Barış Yarkadaş/Tayyip Erdoğan’ın tek bir derdi var…
5 Ocak 2014
Gerçek Gündem sitesinden alınmıştır.
Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe’de yandaş gazetecilere söylediği sözler, 11 yıldır ittifak yaptığı, şu sıralar ise ”çete” olmakla suçladığı Fethullah Gülen Hareketi’ne yönelik operasyonun yakınlaştığını gösteriyor. Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, toplantı izlenimlerini aktardığı köşesinde, “Başbakan’ı dinlerken dehşete düştüm” ifadesini kullanıyor. Zaman Yazarı Hüseyin Gülercede yaklaşan fırtınayı hissettiği için yaklaşık on gündür feryat ediyor. Gülerce,”Hiç yaşamadığımız sıkıntılara hazır olun” diyor. Gülerce, Gülen Hareketi’ne yönelik polisiye operasyonun kapıda olduğunu belirtirken, AKP’yi uyarmayı da unutmuyor. AKP’nin de ”tedbir alması” gerektiğini söylüyor.
Gülen Hareketi ile AKP arasında süren ”iktidar olma / iktidarda kalma” kavgası, Türkiye’nin başına büyük dert açacak. Türkiye, Balyoz, KCK, Ergenekon ve Şike gibi siyasallaşmış yeni bir davaya daha tanık olacak. Davanın yaratacağı sosyo ekonomik sarsıntı ise ülkeyi derinden etkileyecek.
Bu köşede, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakan Erdoğan’ı Gülen Hareketi’ne yönelik polisiye operasyonyapmama konusunda birkaç kez uyardığını ifade etmiştim. Hakan Fidan, Gülen Hareketi’ne yönelik polisiye operasyonun, işleri daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getireceğini düşünüyordu. Ancak belli ki; 2. Dalga Yolsuzluk Operasyonu’ndan tüm okların Erdoğan’ı göstermesi, Erdoğan açısındanbaşka bir çözüm yolu kalmadığını düşündürmeye başladı.
Hatırlarsanız, yaklaşık bir ay önce yine bu köşede, operasyonun adım adım yaklaştığını, ancak AKP’nin tıpkı Ergenekon’da olduğu gibi ”uygun bir savcı aradığı”nı yazmıştım. Belli ki; geçen süre içinde “Kuzguncuk” merkezli olması planlanan operasyon için gerekli zemin yaratılmış… Şimdi; düğmeye ne zaman basılacağı beklenmeye başlanmış…
Recep Tayyip Erdoğan, 11 yıldır ittifak yaptığı ve iktidarının bu denli uzun sürmesini borçlu olduğu Gülen Hareketi’ni tasfiye etmek ve Türkiye’de ”tek hakim güç” haline gelmek istiyor. Erdoğan, Fethullah Gülen’i siyaseten tasfiye edebildiği taktirde, ondan boşalacak dini liderlik koltuğunu da işgal etmeyi tasarlıyor. Tarihe ”sıradan bir Başbakan” olarak geçmektense, ”dini lider”olarak anılmayı ve kendisini ölümsüzleştirmeyi hedefliyor. Yapılması muhtemel operasyona bu pencereden de bakmak gerekiyor.
Erdoğan’ın ”dini lider” olma ve öyle anılma hevesi, kendisini Ortadoğu politikalarında da gösteriyor. ABD’nin tüm uyarılarına rağmen bu sevdasından vazgeçmeyen Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler adlı örgütün dünyadaki lideriolmaya soyunduğu da biliniyor. Öyle ki; bu yüzden darbe öncesi Sisi’nin kendisine verdiği kritik bir bilgiyi Mursi’yle paylaşması ve bu tutumunu sonraki süreçte de devam ettirmesi, Erdoğan’ı ABD gözünde ”güvenilmez” kılıyor. Erdoğan’ın, darbe sonrası Mursi taraftarlarına haber yollatıp Müslüman Kardeşler’i Adeviye Meydanı’na döktürme aklını vermesi de ABD’nin”unutmadığı hatalar” arasındaki başat yerini alıyor. Erdoğan’ın El Kadı ile olan ilişkisi ise ABD tarafından mercek altında tutuluyor.
