Seçmen Doğru Formülü Buldu: İnce HDP
Ne bir Merkez Komitesi toplanıp “Bugünkü durum ve görevlerimiz” ya da “Seçimlerde doğru tutum” diye karar aldı, ne de “çok bilen” önderler, “doğrusu şudur” diye bir kelamda bulundu. 16 yıllık tek kişi iktidarından kurtulmak isteyen bireyler, arkadaş çevreleri, küçük dayanışma grupları kendiliğinden ve neredeyse birbirinden bağımsız bir şekilde aynı doğru formüle vardı: C. Başkanlığı seçiminde Muharrem İnce’ye oy vererek, onun Tayyip Erdoğan karşısında en güçlü rakip olarak mümkün olduğu kadar yüksek bir oy oranıyla ikinci tura kalmasını; ve milletvekilliği seçimlerinde HDP’ye oy vererek bu partinin barajı geçmesini, böylece AKP’nin fazladan 70-80 milletvekili çıkarmasını önleyerek TBMM’de çoğunluğu kaybetmesini sağlamak. Baskıdan kurtulmak isteyen insanlar, herhangi bir örgütün etkisinden bağımsız olarak bu doğru formülü buldular ve üç gün sonraki 24 Haziran seçimlerinde, elleri hiç titremeden hayata geçirecekler. Sonucun, akıllı seçmenin istediği yönde olacağına inanıyorum.
Aslında Selahattin Demirtaş’ın da anlamlı bir dayanışma oyu almasını istiyorum ve ben sırf hapisteki bir yoldaşla dayanışma içinde olmak için, C.Başkanlığı seçimlerinde ona oy vereceğim ama şunu da biliyorum ki, Demirtaş’ın alacağı oy, dayanışmanın ötesinde, sırf C. Başkanlığı seçimi noktasında olumlu ya da olumsuz bir sonuca yol açmayacaktır. Daha doğrusu, Demirtaş’ın aldığı oylar, diğer muhalif liderlerin alacağı oylar gibi, muhalif oylara olumlu bir katkı sağlayacaktır ama bundan daha önemlisi, bu oylar özgürlükçü bir dayanışmanın göstergesi olarak anlamlı olacaktır.
Akıllı seçmen, İnce’nin Erdoğan karşısında yüksek bir oy oranına ulaşması için esasen tercihini İnce’den yana yapmaya karar vermiştir, doğal olarak. Ama özellikle büyük şehirlerdeki ve batıdaki aynı seçmen, HDP’ye oy vererek AKP iktidarına ölümcül bir darbe indirmesi gerektiğinin bilincindedir. HDP, yüzde 15’lere varan bir oy oranına ulaşacak gibi görünüyor. Elbette bu tür tahminler ya da istatistikler HDP’ye oy verecek seçmeni gevşetmemelidir. “Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz.”
Meral Akşener MHP’den, Karamollaoğlu AKP’den ne kadar oy kopartacaktır, bu çok önemli. Özellikle büyük şehirlerdeki muhafazakâr seçmenin yönelişi açısından. Gelen haberler, AKP-MHP’nin yaklaşık 22 milyonu bulan stabile oylarında bu iki partiye önemli bir kayış olduğunu gösteriyor. Belki de AKP’ye en ölümcül darbelerden birini doğrudan bu muhafazakâr seçmen kitlesi indirecek. Böylece, özgürlükçü kitleyle muhafazakâr kitlenin çok ilginç bir tarihi buluşmasına tanık olduğumuzu söyleyebiliriz.
Böyle kritik seçimlerde yüzde 1’lik bir oy oranı bile küçümsenemez. Gerçi VP’nin Meclis seçimlerinde yüzde bir oranına ulaşması bu parti açısından bir başarı olarak görülmelidir ama diyelim ki daha az alsa bile, “domuzdan bir kıl koparmak” anlamında, 100-200 bin civarındaki bir oyun AKP’ye veya Erdoğan’a gitmek yerine boşa gitmesi, her ne kadar bu oylar özgürlük düşmanı oylar da olsa, sonuçta AKP-MHP cephesine küçük bir katkı sağlamadığı için olumlu bir işlev görecektir. Çünkü biliyorsunuz, VP, AKP-MHP cephesine oldukça yakındır, hatta Kürt meselesinde onların da sağındadır. Dolayısıyla, VP veya D.Perinçek seçime katılmasaydı, bu oyların en azından ağırlıklı kısmı muhtemelen MHP’ye gidecekti. Dolayısıyla, VP’nin varlığı, Rusya’da, 20. Yüzyılın başındaki “karayüz”leri hatırlatan politikalarına rağmen, bu somut durumda olumlu bir rol oynamaktadır. Aynı şeyi, “domuzbağcı” Hüda-Par için de söyleyebiliriz. Hüda-Par’ın meclis seçimlerine bağımsız katılması, küçük miktar bir AKP oyunu AKP’den kopartan bir etki yapacaktır.
Aslında, apolitik seçmenin sandık başına gitmeme eğilimi de olumludur. Çünkü çok geri bir bilinci temsil eden ama önemli bir oran tutan bu seçmen kitlesinin sandık başına gitmeme tutumundan vazgeçmemesi iyi olur. Bazen en geri eğilimler bile olaylara olumlu bir etki yapabilir. Bu tür seçmenlerin seçime gitmeme tutumu teşvik edilmelidir. Çünkü giderlerse çoğunlukla AKP’ye vermeleri ihtimali yüksektir.
Ağzı bozuk hocanın, “gömün…ak..” deme zamanı gelmiş gibi görünüyor. Küreklere davranalım hep birlikte.
Gün Zileli
21 Haziran 2018
Hocam… yapmayın..
Şu tamam..Başkanlıkta İnce; MV seçiminde HDP.
CHP’nin demokrat tabanı bu şekilde oy kullanmalı.. .
Ama .. Bilinçli HDP seçmeni de aynını yapmalı.. S Demirtaş anlar ki.. bu oylar da onundur!
Bu mücadele aynı zamanda psikolojiktir.. Psişik travmaya uğrayacak iktidarın gidişi daha az şiddet gerektirir.
“Kürdlerin Birliği,
“Faşizme karşı” ortak cephede değil;
Sömürgeciliğe karşı Ulusal cephededir!…”
“HDP ve aklayıcılarının
“Faşizme karşı birlik” söylemi,
Anti sömürgeci ilkeyi gölgelemeyi
Ulusal sorunu tarihe gömmeyi amaçlıyor;
Alet olmayın!”
“İşgal devletinin başına
İster Uzun
İster İnce
Geçsin;
Bunu dert ediniyorsan
Sen hep Kısa kalacaksın!”
“Kürdler konusunda kardeşleşen
Kemalist ile İslamcı kesimi (eskiden) ayırt etmek kolaydı;
Şimdi iki cephede de,
Kemalist/İslamcı/Irkçı ve enva i çeşit devletçi var;
Kim kazansa/kaybetse
Yine Kürdler avucunu yalayacak!
Kürdler,
Sadece ulusal haklar elde ettiğinde kazanır!”
(Nasname)
Devletleşme yanlısı Kürd ulusalcıları neden RTE, AKP ve müttefikleri karşısında İnce, CHP ve müttefiklerini desteklesinler ki?
Sadece tek bir nedenle olabilir:
Mevcut iktidarın devrilerek yeni iktidarın oluşma sürecinde Türk devlet sınıfları içinde geçici bir çatlak ve iktidar boşluğu durumunun ortaya çıkması, dolayısıyla bu fırsattan yararlanabilecek olan Kürd ulusalcılığının Türk devleti karşısında bazı kazanımlar elde edebilecek olması.
Eğer böyle ise, o zaman bu kesimleri de muhalif cepheye kazanmak için onlara böyle bir çağrı yapılmalı.
http://ebumuaz.blogspot.com/2018/06/oy-kullanmaya-cagran-sirk-davetcilerine.html
Oy Kullanmaya Çağıran Şirk Davetçilerine
Ubeydullah Sırtlan, Ebu saİt Yarpuzi, Abdulla Yolcu gibi oy kullanmaya cevaz veren şirk davetçilerine ve onların tuzaklarına düşerek şirke oy kullanmak suretiyle şirke düşenlere:
Dinini mi satıyorsun?
Partiye oy atıyorsun
Allah’tan hiç korkmuyorsun
İmana şirk katıyorsun
“Demokrasiye karşıyım” der
“Lakin Akp’ye oy ver”
Be hey münafık hoca!
Perhiz yapan turşu mu yer?
Delil Bin Baz, Elbaniymiş!
İbn Useymin de demiş!
Vahye aldırmayanların
İçlerine nifak sinmiş
Ehven-i şer ayağıyla
Eskali şirki seçtiler
Âlimleri rab edinip
Kitap ehlini geçtiler
Kâfirin hilelerini
Kalbi kör olanlar görmez
Ahirete iman eden
Dünyada oya el sürmez
* demokratik seçimlerde oy kullanmak kafirlere benzemektir ve büyük günahlardandır. Lakin elbani, bin baz gibi ilim ehli sayılan kimselerin görüşlerine uyarak oy kullanmaya caiz, hatta vacip demek, haramı helal saymak olup büyük şirktir. Nitekim cevaz veren alimler oy kullanmaya hiçbir nassı delil getirememişlerdir, getiremezler de. Ancak islamcılık iddiasında bulunan partilere oy vermek hakkında görüşlerini söylemişlerdir. Ebu saİt yarbuzi ve türkiyedeki diğer satılmış şirk davetçileri ise hiçbir islami davası bulunmayan bilakis demokrasi küfrünün yücelmesi için mücadele eden partileri desteklemek için söz konusu delilsiz fetvaları alet etmektedirler.
http://www.haksozhaber.net/ebu-said-yarpuzlu-demokrasiyi-tasvip-etmiyoruz-erdogani-destekleyecegiz-105820h.htm
Ebu Said Yarpuzlu: Demokrasiyi Tasvip Etmiyoruz, Erdoğan’ı Destekleyeceğiz
‘Ebu Said Yarpuzlu’ olarak bilinen Mehmet Balcıoğlu, 14 derneğin imzaladığı bir beyanname yayımladı.
