bak bi zahmet devrimci özgürlükçü değer ve birikimlerin bir anlam ve değeri varsa ne sayesindedir zilelinin güzelleme yaptığı İP si kemalizm,ulusalcılar yada olmayan ergenekoncular mı yoksa onlarında resmi ideoloji kemalizmin çocuğu raşitik sol olduğunu haykırıp özgürleşenlerin ödediği ağır bedelleri anlamadan 30 yıl önceki tükenmiş hayallerini tekrardan üstüne tek tuğla koyamamış masa başı pazarlık siyasetçilerinin olup biteni anlamasını beklemek bizim iyi niyetimiz olabilir.taş olsa çatlardı hade akp masası kasıtlı diyelim hemen özgürlükçü anarşistlerdeki algıda zilelideki milli,ulusalcı,İP,ergenokon ve eski efendilere doğru sapma teşhisinde hırsızın hiçmi kabahatı yok insan bir düşünür bu algıyı yaratacak ne yaptığını araştırır lütfen dikkat algısı?

  13. kızılcık sopalarını alıp devrim yapalım, güldürmeyin insanı allasen…Zileli, elbette değişen konjonktür sinsilesinde kendi ifade edecektir. Onu, Zileli yapan budur…nerede sizde onu anlayacak kapasite…

  14. Nesini anlayacagiz Zileli’nin, iki-üç kelime Ingilizce ile yarim yamalak çevrilmis kitaplardaki CIA ‘nin soguk savas anti-komünist propagandasini mi? 1980’den sonra Zileli yedi, içti, yatti, çeviri yaptirtti, altina kendi imzasini koydu, 32 yilin muhasebesi bu. Ondan önceki 10 yil zaten iç güveysi muhabbetiyle geçti. Daha önceki yillarda da hep önde olmaya, göze çarpmaya, ilgi çekmeye çalisan bir çocuktu. Hayatta hiç iskence görmüs mü, 1980’den sonra müdadelelere mi katilmis , her hangi bir dönemde yaptigi her hangi bir analiz pratik ile dogrulanmis mi, kaç kisiyi pesinden götürmüs? Hiç, hiç, kocaman bir hiç. Kendinize zorlama ile öndercik yaratmayin, gülerler size. Putlari yikalim.

  15. Senin sevgili ulu önderin Zileli “Halil Berktay Yasiyor mu” diye baslik atip bir küfürname yazar ve Berktay’in öldügünü ilan eder. Aradan birkaç hafta geçmeden ayni Halil Berktay’in Taraf gazetesinde sosyalizmin bittigini ilan eden yazisini iktibas edip, göklere çikartarak, onu yeniden diriltir. Hani kardesim adam ölmüstü, ne zaman dirildi de bu çok begendigin yaziyi yazdi? Bu çeliskiler içindeki senin ulu önderinin son zamanlardaki ulusalci yaklasimlarindaki amaci hâlâ anlamadiysan ben artik sana ayrintilari anlatmayayim, kendin bul. (bu arada sana bir ipucu da vereyim: sosyalizmin bittigi iddiasi Berktay’in ve Zileli’nin birlestigi noktadir ve tamamiyle yanlistir, dünyadaki hiçbir ciddi siyasal gözlemci bu fikirde degildir, peki neden birden bire Türkiye’de bu iddialar gündeme gelmekte, neden, neden acaba?)

  16. “…resmi ideoloji kemalizmin çocuğu raşitik sol …” (11 nolu yorumdan)
    Hem lüpçü, hem tabip!

