Site Logosu

Gün Zileli

Aşk ve Devrim

Devletlerin ve Rejimlerin Sürekliliği…

Rejimler, Siyasi Tahlil

 

Birgün gazetesinin 17 Şubat 2013 tarihli, Pazar Eki’nde yayımlanmıştır.

 

İsaac Deutscher, Troçki adlı üç ciltlik dev eserinin I. Cildinde, 1917 Ekim Devrimi’nde Dışişleri Komiseri olan Troçki’nin, Dışişleri Bakanlığının memurlarınca boykot edilmesine ilişkin çok ilginç bir olay anlatır.

“İlk olarak bakanlığa gittiğinde yanında Markin vardı (Markin, Kronstadt’tan gelme bir bahriyeliydi). Troçki her şeyden önce gizli anlaşmaları ve kendisinden öncekilerin diplomatik yazışmalarını ele geçirmek istiyordu. Ama Bakanlığın odalarında ve koridorlarında kimseler yoktu. Sorulanlara kim cevap verecekti? Sonunda, bahriyeli arkadaşı, Bakanlığın Müsteşarı kont Tatişçev’i buldu. Tatişçev eski bir diplomat ailesinden gelmeydi. Kont, Bakanlık memurlarının işe gelmediklerini söyledi. Troçki hemen bütün memurların getirilmesini emretti. Az sonra Bakanlığa bir sürü memur geldi… Ama memurlar gizli belgeleri ve bu belgelerin bulunduğu kasaların anahtarlarını vermek istemediler. Troçki Bakanlıktan çıkıp gitti. Az sonra bahriyeli arkadaşı Bakanlığa döndü ve Tatişçev ile daire şeflerine, kendisiyle birlikte Smolni’ye gelmelerini emretti. Troçki Smolni’ye gelen memurları tutukladı. İki gün sonra Kont, Troçki’yi Bakanlığa götürdü. Bütün kasaları açtı.” (İsaac Deutscher, Troçki-I, çev: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınları, Nisan 1969)

1991 yılında Sovyetler Birliği çökerken gözümüzün önüne şöyle bir benzer sahne getirebiliriz.

Yeltsin, Dışişleri Komiserliği’ne iki kişi göndererek gizli Sovyet Dışişleri belgelerinin bulunduğu kasaların yeni kurulan Rusya Federasyonu görevlilerine teslim edilmesini istedi. Memurlar tereddüt içindeydiler, önce anahtarları teslim etmek istemediler. Birçoğu Sovyet devletinin tamamen yıkıldığından emin değildi; durum değişip SBKP yeniden iktidara hâkim olursa sorumlu tutulmak istemiyorlardı. Fakat sonunda, tutuklanma tehlikesini göze alamayıp anahtarları teslim ettiler. (Hikâye: G.Z.)

Buna benzer sahneler birçok devir teslim olayında yaşanmıştır. Mao zedung, 1949 yılında Pekin’e ilerlerken Çinli devlet görevlilerine yayımladığı bir duyuruda, paniğe kapılıp görevlerini terk etmemelerini, normal çalışmalarını sürdürmelerini, devletin rutin işleyişini bozmamalarını istemiştir.

Rejimler yıkılır, hatta devletler çöker ama devlet kurumları devrimlerden veya karşıdevrimlerden sonra da ayakta kalır ve rutin işleyişleriyle (belki küçük bir direniş ya da tereddütten sonra) derhal yeni iktidar sahiplerinin uysal aletleri olarak işleyişlerini sürdürürler, çark dönmeye devam eder.

 

“Genç cumhuriyet” üzerine bu kadar gürültü kopartılmasına bakmayın siz. O “genç cumhuriyet” de aslında “ihtiyar”  devlet kurumlarını devralmış ve onların üzerinde inşa olmuştur. Aynı kendisinden önce, İttifakçıların yaptığı gibi…

Dolayısıyla “rejim değişikliği” denen şey de aslında, devlet kurumlarının bir devir-teslim töreniyle yeni iktidar sahiplerine devrinden ibarettir. Her yerde olduğu gibi, Türkiye’de de “yeni rejimler” “eski rejimlerin” kurumlarını tüm müştemilatı ile alarak devam etmişlerdir yollarına. Gerçekte pek bir yeni rejim yoktur da, rejimin el değiştirmesi ve el değiştirirken bazı rötuşlara uğraması söz konusudur.

Türkiye’nin esas rejimi “tek parti” rejimidir. Türkiye’ye en “uygun” rejim budur. Bu tek parti rejimi sadece 1960-1974 arasında bir ölçüde değişiklik gösterip “çok partili” bir “ara rejime” evrilir gibi olmuştur. Bu yönelişin sebebi, egemen sınıfın, 1950-60 arasının “seçimli” tek parti rejiminden ders çıkartmasıdır. Egemen sınıf (ya da egemen sınıfın daha çok bürokrasi kesimi), “seçimli” tek parti rejiminin egemen sınıfın iç konsensüsünü zedelediğini düşünerek seçimleri nispi temsile göre ayarlamış ve böylece tek bir partinin mutlak egemenliğini önlemiştir. Ancak 1960 sonrasındaki gelişmeler ve iç kriz, egemenlere, “çok partili” bir rejimin Türkiye’ye göre olmadığını düşündürmüş ve 12 Mart müdahalesiyle “çok parti” sistemi değiştirilmek istenmiş, ancak halk muhalefetinin gücü nedeniyle bu girişim önemli ölçüde başarısız olmuş ve “Karaoğlan efsanesi”nin büyüyerek Ecevit’i iktidara getirmesiyle sonuçlanmıştır. Ne var ki, Türkiye’nin değişmez egemen sınıfı (bürokrasi-burjuvazi) “çok parti denemesinin” “kargaşalığa” (yani kendi mutlak iktidarının salsılmasına) yol açtığına iyice ikna olarak, 1974-1980 arasındaki bir hazırlık devresinden sonra yeniden geleneksel tek parti rejimini, bu sefer yarım bir askeri darbeyle değil, mutlak bir askeri darbeyle kurmuştur. Bu tek parti rejimi (bütün “çok partili” görüntüsüne rağmen) günümüze kadar sürmüştür. Yani, anlaşılacağı üzere, “ara rejim” denilen şey, 12 Mart ya da 12 Eylül darbeleriyle ortaya çıkan askeri rejimler değil, 1960-1974 dönemindeki “çok parti” denemesidir. Her şey gibi bu da bilinçli olarak tersine çevrilmiş ve uygulanmış bir kavramdır. 1980 12 Eylül’ü, bugünkü tek parti rejiminin yeniden ve daha da kesin bir biçimde oturtulmasının başlangıç tarihidir.