14 derneğin imzasının olduğu bir beyanname Ebu Said Yarpuzlu (Mehmet Balcıoğlu) imzasıyla yayınlandı.
Açıklamada öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Geçmişte dinimize yapılan düşmanlığı, vatanımıza yapılan ihaneti, halkımıza yapılan zulmü bir daha yaşamamak için.”
”Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Mısır gibi olmamak için.”
”Bizler, Selefi Menhec Ehli Sünnet mensupları olarak, Cumhurbaşkanı’nı ve mevcut hükümeti emsallerinden daha liyakatli oldukları kanaatiyle, şu ana kadar yaptıklarını yapacaklarının teminatı gördüğümüzden desteklediğimizi kamuoyuna beyan ederiz.”
Ebu Said Yarpuzlu, Facebook hesabından, demokrasiyi tasvip etmediklerine dair bir açıklama da yaptı:
“Biz hiçbir zaman demokrasiyi tasvip etmedik. Onunla hiçbir zaman hayra ulaşacağımızı düşünmedik. Onunla şeriatın geleceği aklımızdan dahi geçmedi. Biz hiçbir zaman şeriatın geleceğini beklemedik zira gittiğine inanmadık.”
oy kullanmamamızı isteyen yazıyı aktaran anonim…
sen cehenneminde oy kullanmayabilirsin…Özlediğin yer de orası.
Burada insanları rahat bırak. Zerre zeka taşıyan Allah adına binlerce farklı söylem varken susmayı bilir.
Burada ne işin var?
Doğrusu bu Allah adına konuşanlardan artık tiksiniyorum..
12 yaş zekası ile yaşıyorsunuz…
La havle vela…
“İzmir her zaman büyük değişimlerin habercisi olmuştur: 1930 Serbest Fırka izmir mitingi; 1950’de CHP’nin İzmir’deki hezimeti; 1973’te Ecevit’e büyük destek ve 2018’de CHP mitingi.” (Zileli)
İzmir, Türkiye’nin bir “uç bölgesi”dir ve “uç bölgeleri”nin tarihte “her zaman büyük değişimlerin habercisi ol”ması doğaldır.
Selçuklu Anadolusunun “uç bölgesi” olan Söğüt-Domaniç’in 1299’da “büyük değişimlerin habercisi” olması gibi.
amerikancılar israilciler globalistler topunuz birleşip gelin. hepinizi gömeceğiz.
dünyanın ve bölgenin jeopolitik, stratejik ve tarihsel gerçekliği sizin kaybettiğinizi gösteriyor. FİZİKEN TASFİYE EDİLECEKSİNİZ.
Hem de fiziken, öyle mi? İdam mangalarınızı da hazırladınız mı bari?
Sayın Siyasi Analist Zileli,
“Baskıdan kurtulmak isteyen insanlar, herhangi bir örgütün etkisinden bağımsız olarak bu doğru formülü buldular ve üç gün sonraki 24 Haziran seçimlerinde, elleri hiç titremeden hayata geçirecekler. Sonucun, akıllı seçmenin istediği yönde olacağına inanıyorum.”
T.C. halkının siyasi nabızlarını ölçüp özenle yaptığınız analiziniz ve seçim sonucu beklentiniz harika. Çok teşekkür ederiz, sayın hocamız.
Ama biraz burç okuyanların yıldız falcılığı da kokuyor gibi.
Sonuçlar istenilen yönde olursa seçmenler akıllı oy veya destek vermiş olacaklar. Yani siz ve 68’li arkadaşlarınız gibi yüksek zekalı vatandaş olduklarını kanıtlayacaklar. Yok eğer istenilen yönde olmazsa, seçmenler akılsızlık etmiş olacaklar veya elleri titremiştir veya doğru formül değilmiş.
“Ulus”un varlığına inanıp “Ben Türk’üm” diyerek “Türk Devleti”nden yana olmak,
“Allah”ın varlığına inanıp “Ben Müslüman’ım” diyerek “İslam Devleti”nden yana olmaktan daha az çocukça değildir.
Ulusların ve sınırların aşılıp herkesin “Ben İnsan’ım” diyeceği bir “İnsan Cumhuriyeti” kurulana kadar herkes çocuktur, kimse yetişkin değildir.
Öyleyse, yetişkin olmak isteyen gençliğin birinci vazifesi, ulusları ve sınırları ilelebet ortadan kaldırıp İnsan Cumhuriyeti’ni kurmak ve bu cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetlerinin ve istikballerinin yegane temeli budur. Bu temel, onların en kıymetli hazinesidir.
24 Haziran iftar vakti
muharrem ince’nin kazanması ile önce chp içinde çekişmeler yaşanacaktır. deniz, kemal ve muharrem aralarında kimin planı uygulanacak çekişmesi yaşayacaklardır. recep bu olan biteni lehine çevirmeye çalışıp zaman kazanacak ve bir süre sonra ortadan kaybolacaktır; üst makam yandaşlarının en az yarısını (gerek hepsinin birlikte zamanında biriktirdikleri servetle gerekse ikinci tura kadarki son faaliyetleriyle) beraberinde kurtaracaktır. fetöcüler ve onlardan bağımsız olarak tutuklanmamak için yurt dışına çıkmış olan muhalif yazar çizer gazeteci vs kim varsa yavaş yavaş türkiye’ye dönmeye başlayacaklardır.
muharrem mitinglerinde sergilediği herkesi kucaklayıcı tavırlarından ister istemez tavizler vermeye, moralini motivasyonunu kaybetmeye başlayacaktır, kemal ve/veya deniz ecelleri gelip de ölmez(ler)se. çok değil 1 yıl dolmadan muharrem tipik chp çizgisine yakınlaşacak, ordu hızla kemalistleştirilecek, fetö ile ama açık ama gizli mücadele edilecek, dinci tarikatların hepsi kapatılacak, akp’li olup da kaçamamışlar süründürülmeyecek olsa da önemli görevlerden eleneceklerdir. hdp ile ilişkisine demokrat görüntüsü vermek için muharrem kürtlere karşı dostane bir çizgide olacak ama politik çıkarlar düzleminde asla uzlaşmayacak, gittikçe artan güç ve iktidarın da verdiği sarhoşluk ve saldırganlıkla kürt milliyetçiliğinin başını tamamen ezecektir. türban sorunu yaşanmayacaktır, hatta lgbt hakları bile gündeme getirilecek, liberal imaj özenle korunacaktır. aleviler, teknoloji ve sanayi alanında girişimler, esnaf ve ticaret adamlarının sorunları, halkın geçim derdi, işsizlik gibi algı ortalamasına hitap eden konularda recep’ten daha adil politikalar gütmeye çalışacak ama vaat ettiklerini yerine getirmekte ciddi sıkıntılar yaşayacak, hazırcı ve tüketici şımarık apolitik youtube jenerasyonuna üretici kültür planlandığı gibi aşılanamayacaktır.
sadece tahminde bulundum.
ben bir anarşist olarak bir güçsavar işlevi görsün diye hdp mv + ince cb şeklinde oy kullanacağım. olacak biteceğe idealist değil de realist bilinçle bakarsam bir türk olarak kürt meselesi konusunda asimilasyon politikalarımızı ne kadar haksız buluyorsam kürt hakları konusunun kürt milliyetçiliğine bahane edilmesine, yoksul bilinçsiz ailelerin zorla askere alınmış çocuklarının kalleşçe öldürülmesine de o kadar kızgınım.
sonuç itibarı ile ilk paragraftaki tahminlerimde muharrem’in yapacaklarını politikanın doğası çerçevesinde düşündüğümde %50 oranında desteklenemez ama %50 oranında da kaçınılmaz olarak görüyorum.
kısacası maalesef yine sevgisizlik ve bencillik, herkesin kendisini haklı gördüğü aynı tas aynı hamam karmaşası yaşanacak gibime geliyor.
umarım yanılırım.
yine de her ne olursa olsun benim için hiçbir şey bir islam cumhuriyetine dönüşmüş bir ülkede yaşamak zorunda olmak kadar iç karartıcı olamaz.
Amerikancılar.. İsrailciler.. diyen vatandaş..
İbrahim Karagül’ün zehirlediği birisi olmalı..
İsrailde Haretz gazetesi Erdoğan’ı istiyor. ABD de .. Büyükelçi atıyor.. Menbiç de ağzına bal çalıyor.. seçime 3 gün kala hem de..
ABD, Suriye topraklarında İran ile savaştırmak için Erdoğanı ister.. BU gerizekalılığı yalnızca o yapabilir çünkü..
Dilerim bu vatandaş o cephede savaşacak birisi olur..
Dolar da bir düşme eğilimi var…
Galiba M İnce kazanacak…
Paranın kokuyu en erken aldığı bilinir..
