Rasih Güran ve Bitmeyen Kavga
Türkiye’nin en büyük ve özgün çevirmenlerinden Rasih Güran’ın (1912-1972) John Steinbeck çevirileri İletişim Yayınları tarafından yeniden basıldı.
Rasih Güran’ın çevirdiği, John Steinbeck’in Gazap Üzümleri ve Bitmeyen Kavga romanları, biz 1960’ların radikalleşen gençlerinin kült romanlarıydı. Yine Rasih Güran’ın çevirdiği, Ağaoğlu Yayınevi tarafından basılan, Isaac Deutscher’in üç ciltlik Troçki’leri ise 1980’lerin başında, biz devrimcilerin Stalinizme karşı uyanışında belirleyici olmuştur. Sonuç olarak, Rasih Güran’ın çevrilerinin (hepsi de son derece değerli olan diğerlerini saymıyorum bile), Türkiye’nin sol düşünce hayatının oluşmasında ve gelişmesinde son derece belirleyici bir yeri olduğunu belirtmeliyim.
Rasih Güran’ın Bitmeyen Kavga çevirisi 1949 yılında Remzi Kitabevi’nden basıldı ve basılır basılmaz toplatıldı. Ne de olsa bir tek parti diktatörlüğünde yaşıyorduk. 27 Mayıs’ın ve 1960’lar atmosferinin getirdiği görece özgürlükçü ortamda Bitmeyen Kavga Ağaoğlu Yayınevi tarafından 1965 yılında yeniden basıldı. Bundan sonra 1970’li, 1980’li ve 1990’lı yıllarda kitabın farklı çevirilerle, birçok yayınevi tarafından on binlerce baskısı yapıldı.
Bitmeyen Kavga’yı Sel Yayınları’nın talebi üzerine ben de çevirdim ve kitabın ilk baskısı 2016 yılının başında yapıldı. Benim bu çeviriyi yapmayı kabul etmemin tek nedeni, Rasih Güran’ın çevirisi de dahil olmak üzere çok sayıda Bitmeyen Kavga çevirisinin, romanın gereğince anlaşılması için Amerikan toplumsal mücadeleler tarihine ilişkin bazı bilgileri dipnot yoluyla vermemiş olmalarıydı. Örneğin, romanda Amerikan toplumsal mücadelesinde tayin edici bir yeri olan IWW (Industrial Wolkers of the World)’un üyesi Wobbly’lerin mücadelesinden söz edildiği halde bu Wobbly’lerin kimin nesi olduğu hakkında hiçbir açıklama yapılmamış olması büyük bir eksiklikti. Keza, Amerikan tarihinde reaksiyoner bir güç olarak rol oynamış Vigilante Komiteleri konusunda da hiçbir açıklama yapılmıyordu. Bu romanı Türkçeye kazandıran Rasih Güran çevirisi 72 yıl önceye aittir. O zaman yapılmış bir çeviride bu tür açıklamalar beklemek belki haksızlık olacaktır ama bugün romanı yeniden basarken bu ihtiyacı görmezden gelmek (üstelik yapılmış bir örnek de varken) bir yayınevi açısından üstünden atlanamayacak bir hatadır.
Gün Zileli
14 Ağustos 2021
Aşağıya, Bitmeyen Kavga için yazdığım yayınlanmayan önsözü de alıyorum:
Sel Yayınları’na Bitmeyen Kavga romanının yeni çevirisi için bana fırsat verdiğinden dolayı burada teşekkür etmek isterim. Romanı büyük bir zevkle çevirdim. Arkadaşım Melih Dalbudak’la birlikte Türkçesini yine büyük keyif alarak düzelttik ve son halini verdik. Aşağıda okuyacağınız gibi romanın adının Türkçe yerleşmiş şekli tartışmalıydı. Hem buna açıklık getirmek, hem de romanın dünya dillerindeki çevirisinin ilginç öyküsüne kısaca değinmek gereği duyduk ve bunun için bir önsöz yazdım. Fakat Sel Yayınları, bilmediğim bir nedenle (herhalde kendileri açıklar) bu önsözü yayınlamayı reddetti. Reddedilen önsözü burada yayınlıyorum. Kitap sanırım bu günlerde raflarda olacak.
G.Z.
Romanın İsmi ve Kaderi Üzerine
Bizim kuşağın kült romanlarından olan John Steinbeck’in Bitmeyen Kavga romanını 1965 yılında, on dokuz yaşımda okuduğumda çok etkilenmiştim. Sanırım bunun en önemli nedeni, romanı okuyan dönemin bütün devrimci gençleri gibi benim de, devrimci mücadeleye yeni adım atan bir militan olan romandaki genç Jim’le kendimi özdeşleştirmemdi. Bu romanı elli yıl sonra, benzer devrimci duygularla ama o zaman okuduğumda hiç dikkatimi çekmeyen, belleğimde bile yer etmeyen Doktor Burton’ın “septik” görüşlerine gereken önemi vererek çevireceğimi nereden bilebilirdim.
Sonu Belirsiz mi, Bitmeyen mi?
John Steinbeck’in romanının adı, belki de dünya çapında farklı yorumlara yol açan ve farklı biçimlerde anlaşılıp farklı biçimlerde çevrilen romanların en başında geliyordur. Çünkü romanın adı, gerçekten de farklı yorumlara oldukça açık. Steinbeck romana “In Dubious Battle” adını, romanın başına da koyduğu John Milton’ın “Paradise Lost” (Kayıp Cennet) adlı uzun şiirindeki bir dizeden almıştır. En yakın anlamı, “sonu belirsiz muharebede”dir. Muhtemelen Steinbeck, Torgas Vadisi’ndeki mevsimlik gezici işçilerin giriştiği grevi ve benzeri mücadeleleri, sonu belirsiz bir muharebe (Dubious Battle) olarak görmekteydi ve özel olarak bu mücadelede olup bitenlere vurgu yapmak, aynı zamanda “muharebe”nin içinde bulunma durumuna dikkat çekmek amacıyla “da” ekini koymayı uygun görmüştü.