  17. özgürlükçünün eleştirisi ile diğer eleştiriler arasında farkı belirtme ihtiyacı hissettim.zilleliye haksızlık yapmak istemem ne yaptın sorusuna en iyi cevabı diğerleri gibi hayatın pratiğinin tükettiği anlayışlarda ısrarcı olmayıp proleterya diktatörlüğü ile yüzleşebilip anarşizmi savunması bile çok önemli bir gelişmedir.40 yıl önceki bilinen ezberi tekrardan öte bir cümle kuramayanların zehirlenmiş zihni ile lüpçülükten başka soyunacakları iş bulamamaları ironidir.kendiside biyografi yazarı olarak özgürlükçü devrimci liderlerin kişilik karakter sorunlarını çok iyi bilir onlarında sonuç olarak insan olduğu bir çok zaaf ve eksiklik taşıdıklarını bilmemize rağmen hemen hepsi yaşadığı dönemin toplumsal mücadelelerine özgürlük ve isyan hareketlerine koştuğunu hatırlarsak marks,bakünin,emma goldman ların bu isyanların içinden sürekli öğrenen olabilip öğrendiklerinide olumlu tüketmeye çalıştıklarını hatırlarsak zilelinin geçmişini olumlu tüketmeyi başardığını söylemeliyiz.başaramasaydı anarşizmi keşfedemezdi bunu önemseyen biz özgürlükçü anarşistlerin bu günün mücadele pratiğinin içinde yer alarak dahada özgürleşebileceği önerimizin yerine pratiğin dışında kaldıkça eski ilişkilerin nostajisinde yaş ilerledikçe kendi gibi olumlu yüzleşmeyi yapamayan eski arkadaşlarından etkilenip şaşi bir duruş gösterdiği endişemizle bu eleştirileri yapıyoruz yoksa devletçiler her türden devleti ben daha iyi yönetirim drmekten öte bir şey diyemeyip alternatif başarı siyasetinin kural,kurum işleyiş ve programından bi haber hala resmi ideoloji kemalizmin arka bahçesinde otlayanların eleştirisine göre zileli onlardan çok ilerdedir umudumuz bu eleştirilerden olumsuz etkilenmemesidir

  18. “…eski arkadaşlarından etkilenip şaşi bir duruş gösterdiği endişemizle…” 16 nolu yorumdan

    Aynı zamanda teorisyen, optician, göz tabibi, Kürt hatibi, enternasyonalist habibi, psiko-analitik siyasa bilimci, sinemacı, artist, filimci…

  19. Ozgurlukcu mu, Fasistmi?
    ozgurlukcu adini kullanan ,kendini anarsist addeden arkadas.Senin fikirlerinle uyusmadigini dusundugun herkesi,isbirlikci,efendi yada sistem hizmetkari olarak nitelemek tipik bir fasist baski yontemidir.Kendine o ozgurlukcu sifatini nasil ve niye verdin bilmiyorum ama bana kalirsa, hep ben dogruyum diyen insan fasist’ten daha tehlikelidir ve ozgurlukcu hic degildir…

  20. beyazdiş haklısın yanlız geriye doğru yorumlarımızı okuyup karşılaştır senin özgürlükçü ve faşist kriterlerine göre ölç benim yorumlarımı seninkimi günümüzün kızıl yada kara günün faşistlerinkine benzediğine sen karar ver faşisti bulacaksın yanlız sonuçtan üzülme seninin bile özgürleşebileceğinide unutma

  21. fesatlanan provakatör araya neden bir kürt cümlesini ilgili ilgisiz koyma ihtiyacı hissetmesi bile ırkçılığını açık ediyor

  22. ozgurlukcu!!!
    izledigim kadariyla, sen, kendinden baska herkesi yanlis goren, senin kafandaki fikir orgusune uymayan, tum yorum ve bilgileri ,yanlis olarak addedip saldiran ve haklilik mucadelesi yapan bir zat goruyorum…Bir kez olsun Zileli yada burada fikir beyaninda bulunan bir kisiye haklisin desene(:(:Bana haklisin derken bile ,arkasindan dayanamayip ,haksizligimi iddia ediyorsun.Oyle ya senden baska kimse hakli olamaz )..
    Baksana, yorum yaparken bile hemen onyargida bulunmussun”sonuctan uzulme, sen bile ozgurlesebilirsin “diye…
    Sagol be..Beyni IZM’lerle kapli olan sen ozgur, beyni IZM’lere pabuc birakmayan ben kole…
    Aferin sana..Devam et boyle…

Comments are closed.