***
Ama.. ama.. YSK ben yaptım oldu der mi.. Bu yüzde 49 olan..
Yüzde 51 olasılık… Seçimde açık ara kazanan M İnce’ye yol verilecek..Kaos senaryosu devlet aklı ve burjuvazi tarafından kabul görmüyor. RTE nin düşük profil sebebi bu.. Ona ‘çok zorlama’ dediler. Yalnız kaldı… Demoralize halinin sebebi bu…
Artık RTE onlara para kazandıramaz. Bir Venezuela olmayı istemezler…
Bu geri zekalılarla buraya kadar; burjuvazi onu terketti.. Bu yüzden RTE ‘Zonguldak’ bile diyemez halde…
Gözümüz aydın..
“İsrailde Haretz gazetesi Erdoğan’ı istiyor.”
Haretz, Israil’in ne devletini ne de iktidardakilerini temsil eder. Cogunlukla tam tersidir –klkasik Israil secmeni, elinden gelse, bir kasik suda bogmak ister.
“Akıllı seçmen, İnce’nin Erdoğan karşısında yüksek bir oy oranına ulaşması için esasen tercihini İnce’den yana yapmaya karar vermiştir, doğal olarak.”
Bu ‘akıllı seçmen’, her kim ise, umarim sizin dediklerinizi duymustur.
“Meral Akşener MHP’den, Karamollaoğlu AKP’den ne kadar oy kopartacaktır, bu çok önemli.”
Onu bilemem, de, benim asil matrak buldugum sey, sizin ve kendisine ‘sol’ ya da ‘muhalif’ diyenlerin bu iki isime bu kadar kolay isinabilmis olmasi..
“Böylece, özgürlükçü kitleyle muhafazakâr kitlenin çok ilginç bir tarihi buluşmasına tanık olduğumuzu söyleyebiliriz.”
Evet.. Benim de matrak buldugum nokta bu.
‘Özgürlükçü’ dedikleriniz ‘muhafazakâr’ degil; ‘muhafazakâr’lar da ‘özgürlükçü’ degil (birbirlerinin gozunde), fakat –hayret-i betul bir sihir keramet sonucunda– birbirlerinin gozune ‘melek’ olarak gorunur olmus durumdalar.
Hani, var ya, ‘Almanlar ticaretle, Yahudiler ise savasla mesgul’ turunden..
Bu zifafin akabinde nasil bir mahlugun peydahlanacagini cidden merak ediyorum.
“Aynı şeyi, ‘domuzbağcı’ Hüda-Par için de söyleyebiliriz.”
Soyleyebilirsiniz, tabii ki.
Fakat, eminim CHP’yi veya HDP’yi destekleselerdi, methiyeler dizecek kelimeler de bulurdunuz dagarciginizda…
Mahalle bandosunun pesinden uygun adim gitmek insani bazan olmadik adimlara zorluyor olsa gerek.
“Aslında, apolitik seçmenin sandık başına gitmeme eğilimi de olumludur. Çünkü çok geri bir bilinci temsil eden ama önemli bir oran tutan bu seçmen kitlesinin sandık başına gitmeme tutumundan vazgeçmemesi iyi olur. Bazen en geri eğilimler bile olaylara olumlu bir etki yapabilir.”
‘Geri’ derken?
“Küreklere davranalım hep birlikte.”
Ben de ‘forsa’nin zeki cevik ve –neydi o, hah tamam– akillisini severim.
Ama, yok.. yok iste.. kimse kendini zora sokmuyor. Lafla gecistiriyor.
[Bkz. 125 bin metrekarelik Gundogdu Meydanina (ki, meydan filan degil, dar bir sahil serididir) 2 milyon kisiyi topladigini iddia etmekler.]
Kureklere Suriyelileri kosmaga ne dersiniz?
Hem ucuza gelir hem de kimse rahatini bozmak zorunda kalmaz.
Zileli’den çok daha daha güzel, çok daha diplomalı, çok daha dil bilen Siyasi Analist Nagehan Alçı, çok daha yumuşak bir çözüm olan KÖPRÜ KURMA umutları içinde. Nagehan Alçı’nın KÖPRÜSÜ sosyal medyada ” Acceptance & Reconciliation (AR)”; solcu devrimci anarşist çevrelerde ‘Holy Trinity’ , yani Tez-Antitez-Sentez (TAS) üçte bir, birde üç, yetiş ya Hızır SENTEZ.
http://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/2025991-secime-saatler-varken-tablo-nasil
2 GÜN kaldı. Pazar günü sandığa gidiyoruz. Sonuçları tahmin etmenin önceki seçimlere göre daha zor olduğu, kıyasıya mücadelenin yaşandığı bir sandık kuruluyor. Ben bugün, bu son dönemeçte, tarihe not düşmek için sosyolojik tablonun nasıl göründüğünü kendi cephemden anlatacağım…
İLK TURUN KİLİDİ MHP SEÇMENİ
ÖNCELİKLE en çok merak edilen soru: Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda biter mi? Bunun kesin olarak cevabı 24 Haziran saat 21.30 gibi belli olacak. Zira son durum iki olasılığa da işaret ediyor.
Gördüğüm şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyları yerli yerinde. Ciddi bir eksilme ya da artma yok gibi. 1 Kasım’daki AK Parti sonuçları ile 16 Nisan’daki “Evet” sonuçları aşağı yukarı korunuyor. Burada ilk turla ilgili kilit unsur MHP tabanının ne oranda Erdoğan’a oy vereceği… Acaba parlamento seçimlerinde ittifak dahilinde MHP’nin altına damgasını basanların ne kadarı cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’dan yana tercih kullanacak? Cumhur İttifakı’nın toplam oyu ile Erdoğan’a verilen oy arasında ne fark olacak?
Bir kısım seçmenin cumhurbaşkanlığı pusulasında kimseye oy atmama ihtimali olduğu da görülüyor. Şayet MHP seçmeninin önemli bir bölümü tercihini Erdoğan’dan yana kullanırsa 24 Haziran’da ilk turda iş biter, farklı davranırsa seçim tam sınırda kalabilir…
AKŞENER VE İYİ PARTİ
GÖRDÜĞÜM kadarıyla Meral Akşener ve İYİ Parti’nin rüzgârını Muharrem İnce kesti. Bundan 1 ay önce daha yukarıda görünen Akşener’in oyları epey gerilemiş durumda. Bunda İnce’nin estirdiği rüzgâr ile CHP’ye geri gelen oyların payı var. Daha önce CHP seçmeninin bir kısmı buraya kaymıştı. Şimdi yeniden CHP’de ve İnce’de konsolide olmuş görünüyorlar.
İYİ Parti ile birlikte ülkücü oyların kabak gibi ikiye ayrıldığını söyleyebiliriz. Parlamento seçimlerinde MHP ve İYİ Parti birbirine çok yakın oy alabilir. Bir ara MHP düşüş trendine girmişti ancak 2 haftadır yeniden yükseliyor gibi. Ben bunu 3 hilalin marka olarak seçmen üzerinde çok kuvvetli bir etkisi olmasına bağlıyorum.
Partisinin, AK Parti ile birlikteliğine kızan MHP seçmeninin bir kısmı yine de partisinden vazgeçmiyor. Milletvekili seçimlerinde oyunu MHP’ye verecektir.
İKİNCİ TUR OLURSA KİLİT İYİ PARTİ SEÇMENİ
YUKARIDA da belirttiğim gibi cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda Erdoğan lehine de bitebilir, ikinci tura da kalabilir. İkinci tura kalması durumu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küçük bir farkla yüzde 50’yi aşamamasıyla olur. Dolayısıyla ikinci tur için üzerine birkaç puan koyması yeter.
Bu, ikinci tur ihtimalinde karşı karşıya geleceği Muharrem İnce’ye göre çok daha kolay ulaşılabilir bir oran gibi görünüyor. Ancak burada muhalefet tabanının ne kadar birlikte ve blok hareket edeceği önem kazanıyor. Bir tarafta “Başbuğ Türkeş” diyen İYİ Parti ülkücüleri, öbür tarafta “Serok Apo” diyen HDP’liler aynı anda İnce’ye nasıl oy verecek?
İYİ Parti seçmeninin bir kısmı, HDP ile İnce’nin ikinci tur için ortaklığı nedeniyle İnce’ye değil Erdoğan’a kayabilir. Meral Akşener ne derse desin İYİ Parti’nin ülkücü seçmeni onu dinlemeyebilir. Bir kısmı da HDP ile aynı ittifakta olmayı istemeyip sandığa gitmeyebilir. Dolayısıyla ikinci tura kaldığı takdirde kilit kitle İYİ Parti seçmeni olabilir.
İkinci bir soru da Saadet tabanının böyle bir ihtimalde nasıl hareket edeceği. İlk turda kendi liderlerine veren bu tabanın İnce ile Erdoğan arasında kalınca Erdoğan’a kayma olasılıkları da çok yüksek.
HDP, MECLİS’E GİRECEK Mİ?
BU sorunun cevabı şu aşamada “Evet” olacak gibi görünüyor. Fakat tıpkı Erdoğan’ın ilk turda kazanıp kazanmayacağının belli olmadığı gibi bu baraj işi de 24 Haziran gecesi belli olacak. HDP barajı aştığı takdirde Meclis’te ittifakın içindeki partiler ve HDP’nin bulunacağı, yani 7 partinin temsil edildiği bir Meclis olacak.