Arkadaşlarımın katılımıyla romanın çeşitli dillerde hangi adla çevrildiği konusunda yaptığımız araştırma, romanın bazen aslına fazlasıyla uygun bir şekilde, bazen de tamamen yoruma bağlı olarak farklı isimlerle basıldığını ortaya koydu. Burada kısaca birkaç dilden ve ülkeden örnek verecek olursam, roman: Almanya’da, Fırtınalı Hasat; Fransa’da, Belirsiz Mücadele; İspanya’da, Belirsiz Mücadele; İtalya’da, Mücadele!; İran’da, Meşkuk Muharebede; Norveç’te, Boyun Eğdirilemeyen Akıl; Sovyetler Birliği’nde, 1989 yılındaki ilk baskısında, Ve Kaybettiler Savaşı; 2004 yılındaki (artık Rusya Federasyonu’dur) bir diğer baskısında ise, Şüpheli Bir Mücadelede, adlarıyla basılmış.
Bu açıdan baktığımız zaman, Rasih Güran’ın koyduğu Bitmeyen Kavga adının, aslına o kadar uygun olmasa da, iyi bir seçim olduğunu düşünebiliriz. Bu yüzden ben de aynı adı benimsemeye karar verdim.
ABD, Türkiye ve Sovyetler Birliği’nde Bitmeyen Kavga…
Önce romanın anavatanı ABD’den başlayalım. Rasih Güran, Bitmeyen Kavga’nın, 1949 yılında, derhal toplatılan ilk baskısına yazdığı önsözde romanın ABD’deki basılış öyküsüne değinerek şöyle demektedir:
“… kitabı neşrinden evvel okuyan editörlükteki bir yardımcı, kitaptaki fikirlerin resmî parti prensiplerinden birçok noktalarda ayrılmış olduğunu uzun bir mektupla Steinbeck’e bildirmişti. Steinbeck bunu kitabın reddi mânasına aldı ve kitabını geri istedi. Bunun üzerine editör hemen Steinbeck’e eserin neşre hazır olduğunu bildirdi.”
Romanın orijinal baskısındaki önsözünde Warren French, aynı olayın biraz daha farklı bir versiyonunu şöyle anlatmaktadır:
“Ne yazık ki, In Dubious Battle’ın elyazmaları, Covici’nin yayınevine geldiğinde kendisi, Steinbeck’in Yukarı Mahalle romanının tanıtımı için şehir dışında bulunuyordu. Romanın elyazma nüshası, grevin örgütleyicilerinin yaklaşımının Marksist ideolojiye aykırı olduğunu düşünen komünist sempatizanı bir editöre geldi ve editör romanı reddetti. Bu editör, Steinbeck’in, romanda ele aldığı konuyu bilmediğini ve vardığı politik sonuçların insanları rahatsız edeceğini düşünmüştü.” (s. ix)
Warren French’in devamla anlattığına göre, bu cevap üzerine J. Steinbeck yayıncısıyla bağlarını koparmadan önce ona, romanla ilgili bilgileri nereden topladığı konusunda şunları yazdı:
“Bu kitapla ilgili bilgileri çoğunlukla, salonlarda değil doğrudan mücadele alanlarında yetişmiş İrlandalı ve İtalyan komünistlerinden topladım.” (s. x)
Durumdan haberdar olan yayıncı Covici, romanı reddeden editörü işinden atmış ve romanı derhal basmıştır.
Bu olay bir yana, Komintern’in (Komünist Enternasyonal) Steinbeck’in romanından hoşlanmamış olduğunu tahmin etmek zor değildir. Çünkü birincisi, J. Steinbeck, sol eğilimli bir yazar olmasına rağmen, Komintern’in “komünist ölçütlerine” göre roman yazacak biri değildir; ikincisi, romanda, komünist baş kahramanları dengeleyecek, Doktor Burton gibi, Komintern’in kıstasları açısından komünist olmayan, “septik” bir karşı kahraman da yer almaktadır; üçüncüsü, örneğin romanın baş kahramanlarından Mac’in, fırsatçılığı ve hatta kimi zaman acımasızlığı ile, bir anlamda Komintern’in komünist tariflerine uysa da, zaman zaman duygusal tepkiler veren ve örgütün çıkarlarından çok, eylemin çıkarlarını gözeten bir eylem “reelpolitiker”i olarak aslında Komintern’in aparatçıklarından epeyce farklı bir karakter olduğu dikkat çekmektedir; dördüncüsü, Komintern’in idealize ettiği işçi sınıfı ile Steinbeck’in romanda anlattığı işçilerin davranış tarzı arasında önemli farklılıklar vardır. Sonuç olarak, Komintern ve Sovyetler Birliği’nin romanı benimsememesi, hatta katı ölçütlere vurarak dışlaması için bir hayli neden olduğu görülmektedir.
Nitekim, şu ironiye bakın ki, Rasih Güran’ın Bitmeyen Kavga çevirisi Türkiye’de 1949 yılında basılır basılmaz (Rasih Güran toplatılma gerekçesini belirtmiyor ama muhtemelen komünizm propagandasından) toplatılır ve ancak yeniden 1965 yılında basılabilirken, Sovyetler Birliği’nde ilk kez, ancak Gorbaçov döneminin sonlarına doğru, 1989 yılında basılabilmiştir.
Gün Zileli
21 Ekim 2015