Boykot ya da Seçimlere Katılmama!
Aniden seçimlerin boykotu tartışması ortaya çıkıverdi. Üstelik bu tartışmayı gündeme getirenler ağırlıklı olarak böyle bir boykota karşı olanlar. Demek ki, toplumda böyle bir eğilim gördüler veya sezinlediler, “yılanın başını” daha küçükken ezmek üzere telaşla öne atıldılar. Bence böyle!
Fakat “yılan” eğer güçlü bir toplumsal eğilimse, toplumun kanayan yarasından besleniyorsa onu ezmek o kadar kolay olmayabilir. Bence insanlar artık bir kere daha, bir kere daha aldatılmak istemiyor ve yeter diyor. Toplumun derinliklerinden gelen bir sarsıntı şimdilik kendini bu kadarıyla ortaya koyuyor. İnsanlar artık seçimlerin diktatörlüğün elinde tam bir manipülasyon aracı haline geldiğini görüyor ve buna tepki olarak oyuna katılmayı, oyunun piyonları olarak kullanılmayı reddediyor.
Önümüzde yapılacak bundan sonraki bütün seçimlerin iktidara çöreklenmiş partinin kazanmasına göre ayarlandığı son derece açık; hatta bunu kendileri bile gizleme gereği duymuyor. Geçen referandumda illegal olarak araya sokuşturulan damgasız oylar artık yasayla legal hale getirilmiş bulunuyor. Bunun anlamı çok açık. Adamlar bununla, açık açık hileli damgasız oyları her yerde sandıklara dolduracağız demiş oluyorlar. Böyle bir durumda masaya oturmak, “hileli de olsa, ben oynayacağım, kaybetsem de sanki kazanacakmışım gibi oyuna katılacağım” demekten farksızdır ve sonuçta teslimiyeti ifade eder.
Seçimlere katılmayı savunanlar, diyelim ki, yüzde elli seçimlere katılmasa bir şey değişmez, demektedir. Batıda zaten seçime katılma oranı yüzde elliymiş. Fakat göremedikleri bir şey var. Batıda seçime katılma oranının yüzde elli olması normaldir, fakat Türkiye’de böyle bir olay, yüzde ellinin şu veya bu nedenle sandık başına gitmediğini değil, hileli seçimleri reddederek oy kullanmayı reddettiğini, dolayısıyla iktidarı da, bu seçim sistemini de, rejimi de gayrimeşru ilan ettiğini gösterir. Türkiye gibi bir toplumda böyle bir yüzde elli, çok çok büyük bir ağırlıktır ve bırakın iktidarı, rejimin meşruluğunun sorgulanmasını getirir. Rejimin büyük bir toplumsal hareketle sorgulanması ise toplumsal emansipasyon konusunda dev bir adımdır. TBMM’nin tamamen AKP-MHP-BBP milletvekillerinden oluşan kompozisyonu bile bu meclisin meşruluğunun sorgulanması için başlı başına bir neden olurdu.
Kafadan boykotçulardan değilim. Her seçimde, meselenin önünü arkasını araştırmadan kenara çekilip meydanı iktidar sahiplerine bırakmanın yanlış olduğunu ısrarla savundum. Fakat bugün durum artık farklıdır. Bugün sorun gerçekten bir meşruiyet sorunu haline gelmiştir ve böylesine hileli diktatoryal seçimlere katılmayı kabul etmek, iktidarın değirmenine su taşımaktan başka bir anlama gelmeyecektir.
Muhalefet partileri, başta CHP olmak üzere neden böyle bir radikal tutuma yaklaşmıyorlar. Çünkü hepsi de birer milletvekili şirketidir. Menfaatler milletvekilliği düzenine göre ayarlanmıştır. “Ana muhalefet” adı verilen bir parti, diyelim ki boykotun haklılığını düşünse dahi bunu kolay kolay ilan edemez, çünkü etrafında toplanan milletvekili adayı kalabalığının dağılacağından korkar. Ayrıca böyle bir rejim buhranı, sonuçta düzen partisi olan bu tür partilerin hiç de istediği bir şey değildir. Onlar kitlesel uyanıştan, emansipasyondan değil, iktidar-muhalefet oyunundan beslenirler.