Bugün yürütülen anayasa tartışmalarının özü, Türkiye’nin, tek parti rejiminden, tek kişi rejimine geçmesi sürecinin hazırlanmasıdır. Eğer Tayyip Erdoğan bunu başarabilirse, İttihatçıların iktidara geldiği 1908 yılından bu yana esasen sürmekte olan tek parti rejimi sona erecek ve yerine başka bir rejim, tek kişi rejimi kurulacaktır. Tabii o zaman, tek parti rejiminin bugünkü temsilcisi AKP’ye de ihtiyaç kalmayacak, içi boş bir destek partisi olarak kenara iteklenecektir. Tabii ki, yüzlerce yıllık devlet kurumları işlemeye devam edecek, dışişleri memurları, direktuvarın emirlerine boyun eğip dışişleri arşivlerini kilit altında tutmaya devam edeceklerdir.

Yakından ve içerden değil de, epey uzaktan bakınca böyle görünüyor.

 

Gün Zileli

12 Şubat 2013

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

 

 

39 Comments

  1. Ayanoğlu

    Zileli için,Çarlığın Devletiyle Eklim Devriminin Devleti,
    Osmanlı devleti ile Kemalist Devlet;Bayar-Menderes İktidarıyla 27 Mayıs İktidarı vb hep aynıdır.
    Farketmez.
    Aslında Zileli devrimlere olan hıncını böyle ifade ediyor.
    Zileli-nin karşı çıktığı devrimlerdir.
    Zileli için Çarlık ile Sosyalizm aynıdır.
    Zileli,karşı-devrimi destekliyor.
    Gerisi laf kalabalığı oluyor.

  2. kerem

    Ayanoglu rotarin gun zuleliye mi bagli?

    Sen ne diyorsun tek parti tek adam olayina. Sovyetlerin 1918- 1921 arasi parti onderinin ve ona bagli Mk nin iktidari proleterya ya teslim etmek istemeleri ve daha cok erken oldugunu soyleyip car in teknorat, aristokrak memurlarina gorev verildigini hatta idareci ve isletmeci konuma bile getirdigini sovyetler tarihinde yazmaktadir. 1918 de lenin ne iktidari ne zaman proleterlere teslim edeceksiniz`?,iscilerin ele gecirdigi fabrikalrda kendi kurduklari , fabrika komitelerini neden fest etiniz? fabrikalari ve iscileri kontrol icin partililerden olusan denetim komitesi olusturdunuz? sorusuna “proleterlerin sovyetleri daha idare edebilecek bilinc ve kultur sevyesine ulsmadigini bir muddet daha partinin yonetmesi gerektigini” soylemistir. isciler is yavaslatma eylemine basladiginda trocki nin mesur iscinin askerlesmesi teorisini gundeme getirmistir.
    Evet isci sadece ureten ve asker rutbeli yiginlardan olusan isci ordusundan baska bir sey olmadigini gostermistir.
    tek partili tek liderli iktidarin taslari bu sekilde dosenmistir.
    Sonucda kapitalizmin devletlesmesi ve bugune gelmesi.
    . Ataturk devletini kurarken, Partisi CHPnin , tek partili sistemin yeni kapitalist iliskiler ve iktisat kararlari alarak muhalefet bir partiyi doguracagini biliyordu . tayip de ataturk gibi partisini tek edip tepede tek adam, tek lider olmak istemektedir amerika AKP yi yavas yavas gozden cikarilmaya baslamistir. Tayip bunu bildigi icin ataturk gibi gemisini ilk terkeden kaptan olacaktir.

  3. Yusuf Cemal

    Gun Zileli potansiyellerine ulasmadigi icin kaduk kalmis devrimlerin davranislariyla zaten kaduk kaldirmak icin yapilmis karsi devrimlerin davranislari arasinda baglanti kurmus. Bu bana kalirsa teorik acelecilik degil. Ideolojinin ta kendisi. Neden mi? Mesela hem referans verdigi ciltte hem de Hayatim’da o ayni zat soyle bir beklenti icinde de oldugunu ifade eder: Dunya halklarina bir kac devrimci bildiri yazariz, sonra da dukkani kapatiriz. Burada dukkan Disisleri bakanligi. Simdi Gun Zileli bu bilgiyi kullanmayip yalnizca o ilk bolumu kullaninca ortaya garip bir manzara cikiyor. Tarihte devletler arasi gizli anlasmalarin ilk kez siradan insanlara aciklandigi ve dolayisiyla devletlerin gizli kurallarinin altini oyan ilk eylem, siradan bir devlet ele gecirme eylemi oluveriyor.

    Bu yontem, yani isin yalnizca sizi ilgilendiren tarafini alintilama eylemi bir ideoloji yaratma yontemidir. Oysa ideoloji yerine analizi tercih eden herkes o konumdayken bu ikinci olayi ve etkilerini hesaba katar.

    Burada hatali olan bir diger dusunus sekli, biyolojiden ornek vermek gerekirse, analog organ homolog organ ayrimina dikkat etmemekten kaynaklanir. Gun Zileli’nin daha once Ekim devrimi ya da bolseviklere iliskin her negatif dusuncesinde ayni tur hata oldugunu dusunuyorum. Analog organ ayni islevlere sahip oldugu icin es oldugu dusunulen organdir. En bilinen ornegi sinek kanadi ve guvercin kanadi. O canliyi ucurur mu? Ucurur. Canli onu cirparak mi ucar? Evet. O zaman bunlar analog benzesik organlardir. Devrim ile karsi devrimlerin Gun Zileli’nin yazininda ayni olmasinin nedeni bu benzestirme mantigi. Ama homolog benzesime bakildiginda, yani nereden geldigi, nereye dogru evrimlesecegi ve ic yapisina geldigimizde o benzerliklerden eser kalmaz.

    Kalmaz diyorum ama yukarida verdigim gibi ayrintilar disinda nereye evrimlesebilecegi konusunda net kanitlarim yok. O ayrintilardada Gun Zileli bu ayrinti anlatacagim sey acisindan onemli degil dedigi anda yalnizca polemik devreye girecektir.