Erdoğan’ın ”dini lider olma” ve ”Ortadoğu’yu şekillendirme hevesi”, gerçeklik duygusunu yitirdiğini de gösteriyor. ABD’nin kendisine verdiği rolü gerçek sanan ve öyle davranmaya başlayan Erdoğan, bu yüzden peş peşe hata yapıyor. Suriye’yi parçalamak ve bölgeyi kontrol edebilmek için El Kaide ve El Nusra ile dirsek temasına girdiği görülen Erdoğan, bu yoldan çıkamıyor. Siyasi hırsı yüzünden Türkiye’yi ateş çemberine sokan Erdoğan, Esad devrilmediği taktirde, koltukta oturmasının mümkün olmadığını görüyor. Bu yüzden, devletin TIR’ları, MİT aracılığıyla bölgeye mühimmat taşıyor.
Bu tablonun sürdürülebilmesi ise ”hukuk dışı”na çıkmakla mümkün… Erdoğan, gayri meşru faaliyetlerinin yargılanmasının önünü kesebilmek için hukuk sistemini ayaklar altına alıyor. Erdoğan rejiminde artık savcıların, polisin, hakimlerin hiçbir hükmü kalmıyor. Hukuk, tıpkı Bakunin’in dediği gibi ”iktidarın fahişesi” haline geliyor.
Böyle bir düzeni sürdürmek ve ayakta tutabilmek için, kara para ve yolsuzluktan elde edilecek gelir kaleminizin olması gerekir. AKP işte bu düzenin ayakta kalmasını sağlamaya çalışıyor. Bu yüzden, AKP’nin para kaynağı haline gelen ”türedi zenginler” koruma çemberine alınıyor. Bilal Erdoğan’ın vakfı üzerinden elde edilen gelir ve paranın sorgulanması istenmiyor. Sorgulayanlara ise ”Okul yaptıracağız, buna mı karşı çıkıyorsun” deniliyor.
Aslında bu yaşananlar ”çökme”nin işaretleridir. AKP kendisiyle birlikte sistemi de çökertiyor! Herkes, AKP’nin laiklik ilkesini ortadan kaldırarak sistemi çökerteceğini sanarken bambaşka bir şey oluyor. Sistem, ”yolsuzluk, talan, yağma ve iktidarda kalma hırsı”nın yarattığı etkiden dolayı ÇÖKÜYOR! Çökerken ise hayli yüksek bir gürültü çıkıyor…
Şu yaşananlara bir bakar mısınız!
10 yıldan fazladır tek başına iktidar olan AKP, dört bakanını yolsuzluk operasyonuna kurban veriyor. Başbakan’ın oğlu, TÜRGEV adlı vakfın para ilişkileri yüzünden ”şüpheli” hale geliyor. Başbakan, binlerce kişinin hukuksuz bir şekilde yargılandığı Özel Yetkili Mahkeme’ye, oğlunu yollamıyor. Oda TV, KCK, Ergenekon, Balyoz ve Şike Davası gibi siyasallaşmış soruşturmalarda binlerce kişi mağdur edilirken, halk arasında “Şehzade” olarak anılan Bilal’i hiç bir güç mahkemeye götüremiyor.
Hem ulusal, hem de uluslararası alanda ilgiyle takip edilen bu süreç, Erdoğan’ı farklı arayışlara yöneltmek zorunda kalıyor. ÖYM’lerin Gülen Hareketi’nin elinde olduğunu düşünen Erdoğan, şimdi bu mahkemelerden kurtulmak için, düne kadar ”Darbeci” dediği güçlere sığınıyor. Onların duygularını istismar ederek ve sahte umutlar pompalayarak ÖYM’leri tasfiye etmek istiyor. Ki; ÖYM’leri tasfiye ettiği taktirde, hem kendisini hem de oğlu Bilal’i kurtarabileceğini düşünüyor.
