Siteler ve Kapasiteler
1990’lı yıllardaydık. Bir arkadaş, Türkiye’nin siyasal ortamını izleyemediğime üzülmüş, bana bir uydu anten almayı önerdi. Oldukça varlıklı birisiydi. Reddetmeye yüzüm tutmadığı için kabul ettim. Bir gün, uydu şirketinin işçileri gelip evin dış tarafında uygun bir yere monte ettiler.
İşte o zaman, Özal devriyle birlikte başlayan özel televizyon kanalları furyasıyla tanışma fırsatım oldu. Artık haberler, devlet TV’sinin tekelinde değildi. Devletin haber tekeli bir anlamda yıkılmış görünüyordu. Evet ama özel kanalların haberleri de pek matah bir şey değildi. Haber saatlerinde kan gövdeyi götürüyordu. Göz yaşları seller gibi akıyordu. İnsan, ister istemez, böyle şeyler iyi ki benim başıma gelmiyor konformizmine kapılmamak için kendini zorluyordu. Haber yerine verilenler, İngilizlerin “soup opera” dedikleri banal, ucuz, duygusal hikâyelerdi.
Ama daha vahim olanı, eğlence programlarıydı. Okan Bayülken’i izlerken fark ettiğim, bilince çıkarttığım bir şey oldu. Görünüşte büyük bir iletişim özgürlüğü gerçekleşmiş gibi görünüyordu. Ne iyi, Trabzon’un köyünden genç bir kadın programa katılıyor ve kendini istediği gibi ifade edebiliyordu. Daha önce var mıydı bu olanak… Evet ama bu yanıltıcı bir şeydi. Bütün ipler bir kişinin, Okan Bayülken’in elindeydi. İstediği oranda konuşturuyordu programa katılan kişiyi. Ama istemediği anda da “uçurdum seni” diyerek, düğmeye basıp onu yok edebiliyordu.
Buradan internete ve internet sitelerine geçmek istiyorum. Eskiden dergiler vardı, yine var ama artık dergilerin yerini yavaş yavaş siteler alıyor. İnternet ve siteler, bir yönüyle özgürlüğe hizmet eden bir adım. Bir kere, devlet ve hükümetin kontrol olanaklarını neredeyse yüzde yüz ölçüsünde ortadan kaldırıyor internet siteleri. Böyle bir şey mümkün değil artık. Konan yasaklamaların bile hükmü yok. Yasaklanan sitelere bir başka kanaldan girme olanağınız her zaman var. Bu, işin bir yönü.
Ne var ki, işin çok vahim bir başka yönü de var. Bu da, internet sitelerinin tek kişi diktatörlüğüne son derece elverişli yapısı. Dergilerde yazı kurulları falan vardı. Yani tek kişinin karar vermesi yerine kolektif karar organlarına çok daha yatkındı dergiler. Ayrıca bu yazı kurullarını eleştirme, denetleme şansınız çok daha fazlaydı.
Şimdi öyle mi ya. Bir kişi internetin başına geçip o siteyi istediği gibi düzenleyebiliyor. Eski yazı kurulu tarzı, internetin acil işleyen yapısıyla ters düşüyor. Bir kişinin tıklamalarıyla yürümeye göre yapılmış internet. Bu tek kişi, bir düğmeye tıklayarak sizi anında uçurabilir, yok edebilir. Buna karşı yapabileceğiniz çok fazla bir şey de yoktur üstelik. Kimi kime şikayet edeceksiniz. Diğer yazarlar belki sizin uçurulduğunuzun bile farkında değildir. Şikayet yazınızı onlara ulaştırmak isteseniz bile, bu da o tek kişinin denetimindedir. İnternet sitesinin ön denetiminden geçer posta kutularına atılan mailler. Tek kişi, bunları isterse ulaştırır, isterse ulaştırmaz.
İnternet siteleri, bir anlamda büyük imparatorlukların dağılmasından sonra kurulan küçük prensliklere benzerler. Büyük imparatorluğun o hantal işleyen zulüm mekanizması son bulmuş, yerini küçük küçük beylikler, prenslikler almıştır. Bu küçük beyliklerin başındaki yeni efendi, o eski hantal mekanizmayı aratacak ölçüde bir tek kişi diktatörlüğü uygular.
İşte bugünün küçük site beylikleri de böyledir. Bu beylikleri gördükçe, hantal da olsa eski dergilerin yazı kurullarıyla işleyen sistemini özlüyoruz. Hiç olmazsa orada derdinizi anlatacağınız bir kurul vardı. Şimdi ise, tek kişinin keyfine ve kaprislerine bağlısınız tamamen.
Özgürlükle diktatörlük insanlığın var olduğu zamandan beri iç içe, mücadele halinde. Bu, tarihten beri böyle geliyor ve böyle gidecek. Zaman zaman özgürlük hamle yapacak, zaman zaman da diktatörlük. Özgürlüğün hamle yaptığı yerde bile kılık değiştirmiş bir diktatörlüğün izlerini görebileceğiz. Ya da bazen diktatörlük, zulüm aygıtlarıyla özgürlüğün de yolunu açacak. Bunun yakın tarihimizde yaşanan örneği 12 Eylül’dür. 12 Eylül, bir yandan özgürlüğü bastırırken, bir yandan da eski yapıları yıkarak, özgürlüğün filiz vermesine bilmeden de olsa olanak sağlamıştır. İnternette ise tersini görüyoruz. İnternet özgürlüğe büyük olanak sağlarken, aynı zamanda tek kişi diktatörlüğüne olanak veren bir yönetim tarzının da önünü açmıştır. Üstelik insanların ahlâkını bozacak ölçüde. Koca bir sitenin başına geçen genç insanlar, bir anda dünyayı yönettikleri zehabına kapılıp sanal kelleleri uçurmaktan, böylesi bir iktidara sahip olmaktan giderek vazgeçilmez bir haz almaya başlamaktadır.
Siteler genişlerken, kapasiteler daralmaktadır.
Gün Zileli
28 Nisan 2009