Bununla birlikte, eğer toplumda güçlü bir rüzgâr eserse, muhalefet partilerinin bu güçlü rüzgârın önünde direnememe ihtimali de sıfır değildir. Sonuç olarak siyasi partiler toplumun nabzını tamamen ellerinden kaçırmak istemezler. Dolayısıyla bugün seçimlerin boykot edilmesinin yolu, muhalif siyasi partilerin yöneticilerinin ikna edilmesinden değil, kitlelerin güçlü bir fırtına yaratmasından geçiyor.
Büyük ve kararlı bir çoğunluk fırtınası ortaya çıkarsa, bu fırtına her türlü düzen barikatını yıkıp geçebilir.
Öyleyse bugünden başlayayım.
Gün Zileli
17 Mart 2018
Bence bu tartışmada karar vermek için henüz erken, bu ülkede bir haftada bambaşka bir durum oluşabiliyor, son derece istikrarsız. Seçimin erken seçim şeklinde olup olmayacağı bile belli değil. Kesin olan ise evet, ohal, baskı, hile, şaibe içeren bir seçim olacağı. Bu konuda şimdilik bazı düşünceler paylaşmakla yetineceğim, bir tavır savunmaktansa.
Üç seçim var. Yerel seçim, genel seçim, CB seçimi. Belirleyici olan CB seçimi, malum nedenlerden dolayı. Fakat normal takvimde önce olması gereken yerel seçim sanıyorum.
1. İstanbul ve Ankara’da Hayır çıkmıştı, bu nedenle bu şehirler CHP-HDP-İYİ seçmenleri bir şekilde zımni ortak aday üzerinde birleşirse kazanılabilir, pratikte CHP’nin adayı, tepeden anlaşma olsun olmasın. İstanbul-Ankara-İzmir’in alınması sonraki seçimlerde moral etki yapabilir. Hile hurdaya rağmen kazanılabiliyor mu görmek için bence bu seçim test olarak kullanılabilir.
2. Genel seçimin bir öneminin kaldığını düşünmüyorum. Yeni sistemde bütün iktidar CB’de. CB seçimini düşünelim. Muhalefet için olabilecek en avantajlı koşulları sunan referandumdan Hayır’ı çıkartamadığımız veya çıkarttırmadıkları için, aynı kompozisyonla CB seçiminde RTE’yi yenmek bana mümkün gözükmüyor. En iyi ihtimal mantıken ancak 1. turda seçilmesini engellemek. Ama nihai sonuç değişmez 2. turda RTE kazanır.
3. Fakat CB seçimini boykotu da çözüm sanmamak lazım. Hele parçalı boykot olabilcek en kötü sonuç olur. Olcaksa bütün hayır cephesi boykot etmeli. Bir kesim boykot edip bir kesim etmez ve bütün zamanımız bu iki kesim arasında kavga ile geçerse en kötü sonucu yaratmış oluruz. Diyelim ki kenetlendik ve boykot ettik, en iyi neticeyi düşünelim, normalde seçime katılmayan %20 de boykotçu gibi gözüktü ve mesela katılım oranı %40’ta kaldı (mükemmel icra edilmiş bir boykot, %80 doğal katılım oranı, %50 RTE seçmeni varsayarsak sonuç bu olur). Bu rejim tınmaz bile katılım %40 diye. Evet muhalefet moral kazanır, kazanır da pasif bir eylem ile kendi kendini kaç kişiyiz diye saymış olmaktan, seçime katılarak görmüş olmaktan ne farkı var. Ayrıca, katılım oranını da bir hile ile dahay yüksek gösteremezler mi? Bana bu stratejide o kadar çok iyimser varsayım var ki uc uca eklenince imkansız geliyor.