Cumhur İttifakı salt çoğunluğu alabilir, AK Parti’nin tek başına 300’ü geçip geçmeyeceği de oylarının tek başına 44’ü aşıp aşmamasıyla alakalı. HDP demişken şunu da ekleyeyim: Selahattin Demirtaş’ın oyu partisinin gerisinde görünüyor. Bu durum SP Lideri Temel Karamollaoğlu için de geçerli. Meral Akşener ise partisiyle başa baş gibi duruyor. Erdoğan ve Muharrem İnce’nin oyları partilerinin üzerinde olur diyebilirim. HDP içindeki bir kısım seçmen, Cumhurbaşkanlığı ilk tur seçiminde de İnce’ye kayacak gibi gözüküyor.
HER SONUÇ DİYALOĞA ÇIKMALI
SONUÇLAR ne olursa olsun bir süredir yazılarımda bahsettiğim kamplaşma ve kutuplaşmayı aşacak bir havayı hep birlikte inşa etmeliyiz. Meclis ve cumhurbaşkanı farklı çıksa da uzlaşmanın yolunu bu ülkenin siyasetçileri bulmak durumunda. Ne zafer ne de intikam çığlıkları atılmalı. Arada köprüler kurmanın yolları aranmalı…
Sayın Necip Hoca
“İsrailde Haretz gazetesi Erdoğan’ı istiyor.” doğru olabilir.
Bakınız:
https://www.haaretz.com/israel-news/.premium-in-turkish-elections-erdogan-could-well-be-israel-s-best-bet-1.6194694
“Haretz, Israil’in ne devletini ne de iktidardakilerini temsil eder. Cogunlukla tam tersidir –klkasik Israil secmeni, elinden gelse, bir kasik suda bogmak ister.”
Bu dedikleriniz de düzeltmenizi gerektirebilir.
Çok az sayıda örnekler:
– Haaretz had a special problem during all of this. Its forte — extensive reporting on Palestinian life under occupation — now seemed obscene, even to those Israelis on the Left.
– The decision to sell 25 percent of Haaretz Group’s shares to newspaper and book publisher DuMont Schauberg last week has come under scrutiny as a result of the German publisher’s ties with the Nazi regime.
– The truth is that from the moment Ariel Sharon announced his intentions in December 2003, bestowing upon the plan the deceptively anodyne name, “disengagement,” it seemed totally unstoppable. This was not simply because it was Sharon, the former “father of the settlements,” with his bulldozing willpower, who initiated and carried it out. From the moment the plan was articulated, Sharon had a powerful ally: the Israeli press.
Despite a year and a half of fierce opposition from the determined and media-savvy pro-settler movement and from a few influential heavies of the right-wing political establishment, Israel’s three major dailies — Haaretz, Yedioth Ahronoth, and Maariv — provided almost unequivocal support for Sharon’s plan, both in their editorials and through their coverage.
– According to the Center for Research Libraries, among Israel’s daily newspapers, “Haaretz is considered the most influential and respected for both its news coverage and its commentary.”
Seçim gazete yazarları Zileli ve Necip dünyada esen son rüzgarları anlamamışlar. Nagehan Alçı ve “İsrailde Haretz gazetesi Erdoğan’ı istiyor” diyen arkadaşın keskin ve bitaraf analizleri gerçek dünyayı çok daha iyi yansıtmakta.
Dünya basınından alıntı.
Fransızca:
Pourquoi Erdogan séduit tant de jeunes musulmans franco-maghrébins
De nombreux jeunes musulmans franco-maghrébins voient en Erdogan un leader «juste»
Ariane Bonzon — 19 juin 2018 à 7h27 — mis à jour le 19 juin 2018 à 8h27
«Ce que ces jeunes admirent chez les Turcs et les Franco-Turcs, c’est leur capacité à se mobiliser, à se solidariser, et le fait qu’ils bossent sérieusement!»
Türkçe:
Erdoğan neden çok sayıda genç Fransız- Mağrip Müslümanları büyüler.
Ariane Bonzon – 19 Haziran 2018, saat 07:27 – 19 Haziran 2018’de saat 08: 27’de güncellenmiştir
“Bu gençlerin Türkler ve Franko-Türkler arasında hayranlık duydukları şey, birlikte hareket etme, birlikte olma ve ciddiyetle çalıştıkları gerçeğidir!”
İngilizce:
Why Erdogan seduces so many young French-Maghrebi Muslims
Ariane Bonzon – June 19, 2018 at 7:27 am – updated on June 19, 2018 at 8:27 am
“What these young people admire among the Turks and the Franco-Turks is their ability to mobilize, to stand together, and the fact that they work seriously!”
Erdoğan ve Stalin dışarıda emperyalistlerin, içeride yerli ve milli olmayan kökü dışarıdaların (örn; Balkan Oligarşisi) istemediği iki liderdir.
Öyleyse haydi onları destekleyelim!
Peki nasıl?
Erdoğanizm ve Stalinizm’i birleştiren Perinçekizm ile elbette!
Eğer AKP/RTE iktidarı devrilir ve yeni iktidar devletin / düzenin / sermaye sınıfının bekası için eski iktidar yandaşlarını günah keçisi ilan ederek onları tasfiye ederse Necip de onlar gibi bu sefer Balkan Oligarşisi’nin yerine AKP/RTE’yi günah keçisi ilan ederek devletin / düzenin / sermaye sınıfının bekası için canla başla çalışır.
Necip o dönem yaşasaydı Cumhuriyet Halk Fırkası iktidarının bir destekçisi olarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası muhalefetlerine karşı çıkar, ve elbette ki yasadışı komünist ve Kürt muhalefetlerinin bastırılmasını da hararetle desteklerdi.
Çünkü o, ütopik özgürlükçülerin-solcuların-devrimcilerin aksine, “iktidarsız bir toplum düzeninin olamayacağı gerçeği”nin farkında olan bir gerçekçi olarak sadece iktidardan yanadır.
Bu iktidar kim olursa olsun.
Doğrucu Davut ve Gerçekçi Necip
Necip, bir “doğrucu” değil, bir “gerçekçi”dir.
Bu nedenle, dün desteklediği Doğrucu Davutoğlu yerine bugün Gerçekçi Binali’yi desteklemektedir.
Tıpkı, yarın desteğini ondan da çekeceği gibi.
Seçmen Doğru Formülü Buldu: İnce HDP
Necip Gerçekçi Formülü Buldu: (İbrahim) Kalın AKP
Seçimelerde oy veren partisinin iktidarı ele geçirmesini ister, iktidarcı olmasa oy vermez.
Necip:
1) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, FIAT’a aksam-parça üretiyor mu? FIAT’ı beğenmediysen, Ford da olabilir, Hyundai de olabilir, Bosch Rexroth Kocaeli de olabilir, Delphi-Aptiv Bursa da olabilir, MAN Ankara da olabilir, Renault da olabilir, Toyota da olabilir…
2) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, SAP programını lisanslı kullanmak için kaç para ve hangi cins para ile ödüyor? “AutoCAD” dahil lisanslı kullandığın “Catia”, “NX & unigraphics”, “SolidWorks” gibi programlara da ödeme yapıyor musun, kaç para ve paranın cinsi?
3) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, özellikle AB üyesi ülkelere ihracat yapıyor mu?
4) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, hammadde, yarı-işlenmiş mal ithal ederken, ödemeyi “U.S. Dollar” ile mi yapıyor?
5) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin ihracat yaparken, müşterilerin ödemeyi “Euro” ile mi yapıyor?
6) Necip, döviz kurları zaman zaman durağan bir seyir izlese de, 2013’te FED’in (ABD Merkez Bankası) parasal genişleme programını (quantitative easing) sonlandıracağını duyurup 2014’te faiz arttırmaya başlamasıyla, yüksele yüksele 1 USD = 4,9241 TL’yi, ve ECB’nin (Avrupa Merkez Bankası) parasal genişlemeyi sonlandırmaya hazırlandığını duyurmasıyla, yüksele yüksele 1 EUR = 5,7641 TL’yi gördü. Bu “dalgalanmalar”, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketinin mali yapısını nasıl etkiliyor? Yoksa, sen, “tecrübeli kapitalist patron” gibi davranıp, geçen yıllarda şirketini “hedge” etmiş miydin ve bu sayede bugün mali sıkıntı çekmiyor musun?
7) Necip, sen de, “tecrübeli kapitalist patron” gibi davranıp, “blockchain” teknolojisi üzerine inşa edilen çeşit çeşit “-coin”lerin borsalarına girip birkaç işlem yapıyor musun? Ve “güvenilir” olduğunu gözlemler isen, yüksek montanlı yatırım yapmayı düşünüyor musun?
8) Necip, 6 numarada bahsedilen “hedge” fiilini uygulaMAdıysan:
Patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin için, çeşitli bankalardan kullandığın kredilerin geri ödemesinde problemler yaşadın mı? Eğer problemler yaşadıysan, KOBİ-irisi şirketinin “ayakta kalabilmesi” veya “ayakları yere basıyor olmakla beraber daha fazla kâr elde etmesi” için, “Kredi Garanti Fonu’na (KGF)” başvuru yaptın mı? Eğer başvuru yaptıysan, sonuç ne oldu?
“‘İsrailde Haretz gazetesi Erdoğan’ı istiyor.’ doğru olabilir.
Bakınız:”
Verdiginiz linke baktim. Icerigini okuyamiyorum –Paywall yuzunden.