    O halde polemik devreye girsin: Kerem bu anlattigin seyler anarsist mitlerden bir kaci. Leninlerde iktidar dusuncesi bir zorunluluktan kaynaklaniyor. Ama kimin zorunlulugu? Proleteryanin mi yoksa parti aparatciklerinin ve sonrasinda burokrasinin ta kendisinin mi?

    Sanayi cokerken zorunluluk sanayinin ayaga kaldirilmasi. Zaten islemeyen fabrika komiteleri yerine troykanin gecirilmesi bu zorunlulugun sonucu. Ortada genis capta isleyen fabrika komiteleri olsaydi zaten o komitelere bir de partiden birisini katmak, yalnizca isleri daha da hantallastiracak bir onlem olurdu. “-Bugun hedef 100 cift ayakkabi! -Itiraz ediyorum. Iki saattir konusuyoruz, bir kez bile Marx demedik!” gibi.

    Dolayisiyla Leninlerin iktidar isteyen klasik burjuva politikacilari oldugu dusuncesi kotu bir anarsist mit. Yaptiklarinda ettiklerinde anarsistlerin burokrasi ve devlet konusundaki uyarilarini dinlememeleri, anlamamalari, anarsist yozlasma calar saatini susturmak icin anarsistleri iceri tikmalari, aslinda buyuyen garabete bizim garabet olarak bakmalari, ta 1922-23 civari o garabetin onlari yiyecegini gormeleri ise tam anlamiyla gercek.

  4. Tûsiad kokuyor bu analizler

    “Bugün yürütülen anayasa tartışmalarının özü, Türkiye’nin, tek parti rejiminden, tek kişi rejimine geçmesi sürecinin hazırlanmasıdır” demis Tüsiad agziyla konusan biri.
    Türk-Kürt barisi nasil engellenir? 12 Eylül anayasasi nasil savunulur? Yerlesik yapi, irkçi-fasist-militarist-kemalist rejim
    nasil deteklenir? Iste böyle, 2013’te birilerinin baska yapacak rolü yok, son kullanma tarihi gelenlerin yatacak yeri de yok.

  5. Mantıklı Memur

    Tek kişi analizine katılmıyorum ve iktidar bu coğrafyada öyle kolayca tek kişinin eline geçemez diyorum. Osmanlı’da da öyleydi. Tek kişiye kolayca iktidar verilmez. Tek kişi de alamaz zaten.

    Bu yazı şu düşünceleri uyandırdı bende: Lenin, eski devletin parçalanmasından söz eder. Bu “parçalanma”, kafamda hep soru işareti ile durmuştur. Gerçekten de eski devlet kurumları devralınıyor ve onun üzerinde bir revizyon ile devam ediliyor. Bu nasıl parçalanma? Çimento romanında eski rejim yanlısı bir uzman bürokratın, ülke kalkınmasına kazandırılması konu edinilir.

    Parçalama değil, hakim olma ve biçimlendirme demek daha doğru olur. Bu durumda devlet karşıtlığı söylemi komünist harekette ve özellikle bizim sosyalist solda biraz aşırıya kaçmış oluyor.

  6. Silivri ve Sinop'de devrimci mücadeleler

    Devrimciler Silivri’de devrimci Veli Küçük ve diger devrimci generaller ve devrimci aydinlari desteklemek için genis bir kitle hareketi düzenlediler. Sinop’ta ise ABD ve AB emperyalistlerinin usaklari bölücü kürt ve hainleri elestirmek için demokratik bir kinama yaptilar. Devrimci Lenin, Stalin, Kemal, Ismet, Saddam, Esat ve Kim-Jong-Il ve de Enver Hoca’nin yolunda, ayrica Dogu, Mehmet, Sule ve Gün Perinçek’in izinde devrimci mücadelemiz devam ediyor.

  7. Anonim

    Polis diğerlerini anladıkta Mehmet dediğin kimgillerdendi?

  8. mikail firtinaci

    peki ama tek parti rejimini cok parti rejimine gore iyi yapan nedir? Mesela iki parti rejimleri (bir donem ingiltere ve hala abd) veya cok parti rejimleri (Fransa, Almanya) daha mi tercih edilebilir sizce?

  9. özgürlükçü

    asıl soru zileli bu yazıyı neden yazar?tek partiden tek kişi rejimine geçiş bu kavramlar hangi literatür kavramları?zilelinin iktidar hegemonya egemen ideoloji liberalizm ve onun sürekli yeniden üretilip egemen üretim ilişkisi kapitalist üretim ilişkisi dediğimiz sistemi bilmemesi mümkünmü?bunları bilen bir kişinin tek partiden tek kişi rejimine geçiş için anayasa yapılıyor derken rejimi sistemi bilen kişinin asıl amacı ne olabilir?sakın eski efendilerin dilini konuşup eski efendilerin vesayetçi anayasasını savunuyor olmasın sanmıyorum okadarda değil ama yinede muhafazakar anaşizmin örneği gibi bir mesaj çıkmıyormu yazıdan.yine sistemin anayasası olup hiç olmasa şimdiyedek red,inkar ve imha edilmeye çalışılan halklarında varlığı ve meşruiyetini güvenceye alacak çatışmaları önleyen daha özgürlükçü halklar arası miliduygular iç savaşını engelleyecek bir anayasa zileliyi rahatsız etmiş olabilirmi?sanmıyorum tek kişi rejimi derken rejim sistem değişiyorda bizmi fark edemedik değişsin biz bu rejim sistem kapitalizmi değiştirecek yeni bir üretim ilişkisi inşa edemedik yoksa tayip kapitalist rejimi değiştiriyorda yerine başka bir rejimmi getiriyor?sistemin kendini yeniden üretmesi tükenmiş eski verimsiz safra ve alışkanlıklardan kutulmaya çalışması aslında bir anlamda tükenen ömrünü birazdaha uzatmaya çalışmasındaan başka bir anlamı yokken biz bu sisteme gayrimeşru deyip itirazı olanları çok fazla etkilemez zileliyi etkileyen mevcut anayasanın düşünce,ifade,örgütlenme,demokratik siyaset,özgürlükçü itiraz ve isyan engellerinin biraz daha yumuşaması olabilirmi?hem bu konudaki mevcuttan ileri sayılabilecek özgürlükçü gelişmelerinde sistemin demokratik ve özgürlükçülüğünden çok toplumsal muhalefetin ve kürt özgürlük hareketinin isyan ve mücadelesinin eseri olabileceği neden aklımıza gelmez.sonuç olarak zileli yukardaki makaleyi yazma ihtiyacı neden duyar?100 puanlık uzmanlık sorusu oldu galiba ‘muhafazakar anarşizm’ kavramı hakkında düşünmemiz gerekmezmi?