4. Bize lazım olan kah ittifak kah boykota dayalı seçim stratejisi değil, toplumsal kırılma. Savaş üzerinden mi olur, ekonomi üzerinden mi olur, bambaşka bir gelişme mi olur fark etmez. Bu halk bu rejime desteğini çekmede kurtuluş yok. Bu sağlanmadan çıkışımız yok. Bu sağlanırsa seçimle de sonuç alınır, icabında doğrudan eylemle de. Bana gerisi hayal gibi gözüküyor.
Mulayim sert’e ekleme yapmak gerekirse,afrin savasi turkiyede herseyi degistirecegini saniyorum.
Afrin ele gecirilse bile diger tarafta tarihin en guclu ordusu ABD yle nasil savasabilir?
Putin gecenlerde,bizim askeri butcemiz 57 milyar dolar, ABD nin 700..biz nasil Boy olcusuruz? Demisti.tr ninki ise 18!
Savas oyuncaklari ise artik alman, ABD mali..
Ve canavarlasmis ki,yerden goge hakli olan kürt halki.
Boyle bir sanaryoda RTE nin isi birkac gunluk olur,tibki saddam gibi.batiya, ABD ye kafa tutmasi disisleri bakani da tirtir ,pirpir oraya buraya ucmasi tam bir benzerlikler.
Rusya zaten birakalim afrini, PKK yi bile destekliyor.
Bati teror orgutu olarak daha nitelesede rusya gormuyor ve ofisi varmis PKK nin resmen rusyada..
Daha dediysemde batinin tutumu degisir PKK ye karsi..
PKK nin cikisi siddet ortamindan olmustur.o ortamda, gereksiz siddet,teror,ve kabul edilmez hatalar olmustur.
Nelson Mandela da bir zamanlar teroristdi.avusturalyanin atalari ingilteredeki hapishanelerin canileriydi.bugun, dunyanin en medeni ulkesi..
Kaldiki PKK davasinda herzaman hakliydi.
Bence turkiyede bir degisim ariyorsaniz afrine bakin derim.afrin turkiyeyi degistirecek.
Akli basinda bir AKP ye Oy vermis biri bu vahsi savasi arzulamaz.cocugunu oraya yollamaz.hele ABD ve batiya karsi dunya savasini bilgisayar oyununda bile oynamayi dusunmez.
RTE kendi kendini yikacaktir.muhalefetin yanlisi ise yasamasini uzatir.birakalim simdiden kucuk Oy oyunlarini.
Avrupa bir kimildasa RTL in isini bitirir.yapacagi tek sey putine yaptigi gibi ambargo uygulamak.
Cinden sonra dunyanin en buyuk doviz rezervesi olan rusya bir anda parasi alabora olmustu.tr.belini kaldiramaz ve kibris savasindan sonra yaklasik 30 yillik,ekonomik ve siyasi krizlerdende buyuk bir calkantiya ugrar.
Bunlar arzulanmaz ama gidisaat boyle..
Afrin Değil Erdoğan Düşecek
Demir Küçükaydın
14 Mart 2018 Çarşamba
https://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2018/03/afrin-degil-erdogan-dusecek.html
“Dinde Reform”, “Sarı Taxi-Uber” Tartışmaları Işığında Demokrasi Mücadelesinin Zayıflığının Nedenleri
Demir Küçükaydın
16 Mart 2018 Cuma
https://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2018/03/dinde-reform-sar-taxi-uber-tartsmalar.html
“4. Bize lazım olan kah ittifak kah boykota dayalı seçim stratejisi değil, toplumsal kırılma. Savaş üzerinden mi olur, ekonomi üzerinden mi olur, bambaşka bir gelişme mi olur fark etmez.”
Iyi haberlerim (!) var. Goruldugu uzere, ‘toplumsal kırılma’nin eli kulaginda..
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/zeynep-aktas/sanayide-isler-tikir-tikir-2629562/
Türkiye egemenlerinin – burjuvazisi ve bürokrasisinin – diğerlerinden farkı zalimliği, kan dökücülüğü, emekçileri ve ezilen halkları sömürücülüğü değildir. Bu, bütün dünya egemenlerinin ayırdedici vasfıdır.