Ote yandan, Haretz’in Erdogan’a meyletmesini sasirtici bulmuyorum.
Birincisi, Haretz, Israil’de bir muhalif yayindir. Israil’deki iktidarla pek de rezonansta olmayan birisini yakin gormesi sasirtici degil.
Ikincisi, yine ayni gerekcelerle, Haretz, Erdogan’i (Bibi yonetimini elestirdigi icin), Israil’in ‘normalize’ olabilmesi amaciyla gerekli goruyor olabilir. Bu da, Haretz’in durdugu yer acisindan sasirtici degil.
Butun bunlar, Haretz’in Israil’de hayli etkili bir yayin oldugu gercegiyle ters dusmuyor.
Haretz’in Israil’de hayli etkili bir yayin olmasi demek, onun ayni zamanda Israil’deki mueses nizamin bir uzantisi oldugu anlamina da gelmiyor.
Haretz, benim baktigim yerden, Tel Aviv’deki kucuk fakat vokal (sesi gur cikan) bir cevrenin; fakat, daha onemlisi Yahudi diyasporasinin (o kadar da koyu) Siyonist olmayan bir kesimini temsil ediyor.
Ne kadar farkindayiz, bilmiyorum; ama, son referandum ile cok radikal sayilabilecek bir sistem degisikligine gidiyoruz.
SSCB’deki Glasnost/Perestroika kadar devasa bir degisiklik degil belki; ama, Turkiye icin, yine de, buyuk bir degisiklik projesi.
Boyle bir projenin bir kisinin itelemesi ile olabilecegini dusunmuyorum.
Tabii ki, sosyolojik bir tabani vardir; ama, kuvveden fiile gecmesi sadece taban ile olmaz/olamaz. Planlayicilari ve uygulayicilari olmali.
Bu cerceveden bakarsam, (olustrurulan) sosyolojik tabanin hislerine tercuman olan (olacagi soylenen, iddia edilen) bu projenin –bizim goremedigimiz; kullara sir, Allaha ayan– destekcileri olmasi gerekir. Yani, bence, var.
Referandum’un gecmesini saglayan bu cevrenin, referandum sonrasi rahme dusen ceninin (olabildigince) saglikli dogmasi icin de ellerinden geleni yapacagini soylemek abarti olmasa gerek.
‘Rahme dusen ceninin (olabildigince) saglikli dogmasi’ icin, dere ortasinda at dgistirMEmek icin, yeni sistemin oturmasi, geleneklerinin olusmasi vs icin, (bir donem icin, en azindan) RTE’nin isbasinda olmasi gerektiginin dusunuldugu kanaatindeyim. [Tipki, Putin’in Rusya’da isbasinda kalmasinin arzu edilisi gibi.]
Bu projeye (iceride ve disarida) muhalif cevreler yok mudur?
Vardir, tabii ki.
Fakat, etkili olascaklar mi?
Bilmiyorum.
Onu, bu secimle gorecegiz.
Daha dogrusu, ssecim sonuclarindan cok, baska birileri iktidara gelirse, eski yapiya donusu saglayacaklar/saglayabilecekler mi?
Pek sanmiyorum.
Bakalim.
“Seçim gelip geçecek;
Ama kişiliklerde bıraktığı derin ve olumsuz izler devam edecek;
Kişiliğinize sahip çıkın!”
“Demirtaş’ın “tavşan aday” olduğunu ve sadece 2. turda İnce veya Akşener’i desteklemenin aracı olarak pohpohlandığını bilmek için zeki olmaya gerek yok;
Bu basit gerçeği bilmek için aptal olmamak yeterlidir!”
“Öcalan gibi
Kaba
Cahil
Yontulmamış
Biriyle 40 yıl Kürdleri kandıran devlet,
Demirtaş gibi
Nazik
Zeki
Sanatçı ruhlu(!)
Kurnaz
Biriyle 80 sene kandırmaya niyetli;
Alet olanlar utansın!…”
“İslamcılık ile Kemalizm
Birbirlerine alternatif değiller;
Çatışan ama aynı zamanda birbirini besleyen karşıtlardır;
Biri biterse
Diğeri de biter!
Bu nedenle,
Kritik zamanlarda (özellikle Kürdlerin ulusal hakları söz konusu olduğunda)
Tereddütsüz güç birliği yaparlar…”
(Nasname)
“Bu nedenle, dün desteklediği Doğrucu Davutoğlu yerine bugün Gerçekçi Binali’yi desteklemektedir.”
Nedense, sosyal medyada (ve bloglarda) yazan neredeyse herkes kendini (ve muhataplarini) birer propogandist goruyor.
Yani, mesele –sanki– baskalarini etkilemek ile baskalarinin etkisini savusturmak arasinda bir yerlere hapsoluyor.
Ben, uzun zamandir, oyle bakmiyorum.
Yani, kendimi bir ‘kanaat onderi’ filan gormuyorum. Hic de olmadim. Ama, bunu farketmek icin belli zamanin gecmesi gerekti.
Kendini, sanki bir ‘kanaat onderi’ gibi gorenleri, amator progandistleri gorunce, hazin ve cynic bir tebessum buruyor yuzumu.
Sunu demek istiyorum: ‘Desteklemek’ ne demektir?
Dahasi, benim, sunu ya da bunu desteklemem ne demektir; ne anlama gelebilir?
Kimin umurundadir?
Benim umurumda degil, en azindan.
Dersim’le ilgili Güncelleme: Özdemir İnce Fiyaskosu…
Dersim katliamının bir zorunluluk olduğunu düşünen ulusalcı eğilimdeki bazı kişiler, gerekçe olarak, Dersimlilerin feodal beylerin etkisi altında olduğunu, vergi vermeyi ve askere gitmeyi reddettiklerini ileri sürüyorlar […] Bu nedenle bu konudaki yazıları zaman zaman güncellemekte fayda var. Yakında Dersim üzerine tanıklıklar üzerine bazı kitap tanıtmaları da yapacağım.
Özdemir İnce Fiyaskosu
Cehaletin mi yanlış düşünceyi beslediği, yoksa yanlış düşüncenin mi cehaleti körüklediği sorusu her zaman kafamı meşgul etmiştir. Galiba bunun genel cevabı, her ikisinin de birbirini beslediği yönünde olmalıdır ama hangisi daha ağır basar, hangisi önceliklidir, işte bunun içinden çıkamıyordum.
Özdemir İnce’nin bugün (29 Eylül 2010) Hürriyet’te çıkan “Dersim Fiyaskosu ve Tunceli Gerçeği” yazısıyla kafamdaki bu ikilem çözüldü: Evet, ağırlıklı olarak, yanlış düşünce cehaleti körüklüyormuş.
http://www.gunzileli.com/2018/05/26/dersimle-ilgili-guncelleme-ozdemir-ince-fiyaskosu/
Seçimle ilgili Güncelleme: Muharrem İnce Fiyaskosu…
24 Haziran seçimlerinde Muharrem İnce ve CHP’ye oy vermenin bir zorunluluk olduğunu düşünen ulusalcı eğilimdeki bazı kişiler, gerekçe olarak, AKP ve Erdoğan iktidarını devirmenin bundan başka bir yolu olmadığı görüşünü ileri sürüyorlar […] Bu nedenle bu konudaki yazıları zaman zaman güncellemekte fayda var. Yakında seçim üzerine tanıklıklar üzerine bazı kitap tanıtmaları da yapacağım.
Muharrem İnce Fiyaskosu
Cehaletin mi yanlış düşünceyi beslediği, yoksa yanlış düşüncenin mi cehaleti körüklediği sorusu her zaman kafamı meşgul etmiştir. Galiba bunun genel cevabı, her ikisinin de birbirini beslediği yönünde olmalıdır ama hangisi daha ağır basar, hangisi önceliklidir, işte bunun içinden çıkamıyordum.
Muharrem İnce’nin bugün (23 Haziran 2018) miting meydanlarında çıkan “AKP Fiyaskosu ve Seçim Gerçeği” propagandasıyla kafamdaki bu ikilem çözüldü: Evet, ağırlıklı olarak, yanlış düşünce cehaleti körüklüyormuş.
http://www.gunzileli.com/2018/06/23/secimle-ilgili-guncelleme-muharrem-ince-fiyaskosu/
İzmir’de 6 kişiye Cumhurbaşkanı’na hakaret gözaltısı (2)
6 KİŞİ CUMHURBAŞKANINA HAKARETTEN TUTUKLANDI
İzmir’de, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin mitingi öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettikleri öne sürülerek gözaltına alınan 6 kişi sevk edildikleri adliyede tutuklandı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, geçen 21 Haziran’da, seçim çalışmaları kapsamında İzmir’in Alsancak semtindeki Gündoğdu Meydanı’nda bir miting yaptı. Miting öncesinde, bazı kişilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine tezahürat yaptıkları görüntüler sosyal medyada yer aldı. Bu görüntüler üzerine harekete geçen polis, önce bu tezahüratın yapıldığı eğlence mekanını tespit etti. Soruşturma kapsamında ilk etapta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği belirlenen 4 kişi gözaltına alındı. Polisin yaptığı çalışmada 2 kişinin daha aynı sebeple gözaltına alınmasıyla birlikte gözaltı sayısı 6’ya yükseldi. İfadeleri alınmak üzere emniyete götürülen şüpheliler, buradaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından sevk edildikleri adliyede ‘Devlet büyüklerine hakaret’ suçundan tutuklandı.
http://www.hurriyet.com.tr/izmirde-6-kisiye-cumhurbaskanina-hakaret-goza-40876278
Aslında en güzel olasılık 24 Haziran’dan sonra üçüncü kez (Gezi ve 15 Temmuz’dan sonra) ciddi bir sistem-içi depremin olmasıdır.