  10. mikail firtinaci

    ozgurlukcu;

    eger baskanlik sistemi daha ozgurlukcu olacak diyorsan baska ; yok esasinda bir sey degismiyecek diyor ise baska bir anlama gelir.

    Gun Zileli’ye katiliyorum. AKP’nin “ozgurlukleri” genisletmek, ya da “abi sistem yurumuyor safra atalim” gibi genel bir bakisi yok.

    Ama ote yandan anlamadigim nokta, AKP’nin tek parti ya da diktatorluk istedigi noktasinda Zileli’nin ve baska yoldaslarin neden bu kadar israr ettigi. Neden istesin boyle birseyi? Bana kalirsa AKPlilerin dusunus tarzini belirleyen – en azindan yakin zamana kadar – kendi genis oy tabanli populist rejimlerinin ancak sol destekli bir darbeyle yikiliabilecegi idi. Bence sacma ama gercekci olursak bakis buydu gibi.

    Bir de Zileli’ye katiliyorum, bence iyi bir noktaya parmak basmis; evet TC geleneksel olarak pek burjuva demokrasisi kaliplarina giremiyor. Ama gercekci olursak tam olarak 3. dunya diktatorlukleri gibi de degil. Bir tur arada derede, kendine has bir devlet kapitalizmi. Geleneksel ve koklu bir burjuva sinifin yoklugunda ve devletin esas birikim alani olmasindan dolayi sanirim, esas olarak secimler yasal partiler ya da parlamento her zaman siki bir kontrol altinda olmus. Belki genel uluslararasi ittifak politikasinin (ABD mi yoksa SSCB mi) belirsiz oldugu 60-70 arasi donem haric.

    Ama bu genel soruya cevap vermiyor; bugun ha tek parti rejimi olmus ha cok parti, ha su anayasa ha bu anayasa ben neyin degisecegini goremiyorum. Demokrasi ya da diktatorluk politik formlar olarak sizin istediginiz politik hedeflerinize gore belirlenir. Merak ettigim sey Zileli’nin hala bir toplumsal devrim ve komunizm (anarsist komunizm) savunup savunmadigi aslinda. Cunku yanlis hatirlamiyorsam bazi onceki yazilarinda daha komunalist, siyasi bir devrime angaje olmaksizin kurulmus ve uyelerinin gundelik hayatlarinda kucuk degisimleri hedef alan kucuk inisiyatiflerin bir federasyonuna daha yakin gibiydi.. Yaniliyorsam duzeltin bu bir elestiri degil gercekten merak ediyorum.

  11. İsyan

    Özgürlükçü sadece kürt sorunu çerçevesinde olayları değerledirdiğin için AKP’nin müstakbel anayasasının tamamını değerlediremiyorsun. Bu bakış açısı Türkiyede yaşayan ve bütün uzlaşmaz çelişkileri etnik çatışma temelinde değerlendiren geniş bir kesimde mevcut. Tay yip yeni anayasa ile Kürtlere biraz hak tanısında isterse padişah olsun noktasına kadar gidiyorsunuz. Son bir yılda çıkarılan yasalardan, genelgelere kadar tüm normlar tek kişi iktidarına göre hazırlanıyor. Kürtler; AKP’den bir takım ulusal haklar elde ederiz mantığı ile anayasa sürecinde yapılacak oportünist bir işbirliği ile AKP’ye destek olurlarsa; Çıkacak yeni anayasa ile tek kişi iktidarını tamamlamış olan RTE’nin verdiği hakları nasıl çabuk geri aldığına şahit olacaklardır. Böyle bir yönetimden burjuva normlarında bile daha özgürlükçü bir yapı ve anayasa çıkmaz.

  12. çıracı

    İsyan’a aynen katılıyorum.
    BDP’lilerde şu minvalde bir soruyu soran birine hiç rastlamadım mesela: “AKP-Cemaat rejimi, devletteki bugünkü gücüyle dahi binlerce Kürt devrimcisini (ve yüzlerce başka muhalifi) hapiste tutabiliyorsa, kimbilir kendi ‘yeni anayasasını’ çıkarttıktan sonra zulümlerini hangi boyuta vardırabilir güce erişecek?” Bu basit gerçeği görmüyorlar mı? Muvazaa’da teklif edilen “havuçlar” koskoca bir hareketi nasıl bu kadar kör edebilir, anlamıyorum.

  13. Yusuf Cemal

    Aslinda cok basit, bir an once “baris”a varip, sonra hummali bir sekilde hayata devam etmek istiyorlar. Bunun icin de yol baris sozunu agzina alan herkesle bir sekilde pazarlik etmeye calismak. Artik olumlere, kaybolmalara, tutuklanmalara, acliktan olmelere tahammulleri yok. Bu acilardan bol bol cektiler. Sonucta AKP temel kitlesinin bir bolumunu kaybetmeyi goze almadan 1990’lardaki onlemleri alamaz. Yani yiginsal iskenceler, adam kacirmalar, faili mechuller. Bunlari 90lardaki yogunlukla yapabilmesi icin kendi temel kitlesinden kopmak ya da o temel kitleyi, yani icinde Batidaki kurtlerin de bol bol bulundugu islamci tabani donusturmek zorunda. Bu da cok cok zor simdilik. Bu hesaba “dis mihraklarin” 90lardan cok daha aktif hareket etme ihtimalini katmiyorum.

    Ama bir ulusalci dalga sonucu bir sekilde o taban parcalanir ve ulusalcilar iktidara gelirse durumlari vahim hale gelir. Muharrem Ince’nin icisleri bakani, Birgul Ayman Guler’in adalet bakani oldugu bir durumu varin siz hesap edin.

    AKPliler yalanci umutlarla, idare edebildigi kadar idare etme, bir pundunu bulup, karsi tarafi baglayabilirlerse cozdum diye gubarma derdinde. Bu sirada kendi tabanlarinin kendilerinden kopmayacagini dusunuyorlar. Cunku aldiklari egitim, kendine guvenen, buyuk, yeterince islamci her partinin Turkiyede oylarin cogunu goturdugu seklinde.

    Neyse sonucta Kurtler, AKP donemi boyunca sozel de olsa kazanimlarla ciktilar. O kazanimlar hikaye tabi. Ama cok daha onemlisi Turkiyenin geri kalaninin cogu aksak da olsa, yarim yamalak da olsa Kurtlerin de haklari oldugunu dusunmeye basladi. Asil kazanim bu.