Farkı, sömürücülüğüne ilaveten asalak olmasıdır. Diğerleri sömürücü olmalarına rağmen iyi veya kötü üretkendirler. Sömürdüklerinin karşılığında ortaya bir şeyler koyamayan bizim asalak burjuvazimiz ve bürokrasimiz gibi değildirler.
Hani şu devletin meşhur sözü varya; Türkiye’nin gücünü test yaptirmayin.
Gördük gücünü.bu kadar silahla,bukadar silahlı güçle,yetmedi ÖTV siyle 2 aydır kafamizi sisirdiler afrin,afrin,afrin diye!
İnsan ister istemez,ya bu kadar istiyorlar,verin ya,diyesi geliyordu.
Afrini bu kadar süreden sonra alsalar bile başarısızlığın,hazimete ugranmislik olarak tarihe geçecektir.
Yalan, siviller yüzünden uzadi!
Akp li diyor,1 aydan fazla raco,cinderesi deyip durduk ama ortada bir cin ,min göremedik!
Bütün köylerde hiçbir çatışma olmamış,insanda yok!
Ne demek bu? Çatışma doğrudan doğruya kırsal alanda,turkle, yandaşı ile karşı karşıya olmuş.
Köyler, kasabalar da çatışma olmaması, afrinlilerin ayrıca insancıl, akılcı tutumu.
Kaçık erdogan a kalsa köylerde,kasabalarda bir insan birakmayana kadar öldür!
Savaşta,geri çekilmeler savaşın gereği.
İngilizler Çanakkale de başarı elde ettikleri halde,yer aldıkları halde geri çekildiler di.
Neden? Çok kayip oluyor diye!
Turk tarafı misli misli kayıp olduğu halde çekilmez!
Neden? İnsan sayilmaz, ölenler insan değil,sehitdir. Yamyam kafa..
Çanakkale kayıptır,zafer değildir!
Afrinliler böyle bir geri zekalı savaşı yürütmedikleri içinde takdir edilmelidir.
Bu bir testdi, Türkiye’nin gücünü test edilmiştir.
Sonuç ortada; kof, köfte!
Venezuela Örneğinden belki bir şeyler çıkarabiliriz. Özet:
Venezuela’daki durum bir çok açıdan TR’yi andırıyor. Sağ yerine sol muhteviyatlı fakat giderek otoriterleşerek iktidara yapışan bir rejim, ve büyük bir kutuplaşma ve %50-%50 civarı yarılma söz konusu. Ayrıca yıllardır bizim Gezi sürecinin uzatılmışına benzeyen bir sokak muhalefeti, karşılıklı ölümler ile sürüp gidiyor.
2013’te %50.5 ile gelen Başkan Maduro rejime hakim. 2015’teki genel seçimleri ise %56 ile muhalefet kazandı (Bizim Haziran seiçimi gibi). Muhalefet bizdeki gibi moron unsurlar barındırmadığı için (Bahçeli) Maduro “tekrar seçim” yapma fırsatı bulamadı ve tam bir iki başlılık oluştu. Genel olarak yürütmede Maduro’nun istedikleri hayata geçmekle birlikte, muhalefetin kontrolündeki meclisten hiçbir istediği kanunu geçiremiyor.
Maduro bu krizi aşmak için Temmuz 2017’de olağanüstü yetkilerle donatılan bir “Kurucu Meclis” seçimi yapmaya karar verdi. Bizim referandumu andırıyor sistemi toptan değiştirme boyutuyla. Muhalefet boykot etti. Sonuç %41.5 katılım oranı ile kurucu meclis toplandı, aynı biz boykot edersek alabileceğimiz en iyi oranla. Gayrimeşru gibi gözükse de tıkır tıkır işliyor. Öteki meclis de işliyor. Tam bir karmaşa. Sokak protestoları da her zamanki gibi sürüyor. Boykot sonucu sokak eylemlerinin gücünün arttığını veya azaldığını söylemek mümkün değil.
Ekim 2017’de yerel seçimler yapıldı. %52.5 ile rejim hemen her yeri kazandı. Muhalefet %45’te kaldı.