Ulusalcı çevrelerin Gülen Hareketi’ne yönelik alerjisini bilen ve bunu kaşıyan Erdoğan, 2. Dalga Yolsuzluk Operasyonu’nun şüphelilerini kurtarmak için,”ÖYM’leri kaldırabilir, yargılamaları yeniden yapabiliriz” mesajı veriyor. Böylece, ulusalcılara “takas” öneriyor: ”Siz bizim yolsuzluklarımızı görmeyin, biz de sizin arkadaşlarınızı bırakalım…”
Yargıdaki cemaat etkisini kırabilmek için HSYK’nın yapısını değiştirmenin şart olduğunu bilen Erdoğan, BDP’den destek alabilmek için de yeni bir paket hazırlatıyor. Pakete göre, HSYK’nın yapısı değiştirilecek, aynı pakette yapılacak olan düzenlemeyle BDP’li vekiller de serbest kalacaktı. Böylece, BDP de yolsuzluklara göz yumacaktı. Ancak ne olduysa!! BDP’li vekiller birden bire tahliye edildi! AKP’nin paketi de elinde kaldı!
AKP şimdi, HSYK’nın yapısını değiştirebilmek için çeşitli ataklar yapacak. Bunlardan biri de HSYK’da AKP’ye yakın olan isimlerin peş peşe istifa etmesi…
Aldığım bilgilere göre, AKP’ye yakın üyeler istifa ederek HSYK’yı çalışamaz hale getirecek. HSYK çökertilince, AKP’nin istediği kanun teklifi TBMM’ye getirilecek. AKP, 330 oyla, HSYK’yı RTÜK’leştirecek. HSYK üyeleri, TBMM’deki üyeler tarafından seçilecek. Yani; her partinin HSYK’da üyesi olacak… AKP bu sırada, ÖYM’leri de bir gece yarısı kanunuyla kaldıracak ve yolsuzluk dalgasında ismi geçen tüm şüpheliler, ”normal” Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade verecek.
HSYK’nın yeni yapısıyla birlikte, tayin ve terfi sistemi AKP’nin eline geçeceği için, mahkemelere yönelik siyasi müdahale daha da kolaylaşacak. Yolsuzluk dosyaları önce sümen altına itilecek, uzun vadede ise unutturulacak!
Gördüğünüz üzere, Yalçın Akdoğan durup dururken “Orduya kumpas kuruldu”demiyor. Onların derdi, orduya yönelik ”kumpas” değil! Eğer öyle bir dertleri olsa, bu operasyonları cemaat ile birlikte yapmaz, yaşanan hukuksuzluklara göz yummazlardı. Eğer hukuksuzluktan şikayetçi iseler, Adalet Bakanı elindeki yetkiyi kullanarak Yargıtay’a başvurur ve “delillerin yeniden incelenmesi”ni ister. Bunu yapmayıp kendi suçlarına ulusalcıları, KCK’lıları,Fenerbahçe taraftarlarını da ortak etmek istiyorlar. Grup çıkarlarını ise”hepimizin çıkarı” diye sunmaya çalışıyorlar.
Görülüyor ki; Erdoğan’ın derdi ne Balyoz ve Ergenekon’daki hukuksuzluklardır, ne de KCK Davası’ndakiler… Erdoğan, ucu kendisine gelip dayanan yolsuzluk iddialarından kurtulmanın tek yolunun, yargının yapısıyla oynamaktan geçtiğini görüyor. Bu yüzden, cemaatle olan kavgasını alevlendiriyor ve toplumsal destek bulmaya çalışıyor. Bilal Erdoğan ve nihayetinde kendisi de yargılanamasın diye, hukuk sistemi ayaklar altına alınıyor. ”Yolsuzluk var, yolsuzluk yapılıyor” diyene ise “Komployla karşı karşıyayız” yanıtı veriliyor.