    Dolayisiyla AKP havuc verdiginde ona dogru meyletmeleri normal. Bana ilginc gelen bizim cenahin bu tur seyler olunca hemen moralinin bozulmasi. Kurtlere sitemimizi edecegiz, elestirimizi getirecegiz tabi. Aralarinda bizlerden binler var. Ama bir hareket olarak onlara guvenerek AKPye karsi mucadele edeceksek olmaz o is derim ben. Bircok durumda yapayalniz oldugumuzu bilmemiz gerek.

  14. özgürlükçü

    derdimiz akp mi yoksa sistem iktidar ve egemen hegemonyamı anlayamadım.toplumsal devrimi ve mücadelesini asıl iktidarın hizmetkarı patiye indirgerseniz eski efendiler bunlardan iyiydiye gelir ince ile ayman gülerli hükümet ararsınız.sizin için fark etmiyebilir ama bu anayasanın türkleri efendi kürtleri köle yaptığını türklüğe hakaretin suç olup kürlere hakaretin ödüllendirildiği bu ırkçı iklımi yaratan mevcut anayasanın çatışma ürettiğini kürtlerin düşündüğü kadar devrimcilerinde düşünmesi gerekirken düşünememizin nedeni geçtiğimiz tornadan etkilenerek milli duygularımız olmasın.bu milli duygular yakında linçi güruhlara zimmen onay veren yerlere sizi götürüncede kendinize özgürlükçü toplumsal devrimci diyebilecekmisiniz.şu halinize bakın ulusalcı,millici sol refleksler veriyorsunuz bu tarz gelenekçi solun tarzı geldiği yer malüm bu tarzdan toplumsal muhalefet çıkmaz biraz özgürleşin

  15. Anonim

    Irkci politik iklimin nedeni Anayasa degil ki Ozgurlukcu. On yillardir kara propagandayla beslenmis politik iklimin, en Turk kimdir histerisine kapilmis gorece kapali kalmis toplum parcalarinin, Kurtlere emretmeye alismis muteahhitlerin, Kurtlerin kole kalmasindan direk cikari olan plantasyon sahiplerinin ve herhalde en onemlisi de sanayinin yikimiyla bosa cikmis genclerin hamliklarini kullanan devlet icindeki fasist kadrolarin etkisi.

    Su andaki anayasada gosteri icin izin almak gibi bir kavram yok. Ama polisler gosterileri “izinsiz” diyerek dagitiyorlar. Yani anayasayi cigniyorlar. Onlara bu sebeple dava acilmiyor. Acilsa bile zaten Valiler izin vermeden yargilamak imkansiz. Bak herhangi bir suctan bahsetmiyorum. Anayasayi tagdir, tebdil ve ilgadan bahsediyorum. Hani nerede politik iklim degisikligi?

    Ustelik AKPnin Turklukten vazgecebilecegini dusunmek bile ilginc olurdu. Onlar islerine gelince Said-i Nursi, islerine gelince Said-i Kurdi diyen tipler. Simdi onlara islamin ummet bicimi emperyal olmak isteyen bir ulke acisindan bicilmis kaftan gibi gorunuyor. Ama degil. Cunku isler tatli birikim yerine somurulen yerlerde yiginsal adam oldurmeye gelince islam ise yaramaz bir silah oluverir.

    Kisacasi bu adamlarin dusuncesi bir sekliyle Kurtlerin isyanini mahkeme kapilarina, ucuncu sayfa haberlerine hapsetmek. Kadinlarin kitir kitir dogranmasi, issizlikten bunalan genclerin kavgasi, tekstil iscilerinin Pazartesi atolyeye geldiklerinde makinelerin yerinde yeller esmesi haberleri gibi. Kurt oldugu icin ayrimcilik goren birisini mahkemelerde surundurup o enerjiyi massetmeyi planliyorlar. Buna da ortamin “normallestirilmesi” diyorlar.

    Simdi bu duruma itiraz edenler milliyetci refleksler mi vermis oluyor sence? Soylediklerinden Anayasa icin yetmez ama evet diyecegin sonucunu cikariyorum. Yanlis mi dusunuyorum?

  16. Yusuf Cemal

    Ve tabi Yetmez ama evet’ciler de o donem her hayir ya da boykot diyeni milliyetci refleksler gostermekle suclamisti ki bu da stalinist nesnel olarak suclu kategorisinin yeniden canlandirilmasidir. DSIP turu trockistlerin Trockiyi neresinden anladiklarini, reel politika ani gelince dun kufur ettiklerini bugun nasil bagirlarina bastiklarini gosteren bir ornek. Sence biz de mi nesnel olarak milliyetci oluyoruz ozgurlukcu?

  17. İsyan

    “yetmez ama evet” örneği tartışmasız ve yakın zamanlı bir emsal sunuyor. Yapılan HSYK düzenlemeleri, AYM’ne, Yargıtay’a ve diğer birimlere yapılan atamalar, AKP’nin fetih fetişizmi içersinde katmerleşerek kadrolaşması karşısında birçok yetmez ama evetçi biz böyle olmasını istememiştik şeklinde üzüntülerini bildirmişti. Tay yyyip o dönem erdal eren, necdet adalı örnekleri verip ağlıyordu şimdi diyarbakır ceza evi, imralı güzellemeleri yapıp ağlıyor Arınç üç arkadaş üç apdullahtan bahsediyor artık Gülten Kışanak’a kızmıyor… yani batı cephesinde değişen bir şey yok. AKP bu seferde kürtlerin kodları ve hassasiyetleri ile oynayıp taktik bir zafer kazanmak yolunda ilerliyor. reel olarakta bir yol kazası olmazsa kazanacak gibi duruyor

    Yukarıdaki yorumlarda geçen 90’lar atıfınada ve sert politiklara geri dönerse AKP’nin kitle erozyonuna uğrayabileceği görüşünede katılmıyorum. Gün zileli daha iyi bilir bu partinin bakan düzeyindeki birçok ismi kanlı pazarlardan bu yana olan süreçlerde aktif olan tipler alt düzey bürokratlarının çoğuda doksanlı yılların uygulamacılarından oluşuyor. Kendisini islamcı olarak tanıtan AKP’nin Kürt veya Türk kitlesine gelince: Adam kayseride “PKK ile görüştü diyen şerefsizdir” deyincede avuçları patlayana kadar alkışlıyor, aynı meydanda “İmralı ile devlet oturup görüşür artık analar ağlamasın. İmralıyla görüşme diyenler vampirdir, şerefsizdir” deyincede alkışlıyor. Özgürlükçü Türkçe bir atasözü örneği kullandım diye kızacak ama 🙂 tam bir tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş ilişkisi

    Kısaca tayyip istediğini aldıktan sonra her türlü politika değişikliğini yapar, gizli ajandasına göre sertleşir, yumuşar… AKP çoğunluğu şairin dediği gibi “gerdan kırıp boyun büküp” yeni politikayı benimser, alkışlamaya başlar ve olan gene maalesef özgürlükçülere olur.

