Sınıf Gerçeği ve Kürt Gerçeği
Ne kadar görmezden gelmeye çalışırsanız çalışın, ne kadar inkâr etmeyi denerseniz deneyin, gerçekler gelip yüzünüze çarpar.
Son seçimlerin kanıtladığı, Türkiye egemenlerinin yıllar yılı inkâr etmeye çalıştığı iki olgudur: sınıf olgusu ve Kürt olgusu.
Siz, elitlerimizin sızlanmalarına, “okumuşla okumamış bir olur mu, aslında okumuşlara dört oy hakkı tanınmalı” zırvalıklarına kulak asmayın. Halk kitleleri, verili koşullar içinde oyunu son derece bilinçli kullanmıştır. Yoksul halk, sezgisel bile olsa, CHP’nin “kendisinden” olmadığını, kendisine yabancı ve elitist bir parti olduğunu algılamış ve halka çok daha yakın bir profil veren popülist AKP’ye akmıştır. Net bir şekilde söyleyecek olursak, Caddebostan ve Adalar CHP’ye, Sultanbeyli ve Zeytinburnu AKP’ye vermiştir. Milliyet gazetesinin yayımladığı istanbul’un semt tabloları bile çıplak sınıf gerçeğini ortaya koymaya yetmektedir.
Keza, Türkiye çapındaki tabloda da bağımsızların (DTP) aldığı yüksek oy oranlarının nerelerde yoğunlaştığı, inkâr edilen Kürt gerçeğini apaçık ortaya koymuştur. Doğu ve Güney Doğu anadolu bölgesindeki yoğun Kürt nüfus birincil olarak Kürt Partisi’ne, ikincil olarak da AKP’ye oy vermiştir. Elitist ve Türk milliyetçisi CHP, Kürt bölgelerinden tamamen silinip atılmıştır.
Öte yandan, CHP’nin yüzde 20 oy oranını tutturabilmesi, Türkiye’nin okumuş, tahsil terbiye görmüş, kendilerini ayrıcalıklı gören kesimlerinde yarattığı “şeriat geliyor” paniğinin ürünüdür. CHP, orduya sırt dayayarak yürüttüğü milliyetçi ve aşırı seçkinci politikaların, eli bayraklı yürüyüşlerin, geniş halk kitlelerini AKP’nin safına iteceğini hesap edebildi mi bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa, CHP’nin, bu gerilim sayesinde, oy oranını yüzde 4 ya da 5 oranında arttırdığıdır. İnsanın gözü hırstan karardığı zaman artık bir şey görmez olur. CHP, iktidar hırsıyla oyunu yüzde 5 oranında arttırmak pahasına, AKP’nin oyunu yüzde 10 oranında arttırmıştır son gerilim politikalarıyla.
Yukarda yaptığım saptamalar bağlamında seçimlerden çıkarılacak en büyük sonuç, bundan sonra hükümet de içinde olmak üzere iktidara karşı verilecek mücadelenin elitist ve inkârcı bir temelde yürütülemeyeceğidir. AKP’ye oy veren yoksul halk kitleleri, aslında AKP’nin uyguladığı neo-liberal politikalardan en fazla zarar gören, uçurumun kenarında yaşayan kesimlerdir. Önümüzdeki dönemde toplumsal muhalefetin sınıf temeli bu kesimler olacaktır.
CHP’nin devletçi ve elitist muhalefetinden tamamen farklı bir perspektife sahip olan ve ölmüş eşeğe dönmüş solun ruhsuzluğundan sıyrılmış bir toplumsal muhalefet. Yoksul halk kesimlerinin ekonomik dertlerini temel alan ve sınıf mücadelesine dayanan bir toplumsal muhalefet. Yoksul Kürt halk kitleleriyle özgürlükçü ve sınıfsal bir temelde kaynaşan bir toplumsal muhalefet. Milliyetçiliğin her türlüsüyle göğüs göğüse gelmeye cesaret eden bir toplumsal muhalefet. Ulusal bayrakların yerine adalet ve özgürlük bayraklarını yükselten bir toplumsal muhalefet. Sadece dinsel önyargılara değil, hiçbir devletsel, geleneksel ya da çağdaş önyargıya teslim olmayan, köklü bir kültürel ve ideolojik dönüşümü esas alan bir toplumsal muhalefet.
AKP’ye de, orduya da teslim olmak istemeyen herkesin böyle bir toplumsal muhalefetin saflarında toplanması için şimdiden kolları sıvamak gerekiyor.
Tarih, parlamentolarda değil, sokaklarda yazılır.
Gün Zileli
29 Temmuz 2007