Şimdi Mayıs 2018’de erken seçim şeklinde başkanlık seçimi var. Maduro tekrar aday, ama popülaritesi çok düşük (%20-30’larda). Fakat muhalefetin önde gelen adaylarına seçim yasağı geld yani Maduro yine kazanabilir. Tam bir belirsizlik var.
Muhalefet açısından karne: kazanılmış bir meclis, boykot sayesinde gayrimeşru sayılabilcek bir kurucu meclis, kaybedilmiş bir yerel seçim ve yine muhtemelen gayrimeşru olacak bir başkanlık seçimi. Bakalım bu seçimi de muhalefet boykot edecek mi, ve nasıl bir gelişme olacak…
“Venezuela Örneğinden belki bir şeyler çıkarabiliriz. Özet:
Venezuela’daki durum bir çok açıdan TR’yi andırıyor.”
Hayir. Venezuela ile TC’nin tek benzerligi, bence, iki ulkede de insanlarin yasiyor olusudur. Onun disinda baska ciddi bir benzerlik yoktur. Olmadi da hic.
Venezuela, esasen tek urunlu bir ekonomidir: Petrol.
Petrolden baska kimsenin ihtiyaci olan bir sey uretmez. Baska bir ihracati da yoktur. Turizm (hizmetler) sekotoru bile yok dencek kadar kucuktur.
Latin (Guney) Amerika kitasinda, daha kolay ulasim icin Venezuela’dan gecmegi zorunlu kilan bir yer de yoktur. Yani, transit ticaret de yoktur.
Butun bunlarin ustune ustluk, isbasina populist solcu birisi gelmis ve bir suru salakca sey yapmistir.
Culsuzlarin cebine aniden cok para koymak cok hos bir seymis gibi gelse de, durduk yerde cebi para gorenlerin satinalabilecegi mal ve hizmetlor mevcut degi ilse, enflasyon infilak eder. Etmistir.
Kucuk ozel islemeleri, sirf pahali satiyorlar gerekcesiyle devletlestirirseniz, uretim yapacak kimse kalmaz. Nitekim, kalmamistir da.
Culsuzlarin cebine cuvalla para koymak gibi bir parlak fikrin baska yansimalari da olacakti tabii ki. O kadar parasi olmayan komsu ulkeleri tedirgin edersiniz. Onlar da, siz dara dusunce, size yardim etmek konusunda cok da gonullu olmazlar.
Tek umit petrol ise, petrol fiyatlarinin dusmemesi gerekir; ama, kadere bak ki, dusmustur. Yani, aniden, ulkenin tek gelir kaynagi da azalmistir.
Simdi.. elde yok, avucta yok; rafta yok, masada yok..
Geride, sadece eline bir zamanlar cok para gecmis culsuzlarin nostaljisi kalmis.. O culsuzlarin, bir gun o guzel gunler tekrar geri gelir umuduyla sarildikalri bir iktidar; giderek daha da battiklarinin farkinda bile degiller –duyma/bilmek bile istemiyorlar.
Bu hikayenin hicbir yerinde Turkiye ile bir benzerlik yok. Hic de olmadi.
Ozellikle de, ayagi yere basmayan bir sol hic bir zaman iktidar olmaga yaklasabilmis bile degil hic.
“Venezuela Örneğinden belki bir şeyler çıkarabiliriz. Özet:
Venezuela’daki durum bir çok açıdan Suudi Arabistan’ı andırıyor.”
Hayir. Venezuela ile S. Arabistan’in tek benzerligi, bence, iki ulkede de insanlarin yasiyor olusudur. Onun disinda baska ciddi bir benzerlik yoktur. Olmadi da hic.
Venezuela, esasen tek urunlu bir ekonomidir: Petrol.
Petrolden baska kimsenin ihtiyaci olan bir sey uretmez. Baska bir ihracati da yoktur. Turizm (hizmetler) sekotoru bile yok dencek kadar kucuktur.
Latin (Guney) Amerika kitasinda, daha kolay ulasim icin Venezuela’dan gecmegi zorunlu kilan bir yer de yoktur. Yani, transit ticaret de yoktur.