    Birde milliyetçi refleksleri. oportünizmi çözüm adına işbirliği yaptıklarını söyleyenlerin satır aralarında aramakta herhalde daha faydalı bir yaklaşım olacaktır.

  18. mhp yeterince fasist degil

    Cesitli bahanelerle yerlesik kurt dusmani duzenin savunusunu yapan buradaki zevat daha da fasist, zaten tarihte butun soykirim ve katliamlari yapmis olan chp ve onun sol stepnelerinden baska birsey beklenmez

  19. İsyan

    Polis bütün tarihi faşizme hizmet üzerine kurulu bir teşkilatın mensubu olarak ciddiye alınmadığın bir yerde yazmaya devam etmen gerçekten mazoşist bir faşist olduğunu gösteriyoor.

  20. Akilli isyan

    Buradaki küfür ve hakaretlere dayanarak beni gerçekten devlet memuru sanmaktasin anlasilan, bu kadar zeki bir insana laf anlatmak beni asar.

  21. Anonim

    Isyan, alkislamak ve iskenceyle adam oldurmek iki ayri ruh durumu. Tabi ki eger AKP buna yonelseydi alkislayacak milyonlar bulunabilirdi. Ama is 90larin atmosferine geri donme noktasina gelseydi, 1990lar boyunca ozellikle batidaki kentli Kurtleri etkilemek icin yapilmis butun cabalar yok olup giderdi. Adamlarin dergahlarina, “abiler”in evlerine 2000ler oncesinde gitmis birileri varsa beni dogrulayacaktir: Kemalist devlet 1920lerde bizi kesti, simdilerde masum Kurtleri kesiyor propagandasi yapiliyordu.

    Ayrica zaten proleteryanin alt tabakalari 1970-1990 arasi nasil Aleviyse, 90lardan gunumuze de Kurttur. O tabakanin elden kacmasi zaten AKP icin basli basina problem. Mazlumluk silahini, halktan olma silahini Kurtlersiz nasil kullanabilir ki Tayyip?

    Bizim gozumuzde halka savas acmis olmasi bizi gercekleri gormekten alikoymamali. Tum yaptiklarina, ona olan destegin azalan hararetine, dusen morallerine ragmen burjuva oy sisteminde o hala %50 oy alabilir kapasitede. Bunun nedeni o esip gurlemelerine ragmen kendi tarihsel blogunu tutmayi basarabilmesi. Gorulen o ki baskanlik sistemi bunu da daha az onemsemesini saglayacak. Simdiden 4 yil azmis, diyerek istahinin arttiginin isaretlerini verdi bile. Ama simdi eli kolu o kadar da serbest degil.

    Zaten aksini dusunmek, yani AKPnin aslinda istedigi gibi davranabilecegini ama davranmadigini dusunmek, bizi, ya su ustteki yorumlari yapan sahsin mantigina, yani AKPnin Kurtleri korudugu kolladigi mantigina ya da emperyalizmin AKPyi, Tayyip’i ve cemaati birebir kontrol altinda tuttugu dusuncesine getirir. Yoksa ben bu gucteki bir iktidari durdurabilecek, kendi dusunsel sinirlari, insan kandirmak icin yaptiklari taktikler ve dis baskinin gucu disinda bir sinirlama goremiyorum.

  22. özgürlükçü

    ırkçı politik iklimin nedeni anayasa nasıl olmaz anayasadaki vatandaşlık tanımı türkleri tarif ettiğinden değilmidirki türklüğe hakaret suç olup mahküm edilirken kürt,ermeni,rum ve diğerlerine hakaretin suç olmamasının hukuki meşruiyeti değilmi?insanları üstün alçak,1. 2. sınıf sahip,misafir efendi köle yapmayan eşitlikçi bir anayasa halklar ve inançlar arası husumet ve muhtemel bir iç savaşı engellemezmi?yoksa siz hala mevcut anayasadanmı umudunuz var öyle ise yakında yeni veli küçüklerin benzer linç grühlarının sahne aldığı bir gelecek beklentinizmi var.tencere nereye yuvarlanmış kimi bulmuş be adam utan şu sitede bile kendini özgürce gerçekleştirebiliyorsan bu sisteme itirazı olan toplumsal devrimcilerin bir gram meşruiyeti ve hayat alanı varsa bunuda tolumsal muhalefetin pratik ağır bedelli mücadelesine borçlusun utanmaz adam 100 puanlık uzmanlık sorusu bu gün tolumsal muhalefetin bir çok dinamiği içinde en belirgin olanı olup diğer toplumsal muhalefet dinamikleri ile birlikte iş yapabilen tek organizasyon kürt özgürlük hareketimi tencere oluyor bu kafayla nereye gideceğinizi biliyorum hala anlamadıysan pes vallahi bu akp yi telef edecek olanın kim olabileceğini zannediyorsun umutlarınızı boşa çıkaran generaller yada eski efendiler yada milyonda birle ölçülemeyen millici ML SOL mu yada kendini devrimci sanıp devrimciliği kemalizmin tornasından geçmek sanan ulusalcılarmı? hala anlamadınmı geleceğin alternatif başarı siyasetinin politik örgütü ilmik ilmik örülüyor HDK ve HDP aşağıdan yukarıya inşa ediliyor siz hala nerdesiniz hiç bir şey anlamamış yada anlayıp efendilere hizzmet için asıl toplumsal muhalefet dinamiklereine saldırıp dil uzatıyorsunuz.unutmada sinop samsundan korkmayın biz tam tersini düşünüyoruz zilelininde dediği gibi bu tarz güruhlar sistem ve devletten beslenmeden kıpırdayamaz ve saldırdığı asıl tolumsal muhalefetten direniş ve karşı saldırı gördüğü anda toz gibi dağılır.göreceksiniz ilk HDP tabelaları karadenizde asılacak HDK karadenizin bütün illerinde il meclisleri ile örgütlüdür tam tersi bir sonuç çıkacak kışanağın dediği gibi gürüh asıl hakareti karadeniz halkına yaptığını karadeniz halkı bilmektedir gerekli cevabı HDP tabelaları ile verir ama asıl siz ne yapacaksınız onu merak ediyorum belki r.tayibe kapak olamazsınız ama bu kafayla sistemin efendileri ile hegemonyasına iyi kapak olursunuz