Erdoğan rejimi, bizlere anlatıldığı gibi, yüzde ellilerde değil, 35 – 39 bandında dolanıyor. Erdoğan bunu bildiği için, düşüşü ve çöküşü engellemeye çalışıyor. Bu yüzden, tıpkı Milli Görüş günlerindeki gibi “bir kısım medya”ya yöneliyor. Gezilerine ve toplantılarına kendisine soru sormayacak tipleri çağırıyor. Ne verse onunla yetinen bu yeni tip sözde “gazeteciler” saraylardakidalkavuklara benziyor. Padişahın sözünün üstüne söz söyleyemeyen bu tipler, mesleğimizin utanç safyalarında yer alıyor. Erdoğan, çökerken medyayı da gazeteciliği de çökertiyor ve çürütüyor…
Peki bu süreç nereye gider?
Erdoğan’ın uluslararası çevrelerde “güvenilmez ve kontrol edilemez” diye not edildiği biliniyor. İktidarda kalabilmak adına her şeyi yapabilecek denli gözü kararmış olan Erdoğan, bir anda Neronlaşabilir… Gülen Hareketi’ne polisiye operasyon yapacak denli gözü kararmış olan Erdoğan, yargılanmasının önünü kesmek için her türlü çılgınlığı yapacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın… Bu bağlamda, muhalefet güçlerine düşen tek şey, hukuka bağlı kalmak, örgütlenmek ve yerel seçimde başarı sağlamaktır. CHP’nin de bu yüzden, önüne getirelecek olan HSYK tuzağına düşmemesi ve yargıyı AKP’ye tamamen teslim etmemesi gerekir.
Bu konuya önümüzdeki günlerde yine devam ederiz…
Zileli’nin toplumsal devrim stratejisi:
– Tayyip, Fetoculara operasyon yapıp onları devlet aygıtından sökecek.
– Fetocular ilk günlerde sivil toplum alanına çekilecek, sonra bununla da kalmayıp hızla devrimcileşecekler.
– Fetocu polisler, savcılar, yargıçlar, çeteciler ve diğer şakirtler artık devletten bağımsız özsavunma birimleri kuracaklar,
– Kılıçdaroğlu, Loğoğlu ve Cengiz Çandar dış ilişkileri kuracak,
– Aydın Doğan bağımsız medya alanında mücadele yürütecek,
– Koç, Boyner ve Koza-İpek devrimci mücadelenin finansmanını sağlayacak,
– DSİP’li devrimciler (gülmeyin, evet onlar da devrimci), T24, Birikim, YSGP, basın açıklamalarıyla ve düdük öttürme eylemleriyle işlek caddeleri AKP’ye dar edecek,
– ÖDP, Halkevleri ve Zileli toplumsal muhalefeti örgütleyecek (yani yerel seçimlerde CHP broşürleri falan dağıtacaklar),
– Son olarak, endişeli modern liberallerden de bir imzalı metin kopardık mı iş tamamdır.
Fetocu çeteciler gelecekte olası bir operasyonda mağdur, DSİP’liler devrimci, Barış Yarkadaş devrimci-anarşist bir gazeteci, Ahmet Hakan marksist gerilla önderi, Zekeriya Öz “bunca zamandır devlete hizmet vermiş, yalan söylemeyen” bir savcı, Fethullah da dini bütün, kendi halinde yaşlı bir adamcağız… Gün Zileli neydi yaw, kafam karıştı şimdi?