Butun bunlarin ustune ustluk, isbasina populist solcu birisi gelmis ve bir suru salakca sey yapmistir.
Culsuzlarin cebine aniden cok para koymak cok hos bir seymis gibi gelse de, durduk yerde cebi para gorenlerin satinalabilecegi mal ve hizmetlor mevcut degi ilse, enflasyon infilak eder. Etmistir.
Kucuk ozel islemeleri, sirf pahali satiyorlar gerekcesiyle devletlestirirseniz, uretim yapacak kimse kalmaz. Nitekim, kalmamistir da.
Culsuzlarin cebine cuvalla para koymak gibi bir parlak fikrin baska yansimalari da olacakti tabii ki. O kadar parasi olmayan komsu ulkeleri tedirgin edersiniz. Onlar da, siz dara dusunce, size yardim etmek konusunda cok da gonullu olmazlar.
Tek umit petrol ise, petrol fiyatlarinin dusmemesi gerekir; ama, kadere bak ki, dusmustur. Yani, aniden, ulkenin tek gelir kaynagi da azalmistir.
Simdi.. elde yok, avucta yok; rafta yok, masada yok..
Geride, sadece eline bir zamanlar cok para gecmis culsuzlarin nostaljisi kalmis.. O culsuzlarin, bir gun o guzel gunler tekrar geri gelir umuduyla sarildikalri bir iktidar; giderek daha da battiklarinin farkinda bile degiller –duyma/bilmek bile istemiyorlar.
Bu hikayenin hicbir yerinde S. Arabistan ile bir benzerlik yok. Hic de olmadi.
Ozellikle de, ayagi yere basmayan bir sol hic bir zaman iktidar olmaga yaklasabilmis bile degil hic.
ben tek parti döneminde yapılan propoğanda plağını bulup iletmiştim.seçim döneminde ,seçimle ilgili.sonuçta 1830 dan beri seçim olayı var.her seçim en önemli ,hayat memat meselesi vs vs.batıda şöyle bir sözde var, seçimler ihanettir.aşırı solda böyle bir söz var.seçimle demokrasi arasında bir ilişki yok.1830 lar da ingilterede genel oy hakkı olursa hatta seçilenlere üçret verilirse sorunların çözüleceği düşünülüyor.sonuç olarak şunu diyebilirim, eğer toplumda güçlü bir rüzgar eserse , yada eşek osuruğundan güçlü rüzgar beklersen sür eşeğini niğdeye mi, yada hasan almaz basan alır mı bilemiyorum.
“gezi kalkışması yapan serseriler” (!)
“Törende konuşan Şehit Aileleri Derneği Başkanı Ömer Demir , “Çanakkale Savaşı tüm dünyaya savaş ahlakının ve hukukunun öğretildiği müstesna bir mekteptir. Milletimiz varlığına kast eden hayasız akınlar karşısında unutulmayacak bir insanlık dersi vermiştr. Allah Allah nidalarıyla cepheye koşan Mehmetçik yaralı düşen düşmanını sırtında taşıyarak kendi suyundan yüce bir merhamet sergilemiştir. Baş Komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yürekleri vatan sevdası kalpleri iman sevdasıyla topraklarımızıda gözü olanlara göstermiştir. 18 Mart 1915’de Çanakkale’nin geçilmeyeceğini göstermişlerdir. Niğde’den vatan hainlerine sesleniyoruz, doğuda hendek kazan hainler, yollara bomba döşeyen şerefsizler, 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkışan münafıklar, gezi kalkışması yapan serseriler bizi karşınızda milli ruh taşıyan milleti göreceksiniz’’ dedi.”