Ve eğer daha şiddetli olur ve bu defa “bu terâzi bu kadar sıkleti çekmez” ise daha da güzel olur.
Üstelik böyle bir şey için seçim sonuçlarının nasıl olacağının da bir önemi yoktur.
HDP “Kağıttan (Hasip) Kaplan”dır
“Çünkü o, ütopik özgürlükçülerin-solcuların-devrimcilerin aksine, ‘iktidarsız bir toplum düzeninin olamayacağı gerçeği’nin farkında olan bir gerçekçi olarak sadece iktidardan yanadır.
Bu iktidar kim olursa olsun.”
Biliyor musunuz; buraya yazanlar, tespitleriyle, beni bazan hayli sasirtabiliyor –pozitif anlamda.
Yazdiklariniz uzerine biraz dusundum; ve, cok da yanlis olmadigina karar verdim.
Evet, sosyal hayatin neredeyse her sahasinda ve her kademesinde iktidarlarin oldugu gercegini idrak ettikten sonra, meselenin ozu ortaya cikiyor:
Kimin iktidar olacagi onemli.
Bu da, beni, iktidara talip olanlarin seciminde nasil davranacagimin uzerinde dusunmege sevkediyor.
Benim oncelik siralamam soyle:
1) ‘Ikitdar’ dedigimiz sey ‘ben oldum’ deyince olmuyor. Oraya talip olacak kisinin bu yeteneginin ve imkanlarinin olmasi sart. Bu da, yine, lafla olmuyor. Siciline/kariyerine bakarim.
Himbilin/angutun birini secmek, onu otomatik olarak ‘iktidar’ yapmiyor. Bosluk yaratmis oluyoruz. Bilmedigim baska birileri tarafindan doldurulan bosluk… Buna imkan tanimak aptalliktir ve, her aptallik gibi, cezalandirilir. Ceremesini biz cekeriz, yani.
2) Yukaridakileri saglasa bile, benim istediklerim icinden en azindan onemli olanlarini (listenin baslarinda gelenleri) yerine getirmek vaadinde bulunmasi gerekiyor.
Geri kalani bence fasarya.
Baskalari farkli dusunebilirler, tabii ki; fakat, bilmemneye inan(M)iyor olmasi, ozel hayatinda ne yaptigi/yapmadigi beni ilgilendirmiyor.
Yani, onemli olan tavugun tutarli bir sekilde yumurtlamasi. Horozla mi yoksa diger tavuklarla mi yatiyor oldugu degil.
Ozetlersem: Evet, ‘iktidar’ ne kadar ‘ben’ci ise, ben de o kadar ‘iktidarci’yim.
Ustelik, bunun da herkes icin gecerli oldugunu saniyorum.
“‘blockchain’ teknolojisi üzerine inşa edilen çeşit çeşit ‘-coin’lerin borsalarına girip birkaç işlem yapıyor musun? Ve ‘güvenilir’ olduğunu gözlemler isen, yüksek montanlı yatırım yapmayı düşünüyor musun?”
Surekli, zevzeklikle zirzopluk arasinda gezinen birisi olmasaydiniz, sizinle ‘blockchain’ ve ‘x-coin’ler konularinda fikir alisverisinde bulunmak isterdim, tabii ki.
Fakat, hem uslup, hem de bir turlu tuutramadiginiz seviye yuzunden bu olaMAyacak gibi gorunuyor.
Your loss.
Hiçbir ideoloji/din kendilerini sulayan kaynaklar kurumadığı sürece ortadan kalkamaz.
Örneğin;
Kemalcilik’i sulayan Kemal’in Ankara’daki mabedi,
Muhammedçilik’i sulayan Muhammed’in Medine’deki mabedi,
Ve Allahçılık’ı sulayan Allah’ın Mekke’deki mabedi var olduğu sürece,
Kemalcilik, Muhammedçilik ve Allahçılık da var olacaktır.
24 haziran ve bugün yine çuvallama günü.
zafer faşizmin.
ne marrem ne demtaş..
türkü kürdü olmayan bi yerlere kaçmalı.
reyizli günler ve yıllar…
ontario gölü kıyılarında bunlar yoktur de mi !
hay bin kunduz !
oralarda da yerli ve milli salakoluk çoktur.
en iyisi uzay.
Siyasi secim heyecani icinde bilimsel zaman akimi, tarihsel zaman akimi ve efor testini karistirmissiniz:
“Daha doğrusu, Demirtaş’ın aldığı oylar, diğer muhalif liderlerin alacağı oylar gibi, muhalif oylara olumlu bir katkı sağlayacaktır ama bundan daha önemlisi, bu oylar ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR DAYANIŞMANIN GÖSTERGESİ olarak anlamlı olacaktır.
Bir secim uc (veya iki) secenek: Ileri, geri, yerinde sayma.
Bilimsel zaman akiminda ‘once’, ‘simdi’ ve ‘sonra’ dusuncesi bir kuruntu, bir illüzyon. Yani, yok boyle bir sey, salt zeka dolu kafanizda.
Tarihsel zaman akiminda ozgurluk daha hic olmadi.
Siz, yazilarinizin kanitladigi gibi, hasa huzurdan, asla gerici degilsiniz. O halde ilericilik ve yerinde saymayi secmis olmalisiniz. Yani ve galiba effor testini ornek almis, siyasi dilinize cevirmis, hem ileri gitme hem de yerinde sayma oyu vermeyi secmissiniz.
Tek tanri dini ekonominin/kapitalin mutlak egemen oldugu dunyada secimle ozgurluge kavusma mucizesi ornegi verir misiniz?
Eski dininiz gibi simdi de anarsistligin b*kunu cikarmissiniz.
Tabii, bilimsel ve ileriye gercekten ilerleme ihtimali de var: Effor testleri yapmaktan kurtulmak. Ayni saglik siyasi ve bilimsel muhabbet tellallerinin dedikleri gibi semptomlar degil nedenlere inmek: tuketici toplumlarda sik rastlanan kotu aliskanlik olan cok sekerli, cok yagli maddeleri yutmaktan kurtulmak.
Sayin Turk Yurtaslar,
Sesinizi duyurup anavatanimizin kaderini tayin etmede fikirlerinizi, dolayli da olsa, oylarla beyan etmenizde sergilediginiz secim coskunlugu yasli gozlerimi yasla doldurdu.
Yeni nesillerimizin bu guzelim vatanimizda insanin dogal hakki fikir ifade praksizi biz ihtiyar benjaminler icin bir mucize.
Bizim zamanimizda cok az bir aydinlar dedigimiz zumre boyle sizler gibi bol zaman bulup siyasi hayatta bilgili olma, sizler gibi okkali yazilar yazma, demokrat yurttas olma imkanlarina sahipti. Biz benjaminler eve yorgun argin doner ertesi gun is basi eder, coluk cocugun ekmek parasi icin kolelik ederdik.Tabii, o zamanlar da sizin gibi bilincliler bize yaptigimizin kolelik degil; emekcilik, insanliga hizmet, yeryuzu cennetine kavusma yoldasligi oldugunu, dillerine saglik, aciklarlardi. Siz bu cennete Turkiyemizde varmissiniz. Biz ve diger benjaminler de cenneti yeryuzunde bulduk: Avrupa’ya gittik.
Sayin Siyasi Analist 34 Necip,
Oy vermenin yarattigi kararsizlik, arzu, tedirginlik, huzursuzluk, gerilim icinde ne yapacagimi bilmezken hizir gibi imdadima yetistiniz. Ogutlerinizi dikkatle okudum. Haklisiniz, en iyi cozum, en iyiye oy vermek!
Allah sizi, sizi dogurana ananiza ve size bu zekayi veren Allah’a bagislasin.
Velhasil, hemen Internet’ten ekonomi, tarih, siyaset, sosyoloji ve benzeri cok sayida kitaplar ve dergiler indirdim, ismarladim.
Gelecek secime kadar bu konularda sizin gibi bilgili olup en dogru ve en iyi tarafa oy verecegim.
Bu arada, kitaplari okumaya dalip oy verme dertlerimi unuttum.
Tesekkur ederim.
Not: Yersizlik etme pahasina da olsa, sormak istedim: Siyaset konusunda sizi boyle zeki, bilgili ve akilli eden kitaplarin isimlerini yazar misiniz?
Sayın 37 hasan2salakosman4,
Bir türlü milliyetçilik kalıbından çıkamıyorsunuz. Milliyetçilik, dolandırıcı ile salağı kardeş yapar. Siz salak mı, yoksa dolandırıcı mı olacaksınız?
Zaten, ‘Türk’ ile ‘Kürt’ arasındaki tek fark yazılışları. Ortak nokta daha derinlerde, salaklar görmezler: her ikisi de sizin istediğiniz, yani mavi gözlü sarışın olup bolluk özgürlüğüne kavuşmak; Ontorio gölü kıyılarında İngilzce konuşmak; Kanada ve Amerika halkı ve sizin gibi karnı tok, kafası boş, uyuşuk salaklar olmak ister.
İnşallah uykunuzdan uyanır aslında bu arzular dışında başka bir şey kalmadığını, nihayet, görürsünüz.