  23. Ayanoğlu

    Zileli-nin yazısını anlamayanlar için daha Türkçe yazalım.
    Türkçesi, Zileli şöyle diyor:
    Çar-ın devletiyle Lenin-in devleti aynıdır.
    Hitler-in devleti ile Stalin-in devleti aynıdır;dahası Stalin-inki daha zalimdir.
    Çankayşek-in devletiyle Mao-nunki de aynıdır.
    Vahdettin-in devletiyle Kemalist devlet aynıdır;dahası Osmanlı devleti ilericidir bile.
    Zileli-nin teorisi budur.

    Bunu anlayamayan ya da buna destek veren anlayışın ilericilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

  24. Yusuf Cemal

    Ingiltere’de anayasa mi var? Ama irkcilik buyuyor. BNP yoksul Ingilizler arasinda yine orgutleniyor. Avrupanin uniter bile olmayan ulkelerinde dahi irkcilik almis basini yurumus durumda. Adamlarin 1980 anayasasi mi var? O halde tabi ki irkci politik iklimin nedeni anayasa felan olamaz. “Anayasa Turklugu one cikardigi icin, Kurtlerin bahsi bile gecmedigi icin Kurtler eziliyor” tartisilabilir de olsa mantikli bir dusunce. Ama Anayasa irkci politik iklimi yaratiyor, komik bir dusunce. Adamlarin Kurtleri ezmekte birinci elden cikarlarinin oldugu gorulemiyor mu? Adapazarindaki findik ureticisi, insaat islerinden para kazanan mutahit anayasayi mi okuyor? Yoksa toplayiciya ne kadar az para versem o kadar iyidir diye mi dusunuyor? Sinopta issiz, kimsenin suratina bakmadigi genc cocukla Londra’daki ingiliz cocuk nasil ayni anda irkci olmaya baslar? 1980 Anayasasi mi bunlarin nedeni Ozgurlukcu?

  25. özgürlükçü

    alah aşkına yusuf cemal nasil bir tarih anlayışın var anlamadım yosa resmi tarihimi savunuyorsun bu memlekette 100 yıldır türk islam sentezinde milli duyguları zire yaptıran turk ulusu inşa etme projesinin temel dayanaklarından biride anayasalar değilmidir tek millet yaratma anyasası çatışma üretmiyormu?kürt sorunu dediğimiz şeyi pkk yada emperyalistlermi icad etti mevcut anayasanın millet vatandaş tanımı ile kürt sorunu çözülürmü çatışma üretmezmi?ulusal sorunları çözemeden pkk yada bdp yi çözsen ne olur o halk onlarada sorunumu çözmedi deyip başka pkk ler bdp ler yaratmazmı?mevcut sistem sistemin ideolojisi liberalizm eşitsizlik yaratıp adaletsizlik ve mağduriyet yaratıp bir anlamda çatışma üretmiyormu biz katı eşitlikçi adalet,özgürlük,dayanışma birlikte üretip birlikte yönetip birlikte paylaşabildiğimiz iktidarsız devletsiz efendi ve kölesiz başka bir hayat mümkün derken ne diyoruz?

  26. Yusuf Cemal

    Özgürlükçü, sen ulus fikrinin “doğal” ve insanın tabiatından kaynaklanan bir durum olduğunu düşünüyor olmalısın. Bense ulusların hesap edilmiş, hayal edilmiş, zorlama yapılar olduğunu düşünüyorum. Bugün, şu anda TC ya da mesela PKK ortadan kalksa tabi ki, ulus düşüncesi bir anda yok olmazdı. Ama bunun nedeninin gerçekten ulus denen yapıların var olması değil, alışkanlıkların gücü olduğunu düşünüyorum.

    1960ların 1970lerin aptal muhabbetlerini hatırlayalım. Bu anayasa sosyalizme izin verir mi, vermez mi? Bu tartışmalarda, tutup, çok önemli de değil denemezdi elbette. Çünkü TİP’i kapatma tehditlerinin bir izdüşümüydü olanlar. Dolayısıyla anayasalar önemsiz değil. Burjuva hukuku sınırlarında kaldığımız sürece bizim için en bağlayıcı metin. Bazı durumlarda hayatımızı bile elimizden alabilir. İdam tartışmalarındaki gibi. Ben de zaten önemsiz değil demiyorum. Yalnızca Türkiye’deki ırkçılığın nedeni anayasa değildir diyorum. Hatta tam tersine, anayasanın böyle olmasının nedeni ırkçılıktır diyorum. Arkada, anayasada yazılı olmayan kurallar vardır ve o kurallar anayasaları yapar diyorum. Mesela Obama’ya rağmen Amerika’da hala WASP mantığı sürer. Türkiye de Türk-Müslüman-Sünni mantığının sürmesi gibi.

    Eğer bu durumu yerli yerine koymazsak, “iyi bir anayasa”dan sonra hala Kürtler ezilirken faşist sokak birlikleri “istediklerini aldılar, hala kaşınıyorlar” dedikleri zaman – ki şu anda bile diyorlar- toplumun çoğunluğunu kazanamamışsak, ezilip gideriz, demeye çalışıyorum. Asıl hedefimiz, anayasa vs. değil, Batıdaki çoğunluğu kazanmak olmalı, anayasa bunun sonucu yazılmalı diyorum. Aslında çoğunluğu kazandığımız zaman, anayasa felan yazmayız zaten. Ne o öyle, özgür bırak, sonra kısıtla, özgür bırak, sonra kısıtla.

    Umarım anlatmaya çalıştıklarımı anlatabilmişimdir.

  27. Yusuf Cemal Bey'e "sol" tarifi

    “Her p.. olmayan insan muhakkak bir milliyeti vardır. Benim milliyetimi ezmeye çalışan ayakları, sahibinin, onun bir yerine s…..” . Bu sözler sol seçmenin yüzde 95 civarinda oldugu Dersim’in sevilen milletvekili, sempatik insan Kamer Genç’e ait, iste “sol” bu. Dersim soykiriminin 75’inci yilinda bir Dersimli’den Nazi kamplarinda SS’lere yardimcilik yapan zonderkommandolara layik bir diskur, ben Dersimli bir solcu olsam…..

