Mehmet Pekdüz / Anna Larina’nın Asla Unutamam Kitabı Üzerine
Özgür Dersim sitesinden alınmıştır.
“Asla Unutamam“ Buharin’in karısı Anna Larina’nın Stalin yargılamalarını anlatan bir anılar toplamıdır. Buharin büyük Ekim Devrimi’nin önderlerinden biridir. Anna, toplama kamplarında, sürgün yollarında, hapishanelerde yaşadıklarını, gerilimli yaşamını çok açık bir şekilde anlatmaktadır.
Anna’nın Buharin’le yaşadığı zamanlar çok uzun değildir. Topu topu 2-3 yıl birlikte olabilmişlerdir. Bu beraberlikten birde oğulları vardır. Çocuk daha bebek denecek yaştayken anneden ayrılır. Yetiştirme yurtlarında büyür; ancak 20 yaşındayken anneyle karşılaşırlar. Bu karşılaşma biraz buruk geçer; trenden inecek olan genç delikanlıyı anne şaşkınlık içinde karşılar. Neyse korktukları gibi olmaz, sıcak bir karşılaşma olur. Anna, 20 yıl hapishanede kalmış, sorgulanmış, aklın havsalanın almayacağı güçlüklere katlanmıştır.
Biz Buharin’i Anna’nın anılarından tanıyoruz, nasıl bir insan olduğunu ayrıntılarına kadar öğreniyoruz. Buharin Lenin’in deyimiyle “ Devrimin Altın Çocuğudur. “Lenin Buharin’e yakındır, sıcak bakar. Lenin’le çok yakın, birbirini tamamlayan düşünceler içindedir Buharin. Bolşevik Partisi’nin üst kademelerinde görev üstlenmiş, devrimi yönetmiş insanlardan biridir. Böyle çalışkan, eylemci, teorik düzeyi yüksek bir önder nasıl gözden düşürüldü? Okurken bunlar üzerinde durup düşünüyoruz, ürperiyoruz, tüylerimiz diken diken oluyor.
Yalnız Buharin mıi başkaları da var. Troçki, Zinovyev, Kamanev, Radek…gibi Komintern yöneticileri de var. Sağ muhalefet, sol muhalefet diye bunların hepsi işkenceli sorgulamalardan sonra kurşuna diziliyor. Bunların aileleri de çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakılıyor. Karşı devrimci değiller, hepsi Ekim Devrimi’nin gelişmesinden ve kökleşmesinden yana. Ölüme giderken bile “ Yaşasın Ekim Devrimi, yaşasın sosyalizm!” diye bağırıyorlar. Karşı devrimci oldukları koca bir yalan.
Ancak 1989’larda bu anılar yayınlanabiliyor. Anıları okuduğumuzda bildiklerimizi yeniden gözden geçirme fırsatı buluyoruz. Sosyalizmin gelişmesi, kökleşmesi için farklı görüşler ve bakış açıları olabilir. Bu fırsat tanınmadığı için en gelişkin, en donanımlı insanların çektiklerine yanıyorsunuz. Diğer Bolşevik önderler de dikkate alınsaydı, görüşlerinden yararlanılsaydı, belki daha sağlam geri dönüşü olmayan bir sosyalizm kurulabilirdi. Tekçi düşüncelerle sosyalizm kuruculuğunun gerçekleşmeyeceği deneyimle belli oldu. Sosyalist demokrasinin yeşermesi için harcanan, yok edilen bu önderlerin düşüncelerinden yararlanılmalıydı. Farklı farklı bakış açılarının olması bir düşünce zenginliğidir.
Lenin’in döneminde daha demokratik, daha farklı düşünceleri olan önderlerin görüşlerinden yararlanmak mümkün olabilmiştir. Lenin döneminde devrimcilerin birbirlerine şiddet kullanmaları düşünülemeyecek bir şeydi. Her konu demokratik olarak tartışılıp karara bağlanıyordu. Lenin bu demokratik tavrıyla diğer önderlerin de güvenini kazanmıştı.
Tasfiye edilen, yok edilen bu önderler acaba gelmekte olan ve gelebilecek tehlikeyi sezemedi mi? Diye düşünüyorum. Sağlıklarında ortaklaşa bir yönetim anlayışı geliştirilebilirdi. Belki akıllarına geldi, belki fırsat bulamadılar. Bazen tarihî olaylar o kadar hızlı gelişir ki, şaşkınlık ve kaos dönemi başlar. Şimdi düşünüyorum da, bu karanlık ara dönem yaşanmayabilirdi. Lenin öldükten sonra iktidar kavgası kızışıyor.
Sovyet sosyalizmi insanlık tarihinde emekçilerin bir iktidar deneyimiydi. Paris Komünü’nden başka önlerinde hiçbir örnek yoktu; adeta el yordamıyla ilerlemeye çalıştılar. Sosyalizmin bir çocukluk devresini yaşadılar. 1938’lerde Sovyetler Birliği’nde yaşananlar dünya emekçileri içinde olumsuz bir örnek. Demek ki, işçi sınıfı tam olarak iktidara gelemedi; gelebilseydi partiyi değiştirir, dönüştürürdü.
Şimdi artık Sovyetler Birliği ve Dünya Sosyalist Sistemi yok. Tekrar kapitalizme döndüler; altında emekçiler, çocuklar ve kadınlar kaldı. Eksikleriyle gedikleriyle devam etseydi, düzeltme fırsatı olsaydı, emperyalizm bu kadar dünya halklarına pervasızca saldıramazdı, neoliberal politikalar dayatılamazdı. Bu fırsatı dünya halkları kaçırdı. Şimdi yeniden insanlar sömürüsüz bir düzen mücadelesi vermek zorunda. Tabii eski yanlışlıkları tekrarlamadan. Yoksa açlık, yoksulluk, işsizlik, hastalıklar, doğanın talanı hep sürüp gidecek.
Sovyetler Birliği’nin ve Dünya emekçilerinin yaşadığı bu acı olaylardan yola çıkarak liberalizme yelken açanlar var. Artık sosyalizm istemiyorlar, kapitalizm içinde bir ara yol bulmaya çalışıyorlar. Kendilerince işçi sınıfı yok, şu yok, bu yok diyerek yan çiziyorlar. Bunları bir geçelim. İşçi sınıfı haksızlığa uğradığı her yerde mücadeleye devam ediyor.
Anna Larina’nın anılarından çok yararlandım; ufkum açıldı. Anna bu acı gerçekleri yazarak Buharin’in gerçek kişiliğini bize gösterdi. Sosyalizm tarihine eleştirel bir gözle bakabilirsek, hatalardan arınabiliriz. Hataları ve yanlışlıkları bilerek hareket edersek toplumsal ilerleme mümkündür.
Bu eseri İmge Yayınları basmakla iyi etmiş. Gün Zileli de temiz bir Türkçeyle okurlara ulaştırmış bu anıları. Hiç sıkılmadan bu anılar toplamını okudum. Bazen gözlerim yaşardı, bazen savunmalardaki yürekliliğe sevindim. Okuyuculara böyle bir eseri kazandırmakla iyi etmiş Gün Zileli.
yazik yazik bizeki asirlarca aldandik yazik yazik bizeki bir ciorag gibi yandik,,,!
https://www.gunzileli.net/2018/11/11/mehmet-pekduz-anna-larinanin-asla-unutamam-kitabi-uzerine/