Salaklıktan kurtulmak isterseniz, bu sitedekiler gibi enayi dümbelekliği, yerel dedikodularla avunma, siyasi anal-istlik hevesini boş verip, Kanadalı Richard Borshay Lee’yi okumayla başlarsınız.
Yok ama Kürtler gibi tembelseniz bir Avrupa filozofunun şu sözünü öğrenin yeter:
“ Batı felsefesini şimdiye kadar sorduğu en temel soru ‘neden var?’ idi, şimdi ise ‘neden yok?’ ”
Kürtlük tarih boyunca mavi gözlü sarışın olmaktansa Kürt kalmayı tercih edenler sayesinde kendini yaşattı. Zamanı geldi baskı düzenleri akıl almaz güç kazandılar ve dünyanın her yerinde “ya yüz, ya da bat” gaddarlığı uyguladılar. Yüzebilmenin tek yolu baskıcılar gibi olmak. Siyasi peze*enkler, size baskıcılara benzemeyi erdem diye yutturmuşlar. Bunun diğer adı “gerçekçi” olmak.
Halk sandıklara akın etti, vatandaş oy kullanamıyor!
“Siyasi Analist”
Ben ‘siyasi’ bir sey yapmadim.
Galiba, ‘siyaset analisti’ demek istediniz.
“hizir gibi imdadima yetistiniz.”
Nema problema. I exist to serve.
“Siyaset konusunda sizi boyle zeki, bilgili ve akilli eden kitaplarin isimlerini yazar misiniz?”
Uzgunum. Bu konuda yardimci olamayacagim. Bu tur seyler kitaplarla olmuyor.
Bana malum olur. Ben de ilam ederim.
Allah vergisi, iste…
Kürt sorunu ve 37 hasan2salakosman4,
Bir türlü milliyetçilik kalıbından çıkamıyorsunuz. Milliyetçilik, dolandırıcı ile salağı kardeş yapar. Tercih sizin!
Zaten, ‘Türk’ ile ‘Kürt’ arasındaki tek fark yazılışları. Ortak nokta: her ikisi de sizin istediğiniz, yani mavi gözlü sarışın olup bolluk özgürlüğüne kavuşmak; İngilizce konuşmak; Kanada ve Amerika halkı gibi karnı tok, eğlencesi bol neme lazımcı olmak.
İnşallah uykunuzdan uyanır zaten aslında bu arzular dışında başka bir şey kalmadığını, nihayet, görürsünüz.
Salaklıktan kurtulmak isterseniz, bu sitedekiler gibi enayi dümbelekliği, yerel dedikodularla avunma, siyasi anal-istlik hevesini boş verip, Kanadalı Richard Borshay Lee’yi okumayla başlarsınız.
Yok ama Kürtler gibi tembelseniz bir Avrupa filozofunun şu sözünü öğrenin yeter:
“ Batı felsefesini şimdiye kadar sorduğu en temel soru ‘neden var?’ idi, şimdi ise ‘neden yok?’ ”
Kürtlük tarih boyunca mavi gözlü sarışın olmaktansa Kürt kalmayı tercih edenler sayesinde kendini yaşattı. Zamanı geldi baskı düzenleri akıl almaz güç kazandılar ve dünyanın her yerinde “ya yüz, ya da bat” gaddarlığı uyguladılar. Yüzebilmenin tek yolu baskıcılar gibi olmak. Siyaset cambazları size baskıcılara benzemeyi erdem diye yutturmuşlar. Bunun diğer adı “gerçekçi” olmak.
“İdeolojiler/dinler nasıl değişebilir?” sorusunun yanıtı: Başkentlerinin değişmesiyle.
Bu nedenle soru şu şekilde sorulmalıdır:
Kemalcilik’in başkenti Ankara,
Kim-İl’cilik’in başkenti Pyongyang,
Allahçılık’ın başkenti Mekke,
Musacılık’ın (ve İsacılık’ın ve Muhammedçilik’in) başkenti Kudüs,
Muhammedçilik’in başkenti Medine,
Alicilik’in başkenti Necef,
Hüseyincilik’in başkenti Kerbela,
Humeynicilik’in başkenti Tahran vb.
nasıl değişebilir?
43 Necip
Hata var. Sizin gibi siyasi hayati gercekten yasayanlari dikizleyerek temsil yasayanlara “Siyasi Anal-ist” demek daha dogru ama yayinlanmaz diye korktum. Masallah, sizde evliyalik varmis, parmaginizi bile kaldirmadan anal-ist bilgileri beyninize isik hiziyla girmis, ustelik dusundugum de size malum olmus.
Bu Allah vergisi nereden cikti? Boyle bir vergi oldugunu bilmiyordum. Odeyecek gibi ‘iste’ demis gerisini getirmemissiniz. Sanki cimriliginiz tutmus vermekten vaz gecmissiniz. Gerci ben tahsildar memuru degilim ama bedavayi severim. Gondermekte israr ederseniz ve Tufan oncesi para havalesini hala hatirliyorsaniz, size ev adresimi veririm, postayla gonderin. Cunku itiraf edeyim ki ben daha henuz sizin gibi her seyi beyinler arasi malum olma iletisim elektronik beyine sahip degilim.
Merak ettim: Aylik maaslariniz da mi size malum oluyor? Para malum oldugunda ilam etmesini nasil beceriyorsunuz?
“Kurumsal diktatörlüklerin ömrü ve tahrip gücü
Kişisel diktatörlerin ömründen ve tahrip gücünden fazladır!
Tayyip diktatörlüğüne karşı çıkıp
Kemalizm ve Apoculuk diktatörlüklerini aklamak
Özgürlük arayışı değildir;
Köleliği kalıcılaştırıp kanıksatmaktır…”
(Nasname)
“İslam 21. yy’la, uyumlu bir din değil. Bir sultanın mutlak iktidarını desteklemek üzere tarıma dayalı büyük coğrafi imparatorluklarda şekillenmiş bir din. Fazla baskıcı, fazla müdahil, fazla asık suratlı. Sanatın çeşitli dallarına, bilime, sosyal hayata sürekli itiraz ediyor. Bu hali ile kentte kabul görmesi imkansız. Kentteki 3. ya da 4. kuşağın müslüman kalması zor. Değişimi yönetebilen olacak, yönetemeyen olacak. Uyum sağlayan olacak, uyum sağlayamayan olacak. Yani kilit kavram diyalog değil, uyum. Diyalog bir uyum stratejisi olarak anlamlı olabilir. Ben uyum sağlamayacağım, değişime karşı bayrak açıp savaşacağım diyenle diyalog zor.”
(Serbestiyet’teki yorumlardan)
“Bugün Cumhuriyetin eğittiği kuşaklara egemen olan büyük siyasi akımların ortak paydası, Batı düşmanlığıdır: İslamcılık, Milliyetçilik ve Sosyalizm, evrensel uygarlığın yaratıcısı olan toplumlara karşı Türkiye’nin ufuklarını kapatma arzusunda birleşirler.
[…]
Bugün Türkiye’de çağdaş, Batılı, liberal düşünceyi temsil eden insanların trajik çıkmazı, totaliter rejimler çağının bir liderini bayrak edinmiş olmaktır. Avrupa demokrasisi için Mussolini veya Franco ne kadar tuhaf bir simgeyse, Türk demokrasisi için Kemal Atatürk o denli çelişkili bir bayraktır. Çağdaş dünyanın yarım yüzyıldan beri terk ettiği bir zihniyet, Türkiye’de halen çağdaşlığın adı olarak anılmakta ve yüceltilmektedir.
Uluslararası platformlarda bu anlayış, ülkeyi yalnızlığa itmiştir: Nelson Mandela’nın almayı reddettiği Atatürk ödülü, Türkiye’yi dünyadan soyutlayan kavram kargaşasının çarpıcı bir örneğidir.
İçte modern ve özgür toplum yandaşları, zihin ve iradelerini felç eden bir çelişkiler dizisine saplanmışlardır.
Savundukları cumhuriyet, demokratik anlayışın inkârı üzerine kuruludur. Bu yüzden özgürlük inancının içtenliğinden kuşku duyulamayacak kişiler, “rejimi korumayı” görev saymakta; her siyasi ayrımda polisten, ordudan, “zinde güçlerden”, devlet güvenlik mahkemesi savcılarından yana tavır almak zorunluğunu duymaktadırlar.
[…]
“Batı” adına savundukları şeyin, tüketim ekonomisinin nimetleri dışında elle tutulur bir içeriği kalmamıştır. O nimetleri de reddeden “has” Kemalistlerde Batı kavramı büsbütün kayıplara karışmış, yerini “kuvayı milliye ruhu” ile “kahrolsun emperyalizm”den yoğrulu ilkel bir şovenizme bırakmıştır.
Oysa Türkiye bugün çağdaş ve Batılı düşünceye her zamankinden daha muhtaçtır. Sınıfsal nefretten ve tepkici ideolojilerden oluşan büyük bir dalga toplumun derinliklerinden kabarmakta, ülkeyi karanlık bir serüvene sürüklemekle tehdit etmektedir.
[…] Modern düşüncenin Türkiye’deki en doğal müttefiki olması gereken Batı kamuoyu ve etkili çevreleri ile Türk inteligensiası arasında derin ve karşılıklı bir güvensizlik vardır.
Tüm bu çelişkiler, Türkiye’de çağdaş düşünceyi felç etmiştir. O düşünceye önderlik edebilecek olanların siyasi tavırları inançsız, inançları tutarlılıktan yoksun ve kaypaktır.
Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye’de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir.”
https://nisanyan.com/?s=sonsoz
seçim sonucu yine aynı..
Yüzde 65 dinsel ve milliyetçi muhafazakarlar …
Yüzde 35 sol, demokrat, liberaller…
100 yıldır böyle…
Ama şimdi bu arkaik güruh tarihe yakalanacak… Bu ülkeyi mahvetmeden duramayacaklardı; o fırsatı şimdi tam olarak ellerine geçirdiler…
Ekonomik Kriz.. Suriye bataklığı ve İran.. ve ABD ve İsrail…
Korkarım.. ve sanırım… Bu güruh başka türlü akıllanmayacak.. Ne üzücü.. ne korkunç.. ama artık elden bir şey de gelmez.. Bu önlenebilir değil.. sanırım…
Sürekli, zevzeklikle zirzopluk arasında gezinen, hayata, sadece “loss” ve “victory” aralığında olan at gözlüğü ile bakmaya alışmış, “survival of the fittest” müptelası kapitalist patron Necip, hayalini kurduğun, ulaşmaya çırpındığın “seviye”ye biraz daha yaklaşmak için, sorulara cevap ver:
Necip:
1) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, FIAT’a aksam-parça üretiyor mu? FIAT’ı beğenmediysen, Ford da olabilir, Hyundai de olabilir, Bosch Rexroth Kocaeli de olabilir, Delphi-Aptiv Bursa da olabilir, MAN Ankara da olabilir, Renault da olabilir, Toyota da olabilir…
2) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, SAP programını lisanslı kullanmak için kaç para ve hangi cins para ile ödüyor? “AutoCAD” dahil lisanslı kullandığın “Catia”, “NX & unigraphics”, “SolidWorks” gibi programlara da ödeme yapıyor musun, kaç para ve paranın cinsi?
3) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, özellikle AB üyesi ülkelere ihracat yapıyor mu?
4) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin, hammadde, yarı-işlenmiş mal ithal ederken, ödemeyi “U.S. Dollar” ile mi yapıyor?
5) Necip, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin ihracat yaparken, müşterilerin ödemeyi “Euro” ile mi yapıyor?
6) Necip, döviz kurları zaman zaman durağan bir seyir izlese de, 2013’te FED’in (ABD Merkez Bankası) parasal genişleme programını (quantitative easing) sonlandıracağını duyurup 2014’te faiz arttırmaya başlamasıyla, yüksele yüksele 1 USD = 4,9241 TL’yi, ve ECB’nin (Avrupa Merkez Bankası) parasal genişlemeyi sonlandırmaya hazırlandığını duyurmasıyla, yüksele yüksele 1 EUR = 5,7641 TL’yi gördü. Döviz kurlarındaki bu “dalgalanmalar”, senin patronu olduğun KOBİ-irisi şirketinin mali yapısını nasıl etkiliyor? Yoksa, sen, “tecrübeli kapitalist patron” gibi davranıp, geçen yıllarda şirketini “hedge” etmiş miydin ve bu sayede bugün mali sıkıntı çekmiyor musun?
7) Necip, 6 numarada bahsedilen “hedge” fiilini uygulaMAdıysan:
Patronu olduğun KOBİ-irisi şirketin için, çeşitli bankalardan kullandığın kredilerin geri ödemesinde problemler yaşadın mı? Eğer problemler yaşadıysan, KOBİ-irisi şirketinin “ayakta kalabilmesi” veya “ayakları yere basıyor olmakla beraber daha fazla kâr elde etmesi” için, “Kredi Garanti Fonu’na (KGF)” başvuru yaptın mı? Eğer başvuru yaptıysan, sonuç ne oldu?
necip osb’de yedek parça üretiyor ben kapitalistim diyor ahahaha
olm necip sen yerel ölçekte belki önemli bir adam olabilirsin ama kapitalist sistem için hiçbir önemin yok. seni geçtim koçun ülkerin doğuşun toplamının bile yok.
sadece 30 kişinin çalıştığı bir cep telefonu uygulamasının piyasa değeri koç+ülker+sabancı+doğuş+kim varsa trde “kapitalist” hepsininin TOPLAMINDAN büyük.
türkiye dünya finans sisteminin “kıyısında” bir ülkedir. evet bir mozambik değil ama içeride de değil.
necipe ekleme: ben internette serbest çalışan biriyim örneğin. ne saatim belli ne yaptığım iş. yurtdışına daha çok silikon vadisindeki şirketlere freelance çalışıyorum ve aylık NET kazancım 150k usd nin üstünde. belki kapitalist senden bile daha çok kazanıyorumdur.
GünaydIn mI ?
Bugün itibariyle…
Ne ?
Merakdan , ölmek..!
YukarI da yer alan , Gün Zileli ve farkLI cevreleri dillendiren yorumlar…Ne ?
Bundan sonra nereye ? Absürt___
Requem…
“osb’de yedek parça üretiyor ben kapitalistim diyor”
Yok. Oyle demiyor.
Onun dedigi su: ‘Ben, sizin gozunuzde, kapitalistim’.
Bunu deyisimin sebebi, basit: Turkiye solunun gozunde, bir sey urettigi halde, dogrudan dogruya kendi emegini satmayan herkes ‘sermaye’dir.
Hatta, bir TKP kongresinde, saatlerce, isporta sahibi bir koftecinin sermaye olup olmadigi tartisilmis, sonunda sermaye sayilmasina karar verilmisti.
“aylık NET kazancım 150k usd nin üstünde.”
Vergisini de veriyor musunuz?
“belki kapitalist senden bile daha çok kazanıyorumdur.”
Iman ve paranin kimde oldugu bilinmez.. 🙂
Ciddi politika uzmanları arası tartışma: X, Y, Z… kapitalist mi?
Çok yazık, Atatürk’ün bütün çabalarına rağmen hâlâ geri kalmışlık devam ediyor.
1950’lerde henüz çoktan kapitalistlerin yerini Kapital’i işleten ve bozulunca tamir eden teknisyenler aldığı tespit edildi. Bunların cici bici isimleri CEO’lar. Hatta bunların çoğu o kadar çok kazanıyor ki üretim araçlarına sahip olup başlarına bela almak bile istemiyorlar. Aslında ciddi ciddi tartışma yapan bu yazma çizme bilenler, kapitalistlere “hayır”, Kapital’e “evet” diyen solcular, Marksist ve anarşistler. Tanrıları, İLERLEME ve YENİLİK. Coşkunluk kaynakları, bir türlü erişemedikleri yeryüzü cenneti. Her alanda, Atatürk gibi, ileriye dönükler ama bu konuda, nedense, yerlerinde saymayı tercih ederler. Eski mantraları tekrarlar dururlar. Diğer bir örnek de Islahettin Temiztaş gibi bir cambaza oy vermeyi de aynı ciddiyetle tartışmalar.
Tarihten bazı klasik yapraklar veya örnekler bunları, bu geri kalmış ilericileri, inşallah, bazı önemli yeniliklere uyandırır.
– Bolşeviklerin kapitalistsiz Kapital işletme rejimi.
– Çin işe aynı şekilde başladı ama ayıp donu gittikçe küçültmekte.
…
Bu da cilası: Bu sitede biri donunu çıkarıp Arşimet gibi koşturmuş, anarşist özgürlüğü coşkunluğuna kapılıp bütün çıplaklığıyla ‘silik-con’luk yapmakla kazandığı 150k fiyakasını yapmış. Diğer biri, bir araba satıcıs, tencere dibin kara seninki benden kara narasıyla kıskanıp, hemen silik yarışına girmiş. Herifler açık açık artık asıl önemli olanın kazanç büyüklüğü olduğunu, ayıp donlarıyla gizlemeye bile gerek görmeden, teşhir ederler. Ayıpları açıkta ama hiç değilse dürüstler. Diğerleri kıvırmaya devam ediyor.
Bu sitenin CEO’su, Zileli eskiden yuttuğu hapları itiraflara çevirir, ‘born again gerçekçi’ donunu giyer, Islahettin Temiztaş gibi bir cambazı destekler. Temelde tıpa tıp kendine benzeyen Arşimet ‘silik-con’ ve araba satıcısın söylediklerinin altında yatan mesajlarını sonsuz doğal bulur. Zileli, ” b*k aynı b*k ama sinekler değişmiş, yeni gerçeklere ayak uydurmalı” politikası yapar.
Fransızca: Voyez donc ces superflus ! Ils acquièrent des richesses
et en deviennent plus pauvres. Ils veulent la puissance et
avant tout le levier de la puissance, beaucoup d’argent, –
ces impuissants !
“Just see these superfluous ones! Wealth they acquire and become poorer thereby. Power they seek for, and above all, the lever of power, much money these impotent ones!”
Türkçe:Şu fazlalıklara bakın! Kazandıkça sefilleşirler. Asıl istedikleri GÜÇ, güçe güç veren kaldırgaç, hoplatıp zıplatan, İLERİ’YE koşturan: BOL PARA.
Gerçi, yeryüzündeki gücün daha yüce bir gücün temsilcisi olduğu ayıp örtme donu 4-5 yüzyıl önce çıkarıldı ve çıplak güce açık açık tapma ilan edildi ama o ayrı bir konu.
Suudiler ve benzerleri gibi bol parayla silik-con’u da araba satıcısını da iş başı edersin ve hatta köleliklerini sevdirirsin.