Niğde’de Şehitler Anıldı
NİĞDE’de 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. Yıl dönümü dolasıyla tören düzenledi.
http://www.hurriyet.com.tr/nigdede-sehitler-anildi-40776154
“secimlerin” bir kaos ile gidece göruluyor büyük bir kavga icinde gececek gözukyor.
böyle bir ortamda bir esit ve adil secenek olmadi icin boykota evet diyorum!
chp den hic bir beklentim yok onlar ancak konusur aman devlet batmasin aman rte kizdirmaylim türkculuk yarisinda bende varim der birde azinlik düsmanligi ekledin mi al sana ilimli muhalefet! öyle isteniyor cünkü,gecmisi bu partinin solu bastirmak olmus.sagduyulu insan bu “secimlere” katilmaz hepsi simdiden hazir sonuclar var.türkiyeyi ya bir fasizim bekliyor veya da bir büyük savas galiba ikisi birden olacak.bu insanlar azmis! türkiyede hiz kesilmeyen bir türkcü islamci havasi var bunun dayani kürt düsmanligi yatiyor daha dogrusu günah kesicisi birilerine tanitik gibi geliyor degil mi……ben bu havayi 7 haziran secim ille algiladim.saldiracak yer ariyorlardi.akp-mhp-vp ittifaki ne oldunu ve gelecek ne olaca cok güzel gösteriyor.
Sahte oylar varken, seçimi boykot edenlerin oranını kapatmak, muhalif oy verenlerin oranını gizlemekten daha kolaydır. Boykot, daha fazla sayıda sahte oy için iktidara alan sağlamaktır. Oy vermeyenler AKP iktidarını sadece eğlendirir. Faydası olacağını sanmıyorum. Muhalif oyları yok saymak, kayıt altına almamak daha zor. Oy kullanarak en azından güçlük çıkarılmış oluyor. Evden tamamen çıkmak, yağmacının işine gelir.
Merhaba Gün,
Seni sevmeye başladım. 🙂
“Aktif boykot” hakkında ne düşünüyorsun? Yalnızca katılmamak seyretmektir.
Selamlar
Abidin
Şimidilik durumu izlemek gerekir. Mahalli seçimler önemli. Bu bir test olacak. İstanbul’da da hile hurdayla alırlarsa aktif boykotun yolu açılır. Şimdilik bolkot için bir rüzgâr esiyor ama yine de durum belirsiz. yalnızca katılmamak elbette seyretmektir. Bir rüzgâr yaratılabilirse… bakalım.
Sisi Örneği
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/950367/Misir_da_secime_katilim_yuzde_38…_Sisi_yuzde_92_oyla_yeniden_secildi.html
Başarılı bir boykot ve %38 katılım. Bakalım birşeyleri tetikleyecek mi…
https://tr.sputniknews.com/russia-elections-2018-news/201803191032690508-rusya-devlet-baskanligi-secimleri-on-sonuclar/
Başarısız bir boykot (Muhalefetin en güçlü adayının seçime girmesi yasaklanmıştı) ve %68 katılım oranı. Putin oyların %77’sini aldı, pürüzsüz devam ediyor.
http://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/zincirli-meclisin-guvenliksiz-secimi
DİP’in “Kurucu Meclis” stratejisini hayalperest buluyorum ama şu kısma katılıyorum, bu iş seçimle de boykotla da olcak gibi değil. “Kırılma” yaratacak bir “hamle” lazım:
“Bugünden boykot demek de başkan adayı arayışlarına girmek de doğru değil. Hürriyet mücadelesi sandıkta da, sokakta da, fabrikada da verilecektir. Her koşulda ve her yerde zafere giden yol halkı bilinçlendirmekten ve örgütlemekten geçecektir.
Halkın elinde sadece bir oy yok! Emekçi halkın saflarında meydanları dolduracak milyonlar, grevlerle hayatı durduracak bir güç var.”
24 Haziran Erken seçim. 2 ay var. Yerel seçim riski, ekonomideki kötü gidişat riski böylece halledilmiş oluyor. Afrin de nispeten taze olacak kafalarda.
Yine “hamle” iktidardan geldi…
http://bianet.org/bianet/kriz/197325-muhalefet-boykot-etti-maduro-zaferini-ilan-etti
Yarı-başarılı bir boykot örneği. Başkanlık seçimini muhalefetin çoğu boykotu etti, azı seçime katıldı.
Katılım oranı %46.
Venezuela’da Maduro %68 oy ile tekrar seçildi.