gerçekten kafan karışmış arkadaş:)
kafamız karışmadı zileli???adalet bakanına sordunda bu yazıyı siteyemi koydun merak ettim???? ne diyor senin gibi anarşist gazeteci(beyaz aydınlıkçı daha yakışır) yazısının sonunda kimi uyarıyor?chp yi kim bu gazeteci??sendenmi duydu ‘hukuğun iktidarların faişesi’olduğunu senmi tiyo verdinde öğrendi o yaladığı geçmiş milli vesayetçi efendilerinin ve bilumum efendilerinin hukuğununda yaladığı iktidarların fahişesi olduğunu söylememişti????şimdimi öğrendi???yoksa şimdi özgürleşip gerçekten devrimcimi oldu????yoksa bu ayaklarla bizi kandırıp efendisi chp ye yamamak yada sol cephe ayaklarında sistemin yedek seçenek lastiklerinin kuyruğuna insanları takmak için olmasın????zileliyi rojova kantonlarından çok bu hikaye neden ilgilendirir yoksa devlet telef oluyorda devrimci kriz yada kaosmu var???yoksa iktidar krizi bu seviyede zileliyi neden kantonlarda toplumsal ekolojik kömünalizmden daha çok ilgilendirir çünkü zileli anarşist değil tam tersine iktidarcı eski efendilerin iktidarı gözüktü CHP-MHP-İP-ZİLELİ-TKP gözüken iktidar nasılda zileliyi heyecanlandırdı bu gelecek iktidarın politik programının mutfağını bana verin diyor zileli hürriyete baş yazar habertürke daimi yorumcu olup işleri kotarırım diyor bana göre zekası bu işleri kotaracak seviyede değil zileliye kaptırmazlar hazır iktidar olunca perinçekle ümit özdağa politik mutfağı verirler boşuna tepinme zileli yuh sana nelerle uğraştın utanmadan bakunini kimlerin ağzında kullanılmasına izin verdin iki laf edemedin bu sitede kimleri eleştirdin uras,belge,sırı Süreyya ertuğru, hemen eleştirmediğin devrimci kalmadı??* bakunini kulanan devlet yalakasaı milli devletçileri eleştireceğine iktidar hesabı uğruna burda yer verip anarşist ilan etmeye utanmıyormusun utanmaz adam düş anarşismin yakasından???
Siyasal-Toplumsal analizlerde geleceğe ait “iddialarda” bulunmak önemli ama hem riskli, hem çok ciddi, hem de “hoş” faaliyetlerdir. Bu iddiaları taşıyamayanların da siyaset yapması “boş” bir faaliyettir.
Bu makale “reel” koşullarda önemsenmesi, ciddiye alınması gerekli, “içi dolu” iddiaları taşıyor. (Belki bilinmeyen ve çok özgün değilse de derli, toplu ve açıkça yazılmış…)
Sosyalist, özgürlükçü siyaset açısından kısa vadede “önem taşımayan” bir “yol haritası” yapımında değerli görünmese de, uzun vadede “herkesi” ilgilendirecek bu siyasal analizleri küçümsemek “mantıklı” değil…
Şu kesin; Şenlikli bir siyasal süreç olacak! Bu ülkede yaşıyor olmanın da en iyi yanı belki bu tip tarihsel altüst oluşları bire bir “tribünde” izlemek… Her an “sahaya inme” ümidi-olasılığı içinde hem de…
Bu ülke vatandaşı olmanın “ayrıcalıklı” bir yanı da sanki kolezyum’da ölümüne yapılan gladyotör savaşlarında daimi “kombine biletli” seyirciler olmak; baş parmaklar hazır; kim düşerse düşsün, baş parmaklar yeri onun için gösterecek!
http://www.kocaelipusula.com.tr/hdp-ve-sol-cephe.html
Ozgurlukcu.zileliyi merak ettim.okurken seni farkettim.utanmaz arlanmaz adam.zileliye herkese kufur edecegine kendi sacmalamalarina bak.Hdpde senin gibileri tesir edecegiz.bizi rezil ediyorsun.yanlis tanitiyorsun.sen parti adina nasil boyle konusursun.kes sesini.biz soz soyleme ozgurlugunu savunuruz.sen neyi savunursun?sen nerdensin?
Dostlar bu gibilerin laflarina bakmayin.partinin boyle demokratik olmayan soylemleri yoktur.biz muhalif herkezi ikna pasindeyiz.sizde biliyorsunuz.herkez elestirilir.sirrida elestirilir.boylesini ilkkez gordum.partiden birileri neden yazmamis.kusura bakmayin.bizim zileleyi anarsistleri milliyetci gordugumuz yoktur.aramizda anarsist arkadaslarda vardir.bu ozgurlukcu arkadasin kendi kisisel gorusleri olabilir.ama hakaret edilemez.ayiptir.