  28. Emperyalist Isveç, yalaka komprador Kemal'den daha ilimli

    İsveç’te Stockholm belediye meclisi tarihi bir karara imza atarak, ülkede ilk kez minareden ezan okunmasına onay verdi.
    Ezani yasaklayan ilkel Kemalist ve solculara kapak olsun.

  29. Anonim

    He sol bu diyorsun yani. O halde Tayyip de solcu diktator mu oluyor yani simdi sence? Bak ne diyor, iyi oku:

    Ankara Milletvekili Haluk Özdalga Alevilerin sorunları olduğunu özellikle köyden kente geçen Alevilerin dinsizleştirilmesine yönelik çalışmalar yapan gruplar bulunduğunu belirten Özdalga, devletin Cemevlerini ibadet yeri olarak tanımasını istedi. Özdalga, Bunu yaparsak Alevilerin İslam dışına çıkmasına engel oluruz dedi. Erdoğan ise bu talebe Cemevleri kültürel mekanlardır. İslamda ibadet yeri mescittir, camidir Hristiyanlıkta kilise dışında ibadet yeri duydunuz mu? Alevi kardeşlerimiz de bizim gibi müslümandır. İslamın farklı bir yorumunu yapmaktadır karşılığını verdi.

    Bak ikisi de insanlarin ne olmasi, ne yapmasi gerektigine karar veriyor. Kamer’i de Tayyip’i de. Senin solcu diktatorler tanimina uyuyor degil mi? Kendi yasam tarzini, kendi inancini zorlayan, illa 3 cocuk doguracaksiniz demeye curret eden, millet fikrini kabul etmeyene kufur eden tipler iste bunlar. Biz bunlara solcu diktator demiyoruz, biz yalnizca diktator diyoruz. Kapis?

  30. anonim 30

    Sen de solcusun. Hem de ilkel solcu bile degil bayagi iptidai solcu.

  31. İsyan

    Ya polis bir kaç gündür yazılanlara bakmıyordum beni cok Zeki bulmussun sağol ama ben seni zaten 657lik devlet memuru olarak teşkilata yakıştırmadım üzülme. Sen teşkilatın en alt kademesi sayın muhbir vatandaslardansin senin teşkilata bağlılığın memuriyetten değil gönülden sana Sivas’ta ihtiyac duyarlar sen orda olursun sana balgatta ihtiyac duyarlar sen orda olursun sana pelitlide ihtiyac duyarlar orda olursun kendini memuriyetle sınırlama. Ama nick name mıni güzel bulmussun evet senin gibi muhbir dinci ve teşkilata gönülden bağlı faşistler varken MHP yeterince faşist değil

  32. İsyan

    Yusuf cemalin batidaki cogunlugu dikkate almak ve kazanmak gerekliliği en önemli nokta cogunluga dayatilan yenilmislik hissinin cok agir sonuclarına tarihte birçok ornek var. Turkiyedeki Anayasaların kıta avrupasindaki kadar buyuk oranda toplumsal sözleşme rolü oynadığını düşünmüyorum. Heleki tay yipibin genlerini tasiyan sag iktidarların 61 anayasasını nasıl kalbura çevirdiğini ve ihlal ettigini,bir kere delmekle birsey olmaz diyenleri, mevcut anayasanın ilerici amir hükümlerine sarih ve kesin sekilde aykırı ihlal edici alt düzenlemeler yapıldığı ortadayken mevcut iktidardan iki eşit kurucuya dayalı bir anayasa beklemek hayatın doğal akısına aykırı bir iyi niyet olur. Son avukat operasyonunda yasal ve anayasal güvencelerin nasıl ihlal edildiğini incelemek bile iktidarla yapılan destek pazarlıklarının müstakbel acı sonuclarını görmek acısından yeterli bence. Kapak falan bilmem zaman kimin hakli oldugunu gosterecek ernst thealmana ispanyol komunistlerine iranli halkin mucahitlerine gosterdigi gibi ama 🙂 Umarım Receb’e karsı olan stockholm sendromunuzdan bir an evvel kurtulursunuz.

  33. Yusuf Cemal

    İsyan, zaman kimin haklı olduğunu Thaelmann’la birlikte 6 milyon yahudiye, bir milyon komuniste ve yüz binlerce başka gruba da göstermişti. Biz de, göreceğiz bakalım kim haklıymış derken gümbürtüye gitmeyelim. “Hepimize yetecek kadar pasaport yok” sonuçta. Aman diyim… :p

  34. isyana bak

    darbe anayasalarini ihlal etmekle sucladigi sivillere isyan ediyor, sevsinler boyle anayasanin ilerici amir hukumleri oldugunu sanan ergenekonculari, baskalarina plois,ajan diyene kadar aynaya bak, en azindan kendini kendi agzinla ele verdigini bil, iste siz boylesiniz, muhakkak srnin ailende ya bir general, ya da bir albay vardir, belki sen de omuzu kalabalik birisindir, ya da jitemden falan, belki de cum cal grubundan.

  35. Anonim

    Cum cal grubu ne la?

  36. İsyan

    Söylediğim anayasa tekniği açısından hukuki bir tespitti. Algılayamamana üzüldüm.

    Al sana mevcut anayasanın ilerici amir hükmü 90. maddenin son fıkrası

    “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”.

    Senin taptığın iktidarın sürekli temel hak ve özgürlükleri yok sayan düzenlemeleri ve uygulamaları ile karşılaştırıp sen karar ver. Hukuk tekniği açısından ilerimi değilmi diye

    Ailemde paşa yok ama olsada herhalde pek kıymeti harbiyesi olmazdı. Bu dönemde mektepli paşalara kimse bakmıyor; Damat paşalar, başıbozuk alaylı paşalar daha makbul. Mektepli paşaların kimse yüzüne bakmıyor.

  37. İsyan

    Sen Rasim Ozana, engin ardıça, nagehan’a, emre aköz’e falan yorum yazsana beraber solculara, anarşistlere, yahudilere, kemalistlere, askerlere, küfreder eğlenirsiniz. Harcanıyorsun bu sitede. Kariyerine yazık

  38. İsyan

    Son olarak cum cal ne hakketen?

© 2025 Gün Zileli

Theme by Anders NorenUp ↑